Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/574 E. 2019/1207 K. 24.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/574
KARAR NO : 2019/1207
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/06/2017
KARAR TARİHİ : 24/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kuruluşu … Bölge Müdürlüğü ile davalı arasında … ve … tesisleri çevrenin temizliği, bakımı, sosyal hizmetleri yemek pişirme ve yemek servisi yapılması işi için 24/12/2012 tarihinde sözleşme imzalandığını, davalı şirketin işçilerinden … tarafından, kıdem tazminatının ödenmemesi nedeniyle Kuruluşu … aleyhine ve sözü edilen şirket aleyhine alacak davası açıldığını, … İş Mahkemesi … esasında açılmış olan davanın yargılaması sonucunda, davalı şirket tarafından ödenmeyen kıdem tazminatı alacağının mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte Kuruluşu ve davalıdan müteselsilen tahsiline karar verildiğini, bunun üzerine alacağın tahsili amacıyla davacı … tarafından … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ve Kuruluşu aleyhine icra takibine başvurulduğunu ve Kuruluşu icra emri gönderildiğini, Kuruluşunca ilgili icra müdürlüğüne 13.959,48-TL ödeme yapıldığını, bu miktarın davalı yüklenici firmaya rücu edilmesi zorunluluğu doğduğunu, şöyle ki; Kuruluşu … Bölge Müdürlüğü ile davalı arasında imzalanan 24/12/2012 tarihli sözleşmeye ve sözleşmenin eki niteliğinde olan hizmet işleri genel şartnamesine ve diğer ek belgelere göre kuruluşun işçi alacaklarından 3 aylık ücret alacağı dışında sorumluluğu bulunmadığını, işçi alacaklarından çalıştırdığı tüm personel işvereni olarak davalı şirketin sorumlu olduğunu, dolayısıyla yüklenici firmanın sözleşme gereği personeli ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle Kuruluşun zararı oluştuğunu, Kuruluşun hiçbir kusuru bulunmamasına rağmen ödemek zorunda kaldığı miktarın tahsili için işbu davayı açmak zorunluluğu doğduğunu, davanın kabulü ile 13.959,48-TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi, masraflar ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yeni Borçlar Kanunu hükümleri de dikkate alınmak suretiyle, taraflar arasındaki müteselsil sorumluluk bakımından iç ilişkideki kusur oranının belirlenerek; işçilere verilen zarar bakımından müvekkil şirketin hiçbir haksız fiil ifa etmemiş olması nedeniyle; müvekkilin kusursuz olduğunun tespitini ve bu nedenle davanın tamamen reddini, bu talebin kabul görmemesi halinde, taraflar arasındaki kusur oranının belirlenerek, kusur oranının dışında kalan meblağ bakımından davacının davasının reddini, bu talebin dahi kabul görmemesi halinde, Yeni Borçlar Kanununda da açıkça belirtildiği üzere müteselsil sorumlukta her halükarda borçluların %50’den fazla sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davanın fazlaya ilişkin kısmının reddini, davacı tarafın faiz talebinin başlangıç tarihinin hukuka aykırı olduğunu, ancak dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceği gerekçesi ile faiz talebinin reddini, ayrıca muhakeme masrafları ve avukatlık ücretinin de karşılık tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 10/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Taraflar arasındaki sözlemede ve atıf yapılan genel şartlarda işçi kıdem tazminatı yönünden bir düzenleme yer almadığını, Yargıtay … Hukuk Dairesi daha yeni tarihli olan 15/12/2015 gün … Esas ve … Karar nolu kararında işaret edilen ilke dikkate alınarak yapılan hesaplamada; işçi …’in davalı bünyesindeki çalışmasının gerçekleştiği 11/03/2010-10/10/2012 günleri arasındaki 944 güne isabet eden kıdem tazminatının 1/2’sinden davalı tarafın sorumlu olduğunu, davalının sorumlu olduğu 944 güne isabet eden kıdem tazminatının 1/2’sinin 1.216,21-TL olduğunu, davalı tarafın sorumlu olduğu nihai bedelin ise ferileri ile birlikte 2.469,60-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 05/11/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Taraflar arasındaki sözleşmede ve atıf yapılan genel şartlarda işçi kıdem tazminatı yönünden bir düzenleme yer almadığını, Yargıtay … Hukuk Dairesi daha yeni tarihli olan 15/12/2015 gün … Esas ve … Karar nolu kararında işaret edilen ilke dikkate alınarak yapılan hesaplamada, dava dışı işçi …’in davalı bünyesindeki çalışmasının gerçekleştiği 11/03/2010-10/10/2012 günleri arasındaki 944 güne isabet eden kıdem tazminatının 1/2’sinden davalı şirketin sorumlu olduğunu, davalı şirketin sorumlu olduğunu, 944 güne isabet eden kıdem tazminatının 1/2’sinin 1.216,21-TL olduğunu, davalı şirketin sorumlu olduğu nihai bedelin ise ferileri ile birlikte 2.469,60-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Dava; Alt işveren davacı şirketin, davalı asıl işveren tarafından çalıştırılan dava dışı işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan deliller bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcuttur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı ile davalı arasında imzalanmış olan sözleşmenin sorumluluğa ilişkin 22.1. maddesinde genel şartname hükümlerine atıf yapıldığı; ancak genel şartnamenin 6. bölümünde yer alan 38. maddesinde; işçi ücretleri açısından düzenleme getirildiği; fakat kıdem tazminatına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle; asıl işveren ve alt işveren olan taraflar arasındaki sözleşme ve şartnamelerde, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, dava dışı işçiye yapılan söz konusu ödemeler nedeniyle davacı taraf ve davalının yarı oranda sorumlu olduklarının kabulü gerekmiştir.
İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işveren dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren” olması da bu sonucu değiştirmez. İhbar tazminatı dışındaki tüm işçilik alacaklarında, işinin çalışmış olduğu dava dışı ve davalı alt işverenler, davacı üst işverene karşı, kendi dönemiyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Bu nedenle; davaya konu kıdem tazminatı alacağından, kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olduğu kabul edilerek, tespit edilecek miktarın 1/2’sinin davalıdan tahsili gerektiği anlaşılmıştır.
Somut olaya dönüldüğünde; dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan kök ve ek bilirkişi raporlarında yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan hesaplama sonucunda belirlendiği üzere; … İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında; dava dışı işçi lehine kıdem tazminatı olarak 6.874,66-TL bedele hükmedildiği ve kararın … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğu, davacı tarafça icra müdürlüğü dosyasına 13.959,48-TL ödeme yapıldığı, ödenen bu tutarın eldeki dava ile davalı yandan rücuen tahsilinin talep edildiği, dava dışı işçinin davalı bünyesindeki çalışmasının gerçekleştiği 11/03/2010-10/10/2012 günleri arasındaki 944 güne isabet eden kıdem tazminatının 1/2’sinden davalı tarafın sorumlu olduğu, davalının sorumlu olduğu 944 güne isabet eden kıdem tazminatının 1/2’sinin 1.216,21-TL olduğu ve davalı tarafın sorumlu olduğu nihai bedelin ise; ferileri ile birlikte 2.469,60-TL olduğu anlaşılmış, açıklanan sebeplerle davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin aşağıdaki hükmü kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE;
2.469,60-TL’nin ödeme tarihi olan 01.04.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine.
2-Davacı tarafça peşin yatırılan 238,40-TL harçtan, kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 168,70-TL karar-ilam harcının mahsubu ile bakiye 69,70-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan 916,20-TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre (% 17,69) hesaplanan 162,09-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafca yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 2.469,60-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan vekalet ücreti, davacıya hükmedilen vekalet ücretini geçemeyeceğinden 2.469,60-TL vekalet ücretinin davacı yandan alınıp davalıya ödenmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
8-Davacı tarafça yatırılan 168,70-TL peşin harç ile 31,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 269,80-TL harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/12/2019

Katip …

Hakim …