Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/118 E. 2018/171 K. 06.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/118 Esas
KARAR NO : 2018/171
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2016
KARAR TARİHİ : 06/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmuş dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında açık satış noktası sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilince sözleşme gereğinin eksiksiz olarak yerine getirilmiş olmasına rağmen davalının işyerini açmadığını, işletmenin ticari faaliyetinin bulunmadığını beyanla 20.000 TL katkı bedelinin 11/02/2014 ödeme tarihinden itibaren işleyecek T.C. … Bankası tarafından uygulanan avans faizi ve 15.000 USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işlelecek devlet bankalarınca uygulanan 1 yıl vadeli en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı yana usulüne uygun tebligata rağmen davaya karşı herhangi bir yanıt vermemiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli delillerde celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda mali bilirkişi … ile hukukçu Yard. Doc. Dr. … marifetiyle bilirkişi incelemesi icra edilerek konuya ilişkin bilirkişi raporu teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler 15/06/2017 tarihli raporlarında özetle;
“Huzurdaki dava bir Alacak davası olup davacı taraf, davalı yanın, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye aykırı olarak işletmeyi kapattığı iddiası ile; sözleşmenin ihlalinden doğan 12. madde uyarınca katkı tutarı olan 20.000.TL’ nin T.C. … Bankası tarafından uygulanan avans işlemlerindeki güncel faiz oranı ile birlikte iadesini, sözleşmenin 21. maddesi uyarınca kararlaştırılan 15.000.USD cezai şartın tahsili talebinde bulunduğu görülmektedir.
Davacı, davalı ve distribütör arasında 01/01/2014 tarihli bir Açık Satış Noktası Sözleşmesi akdedilmiş olduğu ve sözleşmenin altında tarafların kaşe ve imzalarının mevcut olduğu görülmektedir.
Taraflar arasında imzalanmış bulunan açık satış noktası sözleşmesi hükümleri incelendiğinde; sözleşmenin acente- bayilik veya tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olmadığı, taraflara sürekli borç yükleyen bir satım sözleşmesi olarak nitelendirilebileceği, dolayısıyla davalının yükümlülüklerinin tespitinde bu sözleşmenin esas alınacağı görülmektedir. Davacının taleplerinin kabulü, davalı tarafın sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal edip etmediğinin tespitine bağlıdır.
Sözleşmenin konusu :
“sözleşme konusunu oluşturan ürünler, şirketin pazarlama, dağıtım ve satışını gerçekleştirdiği bira ürünleridir. İşletici, önceden sipariş vermek kaydıyla Şirketin pazarlama, dağıtım ve satışını yaptığı veya yapacağı diğer ürünlerin de işbu sözleşmenin kapsamına dahil edeceğini kabul eder.” şeklindedir.
Davalının asli yükümlülüğü sözleşmenin 2. maddesinde öngörülmüş olup, bu madde gereğince; sözleşmede işletici olarak adlandırılan davalı “işletmekte olduğu işyerinde, şirketin yetkilendirmiş olduğu bayi veya distribütör vasıtasıyla dağıtımını yaptığı bira ürünlerini, tüketici taleplerine uyğun, düzenli ve süreklilik arz edecek şekilde satın almayı, müşteri talebini karşılayacak şekilde etkin olarak bulundurmayı ve satmayı taahhüt ederek” davacıya ait bira ürünlerini satın almayı ve tüketiciye satmayı üstlenmiştir. Sözleşmenin 2. maddesi gereğince davalının asli yükümlülüğü, davacıya ait ürünleri düzenli ve sürekli bir şekilde satın alıp tüketiciye satmaktadır.Sözleşmenin 10.maddesinde, İşletici konumundaki davalının,sözleşmenin 2. maddesi ile üstlenmiş olduğu asli yükümlülüğünü tamamlayacak nitelikte yükümlülükler öngörülmüştür. Sözleşmenin 10. maddesinde öngörülen bu yükümlülükler, davalının bira ürünlerinin alım satımı yönündeki asli yükümlülüğünü, sözleşmenin devamı boyunca, gereği gibi yerine getirmesini ve bira satışını süreklilik arz edecek şekilde yapmasını sağlamaya yönelik daha somut ve ayrıntılı yükümlülükler niteliğindedir.
Sözleşmenin 7. maddesinde işleticinin faaliyet yeri olan işyerini değiştirmesi durumunda, sözleşmede şirket olarak adlandırılan davacıya bildirim yükümlülüğü öngörülmüştür.Sözleşmenin 7. maddesinde ilgili kısmı şu şekildedir. ” İşletici, şirkete önceden bildirip yazılı onayını almadan, sözleşme süresince faaliyet alanını ve nevini değiştiremez, işyerini başkasına devir ve temlik edemez, kiralayamaz ve yeni ortak alamaz veya ortak değiştiremez..”
Davacı, … 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş dosyası ile Tespit talebinde bulunmuş olup, mahkemece talebin yerinde görülmesi üzerine 07/01/2016 tarihinde mahallinde inceleme yapılmıştır. İnceleme sonucunda hazırlanan 18/01/2016 tarihli Bilirkişi Tespit Raporunda, mahallinde inceleme yapılması için söz konusu adrese gidildiği, ancak işyerinin boş olduğu ve hiçbir ticari faaliyetin bulunmadığı, kapısının kapalı olduğunu, çevreden sorulduğunda 4-5 ay evvel adresten ayrılındığının öğrenildiğini ve mekanın boş olduğu, kiralık işyeri ilanı asılı olduğunun tespit edildiği, işyerinin kapalı ve boş olması sebebiyle davacı tarafından talep edilen diğer istemler konusunda inceleme yapılamadığı belirtilmiştir.
HMK m. 405 gereğince ” delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir..”
Delil tespiti karşı tarafın yokluğunda yapılmışsa karşı taraf yokluğunda yapılan delil tespiti kararına bir hafta içinde itiraz edebilir. İtiraz, davadan önce delil tespiti kararı veren mahkemeye, bu arada dava açılmışsa davayı gören mahkemeye yapılır.
Yokluğunda yapılan delil tespiti yapılan tarafı bir haftalık süre içinde delil tespit kararına yani delil tespitinin şartlarına itiraz edebilir. Süresinde itiraz edilmezse delil tespit kararı kesinleşir; karşı taraf asıl davada, şartları bulunmadığından bahisle delil tespiti işleminin hükme esas alınmamasını talep edemez. Bu durumda delil tespiti yaptıran taraf, söz konusu delillere dayanarak iddiasını ispat edebilir.
Söz konusu itiraz delil tespitin yapılmasını gerektiren şartlara ilişkindir. Yoksa itiraz yapılmaması, takdiri bir delili kesin delil haline getirmez, delilin ispat gücü değişmez, Örneğin delil tespiti yoluyla bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa süresinde rapora itiraz edilmemekle rapor kesinleşmez, karşı taraf rapordaki tespitlere yönelik olarak başkaca deliller sunabilir.
Ancak Yargıtay, bazı kararlarında, delil tespiti aşamasında itiraz edilmemiş bilirkişi raporunun da kesinleşebileceğini kabul etmektedir.
Bu hususta öğretideki yaklaşım delil tespiti ile elde edilen delilin, mahkemece, karşı tarafın itiraz edip etmemesinden bağımsız değerlendirilmesidir. Bu hususta delil tespitinin işlevini yerine getirilebilmesi için, karşı tarafın delil tespitine karşı takındığı tutumdan ziyade, delil tespiti yolu ile toplanan delilin ihtilaflı vakıa hakkında kanaat tesis etmeye elverişli olup olmadığının esasa alınması gerektiği, hüküm verilirken karşı tarafın itiraz edip etmediği değil, toplanan delilin ihtilaflı vakıaya ilişkin temsili değerinin dikkate alınması gerektiği belirtilmektedir.
Sonuç olarak, delil tespiti yolu ile elde edilen deliller, tıpkı davanın normal seyri içerisinde elde edilmiş deliller gibi takdiri delil veya kesin olmasına göre farklı şekilde değerlendirilirler. Tespit edilen delilin değerlendirilmesi o delilin niteliğine göre yapılır. Örneğin delil tespiti, keşif ve bilirkişi yoluyla yapılmışsa bu takdiri delil olarak değerlendirilir. Dolayısıyla delil tespiti yolu ile elde edilen bilirkişi raporu da, dava sırasında alınmış bilirkişi raporu gibi hakim tarafından serbestçe takdir edilir.
Dosyada mevcut belgelerden davalı tarafa dava dilekçesinin tebliğ edildiği ancak davalının cevap dilekçesini süresinde dosyaya sunmadığı görülmüştür.
Davaya süresinde cevap vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır. Davanın inkarı, davalının, davacının dava dilekçesinde dayandığı, dava dilekçesinin temelini oluşturan olguları inkar etmesi anlamına gelir.
Ancak işbu dosyada mevcut bilgi ve belgelerden, davalının, inkarını haklı gösterecek herhangi bir delil ikame ve ibraz etmediği görülmektedir. İnkara konu olan davacının dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu vakıaların aksini ispata yönelik herhangi bir delil mevcut değildir.
Bu durumda davalı, davacı iddialarının aksini ispata yönelik olarak, sözleşmenin 2. maddesi gereğince davacıya ait ürünleri alıp satma yükümlülüğünü yerine getirdiğine veya işyeri değişikliğine ilişkin bildirimde bulunduğuna dair, v.b. Hususlara ilişkin herhangi bir delil ibraz etmedikçe, takdiri Sayın Mahkeme’ye ait olmakla birlikte, … Sulh Mahkemesi’nin … D.iş dosyası kapsamında verilen bilirkişi raporunda yapılmış olan, ” davalının taraflar arasındaki sözleşmede gösterilmiş olan işyerinde faaliyette bulunmadığı” yönündeki tespitlerin esas alınabileceği kanaatine varılmıştır.
… Sulh Mahkemesi’nin … D.İŞ dosyası kapsamında verilen bilirkişi raporunda tespit edilmiş olduğu üzere, davalının sözleşmede belirtilen işyerinde faaliyette bulunmadığının sabit olduğu, sözleşme gereğince davacıya ait ürünleri alıp satma yükümlülüğünü getirmediği anlaşılmakta olup, davalı, davacının iddialarının aksini ispat edecek herhangi bir delil sunmadıkça, takdiri Sayın Mahkeme’ye ait olmakla birlikte, davalının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davranmış olduğu, taraflar arasındaki açık satış sözleşmesinin özellikle 2. ve 7. maddelerini ihlal etmiş olduğu, dolayısıyla sözleşmeye aykırı davranışına bağlı yaptırımlara tabi olacağı kanaatine varılabilecektir.
Davacı şirketin ibraz etmiş olduğu ticari defterlerin tetkikinde;
Davalı ile olan ticari münasebetini 120 Alıcılar hesabında … cari hesap kodu altında takip etmekte olduğu, davalı tarafından düzenlenen 11/02/2014 tarihli … nolu, işletme katılım payı açıklamalı 20.000 TL’lik faturanın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, akabinde davalıya yapılan 20.000 TL’lik ödemenin ise 11/02/2014 tarihinde ticari defterlerine kaydedilmiş olduğu tespit edilmiştir.
Sözleşmenin ihlalinden doğan 12. madde uyarınca katkı tutarı olan 20.000.TL nin T.C. … Bankası tarafından uygulanan avans işlemlerindeki güncel faiz oranı ile birlikte iadesi talebinin tetkikinde;
Davacının defterlerinde bu tutarın kayıtlı olduğu, davalı tarafından katılım payı açıklaması ile düzenlenen faturanın ve ödeme belgesinin dosyada mevcut olduğu, buna göre davacı tarafından davalıya bu tutarın ödendiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 21. maddesine göre, katılım bedelinin verildiği tarihten itibaren işlemiş ticari faizi de dahil olmak üzere T.C. … Bankası tarafından uygulanan avans işlemlerindeki güncel faiz oranı ile birlikte tahsil edilebileceğinin kabul edildiği görülmektedir. Buna göre yapılan faiz hesaplaması toplam 4.153,97 TL’dir.
15.000.USD cezai şart talebine ilişkin olarak;
Sözleşmenin 21. Maddesinde sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda davalı işletici, 15.000 ABD Doları cezai şart ödemekle yükümlü tutulmuştur.
Sözleşmenin 21. Maddesi:”…sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması, işletmeyi devretmesi veya işletmede iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden herhangi birini ihlal etmesi veya ilgili mevzuatlara aykırılıktan kaynaklanan nedenler ile faaliyetine son verilmesi veya askıya alınması vs…. gibi nedenlerle sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde, kredi ve/veya katkının kendisine ödenmeyen kısmı hakkını yitireceği gibi, ayrıca şirkete 15.000.USD cezai şart ile birlikte şirket ve/veya bayi veya distrübütörün kar kaybı da dahil olamk üzere uğradığı her türlü zararını itiraz etmeksizin nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt eder….” şeklindedir. TTK m.22 gereğince tacir sıfatını haiz borçlu, TBK 182/3 maddesinde belirtilen hallerde, aşırı miktardaki cezai şartın indirilmesini mahkemeden talep edemez.
Ancak Yargıtay, tacir borçlu yönünden söz konusu olan bu yasağa istisna getirmiş, tacirin ekonomik yönden yıkımına sebep olacak kadar yüksek miktardaki cezai şartın ahlak ve adaba aykırılık sebebiyle, tümden geçersiz sayılabileceği veya indirime tabi tutulabileceğini kabul etmiştir.
Yapılan mali inceleme neticesinde;
Davalı tarafından distribütöre düzenlenen 11/02/2014 tarihli … nolu, İşletme katılım payı açıklamalı 20.000.-TL lik faturanın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, akabinde distribütör tarafından davacıya fatura düzenlenmiş olduğu ve davacı tarafından 20.000.-TL lik ödemenin davalıya yapılmış olduğu ve bu ödemeyi ticari defterlerine kaydetmiş olduğu, sözleşmenin 21. maddesine göre yapılan faiz hesaplamasına göre davacının davalıdan 4.153,97.-TL İşlemiş faiz talep edebileceği, sayın mahkemece davacı talebinin kabulü halinde 20.000.-TL asıl alacak ve 4.153,97.-TL İşlemiş Faiz olmak üzere davacının davalıdan toplam 24.153,97.-TL talep edebileceği hesaplanmıştır. ” şeklinde mütalaa ettikleri görülmüştür.
Mahkememizce vergi dairesi cevabi yazısı da nazara alınarak, defterlerin ibrazı halinde defter ve vergi kayıtları üzerinde, ibraz edilmemesi halinde sadece vergi kayıtları üzerinde gerekli inceleme yapılarak davacı yanın cezai şart alacağının talep koşullarının oluşması halinde tespit edilen miktarın davalı açısından ekonomik mahfiyet teşkil edip etmeyeceği, tenkisinin gerekip gerekmediği hususlarının tartışılarak tenkisin gerekli olması halinde tenkis oranı belirlenmesi kaydıyla ek rapor alınarak konuya ilişkin 15/12/2017 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler 15/12/2017 tarihli ek raporlarında özetle;
“Sayın Mahkemenizin 19/09/2017 tarihli ara kararı ile tarafımıza; “Vergi dairesinden cevabi yazı geldiğinde, davalı yana ihtaratlı defter ibraz davetiyesi de tebliğ edilerek inceleme günü belirlenmesine, defter ibraz edilmemesi halinde sadece vergi kayıtları üzerinden gerekli inceleme yapılarak davacı yanın cezai şart alacağının talep koşullarının oluşması halinde tespit edilen miktarın davalı açısından ekonomik mahfiyet teşkil edip etmeyeceği, tenkisinin gerekip gerekmediği hususlarının tartışılarak tenkisin gerekli olması halinde tenkis oranı belirlenmesi” görevi tevdii edilmiştir.
TTK 22/1 tacir durumundaki borçlu, TBK m. 182/f.3’de belirtilen hallerde, aşırı yüksek olduğu iddiasıyla sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez. Bu hüküm esnaf açısından uygulanmaz. Doktrinde ve Yargıtay kararlarında tacir bakımından yasağa istisna getirilmiş, mahkemenin, borçlunun iktisadi kısmına yol açabilecek ölçüde yüksek olan cezai şartı, ahlak ve adaba aykırılık nedeniyle indirilebileceği veya tamamen geçersiz kılabileceği kabul edilmiştir. Mahkemenin ahlak ve adaba aykırılığı takdir ederken taahhüt olunan işin değerini, özellikle borçlunun cezai şartın kabul edildiği tarihteki ekonomik durumunu bilirkişi aracılığıyla tespit edeceği belirtilmektedir. Davalı ek incelemeye katılmamış olup, dosyaya herhangi bir ticari defter yada belge sunmamış olduğu görülmektedir.
Mahkemece … Vergi Dairesine yazılan müzekkereye gelen cevabi dilekçe ekinde davalı yanın 2013,2014 ve 2015 yılı Yıllık Gelir Vergi Beyannamesi mevcut olup, beyannamelere göre davalının İsletme Defteri tutmakta olduğu ve 2013 yılında 6.140,59.-TL Kar ile yılı kapatmış olduğu, 2014 yılında 47.025,64.-TL Zarar ve 2015 yılında da 60.165,01.-TL Zarar ile kapatmış olduğu görülmektedir.Kök raporumuzda davacının talep edebileceği cezai şart tutarı 15.000.USD olarak hesaplanmıştır. cezai şartın borçlunun ekonomik mahvına neden olup olmayacağı ile ilgili olarak gerek literatürde ve gerekse uygulamada yerleşmiş ve tüm şirketler için uygulanan bir hesaplama tarzı mevcut değildir. Bu her şirket için farklılıklar gösterebilir. Belli bir kıstasın olmaması, uygulamada mali bilirkişileri de sıkıntıya sokmaktadır.
Ancak davalının bilanço esasına göre değil İşletme hesabına göre defter tutmakta olduğu ve 2014 yılında 47.025,64.-TL Zarar ve 2015 yılında da 60.165,01.-TL Zarar ile mevcut dönemleri kapatmış olduğu anlaşılmakta olup, cezai şart tutarının davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağına ilişkin nihai takdir Sayın Mahkemenize aittir.” şeklinde mütaala ettikleri görülmüştür.
Dava; taraflar arasında imzalanan ve davacı şirketin distribütörünün de katıldığı 01.01. 2014 tarihli açık satış sözleşmesinin işyerinin kapatılması ve mal alımının durdurulması nedeniyle ihlal edildiğinden bahisle ödenen katkı payını iadesiyle, sözleşmenin ihlali nedeniyle 21. maddesi kapsamında cezai şartın davalıdan tahsili talebine yöneliktir.Davalı taraf davaya herhangi bir yanıt vermemiştir.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davalının işyerini kapatıp kapatmadığı, mal alımını durdurup durdurmadığı, sözleşmeyi ihlal edip etmediği ve bu kapsamda katkı payının iadesi ile cezai şart talebinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
Taraf arasındaki sözleşmenin konusu “sözleşme konusunu oluşturan ürünler, şirketin pazarlama, dağıtım ve satışını gerçekleştirdiği bira ürünleridir. İşletici, önceden sipariş vermek kaydıyla şirketin pazarlama, dağıtım ve satışını yaptığı veya yapacağı diğer ürünlerin de işbu sözleşmenin kapsamına dahil edeceğini kabul eder.” şeklindedir.
Sözleşme gereğince; davalının asli yükümlülüğü sözleşmenin 2. maddesinde öngörülmüş olup, sözleşmede işletici olarak adlandırılan davalı “İşletmekte olduğu işyerinde, şirketin yetkilendirmiş olduğu bayi veya distribütör vasıtasıyla dağıtımını yaptığı bira ürünlerini, tüketici taleplerine uygun, düzenli ve süreklilik arz edecek şekilde satın almayı, müşteri talebini karşılayacak şekilde etkin olarak bulundurmayı ve satmayı taahhüt ederek” davacıya ait bira ürünlerini satın almayı ve tüketiciye satmayı üstlenmiştir. Sözleşmenin 2. maddesi gereğince davalının asli yükümlülüğü, davacıya ait ürünleri düzenli ve sürekli bir şekilde satın alıp tüketiciye satmaktadır.Sözleşmenin 10.maddesinde, İşletici konumundaki davalının,sözleşmenin 2. maddesi ile üstlenmiş olduğu asli yükümlülüğünü tamamlayacak nitelikte yükümlülükler öngörülmüştür. Sözleşmenin 10. maddesinde öngörülen bu yükümlülükler, davalının bira ürünlerinin alım satımı yönündeki asli yükümlülüğünü, sözleşmenin devamı boyunca, gereği gibi yerine getirmesini ve bira satışını süreklilik arz edecek şekilde yapmasını sağlamaya yönelik daha somut ve ayrıntılı yükümlülükler niteliğindedir.
Sözleşmenin 7. maddesinde işleticinin faaliyet yeri olan işyerini değiştirmesi durumunda, sözleşmede şirket olarak adlandırılan davacıya bildirim yükümlülüğü öngörülmüştür. Sözleşmenin 7. maddesinde ilgili kısmı şu şekildedir. ” İşletici, şirkete önceden bildirip yazılı onayını almadan, sözleşme süresince faaliyet alanını ve nevini değiştiremez, işyerini başkasına devir ve temlik edemez, kiralayamaz ve yeni ortak alamaz veya ortak değiştiremez..”
Dosyada mübrez … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.iş sayılı dosyası üzerinde yapılan delil tespitine yönelik bilirkişi Avukat … tarafından hazırlanan 18 01 2016 tarihli delil tespit raporunda; davalı tarafın …. Mahallesi …. Caddesi … Pasajı numara … …/ … adresindeki … Restaurant ünvanlı iş yerini kapattığı, iş yerinin tespit sırasında boş olduğu ve davalı tarafın sözleşme ile taahhüt ettiği ürün alımına aykırı davrandığı sabittir.
İ̇zah edilen nedenlerle mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanat gereğince; sözleşmenin davalı tarafça ihlali sabit olduğunda ve sözleşme davalı taraf da işyerinin kapatılması suretiyle fiilen sona erdirildiğinden sözleşmenin 21. maddesi gereğince;davalı tarafa yapılan katkı payı ödemesinin iadesinin gerektiği, yine aynı madde kapsamında sözleşmenin ihlali sabit olduğunda davacı tarafın cezai şart talep edebileceği, ancak davalının incelenen mali yapısına istinaden talep edilen cezai şartın davanın ekonomik mahfiyetine sebep olabileceği kanaati mahkememizde hasıl olduğundan takdiren 2/3 oranında cezai şartta indirme gidilmek suretiyle davanın kısmen kabulü ile, 20.000 TL katkı payı ve takdiren 2/3 oranında indirime gidilmek üzere 5.000 Usd cezai şartın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 20.000 TL katkı payına dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi, 5.000 USD cezai şarta ise yine dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yaasının 4a maddesi gereğince Devlet Bankalarınca Amerikan Doları cinsinden en yüksek faizini uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile, 20.000 TL katkı payı ve takdiren 2/3 oranında indirime gidilmek üzere 5.000 USD cezai şartın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 20.000 TL katkı payına dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi, 5.000 USD cezai şarta ise yine dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yaasının 4a maddesi gereğince Devlet Bankalarınca Amerikan Doları cinsinden en yüksek faizini uygulanmasına,
Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Hüküm altına alınan 2.377,90 TL karar harcından 1.100,73 TL peşin harcın mahsubu ile 1.277,60 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 1.133,83 TL harçlar toplamının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan Av.As.Üç. tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 4.177,30 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan 1.200 TL bilirkişi ücreti, 157 TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.357 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davada talep edilen cezai şart takdiren indirilmekle, yargılama giderinin oranlanmasına yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekili ile davala asilin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
06/03/2018

Katip Başkan