Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/656 E. 2018/1205 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/656
KARAR NO : 2018/1205
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2016
KARAR TARİHİ : 26/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında yapılan ticari iş neticesinde müvekkilinin 21.09.2015 tarihli 15.706,80 TL bedelli faturadan kaynaklanan alacağının doğduğunu, davalı-borçlunun, fatura bedelini müvekkiline ödemeyince, davalı aleyhine … İcra Müd. … E.Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun icra takibine itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının itirazının müvekkilini oylamaya yönelik haksız itiraz olup haksız itirazının iptalini, alacak likit olduğundan ve itiraz kötü niyetli olduğundan davalının, takip asıl alacak tutarının %20’inden az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini, bu nedenlerle, müvekkiline olan borcuna ödemeyen ticari kayıtlarında kısaca açıklanan nedenlerle müvekkiline olan borcunu ödemeyen ticari kayıtlarında borçlu olduğu belli olmasına rağmen borcunu inkar eden ve haksız itirazla icra takibini durduran davalı-borçlu hakkında iş bu davanın açılması gereğinin hasıl olduğunu talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı …’un taraflar arasında yapılan ticari iş neticesinde 15.706,80 TL alacağının bulunduğunu, alacağın tahsili için …. İcra Müdürlüğü’nün … E.Sayılı dosyası ile takip yapıldığının ancak ödene emrine haksız olarak itiraz edilerek takibin durdurulduğunun, bu nedenle alacak tutarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiğini, söz konusu iddaiların taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın iş bu davayı müvekkili şirkete yönlendirilmesi usul kurallarına aykırı olup, davanın husubet yönünden reddinin gerektiğini, davacı tarafın mahkememizde ikame olunan iş bu davada Dava Dışı … Anonim Şirketinin … Fatih-İstanbul adresinde bulunan mağazasına ilişkin alacaklarını dava etmiş bulunduğunu, açıkça anlaşılacağı üzere dekorasyon işlemlerinin gerçekleştirildiği yer bir şubesi olmayıp dava dışı … Anonim Şirketine ait olduğunu, davacı tarafından gerçekleştirilen dekorasyon işlemleri fahiş derecede piyasa rayiç bedelleri arasında fark bulunmakta olup, verilen hizmet ve ürünler ile fatura edilen bedel arasında müthiş bir orantısızlık bulunduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca dekorasyon işlemine ilişkin tüm ödemelerin müvekkili şirket tarafından çek keşide edilmek suretiyle ödendiğini, davacı tarafın talep etmiş olduğu %20 icra inkar tazminatının reddinin gerektiğini, davacı tarafın gerçekleştirmiş olduğu icra takibinde kötü niyetli olduğunu, bu nedenle alacaklı aleyhine dava değerinin %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; eser sözleşme ilişkisinde dayalı 1 adet faturadan kaynaklı alacak istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
…. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası celp edilmiştir. Anılı takip dosyasının tetkikinde; davacı tarafından davalı aleyhine 15.706,80 TL fatura alacağının takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile takip başlatıldığı, davalı takip borçlusunun borca ve borcun ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi … ve inşaat mühendisi bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 07/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “… Vergi Dairesi … vergi numaralı, … Ltd. Şti.’nin inceleme günü 2015 yılına ilişkin noter onaylı defter bilgilerinin tablo şeklinde sunulduğunu, ibraz edilen 2015-2016 yılı Ticari defterlerinin açılış-kapanış onaylarının, onayının TTK Madde 64,66 (Eski TTK. Madde 69,70/son 72/3) ve VUK madde 220-226 uyarınca yasal sürelerde ve usule uygun şekilde yaptırıldığının görüldüğünü, ibraz edilen 2015-2016 yılı e-defter beratları ile şirketin e-defter uygulamaları kapsamında olduğunun görüldüğünü, incelenerek tespitler yapıldığını, 1 sıra No’lu Elektronik Defter Genel Tebliğine göre “Gerçek ve Tüzel kişiler için Elektronik defter tutma sürecinde hesap döneminin ilk ayının beratının alınması açılış onay yerine geçecektir.” hükmünün bulunduğunu, berat yükleme süresinin, ilgili olduğu ayı takip eden üçüncü ayın son gününe kadar olduğundan, bu süreler içerisinde yapılan hesap döneminin İlk ayına ait berat yüklemelerinin açılış onay yerine geçeceğini, aynı tebliğe göre Gerçek ve Tüzel kişiler için “Elektronik defter tutma sürecinde hesap döneminin son ayının beratının alınması kapanış onayı yerine geçecektir,” hükmünün bulunduğunu, buna göre davacı şirketin 2015-2016 yılı ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile 2015 yıl sonu kapanış tasdiklerinin yasal sürelerinde yaptırılmış olduğunu ve usulüne uygun tutturulduğunun görüldüğünü, 2016 yılı yasal sürenin Nisan 2017 tarihinde sona ermesi sebebi ile kapanışın yasal süresinin dolmadığının görüldüğünü, davacı yanın müvekkili ile yapılan görüşmede ise davacı yanın defter ve belgelerinin incelemeye sunulmayacağının beyan edildiğini, dönem incelemesine konu teşkil eden davalı firmanın kayıtlarında … hesap n.olu …’un cari hesap muavin defter dökümü yevmiye maddeleri, fatura tarih ve bilgileri, ödeme bilgileri borç alacak durumunu gösteren tablonun detaylı şekilde eklendiğini, davalı yanın davacının düzenlemiş olduğu satış faturalarının bu hesabın alacağına kaydetmiş olduğunu, bu faturalara karşılık davalı tarafından yapılan ödemeleri bu hesabın borcuna kaydetmiş olduğunun görüldüğünü, davalı yanın defter ve kayıtlarında davacı yanın düzenlediği 21.09.2015 tarihli … n.olu 35.706,80 TL hizmet bedeli faturasının … n.olu yevmiye maddesi ile …’ün satıcılar hesabına alacaklı olarak kaydedildiğinin tespit ve kontrolünün yapıldığını, davalı yanın defter ve kayıtlarında 35.706,80 TL fatura bedelini davalı yan tarafından davacıya çek ödemelerinin yapıldığı bu çekleri 07.01.016 tarihinde 10.000 TL çeki … yevmiye maddesi ile 07.01.2016 tarihinde 10.000 TL çeki 7127 borçlu olarak kaydedildiğini ve davacının borcundan mahsuplaştırıldığının görüldüğünü, davalı yanın davacı yana 01.03.2016 tarihinde … n.olu 15.706,80 TL tutarında fiyat farkı faturası düzenlediğini ve bu faturayı … yevmiye maddesi ile davacı yanın cari hesabına borçlu olarak kaydedildiğinin görülüp tespit edildiğini, davalı defterlerinde 320.0010002 …’un satıcılar hesap numarasının (0) TL bakiyesiz olduğunun görülüp kontrolünün yapıldığını, 31.12.2016 tarihi itibariyle … Ltd.Şti.’nin defterlerinde Davacı …’ün cari hesabı (0) TL bakiyesiz olarak kapandığını, envanter-kebir kayıtlarında bu rakamın tespit ve kontrolünün sağlandığını, davacı yan defter ve belgelerini incelemeye sunmadığı için defter ve belgelerinde tespitler yapılamadığını, teknik olarak incelendiğinde ise 35.706,80 TL lik faturanın 30.260 TL’sinin inşaat imalatları karşılığı olup 5446,80 TL’sinin KDV olduğunu, yapılan imalatlar incelendiğinde ise imalatın dekorasyon imalatları olduğunu, 90 m2 tavan boyasının 20 TL / m den yapıldığını, fayans ve kalebodur kaplama olarak 120 m2 lik işin m2 si 80 tl den yapılmış olduğunu, 2 adet kolon kaplama işi ile 1 adet doğramaları ile kapı imalatı olduğunu, tesisat yenileme işi ile rezervuar yapımını kapsadığını, faturada ışıklı tabela yapıldığı bilgisinin bulunduğunun görüldüğünü, bu imalatların yapılmadığı ile ilgili dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını, dosya kapsamında imalatların kalitesini değerlendirecek herhangi bir proje ve imalat resminin de bulunmadığını, davacı ile davalı yan arasında dava dışı … Aş.’nin … Fatih -İstanbul adresinde bulunan mağazasına ilişkin gerçekleştirmiş oluğu dekorasyon işlemlerine ilişkin alacağını dava ettiğini, dekorasyon işlemlerinin gerçekleştirildiği yerin davalı şirketin bir şubesi olmayıp dava dışı … Aş.’şubesinin dekorasyonu için davacı tarafla şifahi olarak anlaşmış olduğunun davalının cevap dilekçesinde görüldüğünü, davacı ile davalı arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğunu, sözleşmeye istinaden ve yapılan işin neticesinde davacı yan tarafından fatura düzenlendiği davacı yanın düzenlediği faturayı davalı yan tarafından defter ve kayıtlara alındığının görülüp tespit edildiğini, faturanın, Satıcı ile müşteri arasında yapılan bir ticari anlaşma çerçevesinde düzenlendiğini, TTK.nun 23/2. maddesine göre faturayı alan aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde itiraz etmez ise faturanın münderecatını kabul etmiş sayıldığını, davalının 21.09.2015 tarihli faturanın münderecatına 8 gün içerisinde itiraz edilmediğini ve 01.03.2016 tarihinde fiyat farkı faturası düzenlediğinin görüldüğünü, yapılacak olan bu itirazda gönderilen belgelerin karşı tarafça teslim alındığından emin olunması, diğer bir anlatımla itirazın süresi içinde yapıldığının ispatı için noter kanalı ile yapılmasının yerinde olacağını, faturayı alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmaması halinde fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağına ilişkin karine, faturaya yazılı delil niteliği tanıdığını, “Faturaların alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi için muhataba tebliğinden itibaren sekiz gün içerisinde itiraza uğramamış olması gerekir.” (Yargıtay 3- Hukuk Dairesi’nin 29.05.2000 tarihli 2000/4885 E. 2000/5011 K. sayılı ilamı) denildiğini, “Taraflar arasında bir yazılı sözleşme yoksa fatura içeriğine sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması halinde fatura bir yazılı delil niteliği kazanmış ve karşı tarafın susması sonucu olarak da sözlü sözleşmenin koşulunun değiştirilmesi hususunda taraf iradeleri birleşmiş olur.” Y. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi nin 09.06.2008 tarihli 2007/3090 E., 2008/3800K. sayılı ilamı) denildiğini, bu noktada 35.706,80 TL lik faturanın, 20.000 TL lik kısmı çek ile ödeme yapıldıktan sonra kalan bakiyesi olan 15.706,80 TL lik kısmı için fiyat farkı faturası olarak düzenlenen fatura ile hesabın kapatıldığının anlaşıldığını, davalının 21.09.2015 tarihli imalat faturası karşısında 01.03.2016 tarihinde davalı yanca 6 ay sonra fiyat farkı adı altında düzenlenene faturasının hesap kapama için düzenlenen bir fatura olduğu değerlendirildiğini, bu nedenle takdiri mahkememize ait olmak üzere bu fiyat farkı faturasının inşaat imalatı karşılığı olmadığını, bir fiyat farkı faturası olduğunu, bu hali ile ödeme anlamına gelmeyeceği sonucuna ulaşıldığını, bu nedenle davacının 15.706,80 TL lik alacak bakiyesi bulunduğu sonucuna varıldığını, huzurdaki davada davacı yanın, 15.706,80 TL tutarındaki toplam alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacağa faiz talebinde bulunduğunu, bir alacağa faiz talep edilebilmesi için ödeneceği tarihin kesin olarak belirli olması ( kesin vadeli işlem) ya da karşı yanın diğer tarafça bir ihtar ile temerrüde düşürülmesi gerektiğini, dosya kapsamından, davacı yarıın icra takibinden önce davalı yanı temerrüde düşürdüğünün görülmediğini, icra takip tarihinden dava tarihine kadar faiz hesaplaması yapıldığını, davacının … n.olu İcra müdürlüğünün ilamsız ödeme emrinde 20.09.2015 icra takip tarihinden itibaren avans faiz talebinde bulunduğunu, yapılan hesaplama sonucunda 15.706,80 TL tutarındaki alacak karşılığında 201,57 tutarında faiz hesaplanmış olup detayının tablo şeklinde sunulduğunu, sonuç olarak davacı ile davalı arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğunu, sözleşmeye istinaden ve yapılan işin neticesinde davacı yan tarafından fatura düzenlendiğini, davacı yanın düzenlediği faturayı davalı yan tarafından defter ve kayıtlara alındığının görülüp tespit edildiğini, imalatların yapılmadığı ile ilgili dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge ile imalatların kalitesini değerlendirecek herhangi bir proje ve imalat resminin de davalı tarafın iddiasını somut ortaya koyacak sözleşme ve ekinin bir şartnamede bulunmadığını, bu nedenle fatura bedelinin yüksek olması hususunda somut ortaya konulan bir belge ve bilgi bulunmadığını, davalının 21.09.2015 tarihli imalat faturası karşısında 01.03.2016 tarihinde davalı yanca 6 ay sonra fiyat farkı adı altında düzenlenen faturasının hesap kapama için düzenlenen bir fatura olduğunu, bu fiyat farkı faturasının inşaat imalatı karşılığı olmadığını, bir fiyat itirazı faturası olduğunu, bu hali ile ödeme anlamına gelmeyeceğini, bu nedenle davacının 15.706,80 TL lik alacak bakiyesi bulunduğu sonucuna varıldığını, davacı yanın icra takibinden önce davalı yanı temerrüde düşürdüğü görülmemiş olduğundan, icra takip tarihinden dava tarihine kadar faiz hesaplaması yapılmış olup yapılan hesaplama sonucunda 15.706,80 TL tutarındaki alacak karşılığında 201,57 tutarında faiz hesaplandığını…” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 20/07/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; “…Davacı tarafın kök rapor ile ilgili bir itirazını dosyaya sunmadığını, davalı yanca sunulan itiraz kapsamında ise daha önce kök raporun değerlendirme bölümünde mali ve teknik olarak detaylı ve ayrıntılı olarak açıklamalar yapıldığını, kök raporda talep edilen asıl alacak yönünden incelemenin aynen şu şekilde olduğunu; faturayı alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmaması halinde fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağına ilişkin karine, faturaya yazılı delil niteliği tanımakta olduğu ile ilgili “Faturaların alacağın mevcudiyetine deül teşkü etmesi için muhataba tebliğinden itibaren sekiz gün içerisinde itiraza uğramamış olması gerekir.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 29.05.2000 tarihli 2000/4885 E. 2000/5011 K. sayılı ilamı) ve “Taraflar arasında bir yazılı sözleşme yoksa fatura içeriğine sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması halinde fatura bir yazılı delil niteliği kazanmış ve karşı tarafın susması sonucu olarak da sözlü sözleşmenin koşulunun değiştirilmesi hususunda taraf iradeleri birleşmiş olur.” Y. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 09.06.2008 tarihli 2007/3090 E., 2008/3800K. sayılı ilamı) denildiğini, bu noktada 35.706,80 TL lik faturanın, 20.000 TL lik kısmının çek ile ödeme yapıldıktan sonra kalan bakiyesi olan 15.706,80 TL lik kısmı için fiyat farkı faturası olarak düzenlenen fatura ile hesabın kapatıldığı anlaşıldığını, davalının 21.09.2015 tarihli imalat faturası karşısında 01.03.2016 tarihinde davalı yanca 6 ay sonra fiyat farkı adı altında düzenlenene faturasının hesap kapama için düzenlenen bir fatura olduğunun değerlendirildiğini, bu nedenle takdiri mahkememize ait olmak üzere bu fiyat farkının faturasının inşaat imalatı karşılığı olmadığını, bir fiyat farkı faturası olduğunu, bu hali ile ödeme anlamına gelmeyeceği sonucuna ulaşıldığını, teknik olarak incelendiğinde ise 35.706,80 TL lik faturanın 30.260 TL’sinin inşaat imalatları karşılığı olup 5446,80 TL’sinin KDV olduğunu, yapılan imalatlar incelendiğinde ise imalatın dekorasyon imalatları olduğunu, 90 m2 tavan boyasının 20 TL / m den yapıldığını, fayans ve kalebodur kaplama olarak 120 m2 lik işin m2 si 80 TL den yapılmış olduğunu, 2 adet kolon kaplama işi ile 1 adet doğramaları ile kapı imalatı olduğunu, tesisat yenileme işi ile rezervuar yapımını kapsadığı son olarak da faturada ışıklı tabela yapıldığı bilgisi bulunduğunun görüldüğünü, bu imalatların yapılmadığı ile ilgili dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığını, dosya kapsamında imalatların kalitesini değerlendirecek herhangi bir proje ve imalat resminin de bulunmadığını, ek rapor kapsamında ise dosyaya sunulan imalatı detaylı açıklayan bir bilgi ve belgenin de sunulmadığını, ayrıca taraflar yapılan imalatın kalitesi, miktarı, projesi kapsamında da bir itirazda bulunmadığını, Sonuç olarak; davacı ile davalı arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu sözleşmeye istinaden ve yapılan işin neticesinde davacı yan tarafından fatura düzenlendiği davacı yanın düzenlediği faturayı davalı yan tarafından defter ve kayıtlara alındığı görülüp tespit edildiğini, imalatların yapılmadığı ile ilgili dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge ile imalatların kalitesini değerlendirecek herhangi bir proje ve imalat resminin de davalı tarafın iddiasını somut ortaya koyacak sözleşme ve eki bir şartnamenin de bulunmadığını, bu nedenle fatura bedelinin yüksek olması hususunda somut ortaya konulan bir belge ve bilgi bulunmadığını, davalının 21.09.2015 tarihli imalat faturası karşısında 01.03.2016 tarihinde davalı yanca 6 ay sonra fiyat farkı adı altında düzenlenene faturasının hesap kapama için düzenlenen bir fatura olduğunu, bu fiyat farkı faturasının inşaat imalatı karşılığı olmadığını, bir fiyat itirazı faturası olduğunu, bu hali ile ödeme anlamına gelmeyeceğini, bu nedenle davacının 15.706,80 TL lik alacak bakiyesi bulunduğu sonucuna varıldığını, davacı yanın icra takibinden önce davalı yanı temerrüde düşürdüğü görülmemiş olduğundan, icra takip tarihinden dava tarihine kadar faiz hesaplaması yapılmış olup yapılan hesaplama sonucunda 15.706,80 TL tutarındaki alacak karşılığında 201,57 tutarında faiz hesaplandığını …” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; davacının eser sözleşme ilişkisinden kaynaklı faturaya dayalı alacağının mevcut olup olmadığı, davalının husumet ve esasa yönelik itirazlarının yerinde olup olmadığı, neticeten davacının takipte belirttiği asıl alacak talebinin yerinde olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; ”Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.”
Uyuşmazlık noktalarının tespiti ve anılı kanuni düzenleme ve içtihatlar doğrultusunda yargılama sonucunda yapılan değerlendirme neticesinde; davalı tarafça her ne kadar husumet itirazı ileri sürülmüş ise de cevap dilekçesinde tarafların dekorasyon işlemleri için 20.000-TL bedel üzerinden anlaştıkları ve bu kapsamda 20.000-TL’lik ödemenin çek marifetiyle yapıldığı savunması karşısında ve ayrıca davalı tarafın incelemeye ibraz edilen ve usulüne uygun olarak tutuldukları tespit edilen defter kayıtlarında takibe dayanak 21/09/2015 tarihli 35.706,80-TL bedelli davacı tarafça davalı şirket adına düzenlenen faturanın kayıtlı olması karşısında taraflar arasındaki eser ilişkisine dayalı hukuki ilişkinin sabit olduğu, bu nedenlerle takibe dayanak faturada yer alan hizmetlerin eser sözleşme ilişkisi kapsamında davalıya ifa edilmiş olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı yanın defter ve kayıtlarında 35.706,80-TL fatura bedeline yönelik davalı tarafından davacıya iki adet çek ile ödemelerin yapıldığı, bu kapsamda 07/01/2016 tarihinde kayıtlı 10.000-TL bedelli çek, 07/01/2016 tarihinde kayıtlı 10.000-TL çek olmak üzere toplamda 20.000-TL’lik çek ödemesinin ihtilafsız olduğu, davalı defterlerine kayıtlı 35.706,80-TL imalat faturası ve anılı çek ödemelerinin mahsubu neticesinde davacının bakiye 15.706,80-TL alacak isteminde haklı olup bu bedelin ödendiği noktasında ispat yükünün davalı iş sahibi üzerinde olduğu, 01/03/2016 tarihinde davalı yanca fiyat farkı adı altında düzenlenen faturanın inşaat imalatı karşılığı olmadığı, karşı yana tebliğ edilmeyen ve tek taraflı kesilen faturanın hak doğurmayacağı, bu nedenle hesap bakiyesini sıfırlamak için düzenlenen fatura niteliğinde görülmekle ödeme anlamına gelmeyeceği, bu nedenlerle davacının takip tarihi itibari ile 15.706,80-TL’lik alacak isteminde haklı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın icra inkar tazminat istemi yönünden yapılan inceleme kapsamında; itirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekmektedir. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. (HGK’nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı) (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2014/6765 esas, 2015/3409 karar sayılı ilamı)
Anılı ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu iş yapılarak teslim edilmiş, iş bedeline ilişkin fatura davalı defterlerine kayıt edilerek süresi içinde faturaya itiraz edilmemiştir. Takibe konu alacak; faturaya dayalı olup, faturanın tebliğ edildiği, davalı (iş sahibi) defter kayıtlarına işlendiği ve itiraz edilmediğinden likit bir alacaktır. Bu nedenlerle İİK’nın 67/2. maddesi gereğince alacağın yüzde 20’si oranında icra inkâr tazminatına dair karar verilmesi gerekmekte olup davanın kabulüne ve davacı yararına %20 inkar tazminatına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
… İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 15.706,80-TL (asıl alacak) alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptali ile takibin asıl alacak üzerinden, 15.706,80-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takipte belirtilen oranlarda faiz uygulanmak sureti ile takibin diğer kayıt ve şartlarla aynen devamına,
2- Alacağın % 20’si oranındaki 3.141,36-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 1.072,93-TL harçtan peşin alınan 189,71-TL harcın mahsubu ile bakiye 883,22-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan 29,20-TL başvuru harcı, 189,71-TL peşin harç, 1.200-TL bilirkişi ücreti, tebligat ve posta masrafından oluşan 198-TL olmak üzere toplam 1.616,91-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak daavcıya verilmesine,
5-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 2.180-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/12/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza