Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1147 E. 2019/431 K. 15.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1147
KARAR NO : 2019/431
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/12/2017
KARAR TARİHİ : 15/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket … Sebze Meyve Toptancı Hal’inde faaliyet göstermekte ve müvekkil şirket ile davalı arasında ticari iş ilişkisi bulunmamakta olduğunu, müvekkil şirketin davalıya çeşitli tarihlerde gönderdiği mallara ait 2012-2013 yıllarına ait ekte delil olarak sunulan 120 adet faturanın bedeli olan 112.391,79-TL’nin tahsil edilememesi üzerine tarafça …. İcra Müdürlüğü nezdinde … E. Numarası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, borçlu icra takibine 03/01/2017 tarihinde itiraz ederek müvekkil şirkete borcunun bulunmadığını, takibe konu borcun ödendiğini iddia ettiğini ve ekte … imzalı hiçbir hukuki değeri olmayan bir kağıt sunulduğunu, borçlunun söz konusu bütün iddiaların hukuka, gerçeğe aykırı ve mesnetsiz olduğunu, müvekkil şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü …’dir. … ise şirketi … ile atacağı müşterek imzalı ile temsil ve ilzama yetkili olduğunu, dolayısıyla …’ın müvekkil şirket adına düzenlenmiş müstahsil fatura ile teslim edilmiş malların bedelini tek başına tahsil hakkı ve yetkisinin kesinlikle olmadığını, iş bu sebeple düzenlendiğini, müvekkil şirketin davalıdan hiçbir alacağı olmadığı beyanının hiçbir hukuki geçerliliğinin olmadığını, işbu alelade tanzim edilmiş kağıdın davayı akim kılmak, alacağı almalarını önlemek için borçlu ve … kötü niyetle sonradan düzenlendiğini, bu kağıdın davayla hiçbir alakasının olmadığını, şirketi münferiden temsil yetkisi haiz olmayan …’ın tek başına böyle bir beyanda bulunma yetkisi olmadığı gibi şirket kayıtlarında takibe konu faturaların ödendiğine dair hiçbir kayıt bulunamamakta olduğunu, borcunu …’a ödediği iddiası ile icra takibine itiraz eden davalı, basiretli tacir gibi davranarak borcunu müvekkil şirketin banka hesap numarasına yatırmak suretiyle veyahut şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili şahsa ödemekle yükümlü olduğunu, TTK 18/2 maddesini tekrar ettiğini, tek başına yetkisi olmayan şahsa ödeme yaptığını iddia eden davalı borçtan kurtulamaz ve yetkisiz kişiye yapılan ödeme davacı şirkete yapılmış sayılamaz, huzurdaki dava ile birebir aynı konuda olan ve emsal nitelik taşıyan … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Ve … K sayılı kesin kararı, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Ve … K. Sayılı kesin kararı ve … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Ve … K. Sayılı dosyalarından davanın kabulüne dair verilen kesin kararlar mahkemeye ekte sunulduğunu, 6098 sayılı TTK madde 146’yı aynen tekrar ettiğini, dolasısıyla borçlunun, alacağın zaman aşımına uğradığı iddiaları da gerçeğe aykırı olup tamamen mahkemeyi yanıltmaya matuf olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın kabulüyle borçlunun … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasındaki haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline ve takibin 112.391,79-TL üzerinde devamını, kötü niyetli davalı/borçlu aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın reddini, haksız olarak itirazın kaldırılması talebinde bulunulduğundan davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmasını, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; faturaya dayalı mal satış bedelinin tahsili amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı tarafın zamanaşımı defi ile ilgili olarak (alacak taleplerinin 2012-2013 yılına ait faturalara dayalı olmakla) TBK’nın 149. maddesi gereğince sözleşmeden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi 10 yıl olmakla, davalı tarafın zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı sonucuna varılmış ve yargılamaya devam olunmuştur.
… İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası celp edilmiştir. Takip dosyasının tetkikinde; davalı tarafından davacı aleyhine 67.324,95-TL 100 adet fatura alacağı, 10.540,73-TL 20 adet fatura alacağı, 34.526,11-TL işlemiş faiz, olmak üzere toplam 112.391,79-TL alacağın takip tarihinden itibaren (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) asıl alacağa işleyecek faiz ile birlikte tahsili talebinde bulunduğu, davacı takip borçlusunun borca ve borcun ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.
Davacı şirketin ortak ve yöneticileri ile temsile yetkilerini gösterir sicil kayıtları celp edilmiştir.
Mahkememiz tarafından görevlendirilen mali müşavir bilirkişi … tarafından hazırlanan 03/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ”…İncelenen davacı şirket ait 2012 ve 2013 yılı ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile 2012 yılı kapanış tasdikinin yasal süresinde yaptırılmış olduğunu, ancak 2013 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yaptırılmamış olduğunu, bu anlamda 2012 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, 2013 yılı ticari defterlerinin ise usulüne uygun tutulmadığını, davacı yanın kendi ticari defterleri ve cari hesap durumuna nazaran 19/12/2016 takip tarihi itibariyle davalı yandan 78.187,78-TL alacaklı olduğunu, takibin 77.865,68-TL üzerinden başlatıldığını, incelenen davalı şirkete ait 2012 ve 2013 yılı ticari defterler dökümlerinden, ilgili yıllara ait defterlerin açılış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu ancak kapanış tasdiklerinin yaptırılmamış olduğunu, bu anlamda defterlerin usulüne uygun tutulmadığını, davalı yanın kendi ticari defterleri ve cari hesap durumuna nazaran 19/12/2016 takip tarihi itibariyle davalı yanın davacı yana 0,02-TL borçlu olduğunu, taraflar arasındaki cari hesap farklılığının sebebi davalı yanın yapmış olduğu ödemelere ait tahsilat makbuzlarının kendi ticari defterlerinde yer almasında rağmen davacı yanın ticari defterlerinde yer almamasından kaynaklandığını, yer verilen tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde davalı yanın, davacı şirket ortağı ve aynı zamanda müşterek imza yetkili sıfatındaki …’a yaptığı anlaşılan nakit ödemelerin, davacı şirket yapılmış ödemelere olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunun mahkeme takdirde olduğunu, ödemelerin geçerli sayılması halinde davalı yanın davacı yana herhangi bir borcu olduğundan bahsedilemeyeceğinin, ödemelerin şirkete yapılmış ödemeler olarak kabul edilmemesi halinde ise davacı yanın davalı yandan takibe konu ettiği faturalar toplamı 77.865,68,-TL alacaklı olacağını, dava dosyasında davacı yanın davalı yana temerrüte düşürdüğünü gösteren herhangi bir ihtarname ya da ödeme şartlarının düzenleyen yazılı bir metne rastlanmadığından, davacı yanın takipte işlemiş faiz talep edemeyeceğini…” mütalaa etmiştir.
Huzurdaki davada davacı tarafça takip kapsamında 120 adet faturaya dayalı alacak isteminin ileri sürüldüğü, davalı tarafın ise (davacı şirket ortağı …’a ödeme yapılmakla) ödeme savunmasında bulunduğu, ancak davacı tarafın (dava dışı) davacı şirket ortağı …’ın davacı şirketi tek başına temsil etmeye yetkili olmadığı gerekçesi ile ödeme savunmasına itiraz ettiği, davacı şirketin sicil kayıtlarının tetkikinde …’ın … ile müşterek temsile yetkili kılındığının görüldüğü, davacı tarafın …’ a yapılan ödemeye temsil noktasında itiraz etmesi ve davalı yanın ödeme savunması ile teslim olgusunun sabit hale gelmesi nedeni ile uyuşmazlığın davalı tarafça davacı şirketi tek başına temsile yetkili olmayan ortağa yapılan ödemenin geçerli sayılıp sayılamayacağı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/7624 esas, 2016/7345 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; ”Yetkisiz temsil durumunun varlığı halinde, işlemin geçerli olabilmesi temsil olunanın işleme icazet vermesine bağlıdır. Bu nedenle icazet kurucu yenilik doğuran bir işlem olarak kabul edilmelidir. İcazet temsil olunan tarafından tek taraflı ve varması gereken bir beyanla verilir ve temsilcinin veya üçüncü kişinin hakimiyet alanına girdiği andan itibaren sonuçlarını meydana getirir.
İcazetin verilmesi kural olarak şekle tabi değildir. Açıkca verilebileceği gibi, zımni davranışlarla verilmesi mümkündür. İcazetin verilmesine ilişkin bir diğer sorun susmanın icazet olarak yorumlanmasının mümkün olup olmadığıdır. Susmanın kural olarak bir irade beyanı ve buna bağlı olarak da bir icazet olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Özellikle temsil olunanın yapılan hukuki işlem hakkında bilgisinin olmadığı hallerde durum böyledir. Ancak istisnai olarak temsil olunan kimseden dürüstlük kuralı uyarınca hukuki işleme itiraz etmesinin, diğer bir ifade ile söz konusu hukuki işlemi onaylamadığını bildirmesinin beklenebildiği hallerde susmanın icazet sayılabileceği kabul edilmelidir. Böylece, Borçlar Kanunu’nun 6. maddesindeki istisna burada da kıyasen uygulama alanı bulmalı ve özellikle bağışlama gibi temsil olunanın yararına yapılan sözleşmeler ile vekalet sözleşmesine ilişkin Borçlar Kanunu’nun 387. maddesinde olduğu gibi icabı reddetmemenin kabul sayılacağı durumlarda susmak yetkisiz olarak yapılmış olan hukuki işleme icazet vermek sayılmalıdır.” Bu kapsamda yapılan inceleme ve toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmaması nedeniyle delil vasfını haiz olmadığı, talebe dayanak fatura ve ödeme makbuzlarının 2012-2013 tarihli olup, takibin ise 4 yıl geçtikten sonra (2016 yılında) başlatıldığı, 2014 yılında davacı tarafından dava dışı birçok şirkete de benzer mahiyette ödeme itirazlarının/ savunmalarının ileri sürüldüğü davaların ikame edildiği, bununla birlikte dava dışı ödeme alan şirket ortağına karşı davacı tarafından açılmış herhangi bir sorumluluk davası yahut ceza dosyasına rastlanılmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla tüm bu tespitler karşısında davacı şirketin ortaklarından …’ın davacı şirketi münferiden temsil etmek ve şirket adına tahsilat yapmak hususlarında 3. şahıslar nezdinde yetkili olduğuna yönelik kanaat ve güvenin oluşmasına sebebiyet verdiği, davacı şirketin ticari ilişkisinin bu şekilde devam ettiği ve bu durumun teamül halini aldığı gibi davacı şirketin, ortağı …’ın ödeme alma işlemlerine uzun süre sessiz kalarak itiraz etmemesi karşısında, olayın özelliği ve TMK 2 madde bağlamında dürüstlük kuralı göz önüne alındığında, davacının dava konusu işlemlere icazet verdiğini ortaya koymakta olduğu, buna rağmen davacı yanın alacak isteminde bulunmasına cevaz verilmesinin yerinde olmayacağı kanaatine varılmakla; davanın reddine, davacı tarafın kötüniyetli olduğu yönünde davalı yanın ispata elverişli delil ibraz etmemesi nedeni ile de koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı yanın tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gereken 44,40-TL ret harcından peşin alınan 1.357,42-TL harcın mahsubu ile artan 1.313,02-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan toplam 32,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 11.741,34-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/05/2019

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır