Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/539 E. 2018/779 K. 11.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/539
KARAR NO:2018/779

DAVA:ALACAK-MADDİ-MANEVİ
DAVA TARİHİ:07/05/2009
ASIL VE BİRLEŞEN
KARAR TARİHİ:11/09/2018

Taraflar arasında Mahkememizde görülen, Asıl ve Birleşen Alacak ve Taazminat davalarının, bozma üzerine, bozmaya uyularak yapılan açık duruşma sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilince inşaa edilen üç adet şahıs asansörünün taraflar arasında aktedilen sözleşmeye uygun olarak montaj dahil imalatını üstlenerek teslim etme ve 2 yıl garanti -1 yıl servis hizmeti taahhüdünde bulunduğunu ancak müvekkilinin üzerine düşen ödeme edimini yerine getirmesine rağmen kullanılmaya başlanılan asansörlerin arıza vermeye başladığını,kullanılamaz hale geldiğini, teknik arızaların giderilemediğini, ayrıca asansör kullanım ruhsatının alınması davalının sorumluluğunda bulunduğunu ve davalı tarafça ruhsat alınamadığını, yapılan imalatın sözleşmeye uygun olmadığının, asansörlerin raylarında kaynak kullanıldığının, konsol mesafesine uyulmadığının teknik kontrolde belirlendiğini, tespit edilen ayıpların ihtara rağmen davalı tarafça giderilmediğini belirterek sözleşmeye konu ürünlerdeki imalat ayıplarının davalı tarafça giderilmesini, sözleşmenin aynen ifasını, garanti yükümlülüğüne ilişkin edimlerin ifasına hükmedilmesini, ayıplı çıkan ürünler nedeniyle uğranılan 6.000 TL maddi tazminatın ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; elektrikli asansörlerin … asansör yönetmeliğine uygun olarak imal ve montaj edilmesi gerektiğini, asansörlerin satılması ve işletilmesinin ayrı ayrı işlemler olduğunu, asansörlerin binalarda belli normları olan bina temelinden itibaren temelle beraber tasarlanarak yapılan özel kovalara inşa edildiklerini, buna göre ilgili … imar yasasına ve … sayılı belediye imar ve yönetmeliklerinde belirtildiği üzere asansör kovalarının inşaatı yapan firma tarafından fenine uygun olarak yapımasının zorunlu olduğunu, ayrıca asansörlerin ruhsat alınmadan işletilmeye alınmaması gerektiğini, davacının ise asansörleri ruhsatsız olarak işletmeye aldığını, davacının sorumsuz, haksız ve yanlış inşaat imalatının sorumluluğunu kendilerine yıkmaya çalıştıklarını, kendilerine asansörleri ruhsatı almadan işletmemeliri hususunda gerekli ihtarda bulunduklarını, davacı tarafça imal edilen inşaatın makine dairesinin, asansör kovasının, elektrik besleme hattının asansör imalatına ve bu konudaki yönetmeliklere uygun olmadığı gibi klavuz raylarının 2 m arayla sabitlemek için gerekli işlemlerinde davacı tarafça yapılmadığını, müvekkilinin asansörleri bayındırlık fiyatının çok altında imal ettiğini belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
Davalı vekilince … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esasına dosyamızla birleştirme talepli olarak açılan ve mahkememiz derdest dosyasına davacı tarafça sunulan dava dışı …-… tarafından düzenlenen 22.01.2008 tarihli 5.310 TL bedelli faturanın firmalarını zarara uğratmak maksadıyla bilahare anlaşmalı ve sahte olarak düzenlendiğini belirterek 5.310 TL maddi-manevi tazminatın …’den (…) 10.620 TL maddi-manevi tazminatın davalı … İnşaattan ve 4002 TL+KDV sözleşmeden kaynaklanan alacaklarının yine davalı … İnşaattan tahsili istemli dava aradaki hukuki ve fiili bağlantıya istinaden dosyamızla birleştirilmekle yargılamaya mahkememiz dosyası üzerinden devam edilmiştir.
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce dosya üzerinde ve teknik bilirkişinin katılımıyla mahallinde keşfen inceleme icra edilerek konuya ilişkin rapor teminle dosyamız arısana katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen Mali bilirkişi Prof.Dr…., Prof.Dr…. ve hukukcu bilirkişi Prof. Dr…. 21.11.2008 tarihli raporlarında özetle; taraflar arasında malzeme dahil asansör imalatı ve işletmeye alınması kapsamlı eser sözleşmesi aktedildiğini, davalı tarafça sözleşmedeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı yönünde savunma ileri sürülmesine rağmen işin üstlenildiği kabul edilmesine ve ihtilafında işin sözleşmeye uygun yapılıp yapılmamasından kaynaklanmış olması nedeniyle imzanın kim tarafından atıldığın önemli olmadığını, davacı tarafça dosyaya sunulan … -… tarafından düzenlenen 22.01.2008 tarih ve 5.310 TL bedelli fatura kapsamına göre yapılan teknik incelemede; davalı tarafından her bir asansör için 3 m mesafe ile 2×8= 16 adet konsol montajının yapılmış olduğunun ve sonsasında bu konsolların aralarında her bir asansör için 2×7 =14 adet olmak üzere 42 adet ilave konsol montajının yapılmış olduğunun görüldüğünü, … asansöründe mevcut kumanda kartının … tip ve … numaralı ve bazı dirençlerinin değiştirilmek süretiyle tamir edilmiş vaziyette gözlemlendiğini, faturada yer alan 6 adet kapı aparatı olarak belirtilen parçaların mevcudiyetinin tespit edilemediğini, imalatçı firması tarafından kart bedelinin 415 TL+KDV olarak belirtildiğini, davalının imalatı ayıplı ise davacının ayıbın giderilmesi ve ayrıca ayıptan dolayı uğradığı zararlarının tahsilini isteyebileceğini, asansörlerin çalıştırılamamasının davalının savunmasındaki gibi binaya ilişkin sebeplerden kaynaklanmakta ise; davacı taleplerinin kabulünün olanaklı olmadığı yönünde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce davalı savunması doğrultusunda heyete inşaatçı bilirkişi … dahil edilerek alınan 28.04.2010 tarihli ek raporda bilirkişilerin özetle; teknik incelemede tespit edilen hususlar için davacının herhangibir kusurunun olmadığını, asansör ruhsat müracatının yapılmamış sonucunun alınmamış olması nedeniyle taraflara ait ayrıca bir kusur incelemesinin yapılmasının mümkün olmadığını, tepitler gereğince eksik işin ayıplı olarak nitelendirilmesinin gerektiğini, davacının müterafık kusurunun bulunmadığını, davacının başkasına yaptırılan iş ve servis giderlerini davalıdan talep edebileceğini, bu bağlamda tamire ve konsol inşaatına ilişkin iki adet fatura bedeli olan 6.000 TL davacı talebinin yerinde olduğunu,teknik incelemede başka bir ayıp tespit edilemediğinden ruhsat alma dışında aynen ifa edilebilecek başka bir husunun bulunmadığını mütalaa ettikleri görülmüştür.
Mahkememizden hasıl olan talep üzerine … … 02.12.2010 tarihli cevabi yazısında; dava konusu inşaata henüz yapı kullanma izin belgesi düzenlenmediğini belirtmiştir.
Mahkememizce … … cevabi yazısı ve tarafların beyan ve itirazlarınında değerlendirilmesi babında alınan 30.09.2011 tarihli raporda bilirkişilerin özetle; önceki rapordaki kanaatlerin geçerli olduğunu, 07.08.2006 tarihli sözleşme ve 08.08.2006 tarih ve … özet asansör teklif mektubunun gereği ve işin bedeline dahil … m aralıklı konsol mesafelerine tekabul eden konsolların tamamının temin edilip montajlarının yapılmamış olduğunun tespit edildiğini, .. m aralıklı konsol mesafeleri için … adet ilave konsol temin montajının bilahare yaptırılmış olduğunun gözlemlendiğini, … … …’nün … ada … parsele yapı ruhsatı düzenlenirken asansör projesinin onaylanmış ve asansörle ilgili uygulama hakkında bilgi verilememekte olduğunun ifade edildiğini, sonuç itibariyle 250 TL bedel ile 22.01.2008 tarihli fatura belirtilen kapı aparatları hariç 3.150 TL+ KDV den ibaret bedelin davacı tarafça talep edilebileceğini mütalaa etmişlerdir.
Davacı vekili 14.02.2012 tarihli celsedeki beyanında; müvekkilinin eksikliği ve ayıbı gidermek için mübrez faturada belirtilen harcamaları yaptığını ve dolayısıyla müvekkilinin oluşan 6.000 TL maddi zararının ticari avans faizi ile birlikte tahsilini talep ettiklerini belirtmiştir.
Asıl dava; iş sahibinin müteahhide yönelik açtığı ayıplı ve eksik imalattan kaynaklanan ayıp-eksikliğin giderilme bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Birleşen dava ise; dosyada mübrez faturanın bilahare zarar vermek kastıyla oluşturulduğundan bahisle maddi-manevi tezminat ve sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemine dairdir.
Taraflar arasında davacı tarafa ait inşaatın 3 adet insan asansörünün malzeme dahil imalat – montajı ve işletmeye alınması işinin davalı tarafça üstlenildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf yoktur.
Taraflar arasındaki ihtilaf; imalat ve montojın sözleşmeye, standartlara ve yönemeliklere uygun imal edilip edilmediği, eksik ve ayıplı imalat bulunup bulunmadığı, var ise; ksik ve ayıplı imalatın inşaatın binadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve asıl dava davacısınca giderilen imalat bedelinin meteahhitten talep edilip edilemeyeceği, yine birleşen dava yönünden; maddi-manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı, müteahhidin bakiye alacağını talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya kapsamından edinilen vicdani kanaat gereğince; dosyada mübrez rapor ve ek raporlar ile mahallinde yapılan keşif sonucu asansörlerdeki eksik ve ayıplı imalatın 22.01.2008 tarihli fatura doğrultusunda kapı aparatları hariç tespit edildiği, ayıp ve eksikliklerin davacı tarafça giderilmiş olduğu, davacı tarafça inşaa edilen inşaatta imalat ve inşaat hatasının belirlenemediği, davacının müterafık kusurunun bulunmadığının belirlendiği, her ne kadar davalı ve birleşen dosya davacısı inşaatın ayıplı ve eksik imalatı nedeniyle asansör imalatında bır kısım eksikliklerin meydana geldiği ileri sürülmüş ise de; basiretli bir tacir olarak işe başlamadan önce davacı inşaatından gerekli incelemeyi yaparak davacıya bildirmesi ve eksikliklerin giderilmesi sonrasında işe başlaması gerektiği, asansör gibi imalatı ve kullanımı tehlikeli sistemlerin üst düzey güvenlik ve standartlarda, ilgili mevzuat ve yönetmeliklerine uygun olarak yapılması gerektiği, oysa müteahhidin işe başlamasından sonra imalat sırasında kendisinden işi hızlandırılması talep edildiğinde inşaattaki eksiklikleri gerekçe olarak ileri sürdüğü inşaattaki hatalı imalatın içinde inşaat mühendisi bulunan heyet raporuyla belirlenemediği, dolayısıyla asıl dava yönünden ayıplı ve eksik imalatın sabit olduğu, bilahare davacı tarafça giderildiği ve bilirşilerce keşfen tespit edilen 4.210 TL eksik ve ayıplı imalat bedelinin (5.310 fatura bedelinden yerinde tespit edilemeyen 1.350 TL kapı aparaf bedelinin mahsubu ile belirlenen 3.960 TL’ye Davut Karaboğa’a ödenen 250,00 TL’nin ilavesi sonucu belirlenen 4.210 TL’nin) 22.01.2008 tarihli fatura kapsamında talep edilebileceği anlaşılmakla asıl davanın kabulü ile 4.210 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalı-birleşen dosya davacısından tahsili ile davacı-birleşen dosya davalısına ödenmesine ve her ne kadar asıl dava dosyası açısından davacının ileri sürdüğü tahsil istemlerine yönelik usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından karar tesisine yer olmadığı yönünde kısa karar oluşturulmuş ise de; birleşen davada sehven olumlu yada olumsuz herhangi bir karar verilmediğinden birleşen davanın mahkememizde yeniden esasa alınarak yargılamaya devam edilmesine dair verilen karar davalı … davacısı vekilinin vaki temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4259 esas, 2017/124 karar sayılı ilamı ile;
”Dava, eser sözleşmesinin ayıplı ifa edilmesi nedeniyle ayıpların giderilmesine hükmedilmesi ve ayıplı ifa nedeniyle doğan zarara dair tazminat, birleşen dava haksız fiile dayalı maddi ve manevi tazminat ile alacak istemine ilişkin olup mahkemece; asıl davanın kabulüne karar verilmiş, birleşen dava yönünden hükmün tefhiminden sonra yazılan gerekçeli kararda birleşen davada sehven olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmediğinden birleşen davanın mahkememizde yeniden esasa alınarak yargılamaya devam edilmesine şeklinde karar verildiği belirtilmiş olup karar, davalı … davacısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya temyiz incelemesi için dairemize gönderildiğinde yapılan incelemede dosya ekinde hüküm kurulması unutulan birleşen dosyanın bulunmadığı anlaşıldığından temin edilerek gönderilmesi için 08.09.2014 tarihinde geri çevrilmiş olup birleşen dosyanın aramalara rağmen bulunamadığı ve birleştirme kararı eklenmek suretiyle dosyanın gönderildiğine dair 08.05.2015 tarihli tutanak düzenlenmiştir.
Dairemizin 10.03.2014 tarihli 1. geri çevirme kararında ise davacı şirketin feshi ve tasfiye halinde olduğuna dair bilgi ve belgeler bulunmadığından araştırılması ve davacı vekiline tebliğin sağlanması istenmiş olup, mahkemece yapılan araştırmada şirketin karar tarihinden sonra tasfiye sonunun 28.06.2013 tarihinde tescil olunduğu ve sicil kaydının terkin olunduğu kayıtlara göre davacı şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmıştır.
Hükümde yer alması gereken hususların neler olduğu HMK 297. maddede düzenlenmiş olup maddenin 2. fıkrasına göre; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Birden fazla dava birleştirilerek görülmüş olsa da birbirinden bağımsız olup her dava yönünden hüküm sonucu ayrı ayrı gösterilmelidir.
4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylap veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyana Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair Kanun’un 1. maddesinde; “yangın, yersarsıntısı seylap veya heyelan sebebiyle mahkeme ve adliye dairelerinde ziyaa uğrayan dosyaların yenilenmesi bu Kanun hükümleri dairesinde yapılır.” hükmü mevcuttur. Dosyanın bu özel Yasa’da belirtilen haller dışında zayi olması halinde yenileme işlemlerinin nasıl yapılacağına ilişkin bir hüküm, yasalarımızda mevcut olmadığından bu durumda ilgili Yasa kıyasen uygulanarak dosyanın yenilenmesi gerekecektir. Yasa’nın 2. maddesinde ise “1. maddede yazılan hallerde bu Kanun’un tatbik edilebilmesi Adliye vekâletinin kararına bağlıdır. Karar Resmi Gazete ve ayrıca mahallinde mutat vasıtalarla neşir ve ilan olunur.” hükmü getirilmiştir. Ayrıca sözü edilen Kanun’un 7-17. maddelerinde yenileme sırasında yapılacak işlemler sayılmış bulunmaktadır.
Bu hükümlere göre yenileme usulü takip edilerek dava dosyasının ihyası gerektiğinden yalnızca taraf vekillerinin ellerinde bulunan belge örnekleri ve UYAP’tan temin edilen belgelerin dosyaya konulması ile 4473 sayılı Kanun’un emredici hükümlerine uygun biçimde dosyanın ihya edildiğinden söz edilemez.
Kaybolan dosya hakkında mahkemece yapılması gereken iş; 4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı Seylap veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair Kanun hükümleri gereğince öncelikle Adalet Bakanlığı’nca karar alınması için sürecin başlatılması, bu kararın Resmi Gazetede ve mutat vasıtalarla yayınlanmasından sonra yasal sürelere uygun olarak dava dosyanın ihyası sağlanmasıdır.
Davacı şirketin sicilden terkini yönünden; bilindiği üzere ticaret ortaklıklarının tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekmektedir. Tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Diğer taraftan dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 397/2. maddesi hükmü gereğince, vekilliğin sona ermesi, vekillik verenin çıkarlarını tehlikeye koyuyorsa, vekillik veren işlerini doğrudan kendisinin görebileceği duruma gelinceye değin, vekil, vekillik işini görmeye devamla yükümlüdür. Bu yasal nedenle; mahkemece, öncelikle davacı vekiline, şirketin yeniden “ihyası” için görevli ve yetkili mahkemede dava açabilmesi için yeterli ve kesin süre verilmesi; davacı vekilinin “ihya davasını” açmaması ya da açmak istememesinin saptanması durumunda ise; aynı konuda davalı tarafa süre verilip gereğinin yerine getirilmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden ve özellikle hüküm tarihinden sonra tutulan 08.05.2015 tarihli tutanaktan dosyanın aramalara rağmen bulunamadığının bildirilmesi nedeniyle dosyanın kaybolduğu anlaşılmış olup mahkemece bir kısım belgelerin UYAP’tan ve taraf vekillerinden temin edilerek yeniden dosya oluşturulduğu, bu şekilde dosyanın temyiz incelemesi için Dairemize gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle usulüne uygun biçimde kaybolan dosyanın ihyası sağlanmamıştır. Diğer yandan mahkemece asıl dava yönünden karar verilmiş birleşen dava yönünden ise gerekçe kısmında sehven unutulduğundan olumlu veya olumsuz karar verilmediği belirtilmiş ve bu konuda olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmamıştır. Ayrıca hüküm tarihinden sonra davacı şirket sicilden terkin edilmiştir. Oysa asıl ve birleşen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sadece asıl dava hakkında karar verilmesi doğru olmadığı gibi birleşen dava yönünden de 4473 sayılı Yasa hükümleri uygulanarak dosyanın ihyası gerekmesi ayrıca davacı şirketin hüküm tarihinden sonra sicilden terkin edilmesi nedeniyle mahkemece, öncelikle davacı vekiline, şirketin yeniden “ihyası” için görevli ve yetkili mahkemede dava açabilmesi için yeterli ve kesin süre verilmesi; davacı vekilinin “ihya davasını” açmaması ya da açmak istememesinin saptanması durumunda ise; aynı konuda davalı tarafa süre verilip gereğinin yerine getirilmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.”gerekçesi ile bozularak mahkememizin 2017/539 esasına kaydedilmiş, usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya mahkememizce devam olunmuştur.
Mahkememizce yapılan açık yargılaması sonucunda; usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce; bozma sonrası kaybolan dosya bulunduğundan bozma ilamında işaret olunan dosyanın ihyası işlemlerine gerek görülmemiştir.
Mahkememizce; bozma öncesi karar sırasında sehven karar verilmeyen ve ayrı esasa alınan mahkememizin … esas sayılı dosyası asıl dosyayıyla birleştirilmiştir.
Birleşen davada bozma sonrası usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen dava taraflarca takip edilmediğinden 24.04.2018 tarihinde hukuk muhakeme kanununun 150. Maddesi gereğince işlemden kaldırılmıştır.
Asıl davada davalı şirketin sicilden telkinde dönüş olması nedeniyle davacı tarafa kesin süre verilmiş, davacı tarafça işlem gereği yerine getirilmediği gibi ihya için dava açmayacağı beyan edilmiştir.
Bozma ilamı doğrultusunda taraflarca takip edilmeyen birleşen davanın 24.04.2018 tarihinde işlemden kaldırıldığı ve yasal 3 aylık sürede yenilenmediği anlaşılmakla HMK’nın 150.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, usıl davada davacı sicilden terkin edildiğinden ve ihyası için işlem tesis edilmediğinden asıl davanın HMK’ nun 114-b bendi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM:gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraflarca takip edilmeyen birleşen davanın 24.04.2018 tarihinde işlemden kaldırıldığı ve yasal 3 aylık sürede yenilenmediği anlaşılmakla HMK’nın 150.maddesi gereğince AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 31,40 TL. Karar harcının, peşin alınan 278,90 TL. Harçtan mahsubu ile, bakiye 247,50 TL. Harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Davalılardan … Kendisini vekille temsil ettirmiş bulunduğundan, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Gereğince 2.180,00 TL. Vekalet ücretinin davacıdan alınarak, bu davalıya verilmesine,
Davacı giderinin üzerinde bırakılmasına,
Davalıların yaptığı gider bulunmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
2-Asıl davada davacı sicilden terkin edildiğinden ve ihyası için işlem tesis edilmediğinden asıl davanın HMK’ nun 114-b bendi gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 31,40 TL. Karar harcının, peşin alınan 162,00 TL. Harçtan mahsubu ile, bakiye 130,60 TL. Harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
Davalının yaptığı 170,00 TL. Yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/09/2018

Katip …

Hakim …