Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/511 E. 2018/1131 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/511
KARAR NO : 2018/1131
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/05/2017
KARAR TARİHİ : 13/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili şirket (… Ltd, Şti.) ile davalının yetkilisi olduğu; … Ltd, Şti. arasında yapılan ticari münasebetler nedeniyle davacı müvekkil şirketin oluşan alacaklarının tahsili maksadıyla yapılan hukuki başvuruların sonuçsuz kalması nedeniyle; şirketini borç batağı haline getirmiş birinci derecede imza yetkilisi davalının, TTK’nın ilgili maddeleri gereğince sorumluluğuna gidilmesini talep ettiklerini, zira; davalının şirket yetkilisi olduğu … Ltd. Şti. ile davacı müvekkil şirket olan … Ltd. Şti arasındaki ticari münasebet nedeniyle; davacı müvekkil şirketin …. Asliye Ticaret Mahkemesi … esas … Esas dosyası ile; … icra Müdürlüğü … E. Dosyası üzerinden yapılan takibe itirazın 208.496,22 TL asıl alacak üzerinden iptaline, davalının hükmedilen alacağın %40 ‘ı olan 83.398,48 TL icra inkar tazminatına ve yargılama giderlerine,mahkum edildiği ve tarafımızca yukarıda belirtilen mahkeme dosyası alacağına bağlı olarak; ….cra Müdürlüğü … Esas {Eski dosya No: … İcra Müdürlüğü …), ….İcra Müdürlüğü… Esas – ….İcra Müdürlüğü … Esas dosyalarından davacı şirketin alacaklı olduğu mahkeme ilamı ile kesinleşmiş ve her ne kadar yukarıda belirtilen alacak kalemlerinin tamamı … Ltd. Şirketi sorumlu ise de; (birinci derecede sorumluluk); olayların gelişimi aşamasında, davacı müvekkil şirket, alacaklarını tahsil maksadıyla, alacak talebinde bulunmuş olmasına rağmen herhangi bir tahsilat yapamamış ve şirketin borç batağı içerisinde olduğunu ve borçlarını ödeme gayreti içerisinde bulunmadığı gibi, şirket müdürü davalı …’ın şirketi gayri faal bir konuma sürükleyerek alacaklıları zarara uğratma gayreti içerisinde olduğu ilgili icra dosyaları ile sabit olup davacı müvekkil şirket alacağının tahsil edilemez durumda olduğu anlaşılmakla ; TTK ‘nun 336 . maddesi gereğince; şirket müdürü olan davalının kasten veya ihmalen kötü yönetimi sebebiyle şirketi borçlarını ödeyemez duruma düşürmesi nedeniyle, şirket borçlarından şahsen sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili … firmasının tek başına imza yetkilisi iken diğer hissedarlar dava dışı … ve …’ın müştereken temsil ve ilzama yetkili kılındığını, dava dışı …’un hem davacı şirketin hem de … firmasının ortağı, davacı şirketin de yetkilisi olduğunu, dava konusu edilen şirketlerle ilgilenmediğini, açılan iflas erteleme davasında şirkete yardımcı olmadığını, sermaye artışının yapılmamasının müsebibi olduğunu, bilahare …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esasında açılan doğrudan doğruya iflas davasında … firmasının iflasına karar verildiğini, davacı tarafından icra iflas hükümleri gereğince yapılan suç duyurusu üzerine … İcra Ceza Mahkemesince beraat kararı verildiğini, … firmasının içine düştüğü durumdan davacı şirket temsilcisi ve aynı zamanda dava konusu şirketin ortağı dava dışı …’un de sorumlu olduğunu, davacı şirket temsilcisinin … firmasının alacağına ilişkin çeki tahsil etmediğini ve bu sebeple adı geçene dava açıldığını ve yine şirket aracını da kendisi sattığını beyan ederek; haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gereken deliller de celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizce; dava konusu … İnşaat.. Ltd Şti.’nin ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda mali bilirkişi … ve Ticaret Hukukçusu Dr…. marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 28/05/2018 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
”Huzurdaki davanın konusu limited şirket müdürünün 6762 sayılı TTK.336 uyarınca (alacaklıya vermiş olduğu zararın) tazmini istemine ilişkindir.
Davacı … Ltd. Şti., davalı …’ın alacaklı olduğu … Ltd. Şti.’nin yetkilisi olduğunu, davalının gerekli önlemleri almayarak şirketi borca sürüklediğini ve şirketi gayrifaal hale getirdiğini ileri sürmüş, TTK md.336 uyarınca şimdilik 10.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davaya cevabında, davacı şirket ortağı ve yetkilisi … ‘un … Ltd. Şti.’nin ortağı ve müştereken imzaya yetkilisi olduğunu, şirketin durumunu bildiğini ancak sermaye artırımına katılmadığını, şirketin iflasının talep edildiğini, şirketin vergi borcunun diğer ortak … tarafından ödendiğini ve bu sebeple rücu davası açıldığını, müvekkilin hangi önlemleri almadığının somut bir bilgi ve belgeye dayanmadığını savunmuş ve davanın reddini talep etmiştir.
Huzurdaki davada davacının davasına konu zararların (icra takibine konu alacakların) 2010 ve 2012 yıllarında doğduğu anlaşılmaktadır. 22.08.2008 tarihli 7133 sayılı 263 sayfada yer alan TTSG kayıtlarına göre, davalı …’ın tek başına temsil ve ilzama yetkili müdür, diğer ortaklar … ve … ‘un müştereken temsil ve ilzama yetkili kılındıkları görülmüştür. Bu halde davaya konu olan zarar ve davalının müdürlük sıfatı tarihleri dikkate alındığında, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca, olaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununu hükümlerinin uygulanması gerektiği düşünülmektedir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu md.556 ile yapılan atıf uyarınca, limited şirketlerde müdürlerin sorumluluğu bakımından anonim şirketlerdeki yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk hallerine ilişkin hükümlerin uygulanması gerekecektir.
6762 sayılı TTK md.336 hükmü ile yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk halleri şu şekilde düzenlenmiştir: “madde 336 – İdare meclisi âzaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsen mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler.
1.Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vuku bulan ödemelerin doğru olmaması;
2.Dağıtılan ve ödenen kâr paylarının hakiki olmaması;
3.Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması;
4.Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5.Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.
Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz. Söz konusu madde hükmüyle anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri ve limited şirketlerde müdürler, aleyhine kusur karinesi kabul edilmiştir. Limited şirkette müdürün görevin ifası süresinde alacaklıların uğradığı zararlar bakımından kusurlu olduğu karine olarak kabul edilmektedir. Zira Yargıtay’da şirketin borçlarını ödeyemez duruma düşürülmeleri sebebiyle yönetim kurulu üyelerinin kusursuzluğunu ispat etmemeleri halinde ETTK md.336 uyarınca şahsen sorumlu olacaklarını birçok kararında ifade etmiştir. Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulmazlar, ancak, TTKnun 336 ncı maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir. (Gönen Eriş-Ticari İşletme ve Şirketler-s.1941, 1942, 1999) Dava dosyası içerisinde alacak iddiasına konu icra takip dosyalarına ulaşılamamışsa da, davalı tarafından davaya verilen cevapta ödeme iddiasında bulunulmamış, şirketin iflasının talep edildiği ileri sürülmüştür. Bu aşamada davacı şirketin alacağını tahsil edemediği ve bu suretle zarara uğradığı hususu ihtilafsızdır. Yukarıda bahsi geçtiği üzere, davalı limited şirket müdürü aleyhine kusur karinesi kabul edildiğinden davalı tarafin kusursuzluğu ispat etmesi gerekmektedir. Davalı taraf davaya cevabında şirketin borçlarını ödeyemez hale gelmesinde kusurunun bulunmadığı yönünde bir ispat vasıtası dosyaya sunmamıştır. Bu kapsamda davalı tarafından şirketin vergi borçlarının ödendiği ve şirketin iflasının talep edildiği ileri sürülmüşse de bu husus borçları ödememe ve kötü yönetim iddiası bakımından kusursuzluğun ispatı olarak değerlendirilmemiştir. Davalı taraf, davacı şirket ortağı ve müdürünün borçlu şirketin ortağı ve müdürü olduğu savunmuştur. Bu aşamada, takdir Sayın Mahkemenize ait olmakla; TTK 336 ile kural olarak müdürler bakımından müteselsil sorumluluk esası benimsenmekle beraber, huzurdaki davada alacaklı şirketin, gerçek şahıslardan bağımsız olarak tüzel kişiliğinin olması sebebiyle davalı müdürün sorumluluğu bakımından farklı bir değerlendirme yapılmamıştır. Bununla beraber, davacı taraf, davalının müdürü olduğu şirketten alacaklı olduğunu, alacağını tahsil edemediğini, davalının kötü yönetmesi sebebiyle şirketin borçlarını ödeyemez duruma geldiğini, TTK md.336 uyarınca, davalı şirket müdürünün alacaklı tarafına vermiş olduğu zarardan sorumlu olduğu iddia etmiştir.
“Doğrudan zararlar ortaklığın zarar görmesinden dolayı değil, pay sahibi ve alacaklıların, ortaklıktan bağımsız olarak uğradıkları zararlardır. “
“Dolayısıyla zarar kavramından kastedilen ise, bir kişiye yöneltilen bir fiil dolayısıyla, bir kişinin malvarlığında meydana gelen bir zararın başka kişi veya kişilerin malvarlığında yansıması ile oluşan zarardır.” (M. Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, İstanbul, 2015, s.308vd.)
Somut olayda, davacının iddiasına göre, davacının oluşan zararı dolaylı zarar niteliğindedir. Yani, davacı taraf, davalı fiilleri sebebiyle şirketin borçlarını ödeyemez duruma getirildiği iddia etmekle, dolaylı zarara uğradığını ileri sürmektedir. Bu sebeplerle, davalı müdürün kötü yönetimi sebebiyle davacı alacaklının uğramış olduğu zarar ancak dolaylı zarar olarak addedilebilir ve bu kapsamda uğranan zararların şirkete verilmek üzere talep edilmesi gerekir.(ETTKmd. 340-309)
Bu sebeplerle, davacı zararının doğduğu kabul edildiği takdirde; davacı zararlarının şirkete verilmesini talep etmediğinden davacı talebinin bu yönüyle kabul edilebilir olmadığı düşünülmektedir.
Netice olarak, takdir Sayın Mahkemenize ait olmak üzere, somut olaya 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu halde TTK md.336 ile düzenlenen aleyhe kusur karinesi sebebiyle davalı şirket müdürünün davacı alacaklının uğradığı zarar bakımından kusursuzluğunu ispat ile yükümlü olduğu, dosyada davalı müdürün kusursuzluğunu ispat bakımından bir delile rastlanmadığı, ancak şirketin kötü yönetiminden doğan zararın davacının doğrudan zararı niteliğinde olmadığı, dolaylı zarar niteliğinde bulunduğu ve ancak şirkete ödenmek üzere talep edilebileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde beyanda bulundukları görülmüştür.
Dava;davacı … Ltd, Şti. ile davalının yetkilisi olduğu … Ltd, Şti. arasında yapılan ticari münasebetler nedeniyle davacının; dava dışı şirketten olan alacağını şirketten tahsil edemediğinden bahisle limited şirket müdürünün 6762 sayılı TTK.336 uyarınca tazmini istemine ilişkindir.Davalı yan; davanın reddini savunmuştur.
Davacı … Ltd, Şti. ile davalının yetkilisi olduğu … Ltd, Şti. arasında yapılan ticari münasebetler nedeniyle alacaklı olduğu, davacı şirketin; davalının yetkilisi olduğu dava dışı şirketten alacağını tahsil edemediği ve bu suretle zarara uğradığı hususu ihtilafsızdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davacı şirketin davalının yetkilisi olduğu dava dışı şirketten tahsil edemediği alacağını Limited şirket müdürünün sorumluluğuna ilişkin 6762 sayılı TTK.336 uyarınca davalıdan tazmini talebinde bulunulup bulunulamayacağı hususlarına ilişkindir.
Davaya konu alacağın 2010 ve 2012 yıllarına ilişkin olduğu, 22.08.2008 tarihli 7133 sayılı 263 sayfada yer alan TTSG kayıtlarına göre, davalı …’ın tek başına temsil ve ilzama yetkili müdür, diğer ortaklar … ve … ‘un müştereken temsil ve ilzama yetkili kılındıkları , davaya konu olan zarar ve davalının müdürlük sıfatı tarihleri dikkate alındığında, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca, olaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu md.556 ile yapılan atıf uyarınca, limited şirketlerde müdürlerin sorumluluğu bakımından anonim şirketlerdeki yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk hallerine ilişkin hükümlerin uygulanması gerekecektir.
6762 sayılı ETTK madde 336 ” İdare meclisi âzaları şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsen mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler.
1.Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vuku bulan ödemelerin doğru olmaması;
2.Dağıtılan ve ödenen kâr paylarının hakiki olmaması;
3.Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması;
4.Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi;
5.Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması.
Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319 uncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lazım gelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz. ” şeklinde düzenlemeye gidilmiştir.
Dolayısıyla anılı hüküm gereğince limited şirketlerde de müdürler aleyhine kusur karinesi kabul edilmiştir. Limited şirkette müdürün görevin ifası süresinde alacaklıların uğradığı zararlar bakımından kusurlu olduğu karine olarak kabul edilmektedir ve müdür kusursuzluğunu kanıtlamalıdır.
Bu genel açıklama çerçevesinde somut olay irdelendiğinde; dava dilekçesinde betimlenen … Asliye ticaret mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasının davacı … İthalat İhracat Şirketi tarafından davalı … İnşaat Şirketi aleyhine açılan itirazın iptali davasından ibaret bulunduğu, davanın kabulle sonuçlandığı ve kararın kesinleştiği, anılı alacağın şirketten tahsil edilemediğinden bahisle davalı müdürden tahsilinin talep edildiği ve her ne kadar olay tarihi itibariyle uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi gereğince kusur karinesine istinaden davalı müdürün kusursuzluğunu kanıtlaması gerekmekte ise de ; davacı şirketin müdürlerinden … … aynı zamanda davalı … İnşaat Şirketi’nin de sorumlu müdürü olduğu, davacı ve davalı şirketler arasında organik bağın bulunduğu, ticari ilişkilerin içiçe geçtiği, bu durumda kusur karinesinin somut olay açısından uygulanamayacağı, ayrıca kusur karinesine rağmen davalının içinde aynı zamanda davacı şirket yöneticisi olan dava dışı … …’ünde bulunduğu diğer davalı şirket temsilcilerinden farklı ve müstakil yine kusurdan bağımsız hangi yönetimsel eylem ve davranışları ile şirketi zarara uğrattığının iddia ve ispat edilemediği, somut olayın şirketlerin birbirinden müstakil tüzel kişilikleri olsa da ticari işbirliği ve ortaklık yapan şahıslar arasındaki ihtilaftan kaynaklandığının dosya münderecatından anlaşıldığı ve mahkememizce de benimsendiği , dolayısıyla 6762 sayılı yasanın 336. maddesinin somut olaya uygun düşmediği ve davalıdan zarar talebinde bulunulamayacağı, aksi düşünülse dahi davacının iddia edilen zararının dolaylı zarar olup dava dışı … İnşaat Şirketi’ne ödenmesini talep edebileceği, ancak davacının doğrudan kendisine ödenmesini talep ettiğinden bu açıdan da davacı talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla yerinde görülmeyen davanın reddi cihetine gidilmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 170,78 TL peşin harçtan 35,90 TL‘nin mahsubu ile arda kalan 134,88TL’lik kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.180,00TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 70,00TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/12/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …