Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/607 E. 2018/896 K. 09.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/607
KARAR NO:2018/896

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:17/10/2011
KARAR TARİHİ:09/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 17.10.2011 tarihli dilekçe ile davalı aleyhine tazminat davası açmıştır. Dilekçeye göre; taraflar arasında bayilik sözleşmesi düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme uygulanırken davalı tarafın internet üzerindeki satışları kapatmasıyla davacının işini yapması engellenmiştir. Sözleşmenin ifası amacıyla davacının yaptığı masraf nedeniyle ve ifa edilmemeden kaynaklanan kar mahrumiyeti zararı gördüğü ileri sürülerek fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 1.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminatın 22.08.2011 tarihinden itibaren uygulanacak faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı vekili 23.12.2011 tarihli cevap dilekçesi ile davanın reddini savunmuştur. Dilekçeye göre; taraflar arasındaki sözleşmede çıkacak ihtilafların İstanbul Mahkemelerinde çözümlenmesi kararlaştırılmıştır. HMK 17. maddesi gereğince taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sözleşmede belirlenen yer mahkemesinde açılması gerektiği belirtilerek yetki itirazında bulunulmuş, davaya ilişkin cevaplarında ise; davacı ile müvekkili şirket arasında 11/05/2011 tarihinde “ADSL Hizmeti Süper Bayi Sözleşmesi ” imzalandığını, davacı ile müvekkili arasında yapılan sözleşmede kendisine, ileriye dönük yatırım yapması vs. şeklinde bir taahhütleri veya talepleri olmadığını, taraflar arasında yapılan sözleşmede davacıya “münhasırlık” yetkisi verilmediğini, dolayısıyla davacı tacirin diğer şirketlerle de çalışabilecek durumda iken, sadece müvekkili şirketten gelir beklemesinin hayatın olağan akışına aykırı bir durum teşkil ettiğini, davacı ile müvekkili arasında 11/05/2011 tarihli sözleşmeden itibaren davacı tacirin kendisinden beklenen performansı gösteremediğinin ortaya çıktığını, davacının satışlarda sürekli hatalar yaptığını, yapılan hataların sürekliliği nedeniyle sözleşmenin 7.4.5 ve 10-d maddelerine dayanarak 22/08/2011 tarihli e-posta ile satış ekranının geçici olarak durdurulduğunu, daha sonra …. Noterliğinden 11/11/2011 tarih ve … yevmiye no ile gönderilen ihbarname ile davacı ile müvekkili arasındaki sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, davanın esastan reddine karar verilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep edilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesince davalının yetki itirazları doğrultusunda … Esas -… Karar 19/03/2012 tarihli kararı ile yetkisizlik kararı verildiği ve dosyanın mahkememizin esasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce (… Asliye Ticaret Mahkemesi) yapılan yargılama ile dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmiş, bilirkişi 01/07/2013 tarihli raporu ile özetle; davacı defterinin 2. Sınıf tacirler tarafından tutulması gereken işletme defteri olarak tutulduğu ve taraflar arasındaki ihtilafın çözümünde delil olarak kullanılacak defterlerden olmadığı, taraflar arasında yapılan sözleşmenin tarihi belli olmadığından sözleşmenin 5. Maddesinin 1. Bendinde de; ” İş bu sözleşme taraflar arasında imzalandığı tarihte yürürlüğe girer ” hükmü yer alır; ancak sözleşmenin hangi tarihte yürürlüğe girdiği belli değildir. Öte yandan sözleşmenin 5.2.maddesinde ” Taraflar 1 ay önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla iş bu sözleşmeyi her zaman feshedebilir.” hükmünün mevcut olduğu, ancak davalı taraf sözleşmeyi fesh etmeden önce davacıya sözleşmenin feshiyle ilgili yazılı bir bildirimde bulunmadığı, yazılı bildirim olarak davalı tarafından davacıya 11/07/2011 tarihinde mail gönderildiği, gönderilen bu maillerde abone sözleşmelerinin doldurulmasında hatalar yapıldığının ikaz edildiği, bu mahiyette çekilen mailin sözleşmenin 5/2.maddesindeki zikredilen yazılı bildirim olarak değerlendirilip, değerlendirilmeyeceğinin mahkememiz takdirinde olduğunu, mevcut duruma göre, davalı tarafın davacıyla yaptığı sözleşmeyi tek taraflı feshetme için gerekli şartların oluşmadığı görüşüne varıldığı, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davacı aylık kotasının belirlenmediği, dolayısıyla sözleşmenin 10.maddesinin (d) bendinde belirlenen aylık satış hedeflerinin tutturulup, tutturulmadığının belirlenmediği, taraflar arasında yapılan sözleşmede davacının satış hasılatından ne kadar komisyon alacağının da açıkça belirlenmediğinden mahrum kalacağı karın tespitinin mümkün olmadığı, manevi tazminat takdirinin mahkememize ait olduğu, görüş ve kanaatini bildirmiştir. Yine; 21/01/2014 tarihli bilirkişi ek heyet raporu ile özetle; feshin haklı olup olmadığını tartışma imkanı, somut verilere göre dosyada olmadığını, davalı akdi feshetmeyip geçici olarak diye tasnifle evvela 22/08/2011’de ekranı kapattığını, sonra 11/11/2011’de noterden fesih bildirimi gönderdiğini, arz olunanlara göre; mahrum kalınan geliri bulmak için, öncelikle davacının, sözleşmenin başlangıç tarihi 11/05/2011’den sözleşmenin fesih tarihi 22/08/2011 tarihine kadar geçen dilimde ne kadar toplam para kazandığını ve bu tutarın ticari ilişkinin devam ettiği gün sayısına bölerek günlük kazandığı para miktarının tespit edilmesinin gerektiği, akabinde 11/11/2011 tarihli bildirim bir ay sonra hüküm doğuracağını, 22/08/2011’den 11/12/2011’e kadar kaç gün geçtiği tespit edilerek bulunan gün sayısının ortalama günlük kazancıyla çarparak yoksun kalınan kazanca ulaşılabileceğini, davacı tarafından sözleşmenin başlangıç tarihi 11/05/2011’den ekranın kapatıldığı 22/08/2011 ‘ne kadarki dönem içerisinde, davalıya KDV hariç 9.863,16.TL tutarında fatura düzenlenmiş olduğunun görüldüğünü, buna göre davacı tarafından 103 günlük süre içerisinde elde edilen gelir tutarının 9.863,16.TL olduğunun anlaşıldığını, davacının günlük gelirinin ( 9.863,16.TL / 103 )= 95,76.TL olarak hesaplandığını, buna göre davacı yanın davalıdan talep edebileceği kar kaybı tutarının 10.629,36.TL olarak hesaplandığını, ancak davacı yanın talebi 500,00.TL olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereği bu aşamada bu tutarın dikkate alınması gerektiğini, asli takdirin mahkememize ait olduğu üzere, sözleşmede yapılan harcamaların talep edileceğine dair bir madde olmadığından, muhasebesel manada da bunun kabulünün mümkün olmadığını, ama bilirkişi kurulunun yapılan harcamaları da hesapladığını, buna göre davacının istem konusu kıldığı (yoksun kılınan kar dışındaki) maddi zarar olarak davacı yanca ifade edilen kalemlerin toplam tutarının 12.101,65.TL olarak hesaplandığını, manevi tazminat ile ilgili istem kısmının takdirinin mahkememize ait olduğu mütalaasında bulunmuştur.
Davacı vekili 01/10/2014 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda 11.601,65.TL ıslah ederek 12.101,65.TL’nin hükmen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; davacının davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş, kararın taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2015/7965 Esas ve 2016/2084 Karar sayılı 11/02/2016 tarihli bozma ilamı ile;
“Anayasanın 141,III hükmüne göre, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” HUMK’nun 388’inci (HMK m.297), maddesinde de mahkeme kararının içeriğinde bulunması gereken öğeler açıklanmıştır. Gerekçe, kararının denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Bu Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, mahkemece verilen kararda HUMK’nun 388’inci (HMK m.2971) maddesine aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Bozma sonrası; dosya kapsamına alınan 20/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalının fesih ihtarının, dava açıldıktan sonra keşide edildiği göz önüne alındığında, davanın açıldığı tarih itibarıyla sözleşme yürürlükte olmakla birlikte ifası davalı tarafından engellenmiş durumda olduğunu, davalının davayı açmasının TBK’nın 125. maddesinde yer alan seçimlik haklarını kullanma amacı yan fesih iaredesi taşıdığını değerlendirildiğini, davacı ile davalı arasında 11/05/2011 tarihli bayilik sözleşmesi sürmekte iken davalı tarafından herhangi bir haklı neden olmaksızın davacının sistem erişiminin engellendiği ve davacının sözleşmedeki yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin imkansız kılındığının kabulü halinde davacının tazmanit talebinde bulunabileceğini, dosyada mevcut deliller doğrultusunda davacının kar mahrumiyeti talebinin ancak 21/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği gibi hesap edilmesinin mümkün olacağını, bu konuda rapordan ayrık bir görüş sunulması mümkün olmadığını, maddi tazminat talebi konusunda, 21/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen hesap şeklinde ilişkin görüşün belirttiği husus saklı kalmak kaydıyla aynen korunduğunu, davacının tazminat talebinde bulunabileceği yönünde kanaat hasıl olursa TBK’nın 125.maddesi uyarınca davacının ya müspet zararın ya da menfi zararın tazmini yönünde talepte bulunabileceğinin her iki tazminatın bir arada talep edilmesinin bahsi geçen maddeye aykırı olacağının göz önünde alınmasının değerlendirilmesi Mahkememize ait olduğunu, davacının tazminat talebinde bulunabileceği yönünde kanaat hasıl olursa, raporda belirttiği şekilde, hüküm tesis edilirken davacının bu zararını en aza indirme yükümlülüğünün de göz önüne alınmasının değerlendirilmesinin Mahkememizin takdirine ait olduğunu, diğer masraf kalemlerine ilişkin uzmanlığı bulunmadığının ve de bu bedellerin talep edilebileceği yönünde Mahkememiz takdiri asıl olmak üzere 1 yıllık kira bedeli ile ilgili davacı zararının 5.750,00-TL değil, 2.875,00-TL olduğu değerlendirmesiyle, davacının menfi zararının 9.226,65-TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 01/06/2018 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacı ve davalı itirazları dahilinde kök raporda görüşlerde değişiklik gerektiren bir değerlendirme bulunmadığını, manevi zarara uğradığının davacı tarafından dosya münderecatı kapsamında ispatlanamamış olmakla talep edilemeyeceğini, davacının talep edebileceği müspet zararın 1.221,39-TL, menfi zararının 2.693,68-TL olabileceğini mütalaa etmiştir.
Dava; Bayilik sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı, dosya kapsamına alınan bilirkişi raporları ve toplanan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Taraflar arasında 11.05.2011 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığı, davalı tarafça 22.08.2011 tarihinde davacıya gönderilen bir e-mail ile satış girişlerinin iptal edildiğinin bildirildiği, davalı şirketin internet üzerindeki satışları kapatarak davacının işini yapmasına engel olduğundan bahisle davacının uğradığı maddi ve manevi zararlarının davalı taraftan tahsili talebiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davalı taraf ise dosya kapsamında sunduğu cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşmede davacı tarafa “münhasırlık” yetkisi verilmediği, davacı tarafın kendisinden beklenen performansı gösteremediği, bu sebeple 11.07.2011 tarihli e-mail ile satışlarda sürekli hatalar yaptığı, abonelik sözleşmelerinin sayfalarında doldurulması zorunlu yerlerin doldurulmadığı, bu eksiklikler yüzünden evrak alışverişinde gecikme ve sorunlar yaşandığı, bu durumun kendisine ihtaren bildirildiği, buna rağmen davacı tarafın hatalarının devam ettiğinden bahisle 22.08.2011 tarihli e-mail ile satış ekranının geçici olarak durdurulduğu ve akabinde ….Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan 20.04.2017 havale tarihli kök bilirkişi raporu ile 01.06.2018 tarihli ek bilirkişi raporlarında da belirlendiği üzere; Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 11.05.2011 tarihinde imzalandığı, davalı tarafından davacı tarafa 11.07.2011 tarihinde müşterilere imzalatılan abonelik sözleşmelerinde eksiklikler bulunduğu ve bu eksiklikler ile birlikte sözleşmelerin işleme alınamayacağına dair uyarı e-maili gönderildiği, yine davalı tarafça 22.08.2011 tarihinde davacının, davalı tarafından sağlanan yazılıma erişiminin durdurulduğu, huzurdaki davanın 17.10.2011 tarihinde davacı tarafça ikame edildikten sonra, … tarihinde davalı tarafça sözleşmenin feshine ilişkin ihtarnamenin keşide edilerek davacı tarafa gönderildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta; Davacı tarafın abonelik sözleşmelerindeki eksikliklerle ilgili olarak 11.07.2011 tarihinde uyarıldığı ve uyarının yapıldığı tarihten kısa bir süre sonra 22.08.2011 tarihinde davacının yazılıma erişiminin durdurulduğu, her ne kadar davalı taraf davacının performansı sebebiyle yazılıma erişiminin engellendiğini belirtmiş ise de; davacının performansı ile ilgili öncesinde dosyaya ibraz edilmiş bir uyarı yazısı yahut ihtarname bulunmadığı, yine sisteme erişimin geçici olarak durdurulduğu beyan edilmiş ise de; geçici olan bu durumun düzeltilebileceği hususunda da herhangi bir delilin ibraz edilmediği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davacı tarafın sisteme erişiminin tek taraflı olarak engellenebileceğini dair bir hükmün de bulunmadığı, kaldı ki davalı tarafından davacı tarafça açılan davadan sonra ihtarname keşide edilerek taraflar arasındaki sözleşmenin feshinin ihtar edildiği, davalı tarafın taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 10.1.(a-b-c-d) maddesinde belirlenen durumlarda derhal fesih hakkının mevcut olduğu, ancak sözleşmede aylık satış hedeflerinin belirlenmediği gibi davacının aylık satış hedeflerini tutturamadığına ilişkin bir ihtarında dosyaya ibraz edilmediği, bu nedenle davalı tarafın 22.08.2011 tarihinde davacının yazılıma erişiminin durdurulmasında ve huzurdaki davanın ikame edilmesinden sonra sözleşmeyi feshinde haksız olduğu, davacı yan, davalı tarafça sözleşmenin feshinden önce açtığı işbu davasında kar mahrumiyeti talep ettiği, bu kapsamda davalı tarafça filli olarak ekranların kapatılması ile davacının faaliyetinin durdurulduğu 22.08.2011 tarihinden, fesih tarihi olarak belirlenen 11.12.2011 tarihleri arasında geçen 111 günlük sürede davacı yanın ortalama ciro kaybının 10.629,36-TL olduğunun belirlendiği; ancak hesaplanan tutar ciro tutarı olup, mahrum kalınan kar miktarının yüklenilen faaliyet giderlerinin düşürülmesi sonrasında kalan tutar olacağından davacı yanın dava dosyasına sunduğu gider belgelerinden faaliyet ile ilgili giderler toplamının ise; 9.407,97-TL olduğu dikkate alındığında davacı yanın mahrum kaldığı kar olarak talep edebileceği müspet zararının 1.221,39-TL olarak belirlendiği, müspet zarar yanında menfi zarar da talep edilemeyeceğinden davacı tarafın müspet zarar dışındaki maddi tazminat taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş, her ne kadar davacı tarafça manevi tazminat talep edilmiş ise de; sözleşme ilişkisinin fiilen yazılıma erişiminin durdurulması nedeniyle sonlandırılmasının, mevcut şekli ile TBK’nın 58. maddesi anlamında kişilik haklarına zarar verdiğinin kabulünün mümkün olmaması nedeniyle manevi tazminat isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmış, açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE,
Davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine,
1.221,39-TL maddi tazminatın ilk 500,00-TL’lik kısmına dava tarihi olan 17/10/2011 kalan kısmına ıslah tarihi olan 01/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gereken 83,43-TL harcın peşin alınan 757,35-TL harçtan mahsubu ile 673,92-TL harcın ve 199,00-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine
3-Maddi tazminat yönünden kabul miktarına göre davacı yararına taktir olunan 1.221,39-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Maddi tazminat yönünden ret miktarına göre davalı yararına taktir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
5-Manevi tazminat yönünden davalı yararına taktir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
6-Davacı tarafça sarf olunan 4.024,00-TL yargılama masrafının ret ve kabul oranlarına göre 80,28-TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine
7-Davalı tarafça sarf olunan 49,50-TL yargılama masrafının 48,50-TL’lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/10/2018

Katip …

Hakim …