Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/609 E. 2020/578 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/609
KARAR NO : 2020/578
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 28/06/2017
KARAR TARİHİ : 12/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 29.03.2017 tarihinde gerçekleştirilen 2016 yılı Olağan Genel Kurulunda davacının olumsuz oy kullanarak alınan kararlara usulüne uygun şekilde muhalefet ettiği, Müvekkili …’ın davalı şirketin 30.045.000,00-TL toplam sermayesi içinde 5.125.050,00-TL itibari ile değerli sermayeye karşılık gelen 1.025,01 adet hisse ile %17 pay sahibi ortağı olduğunu, davalı şirketin %45,5 hissesine sahip bulunan … AŞ’nin kontrolü, davalı şirketin Yönetim Kurulu Başkanı … ve Yönetim Kurulu Başkanının Yardımcısının … olduğunu, Davalı şirketin bir aile şirketi olduğunu, … …’nın kısıtlanması sebebiyle …’ın şirketin yönetimini kontrolü altına aldığını, halbuki …’ın … …’ın sağlığı zamanında şirket yönetiminden el çektirildiğini, uzaklaştırıldığını , kurucu … …’ın karlı bıraktığı şirketleri kısa süre sonra zarar ile teslim aldığını, … … ‘ın sağlığında onunla birlikte müvekkili davacının da yönetimdeyken şirketlerin sürekli kar ettiğini, Grup şirket yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevi yapmakta olan davacı …’ın henüz görev süresinin dolmasına iki yıldan fazla bir süre varken haksız bir şekilde yönetimden çıkarıldığını, Finansal tabloların tasdiki ile ilgili karar, hesap verme ve dürüst resim ilkelerine uygun olmadığını, gerçeği yansıtmadığını, bu kararın iptali gerektiğini, 4 nolu finansal kiralama tabloların tasdikine ilişkin kararın hem ihlal edilen oy yasağı nedeniyle hem de hesap verilebilirlik ilkesine aykırı olması nedeniyle kanuna ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılığı gözetilerek iptali gerektiğini, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin 5 nolu karar, 2016 yılı faaliyet dönemi karının yasak savma kabilinden çok cüzi miktarda dağıtımına ilişkin 6nolu karar, yönetim kurulu üyelerinden … ve … yararına kişi başı aylık net 20.000,00-TL fahiş huzur hakkı verilmesine ilişkin 2015 yılı kararının aynen devamına yönelik 7 nolu kararın iptalinin gerektiğini beyanla ana sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduklarının tespiti ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Paz. San. ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … …’ın yönetim kurulu üyeliği yapamaz hale gelmesi sonucunda sağlık sorunları sebebiyle fiili ehliyetinden yoksun kaldığı için bizzat davacı kızı …’ın vasisi olarak atandığını, … …’ın 02.02.2016 tarihinde vefat ettiğini, 31.10.2014 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında yeniden seçim yapıldığını, yönetim kuruluna … , … ve …’nün seçildiğini, davacının aile içinde yaşadığı anlaşmazlık ve kendisinin yönetim kuruluna seçilememesinin hırsı ile diğer kişilere daha fazla husumetinin arttığını, kötüniyetli tutum ve davranışlarının arttığını, müvekkili şirketin 29.03.2017 tarihinde yapılan 2016 yılı faaliyet dönemine ilişkin olağan genel kurul toplantısında finansal tabloların tasdikine ilişkin 4 nolu kararın iptali bakımından ortaya getirilen iddianın haksız ve yersiz olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin genel kurulun iptali istenen 5 nolu kararının yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararın usule, yasaya şirket ana sözleşmesine ve iyi niyet kurallarına uygun alınmış bir karar olduğunu, 6 ve 7 nolu kararların da iptalini gerektirecek şartların bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Dosya kapsamına alınan 27/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“4 numaralı kararın iptali için kanuna, usule ve dürüstlük kuralına bir aykırılık tespit edilemediği; davacı yan tarafından itiraz edilen tüm muhasebe işlemlerinin kapsamlı olarak incelenmesi ve tüm detaylar ile ortaya konulması gerektiği yönündeki taleplerinin, hesapların geriye doğru izlenmesi yöntemi ile gerçekleştirilebilecek denetim prosedürünü gerektirdiği, bu uygulama bilirkişilik görevimiz ile orantılı olmadığından davalı şirket ticari defterleri üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadığı, dava dosyasında yer alan mali tabloların dikkate alındığı,
5 numaralı kararın iptali için, davalı şirketin tüzel kişi ortağı adına kullanılan oyun geçerli sayılmaması gerektiği düşünüldüğünden, kararın gerek TTK 433/1 , gerek ise 436/2 anlamında ihlal anlamına gelip gelmediği, dolayısıyla ibra kararının yerine olup olmadığı hususunun Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
6 ve 7 numaralı kararların iptali için, hakkaniyet ve iyi niyet kurallarına uygun olmadıkları değerlendirilidğinden, bu kararın iptal edilmesine ilişkin takdirin Sayın Mahkemenizde olduğu ” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Dosya kapsamına alınan 27/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“Davalı şirketin 29.03.2017 tarihli genel kurul toplantısının 4. Gündem maddesinde alınan kararın kanuna , anasözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olmadığı,
Buna karşılık, genel kurul toplantısının 5.ve 6.gündem maddesinde alınan kararların TTK 445 uyarınca kanuna aykırı olduğu, 7. Gündem maddesinin ise objektif iyiniyet kurallarına aykırılık taşımadığı “şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Dosya kapsamına alınan 15/11/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda; dava dosyasına sunulan beyan ve belgeler ile tarafların ek rapora karşı beyan ve itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda ek raporda ulaşılan sonuç ve kanaatlerin aynen muhafaza edildiğini beyan etmişlerdir.
Dosya kapsamına alınan 12/03/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davalı şirket yönetim kurulu başkanı …’ın, 2016 yılı içerisinde yapılan yönetim kurulu toplantılarının sadece 4 tanesinde, şirket merkez binasına giriş çıkış yaptığı anlaşılmakla, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğunu, tarafların son rapora karşı beyan ve itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda, ek raporumuzda ulaşılan sonuç ve kanaatlerde bir değişikliğin söz konusu olmadığını mütalaa etmiştir.
Dava; 6102 sayılı T.T.K’nın 445. maddesi hükmüne dayalı olarak davalı anonim şirketin 29.03.2017 tarihli olağan genel kurulunda alınan gündemin 4, 5, 6 ve 7 nolu kararların iptali istemine ilişkindir.
Dava; 28/06/2017 tarihinde açılmış olup, 6102 Sayılı TTK’nın 445. maddesi hükmünde öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki 3 aylık süresi içinde açıldığı kabul edilmiştir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış davalı şirket sicil dosyası, ana sözleşmesi ve iptali istenen genel kurul toplantısında alınan karar örneği ile hazirun cetveli dosyaya alınmıştır.
Genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabilmek için toplantıya katılıp olumsuz oy veren pay sahibinin muhalefetini tutanağa kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta yazdırması gerekmektedir. Muhalefetin her gündem maddesi ile ilgili olarak o konunun görüşülmesinden ve karar alınmasından sonra belirtilmesi ve tutanağa yazdırılması gerekmektedir. Davaya konu olağan genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinde; iptali istenen gündemin 4, 5, 6 ve 7 numaralı kararlarının görüşülerek oylandığı, davacının alınan kararlara karşı red oyu kullandığı ve toplantı tutanağının sonuna muhalefet şerhini yazarak imzaladığı tespit edildiğinden somut olayda davacının karara karşı iptal davası açma hakkı bulunmaktadır.
Tüm dosya kapsamı, dosya kapsamına alınan bilirkişi kök ve ek raporları ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda;
Davacı yanca iptali talep edilen 29.03.2017 tarihli 2016 yılı Olağan Genel Kurulu’nun 4. numaralı gündem maddesine ilişkin olarak yapılan incelemede;
Söz konusu 4 nolu gündem maddesinin ”2016 yılı finansal tabloları, kar/zarar ve diğer kapsamlı gelir tablosunun onaylanmasına” ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut bulunan ve davalı şirkete ilişkin mali tabloların incelenmesi sonucu düzenlenen kök ve ek raporlardaki teknik açıklamalar dikkate alındığında; şirketin bilanço ve faaliyet raporunun gerçeği yansıtmadığı yönünde herhangi bir tespitin bulunmadığı, finansal tabloların şirket kayıtlarına uygun bulunduğu, davacı yanın bu hususlarda daha önceki genel kurullarda bilgi sahibi olduğu ve muhalefet şerhi koyduğu, genel kurulda sorduğu sorulara yine genel kurulda yanıt verildiği, birleşmeye ilişkin hususların da faaliyet raporunda yer aldığı, bu bağlamda; finansal tabloların hesap verme ve dürüst resim ilkelerine uygun olduğu, mali tablolardaki kayıtların aksine davacı tarafından herhangi delil ya da belgenin sunulmadığı anlaşıldığından içerik ve nisap bakımından ana sözleşme ve yasaya uygun bulunan 4 nolu maddenin iptali isteminin yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Davacı taraf bilançonun onaylanmasına ilişkin kararda da TTK.’nın 436/1. maddesinde yer alan oydan yoksunluğun uygulanması gerektiğini ileri sürmüşse de; bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın TTK.’nın 436/1. maddesinde ifade edilen kişisel nitelikteki bir iş ya da işlem olmadığı yönetim kurulu üyesinin şahsı ile ilgili olarak kabul edilemeyeceği TTK.’nın 436/1. maddesindeki bu yasağın genişletilerek bilançonun onaylanmasının da yönetim kurulu üyelerinin ibrası anlamına geleceği ve bilançonun onaylanmasına ilişkin kararın bu nedenle iptali gerektiği yönündeki iddiaya itibar edilmesi mümkün görülmemiştir. Nitekim TTK.’nın 436/1. maddesinde açıkça ”Pay sahibinin kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri veya hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin müzakerelerde oy kullanamaz” denilmiş, ikinci fıkrasında da yönetim kurulu üyelerinin ibraya ilişkin oy yasağı düzenlenmiştir. Bilançonun onaylanmasına ilişkin karar yönünden TTK.’nın 436/2. maddesindeki ibraya ilişkin oy yasağının uygulanmasının mümkün bulunmadığı, ayrıca TTK.’nın 436/1. maddesindeki yasağın da uygulanamayacağı kabul edilmiştir. Yine davacı tarafça 6102 sayılı TTK.’nın 424. maddesi uyarınca, bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararının aksi yönde bir açıklık bulunmaması halinde yönetim kurulu üyelerinin ibrası sonucunu doğurduğunu iddia etmişse de; bilançonun onaylanması ve ibra ayrı ayrı gündem maddelerini teşkil ediyorsa bu durumda bilançonun onaylanması ibra anlamına gelmeyeceğinden ve dava konusu yapılan genel kurulda şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrası ile bilançonun tasdiki hususlarının ayrı ayrı oylamaya sunularak birbirinden ayrılarak ayrı ayrı oylandığından davacı yanın 4 nolu gündem maddesinin iptali isteminin reddi gerekmiştir.
Davacı yanca iptali talep edilen 29.03.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurulunun 5. numaralı gündem maddesine ilişkin olarak yapılan incelemede;
Somut olayda … A.Ş.’nin davalı şirketin % 45.5 hissesine sahip pay sahibi olduğu, … A.Ş.’ nin kanuni temsilcilerinin davalı şirketin pay sahibi ve Yönetim Kurulunda temsil yetkisini haiz ortakları … ile … olduğu, … ‘ın davalı şirketteki pay oranı % 20.5, …’ın pay oranının ise; % 17 olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf bu gündem maddesinin TTK.’nın 433. maddesi ile TTK’nın 436. maddesindeki oy yasağına aykırı bir şekilde alındığı iddiasıyla iptalini istemektedir.
6102 sayılı TTK.’nın 436/1. maddesinde; ”pay sahibinin kendisi ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme ya da herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin müzakerelerde oy kullanamayacağı” ifade edilmiş, yine TTK.’nın 436/2. maddesi ise; şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişiler yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları hüküm altına alınmıştır. Bu hüküm emredici nitelikte olması nedeniyle bu madde hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde kullanılan oylar geçersizdir. Bu durumda … ile … yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanamayacaklardır.
Somut uyuşmazlık ve yukarıda belirtilen yasa maddelerinin değerlendirilmesinde; davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … ile yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ın gerek birbirlerinin gerek diğer yönetim kurulu üyesi …’nün ibra edilmesi sırasında oy kullanamaması gerekir. Bununla birlikte pay sahiplerinin oy sayıları göz önüne alındığında; …’ın ibrasının oylanması sırasında diğer yönetim kurulu üyesi olan …’ın olumlu oy kullanması suretiyle …’ın ibra edildiği anlaşılmıştır. Yönetim kurulu üyesi olan …’ın, diğer yönetim kurulu üyesi …’ın ve olumsuz oy kullanan …’ın oyları, toplam oy sayısından çıkarıldığında sadece … A.Ş.’nin olumlu oylarıyla …’ın ibra edilmesi için gerekli olan salt çoğunluğa ulaşılması mümkün değildir. Bu durum yönetim kurulu üyesi …’ın ve …’nün ibra oylaması için de geçerli olup, … ile …’ın da ibra edilmesine imkan bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalı şirketin 29.03.2017 tarihli genel kurulunun 5. gündem maddesine ilişkin kararın hukuken iptali gerektiği sonucunun oluşabilmesi için TTK’nın 446/1-b maddesindeki etki şartının da gerçekleşip gerçekleşmediği hususu irdelendiğinde; davalı şirketin pay sahiplerinden, … A.Ş. 2.715, … 1.241,99; … 1.025, … 1.025,01 oya sahiptir. … tüm yönetim kurulu üyelerinin ibrasında olumsuz oy kullanmıştır. Bunun yanında, diğer yönetim kurulu üyelerinin kendi ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanması TTK’nın 436/2 maddesi gereği mümkün değildir. Bu bağlamda; yönetim kurulu üyelerinin ibrasında sadece … A.Ş.’nin olumlu oy kullanabilmesi halinin düşünülebileceği; ancak … A.Ş. 2,717 oya sahip olup, sadece bu pay sahibinin olumlu oyu yönetim kurulu üyelerinin ibrası için yeterli olmadığından TTK.’nın 446/1-b gereği, davalı şirketin 29.03.2017 tarihli genel kurulunun 5. gündem maddesine ilişkin kararın iptal edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Ayrıca … A.Ş., davalı şirketin 6009 adet oyunun 2.717’sine (% 45,5) sahiptir. … ve … ise; … A.Ş’nin yönetim organını belirleyebilme gücüne sahiptirler. Nitekim … ve …, … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesidirler. Dolayısıyla … A.Ş. bağımsız bir tüzel kişiliğe sahip olmasına rağmen … ve … ibra oylamasında kendileri oy hakkından yoksun olmasına rağmen … A.Ş. aracılığı ile kendi lehlerine oy kullanabileceklerdir. … A.Ş,’nin iradesinin , … ve …’ın iradesi gibi ortaya çıkması söz konusu olacaktır. Bu nedenle, … A.Ş. yönetim kurulu üyeleri olması nedeniyle oy hakkından yoksun olan … ve …’ın ibra oylamasında, yönetim kurulu üyesi olmayan; ancak bu kişilerin iradesini oluşturabilme imkanına sahip olduğu … A.Ş.’nin de oy hakkından yoksun olduğunun kabulü gerektiğinden gündemin ilgili maddesinin de iptaline karar vermek gerekmiştir.
Davacı yanca iptali talep edilen 29.03.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurulunun 6. numaralı gündem maddesine ilişkin olarak yapılan incelemede;
Davacı taraf; dağıtılmayan geçmiş yıllar kar tutarının, sermayenin yaklaşık 7 katı tutarına ulaştığını, şirketin karının tamamının dahi dağıtabilir halde olduğunu, şirketin kar yedeklerinin 5.920.000,00-TL olduğunu, kanunun azami olarak belirlediği sermayenin %20’sini karşıladığını, şirketin genel kurul kararıyla yedek akçe ayırması için gerekli ve zorunlu koşul olarak belirlenen 6102 sayılı TTK’nın 523/2. maddesinin koşullarının da somut olayda bulunmadığını iddia ettiği, davalı taraf ise; karın bir kısmının dağıtılmaması ve olağanüstü yedek akçeye ayrılmasının mümkün ve bu konudaki kararın kanuna ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olmadığını, davalı şirketin iştiraki olan şirketteki hisselerinin satıldığını, görünen geçmiş yıllar kar tutarının çok büyük kısmının bu satıştan kaynaklandığını, buradan elde edilen nakit ile aynı yıl Almanya’da yerleşik … şirketinin % 50 hissesinin satın alındığını, dolayısıyla geçmiş yıl karlarında gözüken tutarın yatırımlara yönlendirildiğini, tamamının kar payı olarak ortaklara dağıtılması kararı alınsa bile şirketin likit durumunun buna müsaade etmediğini savunduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirketin 29.03.2017 tarihli genel kurul toplantısının 6. gündem maddesi; “Şirketin 2016 yılı karının dağıtımı müzakere edildi; 2016 yılı faaliyet dönemine ait karından kanun ve ana sözleşme gereği tenzili gereken miktarlar ayrıldıktan sonra geriye kalan kısmından net 2.635,000.-TL’ sının 31 03.2018 tarihine kadar ortaklara dağıtılmasına, kalan karın olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına” şeklindedir.
Kar payı, anonim ortaklıkta pay sahibinin en önemli mali hakkıdır. Her pay sahibi, kanun ve anasözleşme hükümlerine göre, pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış olan net dönem karına, payı oranında katılma hakkına sahiptir. Kar dağıtılabilmesinin temel şartı, ortaklığın net dönem karı veya önceki yıllar karlarından bu amaçla yedek akçe ayrılmış bulunmasıdır. TTK.’nın 519 vd. maddeleri uyarınca; yedek akçeler, kanuni yedek akçe, esas sözleşmede öngörülen yedek akçeler ve genel kurulun kararıyla ayrılan yedek akçeler olmak üzere üçe ayrılmaktadır. TTK.’nın 523/1 uyarınca, kanuni ve esas sözleşmede öngörülen yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kar payı belirlenemez. Kar payı dağıtılabilmesi için bu iki tür yedek akçenin ayrılması gerekmektedir. Bu nedenle, kanuni yedek akçe, esas sözleşmede öngörülen yedek akçelerin ayrılması durumunda, kar payı haklarının ihlali söz konusu olmayacaktır. Bununla birlikte üçüncü gruba giren yedek akçe ayrılabilmesi için TTK.’nın 523/2 uyarınca, genel kurul, aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekli olması veya bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kar payı dağıtımı yönünden haklı görülmesi gerekmektedir. Genel kurul kararıyla yedek akçe ayrılabilmesi için bu koşullardan birisinin objektif bir şekilde gerçekleştiğinin tespit edilmesi zorunludur. Bu koşullar gerçekleşmeksizin, ortaklığa yabancı, keyfi amaçlarla, azınlık pay sahiplerini kar payından yoksun bırakmak amacıyla yedek akçe ayrılması TTK.’nın 523/2. maddesine aykırı olacağından TTK.’nın 445. maddesi uyarınca iptali söz konusu olabilecektir.
Dava konusu somut olayda; davalı şirketin kar payı dağıtmama gerekçesi; 29.03.2017 tarihli genel kurul kararında, kanun ve ana sözleşme gereği tenzili gereken miktarların ayrılması, daha sonra geriye kalan kısmından net 2.655.000,00-TL’nin 31.03.2018 tarihine kadar ortaklara dağıtılması, kalan karın olağanüstü yedek akçe olarak ayrılması olarak, davalı taraf ise; ekonomide, ülke ve dünya genelinde yaşanan olumsuzluk ve hızlı değişiklikler sebebiyle şirketin mali yapısının güçlü tutulması olarak açıklanmıştır. Bu konudaki ispat yükü ortaklık üzerinde bulunmaktadır. Ancak davalı şirketin genel kurul kararında TTK.’nın 523/2. maddesi gereği karın yedek akçeye ayrılmasının gerekçeleri objektif şekilde ortaya konularak somutlaştırılmamış olup, “ekonomide ülke ve dünya genelinde yaşanan olumsuzluk ve hızlı değişiklikler sebebiyle şirketin mali yapısının güçlü tutulması” şeklinde bir gerekçeye dayanılması da bu anlamda objektif olarak ortaya konulduğunun kabulüne elverişli değildir. Ayrıca davalı şirketin kar dağıtımına ilişkin bu karar sebebiyle elde etmiş olduğu karın hangi kısmının TTK.’nın 523. maddesi uyarınca kanun ve anasözleşme gereği yedek akçe olarak ayrıldığı, hangi kısmının ise; TTK.’nın 523/2. maddesi gereği aktiflerin yeniden sağlanabilmesi veya bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alınarak şirketin sürekli gelişimi ve kar payı dağıtımı için genel kurul kararı gereği yedek akçe ayrıldığının belirsiz olduğu, yine davalı şirketin iştiraki olan şirketteki hisselerinin satılarak Hollanda’dan şirket satın alınmasına ilişkin yatırımın yapılmış olması şirketin karlılığını artırdığının belirlendiği, ayrıca şirketin 2016 yılı itibariyle konjonktürel ekonomik değişimlere karşı kendisini koruma altına aldığı ve halihazırda banka hesaplarında 81.048.505,81-TL nakit kaynağının bulunması eğilimi de dikkate alınarak daha yüksek miktarda kar payı dağıtmasının mümkün olduğu anlaşılmış olup, açıklanan gerekçelerle 6 numaralı gündem maddesine ilişkin kararın TTK.’nın 523/2. maddesine aykırılık taşıdığından iptaline karar vermek gerekmiştir.
Davacı yanca iptali talep edilen 29.03.2017 tarihli 2016 yılı olağan genel kurulunun 7. numaralı gündem maddesine ilişkin olarak yapılan incelemede;
Dava konusu genel kurul kararı ile davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinden … ve …’a huzur hakkı ve ücret ödemesi adı altında aylık toplam ayrı ayrı 20.000,00-TL ödenmesine, yönetim kurulu üyesi …’ye ise ücret ve huzur hakkı ödenmemesi konusunda karar alınmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun “Yönetim kurulu üyelerinin mali hakları” başlıklı 394. maddesinde; “Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebilir” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Buna göre, aksine esas sözleşmede hüküm olmadığı takdirde yönetim kurulu üyelerine her toplantı günü için bir ücret verileceği, ücret miktarı esas sözleşmede tayin edilmemiş ise, genel kurulca tayin olunacağı hükme bağlanmıştır. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir.
Huzur hakkı ve ücretin belirlenmesinde şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması dikkate alınarak tayin olunan ücretin yönetim kurulu üyelerinin bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır. Yönetici ve denetçiler için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, mali durum açısından davalı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulu ve denetçilerin harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kardan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir (Yargıtay 11. HD 03.12.2015 tarih, 2014/18093 E; 2015/12978 K ilamı).
TTK’nın 394. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenmesine karar alınabilir. Ancak; TTK.’nın 445. maddesine göre, bu konuda alınacak genel kurul kararlarının kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına aykırı bulunmaması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; huzur hakkının toplantı başına kararlaştırılması gerekirken aylık olarak belirlenmesi, bu ödemenin niteliğinin huzur hakkı değil ücret olduğunu gösterdiği, yöneticilerin şirkette fiilen çalıştıklarına yönelik bir belge bulunmadığı gibi; 12.03.2020 tarihli ek raporda yönetim kurulu üyesi …’ın yapılan yönetim kurulu toplantılarının yalnızca 4 tanesine katıldığının belirlendiği, yine davalı şirketin finansal tablolarının incelenmesinde; geçmiş yıllar karı ile olağanüstü sermaye yedeklerinin sadece %1’ine isabet eden kısmının dağıtımı yapılarak, geriye kalan miktarın yedek akçe olarak ayrılmasına karar verildiği, davalı şirketin mali tabloları, dağıtılmasına karar verilen kar miktarı ve yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret ve huzur haklarının yüksekliği dikkate alındığında; şirket ortaklarının kar payı alma haklarının zayıflayacağı ve menfaatlerinin zedeleneceği, ayrıca yöneticilerin olağanüstü bir çalışma yapmalarını gerektiren bir faaliyetinin de bulunmaması karşısında söz konusu ücret ödemesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, yönetim kurulu üyeleri … ve … için takdir edilen aylık toplam 20.000,00-TL ücret ödemesi, şirketin ekonomik yapısı ve faaliyetleriyle uyumlu olmayıp, örtülü kazanç transferi niteliğinde olduğu anlaşılmış olup iptaline karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davalı şirketin 29.03.2017 tarihli genel kurul toplantısının 4. gündem maddesinde alınan kararın kanuna, anasözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olmadığından iptali talebinin reddi ile genel kurul toplantısının 5. ve 6. gündem maddesinde alınan kararların TTK.’nın 445. maddesi uyarınca kanuna aykırı olduğu, 7. gündem maddesinin ise objektif iyiniyet kurallarına aykırılık taşıdığından iptaline karar vermek gerekmiş, buna ilişkin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE,
Davalı şirketin 29.03.2017 tarihinde gerçekleştirilen 2016 yılı olağan genel kurulunda alınan ve gündemin 5.,6. ve 7. sırasında görüşülen kararların İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-54,40-TL karar ve ilam harcının peşin olarak alınan 31,40-TL harcın düşümü sonucu kalan 23,00-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 3.955,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davalı tarafından yapılan 32,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
7-Davacı tarafından yatırılan 31,40-TL peşin harç ile 31,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 62,80-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair ; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/11/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …