Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/16 E. 2018/569 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/16 Esas
KARAR NO : 2018/569
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/03/2016
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil … ‘ın davalı bankanın … şubesinden muhtelif tarihlerde ticari nitelikli ihtiyaç kredileri kullandığı ve bankaya olan edimlerini yerine getirerek hesaplarını kapattığı, davalı bankanın müvekkiline vermiş olduğu krediler için tahsis ücreti ve komisyon bedelleri olarak haksız ücretler aldığı, alınan bu ücretlerin Türk Borçlar Kanununun 20. Maddesine aykırı olduğu , taraflar arasında düenlenen sözleşmenin genel işlem şartları nı içeren sözleşme olduğu, genel işlem şartlarını içeren sözleşmelerin sadece sözleşmeyi hazırlayan tarafın çıkarlarını gözettiği, sözleşmenin diğer tarafının ise genel işlem şartlarının varlığından ya haberdar olmadığı ya da kabul etmek zorunda kaldığı, aynı konuda verilmiş yerel mahkeme ve Yargıtay kararlarının mevcut olduğu, müvekkilini davalı bankadan kullanmış olduğu krediler ve bu krediler nedeniyle davacıdan tahsil edilen ücret ve komisyonların toplam 5.837,25TL olduğunu, müvekkilinin işbu masraflaır nedeniyle zarara uğradığı ve bu bedellerin hiçbir hukuki dayanağının olmadğı, iddiasında bulunarak müvekkilinden haksız olarak alınan toplam 5.837,25TL’nin fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren şleyecek değişken oranlarda avans faizi ile bilikte müvekkihiline iadesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil bankanın … şubesi ile davacı … arasında akdedilen kredi sözleşmesi kapsamında adı geçene kredi kullandırıldığ ve kredi kullandırımı nedeniyle istihbarat ve operasyon masrafları adı altında 5.758,00TL alındığı, bankaların vermiş olduğu hizmetler nedeiniyle müşterilerinden aldığı ücret ve komisyonların hizmet maliyetinin bir karşılığı olduğu, bakanlar Kurulunun 22.11.2006 tarih ve 26354 sayılı resmi gazetede yayımlanan kararının 4/2 fıkrasında bankaların kredi işlemlerinde mevduat ve kredi işlemlerinde sağlanacak faiz dışındaki diğer manfaatlerin ve tahsil olunacak masraf2ların nitelikei ile azami miktar ya da oranlar ve bunların tamamen ya da kısmen serbest bırakılması TC … BANKASI”nca yayınlanacak tebliğler ile düzenlenir denildiği, anılan masrafların yasal düzenlemelere uygun olduğu, ayrıca sözleşme öncesi düsenlenen bilgi formunda alınacak masrafların açıkça belitildiği, bu masrafların davacı tarafından kabul edildikten sonra sözleşmenin imzalandığı, ayrıca davacı …’a kredi kullandırımı esnasında sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olan geri ödeme planınının verildiği, işbu planda masraf tutarının açıkça yazıldığı, bu duruma öre davacının ödeme planı ile birlikte masrafları da ödemeyi kabul ettiği, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; genel kredi sözleşmeleri nedeniyle komisyon, kredi tahsis ücreti vs. adı altında haksız tahsil edildiği iddia olunan 5.837,25TL tutarındaki bedelin iadesi istemine ilişkindir.
Davalı bankaya müzekkere yazılarak, davacı adına kullandırılan kredilere dayanak sözleşme, sözleşme kapsamında yapılan kesintileri gösterir belge suretleri celp edilmiştir.
Mahkememizin … Esas ve … Karar sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda görevsizlik nedeni ile davanın usulden reddine dair karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın… Esas ve … Karar sayılı, 26/09/2016 tarihli bozma ilamı ile; “…Davacı vekili; müvekkili ile davalı banka arasında muhtelif tarihlerde genel kredi sözleşmeleri imzalandığını ve muhtelif tutarlarda ticari kredi kullandığını, bu kredi sözleşmeleri nedeniyle müvekkilinden haksız bir şekilde toplam 5.837,25 TL komisyon alındığını ileri sürerek 5.837,25 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından kullanılan kredilerin tüketici kredisi olduğu ve davacının tüketici konumunda bulunduğu, ayrıca taraflar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi niteliğinde olduğu, bu durumda davanın tüketici mahkemelerinin görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı banka tarafından davacıya kullandırılan krediler nedeniyle haksız tahsil edildiği iddia edilen komisyonların iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece, davacının kullandığı kredilerin tüketici kredisi olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiştir. Ancak, dosya içerisinde taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerinin örnekleri bulunmamaktadır. Bu durum karşısında öncelikle, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerine ilişkin tüm evrakların dosyaya getirtilip, davacı tarafından kullanılan kredilerin tüketici kredisi olup olmadığı tespit edildikten sonra görev konusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile içinde çelişkiler bulunduran ödeme planlarına göre karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26/09/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” gerekçeleri ile bozulmasına karar verilmiştir. Bozma üzerine yürütülen yargılama kapsamında mahkememizin 22/03/2017 tarihli celsesinde bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davaya konu kesintilerin yapıldığı sözleşmenin genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, yapılan kesintilerin ticari hesaba ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’nin 4. maddesinde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtildiği, bu haliyle huzurdaki davada mahkemenizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen banka/ hesap uzmanı bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 19/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Taraflar arasında akdedilen sözleşmeler ve bu sözleşmelere dayanılarak davacı …”dan tahsil edilgen masrafların ayrıntısında kredi toplam tutarının 407,500TL olduğu, komisyon ve tahsis ücreti ile birlikte bu ücretin toplam 5.837,24TL olduğu, işbu masrafların dayanağını teşkil kredi genel sözleşmeleri bireysel krediler başvuru formları davalı bankadan temin edilmiş geri ödeme palanlarının ise daha önce dava dosyasına sunulmadığı, GKS sinin faiz, komisyon, ücret masraf, fon kesintileri ve vergiler başlığını taşıyan 10. Maddesinde bankanın kredi kullandırımı ile ilgili olarak doğacak masrafları, müşteriden tahsile yetkili olduğu, hükümlerinin yer aldığı, ayrıca bireysel krediler başvuru formunda kredilere uygulanacak faiz dışında tahsis ücreti, hayat sigortası ve başkaca talep edilebilecek ücret ve masraflardan da müşterin haberdar edildiği,
Davalı bankanın davacı … tarafından talep edilen 5.837,25TL tutarındaki alacağınmiktarına itiraz etmemiş ancak onu tahsilatların yasal hakları olduğu, savunmasında bulunduğu,
Dolayısıyla fotokopileri dava dosyasına sunulu 15 adet geri ödeme planındaki tahsis ücreti adı altında davacı …’dan toplam 5.837,25TL tahsilatı yapıldığı,
Her ne kadar bireysel krediler başvuru formunda ve kredi genel sözleşmesinde kredilere ilişkin masrafların kredi lehdarı müşteriye ait olacağı kabul edilmiş olsa da kredi tahsis ücreti adı altında müşteriden tahsil edilen masrafların takdir ve değerlendirilmesinin mahkemeye ait olmak üzere davacının müşteriden tahsil edemeyeceği,
Zira taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin genel işlem şartlarını içeren tip sözleşmeler olduğu, müşterinin krediyi kullanabilmek için tip sözleşmeyi imzalamak zorunda olduğu,
Davacı …”ın yasal hakları saklı kalmak kaydıyla 5.837,25TL tutarındaki alacağını, dava tarihinden itibaren işleyecek değişken oranlarda avans faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği,
Tarafların tacir olup, yapılan işin ticari olduğu, 3095 sayılı yasanın 2. Maddesi hükümleri gereğince bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlunun sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça geçmiş günler için TC … BANKASI nın öngördüğü avans faizi oranında faiz ödenesi gerektiği,
Dava tarihi 24/03/2016 olarak belirlendiği, ayrıca 14/12/2014-31/12/2016 tarihleri arası yıllık %10,50, 31/12/2016 tarihinden itibaren yıllık %9,75 olarak öngörüldüğü,
Davacı … Topalın 24/03/2016 dava tarihinden 31/12/2016 tarihine kadar yıllık %10,50 ve 31/12/2016 tarihinden itibaren ise yıllık %9,75 oranında avans faizi talep edebileceği,
Davacı …’ın daha önce davalı bankaya kredi tahsis ücreti olarak ödemiş olduğu 5.837,25TL nin iadesini talep edebileceği, söz konusu alacağı 24/03/2016 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte ödeyebileceği…” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Huzurdaki davada taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı banka tarafından komisyon ve kredi tahsis ücreti adı altında davacıdan tahsil edilen 5.837,25 TL’nin sözleşmeye, kanuna, hukuka aykırılık teşkil edip etmediği, bu miktarın davacıya iade edilip edilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nin 20. maddesi uyarınca tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, münasip bir ücret isteyebilir. Davalı banka tacir olup, dava konusu kredi davalının ticari işletmesiyle ilgili işlemlerindendir. Dava konusu kredi de taraflar arasında akdedilen ticari nitelikli kredi sözleşmelerinden kaynaklıdır. Bu nedenle kredi sözleşmesi hükümlerinin tacirin basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme hürriyeti kapsamında ele alınması gereklidir. Bu durumda kredi sözleşmesinin hükümleri ve banka kayıtları gözetilerek, masraf kalemlerinin bankaca verilen bir hizmetin karşılığı olup olmadığı, davalı banka tarafından tahsil edilen tutarların emsal uygulamalara uygun olup olmadığı konusunda araştırma yapmak gerekmiştir.
Diğer yandan davacı tarafın aynı zamanda genel işlem şartlarına aykırılık iddiası kapsamında da değerlendirme yapmak gerekmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/13088 esas, 2018/563 karar sayılı ilamında da genel hatları ile belirtildiği üzere; Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nin m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK.’ da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle özdeş ifadeler içermemesi tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır. Mamafih, tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir.
Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığını hangi tarafın ispat etmesi gerektiğine ilişkin TBK da açık bir düzenleme olmamakla birlikte, 6502 sayılı TK 5/3 maddesinden yola çıkılarak, önceden ve çok sayıda kullanmak amacıyla hazırlanmış belirli bölümleri boş olan ve sonradan doldurulan sözleşme hükümlerinin kural olarak müzakere edilmemiş olduğu, aksinin sözleşmeyi hazırlayan tarafça ispat edilmesi gerektiği kabul edilmeli, gerektiğinde bu konuda ticari ve eposta yazışmaları, fakslar, sözleşme taslaklı vs. ispat vasıtalarından yararlanılmalıdır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir.
Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir. Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez. Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, genel işlem koşulu denetimine gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır. Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem koşulu taşıyorsa, yani şaşırtıcı hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır. Yürürlük denetimi kapsamında, genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Böyle bir durumda, sözleşmeyi düzenleyen taraf, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hükümler olmasaydı, o sözleşmeyi yapmayacak olduğunu söyleyerek, sözleşmenin geçersiz olduğu ileri süremez. Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa, bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir.
Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir. İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı” na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir. İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir.
Genel işlem koşulu nedeniyle yazılmamış veya kesin hükümsüz sayılan sözleşme hükmünün, sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hakim tarafından öncelikle yedek hukuk, bu yoksa MK m. 1. uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hakimin hukuk yaratması yöntemiyle doldurulması gerekir.
Huzurdaki davada sözleşme ve tahsilatların 2013 ve 2014 tarihlerine ait olması karşısında 6098 sayılı TBK’nin m. 20 vd. yer alan genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda sözleşme genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmuştur. Bu kapsamda yapılan inceleme sonucunda; kredi sözleşmesinin hükümleri ve banka kayıtları gözetildiğinde, masraf kalemlerinin bankaca verilen bir hizmetin karşılığı olup olmadığı hususları ispata muhtaç kalmıştır. Ayrıca davalı bankanın komisyon ve tahsis ücreti alacağına yönelik sözleşme hükümleri miktar itibari ile belirsiz olup, (sözleşmede hangi işlemler için ne oranda komisyon alınacağının belirlenmemesi nedeni ile) davalı bankanın üstün/ avantajlı konumunu kullanarak, karşı taraf aleyhine düzenlemeler içeren ve iyi niyet kurallarına aykırı genel işlem koşulu olduğu sonucuna varılmıştır. Tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile, davacıdan tahsil edilen 5.837,25TL’nin iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
5.837,25 TL’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilerek,
2-Alınması gerekli 398,74 TL karar harcından 99,69 TL peşin harcın mahsubu ile 299,05TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 99,69TL peşin harç ve 29,20TL başvuru harcı toplam 128,89 TL harçlar toplamının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan Av.As.Üç. tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan 119 TL posta masrafı, 600TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 719 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın geçici 3. maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/06/2018

Katip e-imza Hakim e-imza