Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/58 E. 2019/534 K. 20.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/58 Esas
KARAR NO : 2019/534
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 19/01/2016
K.DAVA TARİHİ : 12/02/2016
ASIL VE KARŞI DAVADA
KARAR TARİHİ : 20/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın 100.000 TL sermayeli şirkete 45.000 TL’ye tekabül eden oran ile 08.01.2015 tarihinde ortak olduğunu, davalı şirketin kuyumculuk alanında faaliyet gösterdiği, müvekkilinin ise ham halde bulunan kıymetli madeni işleyerek takı ve mücevher haline getiren zanaatkar olduğu, diğer ortak …’ın ticaret erbabı olup kuyumculuk sektöründe geçmişe dönük bir kariyeri olmadığını, … Kuyumculuk adı altında müvekkilinin aynı adreste 10 yıldır faaliyet gösterdiğini, feshi istenen şirketin diğer ortağı olan …’ın, müvekkilinin zanaatkar ve sanatçı vasıflarından yararlanmak için müvekkiline ortaklık teklif ettiğini, işlenmemiş altın olduğunu ve müvekkilin bu kıymetli madeni işleyerek eser meydana getirmesini ve böylece birlikte para kazanmayı teklif ettiği, müvekkilinin atölyesinin bulunduğu ve ticari faaliyet gösterdiği yere …’ın ortak olduğu şirketin taşındığı ve müvekkilin de şirkete ortak olduğunu, … Şirketi adı altında müvekkilinin 500 adet eser meydana getirdiği, bu eserlerden ancak bîr kısmının fotoğrafları ve özelliklerinin dilekçe ekinde sunulduğu ve ekte fotoğrafı sunulan hançerin oldukça değerli nadide bir eser olduğunu; müvekkilinin el emeği ve tasarımları ile ortaya oldukça değerli eserler meydana getirdikten sonra …’ın, baskı, tehdit ve cebir ile müvekkilini şirketten ve işyerinden kovduğunu, tüm kıymetli takı ve eserlere, değerli taş ve işlenmemiş külçe halinde altınlara el koyduğunu, kendisini darp ettiğini, bu eylemler nedeni ile müvekkilin … Cumhuriyet Başsavcılığı’na iki adet suç duyurusunda bulunduğu, işbu suç duyuruları birleştirilerek … hakkında …. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2015/716 E. Sayılı dosya ile kamu davası açıldığını, bu eylemler nedeni ile müvekkilinin kendine ait işletmeye dahi gidemediğini, feshi istenen şirkete ait eserlere el konduğu gibi müvekkilin kendi ticari işletmesine ait 750.000 USD değerinde eserin …’ın uhdesinde kaldığını, ayrıca eser ve takıların yanında müvekkiline ait kalıp ve çizimler ile özel eşyalarına dahi el konduğunu, şirket ortakları arasındaki huzursuzluk ve itimatsızlığın had safhada olduğu, diğer ortağın müdürlük sıfatının kaldırılması ve ortaklığa kayyum atanması, şirketin tasfiyesine karar verilmesi gerektiğini, ortaklığın feshinde diğer ortağın kusurlu davranışlarının neden olduğunun tartışmasız olduğunu, işbu sebeple şirkette kayyum atanarak feshine karar verilmesi gerekeceğini, diğer ortak …’ın müvekkilinin şahsına ait ve ortaklığa ait ziynet eşyalarını da uhdesine geçirdiğini, bu ziynetleri de www … com adlı internet sitesinde … markası ile satışa çıkardığı, ilgili internet sitesinin sahibi olan … A.Ş.’ye ….Noterliği’nin 20436 ihtarnamesi ile taraftar arasında yapılan sözleşme ve yazışmalar gereği satışı istenen ürünlerin kendi elinde olmadığını, işbu ihtarnamenin tebliğinden sonra muhatap firmanın aynı ürünleri bu kez … markası ile pazarlamaya devam ettiğini, işbu hususlarda müvekkiline ait ürünlerin, feshi istenen şirketin diğer ortağınca hukuka aykırı olarak tasarruf edildiği ve piyasaya sürülerek elden çıkarılma çabası içinde olunduğu hususlarını beyanla; müvekkil ile birlikte iki kişinin ortak oldukları …’nin diğer ortağın tutum, davranış ve haksız eylemlerinden dolayı şirket ortaklığının feshine, şirket müdürü olan diğer ortağın gerek davacının şahsi malvarlığına gerekse de şirketin malvarlığında haksız tasarrufta bulunmasının önüne geçilmesi için şirkete kayyum atanmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı yanın, müvekkilinin güvenini kazanarak kendisini sanat erbabı olarak tanıttığını, yine mahkemeye sunduğu gibi bir takım resimler göstererek güven telkin ettiği ve bu konuda başarılıda olduğunu, müvekkili …’ın, tam bir güvenle davacı-karşı davalının ….Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen ve kaybedilen 2014/103 E. Sayılı kira davasındaki borcunun dahi ihtilafın tarafı olmamasına rağmen davacı-karşı davalı yerine ….İcra Müdürlüğü’nün 2015/694 E. sayılı dosyasına ödediğini, müvekkili …’ın tam bir güvenle feshi istenen davalı şirketin faaliyet gösterdiği yerdeki dekorasyon maliyetinin tüm giderini ödeyerek ayrıca masrafta bulunduğu, anılan davada dahi davacı karşı davalının “Müvekkil … şirketinden ve sahibinden aldığı borç ile davacıya ödemelerde bulunduğundan … ile ortak olma durumu yaşadığı, dava konusu yerde … Şirketi bulunmaktadır” diye bildirdiğini, yine …. Hukuk Mahkemesinin 2014/75 D.lş sayılı tespit kararına itiraz dilekçesinde davacı-karşı davalı “Müvekkil davacıya ödediği bir kaim parayı … Ltd. Şti. ‘nin sahibi …’dan borç alarak ödemiştir” şeklinde beyan ettiğini, yani davacı-karşı davalının, işyerinin dekorasyonunun masrafını dahi davalı-karşı davacı …’ın yaptığını resmi kurumlar önünde zikrettiğini, müvekkili …’ın kendisine verilen güven sebebiyle tüm bu ödemeleri yaptığını ve sahibi olduğu ve feshi istenen … Ltd. Şti.’ndeki, davacı-karşı davalının altın işlemedeki ustalık beyanına inanarak kendisine şirketteki emeğine karşılık olmak üzere %45 hisseyi bedelsiz olarak devrettiğini, müvekkili …’ın, davacı-karşı davalıya güvendiğinden şahsi hesabından yine feshi istenen şirketine yönelik olarak 406.095,82 USD değerinde leasing sözleşmesi ile ödeme planlı olarak çok özel kuyumculuk ve işleme makinaları aldığını ve büyük bir yatırım yaptığını, tüm ödemelerin … tarafından yapıldığını, feshi islenen … şirketinin hakim ortağı müvekkili …’ın, emeği karşılığı hissedar ettiği …’a kuyumculuk işini emanet ettiğini, işlem yapması için şirket envanterine kayıtlanacak şekilde; “15 kg. külçe altın ile 150.000 USD değerinde pırlanta taş, 10.000 USD değerinde siyah pırlanta, 90.000 USD değerinde çeşitli kıymetli taş ve 15.000 USD değerinde üç adet elmas taş” teslim ettiğini, sadece 595.650,00 USD’lik satın alma ve ödeme evrakı ile ayrı ayrı 5.846,11 Avro, 4.484,84 Avro, 2.722,86 Avro, 4.281,26 Avro, 4.483,84 Avro, 8.630,00 Avro. 807,56 Avro kıymetli taş vb. alım ödeme ve fatura evrakının dilekçe ekinde sunulduğunu, ayrıca defter incelemesi sırasında kalan evrağın da görülebileceğini, müvekkili şirket ve hakim ortağı … olarak davacı-karşı davalının şirket ortaklığından bedelsiz ve haklı sebeple çıkarılması için işbu karşı davayı ikame ettiği hususlarını beyanla; ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile davacı-karşı davalının mal varlığına, önlenemeyecek zararların telafisi için İhtiyati tedbir konulmasını, haksız ve mesnetsiz açılan asıl davanın reddini savunmuş, karşı davaya ilişkin olarak; davacı-karşı davalının müvekkili … Şirketindeki ortaklığından bedelsiz olarak çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gereken deliller de celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememiz tensip ara kararı gereğince, … Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin mal varlığı araştırmasına esas olmak üzere bankalara, ilgili kurum ve kuruluşlara müzekkereler yazılmış ve cevabi yazılar dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizin 16/11/2017 tarihli celsesinde davalı tanıkları …, …, …, …,… ve …’in ve davacı tanıkları …, …, … ve … huzurda dinlenilmiştir.
Tanıklardan … ”Ben kuyumculuk ve ziynet eşyası konusunda tasarımcılık yaparım aynı zamanda eczacıyım davacı … bey ile de bu sebeple tanışırım, birlikte uzun zaman iş yapmışlığımız oldu. … Bey ile diğer hissedar …’ın tesadüfen benim bir arkadaşım tanıştırmıştır, daha sonra … Bey’in tasarımlarını benim yaptığım ancak onun imal ettiği ürün atölyesine gelerek birlikte çalışmayı teklif ettik, öncesinde kurulacak şirkete beni de ortak yapmayı düşündüler, daha sonra şirket … ve … bey arasında 2 ortak olarak kuruldu, yaklaşık 1 yıl faaliyet gösterdi, bu dönemde tasarımını benim yaptığım ürünler … beye ait atölyede imal edildi, atölye bu kapsamda revize edilerek şirkete hizmet ediyordu, ayrıca …’ın kızı da bu atolyede işlerin takibi anlamında bulunmaktaydı, daha doğrusu son zamanlarda gelmişti, ben de hergün atolyeye giderdim , bilahare … kızını atolyede istemediğimi iddia ederek bana cebir ve şiddette bulunarak atolyeye gelmemek hususunda tehditvari davranışlar sergiledi, kendisini şikayet ettim, bu konuda Asliye Ceza mahkemesinde dava mevcuttur, davacı … ile aralarındaki ihtilafın ne olduğunu ve nereden çıktığını bilmiyorum, üretilen ürünler diğer ortak … beye ait mağazada sergileniliyordu, daha sonra … tasarımını benim yaptığım, … bey tarafından imal edilen ürünleri alarak başka mekana götürdü, şuanda şirketin ne durumda olduğunu ben bilmiyorum, tarafların da suanda birlikte çalıştığını sanmıyorum, benim dönemimde işler iyi gidiyordu, bir tesbih koleksiyonu 126.000USD ve bir hançer tasarımım ise 850.000USD’ye satıldı. bence taraflar arasındaki ihtilaf davacı … beye kar payı verilmemesinden kaynaklanmış olabilir” şeklinde, tanık … ” Ben altın tasarımcısıyım, dolayısıyla davacı … bey ile part time çalışırım, … bey Kapalıçarşı’ da bilinen bir altın ustasıdır, işleri de bildiğim kadarıyla son derece iyidir, ben bir dönem tasarımı … bey’e ait bilgisayarda benim çizdiğim ve … bey tarafından üretilen ürünleri Bodrum ‘da bir mağaza da gördüm. Mağazanın kime ait olduğunu bilmiyorum, ben … şirketi ile ilgili bilgiye sahip değilim, taraflar arasındaki ihtilafa şahit olmuş değilim, …’ı da tanımam, ben de mağazada ürünleri görünce … bey’ i aradım, o da bana müşteri, gibi içeri girip bilgi almamı söyledi, içeri girdim ve müşteri gibi davrandım, ürünlerin nerede yapıldığını sordum, onlar da İstanbul ‘da birlikte çalıştıkları bir mağazanın olduğunu ve burada yapıldığını söylediler, anladım ki diğer şirket ortağı … bey ‘ e ait tasarımları kendisinin yaptığnıı beyan ederek başka mağazalara pazarlamaktadır. Ürünler … bey’e ait ürünlerdir. Bilgim bundan ibarettir,” şeklinde, tanık … ”Ben kuyumculuk sektöründe mıhlama ustası olarak çalışırım, … Bey’i de tanırım onun imalatını yaptığı ürünlerin mıhlamasını ben yaparım, kendisiyle 2000 yılından beri çalışırım, 2014 yılında tanımadığım biriyle ortaklık yaptığını duydum, bu ortaklık kapsamında atolyeyi revize ettiler, işleri büyyütüler, bu süre içerisinde 1 adet kadeh, 2 adet hançer ve 200-300 adette mücevhher mıhlaması yaptım, 5-6 ay sonra … bey’in işyerinden ayrıldığını ve ortağıyla arasında ihtilaf yaşandığını duydum, ihtilafın neden kaynaklandığını ben bilmiyorum, işyerinin kapandığını duymadım, bildiğim kadarıyla … bey ayrılmıştır. … bey ayrıldıktan sonra da bir ilgim kalmamıştır, konuya ilgili bilgim bundan ibarettir,” şeklinde, tanık … ”ben … Bey’in bireysel müşterisiyim, ziynet eşyası anlamında gerek eşim gerekse ben ürün satın alırız ,bu sebeple kendisini 7-8 yıldır tanırım kendisi özel ziynet tasarım ustasıdır ve gerek … otelinde gerekse … mağazalarında ürünleri sergilenmektedir, bir dönem 2014 veya 2015 yılında …’da bulunan … mağazasında … Bey isimli birisiyle ürünlerinin sergilendiğini duydum gittim ve orada ürünleri gördüm, onun ürünleri diğer ürünlerden farklıdır, üst düzeydir ve daha sonra birgün telefonla beni aradı, sesi titriyordu baskı ve tehdit altında olduğunu anladım ve benden para istedi yine bu olay günü beni tekrar arayarak atolyede darp edildiğini söyledi ve kendisini Kadıköy iskelesinden aldım ve hastaneye götürdüm, taraflar arasındaki ihtilafı bilmiyorum, şahit olmadım bilgim bundan ibarettir” şeklinde, tanık … ”Ben şirketin diğer ortağı … beyin yanında çalışırım, genelde saat kalem ve sair ithal ürünleri Türkiye’ye ithal etmektedir, davacı … ile tanışıp arkadaş olmuşlar, sonradan … Bey’in … ile birlikte Kapalıçarşı’da atolye kuracağını …’in usta olduğunu söyledi, …’e ait atolyeyi dışarıdan yeni cihazlarda getirerek büyyüttüler ve ortak oldular, ben bizzat bu süreçte işlenmemiş, 10 kilo külçe altın götürdüm, ziynet eşyası yapılması için … beye teslim ettim yaklaşık 3-5 ay sonra … Bey … beyle hesap görmek istedi ve baktığından zararda olduğunu açık meydana geldiğini farkketti … bey de bunun sebebini izah edemedi ve bir evinin olduğunu satıp ödeyeceğini söyledi taraflar arasında ihtilaf çıktı halen atolye … bey tarafından çalıştırılmaktadır, ben tarafların kavgalarına bizzat şahit olmadım, bilgim bundan ibarettir” şeklinde, tanık … ”Ben saat ve kuyumculuk sektöründe satıcı olarak çalışırım tarfların birlikte ortak oldukları atolye de de kurulduktan sonra 1- 2 ay çalıştım ve yaklaşık 15-20 gün sonra bizzat … Bey ile … Bey aralarında görüşmüşler, … bey işyerine ait bazı altınların kendisinde zimmetinde olduğunu, söyledi, … Bey bundan sonra hesaba koymak istedi ve … beyin de yönlendirmesiyle sayım yaptık hatırladığım kadarıyla 10 kilodan fazla altın eksik çıktı ve bazı kıymetli taşların da sayımını tamamlayamadık, eksiklikler vardı, bu olaydan sonra da taraflar arasında ihtilaf çıktı, polisler geldi, ben de bir ay sonra ayrıldım şirketin kuruluşu ile ilgili durumları bilmem bütün bilgim bundan ibarettir,” şeklinde, tanık … ”ben şirketin diğer ortağı …’ın yanında çalışırım davacı da bizim şirkete gider gelirdi, daha sonra taraflar altın ziynet eşya üretimi hususunda atolye kurmak istediler, bildiğim kadarıyla davacıya ait atolye … bey tarafından yatırım yapılarak geliştirildi iş hayatı böyle başladı sanıyorum … bey değerli taşlar ve altın da almış atolyeye teslim etmiştir, bir süre sonra … bey hesap yapmak istedi ve atolyede açık olduğunu tespit etti ve bu şekilde taraflar arasında ihtilaf çıktı, açık olarak çıkan ürün ve altınların akıbeti ile ilgili benim bilgim yoktur, atolyenin çalışıp çalışmadığını bilmiyorum, bütün bilgim bundan ibarettir,” şeklinde, tanık … ”ben şirketin diğer ortağı … Bey’in eski arkadaşıyım ve ailecek görüşürüz, sanırım 2015 yılıydı kendisini ramazan akşamı gördüm, biraz gergindi sebebini öğrenmeye çalıştım, cok fazla birşey söylemedi, ben de Nuruosmaniye’ deki iş yerine gittim aynı gün işyerinde 3 kişi vardı, … bey’i öncesinde bir kez iftar yemeğinde görüştüm, kendisi de işyerindeydi sayım yapmaktaydı ve yarım saat sonra … Bey geldi … beye ithafen bir gün önce söyledim, ihtiyaçları karşılandın mı dedi … Bey ‘de olumsuz cevap verdi, sonra … beyin talebi ile … bey özel görüştüler çıktılarında … Bey atolyede altında açık meydana gelkdişğini yaklaşık 2 kilo kadarını kendi özel ihtiyaçlarına karşıladığını, 3-4 kilo kadarını ise de İsviçre’ de harcadığını, … Bey in kendi özel harcamalarında kullandığını beyan ettiğini diğer değerli taşların da akıbeti ile ilgili bilgisinin olmadığını kendisine beyan etiğini bize ifade etti bunun dışında aynı seyleri aynı gün … bey den de duydum olay günü, iş yeri kapanacağı sırada polisler de geldi … bey … bey e hitaben eksik olan şeyleri tamamlayacağını söyledi. Bütüm bilgim bundan ibarettir.” şeklinde, … ”ben … Bey’in elemanıyım, … da çalışırım halen de çalışmaya devam ediyorum işçi olduğum için ayrıntılara vakıf değilim, kimsenin de bir kötülüğünü görmedim, altın ve değerli taşların akıbetini ben bilmem yine taraflar arasındaki ihtilafa da şahit olmadım, sayım günü de ben dükkandaydım, ancak çalışıyordum bizim çalıştımız bölüm ayrı yerdedir ne olup bittiğini de görmedim. Kimseyle de birşey konusmadım. Bir tarihte … bey bana İsviçre’ye çıkacağını söyledi, bana 1 külçe altın verdi bozdurdum, verdiğim külçe altının bir kısmını frank olarak aldım ve bir kısmını da daha küçük altın olarak getirip … bey e teslim ettim sanırım aralarında öyle konusmuslardı, benim bilgim bundan ibarettir, bu olay bir kez olmuştur.” şeklinde, Tanık …’in ise ”ben diğer ortak … beyi tanırım benim arkadaşımdır, onun vasıtasıyla da … beyi tanırım birlikte altın ziynet eşyası üretimine ilişkin atolye işletme maksadıyla ortaklık yaptılar bizzat birlikte olduğumuz yemekte … Bey … beye ve atolyeye altın ve para vereceğini söyledim, ben bizzat verdiğini görmedim daha sonra da işyerinde benimde bulunduğum sırada sayım yapıldı bizzat … bey yaptı ve yaklaşık 10 kilo altının açık olduğu görüldü. … bey … beyle özel görüşmek istedi görüşmesinden sonra … bey 10 kilo açık olduğunu, ne yaptığını bilmediğini ve babasına ait evi satarak borcunu ödeyeceğini beyan ettiğini bize bildirdi. Ertesi gün tekrar buluştuk … bey babasına gidemediğini söyledi. … Bey’de sesini yükseltt,i … bey’in rahatlığına kızdı, … bey de bir kaç yere telefon açtık ondan 20 dk sonra da olay yerine polisler geldi. Bütüm bilgim budnan ibarettir,” şeklinde beyanda bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce; dava konusu şirketin ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda işletme iktisatçısı Prof. Dr. … ile hukukçu Prof. Dr. … ve sektör bilirkişisi SPK ve değerleme uzmanı … marifetiyle, dava konusu şirketin müşteri portföyü insan kaynakları, knowhow’u, ticari itibarı, marka değeri, şirket sırları, nakdi ve gayrinakdi tüm varlıkların değerlendirilmesi suretiyle şirket ortaklarının karara en yakın tarih itibarıyla hisse değelerinin ve çıkma paylarının tespiti babında alınan 19/12/2016 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“… nce gönderildiği anlaşılan ve dava dosyasına sunulan 10.02.2016 tarihli yazısında yer alan bilgilere göre, davalı-karşı davacı şirketin ana sözleşmesinin 29.03.2007 tarihinde tescil edildiği ve ortaklarının ise … (davacı-k.davalı) ile … (davalı-k.davacı) olduğu anlaşılmaktadır. Aynı yazıda şirket yetkilisinin münferiden … olduğu ve şirketin son tescilinin 08.01.2015 tarihinde yaptırıldığı hususları da anlaşılmaktadır.
…nün anılan yazıların ekinde tescil edilen işlemlere ilişkin herhangi bir sicil kaydı ve Ticaret Sicili Gazetesi örneklerine ise rastlanmamıştır.
Davacı-k. davalı delilleri arasında sunulu (1) sayılı delil istanbul Ticaret Odası “Firma Sicil Bilgileri” başlıklı belge olup, 02.09.2015 tarihli bu belgede davalı-k, davacı şirket ortakları ve sermaye payları aşağıda listelendiği gibi görülmektedir.
Ortak Hisse Tutarı %
… (davalı-k.davacı) 55.000,00 55,0
… (davacı-k.davalı) 45.000,00 45,0
Davacının “Müşteki”, aralarında davalılardan …’ın da bulunduğu üç kişinin “Sanık” sıfatıyla yer aldığı “basit yaralama, tehdit, basit tehdit” suçlamasına dayalı 23.12.2015 tensip tarihli davanın …. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/716 E. sayılı dosyasında açıldığı anlaşılmaktadır.
İnceleme gününde, davalı-k. davacı şirket ile ilgili olarak bilirkişi kurulumuza ticari defler kayıtlan ve dayanağı belgeler sunulmadığı için incelenmediğinden, finansal yönden incelemelerimiz, salt dava dosyasına sunulu belgelerle sınırlı olarak gerçekleştirilmiştir.
Bu bağlamda davalı-karşı davacılar vekili tarafından dava dosyasına sunulu 12.04.2016 tarihli dilekçede özetle; müvekkili şirketin Genel Son Durum Mizanı Dökümünün Ek-1 olarak gönderildiği; ayrıca şirketin kira giderinin şirket tarafından halen ödendiği, kira kontratı davacı karşı davalı tarafça imzalanmışsa da müvekkil şirketin basiretli bir tacir olarak bu ödemesini sürdürdüğü; müvekkil şirketin adına kayıtlı altın faturası ilişikte olup, ödemelerin müvekkili … tarafından yapıldığı; mizan ve diğer kayıtlarda davacı karşı davalının yedinde kalan suiistimal ettiği altın miktarının düşüldüğü; müvekkil şirketin, müvekkil …’ın şahsına koyduğu sermaye sebebiyle ortalama 2.000.000,00 TL’nin üzerinde bir miktarla borçlu olduğu; müvekkil şirket adına kayıtlı herhangi bir internet sitesi ve markası olmadığı … hususlarının beyan edildiği ve yazı ekinde belirtilen Uç ayrı eke yer verildiği görülmektedir.
Davalı-karşı davacı vekilinin 12.04.2016 tarihli dilekçeleri ekinde Ek-1 olarak sunulu ve “Genel Son Durum Mizanı” başlıklı fotokopi dökümün 31.12.2015 tarihli olduğu görülmektedir. Ayrıca davalı-karşı davacı tarafça ibraz edilen herhangi bîr ticari defter kaydı da bulunmadığından, anılan onaysız mizan dökümü ticari defter kayıtlarıyla objektif denetime elverişli bir şekilde karşılaştırılamamış olup, delil kabiliyeti Sayın Mahkememin takdirindedir.
Davalı-karşı davacı şirketin Öz Kaynakları toplamı kaydi değerler üzerinden -1.913.386,79 TL olup, 100.000,00 TL tutarındaki Ödenmiş sermayesi tamamen yitirilmiş durumda görünmektedir.
Öte yandan belge olarak sunulan mizan dökümü fotokopisinde, “500 Sermaye” defte rikebir hesabı altında açılmış yardımcı-muavin hesaplarda davacı-karşı davalı ortak olarak görünmemektedir. Bununla birlikte davacı-karşı davalının şirket ortağı olduğu, dava dosyasına sunulu ticaret sicili belgeleriyle sabit bulunduğu gibi, taraflar arasında da tartışmasız görünmektedir.
Yine aynı onaysız döküm fotokopisine göre, davalı-karşı davacı şirket ortağı, davalı-karşı davacılardan …’a 2.348.297,60 TL borçlu durumda görünmektedir.
Sayın Mahkemenin bilirkişi görev tanımında yer verildiği çerçevede, “dava konusu şirketin müşteri pörtföyü, insan kaynakları, knowhow’u, ticari itibarı, marka değeri, şirket sırları, nakdi ve gayrinakdi tüm varlıkların değerlendirilmesi suretiyle şirket ortaklarının karara en yakın tarih itibarıyla hisse değerlerinin ve çıkma paylarının tespiti” yönünden açıklanması gerekli görünen hususlara da raporumuzun bu bölümünde yer verilmiştir.
Ortaklıktan çıkma payının hesaplanmasında kullanılabilecek yöntemler Gelir Bazlı Yöntemler, Piyasa Bazlı Yöntemler ile Aktif Bazlı Yöntemler gibi gruplandırılmaktadır. Gelir bazlı yöntemlerde çeşitli öngörü ve varsayımların kullanılması zorunluluk iken; piyasa bazlı yöntemlerde ise sektörel ortalama veriler ile emsal işlem veya şirket verilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede, öngörü ve varsayımlara davalı yöntemlerin kullanılmasında, ilgili tarafların mutabık kaldıkları yöntemlerden hareket edildiği görülmekte, dolayısıyla da geleceğe yönelik öngörülerde ortak kabullerden hareket edilmesi halinde objektif ve denetime elverişli sonuçlara ulaşılabilmektedir. Vurgulanması daha da önemli görülen husus ise, gerek geleceğe yönelik öngörüler, gerekse sektörel ve emsal işlem/şirket verileri olarak kullanılabilecek dayanakların temel oluşturduğu hususudur. Bu bağlamda, ilgili yöntemlerin uygulanabilmesine elverişli herhangi bir veri dava dosyasına sunulu bulunmadığı gibi, davalı şirketçe sunulan finansal veriler de yukarıda irdelenen onaysız mizan dökümü olup, 31.12.2015 tarihli veriler ile sınırlı bulunmaktadır.
Bu bağlamda en çok kullanılan yöntemler ise, “İndirgenmiş Nakit Akımı Yöntemi”, “Düzeltilmiş Net Varlık (Öz Kaynak) Değeri”, “Fiyat Kazanç Oranı” ve “Defter Değeri-Piyasa Değeri” ve “Emsal İşlem Yöntemi” olarak sıralanmaktadır.
Bu yöntemlerin dava konusu uyuşmazlık ve ilişkili şirket bazında değerlendirilmesi de aşağıda Sayın Mahkemenin takdirlerine sunulduğu gibidir:
İndirgenmiş Nakit Akımı (İNA) yöntemi, öngörülen bir dönem içinde şirketin gelecekte oluşturacağı nakit akımlarının tahmin edilerek, söz konusu tahmini nakit akımlarının bugünkü değerine indirgenmesi esasına dayanmaktadır.Davalı-karşı davacı şirket faaliyetleri ile ilgili olarak dava dosyasına sunulu verilerin salt geçmis dönemlerle sınırlı olusu, indirgeme oranın tespitindeki varsayıma dayanan yaklaşımlar ve geleceğe yönelik öngörülerde ki belirsizlikler ile birlikte, gelecekteki 5-10 yıllık döneme ilişkin nakit girişleri ve çıkışlarına yönelik öngörülerin her durumda tartışmalı ve çok sayıda varsayıma dayalı olacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca davalı-karşı davacı şirketin en azından son 3-4 yıllık faaliyet dönemlerine ilişkin fînansal verilerin sunulmamış olması ve faaliyet dinamikleri itibarıyla geleceğe yönelik belirsizlikleri de dikkate alındığında, sübjektif değerlendirmelere dayalı olarak dahi düzenli bir nakit akım projeksiyonunun ortaya konması güç bulunmaktadır.
Değeri tespit edilecek şirket faaliyet alanı dikkate alındığında, “fiyat kazanç oranı”, “piyasa defteri-defter değeri” yöntemlerinin uygulanabilmesi için gerekli bulunan objektif denetime elverişli sektör ortalamaları ile ilgili verilere dava dosyasında rastlanmamaktadır. Öte yandan, değeri saptanacak dava konusu şirket hisselerinin menkul kıymetler borsasında işlem görmediği de anlaşılmaktadır. Dolayısıyla hisse senedi piyasa dinamiklerine dayalı olarak, davalı şirket hisselerinin değer analizinden söz etmek olanaklı değildir.
Emsal İşlem Yöntemi ise, değerlenen şirketler ile son zamanlarda yurtiçinde ve yurtdışında satılmış olan benzer şirketlerin satış değerlerinin karşılaştırılmasına dayanır. Son zamanlarda satılan benzer şirketlerin satış değerlerini baz alarak ve şirketler arasındaki farkları göz önüne alarak analizler yapmak, bu yaklaşımın temelini oluşturmaktadır. Davalı-karsı davacı şirket hisseleri ile ilgili olarak, benzer bir isletme va da hisse devir işlemine ilişkin verilere dava dosyasında rastlanmamaktadır.
Daha da önemlisi ise, davacı-karşı davalı tarafından davalı-karşı davacı şirkete ortak olduğu belirtilen 08.01.2015 tarihinde, satın aldığı hisselere 45.000,00 TL’nİn üzerinde bir bedel ödediğine ilişkin herhangi bir belgeye de dava dosyasında rastlanmamasıdır.
Dava konusu hisselerin dava tarihindeki değerinin tespitinde uygulanabilecek diğer bir yöntem de “Düzeltilmiş Net Varlık (Öz Kaynak) Yöntemi”dir. Dava dosyasına sunulu belgeler çerçevesinde yapılabilen inceleme sınırlan yanında, davacı şirketin hukuki yapısı ile piyasa dinamikleri ve özellikle de şirketin aktif yapısı dikkate alındığında ise, yukarıda özetle değinilen yöntemlerden “Düzeltilmiş Net Varlık (Öz Kaynak) Yöntemi”nin uygulanmasının, davalı şirket Öz Kaynaklarının karar tarihine en yakın bir tarihi itibarıyla ve gerçeğe yakın olarak tespitinde anlamlı bir sonuç ortaya koyacağı değerlendirilmektedir.
Davalı-karşı davacı şirketin işleyen işletme değerinin tespiti yönünden, “Düzeltilmiş Net Varlık (Öz Kaynak) Yöntemi”nin uygulanabilmesi ise, 31.12.2015 tarihi itibarıyla mizan dökümü olarak sunulan belgeye göre davalı-karşı davacı şirket aktifinde yaklaşık %88 gibi yüksek bir oranda paya sahip durumda görünen “Stoklar” ile “Duran Varlıklar” kalemlerinin muhtemel satış değerlerinin teknik yönden tespit ve analizine muhtaç durumda görünmektedir.
Davacı-k.davalı açtığı davada, %45 hisseye sahip olduğunu, şirket ortakları arasındaki huzursuzluk ve itimatsızlığın had safhada bulunduğunu, diğer ortağın müdürlük sıfatının kaldırılması ve ortaklığa kayyum atanması, şirketin tasfiyesine karar verilmesi gerektiği, ortaklığın feshinde diğer ortağın kusurlu davranışlarının neden olduğunun tartışmasız olduğu, işbu sebeple şirkette kayyum atanarak feshine karar verilmesini, yani şirketin haklı nedenlerle feshini talep etmiştir,
Davalı- k. davacı ise feshi talep edilen … şirketinin hakim ortağı Müvekkili …’ın, emeği karşılığı hissedar ettiği …’a kuyumculuk işini emanet ettiğini, işlem yapması için şirket envanterine kayıtlanacak şekilde; “15 kg. külçe altın ile 150.000 USD değerinde pırlanta taş, 10.000 USD değerinde siyah pırlanta, 90.000 USD değerinde çeşitli kıymetli taş ve 15.000 USD değerinde üç adet elmas taş” teslim ettiği, sadece 595.650,00 USD’lik satın alma ve Ödeme evrakı ile ayrı ayn 5.846,11 Avro, 4.484,84 Avro, 2.722,86 Avro, 4.281,26 Avro, 4.483,84 Avro, 8.630,00 Avro, 807,56 Avro kıymetli taş vb. alım Ödeme ve fatura evrakının dilekçe ekinde sunulduğu, ayrıca defter incelemesi sırasında kalan evrağın da görülebileceğini; Müvekkil şirket ve hakim ortağı … olarak; davacı-karşı davalının şirket ortaklığından bedelsiz ve haklı sebeple çıkarılmasını talep etmiştir.
Davalı şirket 100.000 TL esas sermayesi bulunan bir limited şirkettir. Şirketin iki ortağı bulunmaktadır. Ortaklardan davacının payı %45, davalının payı ise %55 dir. Ortaklar arasında husumet olduğu, davalı ortak hakkında davacıyı darp etmesi nedeni ile ceza davası açıldığı görülmektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 636 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasında; “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” hükmü bulunmaktadır. Haklı sebepler, Limited şirket ortaklarının bir araya gelmelerini sağlayan maddi ve kişisel sebepleri ortadan kaldıran böylece şirketin amacına ulaşmasını imkânsız kılan yada ciddi bir şekilde güçleştiren ya da amacını tehlikeye sokan nedenlerdir. Doktrinde de haklı sebep, hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim ve dava yolu ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur şeklinde tanımlanmıştır. Sebebin haklılığını değerlendirmek sübjektif bir konudur. Ancak her somut olayda, yasal çıkma hakkına dayanarak şirketten ayrılmak isteyen ortağın gösterdiği sebebin, haklı olup olmadığının tespiti, çıkmak isteyen ortağın, şirketin ve diğer ortakların menfaatlerinin dikkate alınmasını gerektirir. Bu sebepten dolayı, haklı sebep, somut olayın özelliklerine göre değişebilir. Haklı sebep, doğrudan doğruya şirket ilişkisi veya ilgili ortağın şirketle ya da ortakların birbirileri ile ilişkisi yönünden mevcut olabilir.
Somut olaya dönüldüğünde, davacı ve davalı ortak arasında ceza davasının açılmasını gerektirecek kadar derinleşmiş bir anlaşmazlığın bulunduğu ve bu durumun haklı sebep sayılabileceği anlaşılmaktadır.
Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.
Muhtemel bir fesih veya çıkarma halinde davacının ayrılma payı şirketin öz varlığı üzerinden hesaplanacaktır. Ne var ki, inceleme günü davalı şirket ticari defterlerini heyete ibraz etmemiştir. Oysa, tacirlerin ticari defter tutması bir zorunluluk olduğu gibi (TTK m. 64/1), bunları on yıl süreyle saklamalan da zorunluluktur. Bu zorunluluk tacirin ölmesinde, ticareti terk etmesinde dahi devam eder (TTK m. 82). Sayın Mahkeme şirketin tasfiyesi ile ilgili bu davada defterlerin teslimine karar vermiş olmasına rağmen, davalı şirket ticari defterleri sayın mahkemeye teslim etmemiştir. Limited şirkette ticari defterleri tutmak ve saklamak müdürlerin kanuni görevleri içerisinde bulunmaktadır (TTK m. 625/f). HMK 222/5 uyarınca ticari defterlerin ibraz ve teslimine rağmen bu deflerler ibraz edilmezse, sahibi aleyhine delil olma özelliği kazanabilecektir. Takdir sayın Mahkemeye aittir. Dosyaya sunulan belgelerle, davacının payının gerçek değerini tespit etmek mümkün görülmemektedir.
Davalı/karşı davacı şirket, davacı/karşı davalı ortak hakkında TK m. 640/3 uyarınca, haklı sebeple şirketten çıkarma davası açmıştır. TTK m. 640/3 uyarınca şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararı ile haklı sebebe dayanarak şirketten çıkarılabilmesi için TTK m. 621 1-h bendi uyarınca genel kurulun o ortak hakkında temsil edilen oyların üçte ikisi ile çıkarma karan alması zorunludur. Oysa davalı şirket genel kurulunun davacı ortak hakkında aldığı bir çıkarma kararına rastlanmamıştır. Bu nedenle çıkarma davasının dava şartı somut uyuşmazlıkta gerçekleşmemiştir.
Bilirkişi kurulumuzun görev tanımı doğrultusunda, dava dosyasına sunulu belgelerle sınırlı olarak gerçekleştirilen incelemeler çerçevesinde;
Sayın mahkeme davacı-k. davalı ortak ile davalı şirketin müdürü olan hakim ortak arasındaki kavga ve akabinde asliye ceza mahkemesinde açılan davayı haklı sebep kabul ederse, TTK m. 636/3 uyarınca şirketin feshine karar verebileceği gibi, istem yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkartılmasına veya kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Ne var ki, sayın Mahkemenin ticari defterlerin teslimine karar vermesine rağmen, davalı şirket ticari defterlerini incelemeye getirmemiştir. Bu nedenle davacı ortağın şirketteki payının gerçek değerini sağlıklı şekilde hesaplamak mümkün olmamıştır. Ticari defterlerin ibraz edilmemesi HMK 222 göre, davalının aleyhine delil olma özelliği taşıyabilir. Takdir sayın Mahkemenindir. Davalı/karşı davacı şirket, davacı/karşı davalı ortak hakkında TK. m. 640/3 uyarınca, haklı sebeple şirketten çıkarma davası açmıştır. TTK m. 640/3 uyannca şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme karan ile haklı sebebe dayanarak şirketten çıkanlabilmesi için TTK m. 621 1-h bendi uyarınca genel kurulun o ortak hakkında temsil edilen oyların üçte ikisi ile çıkarma karan alması zorunludur. Oysa davalı şirket genel kurulunun davacı ortak hakkında aldığı bir çıkarma kararına rastlanmamıştır. Bu nedenle çıkarma davasının dava şartı somut uyuşmazlıkta gerçekleşmediği” şeklinde beyan ve mütalaada beyanda bulunmuşlardır.
Mahkememizce tanık beyanlarının da değerlendirilmesi, itirazların karşılanması ve davalı karşı davacı defterlerinin de incelenmesi suretiyle kök raporu hazırlayın bilirkişiler marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 12/03/2019 havale tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Bilirkişi kurulumuzun ek görev tanımı doğrultusunda, dava dosyası üzerinde ve davalı-karşı davacı şirketçe sunulan ticari deflerler üzerinde gerçekleştirilen incelemeler çerçevesinde;
Asıl Dava yönünden;
a)Taraf vekillerinin kök raporumuza beyan ve itirazları ile tarafların tanıklarının beyanlarının ayrı ayrı incelendiği ve sonuçta kök raporumuzda Sayın Mahkemenin takdirlerine sunulan tespit, analiz ve değerlendirmelerimizde öz itibarıyla bir değişikliğin söz konusu olmadığı,
b)Sayın Mahkemece, davacı-karşı davalı ortağın davalı-karşı davacı şirket ortaklığından ayrılmasının uygun görülmesi halinde, ayrılma akçesinin hesabında “Düzeltilmiş Net Varlık” yönteminin uygulanabileceği görüşümüzde de bir değişikliğin söz konusu olmadığı;
c) Davalı-karşı davacı şirketçe ibraz edilen ve 2015 – 2017 yılları dahil üç yıllık döneme ilişkin ticari defterlerine göre. faaliyetlerinin durma noktasında seyrettiği ve şirketin kaydi değerler üzerinden borca batık durumda olduğu gibi, Öz kaynak açığının 31.12.2017 tarihi itibarıyla 2.050.586,80 TL’lik düzeye kadar yükselmiş durumda göründüğü;
d) Gelinen aşama itibarıyla şirketin Öz Kaynaklarının “aktiflerin muhtemel satış değerleri” esasına göre tespiti için ilgili uzmanlık alanları ve bu çerçevedeki inceleme gerekliliklerinin raporumuz içerisinde takdiri tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere sunulduğu;
Karşı Dava yönünden de; kök raporumuzda sayın mahkemenin takdirlerine sunulan tespit, analiz ve değerlendirmelerimizde bir değişikliğin söz konusu olmadığı” şeklinde beyan ve mütalaada bulundukları görülmüştür.
Dava; davalı … Saat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin haklı nedenle feshi istemine ilişkindir. Davalı yan; asıl dava yönünden davanın reddini savunmuş ve karşı dava yönünden davanın kabulü ile ; davacı karşı davalının şirketten bedelsiz olarak çıkarılmasını talep etmiştir.
Asıl ve karşı dava açısından yanlar arasındaki ihtilaf; … Saat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin haklı nedenle fesih ya da davacı-karşı davalının bedelli veya bedelsiz ortaklıktan çıkarılma şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
Yanlar arasındaki; hukuk ve ceza davaları sonuca doğrudan etkili olmayacağından neticeleri bekletici mesele yapılmamıştır.
Davacı- karşı davalı vekili ; şirketten bedelsiz ayrılmayı kabul etmediklerini beyan etmiştir.
Asıl davada; davacı-karşı davalı şirketin haklı sebebe istinaden fesih ve tasfiyesini talep etmiş ve gerekçe olarak ceza dosyasına da yansıyan ortaklar arasındaki anlaşmazlıkları ileri sürmüş ise de; ortaklar arasındaki fikir aykırılıkları ve ihtilaflar fesih ve tasfiye için haklı sebep olmayacağı gibi bilgi alma-inceleme, özel denetçi tayini veya yönetim kurulu ve genel kurul karar iptali ve sorumluluk davası gibi hakları kullanmayan azınlık ortak bu davaların yerine fesih ve tasfiye davasını kaim edemez, aksi düşünülse dahi ortaklar arasındaki ihtilafların ve şirketin yaşadığı ekonomik ve yönetim sorunlarının tamamen hakim ortağın kusurundan kaynaklandığı kanıtlanamamıştır. Şirkette yönetim sorunu ve ekonomik sorun yaşandığı sabit ise de; somut olayda şirketin imalatının ve atölyesinin davacı-karşı davalının sorumluluğunda, satış ve pazarlama kısmının davalı-karşı davacının sorumluluğunda olduğu, dolayısıyla tarafların şirket faaliyetlerine ilişkin fiilen birlikte sorumluluk üstlendikleri, şirketin yaşadığı yönetim ve ekonomik sorunda müşterek kusurlarının bulunduğu, şirketin borca batık olması, hali hazırda çıkma payına tekabül eden şirket değerinin bulunmaması ve davacı-karşı davalı ortağından bedelsiz çıkmayı kabul etmemesi nazara alındığında; şirketin yaşadığı yönetim ve ekonomik sorunda müşterek kusurlu ortağın açtığı fesih tasfiye davasında haklı fesih nedenine dayalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi somut olay adaletine uygun düşmez, ayrıca şirketin borca batık olması tek başına fesih tasfiye sebebi teşkil etmez. İzah edilen nedenlerle asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Karşı davada; her ne kadar davacı-karşı davalının şirketten bedelsiz çıkarılması talep edilmişse de, konuya ilişkin TTK’nun 621.1- h bendinin atfı ile aynı yasanın 640-3 gereğince dava şartı teşkil eden genel kurul kararı ibraz edilmediğinden, aksi düşünülse dahi müşterek kusurlu ortağın şirkette hakim hissedar olduğu da nazara alındığında şirketin bu yöndeki ortağın şirketten haklı sebeble çıkarılması istemi yine somut olay adaletine uygun düşmeyeceğinden yerinde görülmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; asıl ve karşı davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Asıl davanın REDDİNE,
Alınması gerekli harç peşin alınmakla yeniden alınmasına yer olmadığına,
Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
2-Karşı davanın REDDİNE,
Alınması gerekli harç peşin alınmakla yeniden alınmasına yer olmadığına,
Karşı davada davalı …, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.725,00 TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Karşı davada, davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/06/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …