Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/729 E. 2022/198 K. 18.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/729 Esas
KARAR NO : 2022/198

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/08/2017
KARAR TARİHİ : 18/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında 11.07.2016 tarihinde sigorta acentelik sözleşmesinin imzalandığını, davalının 06.06.2017tarihinde acentelik sözleşmesini feshettiğini, müvekkilinin 11.07.2016-06.06.2017 tarihleri arsında 331 günde, 1.906.959,00 TL net prim ürettiğini ve 288.336,76 TL komisyon hak ettiğini, buna göre müvekkilinin hak ettiği ortalama yıllık komisyon tutarının 317.954,43 TL olduğunu belirterek HMK’ın 107/1-2′ ye göre tahsil talepli belirsiz alacak davası olarak her türlü indirim nedeni düşüldükten sonra 10 TL tazminatın, fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsile karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı/acentenin, müvekkili şirket tarafından kendisine verilen hedefleri gerçekleştirememiş olması nedeniyle acentelik sözleşmesinin keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 06.06.2017 tarih ve …yevmiye no.lu ihtarname ile feshedildiğini, davacı tarafın denkleştirme tazminat talebine dayanak yaptığı TTK.122 maddesinin, 3. Fıkrasında “..acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme talebinde bunulamaz” denildiğini, dolaysıyla somut olay bakımından, sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması nedeniyle davacının denkleştirme talep etme hakkının bulunmadığını, talep edilen tazminatın dayanaktan yoksun ve miktarının fahiş olduğunu, acentenin kusuru sebebiyle fesih halinde, gerek TKK’nun 134. maddesinin lafzı, gerek Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesi ve gerekse Acentelik Sözleşmesinin 24. maddesi gereğince kusurlu davacı acentenin tazminat talep hakkının ortadan kalktığı şeklinde beyanlarda bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; sigorta acentelik sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle, 6102 sayılı TTK’nın 122. maddeleri uyarınca denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.
11/07/2016 tarihli sigorta acentelik sözleşmesi, azil belgesi, fesih ihbarnamesi, ihtarname suretleri, prim üretim listesi, üretim raporu, performans kayıtları, komisyon gider belgelerine ilişkin taraf delillerine dayanıldığı görülmüştür.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan 28/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“…Davacı yönünden inceleme değerlendirme:
Davacı taraf 2016.2017 yılı ticari Yevmiye defterini mahkeme dosyasına ibraz etmiştir.
İbraz edilen 2017 yılı yevmiye defteri onaylı suret olduğu,2016 yılı yevmiye defterinin ise adi kağıda basılı onaylı süret olduğu, tutulması ve ibrazı zorunlu olan kebir ve envanter defterinin ibraz edilmediği tespit edilmişi olup davacının ibraz edilen ticari defter suretlerinin huzurdaki davada delil olarak değerlendirilmesi sayın mahkemeye aittir.
Davacının ibraz edilen dava dosyasına ibraz ettiği bilgi ve belgelere göre komisyon tutarları şu şekildedir.
Davacının davalı ile çalışma döneminde davalıya 1.906.959,00.-TL prim kazandırdığı ibraz edilen gider komisyon belgelerine göre 281.134,23.-TL net komisyon gelirine hak kazandığı tespit edilmiştir.
Davalı yönünden inceleme değerlendirme:
Davalının ticari defter ve belgeleri şirket merkezinde incelenmiştir. Davacının İbraz edilen ticari defterleri kanına göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, açılış ve kapanış tasdikleri yaptırıldığı ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olduğu görülmüş olup, mevcut tespitlere göre davalının ibraz edilen ticari defterlerinin kendi lehine delil vasfı taşımakla birlikte nihai karar sayın mahkemeye aittir.
Davacının davalı ile çalışma döneminde davalıya 1.857.072,28 TL prim kazandırdığı ibraz edilen gider komisyon belgelerine göre 281.134,23 TL net komisyon gelirine hak kazandığı tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme sona erdikten sonra davalı davacıya ait 60 adet müşteriye daha hizmet vermeye devam ettiği görülmektedir.
Tarafların ticari defterlerinin ve bilgilerinin karşılaştırılması
Davacı taraf ibraz ettiği bilgi ve belgeler ile davalı tarafın ibraz ettiği bilgi ve belgeler karşılaştırılmıştır.
Öncelikle davacı taraf ‘ın ticari defterleri delil olarak karşılaştırılması sayın mankenin takdirinde olmakla birlikte taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin kayıt düzeni ve hesap mutabakatı başlıklı 20. maddesinde … Acente ile ilgili mevzuat gereğince tutmak zorunda olduğu tüm defterler yanında Ethica ‘nin isteyebileceği her türlü raydı ve defteri de tutmak zorundadır.
Acente her istendiğinde bu kayıt ve defterleri … ‘nın yetkili kaldığı bir elemana göstermek, sine yardımcı olmak ve diğer bilgileri sunmakla yükümlüdür…bu maddede yazılı teftiş hakkını, Acente’ ye bağlı şubeler ve sınırlı yetkili acenteler üzerinde de kullanmaya yetkili te bu hakkın kullanılmasını temine mecburdur. Acentanın tahsil ettiği primleri poliçeler itibari ile ayrı bir hesapta tutmak zorundadır. Acente ‘nin ticari inden ve Şirket’e özgü hesap özetlerinden, Acente ‘nin faaliyetleri sonucunda müşterilerle sigorta sözleşmelerine ilişkin prim tahsilatları tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta olmalıdır, hesap ve kayıt düzeninin, …ile ilgili hesaplarda üçer aylık dönemler itibariyle mutabakat şekilde oluşturacaktır. Acente ve … kendi aralarındaki ilgili hesaplarda, üçer aylık itibariyle hesap mutabakatlarını sağlamak zorundadırlar…. ‘nın faaliyet döneminin her döneminin sonunda düzenleyeceği ve her üç aylık dönemin bitimini müteakiben Acente ‘ye hesap özeti üzerinden, üç aylık hesap döneminin bitiminden itibaren en geç | ay içinde mutabakat suğlanır. Acente, …’ya bir ay içinde teyidini veya varsa itirazlarını bildirir. Bu süre içinde hesaplara itiraz edilmediği takdirde …’nın – sistem kayıtları doğru kabul edilecektir, ile ilgili yapılacak itirazlar – veya mutabakatsızlıklar prim borçlarının ödenmemesi için mazeret olamaz … şeklindedir. Şu halde taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davalının ticari bilgileri delil olarak kabul edilmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın temel nedeni davacının hedef üretimlere ulaşamaması ile ilgili olduğu görülmektedir. Davalı hedef üretimleri gerçekleştiremediği değerlendirmesi ile davacı ile olan acentelik sözleşmesi feshetmiştir.
Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin portföy geliştirme ve riziko seçimi başlıklı 11. maddesinde …Acente, mevzuata Uygun olmak koşulu ile üretimini arttırmak ve …’nın vereceği üretim hedeflerini gerçekleştirmek zorundadır.Acente’nin üretiminin benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin alına düşmesi ve Şirket’in rağmen, Acente ‘nin üretimini makul bir süre içinde tekrar beklenen Aaahhüt edilen karamaması, acentelik sözleşmesinin feshi bakımından haklı neden oluşturur. Şeklindedir. Bu durumda davacının üretim hedefleri neler olduğunun belirtilmesi gerekir . Sözleşme sistemi içinde bu konuda taraflar arasında belirleme yapılmadığı görülmektedir. Davalı şirket sözleşme süresi içinde davalı acentanın hedeflerinin neler olduğunu e-posta ile bildirdiği tespit edilmektedir. e-posta ile bildirilen hedeflerin davacı acentanın bu hedeflere ulaşmadığı görülmektedir. davalıya göre davacı acentanın üretim tutarları hedef üretim tutarları şu şekilde belirlendiği görülmektedir.
Davalı mevcut hedefleri e-postâ olarak …: …@… .com adresi elektronik olarak gönderdiği tespit edilmektedir. Ancak ne var ki gerek taraflar arasındaki sözleşmede gerekse TTK maddesinde sözleşmeye dayalı bildirimler hakkında düzenleme yapılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 21. maddesinde …, gerekli gördüğü bildirimleri şirket adına kendisine ait … adresinden yapacaktır. … Acentenin kendisine ait … adresinden … ‘ya yapacağı bildirimlerin, resmi tebligat anlamına geleceğini kabul ve taahhüt eder. Aynı şekilde Acente, resmi tebligatlarını …’nın … adresine yapabilecektir. …’nın kendisine ait… adresinden Acente’ ye bildirimlerin, resmi tebligat anlamına kabul ve taahhüt eder. Acente, … adresinde olası herhangi bir değişikliği 5 (beş) iş günü …’ bildirmekle yükümlüdür. Adreslerde olabilecek değişiklikler ya da… sisteminde sorun ya da … hizmet sağlayıcısı ile üyeliğin sona ermesi gibi herhangi bir nedene bağlı yaşanan sorundan doğrudan Acente sorumludur. Bu doğrultuda, …’nın on verilen … adresine yapacağı her türlü bildirim, yukarı sözü edilen sorunlara bağlı ya da arak alınsın ya da alınmasın, acente tarafından resmi tebligal anlamına geldiğini Acente taahhüt eder.
Bilindiği üzere Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullamılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerekmektedir.
DAVACININ PORTFÖY TAZMİNATI TALEBİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Davacı Sigorta acentesi olup 11.07.2016 tarihi ile 06.06.2017 tarihleri arasında Davalı Sigorta Şirketinin acenteliğini yapmıştır.
Kurulumuzda davalı sigorta şirketinin davalının sigorta acenteliğini haklı nedene dayanmadan fesih etmiş bulunduğunu bu nedenle de davacının portföy tazminatı talebine hakkı olduğu sonucuna varmıştır.
Taraflar arasında acentelik sözleşme sona erdikten sonrada Davacının temin etmiş bulunduğu 60 adet sigorta poliçesi Davalı Sigorta Şirketinin başka acentesi vasıtasi ile devam ettiği tespit edilmiştir.
Bu durumda Davalı Sigorta Şirketi Davacı acentesinin 60 adet poliçesini acenteliğin feshinden sonra da düzenlemeye devam ederek menfaat elde etmiştir.
Davacının dava dilekçesinde 10,00.-TL talepli denkleştirme tazminatı talebi ile belirsiz alacak dava açtığı, ibraz edilen pilgi ve belgelere göre portföy tazminatının bu 60 adet sigorta poliçesinden dolayı 4317,49 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacı denkleştirme tazminatı için davalıya Çarşamba … Noterliğinin 08.08.2017tarih ve…nolu ihtamame ile keşide etmiştir. İhtarnamenin davalıya tebliğ tarihi ibraz edilmediği tespit edilmiştir.
Söz konusu ihtarnamede denkleştirme tazminatı tutarı hakkında herhangi bir bilgi ve belge yer almadığı görülmektedir.
Temerrüt faizinin taraflar arasında geçerli olarak değerlendirilmesi için; alacağın muaccel olması yeterli olmayıp davalının ayrıca ve usulen temerrüde düşürülmesi de gerekir.
Temerrüt, taraflarca tayin edilmiş açık ve belli bir vade tarihi yoksa alacaklının yöntemine uygun ihtarnamesi ile gerçekleşir.
Aksi halde dava tarihi temerrüt tarihi olur. Bu durumda davacının davalıya keşide ettiği ihtarnamede talep edilen tazminat tutarının neden yazılmadığı davacı tarafından ispatı gereken bir durumdur.
SONUÇ
Dava dosyası ibraz edilen Davacı ve Davalı ticari defter ve belgeleri ile yardımcı kayıt bilgi ve belgelerin incelenmesi değerlendirilmesi sonucunda;
Davacının dava dilekçesinde 10,00.-TL talepli denkleştirme tazminatı talebi ile belirsiz alacak dava açtığı, ibraz edilen bilgi ve belgelere göre denkleştirme tazminatının 4.317,49 TL olduğu, dava tarihinden önce temerrüt şartlarının oluşmadığı…” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan 10/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“…C)- DEĞERLENDİRME:
1)- Acentelik Sözleşmesinin Feshine Dair
Davalı sigorta şirketi, dava dosyasına ibraz edilen belgelere göre, yukarıda belirtildiği üzere 06.06.2017 tarihinde fesih ihbarında bulunularak Acentelik Sözleşmesini, acentelik sözleşmesindeki yetkilere dayanılarak davacı/acentenin, şirket tarafından kendisine verilen hedefleri gerçekleştirememiş olması nedeniyle feshettiğini beyan etmiştir. Ancak davalı taraf, gerek TİK 121/1 fıkrası hükmüne ve gerekse sözleşmenin 26.maddesinde ifade edilen 3 aylık fesih öneline uymadan, “üretim yetersizliği” gerekçesi ile Acentelik Sözleşmesini feshettiği anlaşılmaktadır.
Acentelik Sözleşmesinin sona ermesinden önce davacı acentenin portföyünde bulunan müşterilere ait poliçelerden, sözleşmenin sona ermesinden sonra sigorta şirketi tarafından 60 adet poliçenin yenilendiği, bunların toplam net prim tutarının 34.083,48 TL tutarında olduğu görülmektedir. Dolayısıyla davalı sigorta şirketinin sözleşmenin sona ermesinden sonra da acentenin — portföyü — üzerinden (34.083,48/1.857.072,28*100) =%1,84 oranında yararlandığını söylemek mümkündür.
4)-Acentenin, Denkleştirme IPortföy Tazminatı Talep Edip Edemeyeceği
Davalı sigorta şirketi tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilen feshin, Acentelik Sözleşmesindeki yetkilere dayanılarak davacı/acentenin, şirket tarafından kendisine verilen hedefleri gerçekleştirememiş olması nedeniyle feshedildiği anlaşılmaktadır.
Burada esas olan husus, feshe gerekçe gösterilen hallerin “Acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir.
Somut uyuşmazlıkta, – feshin gerekçesi, acentenin verilen prim hedeflerini gerçekleştirememiş olmasıdır. Bu hususta Sigorta Şirketleri, prim üretimi çok düşük ve/veya portföyü veşimli olmayan acenteler ile ilişkilerini şirketin karlılığı açısından sonlandır
Ancak bu gerekçe ile acentenin Denkleştirme /Tazminat talep etme hakkının yok sayılamayacağı takdirlerinizdedir.
Bu konuda Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın …Borsalar Birliği (Sigortacılık Müdürlüğü)y’ne hitaben gönderdiği 01.11.2012 tarih ve …sayılı cevabi yazıda, acentelerin üretim yetersizliği sebebiyle acentenin tazminat talebinin düşmesine gerekçe olarak gösterilemeyeceği yönünde değerlendirmede bulunduğu görülmektedir.
Öte yandan 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesinin 16. fıkrası ile: *Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” hükmü getirilerek, pozitif bir düzenleme ile sigorta acentesinin portföy tazminatı kabul edilmiştir. Bu kanun hükmü ile acentenin tazminat talebinde bulunabileceğini, taraflar arasında düzenlemiş olan acentelik sözleşmesinin sonlandırması halinde hakkaniyet gereği tazminat talebinin söz konusu olabileceği kabul edilmiştir. Bu bağlamda davacı acentenin, davalı sigorta şirketinden “portföy tazminatı” talebinde bulunması mümkün olduğu takdirlerinizdedir.
Ayrıca TTK.nın 122. Maddesinin 4. Fıkrasında “Denkleştirme Talebinden Önceden Vazgeçilemeyeceği” açıkça belirtilmiştir. Yani söz konusu tazminat hakkının acentelik sözleşmesi ile ortadan kaldırlamayacağının vurgulandığı görülmektedir.
Acentenin portföy tazminatı hakkına ilişkin olarak Yargıtay 11.HD’ in 20.04.1996 tarih ve 1996/2084 E, 1996/4544 K. sayılı acentenin portföy hakkının olduğunu kabul eden çok önemli ve ilkesel kararında;
“Sigorta acentesinin temyiz başvurusu neticesinde vermiş olduğu kararında; “Sözleşmesinin 25. maddesinin son fıkrasındaki tazminat talep edilmeyeceğine ilişkin şart ise BK.nun 99/2 inci maddesi hükmü gereğince mahkemece dikkate alınmaması gerekir” – ifadesine yer vererek, sözleşme ile portföy hakkından feragati geçersiz kabul ettiği görülmektedir.
5)-Denkleştirme (Portföy Tazminatı) Hesaplanması
5.1. Denkleştirme/Portföy Tazminatı Üst Sınırı
Yukarıda tespitler başlığı altında da belirttiğimiz üzere, davalı sigorta şirketi tarafından dosyaya ibraz edilen şirket kayıtlarına/üretim raporuna göre, davacı acentenin 11.07.2016-06.06.2017 dönemleri arasında (331 gün) toplam net prim üretiminin 1.857.072,28 TL ve bu üretime ilişkin hak ettiği tonlam net komisyon tutarının ise 281.134,23 olarak gerçekleştiği görülmektedir.
TTK.122/2′ hükmüne göre, hesaplanacak tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz.
Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. Davalı ve davaci arasındaki acentelik ilişkisi bir yıldan kısa süreli (331 gün) devam etmiştir. Bu nedenle, son beş yıllık ortalama yerine acentenin faaliyette bulunduğu süre Zzarfından elde ettiği toplam komisyon tutarı olan 281.134,23 TL acentenin talep edebileceği tazminatın azami sınırıni(üst sınırını) teşkil etmektedir.
Ancak,
* Acentelik ilişkisinin bir yıldan kısa sürmesi,
* Tanzim edilen poliçelerin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) olması,
* Trafik Sigortasında tüketici talep esnekliğinin fiyata (poliçe prim düzeyi) bağlı olması ve bu nedenle sigorta şirketinin fiyatlandırma politikasının acentenin oluşturduğu portföyün üzerinde çok önemli bir düzeyde etken olması nedenleriyle TTK 122/1-c hükmü çerçevesinde üst sınır olarak tespit edilen portföy tazminatının hakkaniyete uygun olup olmadığı hususunda nihai değerlendirme Sayın Mahkemenin takdirindedir.
5.2. Fesih Öneline Uyulmaması Nedeniyle Hesaplanan Denkleştirme Tazminatı
TTK 122/1-b hükmü gereğince, acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği Üücret isteme hakkını kaybediyorsa denkleştirme – isteminde bulunabilmektedir. Bu hüküm çerçevesinde, sigorta şirketi 3 aylık fesih öneline uymadığından, acentenin 3 aylık fesih süresine isabet eden asgari 3 aylık ortalama komisyon tutarını talep edebileceği görüşümüz Sayın Mahkemenizin takdirlerinde olmak üzere, bu kapsamda, acentenin aracılık hizmetlerinden dolayı faaliyeti süresince elde ettiği komisyan tutarları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
¸
Acentenin faaliyette bulunduğu süre içerisinde elde ettiği komisyonların aylık ortalaması 23.427,85 TL’dir. Ancak acentenin, acentelik hizmetinin tesis edildiği ayda kısmi üretim yapması ve fesih edildiği ayda üretim yapmaması nedeniyle bu 2 ay hariç tutulduğunda, acentenin ortalama aylık komisyon kazancı 28.268,51 TL olmaktadır.
Sigorta şirketi, 3 aylık fesih süresine uymadan sözleşmeyi fesih ettiği, acentenin bu süreçte sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı kısa süre içerisinde yapılacak işlerden dolayı ortalama 84.805,54 TL (28.268,51 TL x 3) komisyon gelirine sahip olacağı, bu nedenle, bilirkişi kurulu olarak acentenin 84.805,54 TL tutarında denkleştirme tazminatı talebinde bulunabileceği yönündeki görüşümüzü, Sayın Mahkemenizin takdirlerine sunarız.
5.3. Fesihten Sonra Sigortacının Acentenin Kazandırdığı Müşteriler Üzerinden Gerçekleştirdiği Üretime Göre Hesaplanan Portföy/Denkleştirme Tazminatı
TTK.’nun 122/1 maddesinin (a) ve (b) fıkrasında belirtilen Şşartlar birlikte değerlendirildiğinde; acentenin bulduğu yeni Mmüşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde edip etmediğinin testtespit edilmiş olup, somut uyuşmazlıkta acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra davalının “önemli menfaatler elde edip etmediği” yönünde sigorta şirketinin dava dosyasına ibraz ettiği listeye göre Y 1,84 oranında sigorta şirketinin acentenin kazandırdığı müşteriler üzerinden menfaat elde ettiği hesaplanmış olup, bu kapsamda, acentenin yapmış olduğu toplam üretimden kazandığı komisyonların 281.134,23 TL olduğu, bu komisyon tutarının 6 1,84 ile çarpılması sonucunda, acentelik ilişkisi devam etmiş olsa İdi, 34 083,48 TL’lik üretime karşılık ortalama 5.172,87 TL tutarında komisyon kazanabileceği ve dolayısıyla davalı şirketin 4 1,84 oranında menfaat elde etmesine karşılık, davacı acentenin 5.172,87 TL’lik denkleştirme/portföy tazminatına hak kazanacağı yönündeki görüşümüz Yüce Mahkemenizin takdirlerindedir.
SONUÇ:
– Davalı Sigorta şirketinin, gerek TTK 121/1 fıkrası hükmüne ve gerekse sözleşmenin 26. maddesinde ifade edilen 3 aylık fesih öneline uymadan acentelik sözleşmesini feshettiği,
– Türk Ticaret Kanunu’nun 122/2. maddesine göre, acentelik ilişkisi 5 yıldan kısa sürdüğü için, portföy/denkleştirme tazminatına ilişkin olarak Kanunda belirtilen azami tazminat tutarının(üst sınırın) 281.134,23 TL olduğu; fakat acentenin portföy yapısına bakıldığında bu tutarın hakkaniyete uygun olmadığı,
– Davalı sigorta şirketi, 3 aylık fesih öneline uymadan acentelik sözleşmesini fesih etmesi sebebiyle, Türk Ticaret Kanunu’nun 122/1-b hükmüne göre acentenin şirkete kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla elde edeceği komisyon kazancının ortalama 84.805,54 TL tutarında olacağı,
– Davalı sigorta şirketi tarafından dosyaya ibraz edilen verilere göre, davalı sigorta şirketinin fesihten sonra acentenin kazandırdığı müşteriler üzerinden 60 adet poliçe üretimi gerçekleştirdiği, bundan dolayı acentenin ayrıca 5.172,84 TL tutarında portföy/denkleştirme tazminatına hak kazanacağı… ” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan 29/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“…A-Davacı Tarafın İtirazları Yönünde Değerlendirme
1.Davacı acentenin fesih gerekçesine ilişkin itirazı:
Dosyaya ibraz edilen; ” Taraflar arasında 11.07.2016 tarihinde akdedeilen acentelik sözleşmesi, Davalı sigorta şirketi tarafından keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 06 Haziran 2017 tarih ve… yevmiye numaralı fesih ihbarı ile feshedilmiştir.
Fesih gerekçesi olarak; Davalı sigorta şirketi, Acentelik sözleşmesindeki yetkilere dayanılarak davacı/acentenin şirket tarafından kendisine verilen hedefleri gerçekleştirememiş olması nedeniyle sözleşmeyi feshettiğini beyan etmiştir.
Dolayısıyla davacının ” Raporda davalı şirketin fesih bildiriminde herhangi bir fesih gerekçesi yazılı olmadığı halde davalı şirketin ilk kez bu dava sırasında ileri sürdüğü yetersiz prim ücreti iddiasının, sanki fesih bildiriminde yazılıymış gibi değerlendirildiğini” yönündeki iddiasının dayanaksız olduğu görülmektedir. Kaldı ki, kök raporda bu gerekçe üzerinden gerçekleşen feshi haklı gösterecek bir değerlendirme de yapılmamıştır.
2-Davacı acentenin , portföy yapısının değerlendirilmesine ilişkin itirazı :
Davacı, portföy yapısının sadece trafik poliçelerinden oluşmadığını, Konut, … İşyeri gibi poliçelerinin de mevcut olduğunu belirterek,
“Raporda , davacı acentenin poliçelerinin trafik poliçeleri olduğunun yazılı olduğunu, oysa dosyadaki Acente Üretim raporu incelendiğinde, çok sayıda KNT (konut) , KAS (kasko), DAS ( doğal afet sigortası), İŞY ( işyeri) poliçelerinin bulunduğunun görüldüğünü, davalının bildirdiği 60 trafik poliçesine göre hesaplama yapılmasının yerinde olmadığını ” şeklinde itirazda bulunmuştur.
Burada esas olan acentenin portföy yapısının hangi branş üzerinde ağırlıklı üretim yaptığıdır. Doğal olarak acentenin portföyü içerisinde yangın ve diğer branşlarda üretilmiş poliçeler olabilir. Fakat bunlar gerek adet olarak ve gerekse üretim kapasitesi açısından acentenin ağırlıklı olarak zorunlu poliçelerden oluşan bir üretim yapısı gerçeğini değiştiremez.
60 adet trafik poliçesi fesihten sonra acentenin portföyü üzerinden yenilen poliçeler olup, acentenin fesihten sonraki komisyon kaybının tespiti veya diğer yönüyle sigorta şirketinin fesihten sonra acentenin portföyü üzerinden elde ettiği menfaatin tespitine ilişkin bir veridir. Kök raporda bu husus açıklanmıştır. Yoksa davacının iddia ettiği gibi denkleştirme istemi salt bu 60 adet trafik poliçesi üzerinden değerlendirilmemiştir.
B-Davalı Tarafın İtirazları Yönünde Değerlendirme:
1.Sözleşmenin haklı sebeple feshine ilişkin
Davalı, TTK’nın 121.maddesine göre ” acentelik sözleşmesinin sebep bildirmeksizin 3 ay ihbar öneli vermek suretiyle feshedilebileceği gibi aynı zamanda haklı sebep bulunması halinde her zaman feshedilebileceğinin belirtildiğini” ileri sürerek itiraz da bulunmuştur.
3 aylık fesih öneli sözleşmenin 26.maddesinde açıkça belirtilmiş ve TTK 121.maddesinin birinci cümlesinde de aynı husus vazedilmiş ve devamı ikinci cümlede ise fesih için haklı sebebin olması halinde 3 aylık fesih öneline gerek duyulmadan her zaman fesih işleminin gerçekleştirilebileceği belirtilmiştir.
Burada esas olan fesih için gösterilen gerekçenin (üretim yetersizliği, verilen hedefleri gerçekleştireme) gibi nedenlerin acentenin kusur olarak değerlendirilemeyeceğidir. Kök raporda bu konu gerekçeleri ile açıklanmıştır.
2. İş Paylaşımına İlişkin
Davalı, acente yönetmeliğinin 7.maddesi çerçevesinde ” sigorta acentelerinin doğrudan sigorta şirketi tarafından yetkilendirilmesi gerektiği, bu kapsamda, her ne ad altında olursa olsun doğrudan sigorta şirketi tarafından yetkinin verilmediği yapılanmalar çerçevesinde iş paylaşımında bulunulmasının mümkün olmadığını, ancak buna karşılık somut olayda ise davacı acente tarafından 6 farklı acente / kişi ile yetkisi dışına çıkarak iş paylaşımı yapıldığını” belirterek acentenin yetkilerini asarak 6 farklı acente/kişi ile iş paylaşımında bulunduğunu iddia etmiştir.
Hazine Müsteşarlığının 15.07.2016 tarih ve 2016/27 no.lu genelgesinde acente yönetmeliğin, uygulamasına ilişkin iş paylaşımı ile ilgili 7.1 maddede belirtilen husus ile birlikte 7.2 maddede açıklanan hususun da dikkate alınarak bu kapsamında değerlendirme yapılması gerekir.
Zira yönetmeliğin 7.2 maddesinde ifade edildiği üzere, acenteler arası iş paylaşımı yetkili olunan sigorta şirketi adına aracılık faaliyetinde bulunulması, işi niyet ve dürüstlük kuralları çerçevesinde mümkün olduğu belirtilmektedir. Ancak işbirliği yapılan acentelerin sayısının 5’i aşması veya işbirliği yapılan acentelerin aynı il sınırları içerisinde bulunmaması durumları iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık olarak kabul edilir.

… İŞ PAYLAŞIMI
İŞ PAYLAŞILAN ACENTE PAYLAŞIM ADEDİ İŞLEM TUTARI
… 96 40.208,32
… 79 31.261,07
… 53 20.689,09
… 34 26.803,87
… 28 15.321,57
… 12 3.754,06

Somut uyuşmazlıkta iş paylaşımı yapılan kişi / acente sayısının yönetmeliğine göre bir fazla olması 6 kişi hususunda nihai değerlendirme sayın mahkemenin takdirindedir. İş paylaşımı yapıldığı belirtilen 6 kişi / acentenin aynı il sınırları içerisinde bulunmadığı hususu ise ispata muhtaç bir durumdur. Dolayısıyla gerek sözleşmenin fesih gerekçesi ve gerekse iş paylaşımına ilişkin mevcut bilgiler çerçevesinde acentenin, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunun 23/16 ve TTK’nun 122/3 maddeleri kapsamında kusurlu olarak değerlendirip, tazminat talep hakkının düştüğü yönünde kanaat hasıl olmamıştır. Nihai değerlendirme sayın mahkemenin takdirinde olacaktır.
SONUÇ:
Takdir Sayın mahkemeye ait olmak üzere, tarafımıza ek rapor için tevdii edilen dava dosyası, ibraz edilen belgeler üzerinde tarafların itirazları da dikkate alınarak yapılan inceleme ve değerlendirmesi neticesinde;
1.Kök raporda açıklandığı üzere TTK’nun 122 maddesi çerçevesinde aranan denkleştirme şartlarının oluşmaması sebebiyle üst sınır ( en fazla ) olarak hesaplanan 281.134,23 TL lik denkleştirme isteminin yerinde olmadığı,
2.3 aylık fesih öneline uymadan acentelik sözleşmesini fesih etmesi sebebiyle , Türk Ticaret Kanunu’nun 122/1-b hükmüne göre acentenin şirkete kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla elde edeceği komisyon kazancının ortalama 84.805,54 TL tutarında olacağı,
3.Davalı sigorta şirketinin fesihten sonra acentenin kazandırdığı müşteriler üzerinden gerçekleştirdiği 60 adet poliçe üretimine ilişkin acentenin portföyü üzerinden 5.172,84 TL tutarında menfaat sağladığı…” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Huzurdaki dava; 11/07/2016 tarihli sigorta acentelik sözleşmesinin davalı tarafça feshedilmesi nedeniyle, davacı acentenin talep ettiği denkleştirme tazminatı istemine ilişkin olup davanın hukuksal zemini kapsamında tatbiki gereken 6102 sayılı TTK’nın 122/4. maddesi gereğince denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülmesinin gerektiği, somut olayda ise sözleşmenin davalı tarafça 06/06/2017 tarihinde feshedildiği, davanın ise (07/08/2017) 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Yanların dilekçelerin teatisi aşamasındaki beyan ve savunmalarında; davacı yan, davalı tarafça yapılan feshin haksız olduğunu iddia ederken, davalı yanın ise davacı acentenin kendisine verilen hedeflerin sürekli altında kalması nedeni ile feshin haklı nedene dayandığını savunduğu görülmüştür. Bu noktada iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına yönelik kanuni düzenleme kapsamında (Dava açılış tarihi itibari ile yazılı yargılama usulüne tâbi olup HMK’nın 141. maddesinin birinci fıkrası gereğince; “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra ise diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.”) bilirkişi raporlarının tebliğinden sonra tahkikat aşamasında farklı acenteler ile iş paylaşımı yapılmasına yönelik haklı nedenlere ilişkin savunmaların savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle anılı kanuni düzenleme ışığında ıslah ve davacı tarafın açık muvafakatinin bulunmaması nedeni ile somut olayda değerlendirilemeyeceği sonucuna varılması gerekmiştir.
Eldeki davada; davacı, haksız fesih nedeniyle portföy/denkleştirme tazminatı talep etmekte olup davalı tarafça sözleşmenin tek taraflı feshedildiği ve davacı acentenin azledildiği, fesih ihbarında gerekçe gösterilmediği, cevap dilekçesi kapsamında ise hedeflerin sürekli altında kalınması sebebi ile feshin haklı nedene dayandığı hususunun savunulduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme süresiz düzenlenmekle, belirsiz süreli olduğu görülmüş olup TTK’nın 121/ 1. maddesinde belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesinin, taraflardan her birinin üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedilebileceği, ancak sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile, haklı sebeplerden dolayı her zaman fesholunabileceği hükmünün düzenlendiği görülmüştür. Dosya kapsamında davalı tarafın TTK’nın 121/1 fıkrası hükmüne ve acentelik sözleşmesinin 26. maddesinde ifade edilen 3 aylık fesih öneline uymaksızın ve fesih ihbarnamesinde herhangi bir gerekçe belirtmeksizin acentelik sözleşmesini feshettiğinin sabit olduğu görülmüştür. TTK’nın 122. maddesi gereğince acentelik sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi; acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, acentenin sigorta şirketinden tazminat talep etmesinin mümkün olduğu görülmekle birlikte sigorta acentesinin, haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkının düşeceğinin yazılı olduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda yanlar arasındaki hukuki ihtilafın; sigorta acentelik sözleşmesinin davalı tarafça haklı nedenle feshedilip edilmediği, davacı acentenin denkleştirme tazminatı talep hakkı olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti noktalarında toplandığı, ilk olarak tetkik edilmesi gereken hukuki meselenin ise davacı acentenin kendi kusuru ile sözleşmenin feshine neden olup olmadığı hususunda toplandığı saptanmıştır.
Bu noktada, sözleşmenin haklı nedenle feshini ispat yükü davalı sigorta şirketi üzerinde olup (Yargıtay 19. HD- 2016/12515 E. ve 2018/188 K.) acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulduğu ve sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin sağlanan bu müşteri çevresinden menfaat elde etmesinin mümkün olduğunu ispat yükünün ise acente üzerinde olduğu anlaşılmıştır. Bu noktada yapılan değerlendirme neticesinde; farklı iki bilirkişi heyeti marifeti ile yapılan tespitlerin feshin haksız olduğu noktasında örtüştüğü gibi feshin haklı olup olmadığı hususu hukuki mesele olup mahkememizin taktir ve görev alanında kalmakla yeniden rapor alınmasına yer olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca yanlar arasındaki acentelik sözleşmesi belirsiz süreli olup önel verilmeden, sözleşmenin kararlaştırılan hedeflerin sürekli olarak gerçekleştirilmemesi nedeniyle feshedildiği ileri sürülmüş ise de gerek fesih ihbarnamesinde gerekse sözleşmede yıllık veya sözleşme süresince somutlaştırılmış şekilde hedef belirlendiğine ilişkin herhangi bir düzenlemenin yer almadığı görülmüştür. Davalı yanın sunduğu mail yazışmalarında ise her iki tarafın uhdesinde olduğunu gösterir sözleşme süresince aylık / yıllık bazda hedef sayıları içerir belgelerin yer almadığı, yazışma içeriklerinde salt mayıs ayına ilişkin prim hedeflerinin gönderildiğinin görüldüğü ancak bu yazışma içeriklerinde temmuz ayı itibari ile yanların kararlaştırdığı %80 trafik oranının, nisan ayında sigorta sektöründe yaşanan sıkıntılı süreç nedeni ile davalı tarafça mayıs ayına çekildiği bilgisinin yer aldığı, delil listesinin ek- 4 başlığı altında son 5 aya ilişkin üretim ve hedef rakamlarının yazılı olduğu görülmüş ise de mail yazışmalarının içeriğinde; bu kayıtların acenteye gönderildiğine ve makul süre içerisinde beklenen düzeye çıkarılmasını ihtar eden ifadelere ve bu yöndeki sair delillere rastlanılmadığı, nitekim sözleşmenin 11/2. maddesi kapsamında acentenin üretiminin benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düşmesi ve şirketin yaptığı ihtara rağmen acentenin üretimini makul bir süre içinde beklenen/taahhüt edilen düzeye çıkaramaması halinde fesih bakımından haklı neden oluşturacağı bağıtlanmış olup
hedef prim kayıtlarına aykırı / menfi herhangi bir saptamanın davacı acenteye ihtar edildiğini gösterir herhangi bir yazışma yahut ihtarname ve sair delilin de bulunmadığı, fesih ihbarnamesinde de herhangi bir gerekçe gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu hali ile feshin davacı acentenin kusurundan kaynaklandığını kabul etmeye yeterli delillerin mevcut olmadığı sonucuna varılması gerekmiştir. Herkesin haklarını kullanırken uymakla yükümlü olduğu TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralı ilkesi de göz önünde bulundurulduğunda feshin henüz sözleşme üzerinden 1 yıl geçmeden yapılması, acentenin kusuru ile hedef rakamların altında kalındığını gösterir bir ihtarın makul süre içerisinde sonuçsuz kaldığı durumun tespit edilememesi karşısında salt davalı tarafça düzenlenen son 5 aylık tablo kayıtları esas alınmak sureti ile süreklilik teşkil eden bir hedef altında kalma saptaması yapılamayacağı, feshi haklı sebep olarak kabule elverişli olmadığı kanaatine varılmış olup feshin haksız olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Denkleştirme tazminatı acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayreti ile yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması nedeni ile uğradığı kaybın karşılığı olup 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesi ile 5684 sayılı Sigorta Kanunu’nun 23/16. maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilecektir. Somut olaydaki acentelik sözleşmesi TTK’nın 121/1-son cümlesine göre, fesih yoluyla sona erdirildiğine ve feshin haksız ve geçersiz sebebe dayanmış olmasına göre bu gibi bir sona erme şekli denkleştirme bedelinin ilk şartını karşılamaktadır. Denkleştirme bedelinin ikinci koşulu, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da davalının önemli menfaatler elde etmesidir. (Sig.K. 23/16; TK 122/(l)-a) TTK’nın 122/(2)’de, “Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.” düzenlemesi yer almakta olup somut olayda sözleşmenin 1 yıldan kısa sürmesi nedeni ile faaliyetin devamı sırasındaki ortalamanın esas alınması gerekmiştir. Mahkememizce görevlendirilen hükme esas alınmaya elverişli bulunan ikinci heyet kök ve ek bilirkişi raporları ile davalı sigorta şirketinin davacı acente tarafından bildirilen poliçelerden fesihten sonra 60 adedinin davalı tarafından yenilendiği, bu poliçeler için komisyon tahakkuk ettirilmesi sonucu davalının prim geliri elde ettiği tespit edilmiş, buna göre davalı sigorta şirketinin fesihten sonra önemli menfaat elde ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Yine davacı ve davalı şirketin ticari kayıtlarının incelenmesi sonucunda davacı acente lehine tahakkuk eden komisyon tutarlarının 281.134,23-TL (azami sınır) olduğu hesaplanmıştır. Denkleştirme bedeli ödenmesinin son koşulu ile “somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi” olup denkleştirme talebinin hakkaniyet ölçüsü bakımından değerlendirilmesi için diğer koşulların öncelikle bulunması gerekmektedir. Bu hali ile somut olayda, taraflar arasındaki süresiz acentelik sözleşmesinin davalı tarafından geçersiz sebeple feshedildiği, sözleşmenin feshinden sonra davacı acentenin müşterilerine ait 60 adet poliçenin davalı tarafından yenilenmesi sonucunda davalının prim geliri elde ettiği, davalının sözleşmenin feshi nedeniyle davacı acentesinin portföyü sayesinde elde ettiği menfaatin önemli menfaat olarak değerlendirilmesi gerektiği ve neticeten 89.978,38-TL denkleştirme tazminatı talebinin hakkaniyete uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Son olarak faiz başlangıç tarihi yönünden değerlendirme yapılmış olup davacı tarafça davalı yanın fesih tarihinden itibaren avans faiz talep edilmiş ise de TBK’nın 117. maddesi uyarınca, muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının/davacının ihtarı ile mütemerrit olacağı geçerli olmakla birlikte somut olayda; davacı yanın keşide ettiği ihtarnamenin 11/08/2017 tarihinde tebliğ olmakla dava tarihinden sonra tebliğ edildiği görülmüş olup bu hali ile temerrüt tarihinin dava tarihi olarak esas alınması gerektiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı vekilince ıslah ile arttırılan miktarın zamanaşımına uğradığı savunması ileri sürülmüş ise de huzurdaki dava belirsiz alacak davası olarak ikame edilmekle talep arttırım dilekçesinin ibraz edildiği, HMK’nın 107/1. maddesi uyarınca zamanaşımının yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK’nın 107/2. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkün olup HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi artırılan bu bedel yönünden zamanaşımı/TTK’nın 122/4 maddesine dayalı hak düşürücü sürenin sona erdiğinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla; davanın kabulü ile 89.978,38-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
89.978,38-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2- Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 6.146,42 TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 1.568,4 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.578,02 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3-Dava tam kabul ile sonuçlandığından, davacı tarafça yapılan 4.080,00 TL yargılama giderinin, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 12.497,19 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
7- Davacı tarafça yatırılan 31,40 TL başvuru harcı, 31,40 TL peşin harç ile 1.537,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.599,80 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/03/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır