Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/751 E. 2018/925 K. 18.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/751 Esas
KARAR NO : 2018/925

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/11/2006
KARAR TARİHİ : 18/10/2018

Taraflar arasında bozma üzerine Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu 27.11.2006 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; yanlar arasındaki sözleşme uyarınca, davalı iş sahibinin yüklendiği edimini tamamen ifa etmediğini ve bu kapsamda sözleşmenin 2. maddesinde gösterilen sözleşme konusu malzemelerden 3.736.000 adet şişe kapağını, üretilmiş olduğu halde almadığını ve 149.664,00 TL bedelinin de ödenmediğini ve ayrıca üretimde kullanılmak üzere davacı tarafından temin olunan “epa conta” nın bedeli olan 170.230,88 TL tutarındaki zararın da karşılanmadığını ve yine imalâtta kullanılmak üzere davacı tarafından sağlanan alüminyum malzemelerin bedelinin davalı tarafça ödenmemesi nedeniyle 1.401.118,12 TL maddi zarara uğradığını ileri sürerek; toplam, 1.721.013,52 TL tutarındaki davacı şirket zararının 03.01.2006 tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekilinin sunduğu 23.3.2006 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalı yan, önce dava dilekçesinin usule uygun düzenlenmediğini beyanla usuli itirazlarını ileri sürmüş, esasa ilişkin olarak; davalı şirketin … tarafından 27.02.2004 tarihinde hisse satışı yoluyla alındığını, 2004 yılına ait alım miktarlarına ilişkin davacının bildirdiği sayının yerinde olmadığını, davacının ileri sürdüğü yönde bir ambalaj sözleşmesinin hisse satış sözleşmesi ekinde müvekkiline sunulacağını, sözleşmenin mezkur hisse devir anlaşmasından önce akdedilmiş olduğunu, haricen akdedilmiş bir hükme dayalı olarak davacının istemde bulunmasının yerinde olmadığını, esasen davacının dayandığı sözleşmenin 3. maddesinin 1. paragrafında “2004 yılına ait tahmini yıllık ve üçer aylık (ilk üç ay için) dönemler için belirlenen paketleme materyali ve bandrol ihtiyacı, sözleşmenin imzalanmasından önce … Alkollü İçkilere sunulur” yönünde düzenlemenin sözleşme gereği yıllık ihtiyacın tahminen bildirildiği, ama üçer aylık dönemler için alım taahhüdünde bulunulmadığı, salt ilk üç ay için kesin rakam bildiriminde bulunulduğu şeklinde anlaşılması gerektiğini, yine esasen bu sözleşmenin bir alım değil, sipariş üzerine imal sözleşmesi olduğunu, davalının kesin sipariş vermediği bir ortamda, davacının mal tedariki yükümü altına da girmeyeceğini, davacının bir takım varsayımsal hesaplarla malzeme alımı yapmasının basiretli bir tacir davranışı olarak algılanamayacağını, davacının kapak alımı miktarları ile ilgili açıklamaların doğru olmadığını, kaldı ki, davalı yanın 2005 yılı Şubat ayına gelindiğinde yaşanan sahte rakı krizi sebebiyle tüm rakıları piyasadan toplayarak imha ettiğini, emniyetli kapakla üretim kararı aldığını, davalının davacıya 08.02.2005 tarihinde ve 17.02.2005 tarihinde iki ayrı yazıyla kendinden yapışan etiket ve vidalı/emniyetli kapak üretip üretemeyeceğini sorduğunu, 2005 yılına ilişkin kapak ihtiyacının 92.134.530 adet olduğunun bildirdiğini, bunun 60.368.523 adedinin bilyeli kapak olması gerektiği, bu miktardan 37.215.770 adedinin davacıdan alınacağının duyurulduğunu, davacının bilyeli kapak üretmeyecğini 22.3.2005 tarihinde karşı yana bildirmesi üzerine, 24.3.2005 tarihinde davalı yanın bilyeli kapak ve kendiliğinden yapışkan etiketi 3. kişilerden alacağını bildirdiğini, sorunun … Ambalaj Fabrikası’nın kayıtlarının düzensiz tutulmasından kaynaklandığının anlaşıldığını beyan ederek, davanın reddi ile yargılama giderlerinin, vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini karar verilmesini savunmuştur.
Mahkememisi’nce; dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda bilirkişiler …, …, … ve … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin 24.08.2007 tarihli ön rapor sonrası 10.10.2008 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişi kurulunun düzenlediği 10.10.2008 tarihli ek raporda özetle;
“Davacının elinde 3.736.600 adet kapak mevcuttur. Bir kg. Alüminyumdan 320 adet kapak üretilmektedir. Bu durumda elde mevcut kapaklar 3.736.600 / 320 = 1.676,875 kg gelmektedir. Kg. miktarı 4.- YTL den değeri hammadde ambar stoku 202.969 X 4= 811.876.- YTL dir. Stoktaki kapaklar 11.676.875 X 4 = 46.707,50 YTL’ dir. Mevcut alüminyum şerit ve kapakların hurda değeri ise 858.583,50 YTL olmaktadır. Toplam zarar 1.529.786 68 YTL olup, Stokların hurda değeri 858.583.50 YTL olmakla, davalının sorumluluk tutarı 671.203,18 YTL olarak hesaplanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme 31.12.2006 tarihinde sükut bulduğuna göre davacının da faizi hak ettiği tarih 31.12.2006 da başlıyacaktır.” şeklinde mütalada bulundukları görülmüştür.
Mahkememisi’nce; celp edilen yanlara ait tüm deliller, ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor, ek rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Davacı ile davalı arasında 31.12.2006 tarihine kadar geçerli bulunan bir “Alkollü İçkiler Ambalaj Sözleşmesi” imzalanmıştır. Davacı yanın davalı şirket tarafından alımı taahhüt edilen miktarda paketle metaryeli üretmek için malzeme alımı yaptığı ve bu malzemelerden davalının 2004 yılında almayı taahhüt ettiği miktarda paketleme materyalini üretmiştir. Davalının 2004 yılında sözleşmeye aykırı olarak eksik kapak alımına bulunmuştur.
Davalının 03.03.2005 tarihinde paketleme materyalleri ve bandroller ile spesifikasyonlar üzerinde değişikliğe gidileceğini bildirdiğini ve aynı yazıda 2005 yılı tahmini alım tablosunun ek olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Davalı o yazıda herhangi bir rakam/sipariş miktarı belirtmemekte, etiketlerin ve kapak materyallerinin davacının fabrikasınca karşılanacağına ilişkin sözleşmeyi refere edip bunu ikrar ettikten sonra kapakların ve ambalajın spesifikasyonun değiştirileceğini ifade etmektedir. Bu değişiklik, taraflarca çok açıkça ifade edilmese de ülkemizde ağır bir krizin yaşanmasına pek çok yurtdışı ölümüne sebep olan 3.kişilerce kaçak ve sahte rakı üretilip satılması karşısında davacı yanca kamu sağlığı yönünden alınan bir tedbir, bu yönüyle bir “mücbir sebep” sonucu olduğu görülmektedir. Ancak mücbir sebep karşısında nasıl işlem yapılacağı ve davalının bu sebeple sözleşmeden kurtulma imkanı Alkollü İçkiler Ambalaj Sözleşmesinin 8. maddesinde açıkça düzenlenmişken, davalının orada yer alan hükme tam riayetle davrandığına ilişkin yeterli veriye dava yanlarının ihtar ve ibralarını TTK 20/11 hükmüne uygun alarak karşı yana çekişmesiz bir biçimde ulaştırdığını gösterir donelere rastlanmamıştır. Bu açıdan davalının davranışı MK 2.hükmünde yer alan temel davranış esasına ve TTK 20/ll’de tacirler açısından özel olarak düzenlenen ilkeye tam uyum içinde olmamıştır.
Bu durumun ve dolayısıyla davacı zararının ortaya çıkmasında müterafik kusur ilkesinin BK. 98/11 hükmünün yaptığı atıfla BK. 42 hükmünün dikkate alınmasının tatbikinin mümkün olduğu, davacının zararını belirlerken; eğer bir zarar ve bu anlamda taahhüde aykırılıktan neşet eden bir illiyet ilişkisi varsa saptanan zararın 2/8’iden davalının 6/8’inden ise davacının sorumlu olduğunu kabul etmek gerekir denilmiş ise de; mahkememiz bu oranı olayın oluş şekline uygun bulmamış ve davacı uhdesinde kalan alümjnyumun ve imal edilen kapakların düşülmesi sonucu zarar saptanmış olmakla (%50) yarı yarıya olarak değerlendirmiştir.
Davalının 2004 yılında almayı taahhüt ettiği paketleme materyallerini almakla yükümlü olduğu halde almadığı, 2005 yılında ise; davalının 20.000.000 adet altın sarısı renginde uzun tip sarı metal kapağa ihtiyaca olduğunu bildirmesine karşın 11.984.000 adet kapak aldığı, 4.016.000 adet taahhüt noksanı olduğu belirlenmiştir.
Davacının tedbirli bir tacir olarak davalı şirketçe alımı taahhüt edilen miktarda paketleme materyali üretmek amacıyla hammadde alımları yaparak , davalının almayı taahhüt ettiği miktarda üretim yaptığı, ancak davacının tüm uyarılarına rağmen davalının, taahhüt ettiği miktarda alım yapmadığı, üretimde kullanılan malzemenin başka bir şekilde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı görülmüştür.
Bilirkişi raporu ile saptandığı üzere davacının elinde yanlar arasındaki sözleşme uyarınca üretilen ancak davalı tarafça alınmayan 3.736.600 adet kapak mevcuttur. Bir kg. alüminyumdan 320 adet kapak üretilmektedir. Bu durumda hammadde ambar stoku 811.876,00 YTL’dir. Stoktaki kapaklar 46.707.50 YTL’ dir. Mevcut alüminyum şerit ve kapakların hurda değeri ise 858.583,50 YTL olmaktadır. Bu miktarların zarar toplamı 1.529.786,68 YTL’ye ulaşmaktadır. Stokların hurda değeri 858,583.50 YTL olmakla, davalının sorumluluk tutarı 671.203,18 YTL olarak hesaplanmıştır. Mahkememizce davacının bu olaydaki sorumluluğunun 1/4 olarak kabul edilmiş olması nedeniyle davacı alacağının 335.601,59 YTL olduğu saptanmıştır.
Taraflar tacir olduklarından ilişkilerinde faiz esas olup, önceden kararlaştırılmasa bile faiz istenebilir. Bir alacağa faiz istenebilmesi için, ödeneceği tarihin net olarak belli olması veya belli değilse alacaklı tarafından çekilerek bir ihtar veya ihbar ile borçlunun temerrüde düşürülmesi veya icra takibine başvurulması gerekir. Dosyamızda taraflar arasındaki sözleşme 31.12.2006 tarihinde sükut bulduğuna göre davacının da faizi hak ettiği tarih 31.12.2006 da başlayacaktır. Bu nedenle temerrüt 31.12.2006 tarihinde oluşmuştur.
Tüm bu nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulü ile, 335.601,59 -TL ‘in dava tarihinden itibaren yürütülecek ve % 32 oranını aşmamak koşulu ile değişken oranlardaki yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla ilişkin istemin reddine dair verilen karar davacı vekilinin vaki temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı ilamıyla;
”Dava, maddi tazminatın tahsili istemi ile açılmış; mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında yapılan ve 12.12.2003 tarihinde davacı şirketin yönetim kurulunca onaylanan ve “Alkollü İçkiler Ambalaj Sözleşmesi” başlıklı sözleşme, niteliğince BK’nın 355. maddesinde tanımlanan bir eser sözleşmesidir. Davacı şirket yüklenici; davalı şiket ise, eser sahibidir.
Davacı vekili, yanlar arasındaki sözleşme uyarınca, davalı iş sahibinin yüklendiği edimini tamamen ifa etmediğini ve bu kapsamda sözleşmenin 2. maddesinde gösterilen sözleşme konusu malzemelerden 3.736.000 adet şişe kapağını, üretilmiş olduğu halde almadığını ve 149.664,00 TL bedelinin de ödenmediğini ve ayrıca üretimde kullanılmak üzere davacı tarafından temin olunan “epa conta” nın bedeli olan 170.230,88 TL tutarındaki zararın da karşılanmadığını ve yine imalâtta kullanılmak üzere davacı tarafından sağlanan alüminyum malzemelerin bedelinin davalı tarafça ödenmemesi nedeniyle 1.401.118,12 TL maddi zarara uğradığını ileri sürerek; toplam, 1.721.013,52 TL tutarındaki davacı şirket zararının 03.01.2006 tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Yanlar arasındaki sözleşmenin 2. maddesi hükmüne uygun şekilde davalı tarafından davacıdan imalâtı istenen 146.883.079 adet paketleme materyali kapsamında 86.725.000 adet şişe kapağını davalı 2004 yılında; 38.950.600 adedini 2005 yılında ve 200.200 adetini ise 2006 yılında teslim almıştır. Sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; davalı iş-eser sahibi şirketin, davacıya üretim yapılması için sipariş vermesini zorunlu kılan bir düzenlemenin bulunmadığı anlaşıldığı gibi; 2004 yılı içinde üretilmesi gereken materyallerin dışında sadece 2005 yılı içinde 20.000.000 adet kapağın üretilmesinin davalı şirket tarafından gönderilen 10.03.2005 tarihli yazı ile istendiği saptanmıştır. Davacı tarafından üretilen toplam 125.825.800 adet kapağın 21.007.279 adetini davalı talep ettiği halde alınmadığı, ancak, bu miktarın da 3.736.000 adetinin davacı tarafından imal edilebildiği ve bu miktarın bedelinin de dava edildiği tespit olunmuştur. Buna göre davalı tarafından üretimi istenen; fakat, davacı yüklenici yanca da henüz üretilmeyen; ancak, hammaddesi temin olunan kapak adet ise 37.271.290 adet olmaktadır. (21.007.279 + 20.000.000 = 41.007.279-3.736.000 adet = 37.271.290 adet)
BK’nın 364/11. maddesi hükmü gereğince, eserin parça parça tesliminde bedelin ödenmesi, eser sözleşmesinin taraflarınca kararlaştırılmamış ise her parçanın bedeli, onun teslimi zamanında ödenmek gerekir. 3.736.000 adet kapak sözleşme hükümlerine ve tekniğine uygun şekilde davacı tarafından üretilmiş olmasına ve bu miktardaki ürünün davalı tarafından reddini gerektirir hukuksal bir nedenin de bulunmamasına göre davacının bu nitelikteki kısmi ediminin ifasını davalı kabulden kaçınamaz. O halde, BK’nın 90. maddesi gereğince, davalı sayısı belirtilen materyali teslim almadığından “alacaklı temerrüdüne” düşmüş olduğunun kabulü gerekir. Bu halde de, üretilen kapakların bedeli olan 149.664,00 TL bedelin davalı tarafından davacıya ödenmesi ve 3.736.000 adet kapağın da davacı tarafından davalıya teslimi gerekmektedir.
Yanlar arasındaki sözleşmenin, 31.12.2006 tarihine kadar yürürlükte tutulacağı sözleşmede yazılı olduğu gibi; sözleşmenin yanlarca fesih olunmadığı da çekişmesizdir. 37.271.290 adet kapağın üretimi davalı yanca davacıdan istendiği ve davacı yüklenici tarafından bu miktardaki gerekli üretim için gerekli malzeme temin edildiği halde; davalı tarafından, davacı yanca üretilecek kapakların teslimi talep edilmediği için davacı tarafından üretilmediğinden; açıklanan sayıdaki kapağın imalatında kullanılarak malzemenin temini için davacının ödediği para miktarı ile hammaddenin dava tarihi itibariyle serbest piyasa rayiçlerine göre piyasada satım bedeli arasında davacı zararına bedel farkı oluşmuş ise; davacı buna ilişkin gerçekleşen zararının tazminini de BK’nın 96. maddesi gereğince, davalıdan isteyebilir. BK’nın 98. maddesinin yollaması ile aynı Kanun’un 96. maddesi gereğince, alacaklı alacağının tümünü veya bir bölümünü alamazsa, borçlu kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bundan doğan zararın tazmini ile yükümlüdür.
Yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden düzenlenen bilirkişi kurulu raporu hükme dayanak alınarak; yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, yeniden uzman bilirkişi kurulu oluşturularak dava dosyası kapsamındaki bilgi ve belgeler ile davacının tutmakla zorunlu olduğu ticari defterleri ve defterlerdeki kayıtların dayanağı belgeler getirtilerek, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmak suretiyle davacı yüklenicinin gerçekleşmişse) hakettiği maddi zararının belirlenmesi/ve saptanan maddi zarar tutarı ile 149.664,00 TL iş bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmelidir. Açıklanan bu sebeplerle kararın, taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
Diğer yandan yanlar arasındaki uyuşmazlık TTK’nın 12/111. maddesi gereğince “ticari işten” kaynaklanmış olduğundan, 3095 Sayılı Yasa’nın 2/II. maddesi gereğince davacının avans oranına göre temerrüt faizi isteme hakkı bulunduğu ve davada da avans faizi istendiği halde; mahkemece, davası kabul edilen alacağa yasal faiz uygulanması doğru olmamıştır. Kararın bu sebeple de davacı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile bozulmuş ve dosyanın … Asliye Ticaret Mahkemesi … esasına kaydı yapılarak usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozma ilamında yer alan alüminyum işle ile ilgili bedel farkı oluşup oluşmadığının, varsa miktarının tespitinin belirlenmesi baabında heyet değişikliğine gidilerek mali bilirkişi … ile Kimya Yüksek …’den alınan 11/02/2014 tarihli rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
HSYK’ nın 26/8/2014 tarih ve 1876 sayılı müstemir yetkilere ilişkin kararı gereğince, kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyaları mahkememize devredilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamı doğrultusunda gerek bozma sonrası oluşturulan heyetten alınan bilirkişi raporunun bozma ilamında işaret olunan hususları karşılamaması ve hükme yeterli olmaması, gerekse Ankara ATM’ ye yazılan talimatın bila ikmal gelmesi nedeniyle , iş bu defa dosyanın sürüncemede kalmaması, zaman ve emek kaybının önlenmesi ve bozma ilamında yapılacak hususlara işaret olunmuş olması nedeniyle bozma öncesi heyetten (heyette yer alan bilirkişi … vefat etmekle, diğer bilirkişilerin …, … ve … katılımı ile) bozma ilamı doğrultusunda özellikle ham maddeler yönünden elde kalan ham maddenin davacı tarafça elde edinim tarihi ile dava tarihindeki ikinci el rayiç fiyatı esas alınarak diğer bozma ilamında belirtilen davacı alacağı ile birlikte var ise davacı tarafça talep edilebilecek toplam alacağın tespiti babında inceleme icra edilerek konuya ilişkin 01/03/2016 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilikrişiler anılı ek raporlarında özetle;
“Dosyanın … Ticaret Mahkemesi’nin … esas numarasını taşıdığı yargılama evresinde, …, … … ve …’ten oluşan Bilirkişi Heyeti (1. Heyet) dosyaya 24.08.2007 tanzim tarihli Bilirkişi Raporu’nu ve 10.10.2008 tanzim tarihli Bilirkişi ek raporunu sunduğu,
Dosyada yer bulan çekişme ile ilgili kararını, … karar numarası altında, 09.02.2009 tarihinde oluşturmuş olup, kararın temyizi üzerine, dosya temyizen yüce Yargıtay’ın … HD’si tarafından … esas ve … karar numarası altında incelenmiş ve “…davacının tutmakla zorunlu olduğu ticari defterleri ve defterdeki kayıtların dayanağı belgeler getirtilerek, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmak suretiyle davacı yüklenicinin gerçekleşmişse hak ettiği maddi zararın belirlenmesi ve saptanan maddi zarar tutarı ile 149.664 TL iş bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmelidir. Açıklanan bu sebeplerle, kararın taraflar yararına bozulması gerekmiştir…” denilerek ayrıca, bu çekişmede uygulanmak gereken faizin yasal faiz değil, avans oranına göre ticari faiz olması gerektiğine işaret edilerek bozma kararı oluşturulduğu,
Bozma kararı sonrası yanların tashih-i karar istemleri yüce Özel Daire tarafından yerinde bulunmamış, akabinde yargılamaya sayın Bidayet Mahkemesi huzurunda devam olunduğu,
Mahkemenin merkezi Ankara’da olan davacının defterlerinin talimat yoluyla bilirkişi incelemesine tabi tutulmasına karar verdiği,
Davacının bu ara kararını itirazsız benimsediği, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … muhabere dosyasından yolladığı dilekçe ile zaten, davacı şirketin Ankara’daki yeni adresini de bildirerek, yapılacak incelemenin orada gerçekleştirilmesini talep ettiği,
Dosyanın bu ara kararına uygun biçimde son derece yerinde olarak, bilirkişi incelemesi için … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … talimat numarası altında görülmek üzere, Ankara’ya gönderildiği ve fakat, anılan muhterem mahkemenin 09.07.2014 tarihli yazısına göre, davacı yanın yüce Yargıtay’ın yukarıda anılan bozma kararı kapsamında işaret ettiği defter incelemesine sunmamış ve bunun üzerine dosya, söze konu inceleme yapılmaksızın, mahkemenize iade olunduğu, daha sonra, sayın mahkemenin, dosyayı, 21.05.2015 tarihinde oluşturduğu ara kararına göre, yukarıda tanımını bulduğu şekliyle, “1. Heyet” olarak tavsif ettiği Bilirkişiliğimize İntikal ettirdiği,
Heyet’in mensuplarından, sayın mali bilirkişi …’ün vefat ettiği anılan ara kararında da yazılı olduğu, bilirkişilik görevi gereği dosyayı dairesinde ayrıntılı biçimde incelediği, buna göre, Yargıtay bozmasının içeriği gereği, davacı yanın defter ve kayıtlarının incelenmesi gereği karşısında, dosyaya davacı yanca sunulu verilerin yüce Yargıtay’ın Özel Dairesi’nin “bozma” kararında işaret ettiği incelemenin yapılmasına tümüyle elvermemesi, buna karşılık talimat tarihiyle de, merkezi Ankara’da olan davacının defterlerinin incelenememiş oluşu sebebiyle, bu safhada talimat yoluyla Ankara’da bilirkişi incelemesi yapılmadan görüş bildirme olanaklarının olmadığı ara sonucuna varıldığı…” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce ek rapor sonuçtan uzak olmakla önceki celselerde davacı ticari defter ve belgelerinin incelenmesi için yazılan talimatlardan sonuç alınamadığından iş bu defa davacı vekilince ticari defter ve belgelerinin ilgili kısımlarının HMK 219’a uygun onaylı suretlerinin ibrazı haliyle bilirkişilerden alınan 03/10/2017 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … marifetiyle hazırlanan 03/10/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle;
“Taraflar arasındaki sözleşme gereği akdi faiz kararlaştırıldığının görüldüğü, sözleşmenin (5.) maddesi temerrüt faizi ile ilgili olup, TCMB’nin temerrüt tarihindeki reeskont faiz oranının % 5 fazlası olarak tespit edildiği, davacının sözleşmenin 5. maddesine göre; TCMB reeskont faiz oranına + 5 faiz oranı eklenmesi (yürürlülük tarihinde belirlenen reeskont faiz oranına her kademede +5 eklenmesi gerekmektedir.) 27.11.2006 dava tarihinden itibaren %32 görüldüğünden, davacının belirlenen 335.601,59 TL asıl alacağına değişen oranlarda kademeli olarak reeskont faizi (+5 eklenerek) yürütülebileceği,
Davacının uğradığı maddi zarar tutarı,
Toplam mevcut alüminyum şerit ve kapakların hurda değeri 858.583,50 TL olduğu,
Toplam zararın 1.529.786,68 TL, stokların Hurda Değeri 858.583.50 TL olduğu,
Davalının Sorumluluk Tutarı 671.203,18 TL olarak hesaplandığı,
Sayın Mahkemenin kararında; davalının sorumluluk tutarı 671,203,18 TL olarak kabul edilerek, mahkemece davacının dava konusu ihtilafta sorumluluğunun 1/2 olarak kabul edilmiş olması nedeniyle davacı alacağının 335.601,59 TL olabileceği, TCMB verilerinden 03.01.2006 temerrüt tarihinden 27.11.2006 dava tarihine kadar davacının; 335.601,59 TL asıl alacağına talep edebileceği işlemiş faizin 96.506,14 TL olarak hesaplandığı, buna göre davacının sözleşmenin 5. maddesine göre; TCMB reeskont faiz oranına + % 5 faiz oranı eklenmesi (yürürlülük tarihinde belirlenen reeskont faiz oranına her kademede +5 ektenmesi gerekmektedir.) 27.11.2006 dava tarihinden itibaren %32 görüldüğünden, davacının belirlenen 335.601,59 TL asıl alacağına değişen oranlarda kademeli olarak reeskont faizi (+% 5 eklenerek) yürütülebileceği, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiği…” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce mübrez bozma sonrası alınan ek raporda hammadde yerine imal edilmiş kapaklar üzerinden ve elde kalan kapaklara göre hesaplama yapılmış olmakla anılı rapor bozma ilamında işaret olunan hususlara uygun olmadığından iş bu defa bilirkişilerden bozma ilamında belirtilen 37.271.290 adet kapak için davacı tarafça temin edilen hammadde nedeniyle davacının ödediği para miktarının tespiti ile yine dava tarihi itibariyle bu hammaddenin piyasada rayiç bedele göre satış bedelinin tespit edilerek her ikisi arasındaki farka isabet eden davacı zararının tespitine yönelik gerekli değerlendirilmenin yapılması, ayrıca toplam alacağın tespitinde 149.664,00TL iş bedelinin toplam alacağa ilavesi ve bunun yanında davacının hammadde için ödediği bedelin tespit edilememesi halinde satın alınma tarihleri itibariyle piyasa fiyatına göre kadrimaruf bedellerin belirlenerek buna göre var ise davacı zararının tespiti ve talep edilebilir alacağın olup olmadığının belirlenmesi yönünde son kök raporu hazırlayan bilirkişiler marifetiyle alınan 23/07/2018 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına alımıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirkişiler …, … ve … marifetiyle hazırlanan 23/07/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle;
“Davacı şirket tarafından 2004 ve 2005 yıllarında envanter defterlerinin ibraz edilmediği, ibraz edilen 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin yevmiye ve kebir defterlerinin; TTK. madde 64, 66 (eski TTK. madde 69, 70/son 72/3) ve V.U.K. madde 220-226’ya göre açılış ve yevmiye defterinin kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı,
Buna göre; davacının 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin tutmakta yükümlü olduğu yevmiye ve kebir defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutuldukları, envanter defterleri ibraz edilmediği,
10.10.2008 tarihli bilirkişi raporumuza atıfta bulunarak yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde; davacının uğradım maddi zarar tutarı kg. miktar 4,00 TL’ den değeri hammadde ambar stoku 202.969 X 4 =811.876,00 TL olduğu,
(Davacının elinde kalan stokun hurda değeri) Stoktaki Kapaklar 11.676.875×4=+46.707.50 TL toplam mevcut alüminyum şerit ve kapakların hurda değeri 858.583,50 TL, Toplam Zarar 1.380.322,48 TL, stokların hurda değeri -858.583.50 TL,
Davalının sorumluluk tutarı 521.739,18 TL olarak hesaplandığı, davacının elinde kalan kullanılamayan hammadde stokunun (alüminyum şerit) yine heyetin teknik üyesi … tarafından piyasadaki fiyatı 4,00 TL/kg olarak kabul edilerek, değeri 811.876,00 TL olarak bulunduğu,
Yine teknik heyetimizin tespitleri doğrultusunda; 1.204.742,08 TL alüminyum şeritlerin ve 175.580,60 TL tepe contaların değeri olmak üzere; 1.380.322,48 TL olarak değerleri bulunduğu,
Toplam zararın 1.529.786,68 TL olarak hesaplansa da Yargıtay Bozma kararında belirtildiği üzere davacının elinde kalan 3.736.600 adet kapak x 0,040 satış fiyatı ile davacının 149.464,00 TL zarar elde ettiği,
Davacının 149.464,00 TL zararının bu defa 1.529.786,68 TL’den düşülmesi ile toplam zarar olarak (1.529.786,68 TL – 149.464,00 TL) 1.380.322,48 TL olduğu,
Davalının sorumluluk tutarının 521.739,18 TL olarak kabul edilerek, Mahkeme’ce davacının dava konusu ihtilafta sorumluluğunun 1/2 olarak kabul edilmiş olması nedeniyle davacı alacağının 260.869,59 TL olabileceği,
Buna göre; davacının davalıdan talep edebileceği zararının 149.464,00 TL satış zararı ve 260.869,59 TL davalının zarardan sorumluluk bakiyesi olmak üzere, 410.333,59 TL olarak hesaplandığı, sözleşme kapsamında imalatı istenen kapak sayısı 146.883.079, 2004 yılında davalıca teslim alınan kapak sayısı 86.725.000, 2005 yılında davalıca teslim alınan kapak sayısı 38.950.600, 2006 yılında davalıca teslim alınan kapak sayısı 200.200, davalıca toplam teslim alınan 125.875.800, davalı tarafından talep edilen alınmayan 21.007.279, 2005 yılında davacı istenen kapak 20.000.000, toplam 41.007.279, davacının elinde kalan kapak 3.736.000, hesaplama yapılması gereken kapak miktar 37.271.279, Yargıtay Kararında 37.271.290 adet kapak için hesaplama istense de; hesaplama yapılması gereken kapak sayısı 37.271.279 adet olduğu, belirlenmekle; 37.271.279 adet kapak 1 kg da 320 adet olduğuna göre; davacının uğradığı maddi zarar tutarının 465.890,99 TL olduğu, 37.271.279 adet kapak için davacının uğradığı maddi zararın bu defa 465.890,99 TL olarak hesaplandığı, buna göre Yargıtay Bozma kararında belirtildiği üzere; 37.271.279 adet davalıca üretimi talep edilen kapaklar için; davacı tarafından katlanılan masrafın 465.890,99 TL olarak kabul edilerek, Mahkeme’ce davalının dava konusu ihtilafta sorumluluğunun 1/2 olarak kabul edilmiş olması nedeniyle davacı alacağının ayrıca 232.945,49 TL olabileceği kabul edildiği,
Davacının alacağının 465.890,99 TL olabileceği, taraflar arasındaki sözleşmede akdi faiz kararlaştırıldığı, TCMB verilerinden sözleşmenin bitiş tarihi olarak belirtilen 31.12.2006 tarihinden itibaren davacının; 465.890,99 TL asıl alacağına sözleşmenin 5. maddesine göre; TCMB reeskont faiz oranına + % 5 faiz oranı eklenmesi…” yönünde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dava; içki şisesi kapak üretimine dayalı sözleşme gereğince müteahhitin iş sahibine karşı açtığı taahhüt edilen kapak adedinin alınmadığından taahhüde aykırı davranıldığından bahisle maddi tazminat isteminden ibarettir.
Yargıtay bozma ilamında “Yanlar arasındaki sözleşmenin 2. maddesi hükmüne uygun şekilde davalı tarafından davacıdan imalâtı istenen 146.883.079 adet paketleme materyali kapsamında 86.725.000 adet şişe kapağını davalı 2004 yılında; 38.950.600 adedini 2005 yılında ve 200.200 adetini ise 2006 yılında teslim almıştır. Sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; davalı iş-eser sahibi şirketin, davacıya üretim yapılması için sipariş vermesini zorunlu kılan bir düzenlemenin bulunmadığı anlaşıldığı gibi; 2004 yılı içinde üretilmesi gereken materyallerin dışında sadece 2005 yılı içinde 20.000.000 adet kapağın üretilmesinin davalı şirket tarafından gönderilen 10.03.2005 tarihli yazı ile istendiği saptanmıştır. Davacı tarafından üretilen toplam 125.825.800 adet kapağın 21.007.279 adetini davalı talep ettiği halde alınmadığı, ancak, bu miktarın da 3.736.000 adetinin davacı tarafından imal edilebildiği ve bu miktarın bedelinin de dava edildiği tespit olunmuştur. Buna göre davalı tarafından üretimi istenen; fakat, davacı yüklenici yanca da henüz üretilmeyen; ancak, hammaddesi temin olunan kapak adet ise 37.271.290 adet olmaktadır (21.007.279 + 20.000.000 = 41.007.279-3.736.000 adet = 37.271.290 adet)
BK’nın 364/11. maddesi hükmü gereğince, eserin parça parça tesliminde bedelin ödenmesi, eser sözleşmesinin taraflarınca kararlaştırılmamış ise her parçanın bedeli, onun teslimi zamanında ödenmesi gerekir. 3.736.000 adet kapak sözleşme hükümlerine ve tekniğine uygun şekilde davacı tarafından üretilmiş olmasına ve bu miktardaki ürünün davalı tarafından reddini gerektirir hukuksal bir nedenin de bulunmamasına göre davacımn bu nitelikteki kısmi ediminin ifasını davalı kabulden kaçınamaz. O halde, BK’nın 90. maddesi gereğince, davalı sayısı belirtilen materyali teslim almadığından “alacaklı temerrüdüne” düşmüş olduğunun kabulü gerekir. Bu halde de, üretilen kapakların bedeli olan 149.664,00 TL bedelin davalı tarafından davacıya ödenmesi ve 3.736.000 adet kapağın da davacı tarafından davalıya teslimi gerekmektedir.
Yanlar arasındaki sözleşmenin, 31.12.2006 tarihine kadar yürürlükte tutulacağı sözleşmede yazılı olduğu gibi; sözleşmenin yanlarca fesih olunmadığı da çekişmesizdir. 37.271.290 adet kapağın üretimi davalı yanca davacıdan istendiği ve davacı yüklenici tarafından bu miktardaki gerekli üretim için gerekli malzeme temin edildiği halde; davalı tarafından, davacı yanca üretilecek kapakların teslimi talep edilmediği için davacı tarafından üretilmediğinden; açıklanan sayıdaki kapağın imalatında kullanılarak malzemenin temini için davacının ödediği para miktarı ile hammaddenin dava tarihi itibariyle serbest piyasa rayiçlerine göre piyasada satım bedeli arasında davacı zararına bedel farkı oluşmuş ise; davacı buna ilişkin gerçekleşen zararının tazminini de BK’nın 96. maddesi gereğince, davalıdan isteyebilir. BK’nın 98. maddesinin yollaması ile aynı Kanun’un 96. maddesi gereğince, alacaklı alacağının tümünü veya bir bölümünü alamazsa, borçlu kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bundan doğan zararın tazmini ile yükümlüdür.” hususlarına işaret edilmiş olmakla birlikte bozma ilamı sonrası alınan raporlar bozma ilamından farklı olarak kusur incelemesine girmiş olması farklı hesaplamalar içermesi nedeniyle raporlardan yararlanılmakla kusurla ilgili değerlendirme mahkememizce dikkate alınmamıştır.
Karar celsesinde davacı vekili ” önceki beyanlarımızı ve dilekçelerimizi ve itirazlarımızı tekrar ederim, bilirkişi raporu bozmayı dikkate almaksızın hesaplama yapmıştır, müvekkilim tarafından üretilen 3.736.000 adet mamul kapakların davalı tarafça alınması için müvekkilim bildirimde bulunmuş ancak alınmadığı için müvekkilim tarafından 20.694,67TL bedelle satılarak konuya ilişkin belgeler dosyaya ibraz edilmiş ancak bilirkişiler bunu da dikkate almamışlardır, ayrıca 37.271.279 adet kapak için alınan hammaddeler için de davalı tarafça alınmadığı için müvekkilimizce satış işlemi yapılmış, bu hammaddenin 174.332.00Kg alüminyum şeritten ibaret olan kısmı KDV dahil 678.849,28TL’ye, yine 35.686Kg koli üreten conta ise yine KDV dahil olmak üzere 40.425,62TL’ye satılmış olup, müvekkil şirketin emanet hesabında tutulmaktadır. Artık hammadde hesaplamasına bize göre gerek yoktur, bunun yanında rapor bozmaya göre 1/2 kusura gidilmiş ise de bozma ilamına göre kusura gidilemez. Bu doğrultuda yeni bir bilirkişiden rapor alınmasını istiyoruz, ancak takdir mahkemenindir” şeklinde, davalı vekili ise ” önceki beyanlarımızı ve dilekçelerimizi tekrar ederim, biz yargılama sürecinde Yargıtay bozma ilamından sonra 3.736.000 adet imal edilen kapak için Yargıtay bozma ilamında da belirtilen 149.664,00TL’yi bir hesaba depo etmeyi ve kapakları almayı teklif ettik ancak mahkemece bu konuda bir karar verilmemiştir ve bu husus taraflara bırakılmıştır. Dolayısıyla bu miktarın davacı taraf 20.694,67TL olduğunu beyan etmektedir. Biz bu anlamda bu zararı kabul etmiyoruz. Ayrıca hammadde ile ilgili davacı vekilinin yapmış olduğu satış işleminin basiretli tacirin davranış şekline uygun olup olmadığı, değerinde satılıp satılmadığı belirsizdir, bize göre değerinin altında satılmıştır. 2008 tarihli raporda da bu malzemelerin hurda satış fiyatının 858.000,00TL olduğu belirlenmiştir. Davacı taraf bozmadan sonra yapılan bilirkişi incelemlerinde defterlerini sunmamış ve bilirkişilerce de gerekli inceleme yapılamamıştır, dolayısıyla davacı taraf zararını kanıtlayamamıştır, biz davanın reddini istiyoruz, dava uzun süredir devam etmektedir, karar verilmesini istiyoruz, davanın reddine karar verilsin, ayrıca davacı taraf hurda bedelini sattıysa da iddia edilen zararını kabul etmemekle birlikte aksi düşünülse bile zararını karşılamıştır” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Son raporda 37.271.279 adet kapak için alınan hammadde gideri 465.890,99 TL olarak hesaplanmış ise de; ancak 719.274,90 TL’ ye davacı satıldığı davacı tarafça beyan edildiğinden bu miktar esas alınmış ve davacı nezdinde emanet hesapta tutulan miktar davacıya ait olmak kaydıyla mahsup edilerek bakiye kısmın davalıdan tahsili ve davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; bozma ilamı ve taraf vekillerinin beyanları da nazara alınarak davanın kısmen kabulü ile; davacının alacağı her ne kadar 149.664,00TL (3.736.000 adet) imal edilen kapak bedeli ve 719.274,90TL (37.271,279adet kapak için hammadde) olmak üzere toplam 868.938,90TL olarak belirlenmiş ise de; bu miktardan hammaddelerden elde edilen 719.274,90TL satış bedeli alacağı ile imal edilen kapaklardan elde edilen 20.694,67TL bedelin mahsubu sonucu belirlenen neticeten 128.969,33TL davacı alacağının dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, (davacının satış bedelinden kaynaklı emanette tutulan hesaptaki yukarıda belirtilen miktarların davacıya aidiyetine), fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; davacının alacağı her ne kadar 149.664,00TL (3.736.000adet) imal edilen kapak bedeli ve 719.274,90TL (37.271,279adet kapak için hammadde) olmak üzere toplam 868.938,90TL olarak belirlenmiş ise de; bu miktardan hammaddelerden elde edilen 719.274,90TL satış bedeli alacağı ile imal edilen kapaklardan elde edilen 20.694,67TL bedelin mahsubu sonucu belirlenen neticeten 128.969,33TL davacı alacağının dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, (davacının satış bedelinden kaynaklı emanette tutulan hesaptaki yukarıda belirtilen miktarların davacıya aidiyetine)
Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 59.357,20 TL. Karar harcının, peşin alınan 23.233,70 TL.nin mahsubu ile, bakiye 36.123,50 TL.nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş bulunduğundan, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Gereğince kabul edilen Alacak miktarı yönünden hesaplanan 48.707,52 TL. Vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacaya ödenmesine,
Davacı tarafından yatırılan harçlar toplamı: 23.256,00 TL.nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Davacı tarafından, bozmadan önce yapılan 2.135,80 TL. İle, bozmadan sonra yapılan 4.692,00 TL. Olmak üzere, toplam: 6.827,80 TL.nin davanın kabul-red oranına göre hesaplanan 3.448,00 TL. Yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş bulunduğundan, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Gereğince red edilen miktar yönünden hesaplanan 48.032,96 TL. Vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
Davalı tarafından, bozmadan önce yapılan 66,00 TL. İle, bozmadan sonra yapılan 150,00 TL. Olmak üzere, toplam: 216,00 TL.nin davanın red-kabul oranına göre hesaplanan 106,90 TL. Yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, bakiyesinin üzerinde bırakılmasına,
Tarafların yatırdıkları gider avansalırın karar kesinleştiğinde talep halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/10/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …