Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/207 E. 2018/900 K. 11.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/207
KARAR NO : 2018/900

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 23/02/2015
KARAR TARİHİ : 11/10/2018

Taraflar arasında Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilleri, merkezi …/Istanbul olan … A.Ş.nin ortakları olduğunu, müvekkil …, müvekkil …’un eşi, müvekkil … ise oğulları olduğunu, davalılar … ve … ise kardeş ve aynı zamanda, müvekkil …’un kız kardeşinin çocukları olup, … AŞ.nin yönetim kurulu üyeleri olduğunu, … AŞ’nin 04.11.2011 tarihli Genel Kurul Toplantısında, müvekkili …, davalı … ve … ile birlikte görev yapmak üzere 3 yıllığına Yönetim Kurulu üyesi olarak seçildiğini, davalıların piyasa değeri 30.000.000 USD civarında olan şirket arazisinin yarıdan fazla hissesini babalarına 4.230.000 TL bedelle devrederek şirketi dolandırdıklarını, davalıların şirketin gider kalemlerini gerçeğe aykırı faturalar ile yüksek göstererek şirketi zarara uğrattıklarını, davalıların şirketin tek ticari faaliyet alanı olan hastane işletmesini kapatarak şirketin ticari faaliyetlerine son verdiklerini, bu nedenlerle gerek davacı müvekkillerin gerekse … A.Ş.nin telafisi mümkün olmayan zararlara duçar olmasının engellenmesi amacıyla, huzurda görülmekte olan dava sonuçlanıncaya kadar, şirkete tedbiren kayyum atanmasını, şirketin gayrimenkullerin satışının engellenmesi amacıyla şirketin, istanbul ili, kartal ilçesi, 1. bölge, … parselde kayıtlı gayrimenkulü ile İstanbul ili, … ilçesi, … bucağı, … Mahallesi, … pafta, … ada ve … parselde kayıtlı 645 m2 yüzölçümlü gayrimenkulleri üzerine tedbir konulmasına, davalı yönetim kurulu üyelerinin özen ve sadakat yükümlülüklerini ihlal ederek şirketi zarara uğratmış olmalan sebebiyle, yönetim haklarının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını, yönetim kurulu üyeliğinden azledilmelerine karar verilmesini, Davalı yönetim kurulu üyelerinin şirketi ve müvekkillerini uğratmış oldukları zararların tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şirketin uğramış olduğu zararın şimdilik 10.000 TL’lik kısmının şirkete ödenmesine, müvekkillerinin doğrudan uğramış oldukları zarara karşılık şimdilik 5.000 TL lik kısmının her bir davacıya ayrı ayrı ödenmesine, müvekkillerinin uğramış oldukları manevi zararlar için her birine 25000 TL manevi tazminat ödenmesine, tüm tazminat kalemleri için dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkillerin Yönetim Kurulu üyelerinin şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla yönetim kurulundan azli, şirketin uğramış olduğu zararın tespiti ile ödenmesi, maddi ve manevi zararlarının tespiti ile kendilerine ödenmesi talepli iş bu haksız ve mesnetsiz davayı açtıklarını, davacıların iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, gerçeğe aykırı ve aynı zamanda hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, … A.Ş.’ nin … ve … A. Ş.’ ye olan borçların dayanaksız ve davacıların yönetimde oldukları dönemdeki sorumsuz davranış ve yönetimleri nedeniyle meydana gelen borç vasfında olduğunu, bu borçların oluşumunda müvekkillerin hiçbir kusuru ve dahli olmadığını, müvekkillerinin gayrimenkulu borca mahsuben satmakla şirketin borcunu ödediklerini, gayrimenkulun 3. bir kişiye satılıp elde edilen paranın müvekkilleri tarafından şahsi menfaatleri gereğince harcanmadığını, davacıların şirketin hesabından …’ nin hesabına ve … şirketine para transfer edildiğini beyan ederek şirketin zarara uğratıldığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğu gibi bu beyanların gerçeklerin çarpıtılması olduğunu, bu nedenlerle davacıların ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, davacıların şartları oluşmayan tüm maddi ve manevi tazminat taleplerinin haksız – gerçeğe hukuka aykırı olduğundan reddine, yönetim kurulunun azlini TTK’ nın ilgili hükümleri açıkça düzenlemiş olduğundan şartları oluşmayan azil taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce banka kayıtları ile dosya üzerinde, iddia ve savunma doğrultusunda SMM bilirkişi …, mimar bilirkişi … ve hukukçu bilirkişi … marifeti ile inceleme icra edilerek konuya ilişkin 10/02/2016 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
”Derdest dava, davacıların doğrudan ve dolayısıyla uğramış oldukları zararlar sebebiyle dava dışı … AŞ’nin yöneticisi olan kişiler aleyhine aleyhine açmış oldukları bir sorumluluk davasıdır. Ayrıca davacılar bir de manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
Anonim şirketlerde TTK m. 553/1 hükmü gereğince Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” Gene TTK m. 555/1 gereğince Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.
Somut olayda; davacıların zarar kalemi olarak ortaya koydukları 2 temel husus vardır. Bunlardan ilki, dava dışı şirketin ortaklarından olan …’nın şirketten olan alacağı karşılığında şirketin, bu ortağa borcunu ödemek için şirket tüzel kişiliğine ait çok değerli olduğunu iddia ettikleri bir gayrimenkulun 11/20 hissesinin mezkur şahsa satılmasıdır. İkincisi ise gene dava dışı … şirketinin dava dışı Doru şirketine olan borcudur ki, bu ikinci şirket … şirketi, davacının iddiası mucibince davalıların sahiplik, yönetim ve kontrolü altındadır.
TTK m. 553 ve devamı hükümleri bağlamında kanun koyucu “dolayısıyla uğranılan zararı tanzim etmiştir. Davacıların derdest davada uğradıkları zarara ilişkin bu iddialan da, kendileri (yani ortaklar açısından) “dolaylı zarar” kapsamında değerlendirilmesi gereken kalemlerdir ve dava sonucunda ödenmesi söz konusu olabilecek tazminat da şirkete ait olacaktır. Zira ortak bu davada aslen şirket tüzel kişiliğinin uğramış olduğu bir zararı dava etmiştir ve tabiatıyla tazminatın da asıl alacaklı komunda olan şirket tüzel kişiliğine ait olması lazım gelecektir.
Diğer yandan davacılar, doğrudan uğramış oldukları zararın da tazminini talep etmektedirler. Doğrudan doğruya zarar, YK üyelerinin fiilleri sonucunda ortakların ortaklık zararından bağımsız olarak gördükleri zararlardır. Bu fiillerin ortaklığı da ayrıca zarara sokmuş olup olmadığı bir önem taşımaz. Buna örnek olarak doktrinde bir kimsenin kanuna aykırı şekilde düzenlenen bilançoya istinaden pay iktisap etmesi veya elden çıkarması, sermaye artışında ortağın rüçhan hakkının ihlali, bir ortağa ait payın kanuna aykırı şekilde iptali veya sermaye payına uygun temettü ödenmemesi verilmektedir. Görüleceği üzere; tüm bu hallerde zarar doğrudan ilgili ortağın mal varlığından ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu durumda da dava sonunda olası tazminat davacılara ödenmek lazım gelecek olup, mezkur dava, genel şartlar açısından TTK m. 553 ve devamındaki kurallara tabi olarak görülecektir. Davacılar tarafından dosyaya ibraz olunan belgelerden yukarıda örneklenen hallere mümasil vakıalara, bundan meydana gelen zararın varlığına ve miktarına ilişkin bir ispat vesikasına rastlanılabilmiş değildir. Medeni yargılama hukukundaki temel kural gereğince herkes iddiasını ispat ile mükelleftir. Nitekim bu davada da davacılar doğrudan uğramış oldukları zararın hangi kalemlerden müteşekkil olduğunu ortaya koymak durumundadırlar. Ancak dosyadan bu yönde bir bilgi, belge ve kanaat edinilmesi mümkün olamamıştır, bu nedenle davacının bu iddiasını ispat edip etmediğinin takdiri Mahkemeye aittir.
Davacılar ayrıca manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Manevi tazminat talepleri TBK çerçevesinde karara bağlanacaktır. Buna göre ‘kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.” {TBK m. 58/1). Somut olayda davacıların davalılann hangi hareketleri nedeniyle kişilik haklarının nasıl zarara uğradığını somut bir şekilde vakıaların örneklemesi yoluyla ortaya koyması gereklidir ki, bu hususta bir değerlendirme yapılabilsin. Ancak dosyadan bu yönde bir bilgi, belge ve kanaat edinilmesi mümkün olamamıştır. Bu nedenle de davacının bu iddiasını ispat edip etmediğinin takdiri Mahkemeye aittir.
Dolayısıyla Zarar Kalemleri;
Yukarıda ortaya konulduğu üzere davacılar şirket tüzel kişiliğinin uğramış olduğu iki zarar kalemini kendisilerinin dolayısıyla zararı olarak dava etmiştir. Bu noktada yapılması gereken değerlendirme zararın varlığının yanı sıra YK üyelerinin bu zararı verirken kusurlu davranıp davranmadıklannın tespiti olacaktır.
Gayrimenkul değerlemesinde uzman olan heyet üyesi bilirkişi dava dışı şirketin dava dışı ortak olan …’ya şirketten olan alacakları karşılığında kısmen satmış olduğu gayrimenkulun tamamının değerini 39.066.750,00 TL olarak belirlemiştir. Dava dışı ortak olan …’nın şirketten alacaklı olduğu tutar ise; 4.058.409,48 TL olup, bu tutar karşılığı mezkur gayrimenkulün 11/20 oranındaki hissesi …’ya devredilmiştir. Oysa heyet üyesi bilirkişinin biçtiği değere göre mezkur gayrimenkulun 11/20 oranındaki hissesinin değerinin 21.486.712,5 TL olması gereklidir. Her iki rakam arasındaki fark 17.428.303,02 TL’dir. Eğer mezkur gayrimenkul rayiç bedelden satılmış olsa idi şirket tüzel kişiliğinin kasasına bu anılan fark kadar daha fazla para girmiş olacaktı.
Bu hususla ilgili olarak değerlendirmeye alınması gerekli olan bir başka nokta da; dava dışı ortak …’nın şirketten alacaklı olduğu 4.058.409,48 TL ilişkin heyetimiz üyesi muhasip bilirkişi tarafından borcun kaynağına yönelik evrak talep edilmiş ve fakat bu evrak dava dosyasına ibraz olunmamıştır. Binaenaleyh dava dışı ortak …’nın şirketten alacaklı olduğu tutarın gerçekliğinin muhasebesel olarak tam bir teyidini yapmak mümkün olamamıştır ki; borç tutarının sahih olmadığı halde, şirketin satış işlemi nedeniyle uğramış alacağı zarar kaleminin daha yüksek olması mevzu bahistir.
Diğer taraftan gene dava dosyasından görüldüğü üzere satışı yapılan gayrimenkulun şirkete tekrardan geri kazandırılması için bir dava ikame edilmiş, anılı dava önce … Asliye Hukukta ikame edilmiş, sonrasında görevsizlik nedeniyle Asliye Ticarete gönderilmiş ancak henüz yargılamanın esasına girilmek suretiyle bir karar tesis edilmiş değildir. Eğer bu davanın sonucunda gayrimenkulun şirkete iadesi yönünde bir karar ortaya çıkarsa, bu takdirde 17.428.303,02 TL’lik fark zarar kalemin olarak ortadan kalkacaktır, zira şirket tüzel kişiliğine mezkur gayrimenkulün mülkiyetinin tamamı geri kazandırılmış olacaktır.
Dolayısıyla zarar bağlamında davacıların ileri sürdüğü ikinci zarar kalemi; … AŞ’nin … AŞ’ye olan borcudur. Heyetin muhasip bilirkişisinin tespit etmiş olduğu kadarıyla … AŞ ve … AŞ arasında 2012 yılında 9.591,00 TL fark olduğu, 2013 yılında ise her iki tarafın cari hesaplarının 720.223,88 TL tutarda mutabık oldukları görülmektedir (… AŞ 720.223,88 TL … A.Ş.’ye borçlu). … AŞ’nin … AŞ’den 2013 yılından 720.223,88 TL alacaklı olarak yeni seneye başladığı, … A.Ş.’nin … AŞ’ye kestiği 01.02.2014 tarihli 41.300,00 TL fatura ve … AŞ’ye olan ödemeleri ile 30.03.2014 tarihinde … A.Ş.’nin … AŞ’den 1.105.374,47 TL alacaklı hale geldiği, … AŞ tarafından 13.07.2014 tarihinde 130.000,00 TL, 21.08.2014 tarihinde 700.000,00 TL, 26.08.2014 tarihinde 700.000,00 TL … A.Ş.’ye yapılan ödemelerden sonra … A.Ş.’nin … AŞ’den 31.12.2014 tarihi “itibariyle 1.024,47 TL alacaklı olarak yeni seneye devir ettiği görülmektedir. Bu hesaplardan görüldüğü kadarıyla … AŞ … A.Ş.’ye 2014 yılında toplamda (130.000 + 700.000 + 700.000 =) 1.530.000 TL ödeme yapmıştır. İlgili taraflardan bu ödemelere ilişkin detaylı belge ve bilgi istendiği halde heyete ödemelerin sebeplerini açıkça ve şeffaf biçimde ortaya koyar nitelikte bir evrak ibrazı söz konusu olmamıştır. Binaenaleyh heyetimiz, her iki şirket arasındaki ticari ilişkinin alt kırılımlarını ve detaylarını inceleyerek teyit edememiş bu nedenle de yapılan ödemelerin sahihliğine yönelik veya diğer bir deyimle gerçek bir ticari ilişkiden mi doğduğunu yoksa fiktif mi olduğunu tespit etmek imkanını -davalıların delaletiyle ilgili … A.Ş.’nin gerekli evrakı vermemesi neticesinde- bulamamıştır.
Yönetim Kurutu Üyelerinin Kusuru;
A.Ş’ lerde YK üyeleri şirkete verdikleri zararlardan kusurları olduğu takdirde sorumlu tutulmaktadırlar. Diğer bir deyimle buradaki sorumluluk kusur sorumluluğudur. 6102 s. TTK’da 6335 s. Kanun ile yapılmış olan TTK m. 553/l’deki değişiklik sonrasında (‘kusurlannın bulunmadığını ispatlamadıkça” ifadesinin metinden çıkartılması) doktrinde bir kısım yazar artık davacının ilgili YK üyesinin kusurlu bulunduğunu ispat külfeti altında olduğunu ileri sürmekte; diğer bir kısım yazar ise AŞ ile YK üyesi arasındaki ilişkinin sözleşmesel nitelikte olması vakıasında bir değişiklik olmaması nedeniyle eTTK döneminde olduğu gibi, (sözleşmesel sorumluluğun temel ilkesi mucibince) YK üyesinin kusurlu olmadığını İspat külfeti altında olduğunu ifade etmektedir.
Somut olay bakımından hangi ilkenin esas alınacağı bir önem taşımamaktadır. Zira gayrimenkulun satışında YK üyeleri piyasa değerinin 5’te birine bu devri gerçekleştirmiş ve bu satışın niçin 1/5 fiyata yapıldığına ilişkin hukuken tatmin edici bir gerekçe de ortaya koyamamışlardır. … Belediyesinin rayiç bedelinin dikkate alındığı ve devri yapılıp borç ödenmesi ve bu devir yapılmasaydı normal alacağın 3 misli tutarında bir borcun ortaya çıkacak olması savunması ise piyasa değerinin bu denli farkla yüksek olması karşısında kanaatimizce ne denli itibar edilebilir bir yaklaşımdır, tartışmalıdır. Ayrıca dikkat çekilmesi gereken bir vakıa da (hayatın ve olayların doğal akışı çerçevesinde) alacaklının hem şirket ortağı hem de YK üyelerinin babası olmasıdır. Öte yandan … AŞ ile … A.Ş. arasındaki borç ilişkisine yönelik olarak konuyu tatmin edici şeffaflıkta incelemeye yeterli olacak evrak ve bilgi heyetimize sunulmamıştır. Bu nedenle de yapılan ödemelerin gerçek bir ticari ilişkiden mi doğduğunu, yoksa fiktif mi olduğunu tespit etmek imkanı bulunamamıştır ki; ilgili evrak ve bilgiyi temin mükellefiyeti YK üyeleri üzerindedir.
Üzerinde durulması gereken bir diğer husus … AŞ’ye ait olan binanın kiralanmasıdır. Davacıların iddiası gereğince atıl konumdaki bina YK üyelerinin olumsuz tavrı nedeniyle kiralanmamış ve şirket aylık 90.000 TL’lik bir gelirden mahrum Kalmıştır. Dava dosyasından görüldüğü kadarıyla mezkur bina hastane olarak kullanılmamaktadır ve hastanenin yeniden aynı binada faaliyete geçmesi de pek mümkün gözükmemektedir. Bu durumda ilgili binanın kiralanmaması bir gelir mahrumiyeti olarak değerlendirilebilecekse de hastanenin tekrardan faaliyete geçmesinin söz konusu olması durumunda, bina gene hastane olarak kullanılabilecektir. Bu haliyle anılan gelir kaybının YK üyelerinin sorumluluklarını gerektirip gerektirmeyeceği sayın Mahkemenin takdirindedir.
Davacılar şirkete kayyım atanmasını da talep etmiş olmakla birlikte bu hususta değerlendirıne hassaten sayın Mahkemeye ait olacağından heyetimizce bir görüş serdolunmaktan imtina edilmiştir.
Neticeten; … A.Ş.’nin 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfına haiz okluğu, … A.Ş.’nin 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine delil vasfını haiz olduğu, … AŞ’nin muhasebe kayıtlarında şirket ortağı …’nın yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere, 20.04.2013 tarihinde 4.058.409,48 TL ortağın alacaklı hale geldiği, … AŞ tarafından …’ya 25.04.2013 tarihinde “… Pafta … Ada … Parselin 11/20 sinin satışı) açıklaması … no.lu 4.230.000,00 TL kesilen fatura ile ihtilafa konu olan, İstanbul İli, … İlçesi, …, … Mahallesi, … Mevkii, … pafta, … ada, … parsel sayılı gayrimenkul ‘ ün 11/20 hissesinin devir edildiği, (tapuda 11.079,00 m2) (Tapuda … AŞ 9/20, … 11/20 hisse) 25.04.2013 tarihindeki bu satış işlemi sonrasında ortak …’nın 171.590,52 TL borçlu hale geldiği, Şirket ortağı …ya ait 2012-2013-2014 yılları cari hesap tarafımıza sunulduğu, inceleme esnasında; 431 ve 231 (ortaklar cari hesap) hesapta ortağın 4.058.409,48 TL alacağına dayanak evrakların tümü istenmesine ve istenen evraklar hazır edileceği beyan edilmesine rağmen iş bu raporun yazıldığı tarihe kadar tarafımızla irtibata geçilmemiş ve bahse konu alacağa dair bir evrak da tarafımıza ibraz edilmediği, (Banka dekontu, makbuz vs.) Raporumuzun II. dosyaya sunulan teknik (gayrimenkul değerleme uzmanı) bilirkişi raporunun sonuç kısmında; “takdir yetkisi Sayın Hakimliğe ait olmak üzere söz konusu … Ada, … Parsel No.lı gayri menkulün total olarak, 8.055 x 4.850 = 39.066.750,-TL den alınıp satılabileceği kanaatine varıldığı, Davalıların yönetiminde bulunan … AŞ şirketinde ortak …ya ait cari hesapta gayrimenkul satışından önce oluşan 4.058.409,48 TL alacağın dayanak evraklarının ibraz edilmediğinden bu tutarların … tarafından gerçekten şirkete ödeme olarak konulduğu hususunun ispata muhtaç olarak kabul edilmesinin gerektiği” şeklinde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce itirazların karşılanması yönünde alınan 05/10/2016 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
Davalı vekili tarafından 25.02.2016 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunulan belgelerin/evrakların incelenmesi ile; …’nın … A.Ş.’den 4.058.409,48 TL olan alacaklarına dayanak olarak sunulan evraklardan sadece … A.Ş.’ye 893.232,57 TL kadar finansman sağladığının anlaşıldığı,
Davalı vekili tarafından sunulan 25.02.2016 tarihli beyan dilekçesindeki evraklar içerisinde; 09.02.2016 tarihli “… Emlaktan Yatırımlık Süper Arsa” üst başlıklı 8.500 m2, tarla vasfında 1.100.000,00 USD bedel ile …’ta bulunan bir emlak bilgilerine verildiği, dava konusu gayrimenkulun ise … İlçesi, … Mahallesi’nde olduğu,
Satış tarihi itibariyle, davaya konu … ada … no.lu parselin, satış tarihinde imarlı bir arsa durumunda olduğu, imar durumuyla ilgili herhangi belirsizlik bulunmadığından, tarafımızdan düzenlenen değerleme raporu tarihindeki (mevcut imar planının iptal edilmesi nedeniyle), imar durum belirsizliği durumuna göre çok daha değerli olduğu,
.Kök rapor tarihi itibariyle belirlenen 39.066,750,00 TL. alım satım değeri (imar durum belirsizliğindeki negatif değer öğesi hesaba katılmadan); geriye doğru Yİ – ÜFE İle güncellediğinde; 14.01.2013 satış tarihine uyarlanan alım satım değerinin: 32.312.524,95 TL. olduğu,
Dava konusu gayri menkul değerinin “satış tarihindeki değerinden düşük bir değere ulaşması” durumu, az bir ihtimal olarak söz konusu olabileceği gibi; … İdare Mahkemesi’nin 12.09.2013 gün, … E. …K. sayılı kararı ile iptal edilen plandaki öngörülen imar durumuna göre emsalin daha da arttırılması ve çok daha fazla değerlenmesi ihtimalinin de söz konusu olabileceği,
Davalıların hukuki itirazları; sorumluluk davası açılması için genel kurul karan alınmamış olması nedeniyle dava şartı eksikliği; davalıların genel kurulda ibra edilmiş olmaları; kayyım atanması konusunda mahkeme kararını görmezden gelindiği; binanın kiralanmamasının YK üyelerine atfedilebilir bir kusurla ortaya çıkan bir zarar olmadığı,
Sorumluluk davası açılması için Genel Kurul Kararı alınmamış olması nedeniyle dava şartı eksikliği: 01.01.1957 tarihinden bu yana Türk ticaret hukukunda ve dahi Türk Ticaret Kanunlarında (6762 ve 6102 sayılı Kanunlar) pay sahibinin YK üyesi aleyhine sorumluluk davası açması için genel kurul kararı alınması gerektiği yolunda normatif bir düzenleme yoktur. Şirket tüzel kişiliğinin YK üyesi aleyhine sorumluluk davası açması için genel kurul kararı 6762 sayılı Kanun döneminde gerekli idiyse de, davalının hatalı bir şekilde ifade ettiği gibi bir dava şartı niteliğinde değildi ve mahkemelerce davacı tarafa süre verilerek sonradan ikamesi sağlanabilmekte olduğu, 6102 sayılı Kanunda ise 6762 sayılı Kanunun aksine meseleyi doğrudan düzenleyen bir hüküm yoktur. Kaldı ki, somut olayda davacı şirket tüzel kişiliği değil, ortaklar olduğu, Binaenaleyh genel kurulun alması gereken bir karar da söz konusu olmadığı,
Davalıların genel kurulda ibra edilmiş olmaları: 01.01.1957 tarihinden bu yana Türk ticaret hukukunda ve dahi Türk Ticaret Kanunlarında (6762 ve 6102 sayılı Kanunlar) pay sahibinin YK üyesi aleyhine sorumluluk davası açması şirketin almış olduğu ibra kararından etkilenmez. 6762 sayılı Kanun döneminde ibra kararında olumlu oy kullanan pay sahibinin sonradan YK üyesinin sorumluluğuna ilişkin dava açması TMK m. 2 çerçevesinde çelişkili davranış yasağına girebilecek bir davranış şeklinde yorumlanabilecekken; 6102 sayılı TTK durumu 558. maddesinde özel olarak düzenlemiştir. Bu hükme bakıldığında davalıların iddiasının normatif bir temelden yoksun olduğu, ibra kararının alındığı tarihten itibaren neredeyse iki hafta sonra sorumluluk davası açılmış olduğundan TTK m. 558’teki 6 aylık sürenin dolması da mevzu bahis olmadığı,
Kayyım atanması konusunda mahkeme kararını görmezden gelindiği: Kök raporun sonuç kısmına bakıldığında açıkça “…ve kayyım atanmasının sayın Mahkemenin takdirde olacağı,…” ifadesi yer aldığı, heyet olarak kayyım atanmasının mahkemenin takdirinde olduğu belirtilip, bilirkişi heyeti olarak herhangi bir kanaat serdedilmediği halde davalıların anılan beyanının arkasındaki mantığın kavranması mümkün olamadığı,
Binanın kiralanmamasının YK üyelerine atfedilebilir bir kusurla ortaya çıkan bir zarar olmadığı: kök raporun sonuç kısmına bakıldığında açıkça “…hastane binasının kiralanmamış olması nedeniyle ortaya çıkan gelir kaybının YK üyelerinin sorumluluğunu gerektirip gerektirmeyeceğinin … ifadesi yer aldığı, heyet olarak bu hususun mahkemenin takdirinde olduğu belirtilip, bilirkişi heyeti olarak herhangi bir kanaat serdedilmediği halde davalıların anılan beyanının arkasındaki mantığın kavranması mümkün olamadığı,
Dava dışı …’nin şirketten alacağı 4.058.409,48 TL değil, 893.232,57 TL, Değerleme Uzmanı bilirkişi tarafından yapılan değerlemeye göre de satılan gayrimenkulün değeri 39.066.750,00 TL değil, 32.312.524,95 TL’yi bağladığı, dolayısıyla daha önce var olan kök raporda değinilen orantısızlık burada katlanarak ortaya çıkmış, dört misli olan fark yaklaşık 20 mislini bulduğu, binaenaleyh kök raporda varmış olduğumuz kanaatin değişmesini gerektirir bir durum ortaya çıktığı,
Yukarıda arz ettiğimiz mal, teknik değerlendirmeler ve hukuki gerekçeler ışığında, nihai takdiri tamamen sayın Mahkemeye ait olmak üzere, gayrimenkul satışındaki rayiç değer ile satış değeri arasındaki farktan ve … AŞ tarafından … A.Ş.’ye ödenen tutarlardan ötürü YK üyelerinin sorumlu tutulabileceği, ancak gayrimenkulün şirkete dava yoluyla geri kazandırılması halinde bu ilk sorumluluk kaleminin söz konusu olmayacağı, gayrimenkul geri kazanılana dek arada geçecek zamana müteallik olarak davacının hangi zarara düçar olduğunun müsbit olmadığı, hastane binasının kiralanmamış olması nedeniyle ortaya çıkan gelir kaybının YK üyelerinin sorumluluğunu gerektirip gerektirmeyeceğinin ve kayyım atanmasının Sayın Mahkemenin takdirde olacağı…” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce davalı tarafın raporlara vaki itirazının karşılanması , … İstanbul adresinde kain dava konusu şirkete ait gayrimenkulün hastane olarak faaliyete geçirilmemesi yada bunun mümkün olmaması halinde kiralanmaması nedeniyle oluşabilecek muhtemel zararın alternatifli olarak hesaplanması maksadıyla 09/03/2017 tarihli 2. ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
Uzmanlık alanımız itibariyle, … A.Ş. şirketine ait olan …nin çalıştırılması halinde meydana gelebilecek herhangi bir zarar olup olmadığının hesaplanması uzmanlık alanımız dışında bulunmadığı,
… A.Ş’nin tek işletmesinin “2, … Cad. … Sok. 2/1 …/İSTANBUL ” adresindeki … olduğu,
… A.Ş.’nin 04.11.2011 tarihli Genel Kurul Toplantısında, davacılardan …’un, davalı … ve … ile birlikte görev yapmak üzere 3 yıllığına, yönetim kurulu üyesi seçildiklerini, 16.07.2012 tarihinde yaptıkları yönetim kurulu toplantısı ile, müvekkili …’un temsil yetkisini kaldırıldığı ve davalıların şirket yönetiminde görev yaptıkları anlaşıldığı,
… A.Ş. Kurumlar vergisi beyannamelerinden tespit edilen 2011 -2012-2013 ve 2014 yıllarına ilişkin mali veriler ışığında 90.000,00 TL/ay olarak hastanenin kiraya verilmemesi halinde oluşabileceği, … A.Ş.’nin 4 yıllık dönemde;2011 yılında; şirketin 3.600,00 TL brüt satışa ulaştığı, 90.559,43 TL faaliyet giderine maruz kaldığı ve 2011 mali yılının sonunda – 94.959,43 TL dönem net zararı elde edildiği,2012 yılında; şirketin 3.000,00 TL brüt satışa ulaştığı, 5.130,50 TL satışların maliyeti ve 74.710,19 TL faaliyet giderine maruz kaldığı ve 2012 mali yılının sonunda – 76.840,69 TL dönem net zararı elde edildiği,2013 yılında; şirketin 603.082,03 TL brüt satışa ulaştığı, 314.805,15 TL satışların maliyeti ve 1.063.865,91 TL faaliyet giderine maruz kaldığı ve 2013 mali yılının sonunda 3.173.099,55 TL dönem karı elde edildiği, 2013 yılındaki 3.173.099,55 TL dönem karının; … şirketi tarafından …’ya yapılan tapu devrine iLişkin 25.04.2013 tarihli … no.lu 4.230.000,00 TL faturadan dolayı elde edilen gelirden kaynaklandığı,2014 yılında; şirketin 294.144,88 TL brüt satışa ulaştığı, 314,249,45 TL satışların maliyeti ve 221.127,48 TL faaliyet giderine maruz kaldığı ve 2014 mali yılının sonunda – 241.232,05 TL dönem net zararı elde edildiği, buna göre dava konusu … A.Ş.’nin 2014 yılın mali verilerinin üzerine elde edilecek kira gelirinin eklenmesi He; şirketin 1.374.144,85 TL brüt satışa ulaşacağı, 314.249,45 Tl satışların maliyeti ve 221.127,48 TL faaliyet giderine maruz kalacağı, geçmiş yıllar zararlarının mahsubu nedeni ile vergi tahakkuk etmeyeceği, netice olarak 2014 mali yılının sonunda 838.767,95 TL dönem kan elde edileceği ,dava tarihinin aynca 23.02.2015 taıihi olduğu, … A.Ş/nin mali verilerinin aynı şartlarda devam etmesi halinde ise; … A.Ş.’nin 23.02.2015 tarihine kadar muhtemel zararının (01.01.2015-23.02.2015) 124.091,46 TL olarak hesaplandığı, (838.767,95 TL/365 gün= 2.297,99 TL x 54 gün=) Bu zarar üzerinden … A.ş. ortakları bazında;-…’un % 29,57 sermaye oram ile 36.693,84 TL,-…’un % 19,18 sermaye oranı ile 23.800,74 TL,-…’un % 0,80 sermaye oranı ile 992.73 TL olmak üzere toplamda 61.487,31 TL muhtemel zarar hesaplandığı, ayrıca dava dosyasına davacılar vekili tarafından…Hastanesi İşletme Teklifi başlıklı tek sayfadan ibaret 10.02.2017 tarihli Integrai … imzalı bir teklif verildiği, söz konusu teklifte; … bünyesinde işletilmek üzere İkinci … Cad, … Sk. No:6/f İstanbul adresinde bulunan … için aşağıdaki şartların tamamının bulunması halinde;
-Sağlık Bakanlığı Hastane Rubsatları -Sağlık Bakanlığı Hastane Faaliyet Belgesi
-Sağlık Bakanlığı Hastane Faaliyet Belgesinde yer alan kadroların tamamı -Bina Ruhsatı -Teknik Donanım -Medical Donanım
Hastane işletmesiyle ilgili sözleşme imzalandıktan ve hastane devir alındıktan sonra geçerli olmak üzere 10 yıl süre ile kurumun her türlü ticari faaliyetlerinin yürütülmesi için aylık 40.000,00 USD (ödemeyi taahhüt ederiz. “Şeklinde teklif verildiği, ancak ilgili teklifin 2017 dönemine ait olduğu ve … resmi yollardan ulaştırılıp davalıların kabul veya red edip etmedikleri bilinmediğinden yukarıdaki aylık 90.000,00 TL(taraflann kabulünde ve bilinen teklif üzerinden) tazminat hesaplaması yapılmış ve yeni teklif üzerinden tazminat hesaplaması yapılmadığı,
Davalıların yinelenen İtirazlarının iki noktada toplandığı görüldüğü,
1. Pay sahibinin sorumluluk davası açması bir GK kararının gerekip gerekmediği: Bir Önceki raporda da belirtildiği üzere şirket pay sahibinin YKÜ aleyhine sorumluluk davası açması için bir GK kararı gerekmeyeceği, bu husus son derece açık olup ayrıca bir ek açıklamayı da gerektirir mahiyette olmadığı, buna itiraz etmesinin de hukuki bir mantığı kesin olarak olmadığı, … A.Ş. şirketine ait olan …ne yapılan kiralama teklifinin 2014 yılında yapıldığı anlaşılmakla birlikte 90.000,00 TL/ay kiralama gelirinin 12 ay ve 1.080.000,00 TL Yurtiçi Satışlar Hesabına eklenmesi ile, 2014 yılına ait aşağıdaki gelir tablosunda; 838.767,95 TL, dönem net karına ulaşılabileceği, buna göre, 2014 yılında oluşacak 838.767,95 TL dönem net karından davacılardan; -…’un % 29,57 sermaye oranı ile247.107,56 TL,-…’un % 19,18 sermaye oranı ile 160.875,69 TL, …’un % 0,80 sermaye oranı ile 6.710.14 TL olmak üzere toplamda 415.693,39 TL muhtemel zarar olabileceğinin hesaplandığı, ayrıca … A.Ş.’nin 23.02.2015 tarihine kadar muhtemel zararının (01.01.2015- 23.02.2015)124.091,46 TL olarak hesaplandığı, (838.767,95 TL/365 gün 2.297,99 TL x 54 gün=)
Bu zarar üzerinden … A.Ş. ortakları bazında;
-…’un % 29,57 sermaye oranı ile 36.693,84 TL,
-…’un St 19,18 sermaye oram ile 23.800,74 TL,
-…’un % 0.80 sermaye oranı ile 992.73 TL olmak üzere toplamda 61.487,31 TL muhtemel zarar hesaplandığı…” yönünde mütalaada bulundukları anlaşılmıştır.
Mahkememizce 17.05.2017 tarihli celsede “Davacı vekilinin bankaya müzekkere yazılması talebi doğrultusunda …’a kamulaştırma bedellerinin tespiti için müzekkere yazılmasına, müzekkere giderinin davacı tarafça karşılanmasına ve ara kararın davacı tarafça izlenmesine, ara karar yerine geldiğinde celse arası talep halinde veya resen inmceleme günü belirlenmek kaydıyla itirazların karşılanması var ise davalı yana ödeme, kamulaştırma bedeli de nazara alınarak yine hastanenin kiralanmaması yahut atıl bırakılması iddialarından kaynaklı zarar istemi açısından ismi bilahare belirlenecek özel hastane işletmeceliği konusunda uzman bir bilirkişinin de heyete dahil edilerek davalıların var ise sorumluluklarının tartışılması ve iddia edilen zararın tespiti babında bilirkişilerden ek rapor alınmasına ilişkin 23/03/2018 tarihli 3. ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
“Dava konusu itibariyle; tarafların ortak oldukları … Şirketine kayıtlı iken davalıların babalarına (…’YA) Kartal/İstanbul adresindeki taşınmazın 11/20 payının tescili ile davalıların yönetimindeki şirketine ait olan …ni zarara uğrattıktarı hususlarının davacılar tarafından iddia edildiği,
Davacılardan … tarafından 06.03.2015 tarihinde davalı … aleyhine Tapu İptali ve Tescil konulu söz konusu bu tutar üzerinden; 10.05.2017 tarihinde ” Müşteri Talimatına İstinaden …’ ya Yapılan Havale ” açıklaması ile, 2.556.529,04 TL …’ya ödeme yapıldığı, 10.05.2017 tarihinde davalılardan …’ya 293.839,08 TL ödeme yapıldığı, 10.05.2017 tarihinde 1.147.241,00 TL, 1.000.000,00 TL, 400.000,00 TL olmak üzere, 2.547.241,00 TL’ sinin şirket/adına vadeli hesaplara aktarıldığı, Davalırın babaları olan … hesabına … Belediyesinden gelen bedel üzerinden 2.556.529.04 TL tutarında EFT yapılmış olduğu, buna göre Sayın Mahkeme’nin kabulü halinde, dava konusu edilen taşınmazın kamulaştırılmasından kaynaklı … Belediyesi tarafından Tlsan A.Ş.’ye yapılan 5.497.609,43 TL ödemeden kaynaklı; Şirket açısından 2.556.529,04 TL …’ya yapılan ödemeden dolayı şirketin zararının 2.556.529,04 TL olduğu, bu zarar üzerinden … A.Ş.’nin davacı ortaklar yönünden ise zararın 1.267.015,79 TL olduğu, … şirketinin sahibi olduğu …ne yapılan somut kiralama teklifinden yola çıkarak 2. Ek raporda yapmış olduğumuz tespitlere atıfta bulunarak; söz konusu teklifin 2014 yılında yapıldığı anlaşılmakla birlikte 90.000,00 TL/ay kiralama gelirinin 12 ay ve 1.080.000,00 TL Yurtiçi Satışlar Hesabına eklenmesi ile, 2014 yılına ait aşağıdaki gelir tablosuna ulaşıldığı, dava konusu … A.Ş.’nin 2014 yılın ait verilerinin üzerine elde edilecek kira gelirinin eklenmesi ile; şirketin 1.374.144,88 TL brüt satışa ulaşacağı, 314.249,45 TL satışların maliyeti ve 221.127,48 TL faaliyet giderine maruz kalacağı, geçmiş yıllar zararlarının mahsubu nedeni 1le vergi tahakkuk etmeyeceği, netice olarak 2014 mali yılının sonunda 838.767,95 TL dönem karı elde edileceği, başka bir deyişle; 2014 yılında … A.Ş.’nin muhtemel zararının 838.767,95 TL olarak hesaplandığı,
Dava konusu edilen hastanenin kiralanmamasından kaynaklı; şirket açısından zarann 838.767,95 TL olduğu, bu zarar üzerinden … A.Ş.’nin davacı ortaklar yönünden ise zarann 415.693,39 TL olduğu, dava tarihinin aynca 23.02.2015 tarihi olduğu, … A.Ş.nin mali verilerinin aynı şartlarda devam etmesi halinde ise; … A.Ş.’ntn 23.02.2015 tarihine kadar muhtemel zararının (01.01.2015-23.02.2015) 124.091,46 TL olarak hesaplandığı, (838.767,95 TL/365 gün- 2.297,99 TL x 54 gün-)
Buna göre Sayın Mahkeme’nln kabulU halinde, dava konusu edilen hastanenin kiralanmamasından kaynaklı; şirket açısından zararın 124.091,46 TL olduğu, bu zarar üzerinden … A.Ş.nin davacı ortaklar yününden ise zararın 61.487,31 TL olduğu, … A.Ş.’nin … … no.lu banka hesabına … Belediyesi tarafından; … Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. dosyasında verilen … Karar Sayılı Kararına istinaden 5.497.609,43 TL gelen ödemeden davalılardan …’ya – 293.838,08 TL ödeme yapıldığı, davalı ortaklara yapılan 5.497.609,43 TL ödemeden kaynaklı; şirket açısından 293.839,08 TL zararının olabileceği, bu zarar üzerinden … A.Ş.’nin davacı ortaklar yönünden 1se zararın 145.626,65 TL olabileceği…” yönünde mütalaada bulunulduğu, cari olan uygulamaya göre ülkemizdeki vatandaşların tamamı özgürce gidecekleri hastaneleri seçebileceği, 4A, 4B, 4C Sigortalısı ve emeklileri ile hak sahipleri istedikleri Özel ve Devlet Hastanesi ile Tıp Fakültesi Hastanelerini gidebilmekte ve ilgili hastanelerce artık hiçbir sevk belgesi aranmadığı, yapılan bu uygulamanın hastaneler arası rekabeti arttırdığı ve verilen sağlık hizmetinin de bu vesile daha kaliteli olduğunun görülmesi, ülkemizde yapılan Sağlık Hizmetleri memnuniyet derecesi araştırmasında ortaya çıkmıştır. TUİK tarafından yapılan araştırma olan Sağlık Hizmetlerinden Memnuniyet oranı “Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2015“ yayımlandığı, 2003, 2015 Genel Olarak Kamu Hizmetleri Oranları incelendiğinde; Sağlık Hizmetlerinde Memnuniyet Düzeyleri 2003 yılında 39,5 iken 2015 yılında 72,3 olduğu, yıllara göre trend artış eğilimi şeklinde olup; 2015 yılında oranlar 72,3 memnun 12,2 orta 14,5 memnun değil ve 0,9 fikri yok olarak gerçekleştiği, 2015 yılında sağlık hizmetlerinden memnun olanlarda yükseliş görülürken memnun olmayanlann oranı düştüğü, bu kalitenin artmasında özel hastanelerin de ciddi payının olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekeceği, SGK ile anlaşma yapan Özel Hastaneler gerek Kurumdan SUT üzerinden aldıkları tutarlar gerekse hastalardan alınan farklardan dolayı 2003-2004 ve daha eski yıllara göre çok daha olumlu ve pozitif işler yaptığı, Yine Sağlık Bakanlığı tarafından Yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğine göre açılacak özel Hastanelerin Planlamaya tabi tutulması Özel Hastanelerin Ruhsatlarının önem ve değer kazanmasına sebep olduğu, hastanın tedavi ihtiyacını tedarik yükümlülüğü altına giren özel sağlık kuruluşu verdiği hizmet mukabilinde ticari olarak kar amacı güttüğü, taraflar arasında akdedilen sözleşmeyle belirlenen ortak amaç, taraflar arasında iyi niyet kuralları doğrultusunda üretilen hizmet ve karşılığının yerinde ve zamanında ifa edilmesi niteliğinde olduğu, ayrıca sağlık hizmeti sunan sağlık tesisi sadece ticari bir ünite olmadığı, Türkiye de sağlık kuruluşu açmak ve uygulama yapmak ehliyetli olmakla başlayarak yasal ve yönetmelik doğrultusunda belirlenmiş resmi ruhsatlı özel müessese olduğu, altı aylık ve yıllık periyodik dönemleri Sağlık Başkanlığı tarafından yapıldığı, Sağlık hizmetlerinin en önemli özelliği yan kamusal hizmet olma özelliği olduğu, bu tür hizmetlerin taleplerinin tam olarak belli olmamasından dolayı arz ve taleplerinin ortak bir yerde(fiyatta) buluşması imkanı olmadığı, o yüzden piyasada bu tur hizmetlerin tam olarak fiyatının bilinme ve bulunma imkanı olmadığı, genel anlamda, spesifik özelliği otan vakıalarda fiyatların tespiti ancak sağlık hizmeti sunucularının hizmet verdikleri yerlerde yaşayan bireylerin sosyo-ekonomik durumlarına göre sağlık hizmeti fiyattan belirleneceği, … Caddesi … Sokak N0:2/1 Şişli-lstanbul adresinde bulunan özel …nin faaliyetini askıya almadan önce toplamda 37 Yatak, Genel Cerrahi, Kadın Hastalıklan ve Doğum, iç Hastalıkları, Kulak Burun Boğaz, Üroloji, Anestezi ve Reanimasyon, Çocuk Sağlığı ve Hastalıklan, Ortopedi Travmatoloji branşlannda hizmet verebildiği, Röntgen ve Ultrasonografi Radyoloji alanında da görüntüleme hizmeti verdiği, Dahili, Cerrahi ve Yenidoğan Yoğun Bakım(her birinde 2 şer yatak) hizmetinin de olduğu, Hastaneni ticari faaliyetini etkileyen/etkileyecek hususlann başında hastane binasına bitişik nizam olan … Hastanesi ile yan yana faaliyette bulunması olduğu, dava konusu … anayola yakın ve yol üzerinde bulunduğu, Hastanenin bulunduğu muhitin ticari hayatın yoğun olduğu bir alanda olduğu, … Caddesi … Sokak NO:2/1 Şişli-lstanbul adresinde bulunan özel …nin gayn faal olarak durduğu (Asgari Kadroyu Tamamlayamadıklanndan), binanın atıl halde olduğu, mevcut yönetimce yaklaşık 3,5 yıldır atıl durumda bırakılan binanın bu haliyle bırakılmasının, nihai karar Mahkemenizde olmak üzere Şirketin ticari olarak lehine olmadığının/olmayacağının pek tabii ortada olduğu ve bu husus da yönetimin sorumlu Kılınabileceği,
… A.Ş.’nin sahipliğindeki Özel Hastane Ruhsatının devrinin özel Hastaneler Yönetmeliği Özel Hastanenin Devri Başlıklı 69, maddesinde ibare: RG-21/3/2014-28948) Her ne sebeple olursa olsun devir talep tarihi itibariyle aktif olarak faaliyet göstermeyen özel hastanelerin ruhsatının devredilemeyeceğinin ortada olduğu, mevcut haliyle dava konusu Hastanenin gayrı faal olmasından mütevellit ruhsatının devredilemeyeceği, faaliyette olan bir hastanenin ruhsat devri halinde ise ruhsatın şirketin temel varlıklarından biri olmasından mütevellit devrinin belli şartlara bağlı olması gerektiği, her ne kadar şirketin aktifinde kayıtlı bir varlığın (Demirbaş vs) satılması şirket yönetimi tarafından rahatlıkla devir ya da satışı yapılabildiği, Hastanenin ticari faaliyetine devam etmesi durumunda eldeki bilgi, belge ve tespitlerle nihai Karar Sayın Mahkemede olmak üzere cari giderlerini karşılayacak kadar gelir elde edemeyeceğinin düşünüldüğü ve bu anlamda davalıların yönetiminde olan … A.Ş.’de herhangi bir kar/zarar hesabının yapılamadığı, Sayın Mahkeme’nin kabulü halinde; yukarıda ayrıntılı yapılan değerlendirme ve hesaplamalar neticesinde; aşağıdaki özet hesaplama tablolarına ulaşıldığı,
… A.Ş. şirketine gelen kamulaştırma bedellerinden kaynaklı …’ ya yapılan ödemeler yönünden şirket açısından 3.808.783,88 TL,
Davacılar; … yönünden 1.126.625,86 TL, … yönünden 30.470,26 TL, … yönünden 730.524,74 TL olmak üzere 1.887.620,86 TL zararın söz konusu olabileceğinin hesaplandığı,
Ayrıca; bu hususun takdiri Sayın Mahkeme’nize ait olmak üzere; dava dosyasına ve heyetimize bu ödemelerle ilgili rapor teslim tarihi itibariyle herhangi bir dayanak belge sunulmadığından mevcut durum itibariyle aşağıdaki değerlendirmenin yapılmasının gerektiği,
Eğer Sayın Mahkeme tarafından ortaklara … A.Ş. ye gelen kamulaştırma bedellerinden hemen sonra yapılan ödemelerin de zarar sayılmasının kabulü halinde aşağıdaki ek hesaplanın da yapılabileceği,
Tablo-2’e göre; … A.Ş. şirketine gelen kamulaştırma bedellerinden kaynaklı -Davalılardan …ya ve … yapılan ödemeler yönünden şirket açısından 928.476,08 TL,
Davacılar; … yönünden 274.643,22 Tl, … yönünden 7.427,81 TL, … yönünden 178.081 TL olmak üzere 460.152,75 TL zararın söz konusu olabileceğinin hesaplandığı,
Şirket açısından 4.737.259,96 TL, davacılar; … yönünden 1.401.269,08 TL, … yönünden 37.898,07 TL, … yönünden 908.606,46 TL olmak üzere 2.347.773,61 TL zarann söz konusu olabileceğinin hesaplandığı…” yönünde mütalaada bulundukları anlaşılmıştır.
Taraf vekilleri 21.06.2018 tarihli celsede ;
“Davacı vekilinden soruldu: önceki beyan ve dilekçelerimizi tekrar ederiz, zararımız tespit edilmiştir dosya tekemmül etmiştir ıslah için süre talep ediyoruz, ayrıca gayrimenkulun … üzerinden iptali ve şirkete tesciline dair karar kesinleşmiştir ancak intikal şirket üzerine yapılmamıştır, ayrıca tüm kamulaştırma bedelleri de ödenmiştir belediyelerin fiilen gerçekleşmediği kamulaştırma bedeli kalmamıştır, dedi.
Davalı vekilinden soruldu: önceki beyan ve dilekçelerimizi, ek rapora karşı itirazlarımızı tekrar ederiz, müvekkiller şirketi finanse ettikleri için ve şirket adına yaptıkları cari harcamalardan kaynaklı alacaklarını tahsil etmek maksadıyla kamulaştırma bedelinden müvekkiller adına ödeme yapılmıştır ve biz bu ödemelere ilişkin bilgi ve belgeyi heyete sunmamıza rağmen raporun sonuç kısmında bu ödeme belgelerinin sunulmadığı mütalaası vardır kabul etmiyoruz, yine dava dışı … şirketten alacaklıdır ve bu alacağına istinaden kendisine kamulaştırma bedeli aktarılmıştır, dedi.
Davacı vekili söz alarak; davalı vekilinin beyanlarını kabul etmiyoruz şirket atıl vaziyettedir ve finans etmeleri, mümkün değildir,” şeklinde beyanda bulunmuştur
Taraf vekilleri karar celsesinde ;
“Davacı vekilinden soruldu: önceki beyanlarımızı ve dilekçelerimizi tekrar ederim, ıslah için süre almış isek de henüz ıslah edemedik, dosya bu haliyle tekemmül etmiştir. Talebimiz gibi karar verilsin, dedi.
Davalılar vekilinden soruldu: önceki beyanlarımızı ve dilekçelerimizi tekrar ederim, dosya içindeki kök ve ek raporlardaki hesaplanan rakamlar birbirleriyle örtüşmemektedir ve çelişkilidir. Ayrıca raporda her ne kadar tarafımızca gerekli dayanak belgelerin sunulmadığı tespitine yer verilmiş ise de kabul edilmesi mümkün değildir ticari defterlerin lehimize delil olduğu tespit edilmiştir. İspat külfeti de karşı taraftadır. Bilirkişiler tarafından borç tespiti devirli borca istinaden yapılmış ve öncesindeki kayıtlar incelenmemiştir. Biz dilekçemizde … yönünden ilgili kayıtların celbini talep ettik ancak henüz celp edilmemiştir. Şirketin borçları … tarafından ödenmemiş ise kim tarafından ödenmiştir bunun tespiti yapılmamıştır. Biz mevcut bilirkişi raporlarıın hükme esas alınamayacağını düşünüyoruz yeni bir heyetten rapor alınmasını aksi halde davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz, dedi.
Davacı vekilinden soruldu: kamulaştırmaya konu taşınmazın toplamda öncesinde 11.000 m2 civarındaydı bunun yaklaşık 1500-2000 m2’lik kısmı … ve … Belediyesi tarafından birlikte kamulaştırıldı. Kamulaştırmaya ilişkin dava dosyaları kesinleşti ve icra takibi yapıldı. Daha sonra bu paralar icra kanalıyla şirket adına tahsil edildi. Tahsil sonrası da davalı şahısların adlarına havale veya gönderme işlemine tabi tutuldu. Ayrıca ilk ödenen kamulaştırma bedellerinden … adına çıkarlan 1.182.628,00TL’den yine …’nın şirkete ödediklerini tespit ettikleri 893.232,57TL’nin mahsubu sonucundan 289.395,43TL’lik ilk kamulaştırma bedelinden kaynaklı şirket zararı tespit edilmiştir, dedi.
Davalı vekili söz alarak; davacı vekilinin beyanlarını kabul etmek mümkün değildir. Müvekkillerden … gayrimenkulleri satın aldığında gayrimenkulün m2 miktarı 11.000 m2 iken kamulaştırma sonrasında 9.000m2 ye düşmüştür. Dolayısıyla gayrimenkulu satın aldığı sırada ödediği paraya karşılık kamulaştırma bedelini almıştır. Dolayısıyla bu anlamda zararlandırıcı eylem ve zarar söz konusu değildir, müvekkilim iyi niyetli olarak gayrimenkulun şirkete dönmesini sağlamak kaydıyla konuya ilişki tapu iptal tescile yönelik … ATM’nin kararını temyiz etmemiştir ancak tapudaki işlemler de prosedör gereğince neticelenmemiştir, biz davanın reddini istiyoruz, dedi
Davacı vekili söz alarak; davalı vekilinin beyanı doğru değildir gayrimenkul hisseli olarak …’ya satılmazdan evvel kamulaştırma işlemleri gerçekleşmiştir dolayısıyla kamulaştırma bedelleri şirkete aittir. Zaten satıştan evvel de kamulaştırma bedellerinin tahsiline ilişkin icra takipleri de kesinleşmiştir, davamızın kabulünü diliyoruz ” şeklinde beyanda bulundukları görülmüştür.
Dava; müvekkililerinin hissedarı olduğu dava dışı … A.Ş yöneticisi olan davalıların basiretsiz yönetimleri ve şirketten mal kaçırmaları nedeniyle oluşan şirket zararıyla müvekkillerinin doğrudan zararından oluşan maddi tazminat istemiyle müvekkilleri yönünden manevi tazminat istemi ve yöneticilerin azli talebinden ibarettir.
Davalı yan; davacıların eski şirket yöneticisi olup şirketin onların döneminde borçlandığı, davacı iddialarının yersiz olduğu, şirketin zarara uğratılması ve mal kaçırması söz konusu olmadığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Dava; pay sahiplerince açılan sorumluluk ve yöneticilerin azli istemine ilişkin olmakla; dava açma iznine ilişkin Genel Kurul Kararı dava şartı olmadığından davanın esastan incelenmesine geçilmiştir.
Taraflar arasındaki ihtilaf; dava dışı … Anonim Şirketinin yöneticisi olan davalıların şirkete ait gayrimenkul hissesini babaları …’ya fiktif borç yaratılmak suretiyle düşük bedelle devredip devretmedikleri, dava dışı … şirketine fiktif borç oluşturulup oluşturmadıkları, şirket hastanesini atıl bırakmak suretiyle şirket zararına sebebiyet verip vermedikleri hususlarıyla neticeten davacıların doğrudan ve dolaylı maddi zararına sebebiyet verip vermedikleri, davacıların davalılardan maddi – manevi tazminat talebinde bulunup bulunamayacakları, davalıların şirket yönetiminden azli talebinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkindir.
Davacı taraf; dava konusu şirketin yine davalıların ortağı olduğu Dora şirketine fiktif olarak borçlandırıldığı ,yine davalıların babaları olan … lehine şirketin fiktif olarak borçlandırılmak suretiyle şirketin en değerli varlığı olan gayrimenkulün düşük bir bedelle adı geçene satıldığı, bu taşınmaza ilişkin olarak … Büyükşehir Belediyesi tarafından ve … Belediyesi tarafından yapılan kamulaştırma bedeli ödemelerinin davalıların uhdesine geçtiği, ayrıca şirkete ait Hastane binasının atıl bırakıldığı ve şirketin zarara uğratıldığı hususlarını dava sebebi yapmışlar, doğrudan ve dolaylı maddi zararları ile manevi tazminat talebinde bulunmuşlar, yöneticilerin azlini talep etmişlerdir.
Her ne kadar davalı yöneticilerin azli dava konusu yapılmış ise de; anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesinin azli Genel Kurulun münhasır yetkileri arasında olup Genel Kurul’dan talep edilmesi ve reddedilmesi halinde Genel Kurul İptal davası açılması gerekir. Bu usule uyulmadan açılan haklı sebebe dayalı olarak anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesinin azli talebi yerinde görülmemiştir.
Manevi tazminat talebi açısından; davacılar yönünden kişilik haklarının zedelenmesi söz konusu olmadığından, bu husus ispat edilemediğinden manevi tazminat talebi yerinde görülmemiştir.
Davacılar her ne kadar doğrudan zararlarını da dava konusu etmiş iseler de; davacı taraf iddiasına konu zararın meydana gelme sebepleri davacı pay sahipleri açısından şirket zararından bağımsız doğrudan doğruya pay sahibine zarar verecek nitelikte (gerçeğe aykırı bilançoya istinaden pay satın alınması veya elden çıkarılması, rüçhan hakkının ihlali, sermaye payına uygun temettü ödenmemesi ve payın kanuna aykırı iptal edilmesi vs gibi) doğrudan doğruya zarar niteliğinde olmadığından davacı tarafın doğrudan doğruya zarar talebi yönünde görülmemiştir.
Şirketin en değerli gayrimenkulü olan Kartal ilçesinde kain 137 parselin davalıların babası adına devredilmesi işlemine karşı … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esasına açılan dava görevsizlikle …. Asliye Ticaret Mahkemesine aktarılmış ve … esasta yapılan yargılama neticesi davacı şirket lehine sonuçlanmış olmakla bu yöndeki talebin, taraf vekillerinin beyanları da nazara alındığında konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
Ayrıca bu dava sebebi açısından dava dışı baba lehine oluşturulan ve fiktif olduğu belirtilen borç için Gayrimenkulün şirkete geri dönmesi sonrası yargılama sırasında nakti ödeme yapılmadığından ve doğmuş bir zarardan bahsedilemeyeceğinden bu talep sorumluluk davasının konusunu oluşturmaz, ancak şirket yönünden menfi tespit davasına konu edilebilir.
Diğer dava sebeplerinden Dora şirketi lehine yaptırıldığı iddia edilen borçlandırmanın fiktif olduğu mübrez rapor ve dosya kapsamı nazara alındığında davacı tarafça kanıtlanamamıştır.
Davacı tarafından zarar iddialar arasında bulunan hastane binasının atıl bırakılmasına yönelik zarar iddiası açısından ise; esasen anılı husus nitelik itibarıyla Yönetim Kurulu Kararının yerindelik denetimine tabi tutulması anlamında olup ticari karar niteliğindeki hastane binasının kiraya verilmemesi kararının yerindelik denetimi mahkememizce yapılamaz. Aksi düşünülse dahi, yani şirketin tek işletmesi olmakla atıl bırakılamayacağı ve bu amaçla meydana gelen zarar şirket zararı sayılacağı ileri sürülebilirse de; bu zarar kalemi yönünden bilirkişiler hastaneye ruhsatının devredilebilmesi için hastanenin faal olmasının gerektiğini, hastanenin faal olmadığını, hastane ruhsatının askıda olduğunu, mevcut haliyle çalışması durumunda ise cari giderlerini karşılayamayabileceğini mütalaa ettiklerinden bu zarar kalemi kanıtlanamamıştır.
Bu durumda dolaylı zarar kapsamındaki şirket zararı açısından ise; kamulaştırma bedellerinden kaynaklı zarar irdelenmelidir.
Ek raporlarda ve özellikle 3. ek raporda belediyelerce ödenen kamulaştırma bedeli yönünden şirket ve davacı şahısların zararı açısından hesaplama yapıldığı görülmüştür.
Her bir davacı ve kamulaştırma bedellerinden davalılara aktarılan rakamlar nazara alınarak her bir davalı yönünden bilirkişiler karmaşık hesaplama yapmışlar. Türk Ticaret Kanunu’nun 553.ve 555 maddesi gereğince mevcut zarar gayrimenkul şirkete ait olduğundan şirket zararı ve davacılar şirket ödenmesini isteyebilirler .
Dolayısıyla gerek davalıların kendilerine ödenen bedeller gerekse davalıların babalarına aktardığı bedeller yönünden kamulaştırma bedeline ilişkin davanın şirket açısından kabulü gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davacının yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin maddi tazminat davasının hastanenin kiraya verilmesinden kaynaklı zarar istemi haricindeki bedeller yönünden kısmen kabulü ile her ne kadar davacı zararı 3.774.400,55TL olarak belirlenmiş ise de talep aşılamayacağından şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın (davalılar arasındaki rücu sorunu saklı kalmak kaydıyla) dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile TTK 557 maddesi gereğince şirkete ödenmesine, davalıların doğrudan zarar talepleri ile ilgili dava kanıtlanamadığından bu yöndeki maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminata ilişkin dava kanıtlanamadığından reddine, yöneticilerinin azline ilişkin dava kanıtlanamadığından reddine dair dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde oy birliği ile karar verildi.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin maddi tazminat davasının hastanenin kiraya verilmesinden kaynaklı zarar istemi haricindeki bedeller yönünden kısmen kabulü ile her ne kadar davacı zararı 3.774.400,55TL olarak belirlenmiş ise de talep aşılamayacağından şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın (davalılar arasındaki rücu sorunu saklı kalmak kaydıyla) dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile TTK 557 maddesi gereğince şirkete ödenmesine, davalıların doğrudan zarar talepleri ile ilgili dava kanıtlanamadığından bu yöndeki maddi tazminat isteminin REDDİNE,
2-Manevi tazminata ilişkin dava kanıtlanamadığından REDDİNE,
3-Yöneticilerinin azline ilişkin dava kanıtlanamadığından REDDİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 683,10 TL karar harcının, peşin olarak Mahkeme ve İcra veznesine yatırılan harçlar toplamı: 1.707,75 TL’den mahsubu ile bakiye 1.024,70 TL. harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
5-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirmiş bulunduklarından, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince, kabul edilen miktar yönünden hesaplanan 2.180 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davaclara verilmesine,
6- Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince red edilen maddi tazminat yönünden hesaplanan 2.180 TL. ile, red edilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 2.180 TL, toplam 4.360 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacılar gideri 9.686,40TL’nin davanın red -kabul oranına göre hesaplanan 968,60 TL’nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, kalan bakiyenin davacılar üzerinde bırakılmasına,
8-Davacılar tarafından yatırılan haçlar toplamı 714,90 TL’nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
9-Davalılar gideri 34,60 TL’nin davanın red -kabul oranına göre hesaplanan 31,10 TL’nin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
10-Tarafların yatırdıkları gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/10/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …