Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1204 E. 2022/319 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1204 Esas
KARAR NO : 2022/319
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/12/2016
KARAR TARİHİ : 26/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı bankadan 2007 ila 2011 yılları arasında kredi aldığını ve kredi borçlarını ödediğini, Rekabet Kanunun 4. maddesi ile piyasada rekabeti engelleyici, bozucu ya da kısıtlayıcı teşebbüsler arası anlaşmaların, uyumlu eylemlerin teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemlerinin yasaklandığını, Rekabet Kurulunun 08.03.2013 tarihinde verdiği 13- 13/ 198- 100 numaralı karar ile davalı banka ile birlikte dava dışı on bir bankanın 21.08.2007- 22.09.2011 tarihleri arasında Mevduat, krediler ve kredi kartları hizmetler: bakımından ortak fiyat tespitine giderek kartel oluşturduğu tespit ettiğini, söz konusu kurul kararının iptali için İdari Yargıda dava açıldığını, talebin yerel mahkeme tarafından reddedildiğini, bu kararın temyizi ile Danıştay 13. Dairesinin 16.12.2015 tarih 2974 E., 4612 K. sayılı kararı ile yerel mahkeme kararının onandığını, sonuç olarak davalının diğer on bir banka ile birlikte hareket ederek rekabeti engellediğini ve bu nedenle de müvekkilinin daha fazla faiz oranı ödemek zorunda kaldığını, davalı bankanın 21.08.2007 ve 22.09.2011 tarihleri arasında kalan sürenin tamamında kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetleri bakımından sorumlu olduğunu, davalının söz konusu sürenin tamamında rekabeti ihlal ettiği sonucuna varılması gerektiği, bu bakımdan da Rekabet Kurulu kararının “Devam Eden Tek Bir ihlal Yaklaşımı” çerçevesinde incelenmesi gerektiğini, bu nedenle de “teşebbüslerin aktif olmadıkları piyasalarda dahi (özel bankaların kamu mevduatları bakımından da sorumlu tutulması) müteselsil sorumlulukları gereği tespit edilen tarihin tamamı dikkate alınarak, kartel oluşturduğu tespit edilen hizmetlerin tamamından her bir teşebbüs ayrı ayrı veya birlikte olmak üzere sorumlu olması gerektiğini”, davalı bankanın Rekabetin Korunması Hakkında Kanun m. 57 ve 58. hükümleri uyarınca meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, sahip oldukları alacak için zamanaşımı süresinin TBK m. 146 uyarınca 10 yıl olduğunu, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun m.58 hükmüne göre ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hakim zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan kârların üç katı oranında tazminata hükmedebileceğini, bu nedenle de müvekkilinin uğradığı zararın üç katı oranında tazminat talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle uğradıkları zararın tazmini uyarınca şimdilik 1.000 TL’nin tazminini talep ettiklerini, uğradıkları zararın tespitini ve bu zararın üç katı miktarda tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikli olarak zamanaşımı itirazında bulunduklarını, talep edilen alacağa yönelik olarak haksız fiile ilişkin zamanaşımının işleyeceğini, davacının zarardan haberdar olduğu tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, Rekabet Kurulunun söz konusu kararını 21.11.2011 tarihi itibariyle kamuoyu ile paylaştığını ve bu tarih itibariyle davacı tarafın zarar gördüğünü öğrendiğinin açık olduğunu, bu nedenle de zamanaşımı savunmasında bulunduklarını, sayın Mahkeme huzurunda görülen davanın rekabete aykırı eylem sebebiyle oluştuğunu, iddia edilen zararın tazminine yönelik olduğunu, rekabete aykırı eylemin dayanağı olarak da Rekabet Kurulu tarafından verilen kararın gösterildiğini, bu karara yönelik olarak davalı müvekkili banka tarafından idari yargıda iptal davası açıldığını, bu yargılamanın halen devam ettiğini, her ne kadar davanın reddine yönelik yerel mahkeme kararının temyizi talepleri Danıştay tarafından reddedilmiş ise de, karar düzeltme taleplerinin bulunduğunu ve bu taleplerine yargılamanın Danıştay 13. Daire Başkanlığı nezdinde 2016 4017 E. Sayılı dosyası üzerinden devam ettiğini ve henüz nihai bir karar verilmediğini, bu nedenle de Rekabet Kurulu’nun kararı hakkındaki dava sürecinin sonuçlanmasının bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davacı tarafın taleplerine dayanak gösterdiği Rekabet Kurulu incelemesinde davalı banka dahil on iki bankanın 21.08.2007 ve 04.11.2008 tarih aralığında kalan bazı dönemlerde açtıkları, kullandırdıkları konut, taşıt ve ihtiyaç kredilerine ilişkin olarak Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna aykırı davrandığına ilişkin tespitler içerdiğini, dolayısıyla davacının bir zararı söz konusu olması için gerekli koşulların somut uyuşmazlık bakımından gerçekleşmediğini, bu nedenle de davacının herhangi bir zararının bulunmadığını, zarara uğramış ise de zararın davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, davacı açısından somut uyuşmazlıkta tazminat talep etme koşullarının da gerçekleşmediğini, Rekabet Hukuku ihlallerinden doğan tazminat davalarının haksız fiil esasına dayandığını, bu nedenle de davalı açısından haksız fiile ilişkin hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve illiyet bağı şartlarının somut uyuşmazlık bakımından gerçekleşmiş olması gerektiğini, bu hususların gerçekleştiğini ispat yükünün ise MK m.6 uyarınca davacı tarafta olmasına rağmnen bunlara ilişkin hiçbir açıklamanın yapılmadığını, söz konusu haksız fiile ilişkin unsurların somut uyuşmazlık bakımından gerçekleşmediğini ve bu nedenle de müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişi … ve … tarafından düzenlenen 08/04/2019 tarihli ön bilirkişi raporunda; davalı bankanın davacı şirkete 21.09.2017-15.09.2011 tarihleri arasında; 12 adet ihracat kredisi, 5 adet BCH. (EFT) kredisi kullandırdığı, soruşturma kapsamına girmeyen diğer bankaların faiz oranları dosyaya sunulu olmadığından rekabetin ihlal edilip edilemediğinin tespit edilemediği, raporun düzenlenebilmesi için Rekabet Kurulu kararında yer alan 12 banka dışındaki bankalardan kredi kullandırım tarihlerinde fiilen uygulanan akdi faiz oranlarının, davalı bankanın kredi kullandırım tarihlerinde TCMB’ye bildirmiş olduğu kredi faiz oranları listelerinin ve Rekabet Kurulunun 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararının dosyaya celbinin gerektiğinin belirtildiği görülmüştür.
Dava; Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarihli 13-13/198-100 karar sayılı kararı ile davalı bankanın da aralarında bulunduğu bankalar tarafından kartel oluşturulmak suretiyle faizlerin artırıldığının ve bu nedenle davacı yanın kullanmış olduğu ticari krediler nedeniyle zarara uğratıldığı iddiası ile 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun 57. ve 58. maddeleri gereğince zararının üç katı tutarında tazminatın tahsili talebi ile açılmıştır.
Davalı banka 06/12/2016 tarihinde açılan davanın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun ihlali nedeniyle açılan tazminat davalarında zamanaşımı süresine ilişkin olarak açık bir hüküm yer almamaktadır. Bu nedenle haksız fiil alacağı için genel hüküm olan dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 72. maddesi uygulanacaktır. Anılan hüküm incelendiğinde, tazminat istemi zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zamanaşımı uygulanır. Rekabet hukukunun ihlali dolayısı ile tazminat davası açma hakkı zarar görenin, zararı ve kanunun ifadesi ile tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlar. Burada önemli olan, zararı veya tazminat yükümlüsünü öğrenmektir. Süreklilik gösteren ihlallerde, fiilin sona erdiği tarihten itibaren, aralıklı olarak tekrar eden ihlaller bakımından ise, ayrı bir zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Rekebetin Korunması Hakkındaki Kanunun 16. maddesi gereğince idari para cezası verileceği, 17. maddesinde ise nispi idari para cezaları düzenlenmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15 Esas, 2015/5128 Karar ve 13/04/2015 ve 30/03/2015 tarihli, 2014/13296 Esas, 2015/4424 Karar sayılı emsal ilamlarında “…Kabahatlar Kanunun 2. maddesinde idari yaptırım gerektiren eylemlerin, kabahat niteliğindeki suçlar olarak nitelendirildiği anlaşılmaktadır. 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 16. maddesinde ise, idari para cezası idari yaptırımlar arasında sayılmıştır. Yine aynı Kanunun soruşturma zamanaşımı başlıklı 20/4. maddesinde ise nispi para cezası gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Somut olayda, davacı tarafın tazminatı gerektiren olayı öğrendiği tarih, Rekabet Kurulunun gerekçeli kararını kamuya duyurduğu … tarihi ile bu davaya esas dava tarihi birlikte değerlendirildiğinde dava zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır… ” gerekçesi ile aynı hususlara yer verilmiştir. Somut olayda, davacının Rekabet Kurulu kararını öğrenme tarihi, dava dilekçesindeki kabulüne göre, Rekabet Kurulunun gerekçeli kararını kamuya duyurduğu 08/03/2013 tarihidir. Rekabet Kurulu 08/03/2013 tarihli kararı ile idari para cezasına hükmetmiş ve iş bu dava ise 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi olan yasal süresi içerisinde 06/12/2016 tarihinde açılmıştır. Açıklanan sebeplerle davalı yanın yerinde görülmeyen zamanaşımı definin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davanın dayanağını oluşturan Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarihli kararı incelendiğinde; aralarında davalı bankanın da yer aldığı bankaların 11/10/2007- 16/06/2008 ve 23/07/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine yönelik fiyat tespit etmek amacıyla uzlaşma tesis ettikleri ve uzlaşma kapsamında gerçekleştirdikleri anlaşma veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesini ihlal ettikleri bu sebeple aynı yasanın 16. maddesine istinaden kararda geçen 12 bankaya idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda, davalı bankaca davacı tarafa kullandırılan kredilerin ihracat kredisi ve BCH kredisi türünde ticari krediler oldukları, davaya konu Rekabet Kurulu Kararının incelemesinde bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz oranı belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredisi oldukları ve kurul kararının ticari kredileri kapsamadığının görüldüğü, nitekim benzer talep yönünden Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 15/01/2019 tarihli 2018/1597 Esas, 2019/38 Karar sayılı ilamında “Rekabet Kurulu kararında, bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, ticari kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varılarak davacı vekilinin istinaf talebinin reddine ” denilmekle mahkememiz dosyasına emsal oluşturduğu, zira anılı istinaf ilamını inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/1496 Esas, 2020/163 Karar sayılı ilamında davacı yanın temyiz talebinin reddedilerek ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesince verilen kararlarda isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile kararın onanmasına kesin olarak karar verildiği anlaşıldığından, ticari krediler hakkında ihlal kararı vermeyen Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarihli 13-13/198-100 karar sayılı kararına dayanılarak davalının Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunu ihlal ettiği gerekçesiyle tazminat talebinde bulunulamayacağı anlaşıldığından açıklanan gerekçelerle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harçtan alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 76,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 1.000,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, miktar itibarıyla kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/04/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır