Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/135 E. 2019/1031 K. 26.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/135 Esas
KARAR NO : 2019/1031
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 15/02/2011
KARAR TARİHİ : 26/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 10/03/2009 tarihinde 5 yıl süreli … otogaz bayilik sözleşmesi imzaladıkları ve sözleşmenin 10/03/2014 tarihinde sona ereceğini, davalının 23/112010 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğinin bildirildiğini, davalının sözleşmenin süresinden önce ve haksız olarak sözleşmeyi feshettiğinden dolayı sözleşmenin 42/d-3 maddesi kapsamında müvekkilinin kar mahrumiyeti ve cevazi şart alacağının doğduğunu, neticeden 1.432.693,33.TL kar mahrumiyetinden şimdilik 40.000.TL’nin ve 48.000.USD cezai şart alacağından şimdilik 10.000.TL olmak üzere toplam 50.000.TL’nin fesih tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, masraf ve ücreti vekalete karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu sözleşmeyi manevi baskı altında imzaladığını, LPG Otogazının üzerinde kurulduğu arsanın müvekkili şirket sahibinin babaannesi olan … ile kızı … adlarına tapuda kayıtlı olup bu arsanın intifa hakkının … firmasının sahibi … ve Tic. AŞ’ne bu arsanın intifa hakkını 15 yıl müddetle verdiklerini ve davacı yanın … AŞ’nin yan kuruluşu olan bir şirket olması dolayısıyla müvekkilinin söz konusu ağır şartlara havi ve çekilmesi güç iş bu sözleşmeyi zoraki imzaladığını, davacının müspet zararının tazminin yanında cezai şart da talebinin haksız ve yersiz olduğunu müvekkilinin taahhüt ettiği satışı fazlasıyla gerçekleştirdiği neticeden açılan davanın reddini masraf ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
… Esas … Karar sayılı dosya üzerinde yapılan incelemede;
Yapılan yargılamada, iddia ve itirazlar tekrarlanmış, 10/03/2009 tarihli LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesi, satış taahhütnamesi, ihtarnameler, faturalar, Rekabet Kurulu Kararları ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Dava, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız feshettiği iddiasına dayalı kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağın davalıdan tahsili istenmiştir.
Taraflar arasında 10/03/2009 tarihli 5 yıl süreli LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesinin düzenlendiği ve davalı yanca aynı tarihli satış taahhütnamesinin imzalandığı davalı şirketin 23/11/2010 tarihli ihtarnameyi keşide ederek sözleşmeyi 07/12/2010 tarihi itibarı ile feshettiğini bildirdiği anlaşılmaktadır.
Uzman bilirkişi kurulu tarafından ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde incelemeler yapılmış, davacı-dağıtıcı şirketin ticari defter ve kayıtlarında, davalı yanca sözleşmesinin yürürlükte olduğu 637 günlük süre içerisinde 1540 ton LPG alımı yapıldığı tespit edilmiştir. Davalı yanca kabul edilen taahhütname gereği, davalının almayı taahhüt ettiği miktarın yıllık 200 ton olduğu, 5 yıllık sözleşme süresince bu miktarın 200 x 5 = 1000 ton LPG olacağı, davalının sözleşmenin yürürlülük süresinde bu miktarın üzerinde LPG alımı yaptığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı bilrikite incelendiğinde, taraflar arasında düzenlenen 10/03/2009 tarihli sözleşmede cezai şart ve kar mahrumiyetine ilişkin 39-42 maddelerin mevcudiyetine ve davalı yanca sözleşme süresinden önce fesih edilmesine karşın, davalı yanın taahhüt ettiği LPG alımını yapmış olduğu, davacının kar mahrumiyeti isteminin haklı ve yerinde olmadığı, sözleşmenin 39. maddesi irdelendiğinde eksik alım söz konusu olmadığından davacı yanın cezai şart isteminin de haklı ve yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hüküm davacı vekilinin vaki temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … karar sayılı ilamı ile;
“Mahkemece sözleşmede asgari alım tutarının yıllık 200 ton LPG olduğu ve davalının akdin fesih ihtarına kadar geçen sürede 5 yıllık LPG’nin asgari alımı 1.000 tondan fazla mal aldığı ve akdin feshinin bu nedenle haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Sözleşme karşılıklı irade beyanı içeren bir akit şeklidir. Yanlar arasındaki bayilik sözleşmesinde akdin ne zaman sona ereceği, akdin feshinin şekli ve koşulları belirlenmiştir.
Sözleşmede öngörülen asgari alım tutarı yıllık asgari alım miktarını göstermekte olup, fazla miktarda malın alınması sözleşmesinin feshine gerekçe teşkil etmez.
Bir başka deyişle sözleşme tutarı sona ermeden asgari tutardaki malın alındığından bahisle akdin feshi, haklı fesih değildir.
Mahkemece, bu yönler gözetilmeden yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir. ” gerekçesi ile bozularak mahkememize devrolmuş … esasına kaydedilmiş ve yargılamaya anılı esas üzerinden devam olunmuştur.
… Esas, … Karar sayılı dosya üzerinden yapılan incelemede;
20/05/2014 tarihli bilirkişi raporunda;
Teknik bilirkişi hesaplamasına göre; Dava konusu otogaz bayilik sözleşmesinin feshedilmesi sebebiyle davacı yanın sözleşme süresi sonuna kadar talep edebileceği kar mahrumiyetinin 243.940 TL olduğu, yeni bir bayilik açılması için gereken 6 ay olduğu tesbitine göre ise kar mahrumiyetinin 36.877 TL olacağını mütala etmiştir.
Mali Bilirkişi hesaplamasına göre; Tarafların 10/03/2009 tarihli imzalamaşı olduğu yıllık min 200 ton satış miktarlı LPG otogaz satış sözleşmesine istinaden davalının 07/12/2010 tarihli fesih ihtarnamesine kadar ki dönemde toplam 1.539,98 ton satış yapmış olduğu göz önüne alındığında sadece son üç yıl için bir kar mahrumiyetinden bahsedileceği durumda son üç yıl için yıllık min 200 ton üzerinden yapılan hesaplama sonucu 224.286,00 TL’lik bir kar mahrumiyeti doğduğu, ayrıca taraflar arasında 10/03/2009 tarihli imzalan satış taahhütnamesi çerçevesinde yıllık taahhüt edilen min satış miktarının altında kalınması halinde ton başına 60 usd’lik bir cezai bedel ödeneği dolayısı ile son üç yıllık min satış bedeli olan 3 yıl x 200 ton= 600 ton lpg otogaz için 36.000,00 USD’lik bir cezanın da talep edebileceğini mütala etmiştir.
Bilirkişi … ‘in kanaatine göre; her ne kadar davalı 5 yıl boyunca her yıl almayı taahhüt ettiği asgari alımı yapmamış ise de zaten öncesinde 5 yıllık toplam alımı yapmıştır. Bu yönüyle eksik alım iddiası 5 yıl genelinde bakılığında doğru görünmemektedir. Yargıtay bozma ilamı çerçevesinde hesaplama yapılacak ise burada da yargıtay uygulaması çerçevesinde davacının altı ay içinde yeni ve benzer bir yer kurabileceği kabulüyle hesap yapılması gerektiğini mütala etmiştir.
Dava, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız feshettiği iddiasına dayalı kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağın davalıdan tahsili istenmiştir.
Davacının aynı mahiyette … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açtığı davanın reddine karar verildiği, Yargıtay … Hukuk Dairesinin … E., … K. sayılı ilamıyla “davacı-birleşen davalı … A.Ş. ile dava dışı … A.Ş.’nin aynı ekonomik bütünlük içerisinde bulunduğu, Rekabet Kurulunun 11.03.2010 tarihli kararıyla tespit edildiği, bu nedenle, davalı-birleşen davacı … Gıda Tic.ve San.Ltd.Şti.ile dava dışı … A.Ş.arasındaki 11.11.2005 tarihli Bayilik Sözleşmesi ile 20.09.2005 tarihli İntifa Sözleşmesinin 20.09.2010 tarihinde sona ermesi üzerine, taraflar arasındaki davaya konu LPG Otogaz Sözleşmesi de buna bağlı olarak sona erdiğinden, davalı-birleşen davacı tarafından yapılan fesih bildiriminin bir anlamda davacı-birleşen davalıyla aralarındaki bayilik ilişkisinin devam ettirilmeyeceği yolundaki bir irade açıklaması olduğunun ve taraflar arasındaki sözleşmenin feshinde hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerektiği, davacı … A.Ş.’nin,sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedildiği iddiasına dayalı olan kar mahrumiyeti ve cezai şart taleplerinin yerinde olmadığı … gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm asıl davada davacı birleşen dava dosyasında davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl davada davacı birleşen davada davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA” karar verildiği, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ve Yargıtayca benimsenen mahkeme kararındaki ilkeler gözetildiğinde, Rekabet Kurulunun 11.03.2010 tarihli kararına göre, davacı … A.Ş. ile dava dışı … A.Ş.’nin aynı ekonomik bütünlük içerisinde bulunduğu, buna göre davalının sözleşmeyi feshinde hukuka aykırılık bulunmadığına şeklindeki gerekçe ile davanın reddine dair verilen hüküm davacı vekilinin vaki temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı ilamı ile;
“Davanın reddine ilişkin ilk karar “sözleşme karşılıklı irade beyanı içeren bir akit şeklidir. Yanlar arasındaki bayilik sözleşmesinden akdin ne zaman sona ereceği, akdin feshinin şekli ve koşulları belirlenmiştir. Sözleşmede öngörülen asgari alım tutarı yıllık asgari alım miktarını göstermekte olup, fazla miktarda malın alınması sözleşmenin feshine gerekçe teşkil etmez. Bir başka deyişle sözleşme sona ermeden asgari tutardaki malın alındığından bahisle akdin feshi, haklı fesih değildir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde bozma gereği yerine getirilmemiştir. Oysa ki bozma kararına uyulmakla mahkemenin bozma kararı kapsamında araştırma ve inceleme yapıp karar vermesi gerekir.
Bu durumda mahkemece bozma kararında açıklanan hususlar gözetilmek suretiyle konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliler birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozularak mahkememize devrolmuş 2017/135 esasına kaydedilmiş ve yargılamaya anılı esas üzerinden devam olunmuştur.
2017/135 Esas, 2019/1031 Karar sayılı dosya üzerinden yapılan incelemede;
Mahkememizce tarafların talepleri ve bozma ilamı doğrultusunda sözleşme uzmanı Prof. Dr. … , akaryakıt sektör uzmanı … … ve mali müşavir bilirkişi … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin bila tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“Türkiye akaryakıt piyasasında uzun bir geçmişe dayanan ve bir nevi ticari teamel haline gelen uygulama doğrultusunda, dağıtım şirketleri kendilerinden bayilik talep eden bayi adaylarına ait istasyonlar üzerinde öncelikle kendileri lehine intifa hakkı talep etmekte; bayilik sözleşmeleri ise genellikle bu prosedürün tamamlanmasını müteakiben düzenlenmektedir. Bu çerçevede taraflar arasında mal veya hizmet alımına, satımına veya yeniden satımına ilişkin faaliyetlerin tabi olacağı esaslar genel olarak münhasır nitelikte düzenlenen bayilik sözleşmeleri ile belirlenirken, anlaşmanın bir bütün olarak geçerli olacağı süre ise bahse konu intifa sözleşmelerinin sürsine bağlı olmaktadır. Dolayısıyla, doğrudan doğruya istasyon sahibi olan bayiler, istasyon üzerinde dağıtım şirketleri lehine tesis edilen intifa hakkı süresince, münhasıran aynı dağıtım şirketi ile çalışma, bir diğer deyişle intifa süresince anlaşmanın diğer tarafı olan dağıtım şirketince sunulan mal veya hizmetlerle rekabet etmeme yükümlülüğüne tabi olmaktadır.
Rekabet Kurulu’nun akaryakıt sektöründe dikey anlaşmalar kapsamında yapılan intifa anlaşmalarına ilişkin görüşü şu şekildedir. ” 18/09/2005 tarihinden önce yapılıp anılan tarih itibariyle bakiye süresi 5 yılı aşan anlaşmaların 18/09/2010 tarihinde; 18/09/2005 tarihindensonra yapılan anlaşmaların ise yapıldıkları tarihten itibaren 5. Yılın sonunda uygulanmalarına son verilmesi gerekmektedir.”
Dava dosyasından davalının iki farklı tüzel kişilik ile farklı konularda iki adet bayilik sözleşmesi ve bir adet intifa senedi imzalandığı tespit edilmiştir. Bir tanesi 10/03/2009 tarihinde davalı ile davacı arasında 02/03/2009 tarihinde imzalanan ” Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi’dir, intifa hakkı ise … ve Tic. A.Ş. Lehine 15 yıl süre ile tesis edilmiştir. Davalı ile davacı arasında dikey ornganik bir bağ olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Davacı ile … arasında organimk bağ olduğunun tespet edilmesi halinde davacı ile davalı arasında hem bayilik sözleşmesi hem de intifa sözleşmesi bulunduğu kanaatine varılabilir ve bayi aynı zamanda mal sahibi yani malik olduğu için davacı Malik ve bayi arasında dikey bir ilişki bulunduğu tespit edilmiştir. Sonucuna varılabilir. Dolayısıyla, davacı ile … arasındaki ilişkinin belirlenmesi davanın neticesi üzerinde önemli bir tespit olacaktır.
… Tic. Nak. AŞ. İle dava dışı …’ın aynı ekonomik bütünlük içerisinde bulunduğunun tespit edildiği görülmüştür. Dolayısıyla davalı ile davacı arasında dikey bir ilişkiden bahsetmek doğru bir yaklaşım olacaktır.
Rekabet Kurulu’nun akaryakıt sektöründe dikey anlaşmalar kapsamında yapılan intifa anlaşmalarına ilişkin görüşü olan “18/09/2005 tarihinden önce yapılıp anılan tarih itibariyle bakiye süresi 5 yılı aşan anlaşmaların 18/09/2010 tarihinde; 18/09/2005 tarihinden sonra yapılan anlaşmaların ise yapıldıkları tarihten itibaren 5, yılın sonunda uygulanmalarına son verilmesi gerekmektedir.” dikkate alındığında taraflar arasında münakit sözleşmelerin 18/09/2010 tarihinden itibaren rekabet hukuk açısından geçersiz olacağı değerlendirilmektedir.
T.C. Yargıtay … Dairesi’nin vermiş olduğu … numaralı kararında “Sözleşmede öngörülen asgari alım tutarı yıllık asgari alım miktarını göstermekte olup, fazla miktarda malın alınması sözleşmenin feshine gerekçe etmez” denilmekte ve bu nedenle hükmün temyiz eden davacı yararına bozulmasına karar verildiği belirtilmektedir.
Dosya kapsamında yapılan incelemelerde davalı tarafından taraflar arasındaki sözleşmenin öngörülen yıllık asgari alım miktarından fazla malın alınmasından dolayı değil Rekabet Kurulu’nun almış olduğu kararlar neticesinde fesledildiği anlaşılmaktadır. ” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce dosya kapsamında bulunan dava ve cevap dilekçeleri, bozma ilamları tetkik edilerek rapor tanzimi için dosyanın mali müşavir bilirkişi İrfan Demirci’ye tevdii edilerek konuya ilişkin 10/09/2018 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişi anılı raporunda özetle;
“Huzurdaki davada hukuki ihtilaf davacı yan ile davalı yan arasında 10/03/2009 tarihinde akdedilen 5 yıllık Otogaz Bayilik sözleşmesinin davalı yan tarafından 07/12/2010 tarihind efeshetmiş olduğundan, haksız fesih nedeniyle davacı yanın davalı yandan kar mahrumiyeti ve cezai şart alacaklı olduğu iddiası üzerine çıkmış bulunmaktadır.
Davacı ile davalı şirket arasında 10/03/2009 tarihinde 5 yıl süreli LPG Otogaz bayilik sözleşmesi imzalanmış olduğu ve bu sözleşmenin 10/03/2014 tarihinde sonar ereceği, davalı tarafından davacı yana taahhütname verildiği görülmüş olup, davalı 23/11/2010 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile 07/12/2010 tarihi itibariyle sözleşmeyi fesih ettiğini bildirildiği görülmüştür.
Davacı ticari defterleri üzerinde yapılan incelemelerde; davalı şirketin 637 günlük sözleşmenin geçerliği olduğu dönemde toplamda 1.540 ton LPG aldığı tespit edilmiştir.
Hesaplama sözleşme kapsamı içerisinde yıllık minimum 200 ton Otogaz alımı üzerinden imzalandığı için ilk 2 yıl min. Alım tutarı üzerinde alım yapıldığı dolayısı ile hesaplamanın kalan 3 yıllık dönemi kapsaması ve hesaplanacak kar mahrumiyetinin min. Tutar olan 200 ton/ yıl üzerinden olmasının uygun olacağı görüşü ile;
Kar mahrumiyeti Hesabı;
Tarafların 10/03/2009 tarihli imzalanmış oldukları yıllık minimum 200 ton satış miktarlı LPG Otogaz satış sözleşmesine istinaden davalının 07/12/2010 tarihli fesih ihtarnamesine kadar ki dönemde toplam 1.539,98 ton satış yapmış olduğu göz önüne alındığında sadece son 3 yıl için bir kar mahrumiyetinden bahsedileceği bu durumda da son 3 yıl için yıllık minimum 200 ton üzerinden yapılan hesaplama sonucu 224.279,00 TL’lik kar mahrumiyeti doğdu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Cezai Şart Hesabı;
Taraflar Satış Taahhütnamesinde cezai şart olarak 60 USD / ton bir bedel belirlemişlerdir. Bu tutar üzerinden oluşacak cezai şart toplamının ise 36.000 USD olduğu tespit edilmiştir.” şeklinde mütaalada bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizce son raporu sunan bilirkişi İrfan Demirci’nin yanına eklenen sektör uzmanı bilirkişi … ile hukukçu Prof. Dr. … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 13/10/2019 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
Teknik yönden yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;
Davalı bayi tarafından işbu sözleşmenin herhangi bir gerekçe göstermeksizin süresinden önce (07/12/2010 tarihi itibariyle ) haksız olrak feshedildiğinin kabulünün gerekeceği, davacı dağıtım şirketinin sözkonusu bu geliri elde etmek için yapmış olacağı faaliyet giderlerinin değerlendirilmesi boyutunda, sektörde bu masraflarla ilgili olarak genel oranın % 25 olarak kabul edilebilir olduğu, davacı yanın feshedilen bayilik yerine yeni bir bayi veya işleticinin faaliyete geçmesini temin etme yükümlülüklerini gecikmeksizin yerine getirileceğinin kabul edilmesi gerektiği, o itibarla 6 aylık sürenin kar mahrumiyeti hesaplanması uygun olabileceği, teknik inceleme boyutunda taraflar arasında bayilik sözleşmesinin 39. Maddesi gereğince dava konusu cezai şart bedelini talep edilebileceği,
Mali yönden yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;
Davacı yan vekili tarafından incelemeye sunulan 2009-2010 yıllarına ait ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu kanaatine varıldığı, tarafıların 10/03/2009 tarihli imzalanmış oldukları yıllık minimum 200 ton satış miktarlı LPG Otogaz SAtış Sözleşmesine istinaden davalının 07/12/2010 tarihli fesih ihtarnamesine kadar ki dönemde toplam 1.539,98 ton satış yapmış olduğu göz önüne alındığında sadece son 3 yıl için bir kar mahrumiyetinden bahsedilebileceği, bu durumda da son 3 yıl için yıllık minimum 200 ton üzerinden yapılan hesaplama sonucu iki alternatifli sonuca ulaşıldığı,
Bunların ;
Alternatif olarak;
Kök raporumuzda belirlemiş o lduğumuz 224.289,00 TL mahrum kalınan kara 6 aylık mahrum kalınacak kar olan 37.381,50 TL eklendiğinde 261.670,50 TL olarak mahrum kalınan karın ortaya çıkacağı,
Alternatif olarak;
Davacı yanın 5 yıllık ortalama karın yüzde 12,20 olarak hesap edildiğinde 200 ton üründen 63.164,04 TL kar elde edebileceği, bununda 3 yılda 189.492,12 TL olacağı, altı aylık ilave ile (63.164,04/=31.582,02) ile 221.074,14 TL olacağı hesap edildiği, taraflar satış taahhütnamesinde cezai şart olarak 60 USD / ton bir bedel belirledikleri, bu tutar üzerinden oluşacak cezai şart toplamının 36.000 USD olduğu,
Hukuki yönden yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu;
Sözleşmedeki düzenlenmiş şekline göre davacı tarafından kar mahrumiyeti ve cezai şartın birlikte istenme koşulları mevcuttur. Kar mahrumiyetinin miktarı Yargıtay uygulamasına göre davacnın aynı bölgede yeniden bayilik sözleşmesi yapabilmesi için geçecek 6 aylık makul süre için hesapmalıdır. Davacının sadece 6 aylık bir kar mahrumiyeti talebi geçerlidir; haksız fesihten sözleşmenin normaldeki bitiş anına kadar geçecek sürenin tümü için talepte bulunamaz. Davacının talep edebileceği cezai şart miktarı da kar mahrumiyetinin talep edilebileceği azami süreye paralel olarak 6 ayı geçmemelidir, davacının cezai şart talebi 6 aylık bir süreye ilişkin asgari alım taahhüdü miktarı ile sınırlı olmalıdır. Kar muhrumiyeti hesabında uygulanan Yargıtay görüşünün örnekseme (kıyas) yolu ile asgari alım taahhüdünün ihlalinden kaynaklanan cazai şart talebinde de uygulanması ve bu yönde cezai şart talebinde bir tenkise gidilmesi gereklidir.” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanat gereğince; taraflar arasında 10.03.2009 tarihinde 5 yıl süreli, 10.03.2014 tarihinde sona erecek LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, ancak davalı tarafın 23.11.2010 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile 07.12.2010 tarihi itibarıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiği ve ürün alımını durduduğu, ürün alımının durdurulmasının sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği, bozma ilamı da nazara alındığında davalının sözleşmeyi feshetmesinin haklı gerekçesini ortaya koyamadığı, bozma ilamında da işaret edildiği üzere asgari alım tutarında alım gerçekleştiğinden bahisle yapılan davalı feshinin haksız fesih olduğu, davacı yanın bu nedenle uğradığı zararları davalıdan talep etme hakkına sahip olduğu, davacı taraf asgari alım taahhüdünden kaynaklı cezai şart talep etmiş ise de asgari alım taahhüdündeki miktardan fazla alım yapıldığının sabit olduğu, taahhüdün davalı yanca yerine getirildiği, hak ve nesafet kuralları, TMK’nun 2. maddesi ve menfaatler dengesi gözetildiğinde davacının asgari alım taahhüdünden kaynaklı cezai şart talebinin haksız olduğunun anlaşıldığı, davacı yanın aynı zamanda müspet zarar kalemlerinden kar mahrumiyeti talebinin de mevcut olduğu, bu talep açısından yerleşik içtihatlar gereğince davacının ancak bölgede yeni bir bayilik oluşturması için sektörel uygulamaya göre gereken 6 aylık makul süre için talepte bulunabileceği, bakiye kısmın davacı açısından sebepsiz zenginleşme teşkil edeceğinden bu sebeple 6 aylık süre için tespit edilen 37.381,50 TL yönünden davacı talebinin yerinde görüldüğü, davacı yanca her ne kadar fesihten itibaren faiz talebinde bulunumuş ise de, davalı davadan önce miktar ihtiva eden ihtarname ile usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmediğinden davacının ancak dava tarihinden itibaren faiz isteyebileceği anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile, 37.381,50 TL’nin dava tarihi olan, 15/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin ve cezai şart bedeli isteminin reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
37.381,50 TL’nin dava tarihi olan, 15/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek değişen oraanlarda avans faizi ile birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin ve cezai şart bedeli isteminin reddine,
2-Alınması gerekli 2.553,53 TL karar harcından 742,50 TL peşin harcın mahsubu ile 1.811,03 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 742,50 TL peşin harç ve 18,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 760,90 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 4.461,96 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 2.725 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 4.553,53 TL tebligat, bilirkişi ücreti v.s yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 3.404,36 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 60 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 15,14 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
26/11/2019

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza