Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/576 E. 2018/1022 K. 20.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/576
KARAR NO : 2018/1022

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/05/2015
KARAR TARİHİ : 20/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ünvan değişikliği ile … Limited Şirketi olarak faaliyetine devam ettiğini, şirketinin faaliyet alanı araba servis hizmeti olduğunu, genellikle lüks araçlara hizmet veren piyasada belli bir marka değeri ve ticar itibariyle bilinen bir şirket olduğunu, müvekkil yapmış olduğu iş çerçevesinde hizmetlerinde kullanmak adına iş yerinde araçların havaya kaldırılması adına sabit vinç malzemeleri satın almak istediğini ve bu çerçevede davalı şirketle irtibata geçtiğini, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında yapılan görüşmeler neticesinde tarafların anlaştığını ve söz konusu malın hizmet bedeli müvekkil şirket yetkililerinde 09/04/2012 ve 23/04/2012 tarihli faturalar düzenlenerek davalı şirkete ödendiğini, bu çerçevede müvekkil şirket tarafından davalı şirkete toplam iki fatura bedeli olarak 38.188,34-TL ödendiğini, söz konusu ödemenin ardından davalı şirket görevlileri 30/09/2012 tarihinde müvekkil şirketin iş yerine gelerek söz konusu aletlerin kurulumu ve montajını yaptığını, müvekkil şirketçe davalı şirketten alınan ve kurulum sonrasında yıkılarak üzerinde bulunan lüks araca zarar vermesine neden olan ayıplı mal nedeniyle zarara uğramış olan müvekkil şirketin zararlarının karşılanmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Satın alınan ve kurulumu tamamlanan maldan dolayı sorumluluk doğduğunu kanıtlayan hiçbir delil sunulmadan yargılamanın esasına dair değerlendirme yapılabilmesi imkanı bulunmadığını, dava tarihi itibariyle davacının 2012 yılında uğramış olduğu zarar miktarının somut ve kesin niteliği itibarıyla fazlaya dair hakların saklı tutulması imkanı hukuken mümkün olmadığını, hiçbir şekilde sorumluluğu kabul anlamına gelmemek kaydıyla, araç kaldırma sistemine davacı çalışanları tarafından hatalı yükleme yapılıp yapılmadığını, dolayısıyla liftin devrilmesi ve gerçekleşen araç hasarında insan etkisinin olup olmadığı bilinmediğini, alınan üründen dolayı açık gizli ayıplara karşı yasal garanti taahhüdüne rağmen ayıbın ve dolayısıyla oluşan zarar iddiasının yaklaşık 3 sene sonra sadece dava yoluyla ileri sürülmesi iyiniyetli ve haklı olmadığını, netice itibarıyla, ileri sürülen talepler hem genel ve özel yasa hükümleri kapsamında haksız, soyut ve afaki, hem de dava şartları bakımından usule uygun olmadığını, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 28/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Söz konusu liftin davacı tarafından davalıdan fatura ile satın alındığı ve montajının da yine davalı tarafından yapıldığını, bu konuda taraflar arasında herhangi bir itilaf bulunmadığını, ürün olarak liftin, ayıplı olduğundan söz edilememekle birlikte, kullanımı uzman tarafından kurulum gerektiren bir ürün olduğunu, kurulumunun da satıcısı sıfatı ile davalı firma tarafından yapıldığı ancak montajının tekniğin gerektirdiği asgari şartlara göre layığı ile yapılmaması nedeni ile ürün kullanılamaz hale gelerek ürünün montajlı halinin gizli ayıp içerir hale geldiği kabulünün uygun olacağını, … plakalı aracın lifte kaldırılması sırasında liftin devrilerek araçta hasar oluşturduğunu, bu hasarın onarımı için belirlenen 10.838,26-TL+ KDV (%18) olmak üzere toplamda 12.789,15-TL onarım maliyetinin hasar tarihindeki piyasa rayiçlerine göre taraflarınca da kadri maruf bulunduğunu mütalaa etmiştir.
Dava; Eser sözleşmesinden kaynaklanan edimin ayıplı ifası nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Taraflar arasında anlaşmaya varılarak davacı tarafından bir adet sabit liftin davalıdan fatura ile satın alındığı ve montajının da yine davalı tarafından yapıldığı, davalı şirketten alınan ve kurulum sonrasında yıkılarak üzerinde bulunan araca zarar vermesine neden olduğu iddia edilen ayıplı mal nedeniyle davacı tarafın zarara uğradığından bahisle eldeki tazminat davasının açıldığı anlaşılmıştır. Davalı taraf ise; süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunarak ayıbın ve dolayısıyla oluşan zarar iddiasının yaklaşık 3 sene sonra sadece dava yoluyla ileri sürülmesinin iyiniyetli ve haklı olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında sabit lift makinesinin davalı taraftan satın alınarak yine davalı tarafça monte edilmesi konusunda anlaşmaya varıldığı hususu tarafların kabulündedir. Davacı taraf; 38.188,34-TL bedelle satın alınan lift sisteminin 30.09.2012 tarihinde kurulum ve montajının yapıldığının ve kurulumdan hemen sonra servis hizmeti verilen bir aracın lift üzerindeyken devrildiğini iddia etmiştir. Dosya kapsamına sunulan 15.12.2012 tarihli mail yazışmasında; davalı tarafın, davacı tarafa liftin düşmesinden sonra teknik açıklamada bulunduğu; ancak davacı tarafça dosya kapsamına başka bir ihtarname yahut bildirime ilişkin yazılı bir delil ibraz etmediği gibi dinlenen tanık beyanlarında da davalı tarafa yapılan bir bildirimden bahsedilmediği anlaşılmıştır.
Eser sözleşmesinden kaynaklanan davanın açılma tarihi 28/05/2015 tarihli olup, eldeki davada zamanaşımı süresinin 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 478. maddesi gereğince değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 478. maddesi; “Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda; davaya konu liftin 30.09.2012 tarihinde davacı şirkete kurulumu ve montajı yapılarak teslim edildiği, bu bağlamda zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başladığı ve 2 yıllık zamanaşımı süresinin dava açılmadan önce dolduğu anlaşılmıştır. Yine dosya kapsamı ve mevcut delil durumu itibariyle zamanaşımını kesecek başka bir hukuki sebep de ileri sürülmediğinden, eldeki davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığı anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 147. maddesinin 6 nolu bendinin de uygulama alanı bulunmadığı; zira ilgili maddenin; “yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar” için uygulanabileceği nazara alınarak eldeki davanın da ayıplı ifaya ilişkin talepleri içerdiğinden ve yukarıda açıklanan gerekçelerle TBK’ nın 478. maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş, buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 85,39-TL harçtan 35,90-TL’in mahsubu ile artan 49,49-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.180,00-TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça sarf edilen 18,00-TL’nin davacı taraftan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/11/2018

Katip …

Hakim …