Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/548 E. 2018/1204 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/548
KARAR NO : 2018/1204
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017
KARAR TARİHİ : 26/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından davalının müşterek ve müteselsil kefaletiyle dava dışı … Ltd. Şti. lehine açılan ve kullandırılan kredilerin 30.11.2016 tarihinde kat edildiğini, borç ödenmediğinden 16.02.2017 tarihinde davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya ile; taksitti ticari kredi, çek deposundan kaynaklanan sırasıyla 60.145,47 TL nakit ve 6.360-TL gayri nakdî alacaklarına davalı tarafından icra takibinde borca ve faize yapılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazlarının iptalini, takibin takip talebindeki kayıt ve şartlarla devamını, davalı hakkında %20’den az olmamak üzere İcra İnkar tazminatını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, dava dilekçesi eklerinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkiline yalnızca tensip tutanağı ve dava dilekçesinin tebliğ edildiğini, dava dilekçesiyle birlikte mahkemeye sunulan eklerin taraflarına tebliğini, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, kredi sözleşmesinin … Ltd. Şti. ile davacı banka arasında imzalanmış olup, müvekkilinin şahsi sorumluluğunun bulunmadığını, kredi sözleşmesinin muhatabı ve sorumlusunun müvekkili değil, tüzel kişi olan adı geçen şirket olduğunu, bir gerçek kişi müvekkilinin, banka ile tüzel kişi arasında imzalanan kredi sözleşmesinden sorumlu tutulmayacağını, davacı bankanın müvekkilinin sorumluluğu olduğunu iddia ettiği kredi sözleşmesinin hükümsüz hale geldiğini, çünkü müvekkilinin 25.02.2016 tarihinde … Ltd. Şti.’deki tüm hisselerini ve yetkilerini devretmesinden sonra 29.06.2016 tarihinde davacı banka ve … Ltd. Şti. arasında yeni bir kredi sözleşmesi imzalandığını, ilk sözleşmenin yapılandırıldığını, yeni imzalanan kredi sözleşmesi ile birlikte ilk sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini ve ortadan kalktığını, müvekkilinin … Ltd. Şti.’nin tek yetkili ortağı ve müdürü iken, şirketteki tüm hisselerini ve yetkilerini 25.02.2016 … adlı kişiye devrettiğini, bu devir işleminde şirketin doğmuş ve doğacak tüm alacak ve borçlan … adlı kişi tarafından devralındığını ve müvekkilinin sorumlu olmaktan çıktığını, devir işlemi ile birlikte müvekkilinin … Ltd. Şti. ile hiçbir ilgisinin kalmadığını, akabinde müvekkilinin davacı bankaya 21.11.2016 tarihinde bir dilekçe yazarak, … Ltd. Şti. ile hiçbir bağının ve bağlantısının kalmadığına bildirdiğini, yapılandırmaya ilişkin yeni kredi sözleşmesinde müvekkilinin imzası ve sorumluluğu bulunmadığını, hal böyle olunca ilk sözleşmenin geçerliğini koruduğundan ve müvekkilinin şahsi sorumluluğunun devam ettiğinden söz etmeye imkan olmadığını, müvekkilinin kefalet sorumluluğunun sonsuza kadar devam etmesinin düşünülemeyeceğini, müvekkilinin müteselsil kefil almadığını, müvekkilinin sorumlu olduğu kefalet miktarı ve süresi net olarak belirtilmediği için iş bu kefalet akdinin, TBK’na göre geçersiz olduğunu, davacı bankanın kötü niyetli davrandığını, borç ödenmeyince şirket ve … aleyhine icra takibi başlatması gerektiğini, sonuç olarak; öncelikle yetki itirazının değerlendirilmesini ve yetkisizlik kararı vermesini, dava dilekçesinin tüm eklerinin taraflarına tebliğinin sağlanmasını, yetki itirazının kabul görmediği takdirde haksız ve kötü niyetli açılana davanın esastan reddine karar verilmesini, davanın …’a ihbar edilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; GKS’den kaynaklı alacak istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
…. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası celp edilmiştir. Anılı takip dosyasının tetkikinde; davacı tarafından davalı aleyhine 56.620,24 TL asıl alacak, 3.357,37 TL muacceliyetten takip tarihine kadar yıllık %27 temerrüt faizi, 167,86 TL faizin %5 gider vergisi, 6.360,00 TL gayrinakit toplamı (depo talep edilen) olmak üzere toplam 66.505,47 TL alacağın takip tarihinden itibaren (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) işleyecek avans faizi ile takip başlatıldığı, davalı takip borçlusunun yetkiye, borca ve borcun ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.
Davalı/ takip borçlusu tarafından öncelikle icra müdürlüğünün ve mahkememizin yetkisine itiraz edilmiş ise de İİK’nın 50. maddesinin HMK’nın yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yaptığı, kıyasen uygulanması gereken HMK’nın 17. maddesi bağlamında taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yetkili mahkeme ve icra müdürlüklerinin İstanbul olarak kararlaştırılmış olması nedenleriyle somut olayda yetki şartı itibariyle İstanbul icra müdürlüğünün ve mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmakla, davalının yetki itirazının yerinde olmadığına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … ve … marifetiyle hazırlanan 03/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “… Dava dışı kredi borçlusu …. Ltd. Şti.’nin bila tarihli “kredi kullandırım talimatı” talebi üzerine, 29.06.2016 tarihinde %18 faiz oranıyla 36 ay vadeli 58.578-TL tutarında taksitli ticari kredi kullandırıldığını, düzenlenen “Taksitli Krediler Detay Ödeme Planında” borçlu şirketin kaşesi ve üzerinde şirket ortağı …’un imzası bulunduğunu, kredinin ilk taksit vadesi 05.08.2016, son taksit vadesi 05.07.2019, ilk taksit tutan 2.359,55 TL, son taksit tutan 2.144,10, diğer aylık taksit tutarlan 2.144,28 TL, geri ödenecek toplam borç tutan 77.409,17 TL olarak belirlendiğini, kredinin hiçbir taksitinin ödenmediğini, kat tarihinden önce; 05.08.2016-05.09.2016-05.10.2016 ve 05.11.2016 tarihli taksitler ödenmemiş olup, 05.11.2016 taksit vadesinde kalan anapara borcunun 53.574.62 TL olduğunun görüldüğünü, dava dışı kredi borçlusu şirkete … mevduat hesabına bağlı olarak 10.11.2015 tarihinde verilen 10 yapraklı çek karnesinden, kat ve takıp tarihîne kadar bankaya henüz iade edilmemiş 5 adet çek bilgilerinin tablo şeklinde sunulduğunu, davacı Bankanın Genel Müdürlüğü 30.11.2016 tarihinde, kredi borçlusu şirkete ve davalıya keşide ettiği 70717 yevmiye nolu ihtarname ile kredi hesaplanın 30.11.2016 tarihi itibariyle tablo olarak sunulduğu şekilde kat ederek; 63.742,44 TL nakit alacak borcunun 24 saat içinde ödenmesini, aynı süre içinde bankaya iade olmamış bulunan 5 adet çek yaprağına karşılık 6.360-TL’nin banka veznelerine nakit olarak depo edilmesini, çek karnesinin derhal iade edilmesini, aksi halde yasal yollara başvurulacağını ihtar ve ihbar ettiğini, ihtarname kredi borçlusu şirkete ve davalıya tebliğ edilemeden 06.12.2016 tarihinde iade edildiğini, kefil konumunda olan davalıya usulüne uygun bir tebligat söz konusu olmadığından, davalı kefilin temerrüt tarihi 16.01.2017 olarak kabul edildiğini, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin “Temerrüt” başlıklı; 11/a maddesinde; “Taksitlerden herhangi birisinin vadesinde ödenmemesi halinde veya eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi halinde, ayrıca herhangi bîr İhbar yada ihtara gerek olmaksızın bakiye alacağın tamamının muaccel olacağı ve bu tutarın derhal ödenmesi, ödenmediği takdirde bu maddeye göre temerrüt faizi işletileceği kabul edilmiştir.” denildiğini, 11/b. Maddesinde; “Temerrüt halinde, müşteri kullanmış olduğu tüm kredilere bankaca uygulanan kredi faiz oranlarından muacceliyet tarihi itibariyle en yüksek olan kredi faiz oranına, bu oranın % 50’sinin ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden temerrüt faizi ve onun gider vergisi ve fon kesintisi ile birlikte ödenmesi kabul edilmiştir.” denildiğini, dava dışı borçlu firmaya kullandırılan taksitli ticari kredi akdi faiz oranı %18 olup, sözleşme koşuluna göre istenebilecek temerrüt faizi oranı, taksitli ticari krediye uygulanan %18’in %50 fazlasıyla % 27 olarak tespit edildiğini, davacı bankanın da, icra takibinde sözleşme koşuluna uygun olarak %27 oranında temerrüt faizi istediğini, davalı yan kefil konumunda olduğundan, temerrüt tarihine kadar işleyecek akdi faiz faizden, temerrüt tarihinden itibaren ise işleyecek temerrüt faizinden sorumlu bulunduğunu, temerrüt/takip tarihi itibariyle asıl alacak tutarının tablo olarak sunulduğu şekilde tespit edildiğini, davacı banka 22.02.2017 tarihinde (Talep tarihi: 16.02.2017) ….İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya ile; … Ltd. Şti. Ve … aleyhine haciz yoluyla tablo olarak sunulduğu şekilde takip yaptığını, davacı bankanın takip tarihinden itibaren %27 oranında temerrüt faizi istediğini, takip dayanağı olarak; kredi taahhütnamesi, ihtarname ve hesap özeti gösterildiğini, ödeme emrinin davalı …’e 24.03.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı yanın 27.03.2017 tarihinde süresinde; yetkili icranın Ankara icra daireleri olduğunu, dosya alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığını, dosyadaki diğer borçlu ile hiçbir ilgi ve alakasının kalmadığını, herhangi bir borcu olmadığından, her türlü İtiraz ve beyanda bulunma hakkını saklı tutarak, icra takibine, borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, bu sebeple takibin durdurulmasını, beyan ederek takibe itiraz ettiğini, davacı bankanın 07.06.2017 tarihinde, takip tutarı üzerinden huzurdaki davayı açtığını, sözleşmelerin 13.2/b. md, uyarınca, taraflar arasında çıkabilecek her türlü uyuşmazlıkta, banka defter ve belgeleri HMK 193. md. gereğince münhasır delil olacağının kabul ve beyan edildiğini, 5941 sayılı Çek Kanunu 20.12.2009 tarihli 27438 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, 5941 sayılı yasanın “İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası” başlıklı 3. Maddesinin; “MADDE 3 – (I) Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle ödenir. (2)”Karşılıksızdır’ işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır, (3)Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için; a)Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde, 1)Çek bedeli 600-TL veya üzerinde ise 600-TL, 2)Çek bedeli 600-TL’nın altında ise çek bedelini, b)Karşılığının kısmen bulunması hâlinde, 1)Çek bedeli 600-TL veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı 600-TL’ye tamamlayacak bir miktarı, 2)Çek bedeli 600-TL’nın üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak altıyüz Türk Lirasını ödemekle yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında cek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu fıkradaki miktar, Türkiye istatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazete’ de yayımlanır.” denildiğini, 20.01.2017 tarih ve 29954 sayılı R-Gazete Yayınlanan, TCMB Tebliği ile bankaların çek yaprağı başına sorumluluk miktarı 27.01.2017 tarihinden geçerli olmak üzere 1.410-TL olarak belirlendiğini, Çek Yasasında ve Sözleşmenin 9.21 Maddesinde, çek karnesinin verilmesinin gayri nakdi kredi olduğunun hüküm altına alındığını, sözleşmenin “Temerrüt” başlıklı; -11/a maddesinde; “…Bankanın kredilerin vadesi gelmiş olsun, olmasın, diğer kredilerin de tamamım veya bir kısmım kapayarak, gayri nakdi kredilerin ise depo edilmesini isteyerek, yasal takibe geçmeye yetkili olduğunu peşinen kabul eder.” kabul edildiğini, 1 l/a maddesi son paragrafında; “Banka, iş bu sözleşmede belirtilen ve temerrüt sebebi olarak sayılan hallerden herhangi birinin gerçekleşmesi halinde, gerek gayri nakit krediler, gerekse diğer kredilerden kaynaklaman borçlan ve taahhütleri için yeterli miktarda teminat verilmiş olması ve/veya Bankanın sorumluluğu ve talep hakkının bir vadeye veya şarta bağlı olduğu durumlarda dahi, vadeden veya şartın gerçekletmesinden önce, kredi veya riskle aynı para cinsinden teminat olarak nakit yatırılmasını, ticari işletme rehni, senet, menkul veya gayrimenkul rehni verilmesini de her zaman ve herhangi bir sebep göstermeksizin müşteriden isteyebilir.” denildiğini, sözleşme hükümlerine göre, davacı banka henüz bankaya iade olmamış çek yapraklarına karşılık depo talebinde bulunma hakkına sahip bulunduğunu, bu durumda, henüz davacı bankaya iade edilmemiş bulunan 4 adet çek yaprağına karşılık takip tarihi itibariyle 5 x 1.410- TL=7.050- TL’nın bankaya deposu gerekeceğini, davacı banka ise icra takibinde 5 adet çeke karşılık 6.360-TL depo talebinde bulunduğunu, talep gereğince depo tutarının 6.360- TL kabul edildiğini, davalı yanın 08.10.2015 tarihli 135.000-TL kredi sözleşmesini TBK. 583. md. uygun olarak müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, sözleşmede davalının kefalet limiti 135.000-TL olarak yazılı olduğundan, davalının kefalet limitinin 135.000-TL olarak belirlendiğini, tespit edilen 56.620,24 TL asıl alacak tutarı davalının kefalet limiti dahilinde kaldığından, davalı yan asıl alacak tutarı ve buna temerrüt/takip tarihinden itibaren işeyecek temerrüt faizi ve ferisinden sorumlu bulunduğunu, davalının temerrüt tarihi takip tarihi kabul edildiğinden, “Temerrüt Tarihi İtibariyle Asıl Alacak Tutannujı Tespiti” başlıklı bölümde açıklandığı gibi, taksitli ticari krediden kaynaklanan davacı alacağı, tamamı Asıl alacak olmak üzere 56.62024 TL olarak belirlendiğini, takip tarihi itibariyle davacı alacağının tablo olarak sunulduğu şekilde tespit edildiğini, davacı tarafın icra takibinde tablo olarak sunulduğu şekilde alacak talebinde bulunduğunu, davalı vekilinin, davacı bankanın müvekkilinin sorumluluğu olduğunu iddia ettiği kredi sözleşmesinin hükümsün hale geldiğini, çünkü müvekkilinin 25.02.2016 tarihinde … Ltd. Şti.’deki tüm hisselerini ve yetkilerini devretmesinden sonra 29.06.2016 tarihinde davacı banka ve … Ltd. Şti. arasında yeni bir kredi sözleşmesi imzalandığını, ilk sözleşmenin yapılandırıldığını, yeni imzalanan kredi sözleşmesi ile birlikte ilk sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini ve ortadan kalktığını, müvekkilinin … Ltd. Şti.’nin tek yetkili ortağı ve müdürü iken, şirketteki tüm hisselerini ve yetkilerini 25.02.2016 … adlı kişiye devrettiğini, bu devir işleminde şirketin doğmuş ve doğacak tüm alacak ve borçları … adlı kişi tarafından devralındığını ve müvekkilinin sorumlu olmaktan çıktığını, devir işlemi ile birlikte müvekkilinin … Ltd. Şti. ile hiçbir ilgisinin kalmadığını, akabinde müvekkilinin davacı bankaya 21.11.2016 tarihinde bir dilekçe yazarak, … Ltd. Şti. ile hiçbir bağının ve bağlantısının kalmadığına bildirdiğini beyan ettiğini, icra dosyasında sunulu bulunan “İstanbul Ticaret Odası 13.03.2017 tarihli Fiıma Sicil Bilgileri” başlıklı belgede; Kredi borçlusu şirketin 04.07.2015 tarihinde … Ltd. Şti. unvanıyla kurulduğu,30.04.2007 tarihinde yapılan tescille unvan değişikliğine gidilerek … Ltd. Ştİ. unvanını aldığını, tek ortak ve yetkilisinin … olduğunu, eski ortaklannın; … , … , … ve … olduğunun görüldüğünü, dava cevap dilekçesi eklerinin tetkikinden; 2… 0… 2015 tarih ve … sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan borçlu şirket ortaklar kurulu karan ile davalı …’ün hisse devri yoluyla borçlu şirketin tek ortağı münferit imza ile 10 yıl süre ile şirket müdürlüğüne seçildiğini, 2… 0… 2016 tarihinde tescil edilen ve 0… 0… 2016 tarihli … sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan borçlu şirketin 25.02.2016 tarih ve 2016/1 sayılı ortaklar kurulu karan ile şirket ortaklannda …’ün borçlu şirketteki mevcut 25.000-TL’lık hissesini şirket dışından …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığını, müdürlük görevinin sona erdiğini, borçlu şirketin münferit imzalı tek ortağının … olduğunu, borçlu şirketin 25.02.2016 tarih ve 2016/2 sayılı ortaklar kurulu kararı ile “Şirketin 25.02.2016 tarihli … yevmiye nolu … Noterliğinden yapılan hisse devri temlik sözleşmesi ile şirkete ait doğmuş ve doğacak olan tüm alacak ve borçları ben … devraldığını, ben … karşılıklı nza ile devrettiğimi bildiririm, imza: …, …” kararlaştırdığının görüldüğünü, davalı vekili dava cevap dilekçesi (ek-9) ile, müvekkilinin davacı bankaya 21.12.2016 tarihinde bir dilekçe yazarak … Ltd. Şti. ile hiçbir bağının ve bağlantısının kalmadığına dair bir dilekçe yolladığını ve davacı bankayı bilgilendirdiğini açıkladığını, ancak ek-9’un vekaletname olduğunun kalemce bildirildiğini, davalı vekilinin hisse devir tarihinden soma yeni bir sözleşme imzalandığını iddia etmesine karşın, davacı banka vekilinin kasa zarfında sunulu “evrak asıllannın sunulmasından ve beyanlarımızdan ibarettir” konulu bila tarihli dilekçesinde; davalı tarafin cevap dilekçesinde var olduğunu iddia ettiği 29.06.2016 tarihli ajn bir genel kredi sözleşmesi bulunmadığını beyan ettiğini, düzenlenen dava konusu “Taksitli Krediler Detay ödeme Planında” borçlu şirketin kaşesi ve üzerinde şirket ortağı …’un imzası bulunduğunu, bu durumda, yeniden yapılandırma sonucunda kullandırılan dava konusu taksitli ticari kredi, kasa zarfında sunulu bulunan 08.10.2015 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında ve davalının müteselsil kefaleti ile kullandırılmış bulunduğunu, yeni bir sözleşme imzalanmayarak, şirketin yeni ortağının müteselsil kefalet imzasının alınmadığını, davalının müteselsil kefaletinin sonlandırılmadığını, davalının kefalet sorumluluğunun devam ettiği sonucuna ulaşıldığını, derçekten de kredi sözleşmesine ilişkin olan borcun ödenmiş olması da, tek başına, verilen kefaletten (somut ojayda avalden) doğan sorumluluğu ortadan kaldırmadığını, Hukuk Genel Kurulu’nun vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirdiğini; “…Eğer kredi sözleşmesi suresiz olarak düzenlenmiş ve borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi varsa, kredi borcunun herhansi bir tarihte sıfırlanmış olması, tek başına, kredi sözleşmesini sona erdiren bir neden olarak kabul edilemeyeceği için, bu tarihten sonra yeni bir kredi kullandırılması, yeni bir borç ilişkisi olarak kabul edilemez, Yeni bir borç ilişkisi kurulmuş olmayacağı için de, kefilin başlangıçtaki feragati, bu yeni kredi açısından da geçerliliğini korur. Eş söyleyişle, kefilin sorumluluğu, yeni kredi açısından da .sürer. Nihayet, kefil, geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra tek taraflı olarak kefaletini feri alamaz. Kefaletten vazgeçme beyanında bulunulduğu tarihte, cari hesap ilişkisinde borç bakiyesinin sıfır olması da bu sonuca etkili delildir” (YHGK.’nın, E. 2002/19-426, K. 2002/513 sayı ve 12.6.2002 tarihli karan) denildiğini, bu nedenle, kullandırılan kredinin herhangi bir tarihte sıfırlanmış olması veya davalının şirketten ayrılması davalının sorumluluğunu sona erdirmediğini, ancak davalı yanın ödeme yapması halinde, şirketin bütün borçlarını devralan …’a rücu edebileceğini, sonuç olarak davacı bankanın nakit kredi alacağının tahsili ve gayri nakit kredi alacağının deposu için davalı hakkında tablo olarak sunulduğu şekilde icra takibi yaptığını, yapılan incelemede, davacı alacağı tespit ve talep dikkate alınarak, takip tarihi itibariyle tablo olarak sunulduğu şekilde tespit edildiğini, davacı banka kayıtlarına göre, dava dışı …. Ltd. Şti. davalı yan da kefaleten borçlu durumda bulunduğunu, sözleşmelerin 13.2/c. md. uyarınca anlaşmazlık halinde banka kayıtları kesin delil kabul edildiğini, davalı yanın, dava dışı kredi borçlusu …. Ltd. Şti. ile davacı banka arasında 08.10.2015 tarihinde imzalanan 135.000-TL limitli kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, davalı yanın 26.02.2016 tarihinde tescil edilen ve 03,03.2016 tarih ve 9024 sayılı Ticaret Sicil gazetesinde yayınlanan ortak değişikliği kararıyla söz konusu şirketteki hissesini …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığını, borçlu şirketin münferit imzalı tek ortağının … olduğunu, dava konusu kredinin ise davalının ortaklıktan ayrılma tarihinden sonra, dava dışı …’un yazılı talimatı ile 29.06.2016 tarihinde 08.10.2015 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılmış olup, yeni bir sözleşme düzenlenmediği gibi mevcut kredi sözleşmesine de yeni ortağın kefalet imzasının alınmadığını, dava konusu taksitli ticari kredinin hiçbir taksiti ödenmemiş olduğundan ve davalının kefaletinin sona erdiğine veya bankaca ibra edildiğine dair dosyada sunulu bir delil olmadığından, davalının dava konusu borçtan kefaleti nedeniyle sorumlu olduğunun mütalaa edildiğini, ancak davalı yanın ödeme yapması halinde şirketin bütün borçlarını devralan …’a rücu edebileceğini, davalı banka takip tarihinden itibaren, asıl alacak tutarına talebi gibi %27 oranında temerrüt faizi isteyebileceğini…” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Dava; GKS kapsamında kullandırılan genel nakdi kredinin tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali isteminden ibarettir. Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davacı bankanın davalıdan GKS’den kaynaklı kullandırılan kredi nedeniyle alacaklı olup olmadığı, temerrütün oluşup oluşmadığı, alacağın miktarına ve uygulanacak faiz oranına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamından edinilen vicdani kanaat gereğince; mübrez kök raporla davalının dayanak genel kredi sözleşmesi istinaden sorumluluğunun irdelendiği, davalı tarafça her ne kadar GKS asıl borçlusu dava dışı şirket nezdindeki hisselerini devrettiğine belgelerin ibraz edilmiş ve müteselsil kefil olmadığını kefalet miktarlarıyla süresinin belirtilmediği nedeniyle geçersiz olduğunu savunmuş ise de kefalet türünün müteselsil olarak belirtildiği, GKS’de kefalet limitinin ve kefalet tarihinin el yazısıyla yer aldığı görülmekle bu savunmasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafça her ne kadar hisse devir tarihinden sonra yeni bir sözleşme imzalandığı iddia edilmiş ise de ayı bir genel kredi sözleşmesinin bulunmadığı, ”taksitli krediler detay ödeme planında” borçlu şirketin kaşesi ve üzerinde şirket ortağı …’un imzasının bulunduğu, bu durumda, yeniden yapılandırma sonucunda kullandırılan dava konusu taksitli ticari kredi, GKS kapsamında ve davalının müteselsil kefaleti ile kullandırılmış bulunduğu, yeni bir sözleşme imzalanmayarak, şirketin yeni ortağının müteselsil kefalet imzasının alınmadığı, davalının müteselsil kefaletinin sonlandırılmadığı anlaşılmakla davalı yanın kefalet sorumluluğunun devam ettiği anlaşılmıştır. Davalı tarafın bilirkişi raporunun tebliğinden sonra ileri sürmüş olduğu genel işlem şartı savunmasına ise anılı beyan savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olmakla HMK’nın 141/1 maddesinde belirtildiği üzere; ” Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra ise diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” hükmü gereğince ıslah ve açık muvafakatın bulunmaması nedeni ile itibar edilmemiştir. Tüm bu nedenlerle ayrıntılı, gerekçeli, dosya kapsamına uygun olmakla hükme esas alınmaya elverişli rapor kapsamında alacak miktarının yanlar arasındaki sözleşme, kredi ilişkisi ve bankacılık mevzuatına uygun olarak belirlendiği dolayısıyla mahkememizce denetlenen raporun hükme esas alınabileceği anlaşılmakla; davanın kısmen kabulü ile, …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası kapsamında takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 56.620,24-TL (asıl alacak) nakdi alacak ve çek depo bedelinden kaynaklı 6.360-TL gayri nakdi alacak olmak üzere toplam 62.980,24-TL alacaklı olduğunun tespiti ile, bu miktara ilişkin davalı yanın itirazın iptaline, nakdi alacak yönünden asıl alacak 56.620,24-TL’ye takipten itibaren yıllık %27 oranında temerrüt faizi ve % 5 BSMV uygulanmak, yine 6.360-TL çek riskinden kaynaklı gayri nakdi alacağın davacı bankada faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesi sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine, davalının sorumlu olduğu nakdi alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
… İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası kapsamında takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 56.620,24-TL (asıl alacak) nakdi alacak ve çek depo bedelinden kaynaklı 6.360-TL gayri nakdi alacak olmak üzere toplam 62.980,24-TL alacaklı olduğunun tespiti ile, bu miktara ilişkin davalı yanın itirazın iptaline, nakdi alacak yönünden asıl alacak 56.620,24-TL’ye takipten itibaren yıllık %27 oranında temerrüt faizi ve % 5 BSMV uygulanmak, yine 6.360-TL çek riskinden kaynaklı gayri nakdi alacağın davacı bankada faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesi sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, fazlaya dair istemin reddine,
2-Davalının sorumlu olduğu nakdi alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına,
3-Alınması gereken 4.302,18-TL harçtan peşin alınan 1.135,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.166,43-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan 31,40-TL başvuru harcı ve 1.135,75-TL peşin harç olmak üzere toplam 1.167,15-TL’nin davalıdan alınrak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan toplam 1.383-TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre 1.177-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 6.578,20-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/12/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza