Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/379 E. 2019/370 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/379 Esas
KARAR NO : 2019/370
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 14/04/2017
KARAR TARİHİ : 02/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan ticari şirket (fesih istemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 31,07.1996 tarihinde kurulmuş olup merhum ortak …’in mevcut hisselerinin yarısını 18.03.1997 tarihli devir sözleşmesi ile devretmesi sonucu davacı müvekkilinin davalı şirkete ortak olduğunu, 2009 yılında şirket ortaklarından … ve …’in hisselerini …’e devrederek ortaklıktan ayrıldığını, şirkette kalan ortakların 22.07.2010 tarihinde sermaye artırımına gittiğini vc şirket sermayesinin 1.326,000,00 TL’ye çıkarıldığını, buna göre tarafların ortaklık payı … 596.000 TL ve davacı pay sahibinin 729.300 TL olduğunu, her iki ortağın şirket müdürü olarak 10 yıllığına 2017 yılı ocak ayına kadar atandıklarını, şirketin 2006 yılına kadar kuyumculuk alanında lider şirketlerden olduğunu, 2008 yılından itibaren kriz terör ve ortaklar arası anlaşmazlıkların etkisi ile güç kaybettiğini, işçi çıkardığını, elindeki altınları eriterek sattığını ve işyeri kiraları ile işçi maaş ve tazminatlarını bu yolla ödemeye başladığını, 2012 yılında şirket çalışanı sayısının 26’dan 5-6’ya düştüğünü, şirket giderlerinin sermayeden karşılandığını, davacının şube açılışı için Antalya’da bulunduğu sırada merhum ortağın aynı iş kolunda başka bir şirket ile işbirliği yapmaya başladığını, çalışanlar huzurunda bir takım değerli taşlar ve mücevherleri bunlar benim ortaklık payıma düşen mallar diyerek vitrinlerden ve kasadan alarak ayrıldığını, bir ay sonra araya giren kişiler sayesinde şirkete döndüğünü, çok iyi bir modelist olması sebebiyle emeğine karşılık ortaklıkta çalışması denenmiş ancak işlerin hiçbir zaman eskisi gibi olmadığını, 2013 yılı ortalarından itibaren merhum ortağın haber vermeden şirkete gelmemeye başladığını, diğer işyerinde vefatına kadar çalıştığını, davacının 2013 yılı ortalarından itibaren şirket borçlarını ödediğini, işyerini küçülttüğünü, buna karşılık hızla müşteri ve ciro kaybeden şirketin zaruri giderleri karşılayamaz hale geldiğini, 2016 yılında şirket müdürünün vefatı ve akabinde davacının şirket müdürlüğünün de son bulması ile şirketin fiilen kilitlendiğini, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/48 tereke sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, sayım sonrası değerli taşların olduğu kasa kilitlenerek mahkemece mirasçı …’e anahtarın verildiğini, iş yerinde tüm satışların durduğunu, çalışanlar maaşlarını, kiralayanında kirayı ve tahliyeyi istediğini, 5-6 bölümden oluşan iş yerinin bir bölümünde malların paketler halinde istiflendiğini ve mecurun geri kalanının tahliye edildiğini, şirket müdürlüğü süresi bittiğinden şirkelin temsilsiz kaldığını, davacının merhum ortağının eşi ile konuşarak çözüm üretme çabalarının sonuç vermediğini, …. Noterliğinin 02.02.2017 tarih ve 2038 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile mirasçıların ortaklar kurulu toplantısı ve şirket müdürü tayini çağrısına icabet etmediğini, mirasçılarının açtıkları tereke tespit davasının keşfi sonrası davacıya asılsız iddia vc ithamlarda bulunulduğunu, karşılıklı güven ilişkisinin sona erdiğini, şirketin zarar ettiğini ve fiilen bittiğini, ortaklar arasında güven ve işbirliğini zedeleyen davranışlar ve TTK 636 vd maddelerine göre haklı nedenlerin limited ortaklığın sona erme nedenleri olduğunu beyan ederek; şirketin feshini ve tasiyesini talep ve dava etmiştir.
İhbar edilenler … mirasçıları vekili cevap dilekçesinde özetle; terekenin tespiti ve korunması davasının devam ettiğini, tasfiyesi istenen şirkette merhum ortağın; davalı şirketin lider kuyumculuk şirketleri arasına girmesinde şahsi emeğinin olduğunu, tasarım sanatının önde gelen ustaları arasında yer aldığını, çok iyi bir modelist olduğunu, yakalandığı hastalık sebebi ile son yıllarda işi ile ilgilenemediğini, bu süreç zarfında davacı tarafından suiistimal edildiğini, davacının haksız vc kötü niyetli olduğunu, kanuna karşı hile yoluna başvurduğunu, dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini, davacının iddialarının haksız mesnetsiz hukuka aykırı vc kötü niyetli olduğunu, davacının şirkete ihanet ettiğini, kişisel menfaatleri için şirketin ünvanı ve mallarını kötüye kullandığı ve kaçırdığı savunmasında bulunduğunu, bu doğrultuda, şirketin sitesinde her bir ürün resminin tek tek envanter kayıtlarının satılmış ise faturalarının, müşteride ise resmi irsaliyesinin üretim kayıtlarının dosyaya sunulması, resmi envanterle fiili sayımın birbirini tutmaması sebebiyle açıklama yapılmasını, terekenin tespiti davasında tespit edilen stoğun tamamının 1000 USD ve aşağıda maliyette olması hususunun açıklanmasını, şirketin kullandığı … bilgisayar programının mahkemeye sunulmasını, şirketin 10 yıllık tüm kayıtlarının günlük fiş ve bilgisayar kayıtlarının mahkemeye sunulmasını, 10 yıllık gelir gider kayıtlarının resmi ve fiili olarak görünmesi hususunun açıklanmasını, Antalya’da açılan şube ile ilgili malların nerede olduğunun, bu malların sevk irsaliyelerinin çıkarılmasını, satılanların faturalarının ibrazı imalat kayıtlarının sevk irsaliye kayıtlarının sunumunu, şubeye dışarıdan alınan malların resimli irsaliyelerinin sunumunu, Azcrbaycanda bulunduğu iddia edilen 120.000 USD bedelli malların ilk günden bugüne kadar tüm giden gelen sevk irsaliyelerinin ibrazını, resimli envanter kayıtlarının ibrazını, şirketin son 10 yılda konsinye amaçlı kesilen tüm irsaliyelerinin sunumunu, şirketin iç ve dış fuarlara gönderilen malların dış fuarlardaki çıkış ihracat ve gümrük kayıtlarının ibrazını, şirketin eski çalışanlarının tamamının çağrılarak üretilen mallar hakkında bilgi alınmasını, resmi envanterlerde stokta görülen ürünlerin hiçbrinin birebir stoğunun bulunmaması ve bu ürünlerin nerede olduğu hususunun açıklanmasını, şirket kayıtlarında tüm ortakların nakit giriş çıkışların tespitinin yapılmasını, şirkete ne kadar borçlu ve alacaklı olduğunun belirlenmesi, şirketin katıldığı fuarların irsaliyeleri ve vergi kayıtlarının sunumunu, üretilen tüm malların mıhlama irsaliyelerinin ve faturaların tek tek dökümlerinin iletilmesini, …’in hastalık sebebiyle fiilen şirkette olmadığı tarihten itibaren şirket durumu ile ilgili herhangi bir uyarı ve bildirimin yapılmadığının açıklanmasını, şirketin işleyişi ve gelirleri hususundaki gelişmelerden haber verilmediği hususunun açıklanmasını, şirketin açıldığından bugüne kadar tüm personeline yaptığı ihbar kıdem ödemelerinin hak ediş ve ödeme tutarlarının sunumunun davacıdan sayın mahkemece istenmesinin talep edilmesini, terekenin tespiti ve korunması davası ile ilgili olarak çok sayıda belirsizliğin mevcut olması ve bu husustaki yargılamanın devam ediyor olması sebebiyle huzurdaki davanın öncelikle bu sebeple devamında haklı sebeplerin bizzat davacının kendi kastı ile kendi şahsında gerçekleşmiş olması savunmalarında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gereken deliller de celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizin 19/10/2017 tarihli celsesinde davacı tanıkları …, … ve … dinlenmiştir.
Mahkememizin 19/10/2017 tarihli celsesinde tanık … ”ben; ben şirkette atolyede çalışmaktaydım amcam olan … ile davacı … ortaktılar. Şirket uzunda zamandır da kötü durumdaydı ben çalıştığım zamanda maaşımızı zar zor alırdık ben halen anılı şirkette çalışmıyorum şirket kapanmıştır başka çalışanı da yoktur, eşyaları da şirketin bir adresinde bir köşede durmaktadır, şirketin herhangi bir malvarlığı yoktur hatta borcu vardır, kira borçları ve elektrik, telefon borçları da ödenmemiştir, bilgim bundan ibarettir” şeklinde,
Tanık … ”ben; komşu işyeri sahibiyim dava konusu şirket kuyumculuk sektöründe imalat yapmaktadır 5 yıldır ciddi ekonomik krizdedir rahmetli … Bey’den ölmeden evvel Antalya’da yaşar ve çalışırdır şirkete uğramazdı şirket hali hazırda gayri faaldir çalışanı yoktur ve kapalıdır. Bildiğim malvarlığı, aracı veya gayrimenkulu yoktur” şeklinde,
Tanık … ”ben; ben de kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteriyorum. Davacı ve murisi daha önceden de tanırım, eknomik krize girdiler halen şirket gayrifaaldir işyerini kapatmıştır ve çalışanı da yoktur, eski işyerlerini de kiralanmasına ben aracılık ettim, eski işyerinde hali hazırda ben kuyumcu sektörüne yönelik ambalaj kutu işi yapmaktayım, eşyaları da burda durmaktadır, … Bey şirketten 2012 yılında ayrılmıştır ve Antalya’ya gitmiştir, orda bildiğim kadarıyla eski patronunun yanında işe girmiştir. Kendisine neden böyle davrandığını ve hakkı varsa gidip almasını söyledim ancak bana herhangi bir açıklama da yapmadı” şeklinde ;
Davacı vekilinin talebi üzerine tanık … ”rahmet … ayrılmazdan kısa bir süre önce işyerinden vitrinden bazı değerli ziynet eşyalarını aldığını herkes duydu ancak araya girenler oldu ve tekrar eşyalar la birlikte dükkana döndü sonra da tekrar ayrıldı bu olay fiilen ayrılmasından önce olmuş ve eşyaları geri getirmiştir ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizin 15/03/2018 tarihli celsesinde; ihbar olunan … tanıkları … ile … dinlenmiştir.
Mahkememizin 15/03/2018 tarihli celsesinde tanık … ”Ben; dava konusu … firmasında 9,5 yıl sekreterlik yaptım ve 2012 yılında ayrıldım. Şirketin Kurucusu …’tir. Diğer ortağı ise … Bey’dir. … kendisi mücevherat ve takı tasarımcısıydı dolayısıyla tasarladığı ürünleri hem imal ediyorduk hem de şirket kuyumculuk sektöründe toptancılık yapıyorduk işten ayrılmadan önce şirketin herhangi bir borcu olmadığı gibi mevcutta altın ve mcevheratı vardı. Ayrıntılı olarak mücevherat ve altın ve sair değerli madenlerle ilgili miktar veremem ancak yüklü miktarda ürünler mevcuttu. Ben ayrıldımğımda … Bey hayattaydı. Kendisi vefat edeli iki yıl oldu ayrıldıktan sonra nasıl olaylar geliştiğini ve ürünlerin ne olduğu ben bilmiyorum, dediğim gibi … bey sadece tasarım işine bakardı para işlerini ise … bey ilgilenirdi” şeklinde,
Tanık … ”ben; ben 9,5 yıl kadar şirketin farklı departmanlarında yönetici olarak çalıştım 2014 yılında ayrıldım ben ayrıldığımda … bey şirkette değil Antalya’ya gitmişti. Yaklaşık ben ayrılmazdan 7-8 ay önce Antalya’ya gitmişti şirketin nakit akışında problem vardı. Şirketten para laamıyordu evini geçindirme sıkıntısı yaşayınca Antalya’ya gitti. Ben ayrıldığımda şirketin herhangi bir borcu veya 3.şahıs borcu yoktu ekonomik anlamda güçlü bir şirketti. Şirketin o an için elinde bulunan ziynet eşyası veya değerli madenin miktarı ile ilgili ayrıntılı bilgim yok tahminde de bulunamam ama ben ayrıldığımda ürünü vardı. (bizim ürünlerimiz genelde tok ve pahada ağır ürünlerdir.) … bey herhangi birşey almadan gitmiştir. Şirketin fiyat politikası yüksek olduğu için paraya dönüştürmekte zorluk çekiliyordu bu sebeple nakit dönüşüm sorunu vardı ancak mal problemi yoktur ve … Bey sadece tasarım işine bakardı para işleryile … Bey ilgilendirdi dolayısıyla … Bey … Bey’in izni olmadan şirketten para alamazdı. Şirketin malvarlığı bilgisayar programında kayıtlı idi. Benim söyleyeceğim malvarlığına ilişkin hususlar tahmine dayalı olur bence yaklaşık olarak tahminen 18 ayar 3 kilo zincir olduğunu tahmin ediyorum bunun yanında farklı niteliktelerde yaklaşık 1200-1500 arası yüzük, bunun yanında sayısını hatırlamadığım küpe vardır. Ayrıca bilezik az satılan birşey olduğu için az bulunduruluyordu yaklaşık ortalama ağırlıkta 50 adet de bilezik olabilir ama dediğim gibi nular tamamen tahmini olup yanılma payı yüksektir, bilgisayar programında bunlar mevcuttur. Daha sonra … bey hastalandı iyileştikten sonra geleceğim ve … beyle görüşeceğim demişti fakat bildiğim kadarıyla ortaklar karşılıklı oturup malpaylaşımı yapmadılar, şirket şuanda gayrifaaldir. Bunu bilahare duydum malların akıbeti ile ilgili de bilgim yoktur, bahsi geçen bilgisayar programının ismi de …’dır. Konuya ilgili başka bir bilgim yoktur” şeklinde
Davacı vekilinin sorusu üzerine tanık beyanında” ben; ilk yıllarda şirketin yirmi civarında personeli vardı. En son ayrıldığımda ise şirketin iki, üç tane personeli kalmıştı. … Bey daha evvel dükkandan giderken belli bir miktar ürünü alıp götürmüştür ancak aradan bir hafta on gün sonra eksiksiz olarak malları geri getirip koymuştur” şeklinde
Feri müdahil vekilinin talebi üzerine tanık beyanında ”şirketin resmi kayıtları muhasebecisi tarafından tutuluyordu biz gayriresmi kayıtları tutuyorduk bu sebeple malvarlığı ile ilgili bir bilgim yoktur, ben davacı vekilinin beyanında geçen ve kayıtlara geçmeyen saklanıp götürülen herhangi bir ürün ve ürün akıbeti ile ilgili bilgiye sahip değilim, şirketin iki adet Facebook sayfası vardır ve tüm yayınlanan ürünler şirkette üretilen ürünlerdir ve bunlarında çok az bir kısmı satılmış olsada %90’ı şirkette mevcut ürünlerdir, şirkette zaten üretim kalıpları vardır, bunlar da imalatta kullanılmaktadır” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Mahkememizin 21/06/2018 tarihli celsesinde; feri müdahil tanığı … dinlenilmiş ve tanık ”ben; rahmetli … Bey’i tanırım kendisinin özel müşterisiydim kendisi kuyumculuk sektöründe özel tasarımları olan iyi bir zanaatkardır dostlarım da kendisinden alışveriş yapardı. Ben alışveriş için gittiğimde vitrinlerde tasarımı özel ve satışa sunulmuş kıymetli ziynet eşyası ve takı görürdüm bunun dışında şirketin mali durumu, malvarlığı, ne kadar altın veya ziynet eşyası bulunduğu hususları ile taraflar arasında ne şekilde ihtilaflar yaşandığı hususunda herhangi bir bilgiye sahip değilim, ben bir dönem … Bey’in rahatsızlandığını biliyorum ancak buna rağmenb son zamana kadar çalıştığını ve işyerinde olduğu biliyorum, bu tarih yaklaşık ölümünden bir buçuk yıl evveldir. Yani ölmezden bir buçuk yıl öncesine kadar işyerinde çalıştığını biliyorum. konu ile ilgili bilgim bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememiz ara kararı gereğince; … Limited Şirketi’nin malvarlığı araştırmasına esas olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılmış ve cevabi yazılar dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizce; davalı şirketin ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda şirket değerleme uzmanı …, ticaret hukukçusu … ve mali bilirkişi … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 25/03/2019 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“Dava, haklı sebeplerin mevcudiyeti iddiasına dayanan ortaklığın feshi talebine ilişkindir.
Husumet yönünden yapılacak değerlendirmede, aktif husumet yönünden ortak sıfatını haiz olmak gerekip bu şart sağlanmıştır. Davalı sıfatı yönünden limited şirketin haklı sebeple fesih davası, esasen limited şirket tüzel kişiliğine karşı açılmalıdır. Zira, şirketin feshi istendiği için davalı olarak şirket tüzel kişiliğinin gösterilmesi gerekmektedir. Ancak Yargıtay uygulamasında iki kişilik ortaklığın feshinin dava edildiği hallerde husumetin şirketin davada temsili yönünden haklı olarak diğer ortağa yöneltilebileceği kabul edilmektedir (Bkz. … , Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul, 2012, s. 71 ve dpn. 174’te anılan kararlar). Yalnız davalıya karşı fesih istemli dava açıldığı takdirde ise Yargıtay uygulaması ışığında usul ekonomisi gereği dava reddedilmeyip eksikliğin tamamlatılması ve davacı sıfatının ortaklığa teşmili mümkün görülmelidir (ERDEM, s. 176 ve bkz. orada anılan Yarg. 11. HD’nin 2000/7264 E., 2000/8662 K. s. kararı). Somut olayda dava davalı şirkete karşı yöneltilmiş ve yine davalı şirketin vefat eden diğer ortağının mirasçılarına ihbar edilmiştir. Şu halde davalı sıfatının var olduğu da görülmektedir.
TTK’da limited ortaklığın, ortaklardan birinin talebi üzerine ve haklı sebeplerden dolayı mahkeme kararıyla sona erebileceği (TTK. 636/3) düzenlenmiştir. Buna göre,”haklı sebeplerin varlığında, her orlak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Somut uyuşmazlıkta da dava konusu limited şirketin muhik (haklı) sebeple feshi talep edilmiştir.
Bu bakımdan, Sayın Mahkeme önündeki uyuşmazlığın çözümü, yani ortaklığın feshinin mümkün olup olmadığına verilecek cevap, ancak somut olayda haklı sebebin mevcut olup olmadığı, diğer bir ifadeyle davacı yanca varlığı iddia edilen olguların birer haklı sebep teşkil edip etmeyeceği noktasında düğümlenmektedir.
Esasen haklı sebep, en geniş tarifiyle, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur, Yukarıda adı geçen limİted ortaklığa ilişkin maddelerde, diğer sürekli borç ilişkilerinde olduğu gibi, haklı sebebin bir tanımına yer verilmemiş olduğu görülecektir. Bu hususta somut olayı inceleyen hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır. Limited ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen maddede, diğer sürekli borç ilişkilerinde olduğu gibi, haklı sebebin bir tanımına yer verilmemiş olduğu görülür. Ancak gerek haklı sebebin tanımı, gerekse örncklendirilmesi bakımından, tıpkı haklı sebeple feshin öngörüldüğü diğer ortaklık tiplerinde olduğu gibi, koIIektif ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK. 245’den faydalanılabilir. Söz konusu hüküm, haklı sebep kavramı için bir genel hüküm niteliğinde görülür ve Limited ortaklıklar bakımından da gerek ortağın çıkarılmasında gerekse ortaklığın haklı sebeple feshinde örnekseme yoluyla yararlanılabilecek bir hüküm olduğu öğretide kabul edilir.
Maddeye göre haklı sebep, “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır “. Haklı sebebin, genel manada, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilen hukuki olgular olarak ifade edildiği göz önünde bulundurulacak olursa; ortaklıklar hukukunda haklı sebep tanımı yapılırken “çekilmezlik” olgusunun, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ‘paydaşları ortak olmaya yönelten nedenlerin ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkânsız yahut aşırı miktarda güçleştirecek biçimde ortadan kalkması” olarak somutlaştırıldığını söyleyebiliriz.
Kanunda, sözü geçen maddede, haklı sebep örneklerine de yer verilmiştir. Bir ortağın şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi” gibi haller maddede sayılan haklı sebep örnekleridir. Fakat bu sayılan haller, haklı sebep kavramının niteliği göz önünde bulundurulursa doğaldır ki sınırlayıcı değildir. Bu bakımdan dosya kapsamında olguların yasada sayılanlara birebir benzerlik göstermesini aramamak gerekir. Genel anlamda ortakların davranışları limited ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyeceklcr ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir . Özellikle somut olaydaki gibi az ortaklı limited şirketlerde kişisel bağların ve birlikte çalışma niyeti afectio societatis’ in sıkılığı göz önünde bulundurulursa kişisel sebeplerin de birer haklı sebep teşkil edebileceği anlaşılacaktır.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun limited ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülecektir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlali, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 1997/9084; K. 1997/8442, T. 21.11.1997, Kazancı İçtihat) tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2003/3080, K. 2003/9839, T. 27.10.2003, Kazancı İçtihat) gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir.
Ortaklığın kar elde edemez hale gelmesi, ortaklığın asıl gayesinin kar elde etmek olduğundan hareketle pay sahipleri bakımından ortaklıktan umulan faydanın ortadan kalkmış olmasından dolayı ancak haklı sebeple fesih davası açılmasına imkân tanıyabilir. Pek tabidir ki. kar elde edememe durumunun geçici değil kalıcı bir durum teşkil etmesi öncelikle aranacak şart olacaktır.
Bunun yanı sıra ortaklığın içerisinde bulunduğu durumun, sermayenin azaltılması, işletme konusunun değiştirilmesi gibi duruma uygun çözüm yolları ile giderilemiyor olmasını aramak gerekir. Çoğunluk yahut diğer pay sahiplerinin kusurlu olması ortaklığın haklı sebeple feshi bakımından zorunlu değildir. Ayrıca, kar elde edememenin, infisah sebeplerinden birisi olan sermayenin fiilen belli oranda azalmasından farklı olduğu da belirtilmelidir.
Somut olayda şirketin halihazırda gayrıfaal olduğu, şirketin çalışamaz hale geldiği ve kapanmış olduğu, çalışanı ve malvarlığı bulunmadığı, ortaklardan birisinin (kişisel emeği ile şirketin tasarımlarını yapan ortağın) hastalık sebebi ile uzun süre şirket işleri ile ilgilenemediği, vefatı sonrasında mirasçıları ile davacı ortak arasında anlaşmazlıklar olduğu, şirketin bu yapısı ile ticari faaliyetlerine devam edemeyeceği dosya kapsamından tespit edilebilmektedir. Nitekim dava dosyasında merhum ortak …lin yeğeni olan tanık … dahi tanık beyanında, şirketin uzun zamandır kötü durumda olduğunu, çalışanların maaşlarını zar zor aldığını, şirketin kapandığını, başka çalışanı olmadığını, şirketin herhangi bir malvarlığı bulunmadığını, kira telefon elektrik borçlarını ödeyemediğini, merhum ortak …’in bir haftalığına Antalya’ya gittiği, işyerinden ayrıldığı, orada başka bir dükkana işe girdiği ve 1 yıl gelmediği, daha sonra Antalyadaki firmanın Zeytinburnu şubesine girdiği, burada hastalandığı vc vefat ettiğini bildirmiştir. Benzer şekilde diğer tanıklar da davacı beyanlarını doğrular şekilde merhum ortağın hastalanmadan önce başka bir firmada çalıştığını, şirkete uğramadığını, şirketin gayri faal olduğunu, şirketin 5 yıldır ekonomik krizde olduğunu doğrulamıştır (bkz. 19.10.2017 tarihli celse tutanağı).
Yine dosyaya sunulu resmi yazılarda, şirketin 4.423,08 TL vergi borcu olduğu, SGK’ya 3.634,64 TL borcu olduğu görülmüştür. Ticarct sicilinden gelen yazıda şirket adına kayıtlı herhangi bir iş mainesi bulunmadığı, bankalardan gelen yazılarda şirket adına hesap ve mevduat bulunmadığı ifade edilmiştir. Bu bakımdan şirketin gayri faal olduğu vc daha fazla zarar vc kamu, vergi borcu meydana gelmemesi için davacı talebi doğrultusunda şirketin feshi için haklı sebeplerin oluştuğu görülmektedir. Nitekim Yarg. 11. Hukuk Daircsi’n’ın emsal 2012/14808 E. ve 2013/14239 K. Sayılı onama kararı ve aynı yönde kararları da bu görüşümüzü desteklemektedir. Yine kişisel sebeplerin de olayda mcvcut olduğu, davalı şirket merhum ortağının hastalığı sebebi ile şirket işleri ile ilgilenemediği, bu hususta kusurlu olmasa da kişisel emeği ve tasarımları ile şirket açısından önemli ortağın bulunmamasının ve devamında mirasçıları ile davacının kişisel anlaşmazlığının şirketin devamını imkansız kıldığı görülmekledir. Daha fazla değerlendirme için mali tespitlerin yapılması gerekir.
Uzmanlık alanım çerçevesinde olayda haklı sebeplerin mevcut olduğu görülmektedir.
İhbar edilen vekilinin istemiş olduğu incelemeler (10 yıllık şirketin bütün iş ve işlemleri, envanteri, fuar dökümleri vs.) ise gerek TTK kapsamında şirket denetimi gerekse delillerin somutlaştırılması ilkesi çerçevesinde HMK hükümlerini ve bilirkişi incelemesi kapsamını aştığından bu konuda değerlendirme yapmak kanımca mümkün değildir. Davalı yan bu hususta davacının kusurlu olduğu iddiasını saymış olduğu ve fakat somutlaştırması gereken spesifik delillerin hangisi ile ne oranda ispat etmek istediğini açık bir şekilde ortaya koyabilmiş olmadığından dosyanın mevcut durumu İle davacı ortağın kusuru İspat edilebilmiş değildir.
Yukarıda ayrıntılı olarak arz ve izah edilen nedenlerle, davalı limited şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiye koşullarının gerçekleştiği” yönünde beyan ve mütalaada bulundukları görülmüştür.
Dava, limited şirketin TTK 636. Maddesi gereğince haklı sebeple fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir. Feri müdahiller; davanın reddini savunmuştur.
Yanlar arasındaki ihtilaf; davalı şirketin TTK 636. Maddesi kapsamında haklı nedenle fesih ve tasfiye şartlarının oluşup oluşmadığı, fesih ve tasfiye dışında başka bir çözüm şeklinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkindir.
Mahkememizce dinlenilen tanık beyanları ve mübrez rapordan da üzere; davalı şirketin halihazırda gayrifaal olduğu, şirketin çalışamaz hale geldiği ve kapanmış olduğu, çalışanı ve malvarlığı bulunmadığı, ortaklardan birisinin (kişisel emeği ile şirketin tasarımlarını yapan ortağın) hastalık sebebi ile uzun süre şirket işleri ile ilgilenemediği, vefatı sonrasında mirasçıları ile davacı ortak arasında anlaşmazlıklar olduğu, şirketin bu yapısı ile ticari faaliyetlerine devam edemeyeceği, şirketin uzun zamandır kötü durumda olduğu, şirketin herhangi bir malvarlığı bulunmadığı, kira telefon elektrik borçlarını ödeyemediği, yine dosyaya sunulu resmi yazılarda, şirketin 4.423,08 TL vergi borcu olduğu, SGK’ya 3.634,64 TL borcu olduğu anlaşılmış ve neticeten merhum ortağın modelist ve tasarımcılığına dayalı mücevher, kıymetli taş ve madenden ziynet eşyası imal edilmesi ve satışa arzına dayalı şirket amacı açısından merhum ortak …’in sağlığında ortaklar arasında başlayan anlaşmazlık ve güvenin ortadan kalkmasına dayalı ihtilafın mirasçılarla da devam etmesi nedeniyle “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olması” şeklinde kollektif şirket ortaklığı için kanunda betimlenen ve limited şirketler yönünden kanunda tahdidi olarak sayılmayan haklı sebep kapsamında somut olayda da kıstas olarak alınabilecek olan haklı nedenine ve “ortaklığın kar elde edemez hale gelmesi, ortaklığın asıl gayesinin kar elde etmek olduğundan hareketle pay sahipleri bakımından ortaklıktan umulan faydanın ortadan kalkmış olması” nedenine dayalı olarak fesih ve tasfiye şartlarının gerçekleştiği ve bunun yanı sıra ortaklığın içerisinde bulunduğu durumun, sermayenin azaltılması, işletme konusunun değiştirilmesi gibi duruma uygun çözüm yolları ile giderilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla davanın kabulü cihetine gidilmiştir.
Her ne kadar müdahil vekili; şirketin mal varlığını davacı yanın kusurlu hareketleri ve şirkete ihaneti nedeniyle kaybettiğini savunmuş ve bu hususların araştırılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; dava fesih ve tasfiyeye ilişkin olup anılı hususların sorumluluk davasının konusunu oluşturduğu, huzurdaki davada dinlenemeyeceği, ayrıca tasfiye aşamasında şirket mal varlığının araştırılması işlemlerinin yapılacağı ve bu hususunda huzurdaki davada çıkma payı söz konusu olmadığından şirketin mal varlığının tespiti iddialarının dinlenemeyeceğinden bu yöndeki savunmaya itibar edilmemiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kabulü ile, davaya konu istanbul ticaret sicil memurluğunda sicile kayıtlı … sicil nolu … Ticaret Limited Şirketinin fesih ve tasfiyesine, mali müşavir … nun aylık 1.750 TL ücret ile tasfiye memuru olarak atanmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE,
Davaya konu … nda sicile kayıtlı … sicil nolu … Ticaret Limited Şirketinin fesih ve tasfiyesine,
Mali müşavir …’nun aylık 1.750 TL ücret ile tasfiye memuru olarak atanmasına,
2-Alınması gereken harç peşin alındığından harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00 TL ücret-i vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 2.595,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile müdahiller vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/05/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …