Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/764 E. 2022/384 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/764 Esas
KARAR NO : 2022/384

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/07/2015
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … (…)… arasında 16/04/2013 tarihinde sözleşme imzalandığını, müvekkilinin Türkiye’de tüketici elektroniği pazarında öncü bir şirket olduğunu, Türkiye’de pazar arayışında olan küresel elektronik şirketlerinin dikkatini çektiğini, Türkiye’de önemli dünya markalarının tek yetkili satıcısı olduğunu ve Türkiye’deki önde gelen tekno marketlerden olan “…” mağazalarında hizmet verdiğini, her üç davalının da davalı olma ehliyetlerinin bulunduğunu, davalı … (…) …’ın, … marka ürünlerin Avrupa organizasyonunu, (kısaca …) …’un markanın üretim ve pazarlamasını, dünyadaki ticari operasyonlarını grup şirketleri vasıtasıyla yönettiğini, Japonya’da kurulu ana şirket olduğunu, (kısaca …) davalı …’un Türkiye dahil Avrupa’daki üretim, satış ve lisans haklarının diğer davalılardan …/…/s.or. (kısaca …) firmasına satıldığını, bu nedenle davalılardan …’un dava ehliyetinin olduğunu, uygulanacak hukukun Türk Hukuku olduğunu ve 16/04/2013 tarihinde yapılan sözleşmenin 15. maddesinde İstanbul Çağlayan Mahkeme ve İcra dairelerinin münhasıran yetkili olduklarının kabul edildiğini, müvekkili ile davalı … arasında 2012 sonbaharında görüşmeler yapıldığını ve görüşmeler devam ederken müvekkili tarafından önceki tek distrübütörün 2 yılda 2.900 adet verdiği siparişin üzerinde ve 5.956 adet ürünün peşin para ile davalıdan alındığını, henüz sözleşme imzalanmadığı halde; …Eltektronik başkanı … tarafından müvekkiline “Distübitörlük Belgesi” verildiğini, müvekkilini davalıya inanarak, piyasadaki itibarını kullanarak ve ticari birikim ve maddi imkanlarını seferber ederek alt yapı yatırımlarına başladığını, Şubat 2013 tarihinde davalı yetkilisi ile görüşmelere başlandığını, müvekkilinden önce Türkiye distribütörü olan… ile müvekkili ve davalı arasında distribütörlüğün devri için çalışmalara başlandığını,… ve… arasında en geç Mart 2013 tarihinde sözleşme yapılacağının teyit edildiğini, müvekkilinin uzun yıllar ticari ilişki olacağına güven ile 16/04/2013 tarihinde sözleşme imzalanması sonrasında davalının ürünlerinin tanıtımına başladığını, sözleşmede müvekkili dıgıcom’un “alıcı distribütör” olarak tanımlandığını, sözleşme sonrasında müvekkilinin ciddi yatırımlar yaptığını, … ürünlerinin Türkiye’de sıfıra yakın seviyede olduğunu, ürünün tanınırlılığının yapılması ve tüketiciye güvenilirliğinin artırımı için uzman personel istihdam edildiğini ve yoğun reklam ve tanıtımlar yapıldığını, ciddi bütçe ayrıldığını, 16/05/2013 tarihinde büyük çapta bir basın toplantısı düzenlendiğini, davalıdan …u temsilen dünya başkanı, …Avrupa başkanı, … Avrupa başkanı ve müvekkili yönetim kurulunun toplantıya katıldığını, toplantının ulusal yayın yapan medyada haberlere çıktığını, davalıların başkanlarının beyanatlarında görüleceği üzere … ile… arasında uzun vadeli bir işbirliğinin hedeflendiğini, müvekkilinin …markalı ürünler için büyük teknoloji marketleri ile sözleşmeler akdettiğini, bu marketlerde stantlar kiraladığını, stantlar yaptırdığını ve ürünlerin piyasaya sunumunu sağladığını, bu ciddi yatırımların ve faaliyetlerin aradaki ticari ilişkinin uzun süreceği inancına dayandığını, müvekkilinin 50 milyon civarında yatırım ve harcamalar yaptığını, sözleşmenin 1 sene kadar sonra feshedileceğini bilmeleri halinde bu yatırımları yapmalarının söz konusu olmayacağını, global bir şirket olan…’ın Türkiye dahil ona yakın ülkedeki tüm haklarını 2014 yılında kapsamlı olarak devir etmesi kararının en az 3-5 sene önce davalı tarafından kararlaştırılması gerektiğini, davalı …’ın kötü niyetli olduğunu ve bu yöndeki aldığı kararı müvekkiline bildirmediğini, bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını, yatırımlar sonrasında müvekkilinin … ürünlerini Türkiye’de satmak için ithalat izinleri aldığını, finansmanına katlandığını, satış sonrası teknik destek, yedek parça ve garanti hizmetleri işlemlerini yürüttüğünü, sipariş edilen ürünlerin müvekkiline geç teslim edildiğini, müvekkilinin sözleşme öncesi aldığı ürünlerden sonra 2.318.010 Euro bedel ile 3314 adet sipariş verdiğini, siparişlerinin teslimatlarının gecikmeli olarak davalı… tarafından karşılandığını, bu hususta yazışmalar olduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı tarafından gecikmeler nedeni ile, davalılardan … yetkilisi …’ye e-mail gönderildiğini, teslimatların geç teslim edilmesinin müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin milyonlarca ödeme yaparak reklam ve tanıtımlar yapmasına rağmen tüketicilerin satış noktalarında ürün bulamadıklarını, müvekkilinin umduğu satışları gerçekleştiremediğini, market zincirleri ve bayi ağları nezdinde itibarının zedelendiğini, davalı tarafındna gönderilen ürünlerde sorunlar çıktığını ve ayıplı mal teslim edildiğini, özellikle… seri no.lu ve …seri no.lu üründe yazılım nedeni ile sorunlar çıktığını, satış sonrası şikayetler nedeni ile ürün iadeleri olduğunu, müvekkili ciddi servis ağı kurmasına rağmen davalının üretim hataları nedeniyle büyük miktarda zararının söz konusu olduğunu, davalı sözleşmenin ifasını imkansız hale getirdiğinden sözleşmenin fiilen davalı tarafından feshedildiğini, bu olumsuzluklara rağmen davalıdan 20.227 adet ürün spariş ettiklerini, davalı …’ın Türkiye’deki satışının 42 kat artıtrıldığını, 2011-2012 yıllarında davalının 2.900.000 TL satışı varken müvekkilinin 2012-Eylül/Nisan 2014 tarihlerinde 60.000.000 TL ürün sipariş ettiğini, bunları büyük ölçüde sattığını, Haziran 2014 tarihinde …’ın Avrupa’da …TV üretim ve satışından çekileceğine dair söylentilerin internette yayılması üzerine davalı …’a bu durum sorulduğunda asılsız olduğunun belirtildiğini, sonrasında 04/07/2014 tarihinde www. … .com adresinde bu konuda haber yayınlandığını, bu haber sonrasında müvekkiline zincir mağazalardan sorular geldiğini, … ile yapılan görüşmelerde bunun spekülasyon olduğu ifade edilerek sözleşmenin yürürlükte olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin yönetim kurulu başkanı tarafından 08/07/2014 tarihinde yaşanan sorunların yazılı olarak davalıya dile getirildiğini, toplantı talep edildiğini ancak bu konuda kamu oyuna davalı tarafından gerekli açıklamaların yapılmaması sebebiyle müvekkilinin ciddi zararlara uğramasının söz konusu olduğunu, müvekkilinin belirsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik taleplerinin karşılanmadığını, ertelenen toplantının 17-19 Eylül 2014’de yapılmasının istendiğini, ısrarlı çabalar sonucunda 19/09/2014’de yapılan toplantıda; … yetkililerinin müvekkilinin akıbeti hakkında söz söylemeye yetkilerinin olmadığını belirterek, yetkinin …’da olduğunun beyan edildiğini, başka açıklama yapılmadığını, yetkili olduğu belirtilen davalı…’a 22/09/2014 tarihli gönderilen maille olayın öztelendiğini ve kısa sürede 5 milyon Euro reklam masrafı yapıldığı ifade edilerek Eylül 2012’den beri tüm zararların talep edildiğini, davalı …tarafından müvekkiline cevap verilmediğini, davalılardan…yetkilisi tarafından gönderilen mail ve ekindeki bildirimde; … ile… arasında marka lisans anlaşması yapıldığının, buna …TV’nin de dahil olduğunun, resmi devire kadar … tarafından devam edileceğinin, sonraki haftalarda ise…ile temasa geçileceğinin belirtildiğini, “Olağanüstü Kayıplara Ait Bildirim” isimli bildirgeye göre; “Davalılardan …, …’ln Avrupa’daki TV işi için diğer davalı … şirketi…ile bağlayıcı anlaşmalar imzalandığının” belirtildiğini, bu bildirgenin müvekkili açısından birinci olarak müvekkili … ile… arasında akdedilen sözleşmeyi fiilen sona erdirdiğini, ikinci olarak…’nin müvekkili ile akdettiği sözleşmedeki yükümlülükleri ve edimleri yerine getirmesinin imkansız hale geldiğini, üçüncü olarak Türkiye’de yer aldığı … TV hakları ve yükümlülüklerinin diğer davalı …’ye geçtiğini, müvekkiline sözleşmesinin akıbeti hakkında bilgi verilmediğini, 14/10/2014 tarihinde … yetkilisinin cevabi mail yazısında, müvekkili …’un Türkiye’de tek satıcı olmasına itiraz ettiğini, tarafların aralarındaki sözleşmede müvekkilinin distrübütör olduğunun açıkça yazdığını, davalı yetkilisinin fiili durumu görmezden gelmek istediğini, milyonlarca yatırım yapan müvekkilinden açıkça bir olasılığı beklemesi ve müzakere sonrası devam edileceği beyanının davalıların kötü niyetini ortaya koyduğunu, … yetkilisinin Avrupa’daki işi bırakma gereçlerinden ve mali krizden bahsederek…ile… arasındaki fiyat politikalarının bir distrübitörle çalışmaya imkan vermediğini, satıcılara …’nin doğrudan tedarik edeceğini söylediğini, müvekkilinin devre dışı birakılması ile tüm zararları ile başbaşa bırakıldığını, müvekkilinin kasten zarara uğratıldığını, müvekkili tarafından davalılara noterden gönderilen 25/02/2015 tarihli yazı ile, tarafları arasındaki ticari ilişki süreci de özetlenerek taleplerinin yinelediğini, davalı … vekili tarafından, cevaben Beyoğlu … Noterliği’nin 08 Nisan 2015 tarih ve … yev. no.lu ihtarnamesi ile; “25.02.2015 tarihli yazıdaki taleplerin anlamlardırılamadığı, ürünlerdeki sorunların neler olduğu ve ne kadar zarar talep edildiği hususlarının izaha muhtaç olduğu, taleplerin hukuksal nedenlerinin açıklanmasını talep ettikleri, taraflar arasındaki sözleşmeyi ihtarın tebliği tarihinden itibaren 240 gün sonra hüküm doğurmak üzere feshettikleri, edimlerini yerine getirmelerine rağmen ticari ilişkinin davacıdan kaynaklanan nedenlerle fiilen devam etmediği, uzun süredir tek bir sipariş dahi verilmediğinin” belirtildiğini,…’nin ürün satış ve marka lisans hakkı kalmadığından sözleşmenin fiilen sona erdirildiğini, bu ihtarname ile devam ediyormuş gibi gösterilmeye çalışıldığını, …’ın kendisinin bütün Dünya’ya ve müvekkiline Türkiye dahil bir çok ülkeyi …’ye devir ettiğini hem yazılı hem de sözlü olarak beyan ettiğini, bu maddi vakıayı inkar etmeye çalışmasının anlaşılır olmadığını, davalıların sözleşmenin ifasını imkansız kılmaları ve sözleşmenin fiilen feshedilmiş sayılması nedeniyle müvekkilinin, pazarlama ve reklam harcamaları, araç yatırımları, istihdam ve teşkilatlanma yatırımları, servis yatırımları ve sair benzeri yatırım ve harcama bedellerinin, ayıplı ve epidemik arızaya sahip ürünler ve geç teslimatlar nedeniyle oluşar zararlarının davalılarca karşılanması, sözleşmenin fiilen sona ermesi nedeniyle oluşan belirsizlik ortamında, ürünlerin satılamaması nedeniyle şirket ve saha stokları nedeniyle oluşan zarar kalemlerinin, satış sonrası servis hizmetleri nedeniyle oluşan/oluşacak zararların, yapılan yatırımlar gözetildiğinde müvekkilinin ilgili ticari ilişkiyi bir yıl için kurmadığından müvekkili …’un en az 10 yıl sürelik bir dilim için mahrum kaldığı kardan doğan zararın davalılarca karşılanması gerektiğini, haksız olarak devir alınan portföy mukabilinde müvekkiline portföy tazminatı ödenmesi gerektiğini beyanla kalem kalem sayılan ve toplamının 50.000.000.00 TL’yi aşacağı düşünülen müvekkilinin maddi zararları için şimdilik 500.000 TL, manevi zarar karşılığı olmak üzere toplam 500.000 TL’nin, sözleşmenin fiilen sona ermesi sonucunu doğran bildiri tarihi olan 26/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanacak avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve müvekkili davacı şirkete ödenmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkilinin tek yetkili distribütörü olduğunu iddia ettiğini, oysa davacıya sözleşme ile veya tek taraflı olarak tekel hakkı verilmediğini, davacının münhasır olmayan distribütör olduğunu, davacının müvekkili tarafından kendisine aradaki ticari ilişkinin uzun yıllar süreceğine dair vaatte bulunulduğunu iddia ettiğini, oysa sözleşmede bu yönde bir düzenleme bulunmadığı gibi müvekkili tarafından bu anlama gelebilecek bir taahhütte veya davranışta bulunulmadığını, davacı üzerinde bu yönde bir güven oluşturulmadığını, davacının müvekkilinden satın aldığı malların geç teslim edildiğini ve bu sebeple zarara uğradığını iddia ederek tazminat talebinde bulunduğunu, oysa malların geç teslim edilmediğini, müvekkili temerrüde düşmediğinden davacının bu iddiasının ve tazminat talebinin reddinin gerektiğini, davacının herhangi bir parti malın geç testim edildiğine dair bir temerrüt ihtarı veya borca aykırılıktan bahisle yaptığı bir bildirimin mevcut olmadığını, davacının müvekkilinden satın aldığı bazı malların ayıplı olduğunu iddia ederek tazminat talebinde bulunduğunu, oysa malların ayıplı olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, bunun yanı sıra satın aldığı malları inceleme külfeti altındaki davacının süresi içinde malları inceleyip, talebini müvekkiline usulünce bildirmediğini, ayıptan doğan haklarını yitirdiğini, bu durumda, zamanaşımı definde bulunduklarını, müvekkilinin ayıp niteliği taşımamasına rağmen davacı tarafından mallarla ilgili olarak yöneltilen taleplerinin teknik olarak yerine getirildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin devamlılığı amacıyla davacıya ürünlerin fiyatından indirim sağlamak suretiyle 500.000 EURO’un üzerinde maddi destek sağlandığını, davacının bu maddi desteği ve dolayısıyla malları kabul ettiğini, davacının zarara uğramamış olması nedeniyle de tazminat talebinin reddinin gerektiğini, davacının müvekkili ile arasındaki sözleşmenin, diğer davalı … tarafından kamuoyu ile paylaşılan 26/09/2014 tarihli bir bildiri ile sona erdirildiğini iddia ettiğini, oysa sözleşmenin nispiliği ilkesi gereğince üçüncü kişinin taraf olmadığı bir sözleşmeyi sona erdirme hakkının bulunmadığını, sözleşmenin müvekkili tarafından 25/02/2015 tarihli ihtarname ile davacının 2014 yılının Mart ayından itibaren sipariş vermeyi kesmesi ve sözleşmesel ilişkinin devamını çekilmez kılması nedeniyle sözleşmenin 17. maddesine uygun olarak 240 günlük önel verilerek haklı nedenle feshedildiğini, davacının sözleşmenin sona erdirilmesiyle, ürünlerin pazarlanması amacıyla yaptığı harcamaların ve yatırımların boşa gittiğini iddia ederek, bu harcamaların tazminini talep ettiğini, oysa sözleşmede bu sözde harcamaların müvekkilince karşılanacağına dair bir hüküm bulunmadığını, distribütörlük ilişkisinin niteliği gereği bağımsız bir tacir olan davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmek için yaptığı harcamalara kendi başına katlanması gerektiğini, ayrıca sözleşmenin 1 no.lu ekinin 2. maddesi gereğince pazarlama harcamaları için müvekkilinden izin alınması gerektiğini, böyle bir izin alınmadığını, öte yandan iddia edilen harcamaların davacının kendi ticari faaliyetini etkinleştirmek için yaptığı harcamalar olduğundan bunların maddi zarar olarak kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafından yapıldığı beyan edilen masrafların tutarının afaki olduğunu, davacının, portföy/denkleştirme tazminatı talep ettiğini, oysa davacı tekel hakkına sahip olmadığından ve ayrıca sözleşme de haklı nedenle feshedildiğinden denkleştirme isteminde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının müvekkili için önemli derecede müşteri kitlesi oluşturmadığını, müvekkilinin bu müşteri kitlesinden önemli derecede menfaat sağlamasının mümkün olmadığını, davacının ticari faaliyetleri göz önünde bulundurulduğunda, oluşturduğunu iddia ettiği sözde müşteri kitlesinden bizzat yararlanmasının mümkün olduğunu, yani bu müşterileri kaybetmediğini, sözleşmenin imzalanmasından itibaren 1 seneden az süre ile sipariş verdiğini, 2014 yılının Mart ayından sözleşmenin son bulduğu 2015 yılının Aralık ayına kadar 1 ürün dahi sipariş etmediğini, sözleşmenin sona erdirilmesine kusuruyla sebep olduğunu, bu nedenlerle davacının portföy tazminatına hak kazanmadığını, portföy tazminatının koşulları oluşmadığından talebin reddinin gerektiğini, davacının sözleşmenin sona ermesi sebebiyle oluştuğunu iddia ettiği belirsizlik ortamında ürünlerin satılamamasından, satış sonrası servis hizmetlerinden ve ticari itibar kaybı ve mevcut piyasa değer kaybından dolayı maddi zarara uğradığını iddia ederek tazminat talebinde bulunduğunu, oysa davacının iddia ettiği nedenlerden dolayı herhangi bir zarara uğradığı iddiasının gerçek dışı olduğunu ve müvekkilinin bu hususlarda hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının en az 10 yıllık mahrum kaldığı karın tazminini talep etiğini, oysa davacının bu talepte bulunma hakkı olmadığını, müvekkili tarafından aradaki ilişkinin uzun süreceğine dair bir vaatte de bulunulmadığını, davacı ticari itibarının sarsıldığını iddia ederek manevi tazminat talebinde bulunsa da; ticari ilişkinin sona ermesi sebebiyle manevi zararın doğması mümkün olmayıp, manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların delilleri incelenmiş, dosya ticari defterler ile sunulan deliller üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzim edilmek üzere bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Bilirkişi heyeti raporunda özetle; davacı ile davalı … arasında 16/04/2013 tarihli sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin alıcı kısmında davacının distribütör olarak tanımlandığını, başka hiçbir yerinde bu ifadenin kullanılmadığını, sözleşmenin standart bir bayilik, distribütörlük sözleşmesi olmadığını, ticari bir alım satım sözleşmesi niteliğinde olduğunu, süresi ve feshi ile ilgili düzenleme olmadığını, davacıya bağlayıcı satış hedeflerinin verilmediğini, davacının münhasır yetkili olduğunun belirtilmediğini, sözleşme ile davacıya Türkiye’de mal satış yetkisi verildiğini, sözleşmede davacıya verilen satıcılık hakkının davacının onayı olmadan devredilemeyeceğinin kabul edildiğini, davacının 16/05/2013 tarihinde yapılan basın toplantısından sonra pazarlama faaliyetlerine başladığını, yapılan pazarlama faaliyetinin davacının işi ne kadar ciddiye aldığını gösterdiğini, davacının pazarlama faaliyetlerinin yoğunluğu ve kapsamı nazara alındığında ancak uzun vadeli bir iş için yapılabilecek nitelikte olduğunu, davacının münhasırlık hakkını garantiye almadan ve uzun vadeli bir iş planı olmadan pazarlama faaliyeti ve yatırımlarına girişmesinin ticari teamüllere aykırı olduğunu, taraflar arasındaki problemin 04/07/2014 tarihinde www. … .com adlı internet sitesinde çıkan haberden sonra başladığını, bu tarihe kadar geçen süredeki sorunların eski distribütörden kaynaklanan sıkıntılar, sevkiyat gecikmeleri ve ürünlerde görülen teknik problemlerden ibaret olduğunu, ancak bu tarihte …’ın Avrupa pazarından çıkacağına dair haberler çıkması ile davacının davalıyı işbirliği konusunda görüşmek üzere Türkiye’ye davet ettiğini, 26/09/2014 tarihli emailde …yetkilisinin davacıya … ve … ile Avrupa lisans anlaşması yapıldığını, Avrupa pazarında … markasının üretim, satış ve pazarlamasının bu iki firmaya devredildiğini, … içindeki yapılanmasının Mart 2015’den sonra tamamlanacağını açıkladığını, taraflar arasındaki görüşmelerde anlaşma sağlanamadığını, davalı … tarafından davacıya gönderilen ihtarname ile, davacı tarafından Mart 2014 tarihinden itibaren tek bir sipariş bile verilmemesinin fesih gerekçesi olarak gösterildiğini, davacının esasen yaptığı çalışmalar ve karşılıklı yazışmalardaki tutumu ile işbirliğine uzun vadeli yaklaştığını ancak davalı …’ın yaptığı yeni organizasyonun davacının Türkiye’deki satıcılığını hükümsüz kıldığını, davacının böylesi zayıf bir sözleşme ile yola çıkarak bu yatırımları yapmasının basiretli tacir ilkesine aykırı olduğunu, davacı tarafından iş bu davada yapıldığı iddia edilen pazarlama giderlerinin davacının kayıtlarında görünmediğini, davacının grup şirketi olan … A.Ş. üzerinden ithal edilen ürünlerin pazarlama, satış vb işlemlerini yaptığını beyan ettiğini, bu konuda bağlılık raporu ve konsalide tabloların oluşturulmasına ilişkin rapor alındığını, YMM raporuna göre bağlı şirketin …markası nedeniyle 2012 yılında 2.757.949,79 TL, 2013 yılında 7.104.381,06 TL, 2014 yılında 8.010.166,95 TL, 2015 yılında 6.346.764,61 TL, 2016 yılında 3.601.005,98 TL, 2017 yılı üçüncü döneminde 9.144,67 TL olmak üzere toplam 27.829.413,06 TL katlandığı gider olduğunu, gelir tablolarına göre konsolide olarak şirketlerin karlı olduklarını, davacının kayıtlarında yaptığını iddia ettiği pazarlama giderleri görülmediğinden bu davada bu giderleri talep edemeyeceğini, manevi tazminat talebinin takdirinin ise Mahkememize ait olduğunu tespit ve beyan etmiştir. Bilirkişi … ayrık raporunda; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, davacının maddi zararlar kapsamında kaybını talep edebileceğini, yoksun kalınan kar kaybının, miktarının da aynı şartlarla yeni bir iş bulunması için geçmesi gereken makul süre ile sınırlı olarak hesaplanması gerekliğini, somut olayda, davacının aynı şartlarla yeni bir iş bulması için geçmesi gereken makul sürenin 8 ay olarak takdir edilmesi gerektiğini, portföy tazminatı ve manevi tazminat talep etme koşullarının gerçekleşmediğini mütalaa etmiştir. Raporlar taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekillerinin itirazları değerlendirilmek ve alternatifli hesaplama yapılmak üzere bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Heyet ek raporunda kök rapordaki tespitlerini tekrar etmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacı ile davalı…arasında 16/04/2013 tarihli standart ticaret hüküm ve koşulları başlıklı sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin 15. maddesinde, bu sözleşme ile bu sözleşmeye bağlı diğer tüm sözleşmelerin oluşturulması, geçerliliği ve uygulanmasının her bakımdan Türk Hukukuna tabi olduğunun, 17. maddesi ile tarafların diğer tarafa arzu edilen sona erme tarihinden 240 önce yapacağı ihbar ile sözleşmeyi sona erdirme hakkına sahip olduğunun kabul edildiği, davacı tarafından söz konusu sözleşmenin imzalanmasından önce davalı ile görüşmelerin yapılmaya başlandığı ve kendisine davalı… yetkilisi tarafından distribütörlük belgesinin verildiğinin beyan edildiği ancak sözleşmenin 18. maddesi ile taraflar arasında daha önce yapılmış sözlü ve yazılı anlaşmaların geçersiz olduğunun kabul edildiği, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin başlangıcı olarak sözleşme tarihinin kabul edileceği, davacının anılı sözleşme uyarınca Türkiye’de satışı yapılacak … markalı ürünlerin tanıtım ve pazarlama faaliyetinde bulunduğu, taraflar arasında mal alımına dair ticari ilişki olduğu, ticari ilişkinin devamı sırasında bir internet sitesinde yayınlanan ve davalının Avrupa lisans ve pazarlama hakkını…’ye devrettiğine dair haberden sonra davacı tarafından davalıdan açıklama talep edildiği, taraflar arasında görüşmeler yapıldığı, davacının sözleşmenin fiilen sona erdirildiğini iddia ederek iş bu dava ile sözleşme nedeniyle yaptığı yatırım bedelleri, teslim edilen ayıplı mallar nedeniyle oluşan zarar, satış sonrası servis hizmetleri nedeniyle oluşan zarar, sözleşmenin feshi nedeniyle oluşan kar kaybı zararı ile portföy tazminatı talep ettiği, davacı tarafından davalıya gönderilen 25/02/2015 tarihli Noter ihtarnamesi ile işbirliğinin sona erdiği bildirilerek dava konusu edilen zararların tazmininin talep edildiği, davalının gönderdiği 08/04/2015 tarihli Noter ihtarnamesi ile cevaben, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa etmeye hazır olduğunu, bu ihtarname tarihine kadar da sözleşmenin yürürlükte olduğunu, bu nedenle 25/02/2015 tarihli ihtarnamedeki taleplerin neye dayandığının anlaşılamadığını beyan ettiği ve sözleşmeyi 17. maddesi uyarınca ihtarnamenin tebliğinden itibaren 240 gün sonra hüküm doğurmak üzere feshettiğini bildirdiği, davalının sözleşmeyi haklı sebeple değil süreli fesih hakkını kullanarak ve 08/04/2015 tarihli Noter ihbarnamesi ile feshettiği, dava tarihi itibariyle de 240 günlük sürenin dolmadığı ve sözleşmenin ayakta olduğu, dolayısıyla davacının sözleşmenin haksız şekilde feshi nedeniyle kar kaybı, portföy tazminatı ve manevi atzminat talep edemeyeceği, kaldı ki sözleşmede davacıya münhasırlık yetkisinin de verilmediği, yine davacı tarafından ayıplı ve geç teslim gibi iddialarla tazminat talep edilmiş ise de, söz konusu iddia somutlaştırılmadığı gibi bu konuda herhangi bir tespit, ihbar vs delinin sunulmadığı anlaşılmakla davalı … yönünden tüm tazminat taleplerinin reddine, diğer davalıların sözleşmenin tarafı olmamaları nedeniyle pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı 80,70 TL’nin peşin alınan 17.077,50 TL harçtan mahsubu ile kalan 16.996,80 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar…ve …kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 67.050 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … ve …vekillerinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/05/2022
Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır