Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1008 E. 2019/809 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1008 Esas
KARAR NO : 2019/809

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/10/2016
KARAR TARİHİ : 25/09/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı arasında 12.04.2016 tarihinde fuara katılım sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereğince davalı şirketin müvekkiline 27.05.2016 tarihli … no’lu fatura ile 3.000 EURO ödemeyi yüklendiğini, müvekkili ile davalının edim ve ifa borcu altına girdiğini, müvekkilinin sözleşme gereğince üzerine düşen edimlerine yerine getirdiğini ve fuarın açıldığını, davalının keyfi olarak müvekkil şirkete herhangi bir ödeme yapmadığını, davalı şirkete yapılan her türlü uyarı, PTT’den gönderilen iadeli taahhütlü posta ile 18.05.2016 tarihinde ihtarname çekildiğini ancak davalının buna rağmen herhangi bir ödeme yapmadığını, davalının ödeme yapmaması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünde … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davanın 6100 sayılı HMK’daki yetki hükümlerine göre yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkil şirkete ait işyerinin İstanbul Büyükçekmece ilçesinde olduğunu, dava konusu fatura alacağının kaynağını oluşturan sözleşmedeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını, davacı şirket tarafından dosyaya sunulan metnin sözleşme şartlarını taşımadığını, müvekkil şirket tarafından hiçbir sözleşme imzalanmadığını, davacı şirketin “Fuar organizasyon lisansı” ve fuarla ilgili herhangi bir materyal ve bilgilerinin müvekkiline sunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; fuar katılım sözleşmesinden kaynaklı faturaya dayalı alacak istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı takip dosyası celp edilmiştir.
Davacı vekili tarafından sözleşme, fatura ve fuar hizmetine ilişkin delillerin ibraz edildiği görülmüştür.
Taraf şirketlere ait Sgk ve ticaret sicil kayıtları celp edilmiştir.
Bu doğrultuda yapılan değerlendirme sonucunda; davacı yanın huzurdaki davada sözleşme gereğince ödenmeyen alacağın tahsili için icra takibi başlattığı, davalının icra takibine itiraz etmesi üzerine davacının itirazın iptali davası açtığı, davalı tarafça yetki ilk itirazında HMK 6 ve 19. maddeleri uyarınca yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak belirtildiği görülmüştür.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; usul yönünden yetki itirazının yerinde olup olmadığı, 12/04/2016 tarihli fuar katılım sözleşmesine davalı şirket adına imza atan şahsın davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili olup olmadığı, esas yönünden davacının davalı tarafça inkar edilen sözleşmeye dayalı olarak hizmet verdiği iddiası ile faturaya dayalı alacak talebinin yerinde olup olmadığı, davalı yanın icra takibine itirazının iptaline karar verilip verilemeyeceği noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından davalı yanın icra takibine vaki itirazı kapsamında yetkiye yönelik herhangi bir itirazın ileri sürülmediği bu hali ile icra müdürlüğü ile mahkememizin yetkili olduğu ileri sürülmüş ise de Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2017/11041 esas, 2018/390 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davalı takip borçlusu, icra takibine itirazı sırasında yetki itirazında bulunmaması sebebi ile İstanbul İcra Dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılacak ise de; bu hususun, itirazın iptali davasının görüleceği genel mahkemenin yetkisinin de kabul edildiği anlamına gelmeyeceği, icra dairesinin yetkisine itiraz etmeyen davalı takip borçlusunun, itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz etme hakkını haiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Mahkemelerin yetkisine ilişkin kanuni düzenleme noktasında HMK’nın 6/1. maddesi uyarınca; “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklinde düzenlendiği, HMK’nın 10. maddesi uyarınca; ” Sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklinde hüküm altına alındığı, bu yetki kurallarının kesin olmaması nedeni ile HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği, Kanunun 19/2. maddesinin; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içerdiği, birden fazla mahkemenin yetkili olması hallerinde davacıya seçimlik hak tanınmış olması göz önüne alındığında, davacının, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahip olduğu, davacının, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açtığı taktirde seçme hakkının davalı tarafa geçeceği anlaşılmıştır.
Huzurdaki davada taraf şirketler arasındaki uyuşmazlığa konu 12/04/2016 tarihli sözleşmeyi davalı şirket adına imzalayan şahsın dava dışı …olduğu konusunda uyuşmazlığın bulunmadığı, celp edilen kayıtlar kapsamında ise anılı şahsın davalı şirkette 06/02/2016 tarihine kadar sigortalı çalışan, bu tarihten sonra ise dava dışı … şirketinde sigortalı çalışan olarak kayıtlı olduğu, dolayısıyla akit tarihi itibari ile davalı şirketi temsile yetkili olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim bir kimsenin, hüküm ve sonuçları başka bir kişinin hukuk alanında doğmak üzere o kişinin ad ve hesabına hukuki işlem yapma yetkisine temsil denmekte olup temsilin söz konusu olabilmesi için temsilcinin hukuki işlemi/muameleyi temsil olunan adına yapması, bunu diğer tarafa bildirmesi, temsilcinin temsil yetkisinin bulunması veya temsil olunanın sonradan yapılan hukuki işleme icazet vermesi gereklidir. Aksi halde temsil yetkisinin olmaması ve temsil olunanın icazet vermemesi hâlinde hukuki muamele kesin olarak hükümsüzdür. (HGK’nın 22.09.2010 tarih ve 2010/13-414 E., 2010/412 K.) Somut olayda olduğu gibi davalı şirketi temsil yetkisini haiz olmayan şahsın imza attığı sözleşme, davalı şirket yetkilisinin icazet vermediği ve yetkisiz şahsın işlemlerinin davalı şirket tarafından açıkça ya da taraflar arasında oluşan bir teamül ile örtülü olarak benimsendiği de ortaya koyulmadığı için hükümsüz kalmıştır. Bu nedenle sözleşmeye dayalı yetki şartı ile HMK’nın sözleşmesel yetki kurallarının huzurdaki davaya tatbik edilemeyeceği anlaşılmıştır. Dolayısıyla davaya konu alacak talebinin sözleşme zemininde incelenememesi nedeni ile genel yetki kuralları gereğince değerlendirme yapılması gerekmiş, davalı şirket merkezinin Büyükçekmece/İSTANBUL olup Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetki alanında kaldığı, HMK’nın 6. maddesi bağlamında işbu davanın davacı tarafından yetkili mahkemede ikame edilmediği, davacının, davasını bahsedilen genel yetkili mahkemelerde ikame etmemesi nedeni ile seçme hakkının davalı tarafa geçtiği, davalı yanın yetkili mahkemeyi Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak belirttiği anlaşılmakla; mahkememizin yetkisizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesine müteakip bu tarihten itibaren istinaf yoluna başvurulması ve istinaf talebinin reddinin kesinleşmesine müteakip iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içinde gönderilme başvurusunun olmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğine,
3-HMK nın 331. Maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
4-Dosyanın kanuni süresi içinde gönderilmemesi durumunda talep halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize verilecek ya da gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
25/09/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır