Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/105 E. 2020/437 K. 02.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/105 Esas
KARAR NO : 2020/437
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 01/02/2017
KARAR TARİHİ : 02/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 16/05/2016 tarihinde … Ankara’da bulunan … Caddesi’nden karşıya geçerken, yokuş yukarıdan hızlı bir şekilde gelen … plakalı aracın hızını azaltmayarak müvekkiline çarpması sonucunda kaza meydana geldiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle yaralandığını ve malul kaldığını beyanla şimdilik 5.000 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ve ve 40.000 TL manevi tazminatın araç sahibi ve araç sürüsünden tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; 16/05/2016 tarihinde yaşadığı kazanın kendisine maddi ve manevi olarak zarar verdiğini, davacının az ileride yaya geçidi olmasına rağmen kendisinin yoluna çıktığını, aracın kendisine ait olmadığını, araçta meydana gelen maddi zararı kendisinin karşıladığını, işsiz olup maddi durumunun olmadığını, dosyada yer aldığı üzere trafik suçunun yarı yarıya olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından mahkememize verilen 03/07/2019 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkilinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının sürekli sakatlığının ATK tarafından rapor ile ispatlanmasının gerektiğini, zararın da aktüerya hesap uzmanı bilirkişi tarafından hesaplanmasının gerektiğini, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olduğunu, geçici iş göremezlik, tedavi masrafları bakımından müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı … usulüne uygun tebligata rağmen davaya yanıt vermemiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip, celbi gerekli deliller celp edilerek dosyamız arasına girmiştir.
Mahkememiz dosyasının delillerini, tedavi evrakları, tarafların sosyal ekonomik durum araştırması, araçların trafik tescil kayıtları, Emniyet yazı cevapları, poliçe hasar dosya örneği, SGK kayıtları, Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan rapor, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu alınan, kusur uzmanı bilirkişi …’dan alınan bilirkişi raporu, tüm cevabi yazılar oluşturmaktadır.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı … İhtisas Kurulunun 14/06/2019 tarihli ve … sayılı raporunda;
“… oğlu, … doğumlu, … …’nın 16/05/2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanmasının 30/03/2013 tarih, 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında, Kas İskelet Sistemi Tablo 3.33b’ye göre tüm vücut engellilik oranının %3 olduğu,
İyileşme süresinin 16/05/2016 tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği” bildirilmiştir.
Mahkememizce taraf talepleri ve dosya kapsamı çerçevesinde, tüm kayıtlar incelenmek suretiyle ayrıntılı ve denetime elverişli rapor hazırlanması doğrultusunda kusur uzmanı … marifeti ile inceleme icra edilerek konuya ilişkin 20/11/2019 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişi anılı raporunda özetle;
“Yerleşim yeri içinde meydana gelen kazanın olduğu mahalde hız sınırı 50 km/saat, yol tek yönlü, 13,20 m genişlikte, asfalt ve kuru olup vakit gündüz, hava açıktır.
Dava dosyasında bulunan Trafik Kazası Tespit Tutanağında kaza anlatılmış, davacı yaya … ’nın sağından gelen araca ilk geçiş hakkını vermemiş olması nedeniyle 2918 sayılı KTK madde 68’i ihlal etmiş olduğu, araç sürücüsü …’ün ise hızını düşürmemiş olması nedeniyle aynı kanunun madde 52/1-a maddesini ihlal etmiş olduğu görüşü ifade edilmiştir.
Trafik Kazası tespit Tutanağında bulunan kaza yeri krokisinden kaza mahallinde 13,20 m genişlikteki yolun iki yanında araçların park halinde bulundukları, yayanın aracın seyir yönüne göre soda bulunan 1866 sokak köşesinden soldan sağa yolu geçmek istediği, aracın yayaya sağ şerit içinde sağ ön köşesi ile çarpmış olduğu, zeminde fren izi tespit edilmemiş olduğu ve mahalde “Okul Yaya Geçidi” yaklaşım levhası bulunduğu görülmektedir.
Dava dosyasında bulunan ifadesinde davacı yaya … karşıdan karşıya geçerken yolun ortasına geldiğinde otonun kendisine yaklaştığını gördüğünü, kendisine çarpmaması için yolun ortasında beklediğini, kendisine yaklaşık 10 m kala otonun kendisine çarpmamak için hafif sağ yaptığını sonra yönünü düzelttiğini, bu esnada kendisinin de otonun çarpmaması için korkudan sağa sola hareket ettiğini, ancak otonun süratli olduğunu ve hiç fren yapmadığını, sağ ayak tarafından otonun kendisine vurduğunu ve yere düşürdüğünü belirtmiştir.
Dava dosyasında bulunan ve … Asliye Ceza Mahkemesi 24.11.2016 tarihli kararında sürücü …’ün olay tarihinde aracı seyir halinde iken yolu geçmekte olan yayanın yolun ortasında tereddütte bulunup durması üzerine mesafenin de yakın olması nedeniyle çarpmaya engel olamadığını belirtmiş olduğu ifade edilmiştir.
2918 sayılı KTK’nun yayaların uyacakları kurallarla ilgili MADDE 68’de
“(…) b) Taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasaktır.
Yayalar, bu yerlerden geçerken;
(…) 3. Işıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde veya kavşaklarda güvenlikleri açısından yaklaşan araçların uzaklık ve hızını göz önüne almak,
Zorundadırlar.
(…) c) Yaya yollarında, geçitlerde veya zorunlu hallerde taşıt yolu üzerinde bulunan yayaların, trafiği engelleyecek veya tehlikeye düşürecek şekilde davranışlarda bulunmaları veya buraları saygısızca kullanmaları yasaktır.” şeklinde yayaların yolu geçmek üzere kavşakları kullanabilecekleri ancak kendi güvenlikleri açısından yolu kontrol ederek gelen araçların uzaklık ve hızını dikkate almak zorunda oldukları ve trafiği engelleyerek tehlikeye düşürmemeleri gerektiği vurgulanmış olup dolayısıyla davacı yaya … ’nın kısmen kusurlu olduğu, aynı kanunun hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamakla ilgili MADDE 52’de “Sürücüler;
a)Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak,
(…)Zorundadırlar” şeklinde kavşak yaklaşımlarında hız düşürme gereği tanımlanmış olup, sürücü …’ün kavşak yaklaşımında hızını düşürmemiş, yolu geçmek üzere yolun ortasına kadar geldiğini gördüğü yayaya rağmen, fren ve direksiyon tedbiri ile etkili biçimde çarpmayı önlemek üzere durmak yerine hız kesmeden hareketine devam ederek yayanın güvenliğini tehlikeye atmış olması nedenleriyle kazada ağırlıklı olarak kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak;
Davacı yaya … %35 (yüzde otuzbeş) oranında kusurlu,
Sürücü … %65 (yüzde altmışbeş) oranında kusurludur.” şeklinde mütalaada bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dava; 16/05/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaralanan davacı … ’nın, davalılardan maddi ve manevi tazminatı istemine yöneliktir.
Davacı vekili 17/09/2019 tarihli dilekçesi ile; davalı sigorta ile aralarındaki anlaşma gereğince maddi tazminat ile ilgili taleplerinin sigorta şirketi tarafından ödendiğini, davanın maddi tazminat talepleri yönünden konusuz kaldığını, davalı sigorta şirketinden herhangi bir vekalet ücreti taleplerinin de olmadığını, 21/07/2020 tarihli dilekçesi ile; maddi tazminat talepleri ve buna ilişkin yargılama giderleri açısından hiçbir davalıdan taleplerinin kalmadığını beyan ettiği görülmüştür.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin bila tarihli dilekçesi ile davacı ile hukuki ihtilaf üzerinde anlaşmış olduklarını, davanın konusuz kaldığını, vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan ettiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamında toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; davacı yan maddi tazminat talebi bakımından davalı sigorta şirketi ile sulh olduklarını ve davalıların tümünden maddi tazminat taleplerinin kalmadığını beyan ettiğinden yargılamaya yalnızca manevi tazminat talebi açısından devam etmek gerekmiş olup, bu kapsamda 16/05/2016 tarihinde gerçekleşen kazaya ilişkin olarak alınan kusur raporuna göre kaza tarihi itibarıyla davalı …’nın maliki olduğu … plakalı aracın sürücüsü davalı …’ün Okul Yaya Geçidi tabelasının bulunduğu yerde hızını düşürmeyerek yolu geçmek üzere yolun ortasına kadar gelen davacı yayayı gördüğü halde fren ve direksiyon tedbiri ile etkili biçimde çarpmayı önleyemediğinden %65 oranında kusurlu olduğu, davacı yaya … …’nın ise karşıdan karşıya geçerken gelen araçların uzaklık ve hızını dikkate alma ve yolu kontrol etme noktasında eksik davranışı nedeniyle %35 oranında kusurlu olduğu tespit olunmuştur.
Davacı taraf manevi tazminat isteminde bulunmakla tatbiki gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre; Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği, hükmedilecek bu paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşıması gerektiği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakim manevi tazminat yönünde takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerekmektedir. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmış ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmıştır.
Anılı düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; yaralamalı trafik kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe uğrayan ve tedavi görmek zorunda kalıp bir müddet iş göremezliğe düşen davacının manevi zarara uğradığı, gerçek kişi davalıların davacının manevi zararını gidermekle yükümlü olduğu sonucuna varılmıştır. Manevi tazminat miktarının belirlenmesi noktasında anılı düzenleme ve içtihatlar kapsamında değerlendirme yapılmış, olayın ağırlığı ve verdiği üzüntünün bir nebze olsun telafisi bakımından meydana gelen olayın oluş şekli, davacının iş göremezlik süresi, kazaya neden olan araç sürücüsünün %65 oranındaki kusuru, tarafların mali ve sosyal durumları dikkate alınarak manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 10.000-TL manevi tazminat taktir edilerek, haksız fiilin gerçekleştiği 16/05/2016 tarihi itibarıyla davalıların temerrüde düştüğü bu tarihten itibaren faiz işletilmesine karar vermek edilmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulü ile, maddi tazminat talebi yönünden konusuz kalan davada esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL manevi tazminatın 16/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle,
A)Maddi tazminat talebi yönünden:
1-Dava konusuz kalmakla ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Maddi tazminat için peşin yatırılan 17,07 TL harcın, alınması gerekli 54,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 37,33 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından maddi tazminat yönünden yatırılan 17,07 TL peşin harç ve 31,40 TL’nin yarısı olan 15,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 32,77 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Maddi tazminat yönünden davacı tarafça talep olunmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B)Manevi tazminat talebi yönünden:
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
10.000 TL manevi tazminatın 16/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Hüküm altına alınan 683,10 TL karar harcından manevi tazminat için peşin yatırılan 136,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 546,47 TL harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından manevi tazminat yönünden yatırılan 153,70 TL peşin harç ve 31,40 TL’nin yarısı olan 15,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 169,40 TL’nin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre manevi tazminat yönünden hesaplanan 3.400 TL ücret-i vekaletin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.066,50 TL tebligat, bilirkişi ücreti v.s. ve 562 TL Adli Tıp Kurumu faturası olmak üzere toplam 1.628,50 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 407,12 TL’nin davalılardan … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/10/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza