Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/351 E. 2020/6 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/351 Esas
KARAR NO : 2020/6
DAVA : Maddi/ManeviTazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/06/2016
KARAR TARİHİ : 15/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait … plakalı nakliye aracıyla davacı asilin, davalı … kargo A.Ş.’nin sevkıyatın yapacağı mallan Ankara-Afyon-Antalya güzergahı ile tam ters güzergahta taşıma işiııi üstlendiğini, bu işin muhasebeleştirilmesi; davacı müvekkilin … Nakliyat’a, … Naklivat’ın da davalıya fatura kesmesi biçiminde gerçekleştiğini, müvekkilin 24/07/2014 gecesi 22:00-23:00 sularında Ankara’dan yüklenen malları 02:00-03:00 sularında Afyon’da indirmiş; 04:00-05:00 sularında Afyon’dan yüklenen malları 25.07.2014 saat 11:00 sularında Antalya’da indirirken, kapağıtı açılması ile birlikte mallar üzerine devredildiğini, müvekkilin malların araçla taşıması haricindc bir yükümlülüğü bulunmamakta; mâlların yüklenmesi işi davalı kargo şirketi çalışanları tarafından yapmakta olduğunu, malların yanlış yüklenmesi sebebiyle davalı şirket çalışanları ve şirket müteselsilen sorumlu, davalı, olay sebebiyle sorumlu, (TBK 49) davada, kusur dereceleri ve sorumluluk sebepleri (adam çalıştıranın sorumluluğu, asıl işverçn-alt işveren, sigorta şirketi vb.) ne olursa olsun, varsa mevcut ve muhtemel tüm zincirleme sorumlular yönünden müteselsil mesuliyete dayandıklarını, davacı müvekkile izafe edilecek kusur bulunmadığı, müvekkilin kısmi felç kalarak % 41 oranında maluliyete uğradığı, müvekkilin kaza tarihindeki yaşı (51) ve ömrünün geri kalanı yaklaşık 20-25 yıl bu şekilde yaşamaya mahkum olduğu, üzerine yük düşmesi biçiminde gerçekleşen kazanın nc kadar ağır bir olay olduğu ve yaşanılan acı ile sonrası uzun tedavi sürecinin zorluğu, olayın yeni tarihli (25.04.2014) olması sebebiyle aşırı fazla zenginleşme gibi bir durumun olmadığını, davalının ödeyeceği tazminatın kendisini ekonomik anlamda herhangi bir sıkıntıya sokmayacağını, gelişmekte olan ve gün geçtikçe daha güçlü bir ekonomiye sahip olan ülkemizde satın alma gücü göz önünde bulundurularak tazminat miktarlarının daha yüksek takdir edilmesi gerektiği hususları dikkate alınarak şimdilik 1.000TL maddi, 50.000TL manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafa dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ancak davaya cevap verilmediği anlaşılmıştır
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; taşıma faaliyeti sırasında gerçekleşen kaza nedeniyle iş göremezliğe dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği, taraflar arasında taşımaya yönelik akdi ilişki tesis edilmiş olup taşıma sözleşmesinin ifası sırasında meydana gelen zarardan dolayı iş bu davanın açıldığı görülmekle TTK’nın 850 ve 4. maddeleri kapsamında mutlak ticari dava niteliği haiz dosya kapsamında mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından taşıma işine ilişkin fatura suretlerinin ibraz edildiği görülmüştür.
Davacıya ait tedavi evrakları celp edilmiş ve maluliyet raporu temin edilmiştir.
SGK’ya yazı yazılarak gelir durumu ile davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılmıştır.
Davacının manevi tazminat talebi kapsamında ekonomik sosyal durum araştırması için yetkili emniyet birimi marifeti ile araştırma yapılmıştır.
Davacı tanığının beyanları talimat mahkemesi marifeti ile alınmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler … ve … marifetiyle hazırlanan 18/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ”…Kusur değerlendirmesinde davalının %75 oranında kusurlu olduğu belirlenmiş olmakla işbu raporda davalının %75 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre zarar hesabı yapılarak takdire sunulacağını, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporda davacının iyileşme(iş göremezlik) süresinin 6 ay olduğu belirlendiğini, davacının 6 aylık geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararı %100 malul gibi hesaplanacağını, davacının sürekli iş göremezlik dönemindeki maddi zaran ise geçici iş göremezlik sûresinin bittiği tarihten itibaren maluliyetle orantılı hesaplanacağını, Adli Tıp Kurumu tarafından davacının maluliyet oram %16 olarak belirlenmiş olup, anılan oran üzerinden davacının sürekli iş göremezlik dönemindeki zaran belirleneceğini, 10.11.1963 doğumlu kazalı …, olay tarihinde, (50)yıl, {8)ay, (15)gunlük olup, 51 yaşında kabul edilerek P.MF. 1931 işaretli yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrü {21}yıl ve muhtemelen (72)yaşına kadar yaşayacaktır, Yargıtay’ın bu konuda yerleşmiş içtihatlarında aktif çalışma yaşı sonu 60 olarak kabul edilmekte olup buna göre kazalının aktif çalışma hayatının (6Q)yaşına kadar süreceği kabul olunarak, olay tarihinden (60) yaşına kadar bakiye aktif hayat süresi (60-51= 9 yıl ve pasif devresi 12 yıldır, dosyada mevcut belgelere davacının Bağ-Kur emeklisi olduğu ve aynı zamanda kendisine ait araç ile taşıma işi yaptığı anlaşıldığını, bu konudaki Yargıtay kararlarına göre kişinin kendi işini yaparken bedensel katkısının parasal değerinin(aynı işi ücretli olarak bir başkasına yaptırması halinde bu kişiye ödenecek ücret) hesaba esas alınması gerekmektiğini, dava dosyasında bu yönde bir belge bulunmamakta olduğunu, davacı 2011 yılında emekli olmuş olup, SGK hizmet dökümünde bu tarihten önceki kazançları asgari ücret olarak gözüktüğünü, yine bu konudaki Yargıtay kararlarında kazalının emekli olduğu tarihten sonraki kazançlarının asgari ücrete göre belirlenmesi gerektiği belirtildiğini, mahkemeye ait olmak üzere; hesaplamalar yasal asgari ücretlere göre yapılacağını, davacının emekli olması ve hesaba esas alınan asgari ücretin sigortalı bir çalışmamaya dayanmaması nedeniyle asgari geçim indirimleri dikkate alınmayacağını, davacının işlemiş ve bilinen devredeki net kazançları belirlenmiş olup, herhnagi bir artış ve iskontoya tabi tutulmaksızın aynen esas alınacağını, işleyecek ve bilinmeyen bakiye devre sonuna kadar geçecek süre içinde Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlar nazara alınarak her yıl için ayrı ayrı %10 artoş ve %10 iskontoloma esasına göre hesaplama yapılacağını, bu duruma göre, kazalının işleyecek devre başındaki net bir yıllık gelirinin ise 21.984,24-TL olduğunu, anılan tutar işleyecek aktif devra maddi zarar hesabına esas alınacağını, davacı aktif devre sonunda pasif dönemde de emsallerine göre daha fazla efor sarf ederek hayatını idame ettireceğinden Yargıtay’ın bu konudaki kararları dikkate alınarak pasif dönem zarar hesabına da asgari geçim indirimi dikkate alınmaksızın belirlenen net asgari ücretin yıllık tutarı olan 21.948,24-TL’nin esas alınacağını, kazalının geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararı 6 aylık geçici iş göremezlik dönemindeki maddi zararının 3.678,32-TL olduğunu, kazalının sürekli iş göremezlik maddi zararı 54 aylık işlemiş ikontosuz aktif devre zararının 8.302,59-TL 16 yıllık işleyecek iskontolu aktif ve pasif devre maddi zararının 42.140,62-TL, toplamda 50.443,21-TL olduğunu, davalı gönderici … Kargo’nun %75 oranında kusurlu olduğunu, davacı taşıyıcı …’in %25 oranında kusurlu olduğunu, davalının %75 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre davacı …’in, geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 3.678,32-TL olduğunu, sürekli iş göremezlik dönemine ait %16 maluliyeti ile ilgili maddi zararının 50.443,21-TL olduğunu, herhangi bir ve ihbara gerek kalmaksızın temerrüt 25/07/2014 olay tarihinde gerçeklemiş olup, manevi tazminata ilişkin takdirin mahkemede olduğunu…” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Davacı vekilinin bilirkişi raporundaki miktarları esas olarak (maddi tazminat istemi yönünden) ıslah dilekçesi ibraz ettiği, ıslah dilekçenin tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporundaki tespitler ile ıslah dilekçesine yönelik herhangi bir itirazın ileri sürülmediği görülmüştür.
Huzurdaki davada; dosyada mübrez faturalar ile anılı belgeleri doğrular mahiyetteki tanık beyanı kapsamında tespit edildiği üzere davacının alt taşıyıcı, davalının ise gönderen olup taşıma faaliyeti sırasında hatalı yükleme iddiası ile gerçekleşen kaza nedeniyle iş göremezliğe dayalı maddi ve manevi tazminat isteminin ileri sürüldüğü görülmüştür. Bu kapsamda 25/07/2014 günü meydana gelen kaza neticesinde ( taşıma faaliyeti sırasında taşınan malın boşaltılması sırasında davacının üzerine devrilmesi suretiyle ) davacının kaza tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri ışığında iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 6 ay olduğu, maluliyet oranının ise %16 olarak tespit edildiği görülmüştür. Dolayısıyla davacı alt taşıyıcının, boşaltma sırasında yükün üzerine devrilmesi sureti ile meydana gelen kaza nedeni ile iş göremezliğe düçar olduğu anlaşılmış olup bu aşamadan sonra kusur durumunun irdelenmesine geçilmiştir. Bu noktada tatbiki gereken 6102 sayılı TTK’nın “Yükleme Ve Boşaltma” başlığını taşıyan 863/1 maddesi gereğince, “Sözleşmeden, durumun gereğinden veya ticari teamülden aksi anlaşılmadıkça; gönderen, eşyayı, taşıma güvenliğine uygun biçimde araca koyarak, istifleyerek, bağlayarak, sabitleyerek yüklemek ve aynı şekilde boşaltmak zorundadır. Taşıyıcı, ayrıca yüklemenin işletme güvenliğine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmü geçerli olup ayrıntılı, gerekçeli ve dosya kapsamına uygun tanzim edilmekle mahkememizce itibar edilir bulunan bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere
somut olayda; taşımaya konu eşyayı kamyon kasasına tehlike arz etmeyecek şekilde yüklemeyen davalı göndericinin asli kusurlu (%75), yüklemenin işletme güvenliğine uygun olunmasını sağlamakla yükümlü olan davacı alt taşıyıcının bu görevini dikkat ve özenle yapmamak sureti ile kazanın meydana gelmesinde tali kusurlu (%25) olduğu sonucuna varılmıştır. Anılı kusur oranları gözetilerek kaza tarihinde yürürlükte olan ilkeler gereğince davacı yanın talep konusu olan geçici iş göremezliğe dayalı maddi zararının 3.678,32-TL , sürekli iş göremezliğe dayalı maddi zararının ise 50.443,21-TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır. Anılı kanuni düzenleme gereğince davalı gönderenin kusuru oranında, davacının iş göremezliğe dayalı işbu maddi zararını tazminle yükümlü olduğu sonucuna varılmıştır.
Bir sonraki aşamada davacı yanın manevi tazminat istemi yönünden değerlendirme yapılmış olup tazminat talebinin 6098 sayılı TBK’nın 66. maddesine dayalı olduğu görülmüştür. Bu maddeye bakıldığında; ”Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiş olup buna göre; adam çalıştıran ile zarar veren kimse arasında bir çalıştırma ilişkisi bulunması halinde TBK’nun 66.maddesi uyarınca sorumluluk söz konusu olacaktır. Bilindiği gibi adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu değil, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklemiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisinin kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır ve sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmiştir. Somut olaya bakıldığında kazanın, davalı ( gönderen ) şirketin çalışanlarının sorumlu olduğu yüklemenin hatalı yapılması nedeni ile (%75 kusurlu hareketleri ile) meydana geldiği anlaşıldığından yukarıda anılan kanun hükmü uyarınca davalı şirketin adam çalıştıran sıfatıyla sorumlu tutulması gerektiği anlaşılmıştır.
Bu noktadan sonra uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşımakta olup tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Bu kapsamda takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakim manevi tazminat yönünde takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerekmektedir. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır.
Anılı kanuni düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; taşıma faaliyeti sırasında meydana gelen kaza neticesinde tedavi görmek zorunda kalıp iş göremezliğe uğrayan davacının manevi zarara uğradığı ve davalı gönderenin yasal düzenlemeler gereğince davacının manevi zararını gidermekle yükümlü olduğu sonucuna varılmıştır. Manevi tazminat miktarının belirlenmesi noktasında anılı düzenleme ve içtihatlar kapsamında değerlendirme yapılmış, olayın ağırlığı ve verdiği üzüntünün bir nebze olsun telafisi bakımından meydana gelen olayın oluş şekli, maluliyet oranı, iş göremezlik süresi, davalının %75 oranındaki kusur oranı, tarafların mali ve sosyal durumları dikkate alınarak manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 10.000-TL manevi tazminat taktir edilmiştir.
Son olarak temerrüt tarihi ve faiz istemi yönünden inceleme yapılmış olup davalı gönderici şirket yönünden temerrütün, haksız fiil tarihi olan 25/07/2014 tarihi itibari ile başladığı ve davacının yasal faiz isteminde bulunduğu anlaşılmakla; davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
A-Davacı yararına işgöremezlikten kaynaklı 54.121,53-TL maddi tazminatın olay tarihi olan 25/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
B-Davacı yararına takdiren 10.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 25/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin REDDİNE,
2-Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 4380,14 TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 355,64 TL harcın mahsubu ile bakiye 4024,5 TL harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan 1839,4 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 1132,76 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan 174,20-TL peşin harç ve 29,20-TL başvurma harcı ve 181,44-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 384,84-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Maddi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 7.835,80-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Manevi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/01/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır