Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1239 E. 2019/797 K. 24.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1239 Esas
KARAR NO : 2019/797
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2016
KARAR TARİHİ : 24/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanmış olan kredi sigortası kapsamında … San. Tic. Ltd. Şti. ile müvekkili şirket arasında 22.400 kg şoklu but ile 19.500,460 kg şoklu fırınlık tabak satışı ile ilgili 02/08/2016 tarihli sözleşmede vade tarihi 45 gün olarak ve çekle yapılacağının kararlaştırıldığını, sözleşme vadesi olan 45 gün ve hasar bildirim süresi olan 60 gün geçtikten sonra ” vade gecikme bildirim formu” doldurulmasına ve davalı sigorta şirketine verilmesine rağmen faturanın ödenmediğini beyanla, … San. Tic. Ltd. Şti.’den müvekkili şirketin toplam 107.101,56 TL alacak rizikosu gerçekleştiğini, davalı şirket tarafından … nolu hasar dosyası açıldığını beyanla, hasar bedelinden noksan ödenen 53.811,28 TL’nin T.C. Merkez Bankasınca kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında 29/09/2014 tarihinde 30/09/2014-30/09/2015 tarihleri arasında kredi sigortası poliçesi imzalandığını, davacı tarafça dava konusu poliçe kapsamında müvekkil şirkete bildirilmiş olan …, … ve … numaralı faturaların bildirimlerinin vade gecikme bildirim süresi olan 60 günlük sürenin dolmasından sonra yapılmış olması nedeniyle söz konusu bu faturaların tazminat dışı bırakıldığını ve davacıya 53.290,28 TL ödeme yapılarak poliçe riskinin karşılandığını, tazminat dışı bırakılması durumunun taraflar arasında imzalanmış olan sigorta poliçesine uygun olduğunu beyanda huzurdaki davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı vekilinin cevap dilekçesinde belirttiği “süresinde bildirimde bulunmadığını ve bu nedenle de sözleşme gereği alacak sigortası kapsamında ödenmesinin mümkün olmadığı” yönündeki savunmasının hukuken kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin alacak sigortası kapsamında dava dışı … Ltd. Şti.’den hasıl olan 107.101,56 TL’lik hasar bedelinden davalı sigorta şirketince kabul edilen ve müvekkil şirket tarafından imzalanması istenilen eksik alacak hasarı ödenmesini içeren ve davalı sigorta şirketince gönderilen hasar tazminat belgesini itiraz kaydı ile imzaladığını ve davalı tarafından ödenmesi gerekli hasar bedelinin 53.290,28 TL tutarındaki kısım müvekkil şirkete ödendiğini ancak, … nolu ve 06/08/2015 tarihli faturasının hasar bedelinin limit dahilinde 53.811,28 TL’lik kısmı ödenmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili arasında imzalanmış sigorta poliçesinde tayin edilmiş vade gecikme bildirim süresine aykırı davranıldığından uyuşmazlık konusu faturaların tazminat dışı barakıldığını, dava konusu bu işlemin taraflar arasında imzalanmış olan sigorta poliçesi hükümlerine uygun olduğunu bu nedenle davanın reddinin gerektiğini beyan etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda sigortacı bilirkişi …, sigorta muhasebecisi … ve mali bilirkişi … marifetiyle incelem icra edilerek konuya ilişkin 18/10/2017 tarihli bilirkişi raporu teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler ayrıntılı olarak hazırlayıp mahkememize sunmuş olduğu raporlarında özetle;
“Davalı şirketin ” Kredi Sigortası Poliçesi “nin vade gecikme bildirim süresi başlıklı 5. Maddesi-Özel Şartlar 9.3. Maddesi hükümleri gereğince vade gecikme bildirimlerinin faturalarda açık şekilde belirlenmiş olan ödeme tarihleri baz alınarak 60 günlük süre içinde yapılması gerektiği şeklinde ki savunmasının sayın mahkemenizce kabulü halinde,
Davacı tarafından vade gecikme bildirimleri tanınan süreler içinde yapılmadığı için (gecikmeli olarak 19.11.2015 tarihli kredi sigortası vade gecikme bildirim formu ile bildirim yapıldığı için) söz konusu 3 fatura ile ilgili davalı şirketin hasar ödeme yükümlülüğünün olmaması gerektiği düşünücesindeyiz.
Eğer davacı şirketin kredi sigortası genel şartlarının “tanımlar” başlıklı A.2 maddesinde ” Vade Tarihi: Alıcı ile yapılan sözleşmede belirtilmesi gereken veya fatura ile alıcı tarafından taahhüt edilen borcun ödeme gününü gösteren tarih” olarak tanımlandığı gerekçesiyle vade gecikme bildirim sürelerinin hesaplanmasında alıcı ile yapılan satış anlaşmasındaki vadelerin esas alınması gerektiği iddaasının sayın mahkemenizce kabulü halinde ise, vade gecikme bildirimi süresinin sözleşme ile belirlenen vade tarihi bitiminden itibaren hesaplanması gerektiği düşüncesindeyiz.
Vade gecikme bildirimi süresinin sözleşme ile belirlenen vade tarihi bitiminden itibaren hesaplanması durumunda ise tespitlerimiz şöyledir;
Davacı şirketin sunduğu fatura ve belgeler incelendiğinde 02/08/2015 tarihli sözleşme metninde ” vade fatura tarihi itibari ile 45 gün çek” ibaresinin yazılı oldğu, iş bu sözleşme ile ilgili faturalarında 286308 nolu 03/08/2015 tarihli KDV dahil 85.120,04 TL tutarlı fatura ile 286331 nolu 06/08/2015 tarihli KDV dahil 99.452,30 TL tutarlı fatura olduğu görülmüştür.
Davacı şirketin ileri sürdüğü vade gecikme bildirimi süresi hesaplaması esas alındığında ise,
286308 nolu 03/08/2015 tarihli KDV dahil 85.120,04 TL tutarlı fatura ile ilgili vade gecikme bildirim süresi sonunun 15/11/2015 tarihi olması gerektiği görülüştür. Fatura tarihinden itibaren 45 günlük süre sayıldığında vade bitiminin 16/09/2015 tarihi oldğu, 17/09/2015 tarihinden başlamak üzere 60 günlük süre sayıldığında da 15/11/2015 tarihi bulunmuştur. Davacı şirket ise iş bu faturayla ilgili vade gecikme bildirimini 19/11/2015 tarihinde yapmıştır. Davacı şirketin ileri sürdüğü vade gecikme bildirim süresi hesaplama şekli esas alındığında dahi vade gecikme bildiriminin gecikmeli yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda da davalı şirketin iş bu faturayla ilgili hasar ödeme yükümlüğünün olmadığı düşüncesindeyiz.
Yine davacı şirketin ileri sürdüğü vade gecikme bildirimi süresi hesaplaması esas alındığında;
… nolu 06/08/2015 tarihli KDV dahil 99.452,30 TL tutarlı fatura ile ilgili vade gecikme bildirim süresi sonunda 18/11/2015 tarihi olması gerektiği görülmüştür. Fatra tarihinden itibaren 45 günlük süre sayıldığında vade bitiminin 19/09/2015 tarihi olduu, 20/09/2015 tarihinden itibaren başlamak üzere 60 günlük süre sayıldığında da 18/11/2015 tarihi bulunmuştur. Davacı şirket ise iş bu faturayla ilgili vade gecikme bildirimini 19/11/2015 tarihinde yapmıştır. Davacı şirketin ileri sürdüğü vade gecikme bildirimi süresi hesaplama şekli esas alındığında dahi vade gecikme bildiriminin gecikmeli yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda da davalı şirketin iş bu faturayla ilgili de hasar ödeme yükümlülüğünün olmadığı düşüncesindeyiz.
Davacı tarafından 19/11/2015 tarihli kredi sigortası vade gecikme bildirimi formu ile bildirimi yapılan diğer 2 faturadan … nolu 29/07/2015 tarihli KDV dahil 182.902,98 TL tutarlı fatura ile ilgili vade gecikme bildiniminin her tür hesaplaada gecikmeli yapıldığı açık olarak görülmektedir. Zaten davacı şirketin iş bu fatura ile ilgili hasar ödeme talebinde bulunmadığı da anlaşılmaktadır. … nolu 23/08/2015 tarihli 59.211,42 TL tutarlı fatura ile ilgili hasar ödemesinin ise davalı şirket tarafından 07/11/2016 tarihinde yapıldığı görülmüştür. ” şeklinde mütaalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce bilirkişi heyetine ticaret hukukçusu …’nın da dahili ile fatura yönünden davacı talebi ile bağlı kalınarak öncelikle alternatifli olarak sigorta tazminat hesabının sigorta tekniği açısından yapılması ayrıca çekin ibraz süresi ve TTK’nun 446 maddesinin tartışılması suretiyle tarafların hak ve yükümlülüklerinin itirazların giderilmesi suretiyle ortaya konularak hükme esas, terettüde mahal vermeyecek şekilde ek rapor hazırlanmış ve 13/11/2018 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Dava dışı … A.Ş. Tarafından davacı şirkete verilen çeklerin, huzurdaki uyuşmazlığa konu fatura bedellerinin ödenmesi amacıyla verildiği hususunun ispat edilemediği, kaldı ki bu çeklerin düzenlenme tahihi itibariyle de anılan fatura bedellerinin ödenmesi amacıyla verilmediği kanaatinin hasıl olduğu, taraflar arasında akdedilen kredi sigortası poliçesi m. 5 uyarınca vade tarihinden itibaren 60 gün içeresinde ödenmeyen faturaların gecikmeksizin davalı yana bildirilmesi gerektiği, buna göre uyuşmazlığa konu 29/07/2015 tarihli fatura bakımından bildirim süresinin 30/10/2015 tarihinden, 03/08/2015 tarihli fatura bakımından bildirim süresinin 02/11/2015 tarihinden, 06/08/2015 tarihli fatura bakımından ise bildirim süresinin 09/11/2015 tarihinden itibaren başlayacağı, davacı yanın 18/11/2015 tarihinde bildirimde bulunduğu, davacı yanın tacir sıfatı dolayısıyla basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğu, anılan yükümlülük ve ayrıca ticari hayatın gerektirdiği hız dikkate alındığında davacının, sözleşmede yer alan “gecikmeksizin” bildirim koşuluna riayet etmediği, bu bakımdan anılan faturalar kapsamında davalı sigorta şirketinin davacı şirkete ödeme yapmakla yükümlü olmadığı, dosyada mübrez ve mevcut heyette yer alan bilirkişilerin bir kısmı tarafından hazırlanan 18/10/2017 tarihli bilirkişi rapounda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir biri kanaatin hasıl olmadığı” şeklinde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Dava; taraflar arasındaki Kredi Sigorta Poliçesi gereğince davacının dava dışı firmadan alacağını tahsil edememesi nedeniyle sigortaya başvurusunun başvurunun geç yapıldığından bahisle ödenmediği, bu nedenle eksik ödenen hasar bedeli alacağının davalıdan tahsili talebinden ibarettir.
Davacı vekili, 03/10/2018 tarihli dilekçesi ile taleplerinin 06.08.2015 tarihli … numaralı 99.452,30- TL bedelli faturaya dayandığını belirtmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafça dava dışı şirketten tahsil edilemeyen faturaların hasar tazmini talebinin, davalı sigorta şirketine Kredi Sigorta Poliçesinin “tanımlar” başlıklı 2. maddesindeki vade tarihi tanımı, poliçenin özel şartlarının 9.3. maddesi ve “vade gecikme bildirim süresi” başlıklı 5. maddesine uygun olarak süresinde ulaştırılıp ulaştırılmadığı, davalı tarafın talebin süresinde yapılmadığından bahisle hasar tazmini talebini reddinin haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığa konu edilmeyen birtakım faturaların bildirim süresinde olduğundan davalı tarafça tazmin edildiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık olmadığı gibi davacı tarafın davalı tarafın süresinde olmadığından bahisle reddettiği hasar tazmini taleplerinin bir kısmı konusunda davasının olmadığı da sabittir.
Davacı taraf, uyuşmazlık konusu faturanın davalı şirkete 19.11.2015 tarihinde bildirildiğini, davalı şirket tarafından en geç bildirimin 17.11.2015 tarihinde yapılması gerektiğinden bahisle reddedildiğini ileri sürmektedir. Davacı taraf dava dışı şirketle aralarındaki sözleşmede belirlenen vade tarihinin esas alınmasını ileri sürmekte davalı taraf ise faturalarda yazılan ödeme tarihleri mevcutken risk gerçekleştikten sonra sigortalı ile dava dışı şirket arasında fatura vade tarihleriyle bağlantısı bulunmayan çeklere dayanılarak vade gecikme bildiriminin yapılamayacağını ileri sürmektedir.
Bilirkişiler, her iki tarafın vade bildirim süresine ilişkin beyanları doğrultusunda hesaplamalar yapmıştır. Ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bulunan raporlarda her iki tarafın iddia ettiği ihtimalde dahi vade bildiriminin uyuşmazlık konusu fatura yönünden süresinde olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Çekler yönünden faturalarla bağlantı sağlanamadığından çek vadeleri esas alınarak bildirim süresinin hesaplanmasına gerek duyulmamıştır. Mahkememizce benimsenen bilirkişi raporları gereğince davanın reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin yatırılan 918,97 TL harçtan mahsubu ile artan 874,57 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yan kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve takdir edilen 6.269,21 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/09/2019

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA