Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1015 E. 2018/226 K. 15.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1015 Esas
KARAR NO: 2018/226
DAVA : İflas (İflasın Açılması)
DAVA TARİHİ: 10/11/2017
KARAR TARİHİ: 15/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Açılması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin işçilik alacaklarından dolayı davalı şirket aleyhine açmış olduğu İstanbul 5.İş Mahkemesi’nin …E. Sayılı dosyasının 08/02/2017 tarihinde lehine sonuçlandığını, anılı mahkeme kararının İstanbul 12.İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, ödeme emrinin davalı şirkete tebliğ edildiğini ve süresi içinde borcun ödenmeyerek kesinleştiğini, ayrıca müvekkilinin işten atıldıktan sonra yeni bir iş bulamadığını ve ekonomik anlamda zor durumda olduğunu bu nedenle iflas avansı yatırma durumunun bulunmadığını bu nedenle adli yardım taleplerinin olduğunu, yine davalı borçlunun mevcut menkul mallarının elinden çıkartması ihtimaline binaen öncelikle İİK 159 maddesi gereğince davalının menkul mallarının alacaklarına yetecek miktardaki kısmına tedbir konulmasına karar verilmesi gerektiğini beyan ederek; öncelikle ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, adli yardım taleplerinin kabulüne, İİK 161 maddesi gereğince Beyoğlu İflas Müdürlüğünce borçluya ait tüm mallara ilişkin bir defterin tutulmasına, takibe konu borcu ödemeyen davalı borçlunun iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı adına usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
Dava; ilama dayalı takipte icra rehinine rağmen borcun ödenmediğinden bahisle İİK’nun 177/3 maddesi gereğince davalının doğrudan doğruya iflası istemine ilişkindir. Davalı yan davaya yanıt vermemiştir.
Davacı yanın adli yardım talebinin; dosya kapsamı, mevcut delil durumu, davanın vasıf ve mahiyeti ve dosyaya sunulan 27/11/2017 tarihli belge kapsamı nazara alınarak HMK 366 maddesi gereğince kabulüne karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Hükmi Şahıslara ve Ticarethanelere Tebligat” başlıklı 12.maddesinde;
“Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.”
“Hükmi Şahısların Memur ve Müstahdemlerine Tebligat” başlıklı 13.maddesinde ise; “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.” hükümleri yer almaktadır. Yine, tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga Tebligat Tüzüğü’nün “Hükmi Şahıslara ve Ticarethanelere Tebligat” başlıklı 17.maddesinde ; “Hükmi şahıslara tebliğ salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Vekaletlerin ve bunların teşkilatının, mülhak (katma) ve hususi (özel) bütçeli idarelerle belediyelerin, köylerin ve hususi kanunlarına müsteniden kurulmuş olan teşekküllerle, şirketlerin ve cemiyetlerin salahiyetli oldukları mümessilleri tabi kanunlara ve statülerine göre tayin edilir. Hükmi ve hakiki şahsa ait bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticarethanenin o muamelede salahiyetli ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.”
“Hükmi Şahısların Memur ve Müstahdemlerine Tebligat” başlıklı 18.maddesinde ise: “Yukarıdaki madde mucibince tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, hükmi şahsın o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, hükmi şahsın yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tebligatın muhatabı olan hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle tavzif edilmiş bir şahıs olması lazımdır. Bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tesbit edildiği takdirde tebligat, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup üçüncü şahıslar ile olan ilişkilerinde ortaklardan oluşan mümessil-organ veya dışandan tayin edilen sair mümessiller tarafından temsil olunurlar. Hükmi şahsiyeti haiz olmaları dolayısıyla ticaret şirketlerinde tebligatın şirketlerin “salâhiyetli mümessillerine” yapılması icap eder. Salâhiyetli (yetkili) mümessiller ibaresiyle evvela şirketleri kanunen temsile yetkili organlar ve bu organlar adına hareket edenler kastedilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13.maddeleri ile mülga Tebligat Tüzüğü’nün 17 ve 18.maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü açıklanmış; tebligatın, bunların tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenecek yetkili temsilcilerine, eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı öngörülmüştür. Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gereğine de işaret edilmiştir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2007 gün ve 2007/12-200 E. 2007/187 K.; Hukuk Genel Kurulu’nun 30.12.2009 gün ve 2009/12-563 E. 2009/600 K. ile Hukuk Genel Kurulu’nun 13.05.2009 gün ve 2009/12-184 E. 2009/187 K. sayılı ilamlarında da aynı husus vurgulanmıştır. Somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirkete gönderilen icra emri, dayanak belge suretleri ve İstanbul 5.İş Mahkemesi’nin … karar sayılı, 08/02/2017 tarihli ilamı “daimi işçisine tebliğ edildi.” denmek suretiyle tebliğ edilmiştir.
Dolayısıyla davacının usulüne uygun ilama dayalı icra takibi yapmadığı, İcra İflas Kanunu’nun 177/4 maddesindeki şartın gerçekleşmediği ve doğrudan iflas talebinde bulunulamayacağı anlaşılmakla; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Usulüne uygun icra takibi bulunmadığından davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/03/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …