Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/162 E. 2018/461 K. 22.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/304
KARAR NO : 2018/462
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 19/10/2012
KARAR TARİHİ: 22/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili verdiği 19/10/2012 tarihli dava dilekçseinde özetle; Müvekkil firmanın … Otelde kullanılmak üzere bar tabure ve sandalyelerin alımı için çeşitli firmalardan fiyat teklifleri alarak değerlendirdiğini, … Plastikten adedi 90-TL olmak üzere 30 adet GSB-310 Bar Sandalyesi … kodlu beyaz bar taburesinin şiparişini vererek aldıklarını, 14.03.2012 tarihinde taburelerin teslim alındığını, teslim alma tarihinden itibaren taburelerin ayak kısımlarında paslanma, oturma yerlerinde hasarlar meydana geldiği, taburelerin kullanılamaz hale geldiği durumu görselleri ile birlikte davalıya bildirdiklerini, davalının tabure Örneklerini distribütör firmaya incelettirdikten sonra firmanın mağduriyetinin giderileceğini ifade etse de ileriki tarihlerde taburelerin hepsinin kırık olduğunu, amortisörlerin değiştirilmesinin ürünleri kullanılır hale getirmeyeceğini, ürünlerin hiç bir şekilde tamir edilemeyeceğini, taburelerin iç mekan için üretilmiş olmasına rağmen dışarıda kullanıldığı bu nedenle rutubete maruz kalan taburelerin hasar görmesinden müvekkili firmayı sorumlu tutarak, defalarca mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda yapılan taleplere sorumlu olmadıklarını belirterek cevap verdikleri, Müvekkili olduğu firmanın taburelerin dış görünüşlerinden söz konusu taburelerin iç mekan için üretilmiş olduğunu anlayabilecek durumda olmadıklarını, yaz mevsiminde bu taburelerin açık mekanda kullanılabileceğinin açık olduğu, bu konuda bir bilginin taraflarına verilmediği gibi, kataloglarda da bu tür bir bilgiye rastlanmadığı, üstelik yaz mevsiminde bir ay kadar kısa sürede taburelerin suya maruz kalması ve rutubet nedeniyle deforme olması söz konusu olamayacağı, davalıdan bu taburelerin iç mekanda kullanılabileceğine ilişkin bir belgenin taraflarına verilmesi istense de bu şekilde bir belgenin taraflarına verilmemesi, bar taburelerinin ayıplı olması nedeniyle BK m.227 hükmünde yer alan seçimlik haklarına dayanılarak taburelerin satın alınmasına ilişkin olan satım sözleşmesinden döndüklerini, müvekkili firmanın ayıplı mal için ödemiş olduğu 2.700,00-TL nin sözleşmenin kurulduğu 12/03/2012 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesinc karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin verdiği 28/12/2012 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; Davacının … Ofis Mobilyaları firmasının internet sayfasından elde ettiği … Bar sandalyesi görselini ve kendi belirlediği bu sandalyenin seri numarasını müvekkili olan firmaya göndererek “GBS -310 Bar sandalyesi- … Beyaz” türü bu sandalyelerden 12.03.2012 tarihinde 25 tane, 10.05.2012 tarihinde 5 tane olmak üzere satın aldıklarını ilk 25 tane sandalyenin teslimini 14.03.2012 tarihinde yaptıklarını, müvekkili olduğu firmanın bu ürünleri dava dışı … Yapı Malz. San. Ve Tic.Ltd.Şti. firmasından satın alarak, davacıya sattığını, uzun bir süre sonra sandalyelerin hasarlandığına ilişkin bilgi geldiği, hasar durumu incelendiğinde sandalyelerin suya ve rutubete maruz kaldığından dolayı ayak ve amortisman olarak adlandırılan metal aksamının paslandığı, paslanma sonrası da kullanılan sandalyelerin kullanımına devam edilmesi ile sandalye mekanizmalarının kırıldığı, plastik oturma kısımlarının da kırıldığı görüldüğü için sandalyelerin dış mekanda kullanıldığı anlaşıldığı için sorumluluğun müvekkili firmada olmadığını, davacının aldığı internet çıktısından da görüleceği üzere söz konusu sandalyelerin “bahçe mobilyaları 1 adı altında değil ” kafeterya mobilyaları’ adı altında sıralanarak kategorize edildiği, kafeterya alanlarının da iç mekan sayılacağı nın herkesçe bilinen bir olgu olduğu, davalının basiretli bir tacir gibi davranarak TTK 23/1-c maddesi uyarınca sekiz gün içerisinde sandalyelerin suya dayanıklı malzemeler olmadığını bir ihbarda bulunmadığı ve hasar gören sandalyeleri kullanmaya devam ederek hasarın ağırlaşmasına neden olduğu, davacının otel işiyle iştigal etmesi nedeni ile kromaj ayaklı bir ürünün çok çabuk paslanabileceğim ama alüminyum veya paslanmaz çelik ayaklı bir ürünün paslanmayı önleyici özellikte olduğunu bilmesi gerektiğini, davacının dilekçesine eklediği internet sitesinde bahçe mobilyası olarak gösterilen bar sandalyesi çelik hammaddeli olduğundan fiyatının 500-TL olduğu görülürken, müvekkili firmadan satın aldığı ürünün birim fiyatının 90-TL olduğu, sandalyelerin açık ayıplı da olmadığını, sandalyelerin incelenmesi için alım tarihinden 6 ay sonra, ürünlerin bir yaz sezonu dışarıda kullanılıp, paslanma ile birlikte kullanılamaz hale geldikten sonra müvekkili firmaya gönderildiği, müvekkili firmanın değişik firmaların ürünlerini satan satıcı niteliğinde olduğu, ileride firmaya rücu ihtimali bulunması nedeniyle asıl ithalatçı … Yapı Malzemeleri San. Ve Tic. Ltd. Şti firmasının da davaya iştirak etmesinin sağlanması ve davanın reddi, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep edilmiştir.
İhbar olunan … Yapı Malz.San. ve Tic. Ltd.Şti. vekili tarafından sunulan dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin ayıpsız ve eksiksiz olarak sandalyelerin satışı işlemleri doğrultusunda malları davalı …’e teslim ederek bu bağlamda tüm sorumluluğunun teslim işleminin gerçekleşmesinden sonra bitmiş olduğunu, müvekkilinin, tedarikçi tarafından alınan sandalyelerin kime ve hangi amaçla hangi alanlarda kullanımı için satıldığını bilmesi durumunda olmadığını, sandalyelerin yanlış kullanılmasından kaynaklanan hataların müvekkili şirketine yansıtılmaya çalışılmasının kabulünün mümkün olmadığı, davaya konu malların maruz kaldığı hava koşulları ya da müvekkilinin sorumluluğu dışında diğer olgular tarafından ayıplı hale gelmesi ve müvekkili olduğu şirketle hiçbir bağlantısı olmayan davaya konu sonuçlardan dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağı hususunda karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin (Kapatılan …. Asliye Ticaret Mahkemesi) … Esas ve … Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas ve … Karar sayılı 11/12/2014 tarihli bozma ilamı ile;
“Davacı, dava dilekçesinde…. “satım sözleşmesinden döndüğümüze ve ödemiş olduğumuz bedelin iadesini talep ediyoruz…” diyerek satış bedelinin iadesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme kararının gerekçe kısmında ise… “talep doğrultusunda semen tenzili kararı vermek gerekmiştir”… denilmiş, hüküm kısmında ise davanın kabulü ile 2.700 TL satış bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu suretle mahkeme kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki meydana gelmiştir. Hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’nun 381 ve 388 (HMK’nın 294 ve 297) maddeleri uyarınca hükmün…” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizin … Esas ve … Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas ve … Karar sayılı 16/11/2015 tarihli bozma ilamı ile;
“Anayasanın 141/3 maddesi bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır,” buyurucu hükmünü içermektedir. HUMK’nın 388 ve HMK’nın 297 maddesinde de, kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin 3. bendine göre; mahkeme kararlarında iki tarafın sav ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, red ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur. Yerel Mahkeme kararında davanın kabulüne ilişkin gerekçeler karar yerinde gösterilmemiştir…” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, işbu dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dosya kapsamına alınan 12/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Teknik incelemeye göre kullanılamaz hale gelen bir mal söz konusu olduğundan TBK’nın 227.maddesine göre fesih hakkının doğduğunu kabul edilebileceğini mütalaa etmiştir.
Dava; Ticari satımdan kaynaklı alacak davasıdır.
Tüm dosya kapsamı, toplanılan deliller ve yargıtay bozma ilamlarının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı vekili, davacının, davalıdan 30 adet bar taburesini 12.03.2012 tarihinde satın ve 14.03.2012’de de teslim aldığını, bir ay kadar sonra taburelerde deformasyon başladığını, ayak kısımlarında paslanma, oturma yerlerinde hasarlar meydana geldiğini, durumu görselleri ile davalıya bildirdiklerini, davalı mağduriyetin giderileceğini ifade etse de, ileri ki tarihlerde hasardan müvekkilini sorumlu tuttuğunu, satın alınan ürünlerin ayıplı olduğunu, BK’nın 277. maddesi hükmünde yer alan seçimlik haklarına dayanarak sözleşmeden döndüklerini ileri sürerek, ayıplı mallar için ödedikleri 2.700,00-TL’nin 12.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının satın aldıktan uzun zaman sonra sandalyelerin hasarlandığını bildirdiğini, yapılan incelemede suya ve rutubete maruz kaldığı için metal aksamının paslandığı, söz konusu ürünlerin bahçe mobilyası değil, kafeterya mobilyası olarak kategorize edildiğini, dış mekanda kullanıldığı için davalının hasardan sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Dosya kapsamına alınan hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi kök ve 12.12.2017 tarihli ek raporlarında belirlendiği üzere; Davacı tarafça 12.03.2012 tarihinde 25 adet ve 10.05.2012 tarihinde 5 adet olmak üzere 25 adet sandalyenin satın alındığı ve sandalyelerin tesliminin 14.03.2013 tarihinde yapıldığı, davaya konu sandalyeler de 12.04.2013 tarihinden itibaren görülmeye başlayan paslanmaya yönelik hasarlar meydana geldiği, bu hususta davalı ithalatçı firmaya mail yoluyla bilgi verildiği, öncelikle davacı tarafça tamir talep edildiği; ancak olumlu bir yanıt alınamaması sebebiyle sözleşmenin davacı tarafça feshedilerek sandalyelerin bedelinin talep edildiği, davacı tarafın satın aldığı bar tabure ve sandalyelerin 29.01.2014 tarihli teknik inceleme sonucunda; ayak ve amortisman kısımlarındaki metal aksamın paslanmış ve kırılmış olduğu, plastik oturma kısımlarında da kırıklar olduğu, sandalyelerin büyük oranda hasara uğradığı ve kullanılamaz durumda olduğu, davaya konu sandalyelerdeki hasarın alım sonrası hava şartlarına ve kullanıma bağlı olarak ortaya çıkan paslanma ve kırılma hasarları olduğundan ve kullanım amacı nazara alındığında gizli ayıp niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
Ayıplı satış durumunda alıcının haklarını düzenleyen TBK. m. 227 hükmü; “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme,
Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme,
Alıcının genel hükümlere söre tazminat isteme hakkı saklıdır,
Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir. Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir” şeklindedir.
Yukarıda belirtilen hüküm gereği; ayıba karşı tekeffülde alıcı lehine seçimlik bazı haklar öngörmüştür. Alıcı, dilerse, satılanı redde hazır olduğunu beyanla satım sözleşmesinin feshini, dilerse satılanı alıkoyup satış parasından indirim yapılmasını talep edebilir. Satıcı ayrıca, genel hükümlere göre uğramış olduğu zararların tazminini veya bu zararın bakiye alacaktan muhsubunu da isteyebilir. Ancak alıcının (davacının), yukarıda anılan haklardan birisini kullanabilmesi için öncelikle satım sözleşmesine konu malın ayıplı olduğunu, ayıp ihbarının da süresi içinde yapıldığını geçerli delillerle ispat etmesi gerekir.
Tacirler arasındaki alım-satmı sözleşmesinin ayıplı ifasına ilişkin TTK. m. 23/1-c hükmü; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır” şeklindedir.
TTK. m. 23/1-c hükmü esasında, ayıplı ifa halinde, ihbar yükümlülüğü sürelerini düzenleyen bir hükümdür. Bu madde kapsamında ayıplar bakımından üçlü bir ayrım yapılmaktadır; Teslim sırasında belli olan yani açık ayıplar, denetim sonucu ortaya çıkan ayıplar ve gizli ayıplar. TTK. m. 23/1-c gizli ayıplar bakımından TBK. m. 223/2 hükmüne yollama yapmaktadır. Bu madde metni ise; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” şeklindedir. Yine TBK’ nın 231. Maddesinde; ” Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” hükmünü içermektedir.
Ayıp ihbarları TTK. m. 18/3’de öngörülen ihtar ve ihbarlar kapsamında olmadığından herhangi bir şekle tabi değildir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da, bu durum “ayıp ihbarı olaya ilişkin bulunduğundan her türlü delille ispat edilebilir… ” şeklinde açıkça ifade edilmiştir. Davacı davacı tarafından dosya kapsamında sunduğu mail yazışmaları içeriğinden davaya konu bar sandalyelerinde meydana gelen ayıbın davalı tarafa bildirildiği, davalı tarafça ürünlerin suya maruz kaldığı ve rutubetli ortamda kullanıldığı beyan edilerek sandalyelerin amortisman ve ayaklarının değiştirileceğinin belirtildiği hususu nazara alındığında davacı tarafın süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu bağlamda TBK’ nın 227. Maddesi kapsamında sözleşmeyi feshederek ödediği bedelin iadesini talep edebileceği, davacı tarafça her ne kadar sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren ticari avans faizi talep edilmiş ise de; davaya konu sandalyelerin davalı tarafa teslim tarihinden itibaren avans faizi talep edilebileceğinden davanın kabulü ile 2.700,00-TL tazminatın davaya konu sandalyelerin davalı tarafa teslim tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine dair aşağıdaki hükmü kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE;
2.700,00TL tazminatın davaya konu sandalyelerin davalı tarafa teslim tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 184,43-TL ilam harcından peşin alınan 58,60-TL’nin mahsubu ile bakiye 125,83-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 58,60-TL peşin harç ve 21,15-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 79,75-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.620,00-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-İhbar olunan … Yapı Malz.San. ve Tic. Ltd.Şti. tarafından sarf edilen 80,00-TL’nin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından sarf edilen 220,00-TL’nin üzerinde bırakılmasına,
8-İhbar olunan … Yapı Malz. San.ve Tic. A.Ş. vekili tarafından sarf edilen 26,00-TL’nin üzerinde bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair davalı ve ihbar olunan vekillerinin yüzlerine karşı davacının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/05/2018

Katip Hakim