Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/572 E. 2018/305 K. 03.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
(Yargılama yapmaya ve hüküm vermeye yetkili Mahkememizin verdiği)
ESAS NO : 2014/572 Esas
KARAR NO : 2018/305
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 15/09/2014
KARAR TARİHİ: 03/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Üyeliğinin Sona Ermesi Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili kapatılan ve mahkememiz ile birleştirilen … ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esasına kaydedilen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olmasına rağmen davalı kooperatif tarafından üyelik haklarının kullandırılmadığını belirterek müvekkilinin kooparatifin üyesi olduğunun tespitini, aksi halde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla önceki ödemelerinin şimdilik 1.000 TL’nin davalıdan ticari faizi ile birlikte tahsilini ve müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkil kooperatifin hiç bir zaman asıl üyesi olmadığını, 3. yedek üye olarak kaydedildiğini, ödemelerini yapmadığından yedek üyelikten de kendisi ayrılmak isteğinden önceki ödemeleri kooparatif çekleri ile kendisine geri ödendiğini, ayrıca kooperatif hissesine isabet eden işyerinin değerinin yüksek olduğunu, dolayısıyla davanın eksik harçla açıldığını, harcın ikmalinin gerektiğini ve talebin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Kapatılan ve mahkememizle birleştirilen … ….Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde kooperatif üyeliğinin tespitine ilişkin davada;
”Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti olmadığı takdirde vaki ödemenin iadesi istemine ilişkindir.
Davalı yan davanın reddini savunmuştur.
Davacı, davalı kooperatife 02.09.1977 gün ve … nolu karar ile … nolu üye olarak kaydedilmiştir. Davacı ile ilgili herhangi bir ihraç kararının olmadığı ve davalı kooperatifin aidat toplayan kooperatif olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Davalı yan, öncelikle zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Mahkememizce; davacı istemi terditli olmakla öncelikle üyelik tespiti açısından inceleme yapılmıştır.
Üyelik tespiti istemi yönünden; bir hukuki statünün devam edip etmediğinin tespiti talep edildiğinden, bu istemin zamanaşımına uğradığı ileri sürülemez ve bu anlamda davacının üyelik tespiti istemi mahkememizce esastan incelenmiştir.
Aidat toplayan kooperatifte davacının uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığının takip etmemesi, üyeliğinin sona erdiğini zımmen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımmen feragat ettiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Davacı ise, kooperatif ile ilişkilerini devam ettirdiğini, aidatlarını takip ettiğini ve ödediğini kanıtlayabilmiş değildir. Bu anlamda uzun süre sessiz kalan ve aidatlarını takip etmeyen davacı yanın üyelik tespiti istemi TMK.2.maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırılık teşkil eder.
İzah edilen nedenle üyelik tespiti yönünden yerinde görülmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı yanın; ödenen üyelik aidatının iadesine yönelik terditli istemi, üyelik tespiti isteminin sonucuna bağlı ve bu istemle ilgili kararın kesinleşmesinden sonra esas yönünden irdelemeye tabi tutulabileceğinden bu talep açısından ve üyelik tespitine ilişkin kararın kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması gerekli olduğundan, ödenen aidat bedelinin iadesi istemli davanın dosyamızdan tefrik edilerek başka bir esasa kaydına ve Kooperatif Üyeliğinin tespitine ilişkin dava neticesi verilen kararın kesinleşmesinin bekletici mesele yapılmasına”
Dair karar verilmiş ve anılı hükmün davacı vekilinin vaki temyizi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı ilamı ile;
“Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle ileri sürülen temyiz nedenlerine göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeye istinaden onandığı görülmüştür.
Aidatların iadesine ilişkin davanın ise; anılan dosyadan tefriki ile aynı mahkemenin … esasına kaydına karar verilmiş ve bilahare HSYK kararına istinaden anılı mahkeme mahkememiz ile birleştirilmekle mahkememizin … esasında yargılamaya devam edilmiştir.
TAHKİKAT,DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Kapatılan ve mahkememiz ile birleştirilen … …. ATM’ce dosyamızın tefriken geldiği, … esas sayılı dava dosyasından davalı kooparatif kayıtları hisseye isabet eden taşınmaz ve dosya üzerinde kooparatif hukukçusu …, mali müşavir … ve inşaatçı … marifetiyle inceleme icra edilmiş, konuya ilişkin rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizce görevlendirilen bilirikşiler anılı raporlarında özetle;0dır. Yapı kooperatiflerinde yedek üye ve asil üye diye bir ayırım söz konusu değildir. Üye kayıt defterine kaydedilmiş bulunan kişiler üye sayılırlar. Her ne kadar bazı arızi durumlarda şartlı üyelik diye bir üyelik tesisi mümkünse de bu şekildeki üyelikte üyenin baza şartları kabul etmiş olması ve kabul beyanının üyelik kararandı gösterilmiş olması gerekmektedir. Yargıtay 11.H.D. 03/04/1995 tarih 1052 esas,2863 karar sayılı bir kararında ortağın kabul etmiş olduğu şartlar göz önüne alınarak ortaklığın değerlendirilebileceğini, kabul etmiş bulunmaktadır. Ancak somut olayda bu şekilde şartlı bir ortaklık söz konusu olmadığı gibi üye kayıt defterindeki yedek üye kaydının da davacının üyeliğini etkileyen bir yanı mevcut bulunmamaktadır. Davalı kooperatifin 30/09/1981 tarihli yönetim kurulu kararında kooperatifin tüm ortaklarının isimleri ile tahsis edilmiş bulunan dairelerin listesi mevcut olup, bu tahsis listesinde davacının ismi mevcut bulunmamaktadır. İnceleme sırasında tespit edilen ticaret sicil kayıtlarında kooperatife ait hazirun lestilerinde davacının isminin 1977-199-1980 tarihli hazirun cetvellerinde kayıtlı bulunduğu ancak 1980 tarihinden sonraki hazirun listelerinde davacının isminin mevcut olmadığı görülmüştür. Dava dosyası içerisinde davacı ortağa herhangi bir cari hesap dökümü bulunmadığı gibi davacı tarafından herhangi bir ödeme belgesi de mevcut bulunmamaktadır. Bütün bu tespitlere göre davacının davalı kooperatife 1977 senesinde ortak olarak kaydedidliş olduğu hususu belirlenmektedir. Davacı hakkında kooperatif tarafından alınmış herhangi bir ihraç kararı mevcut değildir. Bu duruma göre davacının ortak kaydının geçerli bir ortak kaydı olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, dava tarihi itibariyle davacının ortaklığının devam edip etmediği hususu tartışma konusu yapılmak gerekecektir. Zira davacı 1980 senesinde yapılan genel kuruldan sonra kooperatifin hiçbir genel kuruluna katılmamış kooperatifle bir ilişkiye girmemiş ve koopetarifle ortaklık ilişkilerine devam ettirecek hiçbir işlemde bulunmamaştır. Oysa incelenen kooperatife ait genel kurul tutanaklarından anlaşıldığı üzere kooperatif halen hayatiyetini devam ettiren canlı bir kooperatiftir. Mevcut durumda davacı 1980 senesinden sonra gerek kooperatife gerekse ilgili kuruluşlara 2007 tarihine kadar herhangi bir müracaatta bulunmamış ve kooperatifle herhangi bir ortaklık ilişkisini sürdürmemiştir. 1980 tarihinden 2007 tarihine kadar 27 sene müddetle kooperatifle ortaklık ilişkisi sürdürmemiş aidat ödemesi yapmamış ve ortaklık görevlerini yerine getirmemiş genel kurullara iştirak etmemiş, kendisine herhangi bir tahsis yapılması talebinde bulunmamış bir ortak durumundadır. Böyle bir durumda uzun süre kooperatifle ortaklı ilişkisi kurmamış kişilerin ortaklık ilişkilerinin son bulmuş olduğunun kabul edileceği hususu Yargıtay uygulamalarınca kabul edilmiş bulunmaktadır. Konu ile ilgili Yargıtay görüşleri şöyledir; “Oysa, davalı kooperatif, arsa ve konut kooperatifi olup, buna göre üyelerinin ödeme yükümlülüğü olan bir kooperatiftir. Bu itibarla, ödeme yükümlülüklerinin akıbetini takip etmeyen ortağın, uzun yıllar boyunca kooperatifle bağlantı kurmaması ve genel kurullara katılmamasından çok sonra bu davayı açması, TMK.nın 2.maddesi hükmüne aykırı düşüp düşmediğinin mahkemece tartışılması gerekir.”(Y.11.H.D. 29/11/2007 tr. 2006/12293 esas, 2007/15098 karar). “Davalı kooperatifte düzenli olarak aidat toplanıyor ve genel kurullar yapılıyorsa davacıdan aidat alınıp alınmadığının, genel kurullara çağrılıp çağrılmadığının ve davacının da fiilen bu uygulamaları benimsemiş olup olmadığının incelenip tartışılması, her ne kadar üyeliğin kendiliğinden düşmesi gibi bir durum söz konusu değilse de, düzenli aidat toplayan bir kooperatifin varlığı ve üzun bir süre kooperatifle hiçbir ilişki kurulmaması durumunda, davacı talebinin MK.nun 2.maddesine uygun olmadığı da değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken”(Y.11.H.D. 02/04/2007 tarih 2006/2148 esas, 2007/5130 karar). “Bu itibarla mahkemece, kooperatif kayıtları üzerinde uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak davacı hakkında verilen 04/01/1995 tarihli gün ve 6 nolu yönetim kurulu kararı var ise, bu karar dava tarihi arasında geçen süre M.K.2.madde gereğince değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gekirken”(Y.11.H.D. 02.04.2007 tarih, 2006/2157 esas, 2007/5211 karar). ” Davacının kooperatif ile 10 yıl boyunca herhangi bir ilişkiye girmemesi bu ilişkinin koptuğunun kendisi tarafından da kabul edildiği anlamında olup, 10 yıl önce verilen ihraç kararının kesinleşmediğinden söz etmek TMK.nun 2.maddesine aykırılık teşkil eder”(Y.11.H.D. 22/03/2007 tarih, 2006/2149 esas, 2007/4789 karar). Varılan sonuçta davacı koopetarifle ortak ilişkilerini devam ettirmemiş ve 27 yıl boyunca koopetarife karşı ilgisiz kalmış bir kişi olarak ortaklık ilişkisinin son bulmuş olduğunun kabulü gerekecektir. Bu sebeple kooperatif ortağı olduğu tespiti yönündeki talepleri haklı bulunmayacaktır. Koopetarifle ilişkisi kesilmiş bulunan şahısların kooperatife karşı talep hakkı sadece yatırmış olduğu paranın iadesi şeklinde olacaktır. Bu şekilde bir iade talep edilebilmesi için ortağın yatırmış olduğu aidatların kooperatif kayıtlarında mevcut bulunması veya ortak tarafından ödeme belgeleri ile ispat edilmiş olması gerekecektir. Somut olayda 35 sene önceki üyelik tesisi sebebi ile ödenmiş bulunan bir giriş aidatı veya üyelik aidatları kooperatif kayıtlarında mevcut olmadığı gibi davacı tarafından da herhangi bir ödeme belgesi ibraz edilmiş değildir. Diğer taraftan kooperatif ortaklarının geri iade talep hakları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunmaktadır. Bu sebeple davacının alacak miktarının kabul edilmesi halinde dahi talep hakkının zamanaşımına uğramış olduğu hususundaki takdir mahkemenize aitir. Davacının kooperatif ortağı olduğundan tespiti konusundaki ve ortak olmaması halinde 1.000 TL’nin tahsili konusundaki taleplerinin haklı bulunmadığına dair görüş ve kanaatimizi tüm bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi mahkemenize aittir” şeklinde mütalaada bulundukları görülmüştür.
Tetkik edilen dava dosyası üyelik aidatlarının iadesi istemine ilişkindir. Davalı yan zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Davacı tarafın davalı kooperatif ile yaklaşık 30 yıl evvel ilişiğini kestiği dosya kapsamı ile sabittir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17.maddesinde ”Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde hakları olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğu anasözleşmede gösterilir. Bu haklar, yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanır. Kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek nitelikteki iade ve ödemeler, anasözleşmede daha kısa bir süre tespit edilmiş olsa bile genel kurulca üç yılı aşmamak üzere geciktirilebilir.
Bu durumda kooperatifin muhik bir tazminat isteme hakkı saklıdır. Çıkan veya çıkarılan ortaklar ile mirasçılarının alacak ve hakları bunları istiyebilecekleri günden başlıyarak beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Çıkan veya çıkarılan ortağın sermaye veya mevduatından kısmen veya tamamen yoksun kalacağı hakkındaki şartlar hükümsüzdür.
” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Davacının aidat iadesine ilişkin talebi zamanaşımına uğramıştır. Davacı yan sonrasında aidatlarını takip ettiğini ve ödediğini de kanıtlayamadığından davacı talebi gerek zamanaşımı ve gerekse kanıtlanamadığından bahisle yerinde görülmemiş ve davanın reddi gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM:yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alınmakla, yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/04/2018

Katip Başkan