Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/324 E. 2019/479 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/324
KARAR NO : 2019/479
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 30/03/2017
KARAR TARİHİ : 30/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2000 yılından bu yana faaliyet gösteren üç ortaklı bir şirket , müvekkilinin de kuruluşundan bu yana şirketin yetkilisi ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkilinin son zamanlarda davalı şirketin diğer ortakları tarafından şirket faaliyetlerinden haberdar edilmediğini, şirket hakkında ve yapılan işlemler ile ilgili bilgi alamadığını ve şirket dışına itilmeye çalışıldığını, 2016 yılının Ekim ayından beri müvekkilinin şirkete girişinin ve şirket faaliyetlerine katılmasının hukuken engellendiğini, şirketle ilgili işlem yapma, karar alma temsil ve ilzam yetkisi ve benzeri haklı bir sebep olmaksızın kısıtlandığını ve hatta kaldırıldığını, davalı şirketin 20/02/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında finansal tablolar, faaliyet raporları, denetleme raporu ve her ne kadar ortakların görüşüne sunulsa da genel kurul toplantısından onbeş gün önce şirket merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulmadığından müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlandığını, müvekkilinin de toplantı tutanağına olumsuz oy kullanarak şerh ettirdiğini, yine yönetim kurulu üyelerinin yasaya aykırı olarak kendileri hakkında ibra için oy kullandığını, ayrıca yönetim kurulunun ibrası için yapılan oylamada kanunda öngörülen karar nisabının oluşmadığını beyan ederek; davalı şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yılı birleştirilmiş olağan genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yılı birleştirilmiş olağan genel kurul toplantısında alınan kararların tamamının kanuna, ana sözleşmeye ve hukuka uygun olduğunu, davacının muhalefet şerhi yazdırmadığı ve fakat red oyu verdiği genel kurul kararlarının tamamının iptalini istemekte ise de iptal nedenlerinin soyut, gerekçesiz ve hiçbir dayanağı olmayan gerekçeler olduğunu, hukuki bir dayanağının bulunmadığını, davacının muhalefet şerhi koydu tek genel kurul kararının yönetim kurulu üyelerinin ibralarına yönelik karar olduğunu, koyulan muhalef şerhinin gerekçesinin ise şirket kayıtlarının incelenmesine izin verilmemesi, şirkete şahsi olarak borç verdiği paranın iade edilmemesi, şirkete girişinin engellenmesi ve sair gerekçeler olduğunu ancak dava dilekçesinde bu gerekçeleri bir kenara bırakarak TTK 418 ve 436 maddelerine dayanarak alınan kararın iptalini talep ettiğini, neticeten davacının muhalefet şerhini değiştiremeyeceğini, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına yönelik oylamada kanunda öngörülen toplantı nisabına uyulduğunu, davacı yanın yönetim sorumluluğu almamak için şirket ile ilişkisini kendisinin kestiğini, davacı yanın yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı sıfatıyla bilgi sahibi olduğu konular hakkında ayrıca inceleme hakkını kullandığını beyan ederek; haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gereken deliller de celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememiz celse ara kararı gereğince; davalı şirketin gerektiğinde ticari defter ve belgeleri ile genel kurul tutanakları, hazirun cetvelleri, karar ve pay defterleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda iptali talep edilen genel kurul kararlarının kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı ve iptal şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında mali bilirkişi M.Uğur Üstün marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 07/02/2019 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişi anılı raporlarında özetle;
“Davaya konu genel kurul toplantı tutanağı maddeleri: genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre: “a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahipleri iptal davası açabilir,” denmektedir. Genel kurulda oylanan maddeler bu çerçevede değerlendirilmiştir.
Divan heyetinin seçim oylaması: davacı yanın ret oyu kullandığı, ancak herhangi bir muhalefet şerhi ile buna ilişkin nedenlerin ifade edilmediği, madde içeriğinin oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür. Faaliyet raporunun oylanması: davacı yanın ret oyu kullandığı, ancak herhangi bir muhalefet şerhi ile buna ilişkin nedenlerin ifade edilmediği, madde içeriğinin oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür. (Faaliyet raporuna gerek dava dosyası içerisinde gerek ise İTO taralından gönderilen CD içeriğinde rastlanmamıştır.) Denetçi raporunun oylanması: davacı yanın ret oyu kullandığı, ancak herhangi bir muhalefet şerhi ile buna ilişkin nedenlerin ifade edilmediği, madde içeriğinin oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür. (Denetçi raporuna gerek dava dosyası içerisinde gerek ise İTO tarafından gönderilen CD içeriğinde rastlanmamıştır.) Finansal tabloların oylanması: Davacı yanın ret oyu kullandığı, ancak herhangi bir muhalefet şerhi ile buna ilişkin nedenlerin ifade edilmediği, madde içeriğinin oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür. (Mali tablolara gerek dava dosyası içerisinde gerek ise İTO tarafından gönderilen CD içeriğinde rastlanmamıştır.)
Yönetim kurulu üyelerinin ibrasının oylanması: davacı yanın ibraya muvafakat etmediği ve olumsuz yönde oy kullandığı, muhalefet şerhinde, şirkete şahsi olarak borç verdiği tutar ödenmediğinden, şirkete fiziken girişi engellendiğinden, şirket ortaklarından … tarafından darp edildiğinden ve halen derdest cezai soruşturma dosyası olduğundan, şirket yönetimine hukuken de dahil olması engellendiğinden ve son yönetim kurulu toplantısında diğer yönetim kurulu üyelerinin şirketin borca batık olduğunu ikrar etmesi ve kötü yönetimleri nedeni ile diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine itiraz ettikleri görülmüştür. İbrası oylanan yönetim kurulu üyelerinin, davacı yanın da aralarında bulunduğu ve genel kurula katılanların oluşturduğu hazirun listesinde de yer alan şirket ortaklan oldukları anlaşılmaktadır. Pay sahibi olan bu yönetim kurulu üyeleri, yönetim kurulunun ibrasında, TTK 436/2 uyarınca, oy hakkından yoksun bulunmaktadırlar. Oylamada yönetim kurulu üyesi olan iki ortağın diğer yönetim kurulu üyesinin ibrasında da oy kullandığı görülmektedir. Ancak mevcut durumda şirketin 3 ortağının da yönetim kurulu üyeliği sıfatını haiz olduğu dikkate alındığında başka bir uygulamanın mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Zira yasa maddesine göre hissedarlar aynı zamanda yönetim kurulu üyeleri olduğundan, diğer bir deyişle pay sahiplerinin tamamı oy hakkından yoksun olduğundan, yönetim kurulunun ibrası mümkün olmayacaktır. Buna göre söz konusu madde için iptal şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda takdir Sayın Mahkemeye aittir. Kaldı ki 2015 ve 2006 yıllarında davacı yanın da yönetim kurulu üyesi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ibranın gerçekleşmemesi halinde davacı yanın da ibra edilmeyen yönetim kurulu üyelerinden biri olacağı da muhakkaktır. İncelenen 2016 yılı mali tablolarında davacı yanın şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığı, aksine 991.264,98 TL borçlu olduğu görülmüştür. Davacı yanın 23.05.2017 tarihli replik dilekçesinde, davalı şirketin ticari faaliyetlerine devam edebilmesi için davalı şirkete 20.05.2016 tarihinde 500.000,00 TL banka kanalıyla 315.000,00TL elden olmak üzere nakit olarak toplam 815.000,00TL borç para verdiğini, buna ilişkin belgeleri de dilekçe ekinde sunduğunu beyan ettiği görülmektedir. Bununla birlikte bahse konu banka dekontu ile el yazılı belgeye dava dosyasında rastlanmamıştır. Dolayısıyla davacı yanın şirkete, şahsi mal varlığını satarak borç para verdiğini iddia etmesine rağmen şirket kayıtlarında borçlu görünmesi, davacı iddialarını karşılıksız bırakmaktadır. Ayrıca davacı yanın yine replik dilekçesinde, diğer iki ortağın işbirliği halinde hareket ederek şirketi kötü yönettiklerini, şirketin karlılığını azalttıklarını, şirket gelirlerini düşürdüklerini, şirket dışına para aktardıklarını, şirkette resmi kayıtlar dışında gayri resmi kayıtlar tutulduğunu, gayri resmi satışlar yapıldığını, kayıtların birçoğunun gerçeği yansıtmadığını tespit ettiğini beyan etmiş olmakla, dava dosyasında davacı yanın bu iddialarını destekleyecek herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Şirketin 2015 ve 2016 yıllarına ait karşılaştırmalı bilançolarında, 2015 yılında şirketin 581.751,97 TL kar beyan ettiği ve öz varlık tutarının 1.902.672,98 TL olduğu, 2016 yılında ise 772.207,07 TL zarar etmesine karşın öz varlık tutarının 2.740.965,91 TL ye yükseldiği, yükselişin diğer sermaye yedeklerindeki artıştan kaynaklandığı, 2016 yılındaki zararın ise 6736 sayılı yasa kapsamında yapılan düzeltmelere dayalı olağan dışı gider ve zararlar hesap kaleminden kaynaklandığını, şirketin borca batıl olmadığı müşahede edilmiştir. Mali tablolardaki değişim ile davacı yanın sair iddialarının bu aşamada somutlaştırılmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki tespit ve değerlendirmeler de ancak, hesapların geriye doğru izlenerek doğrulanması yolu ile gerçekleştirilecek denetim prosedürü ile mümkün olabilecektir, madde içeriğinin oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür. Yönetim kurulu üyelerinin seçimi: davacı yanın söz olarak kendisini yönetim kurulu üyeliğine aday gösterdiği, oylama sonucunda teklifin oy çokluğu ile reddedildiği, şirket ana sözleşmesinin 7. maddesine göre yönetimin 2 kişiden oluşması ve yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile diğer iki ortağın seçilmesi hususunun oylandığı, davacı yanın ret oyu kullandığı, ancak herhangi bir muhalefet şerhi ile buna ilişkin nedenlerin ifade edilmediği, madde içeriğinin oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür.
Davalı yan yönetim kurulunun, 2017/1 sayılı olarak aldığı kararda şirket Olağan Genel Kurul Toplantısının ilanlı olarak yapılmasına ve ayrıca toplantıya “Bakanlık komiseri” nin de davet edilmesine karar verdiğini ve Ticaret Bakanlığı’ na dilekçe ile başvurularak Bakanlıktan Genel kurul’ a katılmak üzere Bakanlık Komiseri görevlendirilmesinin talep edildiğini ifade etmiş olmakla, gerek dava dosyasında, gerek ise ÎTO tarafından gönderilen CD de anılan yönetim kurulu kararına rastlanılamamıştır. TTK 407/3 te yer verilen şekilde 28 Kasım 2012 tarih 28481 nolu resmi gazetede yayınlanan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yönetmeliğinde bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğunun hangi hallerde söz konusu olacağı belirlenmiştir. Bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğu;
Madde 32 – (1) Aşağıda sayılan genel kurul toplantılarında ve bunların ertelenmesi halinde yapılacak ikinci toplantılarda Bakanlık temsilcisinin bulunması zorunludur.
a)Kuruluş ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakımlık iznine tabi olan şirketlerin bütün genel kurul toplantılarında, diğer şirketlerde ise gündeminde, sermayenin arttırılması veya azaltılması, kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi ve kayıtlı sermaye sisteminden çıkılması, kayıtlı sermaye tavanının arttırılması veya faaliyet konusunun değiştirilmesine ilişkin esas sözleşme değişikliği ile birleşme, bölünme veya tür değişikliği komdarı bulunan genel kurui toplantılarında.
b)Genel kurula elektronik ortamda katılım sistemini uygulayan şirketlerin genel kurul toplantılarında.
c)Yurt dışında yapılacak bütün genel kurul toplantılarında.
ç) Yurt dışında yapılacak imtiyazlı pay sahipleri özel kurul toplantılarında.
(2)Birinci fıkrada sayılanların dışındaki genel kurul toplantılarında ve imtiyazlı pay sahipleri özel kurullarında Bakanlık temsilcisinin bulunması zorunlu değildir. Ancak genel kurulu toplantıya çağıranların talep etmeleri ve bu taleplerin görevlendirme makamınca uygun görülmesi halinde Bakanlık temsilcisi görevlendirilir.
(3)Bakanlık temsilcisi bulunması zorunlu olmayan toplantılar için, çağrı yapanlar dışındakilerin Bakanlık temsilcisi görevlendirilmesine ilişkin görevlendirme makamına doğrudan yapacakları başvurular dikkate alınmaz. Ancak sermayenin en az onda birini oluşturan pay sahipleri tarafından gerekçeleri de bildirilmek suretiyle Bakanlık temsilcisi görevlendirilmesine dair talep, görevlendirme makamının değerlendirilmesine sunulmak üzere şirkete yapılır. Toplantıya çağıranlar tarafından bu talebin görevlendirme makamına iletilmesi zorunludur.
(4)Birinci fıkrada belirtilen toplantılar ile ikinci ve üçüncü fıkralar uyarınca Bakanlık temsilcisi görevlendirilen toplantılarda. Bakanlık temsilcisinin yokluğunda alınan kararlar geçerli değildir.
(5) Şirket genel kurullarında Bakanlık temsilcisi olarak görevlendirilenler, görevlendiren makam tarafından ilgili ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir.
TTK 407/3. Madde şirket genel kurullarında bakanlık temsilcisi bulunması ile ilgilidir Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları île Bu Toplantılarda Bulunacak Giimrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik 32. maddesi Bakanlık temsilcisi bulunması zorunlu genel kurullart sıralamıştır. Kuruluş ve esas sermaye değişikliği, sermaye artırılması, azaltılması, kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi ya da bu sistemden çıkılması gündemiyle toplanan genel kurullarda bakanlık temsilcisi bulunması zorunludur. Sayılanların dışındaki anonim şirket genel kurul toplantılarda bakanlık temsilcisi bulunması zorunlu değildir.
Yukarıdaki yönetmelik maddesinden de anlaşüacağı üzere, davalı şirketin yapmış olduğu genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğu yoktur.
Davalı yanın, 26.01.2017 tarihinde yapılan ve davacının da katıldığı yönetim kurulu toplantısında gündemin 1 nolu maddesi olarak davacının inceleme talebinin görüşüldüğü ve oybirliği ile kabul edildiği, yönetim karar defteri ve finansal tabloların bizzat kendisine sunulduğu ve tutanak altına alındığı ifade edilmişse de, bahsi geçen 09.02.2017 tarihli tutanağa dava dosyasında rastlamlamamıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davaya konu 20.02,2017 tarihli 2015-2016 yılı birleştirilmiş olağan genel kurul toplantı tutanağının;
1-2-3 ve 4. maddelerinin oylanmasında, davacı yanın ret oyu kullandığı, ancak herhangi bir muhalefet şerhi ile buna ilişkin nedenlerin ifade edilmediği, Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446/a da yer verildiği şekli ile toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahiplerinin iptal davası açabileceği hükmü göz önünde bulundurulduğunda anılan maddelerin iptal şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda takdirin sayın mahkemeye ait olduğu,
5. Maddesinin oylanmasında, davacı yanın ibraya muvafakat etmediği ve olumsuz yönde oy kullandığı, muhalefet şerhinde, şirkete şahsi olarak borç verdiği tutar ödenmediğinden, şirkete fiziken girişi engellendiğinden, şirket ortaklarından … tarafından darp edildiğinden ve halen derdest cezai soruşturma dosyası olduğundan şirket yönetimine hukuken de dahil olması engellendiğinden ve son yönetim kurulu toplantısında diğer yönetim kurulu üyelerinin şirketin borca batık olduğunu ikrar etmesi ve kötü yönetimleri nedeni ile diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine itiraz ettikleri, rapor içerisinde açıklanan nedenlerle, pay sahibi olan bu yönetim kurulu üyelerinin, yönetim kurulunun ibrasında, TTK 436/2 de yer verildiği şekli ile şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacağı hükmü göz önünde bulundurulduğunda, pay sahiplerinin tamamı oy hakkından yoksun olduğundan, yönetim kurulunun ibrasının mümkün olmayacağı,
6. maddesinin oylanmasında, davacı yanın söz olarak kendisini yönetim kurulu üyeliğine aday gösterdiği, oylama sonucunda teklifin oy çokluğu ile reddedildiği, şirket ana sözleşmesinin 7. maddesine göre yönetimin 2 kişiden oluşması ve yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile diğer iki ortağın seçilmesi hususunun oylandığı, davacı yanın ret oyu kullandığı, ancak herhangi bir muhalefet şerhi ile buna ilişkin nedenlerin ifade edilmediği, genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446/a da yer verildiği şekli ile toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahiplerinin iptal davası açabileceği hükmü göz önünde bulundurulduğunda, anılan maddelerin iptal şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda takdirin sayın mahkemeye ait olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Mahkememiz celse ara kararı gereğince; kök raporu hazırlayan bilirkişinin yanına hukukçu bilirkişi Dr. … dahil edilerek, itirazların karşılanması noktasında bilirkişiler marifetiyle inceleme icra edilerek 18/03/2019 tarihli ek rapor dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Görülmekte olan dava, davalı şirketin 20.02 2017 tarihli 2015-2016 Olağan Gene! Kurul Toplantısının iki, üç, dört, beş ve altı no’lu kararlarının iptal edilmesine ilişkindir.
Genel kurul kararlarının mevcudiyet ve geçerlilik şartları kanun koyucu tarafından şirketin, azınlığın, şirket alacaklılarının ve müstakbel pay sahiplerinin hak ve çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket ana sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken sakat olurlar Bu sakatlık ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilidik, askıda hükümsüzlük, butlan veya yokluk şeklinde ortaya çıkabilir.
Her ne kadar davacının talebi, kararların iptal edilmesine ilişkin olsa da, kararın batıl olmasını veya yokluğunu gerektirecek bir sebep varsa karann batıl ya da yok hükmünde olduğu da tespit edilebilir Şu halde, dava konusu 20.02.2017 tarihli 2015-2016 Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararların yok veya batıl olmasını ya da davacının iddiaları çerçevesinde kararının iptalini gerektiren bir sebebin olup olmadığının tetkik ve tespiti gerekmektedir. Ayrıca kök raporda ulaşılan kanaatler ile davacı vekilinin bu rapora yönelik itirazları bakımından da bir değerlendirmeye yer verilecektir,
İptali talep edilen 20.02.2017 tarihli 2015-2016 olağan genel kurul toplantısının iki, üç, dört, beş ve altı no’lu kararlar şu şekildedir:
İplali taiep edilen 2 nolu karar; “2015-2016 yılı Yönelim Kurulu faaliyet raporu ortakların gorüşüne sunuldu; okundu müzakere edildi. 2015-2016 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporu; hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet red oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan Çeki Karmona’nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 68.800 adet kabul oyu ile oy çokluğu ile kabul edildi.” şeklindedir
İptali talep edilen 3 no’lu karar; 2015-2016 yılı Denetçi Raporu ortakların görüşüne sunuldu; okundu müzakere edildi. 2015-2016 yılı Denetçi raporu; hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet red oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan Ceki Karmona’nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 68,800 adet kabul oyu ile oy çokluğu ile kabul edildi” şeklindedir
İptali talep edilen 4 no’lu karar; “2015-2016 yılı finansal tabloları ortakların görüşüne sunuldu; okundu müzakere edildi. 2015-2016 yılı finansal tabloları; hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet red oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan Ceki Karmona’nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 68.800 adet kabul oyu ile oyçokluğu ile kabul edildi” şeklindedir
İptali talep edilen 5 no’lu karar; “Yapılan oylama sonucunda, yönetim kurutu üyeleri; hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet red oyuna karşılık., hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan Ceki Karmana nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 68.800 adet kabul oyu ile oy yokluğu ite ibra edildi” şeklindedir. Bu karara olumsuz oy kullanan … temsilcisi, karara karşı tutanağa geçen, “.. fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile, hissedarlardan Mustafa … Tansağ ‘un şirkete şahsı olarak borç verdiği tutar ödenmediğinden şirkete fiziken girişi engellendiğinden, şirket ortaklarından … tarafından darp edildiğinden ve halen derdest vezni soruşturma dosyası olduğundan … Tatısuğ ‘un şirket yönetimine hukuken de dahil olması engellendiğinden ve son Yönetim Kurulu toplantısında diğer yönetim kurulu iiyelerinin şirketin borca batık olduğunu ikrar etmesi ve kotu yönetimleri nedeni ile diğer yönelim kurulu üyelerinin ibra edilmesine muvafakat etmiyoruz olumsuz oy kullanıyoruz” şeklinde beyanlarına yer verilmiştir
İptali talep edilen 6 no’lu karar; “… temsilcisi söz alarak; yönetim kurulu üyeliğine … u aday gösterdi. Yapılan oylama sonucunda; …’un yönetim kurulu üyeliği adaylığı, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 red oyu ve hissedarlardan Ceki Karmana’ nın 33.400 red oyu olmak üzeret toplam 68.800 red oyu ile, oy yolduğu ile reddedildi. Şirket ana sözleşme 7. maddesine göre yönetim kurulunun iki kişiden oluşması ve yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile görev yapmak üzere … ve Ceki Karmana nın seçilmesi hususu görüşüldü. Yapılan oylama sonucunda; Şirket Yönetim Kurulunun iki kişiden oluşması ve yönetim kurutu üyeliklerine 3 yıl süre ite görev yapmak üzere … adresinde ikamet eden TC. … kimlik numaralı … ve … adresinde ikamet eden … T.C. kimlik numaralı Ceki Karmona ‘mn seçilmesine, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 adet red oyuna karşılık, hissedarlardan … temsilcisinin 33.400 kabul oyu ve hissedarlardan Ceki Karmona ‘nın 33.400 kabul oyu olmak üzere, toplam 68.800 adet kabul oyu ile oy çokluğuyla karar verildi”
Davacı taraf, 20 02 2017 tarihli 2015-2016 olağan genel kurul toplantısına Bakanlık temsilcisi katılmadığından bahisle, toplantıda alınan kararların iptalini talep etmiştir.
Bakanlık temsilcisi, toplantı tutanağının kanuna uygun olarak tutulmasına nezaret eder ve tutanağı imzalar. Temsilcinin toplantı tutanağını imzalaması, tutanağın ve içerdiği kararların geçerlilik şartıdır (TTK m 422/1). Görevli olan temsilcinin hazır bulunmadığı veya terk etmiş olduğu genel kurul toplantısında alınan veya temsilci tarafından imzalanmamış olan tutanakta yer alan tüm kararlar geçersizdir Geçersizliğin türü yokluktur.
TTK’nun 333. maddesi gereğince belirlenen şirketlerin genel kurul toplantılarında Ticaret Bakanlığının temsilcisi de yer alır (TTK m. 407/3) TTK’nun 333 maddesi uyarınca çıkarılan Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 5. maddesinde kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği işlemleri Bakanlık iznine tabi olan şirketler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemede sayılan kuruluş ve esas sözleşme değişiklikleri izne bağlanan şirketlerin tüm genel kurul toplantılannda Bakanlık temsilcisi hazır bulunacaktır.
Bundan başka diğer şirketlerde, hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağı Bakanlık tarafından çıkarılan bir yönetmelikle belirlenir. Bakanlık temsilcisinin katılmasının zorunlu olup olmadığı Sermaye Şirketlerinin Genel Kurul Toplantıları ve Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Komiserleri Hakkında Yönetmeliğin 32. maddesine göre belirlenecektir. Maddenin 1. fıkrasında Bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu olduğu haller düzenlenmiştir. Maddenin 2. fıkrasında, 1. fıkrada sayılan haller dışında Bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu olmadığı; ancak genel kurulu toplantıya çağıranların talep etmesi ve bu taleplerin görevlendirme makamınca uygun görülmesi halinde Bakanlık temsilcisi görevlendirilebileceği düzenlenmiştir.
Dava konusu genel kurul kararları ve dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belgeler ışığında, yukarıda yer verilen hükümler dairesinde, dava konusu uyuşmazlık bakımından, davalı şirketin, Bakanlık temsilcisinin genel kurul toplantısında mutlaka bulunması gereken bir şirket olmadığı kanaatindeyiz. Davacı vekili, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, şirketin olağan genel kurul toplantısının şirketin internet sitesi olan www. … .com’a ilan edilmemiş olduğundan çağrının usulsüz olduğunu iddia etmiştir.
Genel kurul toplantısının hukuken geçerli olabilmesi için bütün pay sahiplerinin TTK’da, diğer özel kanunlarda ve ana sözleşmede belirtildiği şekilde toplantıya çağrılmaları şarttır Bunun tek istisnası, TTK’nun 416 maddesinde öngörüldüğü üzere, bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunmaları ve içlerinden hiçbirinin toplantı yapılmasına ve karar alınmasına herhangi bir şekilde itiraz etmemesidir.
Dava konusu olağan genel kurul toplantısının yapıldığı tarihte şirket pay sahipleri ve oranları; …- 33.400 adet, …- 33.400; Ceki Karmona-33.400 şeklinde olup bu üç pay sahibinin aynı zamanda şirketin yönetim kurulu üyeleridir. Bu husus dosya kapsamından anlaşılabilmektedir. Davalı şirketin 20.02.2017 tarihli 2015-2016 Olağan Genel Kurul Toplantısında tüm pay sahiplerinin toplantıda başından sonuna kadar hazır bulunduğu anlaşılmaktadır. Aksine ilişkin bir beyana da dosya kapsamında rastlanılmamıştır.
Bu halde, usulüne uygun şekilde çağrı yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın dahi, TTK m 416 uyarınca genel kurulun toplandığı kanaatindeyiz. Bir an için çağrının usulsüz yapıldığı kabul edilse dahi, davacının tcmsilcisi aracılığıyla genel kurulda temsil edildiği anlaşılmakta olup, bu nedenle de kararın iptalini gerektiren bir durum olmadığı kanaatindeyiz. Kaldı ki, TTK m 1524 uyarınca bağımsız denetime tabi şirketler bakımından internet sitesi kurma ve bu sitede gerekli ilanları yapma zorunluluğu getirilmiş olup, davalı şirket bu kapsamda olmadığından, salt internet sitesinde ilan yapılmamasının hukuka aykırılık teşkil etmediği kanaatine ulaşmış bulunmaktayız. Takdiri tamamen Sayın Başkanlığınıza aittir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi; davacı 20 02.2017 tarihli 2015-2016 Olağan Genel Kurul Toplantısının iki, üç, dört, beş ve altı no’lu kararlarının iptalini talep etmiştir Bunlardan öncelikle ibraya ilişkin 5 no’lu kararı incelemek gerekirse, şu sonuçlara varılabileceği düşüncesindeyiz:
Yönetim Kurulu Üyelerinin ibrasına ilişkin 5 no’lu karar, davacı (pay sahibi-yk üyesi) …’un olumsuz oyuna rağmen, … (pay sahibi-yk üyesi) ve Ceki Karmona’nın (pay sabıbi-yk üyesi) olumlu oylarıyla alınmıştır. Davacı tarafından 5 no’lu bu karara muhalefet şerhi de düşülmüştür
Kanun koyucu, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy hakkını kullanamayacağını hükme bağlamıştır (TTK m. 436/2). Davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri aynı mamanda pay sahipleridir. Bir başka ifadeyle, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olmayan bir pay sahibi bulunmamaktadır. Böyle durumlarda, öğretide bir görüşe göre ibra kararı alınamayacaktır Diğer bir görüşe göre ise, iplal edilebilir nitelikte bir karar ortaya çıkmış sayılacaktır.
TTK’nın 436. maddesinin 2 fikrası emredici bir hükümdür Buna göre, davalı şirket yönetim kunılu üyelerinin ibrası için oy kullanabilmesi mümkün değildir Bu düzenlemeye göre, yönetim kurulu üyesi sadece kendi ibrası için değil, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrası hakkında da oy hakkını kullanamayacaktır. Yargıtay’a göre böyle bir durumda., bu oylar dikkate alınmaksızın karar nisabının sağlanıp sağlanmadığına bakılacaktır.
Dava konusu uyuşmazlıkta her üç pay sahibi de yönetim kurulu üyesidir. Yargıtay istikrar bulmuş uygulamasında karar yeter sayısının sağlanamadığından bahisle kararın yoklukla malul olduğuna hükmedilmektedir. Ancak Yargıtay’ın iptal edilebilirlik yaptırımının uygulanıp uygulanmayacağını tartışan kararları da mevcuttur.
Şu halde, Yargıtay’ın müstakar içtihadı nazara alındığında: 20.02.2017 tarihli 2015-2016 olağan genel kurul toplantısının yönetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkin 5 no’lu kararı bakımından karar yeler sayısı sağlanamadığından, bu kararın yoklukla malul olacağı sonucuna ulaşmış bulunmaktayız.
20.02.2017 tarihli 2015-2016 olağan genel kurul toplantısının iki, dört ve allı no’lu kararlanna ilişkin ise şöyle bir değerlendirme yapılabilecektir.
Genel kurul toplantısına asaleten veya vekâleten yahut kanuni temsilcisi aracılığı ile katılmış olan pay sahipleri ile intifa hakkı sahipleri, (446 ncı maddenin (b) bendinde sayılan haller hariç) ancak “karara olumsuz oy vermeleri ve karara muhalefetlerini tutanağa geçirtmeleri” koşuluyla iptal davası açabilirler (TTK m 446/a) Öğretide baskın olan görüşe göre, bu koşul hem genel kurulda karara olumsuz oy verilmiş olmasını ve hem de karara muhalefetin toplantı tutanağına ayrıca geçirilmesinin gerektiği şeklinde anlaşılmıştır. Buna karşılık pay sahibinin karara red oyu vermesi ve bunun tutanağa geçirilmesi ile “karara olumsuz oy verip bu muhalefetini tutanağa geçirtmek” koşulu yerine getirilmiş olduğunu ve bunu “karara muhalifim” şeklinde bir kere daha tutanağa geçirtmenin bir anlamı olmadığını ileri süren yazarlar da bulunmaktadır. Yargıtay kararlarının ise baskın görüş doğrultusunda olduğunu ifade etmek gerekmektedir.
Huzurdaki davada, genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinden, davacının genel kurula katılan ve oy kullanan temsilcisinin iki, dört ve altı no’lu kararlara olumsuz oy verdiği ve fakat muhalefetini tutanağa geçirtmediği anlaşılmaktadır. İptal davasının ikame edilebilmesi için muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmesini şart koşan Yargıtay’ın müstakar içtihadı karşısında, olumsuz oy verilen ancak muhalefet şerhi tutanağa geçirilmeyen 20.02.2017 tarihli 2015-2016 Olağan Genel Kurul Toplantısının iki, dört ve altı no’lu kararlarının iptal edilebilir olup olmadığına ilişkin inceleme yapılıp yapılmayacağı Sayın Mahkeme’nin nihai takdirindedir Eğer Yargıtay uygulaması esas alınır ise, davacının iki, dört ve altı no’lu kararların iptali talebinde bulunma hakkının olmadığı sonucuna varılacaktır.
Denetçi raporunun onaylanmasına ilişkin 3 no’lu karar bakımından, denetçi raporunun geçerliliğinin genel kurul onayına tabi olmamasından hareketle, usulüne uygun bir muhalefet şerhi var olsa bile, iptalinin talep edilemeyeceği düşüncesindeyiz
Davacı TTK m. 437’de düzenlenen bilgi alma ve inceleme hakkını kullanamadığını ileri sürmüştür Bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılamamasına ilişkin olarak TTK’nun 437. maddesinin 5 fıkrasında Asliye Ticaret Mahkemesine başvuru usulü öngörülmüştür. Öte yandan, davacı pay sahibi aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğundan TTK’mn 392. maddesi kapsamında da bilgi alma ve inceleme hakkını kullanabilir. Ancak ilgili maddede yönetim kurulu üyelerinin bilgi alma ve inceleme hakkının ihlali bakımından 4 fıkrada bir düzenleme sevk edilmiştir Bu düzenlemeye göre, başkan bir üyenin, üçüncü fıkrada öngörülen bilgi alma, soru sorma ve inceleme yapma istemini reddederse, konu iki gün içinde yönetim kuruluna getirilir Kurulun toplanmaması veya bu istemi reddetmesi hâlinde üye, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret mahkemesine başvurabilir. Mahkeme istemi dosya üzerinden inceleyip karara bağlayabilir, mahkemenin kararı kesindir. Davacının bilgi alma ve inceleme hakkının ihlali durumunda Kanun’un anılan bu düzenlemelerine (TTK m. 437/5, 392/4) başvurabileceği kanaatindeyiz Takdiri tamamen Sayın Başkanlığınıza aittir.
Bundan başka, davacının dilekçesinde, müvekkil yapmış olduğu incelemede şüphe ve tespitlerinin haklı olduğunu görmüş, müvekkil dışındaki ortakların kendi çıkarları ve ticari menfaatleri için karar aldıkları ve bu doğrultuda hareket ettiklerini, diğer ortakların işbirliği içinde hareket ederek şirketi kötü yönettiklerini, şirketin karlılığını azalttıklarını, şirket gelirlerini düşürdüklerini, şirket dışına para aktardıklarını, şirkette resmi kayıtlar dışında gayri resmi kayıtlar tutulduğunu, gayri resmi satışlar yapıldığını, kayıtların bir çoğunun gerçeği yansıtmadığını tespit edildiği ifadelerine yer vererek, davacının bazı şirket defter ve belgelerini inceleme imkanı bulduğu belirtilmiştir.
Mali Değerlendirmeler:
Davacı yan kök rapora karşı beyan dilekçesinde, mali tabloların detaylı ve geriye yönelik olarak incelememiş olduğunu, davacının şirket kayıtlarında borçlu gözüktüğünün öne sürülmesinin hatalı olduğunu, dosyanın detaylı bir şekilde incelenerek gerekli denetimin yapılması gerektiğini, kötü yönetim hakkında herhangi bir incelemede bulunulmadığını, hesapların geriye yönelik olarak incelenmesi gerektiğini beyan ettiği görülmüştür,
Kök raporda, davacı yanın davalı şirkete 815.000,00TL borç para verdiğini beyan ettiği anlaşıldığından, şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığı, aksine 991,264,98 TL borçlu olduğu hususu belirtilmiştir. Burada bir hata söz konusu değildir. Kötü yönetim hakkındaki iddialara ilişkin olarak yine kök raporda, dava dosyasında davacı yanın bu iddialarını destekleyecek herhangi bir belgeye rastlanmadığı ifade edilmiş olmakla, bu aşamada da iddiaları destekleyecek belgeler sunulmadığı görülmektedir. Bununla birlikte kök raporda mali tabloların karşılaştırılması yapılmış olup genel anlamda şirketin mali yapısındaki değişikliklerin sebep sonuç ilişkisi irdelenmiştir. Davacı yanın iddialarını bu aşamada da somutlaştırmadığı anlaşıldığından, bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerin ancak, hesapların geriye doğru izlenerek doğrulanması yolu ile gerçekleştirilecek denetim prosedürü ile mümkün olabileceği değerlendirilmiş olmakla, denetim sürecinin işletilmesi bilirkişilik görevimiz ile orantılı olmayıp, görev çerçevesine de girmemektedir. Zira denetim süreci ve kapsamı, bilirkişilik sınırları çerçevesinde karşılanabilecek nitelikte de değildir.
Sonuç olarak: Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle 20.02.2017 tarihli 2015-2016 Olağan Genel Kurul Toplanüsının iki, üç, dört beş ve altı no’lu kararlan bakımından nihai takdir Sayın Mahkemenize ait olmak üzere,
Bakanlık temsilcisinin katılması gerekli olan bir genel kurulun söz konusu olmadığı, usulüne uygun bir çağrı yapılıp yapılmamasından bağımsız olarak, genel kurul toplantısına tüm pay sahiplerinin katıldığı, TTK m 416’daki çağrısız genel kurulun şartlarının sağlandığı, Yargıtay’ın müstakar içtihadının ”muhafalefet şerhinin tutanağa geçirilmesi” gerektiği yönünde olduğu; davacının ise 2, 4 ve 6 no’lu kararlara karşı olumsuz oy verdiği ancak muhalefetin tutanağa geçirtmediği, davacının olumsuz oy verdiği 3 no’lu kararın denetçi raporunun onaylanmasına ilişkin olduğu, denetçi raporlarının genel kurulda onaylanmasına gerek bulunmadığı, davacının 5 no’lu karara olumsuz oy vererek, muhalefetini tutanağa geçirttiği; ancak pay sahiplerinin aynı zamanda yönetim kurulu üyeleri olmalan ve genel kurulda kendileri vc diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrası için oy kullandıkları, Yargıtay’ın müstakar içtihadına göre bunlar dışında oy kullanabilecek olanların karar yeter sayısını sağlamamaları halinde karann yoklukla malul olacağı, bu itibarla söz konusu 5 nolu kararın yokluk ile malul olduğu, mali yönünden kök raporda yer verilen tespit ve değerlendirmelerin bu aşamada da aynen muhafaza edildiği” yönünde beyan ve mütalaada bulunmuşlardır.
Dava; davalı … Mücevharat Anonim Şirketinin 20/02/2017 tarihinde yapılan 2015 ve 2016 yılları birleştirilmiş olağan genel kurul toplantısında alınan 2,3,4,5 ve 6 nolu kararlarının kanuna, ana sözleşmeye iyiniyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptali istemine ilişkindir. Davalı yan davanın reddini savunmuştur.
Davacı yan, toplantıda Hükumet Komiseri’nin toplantıda bulunmadığından bahisle genel kurulun geçerli olmadığını ileri sürmüş ise de; davacı şirketin Hükumet Komiseri’nin genel kurul toplantısında bulunması zorunlu olan denetime tabi şirketlerden olmadığı ve bu yönde idareye yapılmış bir başvuru bulunmadığı, Hükumet Komiseri’nin toplantıya iştirak etmemesinin genel kurul toplantısının geçerlilik şartı olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki iddia yerinde görülmemiştir.
Davacı yan; toplantınını şirketin İnternet sitesinde ilan edilmemiş olması nedeniyle usulüne uygun çağrı olmaksızın toplantının yapıldığını ve geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de; davacı şirketin internet sitesi bulunması zorunlu şirketlerden olmadığı, dolayısıyla bu yönde bir eksiklik bulunmadığı, ayrıca tüm ortakların toplantıya sonuna kadar terk etmeksizin iştirak ettikleri görülmekle bu yöndeki iddia da yerinde görülmemiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; dava konusu edilen davalı şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yıllarına ait genel kurul toplantısında alınan gündemin 2,4 ve 6. maddelerine yönelik iptal istemi yönünden davacı yanın maddelerin görüşülmesi sırasında olumsuz oy kullandığı ancak muhalefetini tutanağa geçirtmediği, muhalefet şerhinin maddelerin görüşülmesi sırasında veya toplantı sonunda tutanağın sonuna geçirtilmesinin gerektiği, tutanağın sonunda da bu yönde işlem tesis edilmediği, salt maddenin görüşülmesi sırasında olumsuz oy kullanılmasının dava şartı için yeterli olmadığı sübuta ermekle; bu maddelere ilişkin davanın TTK’nun 446 maddesi gereğince muhalefet şerhine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu genel kurul gündeminin 3.maddesinde görüşülen denetçi raporunun onaylanmasına ilişkin maddenin iptali talebi açısından denetçi raporunun onay zorunluluğu bulunmadığından anılı talep konusuz olmakla karar tesisine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu genel kurulun gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin talep açısından; davanın kabulü ile gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararının TTK 436. maddesi gereği yönetim kurulu üyeleri; kendi ibraları dahil diğer yönetim kurulu üyelerinin de ibralarında oy kullanamayacağından (T.C.Yargıtay11. Hukuk Dairesi Esas No:2001/6860Karar No:2001/9182K. Tarihi:20.11.2001) ve somut olayda da; dava konusu şirkette tamamı yönetim kurulu üyesi üç hissedar bulunduğundan ve dolayısıyla hiçbiri oy kullanamayacağından ibra kararı alınamaz. Dolayısıyla somut olayda ibra kararının alınması mümkün olmadığı gibi zorunlu da değildir. İzah edilen nedenlerle 5. maddeye ilişkin davanın kabulü ile yoklukla malul olduğunun tespitine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Dava konusu edilen davalı şirketin 20/02/2017 tarihli 2015-2016 yıllarına ait genel kurul toplantısında alınan gündemin 2,4 ve 6. Maddelerine yönelik iptal isteminin TTK’nun 446 maddesi gereğince muhalefet şerhine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Dava konusu genel kurulun gündemin 3.maddesinde görüşülen denetçi raporunun onaylanmasına ilişkin maddenin iptali talebi açısından denetçi raporunun onay zorunluluğu bulunmadığından anılı talep konusuz olmakla karar tesisine yer olmadığına,
3-Dava konusu genel kurulun gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin talep açısından davanın kabulü ile gündemin 5.maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararının yoklukla malul olduğunun tespitine,
4-Alınması gerekli harç peşin alınmakla harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00 TL ücret-i vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00 TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yapılan masrafların üzerlerinde bırakılmasına, yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/05/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …