Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1128 E. 2020/85 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1128 Esas
KARAR NO : 2020/85
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/11/2015
KARAR TARİHİ : 12/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil, 27/08/2012 tarihinde … Merkez Mah. … İş Merkezi karşısında servis aracından inip yolun karşına geçmek isterken saat 19:30 sıralarında sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpması sonucu feci şekilde yaralandığını, ve malul kaldığını, kazanın meydana geldiği ve kazanın oluşumunda asli kusurlu olan … plaka sayılı aracın … poliçe no ile ZMMS poliçesi gereği davalı tarafça sigortalanmış olup KYTK gereği müvekkilin uğramış olduğu zarar ve ziyandan dolayı davalı … şirketinin sorumlu tutulduğu, müvekkil, aylık 2.000,00-TL net ücret, ücrete ek olarak AGİ, yemek servis vd. Sosyal haklar karşılığı çalışmış, müvekkil maaşının asgari ücrete den gelen kısmı bankaya yatmış, öncelikli olarak kazaya karışan … plaka sayılı aracın 3. Kişilere devir temlikinin önlenmesi için trafik kaydına ihtiyadı tedbir kararı verilmesini, 10.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, 20.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsili ile müvekkile ödenmesini, her türlü yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen … plaka sayılı araç, müvekkil şirkete 18/07/2012/2013 tarihleri arasında … numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı, sigortacı şirket poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve sigortalının kusur oranında maddi tazminat ile yükümlü olup, trafik poliçesi için teminat limitinin 225.000,00-TL olduğunu, tüm delillerin toplanması ve ATK tarafından kusur tespitinin yapılmasından sonra müvekkil şirkete sigortalı araçların kusurlu bulunması durumunda maluliyet oranının tespiti için ATK’dan rapor alınmasını, maluliyetten kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatının uzman kişilerce hesaplanmasını, hak sahilerine rücuya tabi herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmadıysa ileriki bir tarihte ne kadar bağlanabileceğine ilişkin olarak SGK ilgili müdürlüğüne müzekkere yazılmasını, müvekkil şirket sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda sorumluğunun yukarıda açıkladığı çerçevede ve azami limit ile sınırlı olacağını, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini, müvekkil şirket dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın tamamen davacının inmiş olduğu aracın ön tarafından görüş mesafesinin neredeyse sıfırlandığı akşam karanlıkta ve çok yağışlı bir hava şartlarında gerçekleşmiş, davacının geçtiği yer yaya geçidi olmadığı gibi davacı duran aracın önünden aniden yola çıktığı için davalının sevk ve idaresindeki araç normal hızda seyretmesine ve fren yapmasına rağmen durmak mümkün olmamış, bu husustan dolayı davacı ceza davasının görüldüğü … Sulh Ceza Hakimliği’nin … E. Sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinde asli kusurlu olarak yer almış, dosyada davalı müvekkil tali kusurlu olarak yer almış olsa da bu kusur neredeyse yola çıkan herkese bilirkişilerce öngörülen yola çıkan herkese aracı yola ve teknik şartlara uygun kullanmak olan soyut bir kusur atfından ibaret, olayda aracı her ne şartta kullanırsa kullansın gece vakti duran aracın önünden aniden yola fırlayan insana çarpmamanın imkansız olduğunu, mahkemece yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile hususun ortaya çıkacağını, kazaya karışan araç sigortalı olduğundan asla kabul anlamına gelmemekle birlikte herhangi bir tazminat söz konusu olduğu takdirde öncelikle bunun sigorta şirketinden tazmin edilmesinin gerektiğini, davanın görev yönünden reddini, esas bakımından haksız ve mesnetsiz davanın reddini, masraf ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; trafik kazasından kaynaklı iş göremezliğe dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davalı … şirketine yazı yazılarak poliçe ve hasar dosyası celp edilmiştir.
SGK’ya yazı yazılarak davacıya davaya konu trafik kazası nedeni ile ödeme yapılıp yapılmadığına ilişkin kurum kayıtları celp edilmiştir.
Davacıya ait tedavi evraklarının celbine müteakip ATK marifeti ile maluliyet raporu temin edilmiştir.
Davacı ile davalı asil yönünden Emniyet marifeti ile ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılmıştır.
… Sulh Ceza Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı dosyası uyap üzerinden celp edilmiştir.
Davalı tarafça mahkememizin görevli olmadığı yönünde usuli itiraz ileri sürülmüş ise de kazaya karışan aracın ZMMS tanzim eden sigorta şirketi ve davalı sürücüsünden tazminat istemi ileri sürülmüş olup zorunlu mali sigortaların TTK’da düzenlenmesi nedeni ile huzurdaki davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu tespit edilmekle mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler … ve … marifetiyle hazırlanan 06/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ”…Sigorta poliçesinin düzenlenme tarihi 01/06/2016 tarihinden öncesine ait olduğundan somut olaya 01/06/201 tarihinde yürürlüğe giren poliçe genel şartlarının uygulanma imkanı bulunmamakta olduğunu, 28/08/2012 kaza tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre davalı … şirketinin zorunlu trafik sigorta poliçesine istinaeden sakatlık teminatı bakımından sorumluluk limitinin 225.000,00-TL olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/16455 ile 2013/2073 E. Sayılı kararlarında açıkça geçici iş göremezlik zararının zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında ve sakatlık teminatı limitine dahil olduğunun belirtildiğini, davacının belirlenen maddi zararının zorunlu trafik sigorta poliçesindeki limiti aşmadığını, dava dosyasında başvuru belgesi bulunmadığından davalı … şirketinin 17/11/2015 dava tarihinden önce temerrüde düştüğünün belirlenemediğini, sigorta şirketi dışındaki davalı sürücü bakımından ise herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın temerrüt 28/08/201 tarihinde gerçekleşmiş, davalı … tarafından kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS poliçesi ile sigortalanmış bulunan … plakalı aracın davalı sürücüsü …’nın %25 oranında tali kusurlu olduğunu, davacı yaya …’ın %75 oranında asli kusurlu olduğunu, davalıların %25 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre davacı …’ın asgari ücretlere göre, geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 2.300,09-TL, sürekli iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 111.884,70-TL olduğunu, emsal ücrete göre, geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 4.025,16-TL, sürekli iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 180.242,60-TL olduğunu, manevi tazminat talepleri poliçe kapsamında olmayıp, davacının maddi zararının her iki seçenekte de ZMMS poliçesindeki limiti aşmadığını, her ne kadar dava dilekçesinde faiz başlangıcı belirtilmemiş ise de, davalı … şirketinin 17/11/2015 dava tarihinden önce temerrüde düştüğünün belirlenenemiş olduğunu, davalı araç sürücüsü bakımından temerrüdün 28/08/2012 olay tarihinde gerçeklemiş olacağını, sigortalı aracın kullanım amacının hususi gözüktüğünü…” mütalaa ettikleri görülmüştür.
Davacı vekilinin raporda tespit edilen (emsal ücrete göre) tazminat miktarlarını esas olarak ıslah dilekçesi ibraz ettiği, anılı dilekçenin tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Dava kapsamında ileri sürülen talepler doğrultusunda tatbiki gereken 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde; “İşletenlerin, bu Kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesi de; “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
Huzurdaki davada uyuşmazlığın; 27/08/2012 tarihindeki trafik kazasının meydana gelmesinde davacı yaya ve dava davalı sürücü …’nın kusur oranlarının tespiti, davacının geçici ve sürekli iş göremezliğe düçar olup olmadığı, geçici ve sürekli iş göremezliğe dayalı maddi zararının bulunup bulunmadığı, davacı yanın talep ettiği geçici/ sürekli göremezliğe dayalı maddi tazminatın davalı … şirketinden ve maddi manevi tazminatın davalı sürücüden tahsiline karar verilip verilemeyeceği hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Somut olayda davalı … şirketinin ZMMS ile sigortaladığı araın davacı yayaya çarpması sureti ile (27/08/2012 tarihinde meydana gelen) trafik kazası neticesinde kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan yönetmelik hükümlerinden yararlanılarak yapılan inceleme neticesinde (Çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit yönetmelik hükümlerine göre) davacının % 54 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş olduğu, iyileşme süresinin ise 12 aya kadar uzayacağı tespit edilmiştir. Ayrıntılı, gerekçeli ve dosya kapsamına uygun tanzim edilmekle mahkememizce itibar edilir bulunan kusur/aktüerya bilirkişi raporu kapsamında, davalı sürücünün hızını uygun düzeyde tutmaması nedeniyle KTK’nın 52/1-b’ye aykırı davranması, davacı yayanın yola çıkmasında etkili fren ve direksiyon tedbirlerine başvurmaması, yayayı uyarmaması nedenleri ile %25 oranında tali kusurlu, davacı yayanın ise yaya geçidi bulunmayan yerden karşıya geçmek istemesi, yolu geçerken yolu kontrol edip gelen araçlara geçiş önceliği vermesi gerekirken bu kurala uymaması nedeniyle KTK’nın 68/b-3 maddesine aykırı davranışı kapsamında kazanın meydana gelmesinde %75 oranında asli kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Anılı kusur oranları kapsamında hazırlanan aktüer bilirkişi raporundaki tespitler ışığında davacı yanın talep edebileceği tazminat miktarı (davalı … tarafından davacıya yapılan ödeme dikkate alınmaksızın) alternatifli olarak irdelenmiş olup asgari ücrete göre yapılan hesaplamada davacının geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 2.300,09-TL, sürekli iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 111,884,70-TL olduğu, emsal ücrete göre yapılan hesaplamada ise geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 4.025,16 -TL, sürekli iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 180.242,60 -TL olduğu anlaşılmıştır. Bu noktada ilk olarak hangi hesaplamanın dikkate alınması gerektiği hususunda inceleme yapılmış olup Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, kaza tarihindeki gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerektiği anlaşılmıştır. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/910 esas, 2019/12325 karar sayılı ilamı) Somut olayda ise davacının SGK kayıtları (asgari ücret) celp edilmiş olup asgari ücretin üzerinde kazanç elde edildiğini gösterir belge ve kayıtlara rastlanılmadığı anlaşılmakla asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamanın esas alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca hasar dosyasının tetkiki ve davalı … vekilinin ibraz ettiği sulh protokolü kapsamında davacı yanın yargılama devam etmekte iken 20/09/2017 tarihinde davalı … şirketinden 81.980 TL (mübrez dekontta belirtilen) ödeme aldığı, protokol kapsamında davacı yanın davaya konu maddi talepler sebebiyle davalı … ve dava sürücüden feragat edeceğini, başkaca bir alacağının kalmadığını beyan eder şekilde tutanağın imza altına alındığı görülmüştür. Bununla birlikte davacı vekili emsal ücret üzerinden yapılan hesaplamayı esas alarak KTK 111 kapsamında yetersiz ve fahiş ödeme, iddialarına dayalı olarak sulh protokolünün iptali ile yapılan ödemenin (dekontta yazılı miktar 81.980-TL olmakla birlikte davacı yanın alınan ödeme miktarını 70.930-TL olarak beyan ettiği görülmüş olup) mahsubu ile davasını ıslah ettiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla bu noktada sulh protokolünün ve davacıya yapılan ödemenin davaya etkisi üzerinde durulmuştur. Bilindiği üzere, borçlar hukukumuzun ana ilkelerinden biri sözleşme serbestisi olup, taraflar akdin konusunu, kanunun getirdiği sınır dairesinde, serbestçe tayin edebilirler. Ancak sözleşme yapma özgürlüğü de maddi ve hukuki yönden bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. KTK’nın 111. Maddesi ve TBK’nın 28. maddesi bağlamında gabinde sözleşme yapma özgürlüğüne getirilen bir sınır olup, sözleşmede karşılıklı edimlerin kapsamının serbestçe tayin edilmesini sınırlamıştır. Borçlar Kanununda gabin, sözleşmenin içeriğine ilişkin hükümler ile iradeyi sakatlayan sebepler arasında düzenlenmiştir. Edimler arasında bir oransızlık bulunduğu, çok düşük olan bir karşı edim için çok yüksek bir edim veya bunun aksine, çok yüksek olan bir karşı edim için düşük bir edim taahhüt olunduğu takdirde gabinden söz edilir. Gabin, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan birisinin diğer tarafın müzayaka halinden (zor durumda, sıkıntı ve darlık içinde kalmasından), tecrübesizliğinden veya işi hafife almasından (düşüncesizlik ve uçarılık) yararlanmak suretiyle aşırı bir menfaat elde etmesi, edimler arası bir dengesizlik yaratması demektir. Görüldüğü üzere gabinin biri objektif diğeri de sübjektif olmak üzere iki koşulu bulunmaktadır. Bir sözleşmenin edimleri arasındaki aşırı oransızlık objektif unsuru oluşturmaktadır. Aşırı oransızlığın karşı tarafın özel durumundan yani müzayaka veya işi hafife almasından ya da tecrübesizliğinden bilerek yararlanması sonucu doğması gerekir ki bu da sübjektif unsuru oluşturmaktadır. (Yargıtay 21. H.D’nin 01/04/2014 gün, 2014/2898E, 2014/6526K sayılı kararı) Dosya içeriğine göre somut olayda; davacının maluliyet oranının tespit edildiği, yargılama devam etmekte iken Sulh Protokolü ile ibranamenin düzenlendiği, düzenleme tarihi itibari ile davacının mevcut olduğu saptanan ve rapor kapsamında asgari ücret üzerinden yapılan tazminat miktarı ile mutabık kalınan ve ödenen miktarın birbirine yakın olduğu, bu hali ile ödeme miktarı ile hesaplanan tazminat miktarı arasında KTK’nın 111 ve TBK’nın 28. maddesi bağlamında iptali gerektirecek yetersizlik, fahiş bir dengesizlik ve orantısızlığın mevcut olmadığı, bu nedenle sulh protokolü ve içeriğinin geçerli olmakla davacı yanın yargılama sırasında kabul ettiği ödeme olan 81.980-TL yönünden davalılar yönünden sulh protokolü ve ödeme ile dava bu miktar yönünden konusuz kalmakla karar tesisine yer olmadığına, bakiye kısmı yönünden yerinde görülmeyen davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir.
Bir sonraki aşamada davacı yanın manevi tazminat istemi yönünden değerlendirme yapılmış olup tatbiki gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesine göre, Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi tazminat adı ile hak sahibi yararına takdir edeceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşımakta olup tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Bu kapsamda takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden; Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakim manevi tazminat yönünde takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerekmektedir. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır.
Anılı kanuni düzenlemeler ve içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında; meydana gelen trafik kazası neticesinde tedavi görmek zorunda kalıp iş göremezliğe uğrayan davacının manevi zarara uğradığı ve davalı gönderenin yasal düzenlemeler gereğince davacının manevi zararını gidermekle yükümlü olduğu sonucuna varılmıştır. Manevi tazminat miktarının belirlenmesi noktasında anılı düzenleme ve içtihatlar kapsamında değerlendirme yapılmış, olayın ağırlığı ve verdiği üzüntünün bir nebze olsun telafisi bakımından meydana gelen olayın oluş şekli, maluliyet oranı, iş göremezlik süresi, davalının %25 oranındaki kusur oranı, tarafların mali ve sosyal durumları dikkate alınarak davacı yanın manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 5.000-TL manevi tazminatın haksız fiil faili olan davalı sürücüden tahsiline dair karar vermek gerekmiştir.
Son olarak; dava dilekçesinde faiz istemi yer almamakla birlikte ıslah dilekçesi ile faiz talebinde bulunulduğu görülmüş olup bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde; HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi ile usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahının mümkün olduğu, ancak her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunmasının şart olduğu, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağının bulunmadığı, böylece ıslahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınmasının mümkün olamayacağı, (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/21272 esas, 2018/9316 karar sayılı ve 2019/2264 esas, 2019/9262 karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere) bu hali ile davacı yanın faiz istemine itibar edilemeyeceği anlaşılmakla; davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
A-Maddi tazminat talepleri yönünden 81.980,00-TL’lik ödeme yönünden dava konusuz kalmakla bu miktar yönünden karar tesisine yer olmadığına, bakiye kısmı yönünden yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
B- Manevi tazminat isteminin Kısmen Kabulü ile,
5.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine,fazlaya dair istemin REDDİNE, dava konusu edilmeyen faizin ıslah yolu ile ileri sürülmesi yerinde görülmediğinden faiz isteminin reddine,
2-Davacı tarafca peşin olarak yatırılan toplam 1.134,47 TL harçtan, 341,55 TL karar ve ilam harcının düşümü sonucu başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kalan 792,92 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 27,70-TL başvurma harcı ve 341,55-TL peşin harç olmak üzere toplam 369,25-TL’ nin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Kabul edilen maddi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 11.457,40-TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Reddedilen maddi tazminat yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.978,70-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-Manevi tazminat yönünden davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Manevi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
8- Davacı tarafça yapılan 3.012,21- TL yargılama giderinin; davanın kabul oranına göre hesaplanan 1.964,51 TL ‘sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine (Davalı … AŞ’nin 1.851,58-TL ile sorumlu tutulmasına)
9-Davalı … tarafından yapılan 55,00- TL yargılama giderinin; davanın red oranına göre hesaplanan 19,13- TL ‘sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
10-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/02/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır