Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/628 E. 2021/165 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/628 Esas
KARAR NO : 2021/165
DAVA : Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 01/06/2016
KARAR TARİHİ : 24/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Müvekkilinin 17.04.2016 tarihinde … sevk ve idaresinde ki plakasız aracın çarpması sonucu yaralanmış ve sakat olduğunu, kaza tarihinde aracın trafik sigortası (ZMSS) bulunmadığı, kazada müvekkilimin bir kusuru da bulunmadığı, kendisinin yolcu konumunda olduğunu, kaza sebebiyle … Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/… Soruşturma sayılı dosyasından ceza takibatı yapıldığını, müvekkilinin kaza sonrası … Hastanesinde tedavi gördüğünü, talep edilen maddi tazminat müvekkilinin iş göremezlik ve kalıcı sakatlık dolayısı ile meslekte kazanma gücünü kaybetmesi, gelir kaybı maddi zararlarını tazmine yönelik olduğunu, kusur, sakatlık, tazminat ve diğer tüm haklarımızda fazla ve sair haklarımız saklı kalmak kaydıyla işbu dava açıldığını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 14.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanunun 5. Maddesi gereğince, 2918 sayılı karayolları trafik kanununun 97 inci maddesi ” zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde daya yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılanmadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı kanun çerçevesinde tahkime başvurulabilir. ” şeklinde değiştirildiği, kanun maddesi gereğince davacı tarafın görülmekte olan is bu davadan önce müvekkil dava konusu talep ile ilgili yazılı bir başvuru yapmaması sebebiyle , dava şartı yokluğu Sebebiyle davanın reddi gerektiğini, müvekkil kurumun sorumluluğunun olabilmesi için öncelikle davacının yolcu olarak bulunduğu aracın plakasının tespiti gerektiğini, dava dilekçesinden davacının yolcu olarak bindiği aracın plakasının olup olmadığı anlaşılamadığını, öncelikle sayın mahkemenin kazaya karışan ve davacının yolcu olarak bindiği aracın plakasının sorgulanmasıyla birlikte müvekkil kurumun bu araç açısından sorumluluğunun olup olmadığının tespiti gerektiğini, davacının yolcu olarak bindiği aracın plakası tespit edilememesi halinde aşağıdaki itirazlarımızın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, bu bağlamda, ispat külfeti davacı tarafta olup, hem dava konusu trafik kazasının oluşunu hem de oluşumunda dava dışı kimliği belirlenemeyen sürücünün kusurunun bulunduğunu kanıtlamak durumunda olduğunu, bu sebeple maddi ve hukuki olgular ışığında, davacı taraf dava konusu trafik kazasının oluşunu ve dava konusu trafik kazasında dava dışı kimliği belirlenemeyen sürücünün kusurundan ileri geldiğini kanıtlaması hususunda olanak sağlanarak, gösterilen deliller toplandıktan sonra; kimliği tespit edilemeyen araç sürücüsüne atfedilebilecek kusur tespit edilmesi durumunda, anılan kusur oranında ancak olay tarihinde geçerli zorunlu mali sorumluluk sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere …nın sorumluluğuna karar verilmesi gerektiğini, davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesi incelendiği takdirde anlaşılacağı üzere, davaya konu olan trafik kazasına ilişkin müvekkilim kurumun sorumluluğunun tespiti açısından gerekli olan bir çok husus davacı vekili tarafından müphem bırakıldığını, öncelikle bu belirsiz durumun aydınlığa kavuşturulması davaya konu olan trafik kazasına ilişkin her türlü belgenin tarafımıza tebliğ edilmesi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu delillerinin tarafımıza tebliğ edilmesine, iş bu delillerin tarafımıza tebliğ edildiği ana kadar her türlü itiraz ve def-i hakkımızı saklı tuttuğumuzu belirtmek istediklerini, kazaya kusuru ile sebebiyet veren plakası tespit edilemeyen araçta yolcu olarak bulunan davacı …’ in Hatır için taşındığı dosyanın münderecatından anlaşıldığını, dava konusu trafik kazasında hatır taşıması söz konusu olduğundan davacı lehine tesis edilecek bir tazminat var ise indirim yapılması yasa gereği olduğunu, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; 17/04/2016 tarihli trafik kazasından kaynaklı sürekli iş göremezliğe dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacıya ait tedavi evraklarının celbine müteakip maluliyet raporları dosyamız arasına alınmıştır.
Davalı tarafa yazı yazılarak hasar dosyası celp edilmiştir.
SGK’ya yazı yazılarak davacı tarafa trafik kazası nedeni ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılmıştır.
… Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılarak 2016/… sayılı soruşturma dosyası celp edilmiştir.
… ATM’ye yazılan talimatımız gereğince mahallinde keşif icrasına müteakip kusur raporunun mahkememize gönderildiği görülmüştür.
Mahkememizce görevlendirilen aktüerya bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 06/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Trafik Polis Memuru … tarafından hazırlanan ve … Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan 19/07/2019 tarihli “Kusur Raporu” na göre; “…, Tescilsiz motosikletin sürücü belgesiz sürücüsü … Badem’in yüzde yetmiş beş (%75) oranında Asli Kusurlu olduğunu, 40 DE 004 plakalı çekicinin (Tırın) sürücüsü …’un ise yüzde yirmi beş (%25) oranında Tali kusurlu olduğunu, Tescil motosiklette yolcu konumunda iken yaralanan …’in ise kazaya etken kural ihlalinin olmadığı…” şeklinde görüş ve kanaatine varıldığını, TC Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan 3.12.2019 tarih ve 2019-… sayılı “Adli Tıp Raporu” na göre; “…,Tıbbi iyileşme süresinin olay tarihi itibarinden 180 (yüzseksen) güne kadar uzayabileceği ve bu sürede %100 malul sayılması gerektiği, tüm vücutta özürlülük ölçütüne göre oluşturulduğu sürekli işgöremezlik özürlülük oranının %7 (yüzdeyedi) olduğunu,…” şeklinde görüş ve kanaatine varıldığını, rapor tanzim tarihi 6.11.2020 tarihi itibariyle, davacı mağdur …’e ilişkin olarak Yargıtay’ın içtihatları ile kabul edildiği üzere, kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarında gelirinde veya mal varlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektireceğini, başkalarına göre daha fazla efor sarf ederek hayatını idame ettireceği ve bu hususta güç kaybı/efor tazminatı olarak talepte bulunabileceği kabul edilmekte ve davacı mağdurun sürekli çalışma gücünü yitirdiği kaza tarihinden itibaren sürekli maluliyet oluşacağı kabul edilerek hesaplama yapıldığını, ancak, Yargıtay Kararlarında da belirtildiği üzere, davacı çocuğun kaza tarihindeki yaşı itibariyle, kazanç getiren herhangi bir işte çalışması söz konusu olamayacağına ve bu yönden mahrum kalınan bir kazançtan bahsedilemeyeceğine göre, davacı mağdur …’in geçici işgöremezlik zararı bulunmadığının gözetilmemesi hükmü gereği, geçici işgöremezlik zararı hesaplanmadığını, sürekli işgöremezlik tazminat tutarı toplamının 70.042,63 TL olduğunu, olay tarihinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi azami teminat limitinin 310.000 TL olduğunu, davacı vekili tarafından toplam 4.000,00 TL maddi tazminatı talep edildiğini…” mütalaa ettiği görülmüştür.
Davacı vekilinin netice-i talebini raporda tespit edilen miktarda arttırdığına yönelik harçlandırılmış ıslah dilekçesi ibraz ettiği, dilekçenin davalı vekiline tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Somut olaydaki uyuşmazlığın; tescilsiz motorsiklette yolcu konumunda olan davacının 17/04/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe düçar olup olmadığı, davacı yanın dava ve ıslah dilekçeleri kapsamında talep ettiği maddi tazminatın davalı … hesabından tahsiline karar verilip verilemeyeceği hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Huzurdaki davada ileri sürülen talepler kapsamında tatbiki gereken … Yönetmeliği’nin “Hesaba Başvurulabilecek Haller” başlıklı 9.maddesi; ”Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için …na başvurulabilir.” şeklinde düzenleme altına alınmış olup 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanunun 26/04/2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması ile yayım tarihi olan 26/04/2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir.
Somut uyuşmazlıkta ise dava tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup dava tarihinden önce davalı … Hesabına yapılan başvurunun eksik evrak nedeniyle karşılanamadığı anlaşılmaktadır. Eksik olduğu bildirilen kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelikte belirlenen kriterleri sağlayan maluliyet oranını gösterir sağlık kurulu raporunun alınması için geçecek süre nazara alındığında KTK’nın 97. maddesinde öngörülen 15 günlük cevap süresinin makul olmayacak şekilde aşılması sonucu doğacağı gibi verilen cevabın talebi karşılamadığı da anlaşıldığından KTK’nın 97. maddesine göre başvuru yapıldığının ancak başvurunun sonuçsuz kaldığının kabulü gerekmiştir.
Yargılama sırasında Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 esas ve 2020/40 karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanununun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…Bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünde yer alan “…Ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…Ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiş olup anılı iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmiştir.
Nitekim Anayasanın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmekte olup iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı nitelikte olduğu açıkça düzenleme altına alınmıştır. Anayasal düzenleme ile paralel şekilde 09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında ise; “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” kaidelerinin benimsendiği görülmüştür.
Anılı anayasal ve yasal düzenlemeler ile yargısal içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; Anayasa Mahkemesinin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlanması ile bağlayıcı nitelikte olup uyuşmazlığa dair iptal kararının derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi … …, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12, İstanbul BAM 9. Hukuk Dairesi 2018/3275 esas, 2021/160 karar sayılı kararı )
Anayasa Mahkemesinin anılı iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların “Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısmında tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar ile ”A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlığı altındaki “c) Sürekli Sakatlık Teminatı” kapsamında düzenlenen “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır.” hükmünün uygulanma alanı kalmadığı anlaşılmakla birlikte somut olayda davacı yanın ıslah dilekçesini ”Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği” hükümlerine göre yapılan hesaplandırmaya dayandırması ve yeniden rapor alınmasına yönelik talebinin bulunmadığını beyan etmesi karşısında HMK’nın 26. maddesi ışığında taleple bağlılık ilkesi gereğince anılı yönetmelik oranlarının esas alınması gerekmiştir.
Mahallinde talimat mahkemesi marifeti ile keşif icrasına müteakip düzenlenen kusur bilirkişi raporu celp ve tetkik edilmiş olup anılı rapor kapsamındaki tespitler ayrıntılı, gerekçeli ve dosya kapsamına uygun olmakla itibar edilir bulunmuştur. Buna göre tescilsiz motosiklet sürücüsünün KTK’nın 47/b ve yönetmeliğin 95/b maddelerinde betimlenen trafik ışıklarına uyma kuralına aykırı davranmakla kazanın meydana gelmesinde asli (%75) kusurlu olduğu, tır sürücüsünün ise KTK’nın 52/a ve yönetmeliğin 101/a maddelerinde betimlenen araç hızını kavşağa yaklaşırken azaltmak kuralına aykırı eylemi sureti ile kazanın meydana gelmesinde tali (%25) kusurlu olduğu, davacı/yolcuya atfı kabil kusurun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bir sonraki aşamada aktüerya raporlarına ilişkin olarak genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin anılı iptal kararı neticesinde tatbiki mümkün görülmediğinden Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4. Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereğince, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi, davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerektiği sonucuna varılmakla anılı tespitlere uygun düzenlenen aktüerya raporu kapsamında davacının talep edebileceği sürekli iş göremezlikten kaynaklı maddi zararının 70.042,63-TL olduğu sonucuna varılmış olup hatır taşımasına yönelik savunmayı ispatla yükümlü olan tarafın davalı olup anılı savunma dosya kapsamında ispata muhtaç kalmakla tazminattan indirim yapılmasına yer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/01/2021 tarihli, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı gereğince TRH 2010 tablosunun uygulanması gerektiğine karar verilmiş ise de uzun yıllardır istikrar gösteren içtihatlar kapsamında ülke koşullarına uygun olmakla yerleşen PMF tablosu yargıda çok uzun yıllar “sabit taksitli rant” formülleriyle yapılan hesaplarla geçerli sayılmış iken 1993 Ankara Sempozyumunda varılan uzlaşı sonucu “progressif rant” olarak adlandırılan kolay anlaşılır, basit bir hesaplama yöntemi ile uygulamaya konulmuştur. Bu tablonun yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 22.maddesi olup, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve Analık Sigortaları Hakkında 4722 sayılı Kanuna ek olarak (Çalışma Bakanlığı ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından birlikte) hazırlanmış ve 1965 yılında yürürlüğe konulmuştur. Buna karşın tazminat davalarında, ABD’nin CSO-1980 yaşam tablolarının (mortalite) kullanılmak istenilmesinin yasal bir dayanağı bulunmadığı gibi (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/20408 esas, 2015/7270 karar sayılı ilamı) anılı tablo ile benzerlik gösteren TRH 2010 tablosunun hangi gerekçelerle ülke koşullarına daha uygun olduğuna dair açıklayıcı ve dayanaklı bir tespitin de mevcut olmadığı görülmüş olup Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı iptal kararı da göz önünde bulundurularak PMF yöntemine göre yapılan hesaplama hükme esas alınmıştır.
Son olarak temerrüt tarihinin tespiti ve faiz türü noktasında inceleme yapılmış olup 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereğince ihdas edilen … Yönetmeliği’nin 15. maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte …nın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta olup davacının dava tarihinden önce yapmış olduğu başvuru ile birlikte somut olayda davalının 02/01/2018 tarihinde temerrüte düştüğü, işbu tarihten itibaren işleyecek yasal faiz isteminin yerinde olduğu anlaşılmakla; davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
70.042,63-TL’nin 02/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 4.784,61-TL ilam harcından peşin alınan 255,20-TL’nin mahsubu ile bakiye 4.529,41-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 255,20-TL peşin harç, ıslah harcı ve 29,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 284,40-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.905,54-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 3.332,06-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan 50,00-TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 24/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır