Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/527 E. 2021/655 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/527 Esas
KARAR NO : 2021/655
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/05/2016
KARAR TARİHİ : 05/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’ın yarı yarıya ortak olduğu adi şirket ile müvekkili şirketin arasında 13/10/2014 tarihinde eser sözleşmesi kurulduğunu, …’ın, anılan eser sözleşmesinin iş sahibi tarafını, … ise yüklenici tarafını teşkil ettiğini, yüklenici … 20 metre boyunda bir tekne yapımını üstlendiğini ve adi şirket ortaklarından … da sözleşmeye konu teknenin bedelinin yarısını teşkil eden 270.000-EUR şahsen ve münferiden …’na ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak müvekkili şirket ile davalı arasındaki sözleşmesel ilişki , davalının ödeme yükümlülüğündeki isteksizliği sebebiyle bozulduğunu ve 01/04/2015 tarihinde davalının temerrüte düştüğünü, davalının bu durumu “ödemezlik def’i “kılıfı altında gizlemeye çalıştığını, davalının ödemezlik def’ini kullanabilmek için ilk etapta 30/03/2015 tarihli ihtarnamesinde müvekkili şirketinin ‘tekne yapımında ayıp, eksiklik ve gecikmeye’ sebep olduğu iddia ettiğini, fakat davalının, müvekkili gıyabında yaptırdığı delil tespiti neticesinde ortaya çıkan bilirkişi raporunda bütün bu iddialarının asılsız olduğu ortaya çıktığını, daha sonra ödemezlik def’ini başka sebeplere dayandırdığını, taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşmenin tüm içeriğini ifşa ettiği , müvekkili şirket tarafından nerede ise tüm yükümlülükler ihlal edilmiş gibi gerçeği yansıtmayan beyanlarla müvekkilinin yanlış ve yanıltıcı ifadelerle kötülediğini, üstelik bu konudaki gerek sözlü gerekse ihtarname ve maillerle yazılı olarak tüm uyarılara rağmen bu tutumuna devam ettiğini, davalının bu girişimleri ile müvekkilinin sektörde itibar kaybetmesine, müşteri kaybetmesine yol açtığını, davalı davacının prestij , tanınırlık, güven, kalite algısını tahrip ettiğini, ticari itibarını zedelediğini ve kazanç kaybına yol açtığını, izaha çalışılan ve yargılama sırasında görülecek sair nedenlerle , davalı …’ın yanlış, yanıltıcı ve lüzumsuz yere incitici beyanlarla müvekkilini kötüleyerek , şirketin ticari itibarını zedelediğini, noter kanalıyla gönderdiği ihtarnameler ve emailler ile söylemleri vasıtasıyla davacıyı tedarikçileri, çalışanları, müşterileri ve potansiyel müşterileri nezdinden yıllardır kazandığı haklı itibarını bozduğunu tüm uyarılara rağmen bu haksız eylemlerine devam ettiği ve davacının zorluklar yaşamasına sebep olduğunu, keza işlerinin siparişlerinin iptaline kazanç kaybına yol açtığını, davalının haksız rekabet teşkil eden işbu eylemlerinin tespiti, önlenmesi , men’i ile , HMK 107 uyarınca davacının bu nedenle uğradığı kazanç kaybının tespiti ile bu kalem için şimdilik 500-TL’nin ve 50.000-TL manevi tazminatın faizleri ile beraber tahsili, işleyecek ticari faizleri ile beraber tahsiline, tüm yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini arz ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının haksız rekabetin tespiti , önlenmesi ve men’i davası açmasında hukuki menfaati olmadığını, davanın hukuki menfaat yokluğu sebebi ile reddi gerektiğini, TTK’nun 60.maddesine göre haksız rekabet iddiasıyla davayı açan tarafın TTK’nun 56.maddesinde belirtilen haksız rekabete ilişkin davaları açabilmesi için 1 yıllık zaman aşımı süresi öngörüldüğü, davayı kabul etmemekle birlikte davacı tarafın işbu davayı 1 yıllık sürenin dolması akabinde açtığını, müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğine ilişkin davanın …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/… esas sayılı dosyasında devam ettiğini, çalışanlar, tedarikçiler ve taşeronlar bizzat sözleşmenin ifasında görevli olduklarından davacının edimlerini yerine getirmediğinden haberdar olduklarını, davanın esastan reddi gerektiğini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER, TAHKİKAT VE GEREKÇE;
Dava, davalı tarafça haksız rekabette bulunulduğundan bahisle haksız rekabetin tespiti ve men’i ile maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmış ve tarafların iddiaları irdelenmek üzere bilirkişi raporu alınmıştır.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan 19.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
”…sözleşme kapsamında … teknenin inşaatını tamamlamayı, … ise kalan 270.000 Euroyu ödemeyi taahhüt etmekte, ayrıca teknenin … ve …’ın yarı yarıya ortağı olduğu … A.Ş tarafından işletileceği, 270.000 Eurodan fazla ödemenin … tarafından yapılacağı, teknenin en gaç 15.05.2015 te teslim edileceği,
Davalının … yevmiye nolu ve 3. Kişi … ‘a da yolladığı ihtarname ile Kendi edimlerini ifa ettiğini, …’nun geciktiğini, soeularını ve bilgi alma taleplerini cevapsız bıraktığını, teknenin inşaatı konusunda endişe duyduklarını ve geri kalan taksitleri ödemeyeceklerini ihtar ettiği,
Davacının … yevmiye nolu ihtarname ile edimlerini yerine getirdiklerini, davalının getirmeyerek temerrüde düştüğünü, davalının talepleri uyarınca değişiklik yapılarak masrafların da yarısının istendiğini, dava dışı 3. Kişilerle yapılan yorumların kimliklerine zarar verildiği ve bu davranışa son verilmesinin ihtar edildiği,
1.Finansal Yönden İnceleme
Davacı şirketin 2012 yılından 2015 yılına dönemler itibariyle net satışları, brüt satış karı / zararı, faaliyet karı / zararı ve dönem net karı / zararı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
2012 2013 2014 2015
Net Satışlar 3.047.265,95 2.963.067,69 3.812.494,57 12.809.987,44
Brüt Satış Karı/Zararı 235.439,39 336.198,69 463.266,50 1.078.446,71
Faaliyet Karı /Zararı 20.341,82 58.160,55 196.674,31 543.232,04
Dönem Net Karı/Zararı -60.198,78 107.721,81 59.827,50 240.748,09
Şirketin indirimler ve iadeler düşüldükten sonra kalan yıllık satış tutarını gösteren “Net Satışları” incelenen yıllar itibariyle artış trendinde olup eser sözleşmesinin imzalandığı 2014 yılından 2015 yılı sonuna kadar 3 kattan fazla artmıştır. Net satışlardan satışların maliyetinin düşülmesi yoluyla hesaplanan “Brüt Satış Karı” da incelenen yılar itibariyle artış trendinde olup 2014 yılından 2015 yılına 2 kattan fazla artmıştır.
Şirketin “Faaliyet Karı” ile ” Dönem Net Karı” incelenen dönemler itibariyle artış trendindedir.
Şirketin Net Satışları’nın, Brüt Satış Karı’nın, Faaliyet Karı’nın ve Dönem Net Karı’nın incelenen 4 dönem sonunda artış trendinde olması ve 2014 yılından 2015 yılına tüm bu hesaplarda artış tespit edilmesi nedenleriyle finansal analiz açısından davacı şirketin zarar uğradığını ifade etmek olanaklı değildir.
2.Taleplere İlişkin Hukuki Yönden Yapılan İnceleme
TTK m.54 hükmü uyarınca haksız rekabet , rakipler arasında veya müşterilerle tedarik edenler arasındaki ilişkileri etkileyen, aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı diğer şekillerdeki davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. Ardında TTK m.55 hükmü HR hallerine ilişkin örnekleri sıralamış ve 56.madde ile de haksız rekabete maruz kalan kişinin başvurabileceği imkanlar sayılmıştır.
Bu temelde haksız rekabet eyleminin gerçekleşebilmesinin şartları doktrinde (i) ticari bir davranış veya uygulamanın mevcut olması (ii) bu davranış veya uygulamanın , aldatıcı veya herhangi diğer bir şekilde dürüstlük kurallarına aykırı olması, (iii) söz konusu davranış veya uygulamanın rakipler arasındaki veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkilemesi gerektiği ve haksız rekabetin varlığı için, taraflar arasında bir rekabet ilişkisinin varlığı, failin yarar sağlamış olması ve kusuru gerekmediği şeklinde ifade edilmiştir.
Bu kapsamda haksız rekabet fiilinin gerçekleşebilmesi için mutlaka zararın gerçekleşebilmesi aranmamakta , zarar görme tehlikesi de bu önlemlere başvurabilmek için yeterli görülmektedir.
Bu kapsamda Yargıtay 11.HD’nin 03/06/2015 tarih ve 2674/7615 sayılı kararında ise haksız rekabet oluşturan eylemin gerçekleşmesinin gerekmediği, eylemin varlığının yeterli olduğu ifade edilmiştir.
Ancak zarar tehlikesi söz konusu değilse, o kimsenin haksız rekabet davacı açma hakkı olmaz.
Haksız rekabetin varlığından söz edebilmek için pazarın etkilenmesi gerekir ve pazarın etkilenmiş olması kabul edilmesi için kişinin mal ve hizmetlerini sunduğu piyasadaki diğer rakipleriyle ve müşterilerle olan ilişkisinin zarar görmesi gerekir.
Ancak haksız rekabet sebebiyle tazminat talebinde bulunabilmek için, kusurun varlığı aranmaktadır.
TTK m.55 hükmü ile sayılan haksız rekabet hallerinden biri de kötülemedir. Hüküm uyarınca başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek , haksız rekabet teşkil eder.
Kötülemeden bahsedebilmek için bir açıklamanın mevcut olması, bu açıklamanın başkalarının şahsı, malları, iş ürünleri, ya da ticari işleri hakkında gerçekleşmesi ve yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olarak nitelendirilebilmesi gereklidir. Açıklamanın niteliği değerlendirilirken alternatifli bir yöntem ele alınmalı, öncelikle beyanın yanlış olup olmadığı , yanlış değilse yanılıcı olup olmadığı, yanıltıcı da değilse acaba gereksiz yere incitici beyan olarak değerlendirilmesinin mümkün olup olmayacağına bakılmalıdır.
Kötüleme, genel bir ifade ile , bir kişi hakkında olumsuz intiba yaratılmasıdır. Ancak yaratılan olumsuz intibanın kişinin ticari hayatını da etkilemesi durumunda haksız rekabet söz konusu olur. Kişinin özel hayatını etkiyen ve rekabet ve ticari ortamı ile ilgili olmaya kötülemeler TK 55/1-(a).1 anlamında haksız rekabet teşkil etmez.
Hükmü değerlendirilmesi kapsamında yanlış açıklamadan kasıt , objektif olarak yanlış olan doğru olmayan beyanlardır. Yanıltıcı açıklama ise yanlış izlenim bırakabilecek olan, gereksiz yere incitici beyanlar ise , içeriği doğru olmakla / yanlış olmamakla birlikte ölçüsüz şekilde amacını aşan , kişi, iş ürünleri, faaliyetleri hakkında olumsuz izlenim bırakın beyanlardır. Bu tespit yapılırken değerleme ölçütü söz konusu açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabıdır.
Haksız rekabet fiilinin gerçekleşmesi durumunda başvurulabilecek hukuki imkanlar ise TTK m.56 hükmü kapsamında düzenlenmiştir.
TK 56/1-(a)’da HMK’daki tespit davasından bağımsız olarak fiilin haksız rekabet teşkil edip etmediğinin tespitinin talep edilebileceği kabul edilmiştir. Bu temelde bir fiilin/ davranışın/ uygulamanın haksız rekabet oluşturduğunun tespiti talep edilebileceği gibi, haksız rekabet oluşturmadığının tespiti de talep edilebilir. Davayı açabilmek için hukuki menfaat bulunması gereklidir, ancak haksız rekabeti fiilini gerçekleştiren kişinin kusurunun bulunması gerekmemektedir, hukuki menfaat olduğu sürece haksız rekabet devam ederken ,fiilin gerçekleşmesinden önce ve fiil gerçekleştikten sonra da tespit davası açılabilir.
Haksız rekabetin gerçekleşmesi durumunda bir diğer mikan men davasıdır. Haksız rekabet oluşturan fiilin / davranışın / uygulamanın sona erdirilebilmesi için açılabilir. Bu dava ancak fiil ya da davranış veya uygulama devam ettiği hallerde, diğer bir ifade ile haksız rekabet devam ettiği veya tekrar tehlikesi mevcut olduğu hallerde açılabilir. Haksız rekabet henüz gerçekleşmemiş ise, bu dava açılamaz. Bu davanın açılabilmesi için haksız rekabeti gerçekleştirilen kişinin kusurunun bulunması gerekli değildir.
TTK m.56 kapsamında başvurabilecek bir diğer hukuki çare ise eski hale iade davasıdır.
Haksız rekabetin gerçekleşmesinden önceki durumun yeniden tesisine, başka bir ifadeyle haksız rekabetin etkilerinin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak eski hale iade davası açılabilir. Davanın açılabilmesi için HR’i gerçekleştiren kişinin kusurunun bulunmasına gerek yoktur. Eski hale iade davası kapsamında (i) haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması, (ii) haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesi veya (iii) tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise , haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhası talep edilebilir.
Haksız rekabet fiili neticesinde bir zararın varlığı, failin kusuru ve zarar ile haksız rekabet fiili arasında bir illiyet bağının bulunması durumunda tazminat da talep etmek mümkündür. Ancak zararın mevcudiyetini , miktarını ve illiyet bağının varlığını ispat her zaman kolay olmayabilir. İşte bu kapsamda 6102 s. TTK ile haksız rekabet sebebiyle mağdur olan ve zarar gören kişi lehine bir düzenleme getirilerek, tazminat olarak, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da hükmedebileceği öngörülmüştür. Kanun koyucu , bu özel hükümle, davacıyı tazminat davasında zararın miktarını ispat yükünden kurtarmıştır.
Söz konusu dava dosyasına konu uyuşmazlıkla davalı …’ın bir sözleşme ilişkisi içerisinde olduğu davacı …’na karşı, yukarıda ayrıntılı olarak incelenen ve davacı iddialarına dayanak oluşturan beyanlarının haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağının tespiti gereklidir.Bu temelde naçizane görüşlerimiz şu şekilde oluşmuştur.
Dava dosyasında anlaşıldığı üzere davalı …’ın gerek dava dışı üçüncü kişi olan … ‘ı sözleşme ilişkisi içerisinde olduğu …’na göndereceği ihtarnamelere eklemesi, gerek e-mail yazışmalarına yine dava dışı üçüncü kişileri eklemesi mücerret bir kötüleme yoluyla haksız rekabet fiilini oluşturmayacaktır. Bu temelde haksız rekabetin varlığı açısından davalının beyanlarının yanlış , yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olup olmadığı belirleyici olacaktır.
Bu kapsamda davalının ihtarnamelerde davacıya yönelik beyanları davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği ,inşaatta geciktiği, bu sebeplerler ilişkinin çekilmez hale geldiği temelindedir, ancak bu iddiaların doğru olup olmadığı yargılama neticesinde kesin hükme bağlanmış değildir. Ayrıca aralarında husumet olan tarafların ihtarnameler teatisi ile, yanlış veya yanıltıcı olmasa dahi gereksiz yere incitici beyanlarda bulunmaları olasıdır, söz konusu ifadeler sözleşmenin tarafları arasında kaldığı sürece haksız rekabet hukuku açısından bir sorun teşkil etmeyecek iken özellikle gereksiz yere incitici beyanlara başvurulmasının üçüncü kişiler nezdinde, haksız rekabetin varlığı için gerekli olan diğer şartların da varlığı halinde ,kötüleme fiilini oluşturacağı açıktır.
Yine davalı tarafından e-mailler vasıtasıyla davacı ile arasındaki husumetin dava dışı , ancak davacının sıkı ticari ilişkiler içerisinde olduğu … ile ve ayrıca dava dışı 3.kişi şirket çalışanları ile paylaşılması da, buradaki iddiaların gerçekliğinin kanıtlanamadığı ihtimalde kötüleme yoluyla haksız rekabet fiilini oluşturacaktır.
Yargıtay … H.D. 2016/… E. Sayılı kararında uyuşmazlık taraflarında birinin dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü’ne davacı taraf hakkında gerçeği yansıttığı kanıtlanamamış olan ifadelerde bulunması kötüleme kapsamında değerlendirilmiştir.
Yine … H.D.’nin 2014/… esas sayılı başka bir kararında, davalının vadesi henüz gelmemiş borçların ödenmesi isteğinin davacı tarafından reddedilmesi üzerine davalı tarafın dava dışı Ticaret ve Esnaf Odaları ile bir kısım şirketlere gönderdiği faks mesajlarıyla uyuşmazlığın karşı tarafının borcunu inkar eden şirketler olarak gösterildiğinin, bu durumunda TK m.58 temelinde haksız olduğuna karar verilerek haksız rekabet oluşturacağı ifade edilmiştir.
Davacının hukuki talepleri bakımından haksız rekabetin varlığının tespitini talep edebilmesi mümkündür, yine tekrar tehlikesinin söz konusu bulunması temelinde haksız rekabet eylemlerinni sonu ermiş olması durumunda da men isteminde bulunmak mümkündür. Ancak haksız rekabet oluşturacak eylemlerin tekrar riski yok ise, men davası ancak haksız rekabet oluşturan eylemler devam ettiği sürece açılabilir.
Davacının tazminat taleplerine ilişkin istekleri bakımından ise , zararını, davalının kusurlu olduğunu ve zararı ile davalı eyleme arasındaki illiyet bağını kanıtlaması gerekir. Davalı sadece kusuru ile verdiği zarardan sorumlu olacaktır.
Dava dosyası kapsamındaki uyuşmazlık bakımından da söz konusu olduğu üzere , rakip olmayan tarafından gerçekleştirilen kötüleme suretiyle haksız rekabet söz konusudur, bu kapsamda eylemin yol açtığı zarar hesaplanırken, mağdurun belirli bir dönemde uğradığı zararın tümünün haksız rekabet failine yüklenmemesi gerekir. Bu kapsamda piyasa koşulları, piyasadaki rakiplerine artması , ekonomik koşullar, yapılan reklam faaliyetleri, koşulları, piyasadaki rakiplerine artması , ekonomik koşullar , yapılan reklam faaliyetleri, tüketicilerin eğilimleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Unutulmamalıdır ki haksız rekabet fiilini kendisini kusura bağlanmamıştır, ancak tazminat talebinde bulunabilmek için kusur gereklidir.
Bu kapsamda davalının sözleşmenin karşı tarafı ile olan hukuki tartışmalarına, ihtarname ve e-mail teatisine dava dışı üçüncü kişileri dahil etmesi, bu üçüncü kişilerin davacı yanın birlikte iş yaptıkları kişiler olmaları, davalının söz konusu yazışmalardaki iddialarının gerçekliğinin sabit olmayışının yanında, davalının bu davranışı neticesinde dosya kapsamındaki davacı tanık beyanlarından anlaşıldığı kadarıyla, davacının rakipleriyle, tedarikçileri ve müşterileri ile olan ilişkileri etkilenmiştir. Bu kapsamda yine tanık beyanları temelinde, bu olumsuz etki ile davalının eylemleri arasında illiyet bağının mevcuttur.
Bunun yanında tazminat talepleri bakımından , davacı şirketin hesaplarının ve sözleşme aşamasına gelinip iptal olunan işler bakımından yazışmaların incelenmesi gerekir. Bu kapsamda yukarıda “1.Finansal Yönden İnceleme başlığı altında yapılan incelemede, davacının 2012-2015 dönemi içerisinde bir zarara uğradığının tespit edilemediği ifade edilmiştir. Bunun yanında davalının kusuru bakımından özellikle ihtarname ve e-mail teatileri dikkate alındığında davacının sözleşmenin tarafları arasındaki yazışmaları 3.kişilerle paylaşmaktan imtina etmeyişi, bu yöndeki kusurlu davranışının bir göstergesi olarak değerlendirilme gerekir.
Ancak özellikle davacı şirketin uğradığı zararın tespiti kapsamında , davacının haksız rekabet fiilinin sonuçlarının ortaya çıktığını iddia ettiği dönemdeki tüm kayıplarının haksız rekabet fiili ile ilişkilendirilebildiği ölçüde tazmin edilmesi gerekir. Başka bir ifadeyle şirketin uğradığı müşteri kaybının başka nedenleri olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca yine yüce mahkemenizin takdirinde olmak üzere, haksız rekabet teşkil ettiği düşünülen eylemlerin (ihtarname ve e-mail teatileri) 2015 yılı içerisinde gerçekleşmiş olması temelinde davacı bakımından iktisadi etkilerini 2015 yılı sonrasında da göstermesinin mümkün olup olmayacağı incelenmek gerekebilir. “şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
Mahkememizce tarafların itirazları değerlendirilerek bilirkişilerden ek rapor alınmıştır.
Mahkememizce dosya kapsamına alınan bilirkişi ek raporunda özetle;
”…Net satışlar 2012-2015 yılı sonuna kadar sürekli artış göstermiş, 2016 ve 2017 yıllarında düşmüş ardından 2018 ve 2019 yıllarında yeniden artış göstermiştir. 2016 yılının 3. Çeyreğinde ülke ekonomisinin daraldığının dikkate alınması gerekmektedir.
Finansman giderleri dalgalanmada önemli rol oynamaktadır.
Haksız rekabet iddiasına konu eylemler 2015 yılında gerçekleşmiştir.
Şirket net satışlarında 2016 ve 2017 yıllarında meydana gelen düşüşün ve finansman giderlerindeki artışın haksız rekabet teşkil eden eylemler ile bir bağlantının bulunup bulunmadığı mahkemenin takdirindedir.”şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
Davalı taraflarca davanın zamanaşımına uğradığı savunması ileri sürülmüş ise de haksız rekabet iddiasına konu eylemler devam ettiği sürece haksız rekabete ilişkin zamanaşımı süresi işlemeyecektir. Bu nedenle somut olayda davalı tarafça dava dışı … ‘a gönderilen ihtarname tarihlerine ve içeriklerine bakıldığında haksız rekabete konu eylemlerin devam ettiği ve dava tarihi itibari ile zamanaşımı definin yerinde olmadığı anlaşılmakla; davanın esasına yönelik incelemeye geçilmiştir.
Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalı tarafın davacı taraf ile yapmış oldukları sözleşmeye ilişkin bilgileri, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği ,inşaatta geciktiği, bu sebeplerle ilişkinin çekilmez hale geldiği yönündeki beyanlarını dava dışı 3. Kişiler ile paylaşmış olduğu, bu üçüncü kişilerin davacı yanın birlikte iş yaptıkları kişiler olduğu, davalının bu davranışı neticesinde dosya kapsamındaki tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere davacının rakipleriyle, tedarikçileri ve müşterileri ile olan ilişkilerinin zedelendiği, (.. Tanık …’in beyanından: ”… Davalı tarafında çalıştığımız taşeronlar ve tedarikçilerimize kötüleyici mailler attığını biliyoruz,davalının bu rahatsız edici eylemleri yüzünden 2 çalışanımız işten ayrıldı…” Tanık … ‘ın beyanından: ”.. davalı taraf tershaneye haber vermeksizin gelmeye başladı normalde müşteriler bir hafta önceden tershaneye gelmeden bildirirler ancak davalı sık sık tershaneye gelip daha önceden imzalanmış planlar olmasına rağmen ben işin şurasını veya burasını beğenmedim bunu şu şekilde yapalım diye beyanda bulunuyordu bende davacı şirkete böyle bir değişiklik talebi var diye bildiriyordum hatta ufak tefekleri ise biz değiştiriyorduk,ancak daha sonra biz işin yapılacağı son şeklini tespit edip bundan sonra değişiklik yapmamaya karar verdik ama davalının değişiklik yönündeki talepleri devam etti davalı bize davacı şirket ile aralarındaki sorunlarıda anlatıyordu hatta daha sonra davalı benim çalıştığım tershane yetkililerine de mailler göndermiş en son mahkemeden gelmiş bir ihtar yazısınında tershaneye geldiğini de biliyorum bu nedenle tershane davacı şirketi arayarak bu durumu bildirmişti…”) dosyada mübrez ve davalı tarafından gönderilen ihtarnamelerde davacının gemi inşasında geciktiği, sorularını cevapsız bıraktığı, sulh görüşmelerine katılmadığı, teknenin inşaatı konusunda endişe duydukları, sonrasında sözleşmenin feshedildiği ve ödenen bedelin iadesini istendiği yazışmaların dava dışı … ‘a da gönderildiği, ihtarname içeriklerine bakıldığında … Yatçılık’tan bir talepte bulunulmadığı, … Yatçılık’ın taraflar arasındaki sözleşmede taraf olmadığı, yine dava dışı şahıslar … … ve …’ın davalıya, bilgi alma taleplerini …na yöneltmesi gerektiği yönünde mail gönderildiği, bu şekilde davalı tarafça, davacı tarafın faaliyetlerinin yanıltıcı açıklamalarla kötülendiği, iş ilişkileri hakkında herhangi bir belgeye dayanmadan ve iç ilişkide halledilmesi gereken meselelerle ilgili 3. Kişilere yanıltıcı beyanda bulunulduğu ve eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmakla haksız rekabet istemine ilişkin davanın kabulüne haksız rekabetin men’ine, manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılmaması ilkesi uyarınca manevi tazminata ilişkin talebin takdiren kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Maddi tazminat istemine ilişkin olarak yapılan incelemede zararın varlığı ve miktarının ispatlanamadığı zira 2016 yılında ülke ekonomisinde de küçülmenin olduğu, davacı tarafın 2018 ve 2019 yıllarında net satışlarının yine artışa geçtiği görülmekle maddi tazminat isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacının haksız rekabet istemine ilişkin davasının kabulü ile davalının davaya konu eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine,
2-Davacı yanın manevi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulünü ile takdiren 10.000-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Davacı yanın maddi tazminat istemine ilişkin davanın reddine,
4-Davacı tarafça peşin yatırılan 862,42 TL harçtan, kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 717,26 TL karar-ilam harcının mahsubu ile bakiye 145,17 TL harcın talep halinde davacıya İADESİNE,
5- Davacı tarafça yapılan 2.347,40 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre (% 19,80 ) hesaplanan 464,79 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6- Davalı tarafça yapılan 11 TL yargılama giderinden davanın red oranına göre (% 80,2) hesaplanan 8,82 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Maddi tazminat yönünden Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine,
8-Manevi tazminat yönünden; Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
9-Manevi tazminat yönünden; Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen talep üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
10- Taraflarca yatırılan avansların kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine,
11- Davacı tarafça peşin yatırılan 717,26 TL harç ile 29,20 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 746,46 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.05/10/2021

Katip …

Hakim ..