Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/102 E. 2023/60 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2017/102 Esas
KARAR NO:2023/60

DAVA:Alacak (… hizmeti alacağından kaynaklanan asıl borçlu … … Lojistik ve diğer davalıların işbu şirketin borcundan güven teorisi hükümleri gereğince sorumlu olduğu iddiası ile açılan alacak davası )

DAVA TARİHİ:31/01/2017
KARAR TARİHİ:16/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ:27/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2011 yılında davalı asıl borçlu bağlı … … AŞ şirketi ile … ili ve havalisinde acente olması yönünde sözleşme imzalandığını, müvekkilinin davalı … şirketi vasıtası ile … gönderecek müşterilerinden gönderecekleri … toplayarak gideceği yerlere gönderme hizmeti verdiğini, davalı bağlı şirket kanalıyla …- … müşterilere teslim edilmek üzere intikal eden tüm kargoların müşterilere teslimi ve şehirler arası nakliye hizmeti verildiğini, müvekkilinin … … LOJİSTİK ŞİRKETİNİN tüm nakliye işlerini yaptığını, müvekkili ile davalı arasında acentelik sözleşmesi imzalandığını, ancak davalı bağlı şirketin ekonomik olarak zor duruma düştüğü için müvekkilinin yaptığı hizmetlerin karşılığını ödemediğini ve müvekkilinin mağdur olduğunu, … holding şirketler topluluğunun 15 şirketten oluşan yüksek sermayeli bir ortaklık olduğunu, davalı şirketlerin kurucu ortakları ve pay sahiplerinin aynı kişilerden oluştuğunu, … … A.ş, … Şirketler Topluluğunun hakim şirketi, diğer … Seyahat Truzim Org A.Ş’nin ise en yüksek bütçeli ikinci hakim ortaklık olduğunu, hakim şirketlerin davalı borçlu bağlı yavru şirkete hakim olmaları bağlı şirketin … Şirketler Topluluğunda bulunması gibi hususlar gözönünde tutularak toplumda ve dolayısıyla müvekkili şirkette yüksek düzeyde güven oluşturduğunu, bu güven doğrultusunda müvekkilinin … … şirketinin nakliye işini yıllardan beri üstlendiğini, ancak … … Şirketinin hakim şirketlerin yöneticilerinin bulunmasına rağmen, kötü yönetildiğini, hatta gözden çıkarıldığını, bağlı şirket borçlarını ödeyemez hale geldiğini, Konya Ticaret Mahkemelerinde görülen davalarda yerel mahkemenin güven sorumluluğu prensibinden hareketle hakim şirketin sorumluluğuna gittiğini ve hakim şirketin bağlı şirket ile yapılan tasarruflardan dolayı bu zararları ödemeye mahkum kıldığını, Yüksek Mahkemece bu kararların onandığını, bu nedenler ile hakim şirketlerin vaki borçlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu beyanla şimdilik 300.000,00 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletinde davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile ; dava değerini 883.653 TL’ye yükselterek, taraflar arasında fiili ve organik bağın bulunduğundan ayrıca davalı … … A.Ş doğrudan hakimiyetinden dolayı davalılar arasında fiili ve organik bağın bulunması nedeniyle müvekkilin ıslah ile birlikte 883.657 TL dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline yargılama gider ve ücreti vekaletinde davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Lojistik AŞ yetkilisi yada vekilinin dava dosyasına herhangi bir cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
Davalı … Turizm Seyahat Org. Ve Tic. A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile … … Taşımacılık ve Lojistik Hiz AŞ arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı vekilinin müvekkili şirketin ticari merkezinin … Holdingin bulunduğu merkezde olduğunu iddia ettiğini ancak müvekkili şirketin 28/01/2003 tarihinde kurulan ve yurt içinde ve yurt dışında turistik amaçlı geziler ve turlar düzenlemek, yerli ve yabancı turistlerin yurt içinde ve yurt dışında konaklama, seyahat, taşıma, rehberlik hizmetlerini yürütmek üzere kurulmuş bir şirket olduğunu, “… … arası Kt:61.90 … İstanbul adresinde faaliyetini sürdürdüğünü, müvekkili ile ilişkilendirilmeye çalışılan borçlu … … Taşımacılık ve Lojistik Hizmetleri AŞ nin 22/10/2007 tarihinde … taşımacılığı üzerine kurulmuş bir şirket olduğunu ve 24/10/2010 tarihinden beri “… … Kod … İstanbul” adresinde faaliyetini sürdürdüğünü, davacının talep ettiği 300.000,00 TL lik alacağın sebebinin ne olduğunun, cari hesap, çek-senet , fatura alacağından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda herhangi bir açıklamada bulunulmadığını, davacı tarafın kurmaya çalıştığı bağın herhangi bir yasal dayanağı olmadığını, aralarında adres, ticari faaliyet konusu vb.anlamda hiçbir bağ ve farklı tüzel kişiliklere sahip şirketler arasında ilişki kurulmaya çalışılarak dava açılmasının açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; ticaret sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere diğer davalı şirket ile ne de borçlu şirket ile adreslerinin müvekkili şirketin adresi ile hiçbir ilgisi ve bağlantısının bulunmadığını, davacı tarafından bahsedilen faturaların dosyaya ibraz edilmediğini ve müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacı tarafın haksız ve mesnetsiz bir şekilde müvekkili ile borçlusu arasında bağ kurmaya çalıştığını, müvekkili şirketin herhangi bir şekilde borçlu şirket üzerinde hakimiyeti olmadığını, üçüncü kişilere karşı bu minvalde güven telkin edecek ne bir beyanı ne bir beyanı ne bir taahhüdü bulunmadığını, davacı tarafından marka kapsamında tüm tarafların aynı logo ve markayı kullandığını, bu ilişkinin gerekli bağı kurmak için yeterli olduğu gibi hukuk dışı bir kuram oluşturduğunu, oysa ki ilgili kurumlardan istenmesi halinde markanın müvekkili şirkete ait olmadığının anlaşılacağını, bu nedenle marka ve şekil hakkı müvekkiline ait olmayan bir ilişkide markanın kullanılmaması yönünde müvekkili şirketin herhangi bir hukuki girişimde bulunamayacağının açık olduğunu, bu sebeple davacının bu beyanlarını da kabul etmediklerini beyanla öncelikle husumet yönünden reddini, aksi halde beyanları doğrultusunda davanın esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememiz tarafından tarafların delil listesinde gösterdikleri tüm deliller celp ve incelenmiş, davalı şirket ticari sicil kayıtları getirtilmiş ve ön inceleme duruşması yapılarak öncelikle davalı yanın sıfat ve mahkememizce resen görev konusunda inceleme yapılmıştır.
Mahkememizde açılan iş bu dava; davacının davalılardan asıl borçlu … … Lojistik AŞ ile aralarında 2011 yılında imzalanan , acentelik sözleşmesine bağlı olarak, 2011 yılından itibaren …/… ili ve havalisinde … taşımacılık ve dağıtım hizmeti verilmesi nedeni ile bu hizmetten kaynaklanan ticari, cari hesap alacağının hizmet verilen … … Lojistik AŞ ile , işbu davalı şirketin borcundan dolayı diğer davalı aynı gruba ait hakim şirketlerin , işbu şirkete bağlı şirket niteliğinde bulunması sebebi ile , hizmeti verilen şirketin borcundan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu iddiasına dayalı alacak davasıdır.
Mahkememiz tarafından taraf bilgileri toplanmış , davacı yanın iddiaları kapsamında taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında varsa davacı yanın verdiği acentelik hizmetinden kaynaklanan alacağın miktarının tespiti ve bu borçtan hizmetin verildiği … … Lojistik AŞ ile birlikte güven teorisi veya perdenin aralanmasına ilişkin ilkeler gereğince , diğer davalı grup şirketlerin sorumlu olup olmadıklarının tespiti bakımından bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır.
Mahkememiz tarafından dosya kendilerine tevdii edilen bilirkişiler tarafından tanzim edilen raporlarda;
1-Mahkememizce dosya kapsamına alınan Bilirkişiler … tarafından hazırlanan 30/04/2018 tarihli raporda özetle;
“…
-Davacı yan incelemeye gelmeyip ticari defterlerini ibraz etmediğinden, dava dilekçesnide talep etitği 300.000,00 TL tutarındaki alacağın varlığı ve dayanağı yönünden herhangi bir tespit ve değrelendirme yapma imkanının bulunmadığı,
-Davalılardan … … Lojistik AŞ incelemeye gelmeyip ticari defterlerini ibraz etmediğinden, davalı defterleri üzerinde davacı yan alacağının varlığı yönünden herhangi bir tespit ve değerlendirme yapma imkanının bulunmadığı,
-İncelenen davalı şirket … … AŞ ye ait 2015-2016 ve 2017 yılı yevmiye ve kebir defterlerinin açılış ve kapanış beratlarının yasal sürede alındığı, 2017 yılına ait kapanış beratı için yasal sürenin henüz dolmadığı , bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu,
-İncelenen davalı şirket … …AŞ ye ait 2015-2016 ve 2017 yılı yevmiye ve kebir defterlerinin açılış ve kapanış beratlarının yasal sürede alındığı, , 2017 yılına ait kapanış beratı için yasal sürenin henüz dolmadığı , bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu,
-İncelenen davalı şirketler … … AŞ ve … …AŞ ye ait ticari defterlerde, davacı ile aralarında herhangi bir ticari ilişkiye rastlanmadığı,
-Sonuç itibariyle İstanbul Ticaret Odasının 03/01/2018 tarihli …/… sayılı yazısı ekinde yer alan CD üzerinde yapılan incelemelerde dava tarihi itibariyle davalı … Turizm Seyahat Organizasyon ve Ticaret AŞ’nin son ortaklık yapısının tek pay sahibi olarak … … AŞ olduğu, bu anlamda 1 numaralı davalı … … AŞ’nin 2 numaralı davalı … …AŞ nin tek ve hakim ortağı konumunda olduğu, dolayısıyla yönetim kurulu ve şirket temsilcilerinin benzer oldukları,
-Bununla birlikte 1 ve 2 numaralı davalıların 3 numaralı davalı … … Lojistik AŞ (dava tarihindeki unvanı … ve Lojistik Hizmetleri AŞ) de herhangi bir pay sahiplidği olmadığı gibi, ortakları yapıları, yönetim kurulu üyeleri, şirket temsilcileri yönünden herhangi bir benzerliğin de söz konusu olmadığı,
-Dava tarihi itibariyle davacı yanca, 1 davalı ve 2.davalıya husumet tevcihi bakımından 3.davalı ile bu davalılar arasında irtibatın ortaya konulmadığı ” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
2-Davacı ticari defterlerinin incelenmesi ve rapor hazırlanması için … 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … talimat sayılı dosyasında Bilirkişi …’dan rapor aldırılmış, 22.04.2019 tarihli raporda özetle;
“..
-Davacının 2015 ve 2016 yılları defterlerinin açılış tasdiklerinin TTK’nun 69. İle 213. Sayılı V.U.K.’nun 220.ve 222.maddelerinde öngörülmüş olan esaslara uygun olarak yaptırılmış olduğu, kapanış tasdiklerinin yaptırılmamış olduğu, kayıtlama sistemi olarak Tek Düzen Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’ne ve Muhasebe İlke ve Kurallarına uygun olarak tutulduğu, tutulması zorunlu diğer defterlerin de birbirlerini doğruladığı,
-Davacının 2015 ve 2016 yılı ticari defter kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu oluşturulan Cari Hesap ekstresinin EK-1 de olduğu gibi,
-Davacının 2015 ve 2016 yılları ticari defter kayıtları ve belgelerine göre davacının davalıdan 227.340,18 TL alacaklı göründüğü,
-Davalının davaya süresi içerisinde cevap vermediği, İstanbul’da yapılan bilirkişi incelemesi için ticari defterlerini sunmadığı ” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
3-Dosya kapsamına alınan Bilirkişiler … tarafından hazırlanan 01/06/2021 tarihli raporda özetle;
“…
Davacının ticari defter kayıtları üzernide talimat mahkemesince atanan bilirkişi inceleme raporuna göre davacının 3 numaralı davalı … … AŞ’den (yeni unvanı … Taşımacılık AŞ) 452.340,18 TL alacaklı olduğu ve dava tarihinden itibaren bu alacak için 3095 sayılı Kanun gereğince ticari avans faizi talep edilebileceği, 1 ve 2 numaralı davalılar bakımından ise hukuken sorumluluk şartları üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşme ile TTK m. 209’da yer alan norma binaen söz konusu değilse de, tüzel kişilik perdesinin aralanması doktrini çerçevesinde böyle bir sorumluluğunun doğup doğmayacağının hassaten mahkemenin bu konudaki yorumuna bağlı olacağı” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Davacı vekilince sunulan rapora itiraz dilekçesinde; bilirkişi raporunun aleyhlerine bir husus ihtiva etmediğini, dosyaya sunulan benzeri davalardaki bilirkişi raporları ve mahkeme kararlarında davalılar arasında tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin kullanılmasını sağlayacak organik bağın tespit edildiğini, ancak raporda bu yönde bir tespitin yer almadığını, sadece YK üyelikleri ve muvazaalı devriler incelendiğinde dahi bu teorinin kullanılmasının mümkün olduğunun görüleceği, bu durumun sicil hareketlerinden de tespit edilebileceğini , bu nedenlerle raporun eksik olduğunu beyan ettiği görülmüştür.
Davalılardan … Holding ve … Seyahat’in beyanlarında ; üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşme ve TTK m.209 çerçevesinde bir sorumluluklarının olmadığı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin davacının bir talebi olmadığı için perdesinin aralanmasının mümkün olmayacağı, … Holding ve … Seyahat ‘in asıl borçlu … …’dan bağımsız bir tüzel kişilik olduğunu, perdesinin aralanması teorisinin uygulanması için TMK m.2’ye aykırı davranış olması gerektiği ancak kendilerinin böyle bir davranış içinde olmadıkları, iktisadi bir özdeşliğin bulunmadığı, ortaklık yapısının farklı olduğu, zarar verme kasıtlarının bulunmadığını, perdenin düz, ters veya çapraz aralanması hususunda davacının açık bir beyanının bulunmadığı görülmüştür şeklindeki beyan ve itirazlar üzerine bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiş ;
Bilirkişiler …’dan ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 17/10/2022 tarihli ek raporda özetle;
“…
Kök rapordaki varılan sonucu değiştirecek bir bulguya rastlanılmadığı, derdest davada heyet olarak tüzel kişilik perdesinin aralanması bağlamında kök raporda işaret olunan bulgular ile yukarıda zikrolunan mezkur raporlar ve mahkeme kararlarına iştirak ettiğimizi ve fakat tüzel kişilik perdesinin aralanması doktrini çerçevesinde böyle bir sorumluluğun doğup doğmayacağının hassaten mahkemenin yorumuna bağlı olacağı ” yönünde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda; davalı … Lojistik Taşımacılık AŞ’nin 24.03.2016 tarihinde unvan değişikliğine giderek yeni unvanının … Ve Lojistik Hizmetleri AŞ olduğu ve 11.03.2016 tarihinde de tek pay sahipliğine dönüştürülerek , tek pay sahibinin … … AŞ şirketi olduğu, dava tarihi itibariyle yönetim kurulu üyesinin … olduğu, şirketin temsil ve ilzamının … …’ün münferit imzası ile gerçekleştirildiği, Davalı … …AŞ’nin dava tarihi itibariyle son ortaklık yapısının tek pay sahibi olarak … … AŞ olduğu, yönetim kurulu üyelerinin … oldukları, şirketin temsil ve ilzamının ise …’ten herhangi ikisinin müşterek imzası ile gerçekleştirildiği, davalı … … AŞ ‘nin son ortaklık yapısının 15.06.2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında hazır bulunanlar listesinden anlaşıldığı üzere, dava tarihi itibariyle … oldukları, şirketin temsil ve ilzamının ise … ve …’ün müşterek imzası ile gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Davacı …’un 2015 ve 2016 yılı ticari defterlerinin incelendiği, davacının davalılardan … … Taşımacılık ve Lojistik AŞ ile olan 2015 ve 2016 yılı cari hesap ilişkisinde , 31.12.2014 yılından devreden cari hesap alacağının 164.896,48 TL olduğu, 2015 yılı içindeki cari hesap ilişkisinde davacı tarafından davalı şirket adına düzenlenen nakliye hizmet faturalarına karşılık davalı şirketten ileri tarihli çek ve senetler alınarak cari hesaba tahsilat yapıldığı, 31.12.2015 yıl sonu cari hesaptan 92.936,05 TL alacaklı olarak 2016 yılına devrettiği, 2016 yılı içindeki ticari ilişkisinin 29.05.2016 tarihine kadar sürdüğü ve bu tarih itibariyle cari hesaptan alacağın 227.340,18 TL kaldığı ve işbu tarihten sonra cari hesaba herhangi bir tahsilat yapılmadığının tespit edildiği, davacının davalı … … AŞ’den cari hesaptan kaynaklanan 227.340,18 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından davalı … … AŞ’ne nakliye hizmet faturalarından kaynaklanan fatura alacakları ve davalıdan ileri tarihli çek ve senetlerle yapılan tahsilatlar sonucunda 29.05.2016 tarihi itibariyle cari hesap alacağının 227.340,18 TL olarak tespitinin yapıldığı, davalı tarafından davacıya cari hesap borcuna karşılık verdiği ileri tarihli çeklerden 27.04.2016 tarihli 115.000 TL bedelli C1-8272994 seri numaralı çek ile 15.07.2016 keşide tarihli C1-8580187 seri numaralı 70.000,00 TL bedelli çek olmak üzere toplamda 225.000,00 TL tutarındaki iki çekin karşılıksız kalması ile cari hesaptan davacı alacağı 227.340,18 TL + 225.000,00 TL olmak üzere toplam 452.340,18 TL olarak tespit edilmiştir.
Davalı şirketin BA-BS formlarından tespit edildiği üzere, davacı tarafından davalı … … AŞ’ne 2015 yılında net 1.157.474,98 TL nakliye hizmet faturası düzenlediği , davalının 2016 yılına ilişkin BA-BS formları dosya kapsamında bulunmadığından cari hesaptan kaynaklanan ve halen ödenmeyen alacağı olarak 227.340,18 TL olarak tespit edildiği, ileri tarihli tahsilat olarak alınan ve karşılığı bulunmayan 2 adet çekten dolayı 225.000,00 TL ile birlikte davalı asıl borçlu … … Taşımacılık ve Lojistik AŞ’nin (yeni unvanı … ve Lojistik Hizmetleri AŞ) davacıya olan borcu 452.340,18 TL olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizce davacı şirketin acentelik sözleşmesi gereğince verdiği … hizmetinden kaynaklanan davalı asıl borçlu … … Taşımacılık ve Lojistik AŞden 452.340,18 TL alacaklı olduğu mahkememizce alınan bilirkişi raporu, taraf ticari defter ve kayıtları BA-BS formları kapsamında tespit edilmiş olup, borcun ödenmesi için verilen çeklerin karşılıksız çıktığı, bu nedenle davalı yana iade edildiğinden, davacı yanın cari hesaptan kaynaklanan alacağının işbu sözleşmenin tarafı şirketten dosyadaki deliller ve alınan bilirkişi raporları ile davacı ticari işletmenin 2016 yılı içerisindeki ticari ilişki de dikkate alınarak, 31.12.2014 tarihinden itibaren yapılan devirlerle birlikte 29.05.2016 tarihine kadar ticari ilişkinin devam ettiği ve davacı yanın cari hesaplarından ötürü 227.340,18 TL yapılan tahsilatlardan sonra alacağının kaldığı, ancak 29.05.2016 tarihine kadar davalı … … AŞ tarafından cari hesap borcuna karşılık davacıya verilen nakdi hizmet faturalarından kaynaklanan fatura alacaklarının ödemesi karşılığı borç ödemek için verilen 27.04.2016 tarihli 155.000,00 TL bedelli … seri numaralı çek ile 15.07.2016 keşide tarihli … seri numaralı 70.000,00 TL bedelli çek olmak üzere toplamda 225.000,00 TL tutarındaki iki çekin karşılıksız kalması sebebi ile işbu çeklerin bedelinin ödendiği veya takibe konu olduğu belgelendirilmediğinden , işbu çek bedelleri dahil olmak üzere (çek bedelleri tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile ) toplam 452.340,18 TL’si davacının asıl borçlu alacaklı olduğu mahkememizce benimsenmiş ve bu miktar üzerinden davanın kabulü fazlaya ilişkin istemlerin ise dosyadaki delillere göre talep koşulları oluşmadığı mahkememizce benimsenmekle, fazlaya ilişkin istemin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Mahkememizde açılan işbu davada davacı , davalı … … Lojistik AŞ’nin borcundan diğer davalı … … AŞ ve … Seyahat Org. San. Ve Tic. AŞ’nin de sorumlu olduğu, çünkü davalının, bu şirketlerin grubuna dahil yavru şirket niteliğinde olup, davacıya ve üçüncü şahıslara … grubu şirketler olarak güven verdiği ileri sürülmek sureti ile davacı … … AŞ ile birlikte diğer davalı grup şirketlerinde sorumlu olduğu ileri sürülmekte olup, taraflar arasındaki asıl sorunun, … … AŞ’nin borcundan diğerlerinin sorumlu olup olmadığı noktasında toplandığı tartışmasızdır.
6102 sayılı TTK’nun 329 maddesi (6762 sayılı TTK’nun 269.maddesi) gereğince; esasen anonim şirketler; borçlarından dolayı yalnızca mal varlıkları ile sorumlu olup, faiz sahipleri sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur. Yine 128. maddesi gereğince (6762 sayılı TTK’nun 140.maddesi) her ortağın usulüne uygun olarak tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesi ile koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir. Temel hukuk kurallarının en önemlilerinden birisi alacak haklarının nispiliği ilkesi olup, ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Bu nedenle kural olarak borç ilişkisinin dışında başka bir gerçek ve tüzel kişiden alacak hakkı bulunduğu ileri sürülemez.
Ancak ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk yada ayrı mal varlığının korunması ilkesi alacakların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için Kıta Avrupa’sı ve Anglosakson Hukuk Sistemi’nde (tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi) geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları sorumlu tutma imkanı getirilmiştir.
Bu nedenle, mahkememizce dava konusu olayda asıl borçlu dışındaki borçtan sorumlu olduğu şirketlerinin sorumluluk ilkelerini incelemek gerekir.
Mahkememizce davacı yanın dava dilekçesinde güven teorisinden bahsetmesi sebebi ile , davacı şirketin 6102 sayılı TTK’nun 209 maddesi çerçevesinde ; üçüncü kişiyi koruyucu etkisi kapsamında davalıların borçtan sorumluluklarını bulunup bulunmadığı ve güven teorisi nedeni ile sorumluluk yok ise tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının bulunup bulunmadığı ve mahkemece hangi sebep dayanılırsa dayanılsın davalı asıl borçlunun borcundan diğer grup ana şirketlerinin sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği tartışmasızdır.
Dava dosyasında esasen davacının dava dilekçesinde; maddi olayı izah etmiş ve güven sorumluluğundan bahsederek , grubun hakim şirketleri asıl borçlu … … Lojistik AŞ ( … Taşımacılık … AŞ) ile birlikte sorumlu olduğu ileri sürüldüğü ve davalı yanın da davacının , güven sorumluluğuna dayandığı ve perdenin aralanmasına ilişkin iddia ve talebinin olmadığını ileri sürerek rapor ve dosyadaki kendileri yönünden taleplere itiraz etmiş ve davanın reddini istediği anlaşılmaktadır.
Ancak Türk Hukuku’nu hakim resen uygulamakta görevli olup, delillerin sunulması ve getirilmesi tarafların yükümlülüğünde ise de 6100 sayılı HMK’nun 33.maddesi gereğince, tarafların getirdiği delillerin değerlendirilmesinde hakim , davanın taraflarının hukuki değerlendirilmesi ile bağlı değildir. Hukukun gereği ne ise , hangi sorumluluk kurallları ve hukuk kaideleri uygulanması gerekiyor ise adalette çözüme giden yolda hukuk kurallarını resen uygulamakla sorumludur.
Bu nedenle, mahkememizce davalıların , davacının tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisine dayanmadığı için, bu teorinin uyuşmazlığın çözümünde uygulanmayacağına ilişkin savunmasına mahkememizce itibar edilmemiştir.
Hukukumuzda yeni uygulanmaya başlanan güven teorisi ve perdelerin aralanması ilkeleri hakkındaki düzenlemeler;
A-Güven teorisi; 6102 sayılı TTK’nun 209 maddesinde; “Türkiye bu hüküm ile, Avrupa öğretisinde çoğunluk tarafından savunulan güven kavramının önemli bir uygulamasını oluşturan ve İsviçre Federal Mahkemesinin Wibru/Swissair kararı (BGE 120 II 331) ile kabul edilen şirketler topluluğunun (konzern’in) toplumda veya tüketicide yarattığı güvenden doğan sorumluluğu kanunen düzenleyen ilk ülkedir. Sorunun özel ve dar bir şekilde görünüşü “patronaj açıklaması”dır. Hükmün amacı bir şirketler topluluğu bağlamında hakim şirketin toplumda veya daha dar bir çevre olan tüketicide yarattığı güveni kullandığı takdirde bu kullanmanın sonuçlarını yüklenmesini sağlamaktır.
Bağlı şirketler çoğu kez üyesi oldukları şirketler topluluğunun adını şirket kırtasiyesinde, ilân ve özellikle reklamlarda zikretmekte bu yolla kendilerine müşteri bağlamakta, ticarî menfaat sağlamaktadır. Adı anılan şirketler topluluğunun toplumda yüksek itibarı haiz olduğu durumlarda bu kazanç yüksek olmaktadır.
Kullanılan topluluk adına güvenerek halkın veya daha dar anlamda tüketicinin bağlı şirkete yönelmesinin ve bağlı şirketin pazar payının yükseltilmesinin temelinde, o topluluğun üyesi olan şirketin, dürüst hareket edeceği, verdiği bilgilerin ve kamuya açıklanan tablo ve belgelerinin gerçeği yansıttığı, teknolojinin üstün, kalitenin iyi ve herşeyin gereği gibi olduğu inanç ve güveni vardır. İtibarın kullanılması ise, somut olaya göre belirlenir. Kullanılma için adın zikredilmesi, topluluk logosunun kullanılması şart değildir. Tablo, bilgi, kalite vs. güvene uymuyor ise adının kullanılmasına sesini çıkarmayan hakim şirket sonuçtan sorumlu olmalıdır. Bu sebeple sorumluluğun merkez şartı, “itibarın kullanılması”dır. Kullanma yoksa, sadece topluluğa “mensubiyet”, sorumluluğu doğurmaz.
Her şirketler topluluğu hükmün kapsamında değildir. Bir topluluğun kapsama girebilmesi için itibarının topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaşmış olması gerekir. Bu da, somut olaya göre belirlenir. ” hükmü ile hâkim şirket, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hâllerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumlu olduğu açıktır.
b-Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; yasal dayanağını dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen TMK’nun 2.maddesinden almakta olup, yukarıda kısaca incelenen ilkeye göre tüzel kişiliğin varlığı asıl borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişi bulunmakta iken , bu tüzel kişinin varlığının alacakların zararı olarak kötüye kullanılması durumunda iddia edilip kanıtlanmasında, şirketlerin ortaklarına veya başka şirkete karşı bu borçtan dolayı , esasen üçüncü şirketler borçtan sorumlu olmamasına rağmen tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek veya tüzel kişilerin sorumluluğu cihetine gidilmesi imkanı vermektedir.
Uygulamada ve doktrinde tüzel kişi ile ortaklarının alanlarını ve mal varlığının birbirine karışması halinde yetersiz sermaye durumunda aynı şirketler topluluğu içerisinde yer alan kardeş şirketler arasında koşulların varlığı halinde çok istisnai hallerde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin uygulanması kabul edilerek grup şirketlerin sorumluluğuna girilebileceği kabul edilmektedir.
Mahkememiz tarafından , üçüncü şirketler yönünden alınan raporlarda; dava konusu alacağın doğduğu miktar olan 452.340,18 TL ‘ den diğer grup şirketlerin sorumlu olup olmadığı yönünden dosyadaki delillere göre TTK 209.maddesinde belirtilen sorumluluğun soyut değil, somut güven olgusuna dayanması gerekir. Bu güven olgusunun sözleşen taraftan somut eylem ve işleme binaen uyandırılmış olması gerekir.
Dosyada davacı yana karşı, davalı … … Şirketi’nin böyle bir somut güven olgusu uyandıracak eylem ve işlemine ilişkin delile rastlanmadığına ilişkin bilirkişi tespitine mahkememizce de itibar edilmiştir.
Ancak, maddi olayın anlatılması sonrasında , hukuken uygulanacak normları ve özellikle Medeni Kanun’un 2.maddesini her zaman taraflar ileri sürmese bile iyi niyet kaidelerine ilişkin hükümleri mahkemenin resen uygulayabileceğine ilişkin kararları ve HMK’nun 33.maddesi gereğince mahkememizce uygulanacak kuralların resen uygulanması gerektiği bu nedenle tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesi ve koşullarının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekir.
Bu teori uyarınca mahkemeler , tüzel kişiliğin kötüye kullanılması gereğince TTK’nun 329/2.maddesindeki mal ayrılığı recminden istisnaen tüzel kişiliğin kötüye kullanılması halinde ayrılmakta olup, 4721 sayılı TMK’nun 2/2 maddesi gereğince; hakkın kötüye kullanılması yasağı kabul edilmiş olup, burada kötüye kullanılan mal varlığındaki ayrılık ilkesi ya da ortaklık tüzel kişiliğinin farklı olduğunun ileri sürülmesidir. Asıl olarak borçtan sorumlu olmayan bir şirketin, şirket ortaklarının aynı ve aynı grup tüzel kişiler olması halinde, tüzel kişiliğin arkasına saklanarak sorumluluktan kurtulmaya çalışılması Yargıtay kararları ve doktrin tarafından geliştirilen işbu teori sayesinde engel olunmaktadır.
Dava konusu olayımızda, davalı asıl borçlu … … AŞ ‘ nin diğer davalı bağlı şirketlerle aralarında para akışı olması dahi ticaret unvanlarının benzer olup, şirket merkezlerinin aynı olduğu, ticari defter ve kayıtların ana merkezde saklanması celp edilen Ticaret Sicil kayıtlarına göre; şirket ortakları arasında benzerlikler bulunmakta olup, … veya işbu şahsın akrabalarının şirkette ortak ve yönetici oldukları bu nedenle TTK’nun 195.maddesi gereğince hakim şirketin aynı grup bağlı şirketlere borcundan TMK 2.maddesi gereğince ; şirketlerin mal varlıklarına , bağlı şirketlerin alacakları başvurmasının yolunun açılması gerekir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, … … AŞ’nin kurucularının …’ın olduğu, hakim şirket niteliğinde bulunduğu, yine … … Org. AŞ’nin de aynı grubun en eski şirketlerinden birisi olduğu ve ticaret merkezinin holdingin bulunduğu merkezde bulunduğu, kurucularının aynı şahıslar olduğu, asıl borçlu … … Lojistik AŞ’nin kurucularının aynı kişiler olup, … şirketlerinin topluluğuna bağlı şirket niteliğinde bulunduğu, TTK 202.maddesine göre; hakim şirket hakimiyetine bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde hakimiyetini kullanamaz.
Bu nedenle mahkememizce; bağlı şirket asıl borçlu … … Taşımacılık AŞ’nin borcundan dosyada asıl ve ıslahla açılan davanın kısmen , asıl şirketin borçlu olduğu miktarla sınırlı olmak üzere 452.340,18 TL lik alacaktan davalı hakim şirketlerin de sorumlu olduğu mahkememizce kabul benimsenmiştir.
Davalı … … AŞ zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de; dava konusu alacağın ifa zamanının oluşmasından itibaren 10 yıllık sözleşmeden kaynaklanan zamanaşımı süresinin olayla uygulanması gerektiği, davanın açıldığı tarih itibari ile 2013 yılı ticari defter ve kayıtları ile alınan çeklerin ödenmemesi ile , alacağın talebi üzerine oluşan alacağın dava tarihi itibari ile 10 yıllık süre geçmemesi sebebi ile 6098 sayılı TMK’nun 146.maddesi gereğince zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı mahkememizce benimsenmiştir.
Ayrıca, alınan raporlara davalı yan itiraz etmiş ve yeni heyetten rapor alınmasını istenilmiş ise de, itirazların esasen hukuken olup mahkememizce gerekçeleri ile birlikte sorumluluk ve borç miktarına ilişkin değerlendirilmeleri mahkememizce işbu karar ile karşılanmıştır.
Sonuç olarak; davacının asıl ve ıslahla … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi (… …) ve … … AŞ aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi’nden (… …) 452.340,18-TL alacaklı olduğu tespit edilmekle, tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesi gereğince işbu şirketin borçlarından borçlu şirket ile birlikte davalı ana grup şirketi olan … … AŞ’ninde sorumlu olduğu benimsenerek 452.340,18-TL’nin işbu asıl borçlu … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi (… …) ve … … AŞ’den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, işbu şirketler yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı … … Org. San. Tic. AŞ yönünden, güven sorumluluğu ve tüzel kişilik perdenin aralanması ilkesi koşulları oluşmadığından istemin reddine karar verilmesi gerektiği, vicdani kanaatine varılmış ve aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacının asıl ve ıslahla … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi (… …) ve … … AŞ aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE,
Davacının davalı … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi’nden (… …) 452.340,18-TL alacaklı olduğu tespit edilmekle, tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesi gereğince işbu şirketin borçlarından borçlu şirket ile birlikte davalı ana grup şirketi olan … … AŞ’ninde sorumlu olduğu benimsenerek 452.340,18-TL’nin işbu asıl borçlu … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi (… …) ve … … AŞ’den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
İşbu şirketler yönünden fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Davalı … … Org. San. Tic. AŞ yönünden, güven sorumluluğu ve tüzel kişilik perdenin aralanması ilkesi koşulları oluşmadığından istemin REDDİNE,
3- Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 30.899,36 TL karar-ilam harcından, davacı tarafça peşin yatırılan 15.089,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.809,75 TL harcın davalılar … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi’nden (… …) ile … … AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı tarafça yapılan 6.289,25 TL bilirkişi ücreti ile 1.380,35 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 7.669,60 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre hesaplanan 3.926,05 TL yargılama giderinin davalılar … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi’nden (… …) ile … … AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı … … Org. San. Tic. AŞ tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalı … … Org. San. Tic. AŞ’ne ödenmesine,
6- Davalı … … AŞ tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 24,41 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalı … … AŞ’ne ödenmesine,
7- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 66.327,63 TL vekalet ücretinin davalılar … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi’nden (… …) ile … … AŞ’den müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya ödenmesine,
8- Davalı … … AŞ kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 63.383,79 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … … AŞ’ne ödenmesine,
9-Davalı … … Org. San. Tic. AŞ kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … … Org. San. Tic. AŞ’ne ödenmesine,
10- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
11- Davacı tarafça yatırılan 512,33 TL peşin harç, 6.080,00 TL ıslah harcı, 8.497,28 TL ıslah harcı ve 31,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 15.121,01‬ TL’nin davalılar … ve Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi’nden (… …) ile … … AŞ’den müştereken ve müteselsilen alınıp ile davacıya ödenmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … Turizm şirketi vekilinin yüzüne karşı, diğer davalıların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/02/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır