Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/335 E. 2018/1096 K. 05.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/335
KARAR NO : 2018/1096

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/12/2014
KARAR TARİHİ : 05/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı 17.07.2012 tarihinden kendi isteğiyle istifa etmek suretiyle ayrıldığı I7.09.2014 tarihini; kadar müvekkil şirket bünyesinde “Saha Satış Temsilcisi” olarak çalıştığını, davalının çalıştığı dönem süresince, görevinin mahiyeti gereği müvekkili şirketin ticari sırlarına vakıf olduğunu, tüm müşterilerini ve fiyatlarını da de öğrendiğini, davalının, müvekkili şirketten hiçbir haklı gerekçe göstermeksizin 17.09.2014 tarihinde kendi isteği ile istifa ederek ayrıldığını ve ayrılmasından çok kısa bir süre sonra müvekkili şirket ile rakip bir şirkette işe başladığının haber alındığını, davalının sigorta kayıtlarının celbi ile rakip şirketin var olup olmadığı ve hangi sektörde faaliyet gösterdiğinin ortaya çıkacağını, davalının, rakip firmaya geçerken müvekkili şirketin müşteri portföyünden vc müvekkili şirketin ticari sırlarından faydalandığını, davalının taahhütnamenin birden fazla hükmünü ihlal ettiğini, taahhütnamedeki gizlilik hükümlerini de ayrıca ihlal edildiğini, müvekkili şirketin fiilen zarar görmesi şart olmayıp müvekkili şirketin korunabilir bir haklı menfaatin varlığı ve bu menfaatin müşteri ve iş çevresine nüfus eden çalışanı tarafından zarara uğrama ihtimalinin bulunması dahi cezai şartın talep edilebilmesi açısından yeterli olduğunu, bu bağlamda davacı müvekkili şirket tarafından, 03.10.2014 tarihinde …. Noterliğinden … yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini ve davalı …’ya imzasını havi “Rekabet Yasağı ve Ticari Sır Saklama Taahhütnamesi”ni ihlal teşkil eden iş faaliyetine ihtarnamenin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde son vermesinin ihtar edildiğini, aksi takdirde ödemesi gereken cezai şart bedeli ve taahhütnamenin ilgili hükümleri hatırlatıldığını, ancak davalının …. Noterliğinden … yevmiye numaralı müvekkili şirkete keşide ettiği cevabi ihtamamesiyle müvekkili şirket tarafından keşide edilen ihtarnameyi kabul etmediğini, belirttiğini, imzasını havi taahhütnameye ve Borçlar Kanunu’nun 444 ve devamı maddelerine aykırılık teşkil eden çalışmasına son vermediğini, bu halde davalının taahhüt ettiği cezai şartı ödemesi gerektiği izahtan vareste olduğunu ve bu taleple mahkememiz nezdinde iş bu davayı açma zaruriyetinin hasıl olduğunu, sonuç olarak bu nedenlerle; davanın kabulü ile fazlaya ilişkin dava ve talep hakları sakil kalmak kaydıyla, davalının Rekabet Yasağı vc Ticari Sır Saklama Taahhüdüne aykırı hareket etmesinden kaynaklanan cezai şart bedelinin şimdilik 35.000- TL’sinin ihlal tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikle davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işçi sayılan kişinin, haksız rekabet yasağı sözleşemesinin ihlali nedeni ile açılan davalarda görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunu, huzurdaki davanın görevsiz mahkemede açıldığını, bu nedenle öncelikle bu konudaki itirazlarını mahkemize bildirdiklerini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/9-508 E. 2011/545 K. Sayılı kararında detaylı olarak konuyu incelediğini ve nihayetinde “Sonuçta; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilerek ön sorun oyçokluğu ile aşıldıktan sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.” Şeklinde görevli mahkemenin İş mahkemeleri olduğuna karar verdiğini, dava dilekçesinde belirtilen eklerin taraflarına tebliğ edilmediğini, bu nedenle dava dilekçesinde yer alan eklerin de taraflarına tebliğini talep ettiklerini, davacı şirket ile müvekkilinin çalıştığı şimdiki şirketteki görevi gereği portföy bölgelerinin farklı olduğunu, müvekkili davalının, davacı şirket bünyesinde 17.07.2012 tarihinde işe başladığını ve işten ayrılma tarihi olan 17.09.2014 tarihine kadar İkitelli, Bağcılar, Trakya Bölgesi, Hadımköy, Başakşehir, Eyüp, Fatih, Kayseri ve Konya bölgelerinde Satış Temsilcisi olarak çalıştığını, davalı müvekkilinin şuan çalıştığı iş yerindeki görevinin daha farklı bir pozisyonda olduğunu, çalıştığı bölgenin ise Anadolu yakasında olduğunu, sözleşmelerde yer alan ve kişilik haklarına ve çalışma hürriyetine engeller koyan sözleşmelerin geçersiz olduğunu, rekabet yasağı sözleşmesinin, işçinin ekonomik geleceğinin hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye atılmaması şartıyla geçerli olduğunu, davaya konu sözleşmede, sadece yer konusu kısıtlatma değil ayrıca sektördeki birçok firmada çalışmanın yasaklandığını, ismi yazılamayanların da dahil edildiğini, bu tür sözleşmelerin tamamen değil, kısmen geçersiz kabul edilmesi gerektiğini, yani sözleşmenin tamamının değil, kişilik haklarına aykırı ağır hükümleri kısmî butlanla sakat olması gerektiğini, müşterilere ait herkesçe bilinen ve kolayca erişilebilen bilgilerin ticari sır sayılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın herhangi bir zararının olmadığını, bu hususun ispata muhtaç olduğunu, işe almama baskısı ile aynı gün tanzim edilen Rekabet Yasağı sözleşmesinin serbest irade ile imzalandığından bahsetmenin hukuken mümkün olmadığını, davaya dayanak taahhütnamede, tek taraflı işçi aleyhine şartlar düzenlendiğini, işçi aleyhine düzenlenen tek taraflı cezai şartın geçersiz olduğunu, davacı tarafça dosyaya sunulduğu belirtilen ancak taraflarına tebliğ edilmeyen kararların ve dosya kapsamındaki raporların, emsal teşkil etmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle söz konusu kararların somut olaya göre farklılık göstereceğinin dikkate alınarak, hükme esas alınmasının kabule şayan olmadığını, sonuç olarak bu nedenlerle; mahkememizin, görevsizliği yönündeki itirazlarının kabülünü, davacı tarafça, dava eklerinin taraflarına tebliğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; davalının rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdüne aykırı hareket ettiği iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Davalıya ait SGK kayıtları celp edilmiştir.
Mahkememizin … Esas ve … Karar sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda davanın İş Mahkemeleri’nin görevli olduğu gerekçesi ile davanın usulden reddine dair karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas ve … Karar sayılı bozma ilamı ile; “…Talebin iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğundan 6102 sayılı TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliğinde olduğu…” gerekçeleri ile bozulmasına karar verilmiştir. Bozma üzerine yürütülen yargılama kapsamında mahkememizin anılı talep noktasında görevli olması nedeni ile bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler …, … ve … marifetiyle hazırlanan bilirkişi raporunda özetle; “…Hizmet Akdi Sözleşmesinin taraflar arasında 17.07.2012 tarihinde 5 ay süreli olarak imzalandığını ve sözleşmenin dava ile ilgili maddelerinin aşağıya aynen alındığını;
“Madde 12. Personel, gerek işverenin gerek ise işverenin şirketleri hakkında ve gerekse şirket ortakları hakkında sahip olduğu ve olacağı bilgi ve belgeleri, mali ve ticari bilgi, belge ve sırları şirket sırrı olarak kabul eder ve her ne şekil ve olursa olsun üçüncü şahıslara açıklayamaz.
Madde 13. Personel hizmet müddeti içinde, şirketten ve işyerinden öğrenmiş olduğu ve öğreneceği tüm teknik sır ve bilgileri, projeleri, teknikleri, tasarımları, çalışmalarında edindiği bilgileri, müşteri listeleri, kar marjlarını, fiyat listelerini, yurtdışı acentelik ilişkileri ve şartlarını, şirket yapılaşması gibi doğrudan veya dolaylı olarak öğrendiği teknik ve ticari bilgi ve sırları büyük bir titizlikle muhafaza etmeye, bunları hiç kimseye nakil etmemeye, göstermemeye, dolaylı ve dolaysız herhangi bir açıklamada bulunmamaya, bu bilgilerden doğrudan veya dolaylı olarak, istifade etmemeyi kabul ve beyan etmektedir. Şirketin özel bilgilerini, müşteri listelerini, fiyatlarını, özel sözleşmelerini, işyeri sistem ve uygulamaları ve diğer bilgileri yazılı olarak veya internet, bilgisayar, disket vb. bir araçla çoğaltıp yedine alamaz, kullanamaz ve kullandırtamaz.”
Personelin bütün bu hususları şirkete karşı kati şekilde kabul ve taahhüt ettiğini, aksi halde brüt maaşının 12 katını tazminat olarak ödeyeceğini, bu bedelin personelin hakedişlerinden otomatik olarak mahsup edildiğini, Rekabet Yasağı ve Ticari Sır ve Bilgi Saklama Taahhütnamesinin taraflar arasında 17.07.2012 tarihinde imzalandığını ve sözleşmenin dava ile ilgili maddelerinin aşağıda gösterildiği şekilde olduğunu;
“…: … AŞ grup şirketleri, … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. (taahhütte şirket olarak anılacaktır) ile ilgili teknik, ticari, mali ve hukuki sır niteliğindeki bilgilerine kilit personel sıfatım gereği tamamen vakıf olmuş ve olabilecek konumdayım.
Gizli bilgi; hertıangi bir sınırlama olmaksızın aşağıdakileri kapsamaktadır. … görev ve sorumlulukları gereği bildiği veya eli altında bulunan ve şirkette herkese açıklanmayan yazılı ve sözlü bilgi, veri ve tahminler, şirkete ilişkin olarak katıldığı veya bilgi sahibi olduğu görüşmeler, toplantılar, gelecek planlan, iç yazışmalar, kararlar, mevcut yatırımlar, gelecek yatırım ve piyasa hedefleri, spesifik teknik bilgiler, finansal bilgiler, şirketin finans ve muhasebe verileri, tüm ticari ve özel anlaşmalar, gizli bilgi alışverişini içeren sözleşmeler, şirket satış ve ortaklık anlaşmaları, acentelik anlaşmaları ile diğer ilgili sözleşmeler, müşteri listeleri, kar marjları, fiyatlar ve satış verileri, satış ve pazarlama teknikleri, kullanılan teknolojik veriler ve teknolojik yatırımlar, şirket bilgisayar veri tabanları, (bilgisayar programlan, e-ticaret v.b), şirket ortaklık yapısı ve ortaklar arasındaki anlaşmalar, personel sözleşmeleri,”
Yukarıda sayılanlar içerisinde olmasa dahi …’nın icra kurulu üyesi olması halinde şirket ile ilgili her türlü bilgi ve veriye sahip olduğunun kabul edildiğini,
Personelin, şirketten açık ve yazılı onay almaksızın şirketin iştigal ve faaliyet alanında bulunan “kara ve hava nakliyesi, depolama, lojistik, gümrükleme ile nakliye ve lojistik hizmetlerine bağlı hizmetler” sınırlaması altında iş bu taahhüdün yürürlük süresince şirketin hizmet verdiği özellikle Türkiye, İngiltere, Fransa, İspanya, Almanya, Belçika, Portekiz, Fas, Tunus, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya hattında çalışan ve özellikle …, … , …, …, …, …, … ve diğer şirketleri, …, …, …, … , …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … , …, …, …, …, …, …, …, …, …, …’nin ve burada sayılı şirketlerle sınırlı olmamak kaydı ile aynı sektör ve aynı hatta faaliyet gösteren sair şirketlerin, Marmara ve Ege bölgelerinde yer alan işyerlerinde ve bu şirketlerin benzer sektörde görülmese dahi fiilen veya hukuken organik bağı bulunan şirketlerine (ki bunlarla sınırlı sayılmaksızın) 2 yıl süre ile şirket ile doğrudan/dolaylı hizmet/ortaklık/danışmanlık ilişkisi kurmayacağını ve rekabet yapmayacağını, satın alma, şirket kurma ya da ortaklık yolu ile Türkiye’de direk faaliyet göstermeleri halinde …, …, …, …, …, … isimli şirketlerin de yukarıda sayılan şirketler gibi rekabet sözleşmesi dahilinde kabul edilecek firmalar olduklarını, şirketin çalışmalarını sürdürdüğü iş ve faaliyet alanında ilgili, faaliyet bölgesinde iş kurmak, şirketin portföyündeki müşterilerle birebir ya da 3. kişiler ve/veya kurumlar vasıtasıyla ortaklık ve/veya hizmet ilişki kurmasının, rakip şirketler ile ortaklık ve/veya hizmet ilişkisinde bulunmasının yasaklandığını, iş bu taahhütname kapsamındaki taahhütlerden herhangi birine uyulmadığı tespit edildiği takdirde şirket tarafından işçinin rekabet yasağını ihlal edecek şekilde başka bir işyerinde çalışması/danışmanlık yapmasının tespit edilmesi halinde şirketin işçiyi ihtar edeceğini ve rekabet yasağına konu çalışmanın durdurulmasını isteyeceğini, bu ihtara rağmen çalışmanın sürdürülmesi halinde şirketin uğrayacağı tüm maddi (müspet ve menfi zararlar) ve manevi zararlar karşılanacağı gibi ayrıca personel son bir yıl içerisinde şirketten elde ettiği brüt maaş, prim, bonus gibi ücret ve benzeri ödemeler ile şirket tarafından yapılan ayni ve nakdi yardımların toplam tutarının 2 katı cezai şart ödeyeceğini, …’nın bu bedelin fahiş olmadığını, ilk yazılı talep ile ödeyeceğini gayrikabili rücu olarak kabul ve taahhüt ettiğini, …’nın ayrıca bu taahhütte yer alan tüm Gizli Bilgi tanımlamaları, maddeler, hak ve sorumluluklar ve taahhütlerin şirket ile birlikte bu şirket ile temsilcilik, partner, acenta, ortaklık, tacir yardımcısı vs. bir sıfatla organik bağlantısı bulunan diğer kişi ve şirketlere karşı da yükümlenildığini ve bu kişi ve kuruluşlara karşı da taahhüdün geçerli olduğunu gayrikabili rücu olarak beyan ve taahhüt ettiğini,
Taraflarca Keşide Edilen İhtarnameler: Davacı şirket tarafından keşide edilen …. Noterliğinin 03.10.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinde özetle; muhatabın, 17.07.2012 tarihinden itibaren Saha Satış Temsilcisi olarak çalıştığı davacı şirketten 17.09.2014 tarihinde kendi isteği ile haklı bir neden olmaksızın istifa ederek ayrıldığını, istifasının ardından çok kısa bir süre sonra rakip bir şirkette çalışmaya başladığına ilişkin bilgi edinildiğini, şu an rakip bir şirkette muhatabın yürütmekte bulunduğu işin, muhatabın imzasına havi Rekabet Yasağı ve Ticari Sır ve Belge Saklama Taahhüdü ve Borçlar Kanunu nun Rekabet Yasağına ilişkin hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu taahhüdün Ortak Hükümler başlıklı 2. maddesi ile iş bu ihtara rağmen muhatabın çalışmasını sürdürmesi halinde şirketin uğrayacağı tüm maddi (müspet ve menfi zararlar) ve manevi zararları karşılayacağı gibi ayrıca son bir yıl içerisinde davacı şirketten elde ettiği brüt maaş, prim, bonus gibi ücret ve benzeri ödemeler ile şirket tarafından yapılan ayni ve nakdi yardımların toplam tutarının 2 katı cezai şart ödeyeceğini ve bu bedelin fahiş olmadığını, ilk yazılı talep ile ödeneceği gayrikabili rücu olarak kabul ve taahhüt edilerek hükme bağlandığı belirtilerek; ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde muhatabın çalışmasını durdurmasını, aksi halde maddi-manevi her türlü zararın tazmini için hukuki yollara başvurulacağının ihtar edildiğini,
Davalı tarafından keşide edilen … Noterliği’nin 27.10.2014 tarih, … yevmiye sayılı cevabı ihtarnamesinde özetle; gönderilen ihtarnamenin 20.10.2014 tarihinde teslim alındığını, 17.10.2012 Tarihi itibariyle saha satış temsilcisi olarak çalıştığı muhatap firmadan 17.09.2014 tarihinde yöneticileri ve insan kaynaklarının bilgisi dâhilinde istifa ederek ayrıldığını, hiçbir şekilde şirket ticari sırlarına ve gizli belgelerine sahip olmadığı ve saha satış görevi yaptığı dönemdeki hiçbir müşteri ile ticari ilişkisinin olmadığı belirtilerek ihtarnamenin kabul edilmediğinin ihtar edildiğini,
Davalının, davacı şirkette 17.07.2012 tarihinde çalışmaya başladığını, 17.09.2014 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, delil listesi ekindeki ücret hesap pusulalarına göre, son 1 yıl içinde davacı şirketten almış olduğu aylık brüt ücretlerinin tablo şeklinde sunulduğunu,
1.500-TL olan net ücretinin Mart/2014’ten itibaren 1.750-TL olduğunun görüldüğünü, SGK Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 04.07.2013 tarihli yazısında yer alan Hizmet Döküm Listesine göre; … İşyeri Sicil numaralı davacı şirketten 17.09.2014 tarihinde ayrılarak 22.09.2014 tarihinde … İşyeri Sicil numaralı … A.Ş. unvanlı şirkette çalışmaya başladığını, … unvanlı şirketten 26.10.2015 tarihinde çıkışı, 04.05.2016 tarihinde tekrar girişi yapıldığını, 2017/5 dönem itibariyle halen bu şirkette çalıştığını, rekabet etmeme borcunun işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan olmadığını, iş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülük olduğunu, buna karşılık, tarafların iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme ( rekabet yasağı sözleşmesi ) yapılmasını kararlaştırabildiğini, iş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcunun ancak böyle bir yükümlülük sözleşmesi ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olduğunu, hizmet akdinin sona ermesinden sonra işçiyi işverene karşı rekabet oluşturacak faaliyetlerden kaçınmakla yükümlü kılan rekabet yasağı sözleşmesinin, piyasa ekonomisinin ve teknolojideki gelişmelerin bir ürünü olarak yirminci yüzyıldan itibaren önem kazanmaya başladığını, rekabet yasağının koşullarının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444.maddesinde düzenlendiğini, buna göre “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikte kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırlan ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” denildiğini, ticari hayatta rekabetin, işletmelerin verimini arttırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları bulunduğunu, bu yönüyle yararlı olan rekabetin dürüstlük kuralları içinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerektiğini, TBK’nın 445.maddesinde rekabet yasağının sınırlandırılmasının öngörüldüğünü, buna göre “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” denildiğini, rekabet yasağına aykırı davranışların sonuçlarının TBK’nın 446.maddesinde getirildiğini, buna göre “Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür Yasağa aykırı davranış bir ceza koşutuna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır. İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir” denildiğini, somut olayda davacı tarafından, davalı işçinin yasak kapsamında bir başka rakip kuruluşta çalışmaya başladığı ve rekabet yasağı taahhüdünün ihlal edildiğinin iddia edildiğini, hizmet ilişkisinin davalı işçiye davacının müşteri çevresi hakkında bilgi edinme imkânı sağladığı kabul edilebilir ise de üretim sırlarının elde edilmesi söz konusu olmadığını, davacının somut uyuşmazlık bakımından belli bir bölgede faaliyet gösterdiği nazara alındığında, davalı işçinin davacının müşteri çevresi hakkında edinebileceği bilgiler dolayısıyla ne gibi önemli zararlara uğramış olduğunun ispata muhtaç olduğunu, kanun bu bilgilerin kullanılması, ancak işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse rekabet yasağının geçerli olduğunu öngördüğünü, kanunun anladığı anlamda önemli zararların ne olduğunu ispat külfeti davacıya terettüp etttiğini, iş bu ispat külfetinin yerine getirilip getirilmediğinin mahkememiz takdirinde olduğunu, diğer taraftan davalının, davacı şirkette 17.07.2012 tarihinde çalışmaya başladığını, 17.09.2014 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, 1.500-TL olan net ücretinin Mart/2014’ten itibaren 1.750-TL olduğunun görüldüğünü, davacı tarafın ise huzurdaki davada fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 35.000-TL tazminat istediğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin 445. maddesinin 2. fıkrasında, hâkimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşullarının serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabileceğinin belirlendiğini, davacının önemli zararlara uğradığı mahkememizce kabul gördüğünde, davacı işverenin üstlenmiş olduğu aylık 1.500 ila sonradan 1.750 TL’ye yükseltilen ücret edimi ile şimdilik talep edilen tazminat miktarının hakkaniyete uygunluğunun takdirinin de münhasıran mahkememizin yetkisinde olarak değerlendirildiğini, sonuç olarak taraflarınca, davacının, rekabet yasağının davalı işçi tarafından ihlali nedeniyle önemli zararlara uğradığının ve somutlaştırılması gereken iş bu zararların nelerden ibaret olduğunun açık ve net biçimde ispata muhtaç bulunduğunu, mahkememizce önemli zararların sabit sayılması halinde, zararın kapsamının tayin bakımından, işverenin üstlenmiş olduğu ücret edimi ile talep ettiği tazminat miktarının (TBKm445/2 çerçevesinde) hakkaniyete uygun olarak mahkememiz tarafından gözönünde tutulması gerektiği kanaatine ulaştıklarını, bilcümle hukuki tavsif ve değerlendirme münhasıran mahkememize ait olmak üzere, iş bu inceleme ve tespitlerini sunduklarını…” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; taraflar arasındaki iş sözleşmesi sona erdikten sonra davalının sözleşmede öngörülen rekabet yasağı ve ticari sır saklama tahhüdüne aykırı davranıp davranmadığı, rekabet yasağı düzenlemesinin geçerli olup olmadığı, davacının bu nedenle zarara uğrayıp uğramadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki iş sözleşmesi TBK döneminde akdedilmiş olup iş akdinin sona erdiği ve davalı açısından rekabet yasağının başladığı tarih itibariyle uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK 445. maddesinin uygulanmasının gerektiği sonucuna varılmıştır. Somut olayda, taraflar arasındaki iş sözleşmesinde yer olan rekabet yasağı düzenlenmesinde coğrafi alana yönelik kısıtlama belirtilmiş ise de TBK’nin 445/2 maddesinde mahkemece aşırı nitelikteki rekabet yasağı hükümlerinin kapsamı veya süresi bakımından, hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağını bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirerek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle sınırlandırabileceği hususları düzenlenmiştir. Ayrıca TBK’nın 26. maddesi uyarınca, bir sözleşmenin konusu, kanunun gösterdiği sınır içinde serbestçe kararlaştırılabilir hükmü gereğince sözleşme serbestisi olarak tanımlanan bu ilkenin bir takım sınırları mevcuttur. Nitekim TBK’nın 26 ve 27.maddeleri ile getirilen sınırlara göre, sözleşmenin konusu, emredici kurallara, kamu düzenine, şahsiyet haklarına, ahlaka aykırı olmamalı ve imkansız bulunmamalıdır. TBK ‘nın 445. maddesinde ise, rekabet yasağının işçinin iktisadi geleceğini tehlikeye düşürmemesi için süre, yer ve iş türü bakımından duruma güre sınırlandırılması gerektiği ifade edilmiştir. Buna göre süre, yer ve işin türü bakımından sınırlandırılmış olmadıkça rekabet yasağı geçerli olmayacaktır. Anılı kanuni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında olayımızda haksız rekabet sözleşmesinin sınırlama dahilinde olmadığı davalı yönünden katlanılması güç bir süre ile iş yapma yasağı getirildiği anlaşılmaktadır. Nitekim Anayasa’nın 48. maddesi uyarınca herkes çalışma hürriyetine sahip olup uyuşmazlığa uygulanması gereken kanuni düzenlemeler karşısında davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile aynı alanda faaliyet gösteren bir başka şirkette hiçbir görevde çalışamaması bir rekabet etmeme koşulu değil, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup, davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir hüküm niteliğinde görülmüştür. Bu süre ve genel ifadelerle tanınan iş yapmama yasağının bu nedenlerle hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla bu düzenlemeye dayalı cezai şart koşulunun da geçersiz olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalının davacı firmada çalışırken edindiği ticari sır niteliğindeki bilgileri ne şekilde kullandığı ve davacı şirketin bu yolla ne tür bir zarara uğradığı iddia ve ispat edilmeksizin, sadece davalının vakıf olduğu ticari sır niteliğindeki bilgilerden dolayı davacının zarar görebileceği varsayımına dayalı olarak da cezai şarta hükmedilmesi hakkaniyete aykırı olacaktır. ( Benzer nitelikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01/07/2014 tarihli ve 2014/6520-12577 sayılı ve aynı dairenin 13/05/2013 tarih ve 2012/17736-2013/9814 sayılı ilamları ) Nitekim bilirkişi tespitleri ve dosya içerisindeki delillerle davalının işten ayrılması sonrası davacının zarar uğradığına ve haksız rekabet yaratacak bilgi ya da sırların nakline imkan tanıdığına yönelik iddiaların da ispata muhtaç kaldığı ve tüm dosya kapsamında ispatlanamadığı anlaşılmakla; sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınan 597,75-TL peşin harçtan, alınması gereken 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 561,85-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan masrafın kendi üzerine bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ödeyen tarafa iadesine,
5-Davalı tarafça yapılan toplam 15,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 4.200-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından kullanılmayan kısmının, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine; iade giderinin ilgili tarafça yatırılan avanstan karşılanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK nın geçici 3. Maddesi uyarınca 15 günlük süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/12/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza