Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/424 E. 2018/488 K. 24.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/424
KARAR NO : 2018/488
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 30/09/2013
KARAR TARİHİ : 24/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle/ müvekkili şirketin ilaç depolama ve dağıtımı sektöründe tanınan, sektörün hakim şirketlerden birisi olup; davacı …’ın ise şirketin sahibi olduğunu, davalı … Lojistik Hizmetleri Anonim Şirketi’nin ise taşımacılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, bu çerçevede tarafların, ilaç lojistik diye alanında faaliyette bulunacak bir bir şirket kurarak güçlerini birleştirmek maksadıyla toplantı düzenlediklerini ve bu toplantıda müvekkili şirketin davalı şirkete tanıtıldığını, müvekkili şirkete ait personel bilgilerinin davalı şirket yönetim kurulu üyesi … beyin talebi üzerine kendilerine verildiğini, akabinde tarafların … … İlaç Lojistik A.Ş’nin kurulması hususunda aralarında anlaşmaya vardıklarını ve taraflar arasında akdedilen 23/08/2012 tarihli ortaklık sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme gereğince müvekkili şirketin tüm IT altyapısını, üretim makinelarını, ruhsatlarını, lisanslarını, gerekli tüm izinlerini, müşteri portföyünü ve tüm gerekli personelin yeni şirkete geçişinin teminini, davalı tarafın ise; şirkete toplam 5.000.000 TL sermaye koyma borcunu üstlenerek şirketten müvekkiline 1.920 adet hisse devretmeyi taahhüt ettiğini, yeni şirketin kurularak siciline tescil edildiğini, taraflar arasında toplantılar düzenlenerek müvekkili şirketin ekonomik ve ticari verilerinin davalı şirket ile paylaşıldığını ve müşteri demirlerine ilişkin bilgilendirmeler yapıldığını, konuya ilişkin toplantı tutanaklarının düzenlendiğini, yeni şirketin vergi levhasının düzenlenmesi işlemlerine hız verildiğini, … Vergi Dairesi’ne bu konuda bu başvuruda bulunulduğunu ve vergi levhasının alındığını, ancak davalı şirketin deposunda meydana gelen yangın nedeniyle yapılması gereken toplantıların yapılamadığını, sözleşmenin uygulanması için gerekli tüm şartların oluşmasına rağmen davalı tarafın yangının şirket nezdinde olumsuz etkilere olduğu ve ilaçlı lojistiği alanına girmelerinin doğru olmayacağı hususunun müvekkili şirkete bildirdiğini, müvekkili …’ın ise;davalı şirketin mail yoluyla yaptığı bildirim üzerine davalı şirkete iyi niyetle yaklaşmış olduğunu ve bu doğrultuda müvekkili şirketin ticari sırlarının davalı şirket ile paylaşılmış olmasına istinaden, taraflar arasında münakit 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesinin 8.3. maddesine paralel olarak, davalı şirketin 3 yıl süreyle ilaç sektörüne girmemesi dışında herhangi bir bedel talep etmeksizin 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesini karşılıklı olarak sona erdirmeyi kabul edeceğini beyanla fesih sözleşmesini karşı tarafa ilettiğini, sözleşme gereğince ;yeni oluşturulan … … İlaç Lojistik A.Ş.’ ye davalı tarafın sermaye koyma borcunu ve taahhütlerini yerine getirmediğini, imzalanan sözleşmeye aykırı davrandığını, ayrıca müvekkili ile aynı faaliyet alanında faaliyet göstermek üzere müvekkilinin bir kısım elamanlarını da istihdam ederek … Sağlık Lojistiği A.Ş isimli yeni bir şirket kurduğunu, yine taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden oluşturulan … … Şirketi ile ilgili olarak usulsüz yönetim kurulu kararları alındığını ve bu kararların iptali ile ilgili davaların İstanbul Anadolu … ATM’de halen derdest bulunduğunu, davalı tarafın sermaye taühhüdünü yerine getirmemiş olması nedeniyle 1.920.000 TL, yine yeni kurulan …. … şirketinin faaliyete geçirilememiş olması nedeniyle oluşan müvekkillerinin kar mahrumiyetinden kaynaklı zararlarına istinaden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL olmak üzere taplam 1.930,000 TL’nin 1.920.000 TL’sine temerrüt tarihinden, bakiye kısmına dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların dayandıkları sözleşmenin … … isimli şirketin kuruluşu ve bu şirket ile ilgili tarafların yükümlülüklerini düzenlendiğini, müvekkilinin sermaye taahhüt borcunun yeni kurulan şirkete karşı olup, davacı tarafa karşı böyle bir taahhüdü olmadığından, davacı tarafın sermaye taahhüt borcuna dayalı böyle bir istemde bulunamayacağını, ayrıca sermaye koyma borcunun tek taraflı olmayıp her iki tarafın yükümlülüğünde olduğunu, davacı tarafın kendi yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu sebeple yeni şirketin faaliyete geçirelemediğini, davacıların kar kaybına uğramasının hukuken mümkün h olmadığını, müvekkilinin de bu yönde davacı tarafa herhangi bir taahhüdü olmadığını, ayrıca davacının iddia ettiği gibi müvekkilinin … Sağlık Lojistik Şirketi ile ilgisinin bulunmadığını beyan ederek; haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
HSYK’ nın 26/8/2014 tarih ve 1876 sayılı müstemir yetkilere ilişkin kararı gereğince, Kapatılan İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyaları mahkememize devredilmiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip, celbi gerekli deliller celp edilerek dosyamız arasına girmiştir.
Mahkememizce iddia ve savunma doğrultusunda ve dava dışı … … ..Aş nin ticari defterleri ile tüm diğer defterleri ve dosya üzerinde tic. hukukçusu Prof. Dr. …, mali bilirkişiler Prof. Dr. … ile … ve sektör uzmanı … marifeti ile inceleme icra edilerek konuya ilişkin 11/01/2016 tarihli rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler anılı raporlarında özetle;
”Davaya konu olan “… … İlaç Lojistik A.Ş.” için …-… resmi kuruluş işlemleri ve temel yapılanma adı altında koordinasyon toplantısı yapıldığı görülmüş, e-postalardan da anlaşıldığı üzere yapılan sunumlarla da davacı …’ın sahip olduğu … A.Ş.’nin detaylı bilançosunu, kar-zarar tablolarını, müşteri bilgilerini, müşteri hizmet cirolarını, satın alma, sipariş, sipariş iadesi gibi konulardaki şirket içi prosedürlerini, kullandıkları bilgisayar yazılımlarını, çalışan bilgilerini yani ticari sır mahiyetindeki kapsamlı bilgilerini … A.Ş. ile paylaştığı tespit edilmiştir. 23.08.2012 tarihinde bu iki firma arasında Ortaklık Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin daha sonra … 22.Noterliği’nin 11.09.2012 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylandığı, buna ilişkin ilanın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 20.09.2012 tarihli 8157. Sayısının 331. ve 332. Sayfalarında yapıldığı ve 14.09.2012 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde 200.000TL sermaye ile kurulduğunun resmen tescil edildiği; aynı kurumun kayıtlarına göre 12.09.2012 tarihinde de açılmış olduğu görülmüştür. 23.08.2012 tarihinde imzalanmış olan … … İlaç Lojistik A.Ş Ortaklık Sözleşmesi ve İstanbul Ticaret odası bilgileri incelendiğinde, ortaklık Sözleşmesi 2.1’inci maddesi uyarınca ilk sermayenin 200.000TL olacağı (Beheri l000TL’den 200 hisse), şirketin %60’ının …’a, %20’sinin …a %20’sinin …’e ait olacağı; Şirketin kuruluşundan yaklaşık 1 ay içinde tarafların sermayeyi 5.000.000TL’ye yükselteceği (bedeli l000TL’den 5000 hisse); … tarafından şirketin artan 4.800 hissesi karşılığında 4.800.000TL sermayenin şirkete konulacağı, bunun karşılığı ilave edilen 1.920 hissenin know-how bedeli ve …’in raflar ve TT(tarettruck)lar hariç mevcut tüm altyapısı karşılığı … ve … Grubuna devredileceği; arttırılan ve devir edilen hisselerin sermaye katkı paylarının şirketin nakit ihtiyacına göre tamamen … tarafından ödeneceği konularında anlaşılmış.
Yönetim Kurulu üyeleri, ortaklık sözleşmesi ve İstanbul Ticaret Odası bilgilerine göre 1) …, …, A Grubu imza, 2)…, A Grubu imza, 3)… A Grubu imza 4) …, HY, Yönetim Kurulu Başkanı, B Grubu imza5)…, HY, B Grubu imza, Yönetim Kurulu Başkanlığını ilk üç yıl için …ın yapacağı, …’m aynı zamanda murahhas aza görevini ve genel müdür ataması yapılana kadar vekaleten bu görevi de yerine getireceğinin belirtildiği görülmüştür. Şirketin 11 Eylül 2012 tarihli … yevmiye No’lu … 22. Noterliğinde hazırlanmış ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne sunulmuş esas sözleşmede de temsil ve ilzam yetkilisi olarak davacı … görülmektedir.
Şirketin Ticaret ikametgahı İstanbul … … Mah … Cad. NO:… olarak kaydedilmiştir; vergi dairesi de vergi levhasına göre …’dir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde faaliyet alanının … olarak kodlandığı buna göre Karayolu ve Uluslararası yük taşımacılığı (gıda, sıvı, kuru yük v.b)(gaz ve petrol hariç) olduğu görülmüştür.
c) 24.09.2012 tarihinde davacı … Yaşarın e-posta ile davalı şirketin yönetim kurulu üyesi …nu yeni şirketin vergi levhası için … Vergi Dairesine başvuru yapıldığı hakkında bilgilendirdiği ve yeni bir koordinasyon toplantısı talebinde bulunduğu; …’ nun ise, ertesi gün e-posta ile yanıt vererek davalı şirkette çıkan yangından dolayı yoğun olduklarını, 27.09.2012 tarihinde toplantı yapabileceklerini söylemiş olduğu; 01.10.2012 tarihinde ise, davacı …, …na vergi levhasının alındığını bildirerek tekrar koordinasyon toplantısı talep ettiği, kendisine bu toplantının 04.10.2012 tarihinde davalı şirketin Hadımköy’deki ofisinden yapılabileceğini söylediği; 29.10.2012 tarihinde davalı şirket yönetim kurulu üyesi … yangın sebebiyle yorulduklarını ve lojistik alanına girmeyi doğru bulmadıklarını e-posta aracılığıyla davacı …’a bildirdiği dava dosyasındaki e-postalarda görülmüştür. Davacının 22.11.2012 tarihinde e-posta kanalıyla ilgili yetkililere cevaben 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesinin 8.3 maddesi uyarınca davalı şirketin sektöre 3 yıl boyunca girmemesi halinde hazırlatmış olduğu fesih sözleşmesinin karşılıklı olarak imzalanabileceğini beyan ettiği görülmüş, e-posta yazışmalarından anlaşıldığı kadarıyla davacı şirket kuruluşu prosedürlerini tamamlamak ve şirketi faaliyete geçirmek için gerekli bilgi aktarımlarını yapmış, koordinasyon için sürekli toplantı talep etmiş, ancak tatmin edici bir cevap alamamıştır.
Davacının yetkisinde olmasına rağmen usule aykırı yapılan yönetim kurulu toplantı çağrılarının, yokluğunda alınan kararlar yahut katıldığında ise yetersiz orana rağmen alınan kararların, davacının bunların batıl olduğu konusundaki davalıya yaptığı ihtarların delilleri dosyada görülmüştür. Davacının 07.05.2013 ve 04.06.2013 tarihli … … İlaç Lojistik A.Ş. yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun tespiti için İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinde … E. No’lu dosya ile dava ikame ettiğini, bu dosyanın daha önce 11.04.2013 tarihli yönetim kurulu karalarının batıl olduğunun tespiti ve bu tarihteki 3 numaralı kararda belirtilen 02.05.2013 tarihinde olağanüstü genel kurulun toplanmasına ilişkin kararın yerine getirilmesinin önlenmesi için açılmış olan ve İstanbul Anadolu …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ndeki … E. No’lu dosya ile birleştirildiği ve ihtiyati tedbir kararı verilmesiyle adres nakline ilişkin yönetim kararının Ticaret Sicili nezdinde tescilinin askıya alındığı görülmüştür.
Davacının … … İlaç Lojistik A.Ş 23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesinin “Rekabet Etmeme Yükümlülükleri” başlıklı 8. Maddesinin 3. fıkrasına göre “… ve grup şirketleri ilaç ile ilgili lojistik (veteriner, kozmetik, itriyat, healthcare, ecza depoculuğu gibi konularda tüm işlerini yeni şirket (… … Lojistik A.Ş.) üzerinden yapacaktır. Bu nedenle … Türkiye sınırları içinde hiç bir şekilde tek başına kurucu veya ortak olarak ilaç lojistiği ve depoculuğu işine girmeyecektir. Bunun oluşması halinde …, … ve …’e USD 10.000.000 cezai şartı ödemeye müteselsilen sorumludur ve … … İlaç Lojistik A.Ş 23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesinin 2.inci maddesi “Mevcut … İlaç Lojistik Şirketi bu haliyle veya mevcut sahipleri tarafından herhangi bir şekilde satılması, ortak alınması, kısmen unvan değiştirilmesi (örneğin şirketin şekli A.Ş. den Ltd’ye geçmesi) halinde dahi herhangi bir nedenle bu sözleşmeden itibaren 10 sene müddetle ilaç ve kozmetik endüstrisinin hizmet aldığı lojistik, dağıtım, satış gibi bir hizmet veremez’ kurallarının ihlal edildiği iddiası incelendiğinde, davalılar tarafından ortaklık sözleşmesinin rekabet etmeme kuralını ihlal edecek şekilde ticari sırları kullanmak suretiyle kurmuş olabileceğini iddia edilen … Sağlık Lojistiği Hizmetleri A.Ş.’nin 28.03.2013 tarihli 8288 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 1057. Sayfasına göre şirket kuruluş bilgileri şu şekildedir:

Şirket 22.03.2013 tarihinde kurulmuş Anonim bir şirkettir, şirketin kurucusu … olarak kaydedilmiştir ve tek kurucu üyedir, Şirketin faaliyet alanı ve amacı ilaç ve kimyasalların yurtiçi ve yurtdışı ticareti, depolanması, lojistiği şeklinde özetlenebilir.
Sermayesinin 1.000.000TL olduğu 1/4 ünün … tarafından tescilden önce ödendiği görülmüştür. İstanbul Ticaret Odası bilgi bankasına göre Yönetim Kurulu ve Yetkililer şu şekildedir:1) …, A Grubu imza, Üye 2)…, A Grubu imza, Başkan Yardımcısı 3)… A Grubu imza, Yönetim Kurulu Başkanı.
Davacıların iddia ettiği çalışan transferleri incelendiğinde: Yusuf Turan Fırat; … şirketinde Lojistik Depo Müdürlüğü yapmış, … … Sosyal Güvenlik Merkezinin mahkemeye sunmuş olduğu 17.04.2014 tarihli … dökümüne göre 01.06.2013 tarihinde … Sağlık Lojistik Hizmetleri A.Ş.ye geçiş yapmış olduğu görülmüştür. … adlı kişilerin kariyerlerini tanıttığı internet sitesinde de, eğer ki profili kendi oluşturmuşsa kendisini son görevi ve görev yeri olarak “…” ibaresiyle tanıtmaktadır,ondan önceki görev ve görev yeri “… Group”, bundan da bir önceki görev yeri ” … Lojistik’ olarak belirtilmiştin. …; … şirketinde Genel Müdürlük yapmış, … … Sosyal Güvenlik Merkezi’nin mahkemeye sunmuş olduğu 12.05.2014 tarihli … dökümüne göre davacının iddia ettiği işe giriş çıkışların bildirimlerinin yapılmadığı görülmüştür. … adlı kişilerin kariyerlerini tanıttığı internet sitesinde, eğer ki profili kendi oluşturmuşsa kendisini son görevi ve görev yeri olarak ” …’ ibaresiyle tanıtmaktadır, bir önceki görevi ve görev yeri de “… … Lojistik’ olarak belirtilmitir. …; İstanbul Ticaret Odası bilgi bankasına bilgilerine göre … temsilcisi olarak … … İlaç Lojistik A.Ş yönetim kurulu üyesi olan bu kişinin yeni kurulan … Sağlık Lojistik Hizmetleri A.Ş.’de de yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu görülmüştür. Şirketin kurucusu farklı bir kimse olarak görünmekle birlikte davalı, davalının yönetim kurulu üyesi (…) ve davacının şirketinin eski üst düzey çalışanlarının (Genel Müdür … ve Lojistik Depo Müdürü …) yeni kurulan … firmasında olmasına herhangi bir yorum getirmemiş, sadece bunun kendisini bağlamayacağını iddia etmiştir. Bu durum anlaşmalı bir kuruluş işlemi olasılığını akla getirmektedir. Davacının ticari sırlarının ortaklık kurma aşamasında yönetim kurulu üyesi olan … ve davalı şirketin de yönetiminde yer alan kilit isimlerden … ve … vasıtasıyla sektörde rakip olacak olan yeni kurulmuş … şirketine aktarılmış olması, davacının müşterisi olan … İlaç ve Kimya San. AŞ. İle çalışılmaya başlanmasında da anlaşılacağı üzere yüksek ihtimaldir.
Bilirkişi görev tanımı çerçevesinde öncelikle dava dışı … … İlaç Lojistik A.Ş. ile ilgili olarak ibraz edilen ticari defterler ve dayanağı belgeler üzerinde inceleme gerçekleştirilmiştir.
Dava dışı şirketin ticari defterlerinin TTK hükümlerine uygun olarak tutuldukları anlaşılmıştır.
Dava konusu iddialar çerçevesinde, dava dışı şirketin kurulduğu 2012 yılından dava tarihine kadarki süreçte varlık ve kaynak yapısındaki değişim ile faaliyet sonuçlarının seyri ticari defter kayıtlarını yansıttığı anlaşılan ayrıntılı mizanları ile mali tablolarından hareketle bu bölümde analize tabi tutulmuş olup, tespit ve değerlendirmelerimize aşağıda maddeler halinde yer verilmiştir.
Dava dışı şirketin ana sözleşmesinin 14.09.2012 tarihinde tescili ile kurulduğu ve kuruluş sermayesinin 200.000,00 TL hususları tartışmasız görünmektedir. Kuruluş sermayesinin 1/4 oranındaki bölümü olan 50.000,00 TL’nin 11.09.2012 itibarıyla banka hesabına bloke suretiyle nakden ödendiği ve “Ödenmemiş Sermaye” hesabının 31.12.2012 tarihi itibarıyla raporlanan bakiyesinin 150.000,00 TL olduğu görülmüştür.
Dava dışı şirketin 150.000,00 TL tutarındaki sermayesinin dava tarihi itibarıyla halen ödenmemiş durumda olduğu da tespit edilmiştir. Bu tespitler çerçevesinde; dava dışı şirket ortakları tarafından kuruluşta taahhüt edilen sermayenin kalan 3/4 lük (150.000,00 TL tutarındaki) bölümü ödenmemiş durumda bulunmakta; dolayısıyla dava konusu ortaklık sözleşmesi uyarınca planlanan 4.800.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımının gerçekleşmediği de dava dışı şirket ticari defter kayıtlarıyla sabit görünmektedir.
Karşılaştırmalı özet bilançolara göre, şirketin 50.000,00 TL’lik bölümü ödenmiş durumdaki sermayesini % 80,7 oranında kaybetmiş durumda görünmektedir.
Dava dışı şirketin kurulduğu tarihten sonraki üç aylık dönemde davacı şirket net satışlarının, 2012 yılının ilk 9 aylık bölümünde raporlanan net satış ortalamalarına göre yaklaşık %8,5 oranında bir düşüş gösterdiği gözlenmektedir.
2013 yılında raporlanan net satışların 2012 yılına göre düşüş oranı ise yaklaşık %2,9 düzeyinde olup; bu yıl itibarıyla faaliyet kârlılığında artış gözlenmekte, raporlanan kambiyo kârları ve finansman giderlerine dayalı olarak da Dönem Net Zararı raporlandığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf iddialarına göre, davalı şirketin kusurlu hareketleri sonucunda dava dışı … … Lojistik A.Ş.’nin faaliyetine başlayamaması nedeniyle, kâr kaybına uğradıkları ileri sürülmekte ve bunun finansal dayanağı olarak da dava dilekçesi ekinde 2 sayılı delil olarak sunulan sunum fotokopisinin gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu sunumda yer alan projeksiyondan hareketle de 5 yıllık süreçte beklenen net kârın 30 Milyon TL düzeyinde olduğu ileri sürülmektedir.
Bu bağlamda; taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi hükümleri çerçevesinde kurulduğu anlaşılan dava dışı şirketin faaliyete geçmemesi nedeniyle ve davacı tarafça delil olarak sunulan projeksiyondan hareketle iddia edildiği miktarda kâr kaybına uğranıp uğranmadığı hususunda sektörel ve teknik yönden değerlendirme önem taşımakla, bir önceki bölümde sunulan uzman değerlendirmeleri Sayın Mahkemenin takdirindedir.
Öte yandan davacı şirketçe iddia edildiği gibi, mahrum kalınan kâr bulunup bulunmadığı ve miktarının tespiti için, ibraz edilen dava dışı şirket ticari defter kayıtları ile davacı şirket mali verileri ise yeterli bulunmamaktadır.
Sayın Mahkemece verilen görevle ilgili olarak dosya içeriği belgeler, tarafların iddia ve savunmaları incelenmiş, öte yandan konunun teknik ve uygulama yönünden değerlendirmesi yapılmış olup, varılan sonuç takip eden bölümlerde ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir.
Davaya konu talep, taraflarını davalı … Lojistik Hizmetleri A.Ş (Raporun devamında … Lojistik olarak anılacaktır), davacı … ve … İlaç Kimya Gıda Ürünleri Üretim Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi (Raporun devamında … îlaç olarak anılacaktır) teşkil eden, 23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesine davalı … Lojistiğin aykırı fiilleri nedeniyle, davacılar nezdinde meydana gelen zarar kalemlerinden; sermaye koyma borcu yönünden 1.920.000,00 TLnin temerrüt tarihi olan 15.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizinin ve mahrum kalınan kar yönünden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tazmini taleplerinden ibarettir.
Somut uyuşmazlığın hukuken değerlendirilmesinde çıkış noktası, davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkiler ile bağlantılı olarak davalı … Lojistik fiillerinin, huzurdaki davanın tarafları arasında akdedilen 23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesinin ihlali teşkil edip etmediğinin doğru bir biçimde belirlenmesi ve nitelendirilmesidir. Bu hususta öncelikle, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin niteliğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesi ile kastedilen; … … İlaç Lojistik A.Ş. ticaret unvanlı yeni kurulacak şirketin paysahipleri olan … İlaç, … ve … Lojistik tarafından imzalanan ve pay sahipleri arasındaki ilişkileri, paysahiplerinin şirketle olan ilişkilerini ve özellikle de şirkette uygulanması amaçlanan diğer hususları düzenleyen bir paysahipleri sözleşmesidir. Uygulamada çok yaygın olarak kullanılan bu sözleşmeler ortaklar sözleşmesi ya da en genel ifadesi ile shareholders agreement olarak da anılmaktadır. Bu noktada … … İlaç Lojistik Şirketinin kuruluş işlemleri için tescil ve ilan edilen esas sözleşme ile … … İlaç Lojistik Şirketi’nin paysahipleri arasında akdedilen ortaklar sözleşmesinin (shareholders agreement) birbiri ile hiçbir şekilde karıştırılmaması gerekir. Zira, shareholders agreement borçlar hukuku zemininde sadece akit tarafların (paysahiplerinin) birbirlerine ileri sürebilecekleri hakları ve taahhütleri düzenlerken, şirketin esas sözleşmesi anonim ortaklığın korporatif yapısına dayanan ve ortakların değil, ortaklığın esaslarını düzenleyen bir sözleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada, uygulamada genelde esas sözleşmenin imzalanmasından önce akdedilen pay sahipleri sözleşmesi, tarafların kuracakları ticaret hukuku temeline dayanan esas sözleşmeye zemin oluşturmaktadır. Pay sahipleri sözleşmesi, ilke olarak ortaklar arasında akdedilen, ticaret şirketinin kurulmasına ve ortaklaşa kontrol edilmesi amacına yönelen, hakim ortakların birbirleriyle ve kuracakları hukuki ilişkileri düzenleyen ve şirketin stratejik yönelimini belirleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşme anonim ortaklığın ve esas sözleşmenin nüvesini oluşturmaktadır. Zira, tarafların iradesi, anonim ortaklıktaki paysahipliği haklarının ortak bir amaç doğrultusunda kullanılması yönünde tezahür etmektedir.
Türk doktrininde, pay sahipleri sözleşmelerinin tarafları arasında bir adi ortaklık ilişkisi kurulmasını sağladığı belirtilmektedir (…, Anonim Ortaklıklarda Paysahipleri Sözleşmeleri, İstanbul 2004, s. 4, …/…/…, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2010, s. 26-27). Böylece, bir anonim ortaklık kapsamındaki ilişkilerin düzenlenmesi amacıyla bir paysahipleri sözleşmesi imzalandığında, pay sahipleri sözleşmesinin imzalanması bir taraftan anonim ortaklık ve diğer taraftan da adi ortaklıktan oluşan sözleşmesel ilişki oluşturmaktadır.
Paysahipleri arasındaki ilişkileri ve paysahipliğinden doğan hakları düzenlemesi bakımından ise, ortaklar sözleşmesinin korporatif bir niteliği bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davalı tarafından iddia edilen sermaye koyma borcu yönünden davacıların değil, sadece Şirket’in talep hakkının bulunması iddiası yerinde değildir. Zira, talep paysahipleri sözleşmesinde yer alan bir taahhüdün davalı tarafından ihlali iddiasına dayanmaktadır ve korporatif niteliği bulunmayan, doktrinde adi ortaklık olarak nitelendirilen paysahipleri sözleşmesinin taraflarının bu sözleşmeden kaynaklı taahhütlerin yerine getirilmemesi halinde talep hakları sözleşmeyi imzalayan tüm paysahiplerine ait olacaktır.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, anılan sözleşme borçlar hukuku zemininde bir sözleşmedir. Dolayısıyla pay sahipleri arasındaki ilişkilerden veya pay sahiplerinin şirketle olan ilişkilerinden doğacak yükümlülükler ve sözleşmedeki yükümlülükleri ifa etmemeden doğacak talepler borçlar hukuku zemininde ileri sürülebilecektir.
23.08.2012 tarihli Ortaklar Sözleşmesinin niteliğinin belirlenmesinin ardından, huzurdaki davanın temelinin anılan sözleşmenin ihlali iddiasına dayanması itibarı ile, taraflar arasındaki sözleşmenin dava tarihi itibarı ile bağlayıcı olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu uyuşmazlığın seyri dahilinde, yukarıda da ayrıntılı bir şekilde izah edildiği üzere, … îlaç, … Lojistik ve … arasında … … İlaç Lojistik adında bir şirket kurmak konusunda anlaşılmış, pay sahipleri sözleşmesi noterde yapılmıştır.Taraflar bu sözleşmeye “ortaklık sözleşmesi” demişlerdir. Bu sözleşme doğrultusunda şirketin kuruluşuna ilişkin esas sözleşmesi sicile tescil edilerek ilan edilmiştir. Ancak bu işlemler yapıldığı esnada, … Lojistik …daki depolarının yandığı bu aşamada yeni bir girişime hazır olmadıklarını belirtmişler, davacılardan … da, … İlaç’a ait ticari sırların … Lojistik ile paylaşılmış olmasına istinaden, … Lojistik’in 3 yıl süre ile ilaç sektörüne girmemesi dışında herhangi bir bedel talep etmeksizin 23.08.2012 tarihli ortaklar sözleşmesini karşılıklı olarak sona erdirmeyi kabul edeceklerini bildirmiştir. Ancak, … Lojistik tarafından söz konusu fesih sözleşmesi imzalanmamıştır.
Dolayısıyla, sözleşmenin taraflar arasında halen bağlayıcıdır. … İlaç ve … aracılığı ile sözleşmenin feshine ilişkin şartlar … Lojistik tarafından kabul edilmemiş ve fesih sözleşmesi imzalanmamıştır. Şu halde, taraf iradeleri sözleşmeyi sona erdirmek konusunda uyuşmadığından, sözleşmenin taraflar arasında bağlayıcılığım sürdürdüğü anlaşıldığından, Sözleşme hükümlerinin davalı … Lojistik tarafından ihlal edilip edilmediğinin incelenmesi gerekmektedir.
Davacılar tarafından huzurdaki dava konusu uyuşmazlık çerçevesinde ileri sürülen ilk iddia, davalının sözleşmenin 2.1. maddesinde yer alan sermaye koyma borcuna ilişkin taahhüdünü yerine getirmediğine dayanmaktadır.
Dosya muhteviyatı belgeler arasında yer alan 23.08.2012 tarihli Sözleşmenin 2.1. maddesi şu şekildedir ;’Yeni Şirket’in ilk sermayesi 200.000 TL olacaktır (Beheri 1.000 TL’den 200 hisse halinde). Şirketin %60’ı … a, %20’si …’a ve %20’si … ‘ea ait olacaktır. Şirket’in kuruluşundan yaklaşık 1 ay içinde taraflar sermayeyi 5.000.000 TL’yeyükseltecektir (beheri 1.000 TL’den 5.000hisse). … tarafından Şirket’in artan 4.800 hissesinin karşılığı 4.800.000- TL şirkete sermaye olarak konulacak ve bunun karşılığı ilave edilen 1920hisse, işbu sözleşme gereği müşteri portföyü know-how bedeli ve … ‘in raflar ve TT(tarettruck)lar hariç mevcut tüm altyapısı karşılığı, … ve … Grubuna devredilecektir. Artırılan ve devir edilen hisselerin sermaye katkı payları şirketin nakit ihtiyacına göre tamamen … tarafından ödenecektir.” Anılan madde uyarınca, Farmakinı İlaç ve … işbu sözleşme gereği know-how ve altyapısını paylaşmayı taahhüt ederken, … Lojistik ise 4.800.000 TL’yi ortaklığa sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği anlaşılmaktadır.
Sektör bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde, … m söz konusu taahhüdünü yerine getirdiği ve ayrıca, sözleşme hükümlerinin uygulanması için gerekli çabayı da sarf ettiği belirtilmiştir. Mali İnceleme neticesinde ise; dava konusu ortaklık sözleşmesi uyarınca planlanan 4.800.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımının gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Bu çerçevede, borçlar hukuku zemininde oluşturulan ortaklar sözleşmesinde … Lojistik açısından bir borca aykırılık hali mevzu bahistir.

Modern hukuk doktrininde genellikle kabul edildiği üzere borca aykırılık halleri üç gruba ayrılır: 1) Borç ifa edilmemiş ve ifası da imkansız hale gelmiştir. 2)İfa imkansız olmadığı halde borçlu ifada bulunmamaktadır. Burada borçlunun temerrüdü bahis konusudur. 3) Borçlu ifada bulunmuştur; fakat bu, kötü bir ifadır.
Her ne kadar davalı tarafından …’daki depo yangını sonucu borcun ifasımn imkansız hale geldiği iddia edilse de, bu durum somut olay bakımından borçlar hukuku anlamında borcun imkansız hale gelmesi anlamını taşımamaktadır. Şöyle ki, sözleşme ile taahhüt edilen borç bir para borcudur, eğer ki depoda bulunan malların teslimini konu alan bir taahhüt söz konusu olsa idi, ve depo yangım sonucu mallar yanmış olsa idi bu halde bir imkansızlık halinden söz edilebilirdi. Kaldı ki, bu halde dahi, borçlunun kusuru yüzünden ifa imkansız hale gelse bile, taraflar arasındaki borç ilişkisi devam edecek, böyle bir imkansızlık sadece alacak hakkının muhtevasını değiştirecek, o zamana kadar aynen ifa edilmesi gereken alacak, artık bir tazminat alacağı mahiyetini alacaktı. Ancak davalı tarafın iddiasının aksine somut bakımından böyle bir durumun varlığı söz konusu değildir.
Şu halde, huzurdaki dava konusu uyuşmazlık açısından borca aykırılık hallerinden ifamn imkansız olmadığı halde, borçlunun ifada bulunmama hali söz konusudur. Borca aykırılıktan dolayı bir zarar doğduğu taktirde bunun tazmini gerekecektir. Zarar, borca aykırı davranışın etkisine maruz kalan malvarlığının sahip olduğu değerle bu malvarlığının borca aykırılık vuku bulmasaydı ifade edeceği değer arasındaki farktan ibarettir (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, îstanbul 1988, s. 1140). Borcunu ifa etmeyen borçlunun, ödemekle yükümlü olduğu tazminat ifa menfaatini karşılar. Bundan maksat şudur: Borçlu borcunu gereği gibi ifa etseydi alacaklının malvarlığı durumu ne miktarda iyileşecek idiyse, işte bu miktar kadar tazminat ödenmelidir. Diğer bir ifade ile, borcun ifasından alacaklının sağlayacak olduğu menfaati ifa menfaatidir. Bu menfaatin ifa etmeme yüzünden elde edilememiş olmasından doğan zarar, alman hukuk dilinde yerleşen bir deyimle, müsbet zararı ifade eder; ve alacaklının işte bu zararı tazmin edilmek gerekir (Tekinay/Akman/Bıırcuoğlıı/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1988, s. 1140).
…’ın ve … îlaç’ın toplam hisse değerleri halihazırda 80.000,00 TL’dir. 23.08.2012 tarihli sözleşmeye göre; … Lojistik sermaye koyma taahhüdünü gereği gibi ifa etmiş olması ihtimalinde ise, … … İlaç Lojistik isimli yeni kurulacak Şirket’in %20 oranında pay sahibi olan …’ın ve %20 oramnda pay sahibi olan … îlaç’ın hisse değerleri toplamı 2.000.000 TL olacaktı. Dolayısıyla, söz konusu iki kalem arasındaki fark davacıların ifa menfaatini teşkil ettiğinden borca aykırılık hükümleri gereğince davacıların söz konusu zararının tazmin edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Davacılar huzurdaki davada ayrıca, davalı … Lojistik’in kusurlu hareketleri neticesinde … … îlaç Lojistik’in faaliyetlerine başlayamaması nedeniyle uğranılan kar kayıplarını, bir başka ifade ile yoksun kalınan karı talep etmektedirler. İfa etmeme dolayısıyla alacaklının uğradığı zarar fiili zarar (damnum emergens) ve yoksun kalınan kar (lucrum cessans) şeklinde ifade edilebilir. Alacaklı şartların varlığı halinde her iki zarar kalemini de borçludan talep edebilir.
Davacı taraf iddialarına göre, davalı şirketin kusurlu hareketleri sonucunda dava dışı … … Lojistik A.Ş/nin faaliyetine başlayamaması nedeniyle, projeksiyonlardan hareketle, 5 yıllık süreçte beklenen net kârın 30 Milyon TL düzeyinde olduğu ileri sürülmektedir.
Bu bağlamda; taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi hükümleri çerçevesinde kurulduğu anlaşılan dava dışı şirketin faaliyete geçmemesi nedeniyle ve davacı tarafça delil olarak sunulan projeksiyondan hareketle iddia edildiği miktarda kâr kaybına uğrayıp uğramadığı hususunda sektörel ve teknik yönden değerlendirme önem taşımaktadır. Yapılan mali inceleme neticesinde ise, mahrum kalınan kâr bulunup bulunmadığı ve miktarının tespiti için, ibraz edilen dava dışı şirket ticari defter kayıtları ile davacı şirket mali verileri ise yeterli bulunmadığı belirtilmiştir. Davacıların söz konusu zarar kalemlerinden yoksun kalınan karı, borca aykırılık hükümleri çerçevesinde talep hakları bulunmasına karşın, miktarı konusundaki kanaat sayın mahkeme’nin taktirindedir.
Raporumuzun inceleme, tespit ve değerlendirme bölümünde açıklaması yapılan nedenlerle, takdiri tamamen Sayın Mahkemenize ait olmak üzere;
Dava dışı “… … îlaç Lojistik A.Ş.” için kuruluş işlemleri ve temel yapılanma adı altında koordinasyon toplantısı yapıldığı; e-postalardan da anlaşıldığı üzere yapılan sunumlarla da davacılardan …’ın sahip-olduğu … A-Ş/nin detaylı bilançosunu, kar-zarar tablolarını, müşteri bilgilerini, müşteri hizmet cirolarını,. satın alma, sipariş, sipariş iadesi gibi konulardaki şirket içi prosedürlerini, kullandıkları bilgisayar yazılımlarını, çalışan bilgilerini yani ticari sır mahiyetindeki kapsamlı bilgilerini … A.Ş. ile paylaştığı, dava konusu sözleşmeye konu dava dışı şirket ortakları tarafından kuruluşta taahhüt edilen sermayenin sadece 1/4 oranında 50.000,00 TL’lik bölümünün ödenmiş olduğu; kalan % 3/4 ‘lük (150.000,00 TL tutarındaki) bölümünün ise ödenmemiş durumda bulunduğu; dolayısıyla da, dava konusu ortaklık sözleşmesi uyarınca planlanan 4.800.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımının gerçekleşmediğinin dava dışı şirket ticari defter kayıtlarıyla sabit göründüğü, dava dışı şirket ile ilgili olarak sunulan ticari defter kayıtları ve mali tablolarına göre; şirketin kurulduğu tarihten 2013 yılsonuna kadar incelenen dönem itibarıyla faaliyetlerinin durağan seyrettiği; aynı dönemde raporlanan ve cari giderlerinden kaynaklanan zarar nedeniyle de ödenmiş sermayesinin, 2013 yılsonu itibarıyla % 80,7 oranında kaybedilmiş durumda bulunduğu, davacı şirket ile ilgili olarak sunulan ticari defter kayıtları ve mali tablolara göre ise; dava dışı şirketin kurulduğu tarihten sonraki üç aylık dönemde davacı şirket net satışlarının, 2012 yılının ilk 9 aylık bölümünde raporlanan net satış ortalamalarına göre yaklaşık %8,5 oranında bir düşüş gösterdiği, 2013 yılında raporlanan net satışların 2012 yılına göre düşüş oranın ise yaklaşık %2,9 düzeyinde olduğu; bu yıl itibarıyla faaliyet kârlılığında artış gözlenen davacı şirkette raporlanan kambiyo kârları ve finansman giderlerine dayalı olarak da dönem net zararı raporlandığının anlaşıldığı, davacı şirket nezdinde, davalıların ilişkili bulunduğu iddia edilen dava dışı … şirketinin haksız rekabetinden kaynaklanan bir satış ve kâr kaybının bulunup bulunmadığı ve miktarının ise, salt davacı şirket kayıtlarında raporlanan verilerden hareketle tespitinin finansal yönden olanaklı görünmediği;
…’ın ve … îlaç’ın toplam hisse değerleri halihazırda 80.000,00 TL’dir. 23.08.2012 tarihli sözleşmeye göre; … Lojistik sermaye koyma taahhüdünü gereği gibi ifa etmiş olması ihtimalinde ise, … … ilaç Lojistik isimli yeni kurulacak şirket’in %20 oranında pay sahibi olan …’ın ve %20 oranında pay sahibi olan … îlaç’ın hisse değerleri toplamı 2.000.000 TL olacağı; dolayısıyla, davacıların kendi edimlerini yerine getirdiği; buna karşılık ortaklar sözleşmesinde imzası bulunan davalının sermaye koyma borcunu yerine getirmediği; ortaklık sözleşmesine (share holders agreements) aykırı davrandığı; bunun sonucu olarak söz konusu iki kalem arasındaki fark; davacıların ifa menfaatini teşkil ettiğinden, borca aykırılık hükümleri gereğince davacıların söz konusu zararı tazmin edilmesi gerektiği, yapılan mali inceleme neticesinde, mahrum kalınan kâr bulunup bulunmadığı ve miktarının tespiti için, ibraz edilen dava dışı şirket ticari defter kayıtları ile davacı şirket mali verileri ise yeterli bulunmadığı tespit edildiğinden, davacıların söz konusu zarar kalemlerinden yoksun kalınan karı borca aykırılık hükümleri çerçevesinde talep hakları bulunmasına karşın, miktarının tespitindeki güçlük karşısında Sayın Mahkemenin TBK’nun 51.maddesine göre tazminatı hakkaniyete göre takdir edebileceği sonucuna varılmıştır.” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuşlardır.
Mahkememizce davalı taraf itirazları ile ve alternatifli olarak net kar hesabı üzerinde dava dışı … … ilaç Lojistik AŞ defterleri ve davalı şirket defterleri de incelenerek kar marumiyeti hesabı yapılması için kök raporu hazırlayan bilirkişiler marifetiyle hazırlanan 08/11/2017 tarihli ek rapor teminle dosyamız arasına katılmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
”Kök raporumuzda sunulu tespit, hesaplama ve değerlendimelerimizin tamamen görev tanımı sınırları içesinde ve sunulu kayıt ve belgelerle sınırlı olarak yapılabildiği tartışmasızdır. Dava konusu iddialar çerçevesinde kök rapor aşamasında inceleme yapılan kayıt ve finansal tablolarda gözlenen değişimlerin salt finansal boyutlarıyla anlamlı olup olmadığı çerçevesinde bir analiz ve değerlendirmeye olanak bulunmadığı açıklıkla ortaya konmuştur.
Kök raporumuzda yer verilen finansal tespitler, salt inceleme sınırları çerçevesinde sunulmuş olup, bu tespitlerin ileri sürüldüğü gibi “kafa karıştırıcı” yönde olmalarından söz edilemez. Çünkü kök raporumuzda dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak finansal yönden değerlendirmeye olanak bulunmadığı açıklıkla vurgulanmıştır.
Bu çerçevede davalı vekilinin itiraz ve beyanları da tamamen Sayın Mahkemenin takdirinde olmak üzere; bu aşamada verilen görev tanımı doğrultusunda öncelikle davalı şirketce ibraz edilen ticari defter kayıtları üzerindeki tespitlere yer verilmiş ve kar mahrumiyeti talebiyle ilgili değerlendirmelerimiz tekrar sunulmuştur.
Karşılaştırmalı özet bilançolara göre, şirketin 2011 yılında ödenmiş olan 14.500.000.-TL tutarındaki sermayenin %70’ini kaybetmiş olduğu, 2012 yılında ödenmiş 14.050.000,00 TL’lik sermayenin %42’ini, 2013 yılında ise 14.500.000.-TL ödenmiş sermayenin % 17’ini kaybettiği ve 2014 yılında ise ödenmiş sermayenin özvarlık içinde falzasıyla mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin aşağıda 4 yıllık Özet Gelir Tablosundan anlaşılacağı üzere 2011, 2012, 2013 ve 2014 yılı net satışlarının arttığı, 2014 yılı dönem karı elde etmesi nedeniyle 2013 yılında %17’si kaybedilmiş olan sermaye, fazlasıyla kazanılmış ve 2014 yılında sermaye %142 fazlasıyla özvarlık içinde mevcuttur. Karşılaştırmalı gelir tablolarına göre; davalı şirketin 2011 yılı sonunda 324.312.149.-TL olan net satışı 2012 yılında %30 artışla 421.450.071.-TL, 2013 yılı net satışı 2012 yılı net satışının %25 artışla 528.857.423.-TL’ye, 2014 yılında ise 2013 yılına göre %33 artışla 707.729.889.-TL, 2014 yılı net satışı 2012 yılı net satışına göre ise % 67 artış sağlamıştır.
Diğer yandan, davacı şirket şirket net satışlarının, 2012 yılının ilk 9 aylık bölümünde raporlanan net satış ortalamalarına göre yaklaşık %8,5 oranında bir düşüş gösterdiği gözlenmektedir.
Yine davacı şirketin, 2013 yılında raporlanan net satışların 2012 yılma göre düşüş oranı ise yaklaşık %2,9 düzeyinde olup; bu yıl itibarıyla faaliyet kârlılığında artış gözlenmekte, raporlanan kambiyo kârları ve finansman giderlerine dayalı olarak da dönem net zararı raporlandığı anlaşılmaktadır.
Bu noktada, heyetimizin sektör uzmanı incelemeleri çerçevesinde -takdiri tamamen Sayın Mahkemeye ait olmak üzere- kök raporda sunulu ve davacılardan …’ın sahip olduğu … A.Ş/nin detaylı bilançosunu, kar-zarar tablolarını, müşteri bilgilerini, müşteri hizmet cirolarını, satın alma, sipariş, sipariş iadesi gibi konulardaki şirket içi prosedürlerini, kullandıkları bilgisayar yazılımlarını, çalışan bilgilerini yani ticari sır mahiyetindeki kapsamlı bilgilerini … A.Ş. ile paylaştığı yönündeki tespit ve değerlendirmelerde bir değişiklik olmadığından, söz konusu paylaşımdam dolayı davalı şirketin net satış ve kar elde etmesi mümkün görülmektedir.
Bu bağlamda, ilgili taraflar bazında faaliyet süreçleri itibarıyla ortaya çıkan faaliyet sonuçlarının karşılaştırmalı analizine elverişli veriler sunulu bulunmadığından, raporlanan faaliyet kârında sektör uzmanlığı itibarıyla tespit edilen paylaşımlarının etkisinin ve miktarının ne kadar olduğunu belirlemek mümkün olamamaktadır.
Sayın Mahkemece verilen görevle ilgili olarak dosya içeriği belgeler, tarafların beyan ve itirazları incelenmiş, konunun değerlendirmesi yapılmış olup, varılan sonuç takip eden bölümlerde ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir.
Davaya konu talep, taraflarını davalı … Lojistik Hizmetleri A.Ş (Raporun devamında … Lojistik olarak anılacaktır), davacı … ve … îlaç Kimya Gıda Ürünleri Üretim Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi (Raporun devamında … İlaç olarak anılacaktır) teşkil eden, 23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesine davalı … Lojistik’in aykırı fiilleri nedeniyle, davacılar nezdinde meydana gelen zarar kalemlerinden; sermaye koyma borcu yönünden 1.920.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 15.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizinin ve mahrum kalınan kar yönünden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TLnin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tazmini taleplerinden ibarettir.
Davalının Kök Rapor’da yer alan tespitlere ilişkin olarak sunmuş olduğu itirazdan ilki; taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinin dava dışı … … adlı şirketin kuruluş esasları ve ortakların hak ve yükümlülüklerini düzenleyen bir sözleşme olduğu; ortaklık sözleşmesinin tarafların dava dışı … … İlaç ve Lojistik A.Ş. adlı şirketi kurması ve Ticaret Sicile tescil ettirmesi ile taraflar arasındaki geçerliliğini yitirdiği yönündedir.
Somut uyuşmazlığın hukuken değerlendirilmesinde çıkış noktası, davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkiler ile bağlantılı olarak davalı … Lojistik’in fiillerinin, huzurdaki davanın tarafları arasında akdedilen 23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesinin ihlali teşkil edip etmediğinin doğru bir biçimde belirlenmesi ve nitelendirilmesidir. … İlaç, … Lojistik ve … arasında … … İlaç Lojistik adında bir şirket kurmak konusunda anlaşılmış, pay sahipleri sözleşmesi noterde yapılmıştır.Taraflar bu sözleşmeye “ortaklık sözleşmesi” demişlerdir. Bu sözleşme doğrultusunda şirketin kuruluşuna ilişkin esas sözleşmesi sicile tescil edilerek ilan edilmiştir.23.08.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesi ile kastedilen; … … İlaç Lojistik A.Ş. ticaret unvanlı yeni kurulacak şirketin paysahipleri olan … İlaç, … ve … Lojistik tarafından imzalanan ve pay sahipleri arasındaki ilişkileri, paysahiplerinin şirketle olan ilişkilerini ve özellikle de şirkette uygulanması amaçlanan diğer hususları düzenleyen bir paysahipleri sözleşmesidir. Uygulamada çok yaygın olarak kullanılan bu sözleşmeler ortaklar sözleşmesi ya da en genel ifadesi ile shareholders agreement olarak da anılmaktadır. Bu noktada … … İlaç Lojistik Şirketi’nin kuruluş işlemleri için tescil ve ilan edilen esas sözleşme ile … … İlaç Lojistik Şirketi’nin paysahipleri arasında akdedilen ortaklar sözleşmesinin (shareholders agreement) birbiri ile hiçbir şekilde karıştırılmaması gerekir. Zira, shareholders agreement borçlar hukuku zemininde sadece akit tarafların (paysahiplerinin) birbirlerine ileri sürebilecekleri hakları ve taahhütleri düzenlerken, şirketin esas sözleşmesi anonim ortaklığın korporatif yapısına dayanan ve ortakların değil, ortaklığın esaslarını düzenleyen bir sözleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada, uygulamada genelde esas sözleşmenin imzalanmasından önce akdedilen pay sahipleri sözleşmesi, tarafların kuracakları ticaret hukuku temeline dayanan esas sözleşmeye zemin oluşturmaktadır. Pay sahipleri sözleşmesi, ilke olarak ortaklar arasında akdedilen, ticaret şirketinin kurulmasına ve ortaklaşa kontrol edilmesi amacına yönelen, hakim ortakların birbirleriyle ve kuracakları hukuki ilişkileri düzenleyen ve şirketin stratejik yönelimini belirleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşme anonim ortaklığın ve esas sözleşmenin nüvesini oluşturmaktadır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmede, sözleşme konusu şirket kurulduktan sonra şirketin faaliyetine başlayabilmesi için gerekli olan altyapının kimin tarafından sağlanacağı, şirket bünyesinde yapılması planlanan sermaye artırımının hangi süreler içerisinde ne şekilde ve kimin finansal desteği ile yapılacağı, sermaye artırımı yoluyla yeni çıkarılan payların taraflar arasında ne şekilde el değiştireceği düzenlenmektedir. Tarafların iradesi, anonim ortaklıktaki paysahipliği haklarının ortak bir amaç doğrultusunda kullanılması yönünde tezahür etmektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki, anılan sözleşme borçlar hukuku zemininde bir sözleşmedir. Dolayısıyla pay sahipleri arasındaki ilişkilerden veya pay sahiplerinin şirketle olan ilişkilerinden doğacak yükümlülükler ve sözleşmedeki yükümlülükleri ifa etmemeden doğacak talepler borçlar hukuku zemininde ileri sürülebilecektir.
Doç. Dr. … ve Doç. Dr. … tarafından hazırlanarak dosyaya sunulan Hukuki Mütalaa’da da bu ilişkinin temelde bir pay sahipleri sözleşmesi olduğu vurgulanmış ve aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
“Ortaklar Sözleşmesi ‘nde yer alan bu düzenlemeler, yeni kurulan … …’in esas sözleşmesi içerisinde yer alması mümkün olmayan, yani korporatif nitelikte bulunmayan, doğrudan ortaklar arasındaki ilişkileri ilgilendiren, ortakların şirkete karşı değil birbirlerine karşı taahhütlerini yansıtan hükümler niteliğinde olduklarından, somut olaydaki “Ortaklar Sözleşmesinin temelde bir “pay sahipleri sözleşmesi” olduğundan kuşku duyulamaz. Bu itibarla, pay sahipleri sözleşmesi, özünde bir borçlar hukuku sözleşmesi niteliğinde olduğuna göre, somut olaydaki pay sahipleri sözleşmesi niteliğinde olan 23.08.2012 tarihli Ortaklar Sözleşmesi nin de tamamıyla borçlar hukuku prensipleri içerisinde, TBK hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmalıdır”.
Davacılar tarafından huzurdaki dava konusu uyuşmazlık çerçevesinde ileri sürülen ilk iddia, davalının sözleşmenin 2.1. maddesinde yer alan sermaye koyma borcuna ilişkin taahhüdünü yerine getirmediğine dayanmaktadır.
Dosya muhteviyatı belgeler arasında yer alan 23.08.2012 tarihli Sözleşme’nin 2.1. maddesi şu şekildedir;
“Yeni Şirketin ilk sermayesi 200.000 TL olacaktır (Beheri 1.000 TL’den 200 hisse halinde). Şirketin %60’ı …’a, %20’si …’a ve %20’si …’e ait olacaktır. Şirket’in kuruluşundan yaklaşık 1 ay içinde taraflar sermayeyi 5.000.000 TL ye yükseltecektir (beheri 1.000 TL’den 5.000 hisse). … tarafından Şirket’in artan 4.800 hissesinin karşılığı 4.800.000- TL şirkete sermaye olarak konulacak ve bunun karşılığı ilave edilen 1920 hisse, işbu sözleşme gereği müşteri portföyü know-how bedeli ve …’in raflar ve TT(tarettruck)lar hariç mevcut tüm altyapısı karşılığı, … ve … Grubuna devredilecektir. Artırılan ve devir edilen hisselerin sermaye katkı payları şirketin nakit ihtiyacına göre tamamen … tarafından ödenecektir.”
Anılan madde uyarınca, … îlaç ve … işbu sözleşme gereği know-how ve altyapısını paylaşmayı taahhüt ederken, … Lojistik ise 4.800.000 TL’yi ortaklığa sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği anlaşılmaktadır.
Sektör bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde, …’in söz konusu taahhüdünü yerine getirdiği ve ayrıca, sözleşme hükümlerinin uygulanması için gerekli çabayı da sarf ettiği belirtilmiştir. Mali İnceleme neticesinde ise; dava konusu ortaklık sözleşmesi uyarınca planlanan 4.800.000,00 TL tutarındaki sermaye artırımının gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
Bu çerçevede, borçlar hukuku zemininde oluşturulan ortaklar sözleşmesinde … Lojistik açısından bir borca aykırılık hali mevzu bahistir.
Her ne kadar davalı tarafından …’daki depo yangını sonucu borcun ifasının imkansız hale geldiği iddia edilse de, bu durum somut olay bakımından borçlar hukuku anlamında borcun imkansız hale gelmesi anlamını taşımamaktadır. Şöyle ki, sözleşme ile taahhüt edilen borç bir para borcudur, eğer ki depoda bulunan malların teslimini konu alan bir taahhüt söz konusu olsa idi ve depo yangını sonucu mallar yanmış olsa idi bu halde bir imkansızlık halinden söz edilebilirdi. Kaldı ki, bu halde dahi, borçlunun kusuru yüzünden ifa imkansız hale gelse bile, taraflar arasındaki borç ilişkisi devam edecek, böyle bir imkansızlık sadece alacak hakkının muhtevasını değiştirecek, o zamana kadar aynen ifa edilmesi gereken alacak, artık bir tazminat alacağı mahiyetini alacaktır, ancak davalı tarafın iddiasının aksine somut bakımından böyle bir durumun varlığı söz konusu değildir.
Şu halde, huzurdaki dava konusu uyuşmazlık açısından borca aykırılık hallerinden ifanın imkansız olmadığı halde, borçlunun ifada bulunmama hali söz konusudur. Borca aykırılıktan dolayı bir zarar doğduğu taktirde bunun tazmini gerekecektir. Zarar, borca aykırı davranışın etkisine maruz kalan malvarlığının sahip olduğu değerle bu malvarlığının borca aykırılık vuku bulmasaydı ifade edeceği değer arasındaki farktan ibarettir (Tekinay/Akman/Burcuoğlıı/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1988, s. 1140).
Borcunu ifa etmeyen borçlunun, ödemekle yükümlü olduğu tazminat ifa menfaatini karşılar. Bundan maksat şudur: Borçlu borcunu gereği gibi ifa etseydi alacaklının malvarlığı durumu ne miktarda iyileşecek idiyse, işte bu miktar kadar tazminat ödenmelidir. Diğer bir ifade ile, borcun ifasından alacaklının sağlayacak olduğu menfaati ifa menfaatidir. Bu menfaatin ifa etmeme yüzünden elde edilememiş olmasından doğan zarar, alman hukuk dilinde yerleşen bir deyimle, müsbet zararı ifade eder; ve alacaklının işte bu zararı tazmin edilmek gerekir (Tekinay/Akman/Bıırcuoğlıı/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1988, s. 1140). …’ın ve … İlaç’ın toplam hisse değerleri halihazırda 80.000,00 TL’dir. 23.08.2012 tarihli sözleşmeye göre; … Lojistik sermaye koyma taahhüdünü gereği gibi ifa etmiş olması ihtimalinde ise, … … İlaç Lojistik isimli yeni kurulacak Şirket’in %20 oranında pay sahibi olan …’ın ve %20 oranında pay sahibi olan … İlaç’ın hisse değerleri toplamı 2.000.000 TL olacaktı, dolayısıyla, söz konusu iki kalem arasındaki fark davacıların ifa menfaatini teşkil ettiğinden borca aykırılık hükümleri gereğince davacıların söz konusu zararının tazmin edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi hükümleri çerçevesinde kurulduğu anlaşılan dava dışı şirketin faaliyete geçmemesi nedeniyle ve davacı tarafça delil olarak sunulan projeksiyondan hareketle iddia edildiği miktarda kâr kaybına uğranıp uğranmadığı hususunda Kök Rapor’da yer alan sektörel ve teknik yönden değerlendirme önem taşımaktadır. Yapılan mali inceleme neticesinde ise, mahrum kalınan kâr bulunup bulunmadığı ve miktarının tespiti için, ibraz edilen dava dışı şirket ticari defter kayıtları ile davacı şirket mali verileri ise yeterli bulunmadığı belirtilmiştir. Davacıların söz konusu zarar kalemlerinden yoksun kalınan kar, borca aykırılık hükümleri çerçevesinde talep hakları bulunmasına karşın, miktarı konusundaki kanaat Sayın Mahkemenin taktirindedir.
Yapılan mali inceleme neticesinde, mahrum kalman kâr bulunup bulunmadığı ve miktarının tespiti için, ibraz edilen dava dışı ve davalı şirket ticari defter kayıtları ile davacı şirket mali verileri ise yeterli bulunmadığı tespit edildiğinden, davacıların söz konusu zarar kalemlerinden yoksun kalınan karı borca aykırılık hükümleri çerçevesinde talep hakları bulunmasına karşın, miktarının tespitindeki güçlük karşısında Sayın Mahkemenin TBK’nun 51.maddesine göre tazminatı hakkaniyete göre takdir edebileceği sonucuna varılmıştır.
Ek Raporumuzun inceleme, tespit ve değerlendirme bölümünde açıklaması yapılan nedenlerle, takdiri tamamen Sayın Mahkemenize ait olmak üzere; davacı itirazlarının uzmanlık alanları itibarıyla ayrı ayrı incelenerek değerlendirildiği, davalı şirketçe ibraz edilen ticari defterler ve sunulu finansal verilerle sınırlı olarak yapılan tespitlere de rapor içerisinde yer verildiği, sonuç itibarıyla kök raporumuzda sunulu tespit ve değerlendirmelerimiz itibarıyla bir değişikliğin söz konusu olmadığı” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuştur.
Dava; davacı … ve … İlaç Kimya Gıda Ürünleri Üretim Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi ile davalı … Lojistik Hizmetleri A.Ş arasında aktedilen 23.08.2012 tarihli ortaklık sözleşmesini davalının haksız olarak ihlal ettiğinden bahisle sermaye koyma borcuna ve sözleşmeye aykırılık nedeniyle yani mahrumiyeti ve sermaye zararın tahsili istemine ilişkindir taahhüdüne aykırılıktan kaynaklı zarar istemine ilişkindir. Davalı taraf davanın reddini savunmuştur.
Yanlar arasındaki ihtilaf; davacıların davalıdan taraflar arasında imzalanan ortaklar sözleşmesine aykırılık iddiasına kar mahrumiyeti ve sözleşmeye konu sermaye koyma taahhüdünün ihlali nedeniyle zarar iddiasına dayalı alacak talebinde bulunulup bulunulamayacağı ve miktarına ilişkindir.
Mahkememizce icra edilen 22.02.2018 tarihli celsede davacı taraf sözleşmeye aykırılık iddiasına dayalı kar mahrumiyeti talebini atiye terk ettiğini, davalı taraf ise aynı celsede kar mahrumiyeti talebinin atiye terkini kabul ettiğini beyan etmiş olması karşısında mahkememizce kar mahrumiyeti talebi yönünden Hukuk Muhakeme Kanununun 150 ‘inci maddesi gereğince bu talep işlemden kaldırılmış ve yasal üç aylık süre içerisinde kar mahrumiyeti talebi yönünden yenileme işlemi yapılmadığından davanın açılmamış sayılması şartlarının oluştuğu görülmüştür.
Mahkememizce inceleme; sözleşmeye istinaden sermaye koyma borcuna aykırılık ve zarar iddiasına dayalı alacak talebi yönünden yapılmıştır.
Mübrez raporda da ifade edildiği üzere; taraflar arasında 23.08.2012 tarihinde bu iki firma arasında Ortaklık Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin daha sonra … 22.Noterliği’nin 11.09.2012 tarih ve … yevmiye numarası ile onaylandığı, buna ilişkin ilanın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 20.09.2012 tarihli 8157. Sayısının 331. ve 332. Sayfalarında yapıldığı ve 14.09.2012 tarihinde … Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde 200.000 TL sermaye ile kurulduğunun resmen tescil edildiği, Ortaklık Sözleşmesinin 2.1’inci maddesi uyarınca; ilk sermayenin 200.000TL olacağı (Beheri l000TL’den 200 hisse), şirketin %60’ının …’a, %20’sinin …’a, %20’sinin …’e ait olacağı; şirketin kuruluşundan yaklaşık 1 ay içinde tarafların sermayeyi 5.000.000TL’ye yükselteceği (bedeli l000TL’den 5000 hisse); … tarafından şirketin artan 4.800 hissesi karşılığında 4.800.000TL sermayenin şirkete konulacağı, bunun karşılığı ilave edilen 1.920 hissenin know-how bedeli ve …’in raflar ve TT(tarettruck)lar hariç mevcut tüm altyapısı karşılığı … ve … Grubuna devredileceği; arttırılan ve devir edilen hisselerin sermaye katkı paylarının şirketin nakit ihtiyacına göre tamamen … tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, Yönetim Kurulu üyeleri, ortaklık sözleşmesi ve İstanbul Ticaret Odası bilgilerine göre 1)…, …, A Grubu imza, 2) …, A Grubu imza, 3)… A Grubu imza 4) …, HY, Yönetim Kurulu Başkanı, B Grubu imza5 ) …, HY, B Grubu imza, Yönetim Kurulu Başkanlığını ilk üç yıl için …’ın yapacağı, …’ın aynı zamanda murahhas aza görevini ve Genel Müdür ataması yapılana kadar vekaleten bu görevi de yerine getireceğinin belirtildiği, şirketin 11 Eylül 2012 tarihli … yevmiye No’lu … 22. Noterliğinde hazırlanmış ve … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne sunulmuş esas sözleşmesinde de temsil ve ilzam yetkilisinin davacı … olduğu, işlemlerin yapıldığı esnada, … Lojistik’in …’daki depolarının yandığı, bu aşamada yeni bir girişime hazır olmadıklarını beyan ettikleri, davacılardan …’ın da, … İlaç’a ait ticari sırların … Lojistik ile paylaşılmış olmasına istinaden, … Lojistik’in 3 yıl süre ile ilaç sektörüne girmemesi dışında herhangi bir bedel talep etmeksizin 23.08.2012 tarihli ortaklar sözleşmesini karşılıklı olarak sona erdirmeyi kabul edeceklerini karşı tarafa bildirdiği, ancak, … Lojistik tarafından söz konusu fesih sözleşmesi imzalanmadığı, dolayısıyla şirketin kuruluş işlemlerinin tamamlanması ve vergi levhasının alınmasına rağmen şirketin faaliyete geçirilmediği kapsamıyla sabittir.
Taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi gereğince; … İlaç ve … işbu know-how ve altyapısını paylaşmayı taahhüt ederken, … Lojistik ise 4.800.000 TL’yi ortaklığa sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği, davacı tarafın taahhütlerini yerine getirdiği, davalı tarafın ise; sermaye koyma taahhüdünü diğerine getirmediği, şirketi faaliyete geçirilmesinden vazgeçtiği ve fiilen sözleşmeyi sonra erdirdiği, davacının şirket bilgilerini paylaşmış olması nedeniyle karşı tarafın 3 yıl süre ile bir ilaç lojistiği alanında faaliyet göstermemesi kaydıyla bir sözleşmesinin karşı tarafa ilettiği ve fesih sözleşmesinin imzalanmadığı anlaşılmaktadır.
Pay sahipleri sözleşmesi, ortaklar arasında akdedilen, borçlar hukuku temeline dayanan ticaret şirketinin kurulmasına ve ortaklaşa kontrol edilmesi amacına yönelen, hakim ortakların birbirleriyle ve kuracakları hukuki ilişkileri düzenleyen ve şirketin stratejik yönelimini belirleyen bir sözleşmedir.
Tartışılması gereken; davacı tarafın davalıdan yeni kurulan … … şirketine sermaye koyma taahhüdünün ihlalinden kaynaklı zarar iddiasına dayalı alacak talebinde bulunulup bulunulamayacağına ilişkindir.
Türk borçlar kanununda karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde;
“a. Süre verilmesi
MADDE 123- Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.
b. Süre verilmesini gerektirmeyen durumlar
MADDE 124- Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
c. Seçimlik haklar
MADDE 125- Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.
d. Sürekli edimli sözleşmelerde
MADDE 126- İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” şeklindeki düzenlemelere yer verilmiştir.
Fesih; karşı tarafa ulaştığında sonuç doğuran bir irade açıklaması olup karşı tarafın kabulüne veya sözleşmeyi imzalamasına gerek olmaksızın hukuki alanda sonuç doğurur.
Somut olayda; davacı taraf fesih iradesini karşı tarafa ulaştırmıştır. Feshin haklı veya haksız fesih olması ve sonuçları ayrı bir hukuki müessesedir. Davalı Neglog’un fesih sözleşmesini imzalamaması sonuca etkili değildir ve taraflar arasındaki sözleşme sona ermiştir. Esasen davacı tarafın davalı tarafa ulaştırdığı fesih beyanı karşı tarafın sözleşmeye devam etmeme ve sözleşmeyi fiilen uygulamama iradesine karşı bir cevaptır. Davalı tarafça ;sözleşmenin uygulanmasına devam etmeme, ilaç lojistiği alanında yeni bir şirket kurma ve davacı tarafın bir kısım elemanlarını istihdam etmesi sözleşmeye aykırılıktır ve davalı tarafça sözleşme haksız olarak feshedilmiştir.
Sözleşme davalı tarafça haksız olarak feshedildiğinden; davacı taraf, menfi yada müspet zarar veya aynen ifa yönünde tazminat taleplerini ileri sürülme seçimlik haklarına sahiptir.
Davacı taraf; tazminat talebini taraflar arasında yeni kurulan … … şirketine davalı tarafın koymayı taahhüt ettiği sermaye borcunun ihlali nedeniyle uğradığı bu zarar olarak ifade etmiştir. Yeni kurulan şirkete sermaye koyma taahhüdü taraflar arasındaki sözleşmenin amaçladığı neticeyi sonuç değildir. Yeni kurulan şirketin ticari faaliyetine başlayabilmesi için bir araçtır ve taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinin aynen ifasından beklenen fayda şirketin ticari faaliyetinden elde edilmesi gereken kardır. Sermaye koyma borcunun ihlalinden kaynaklı talep sözleşmenin ayakta tutulmasına ilişkin nitelikte olup sözleşme zaten davalı tarafça haksız olarak feshedilmiştir ve sözleşmenin uygulanmasına ilişkin talep niteliğindeki sermaye koyma taahhüdünü yerine getirilmesine yönelik talep sözleşmenin ayakta tutulmasına ilişkin olduğundan ve davalı tarafça yeni kurulan şirkete sermaye koyma taahhüdünde bulunulduğundan, bu taahhüdün ihlali davacıların yeni kurulan şirketteki paydaşlık haklarının ihlali niteliğinde olup doğrudan zararları niteliğinde olmadığından ayrıca izah edildiği şekliyle sözleşmenin aynen ifasının niteliği şirketin ticari faaliyetine başlaması ve devam etmesi halinde elde etmesi muhtemel ticari kar olup sermaye koyma borcu sözleşmenin ifası için bir araç olup aynen ifa mahiyetinde olmadığından davacı taraf sermaye borcunu ihlalinden kaynaklı doğrudan zarar talebinde bulunamaz, ancak sözleşmenin haksız fesih nedeniyle menfi, müspet zararlarıyla sözleşmenin aynen ifasından kaynaklı zararlarını talep edebilir. Bu sebeple davacının sermaye koyma borcunun ihlalinden kaynaklı doğrudan zarar talebi sözleşmenin uygulanmasına ilişkin olup sözleşmenin feshi sonucuna bağlı olmadığından yerinde görülmemiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davacının talepler arasında yer alan kar mahrumiyeti talebi takipsiz bırakılmış olup yasal 3 aylık süre içerisinde yenilenmediğinden HMK 150 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davacının sermaye koyma borcuna yönelik talebi açısından yerinde görülmeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının talepler arasında yer alan kar mahrumiyeti talebi takipsiz bırakılmış olup yasal 3 aylık süre içerisinde yenilenmediğinden HMK 150 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına,
2-Davacının sermaye koyma borcuna yönelik talebi açısından yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,
3-Davacılar tarafından yatırılan 32.959,60TL peşin harçtan 35,90TL‘nin mahsubu ile arda kalan 32.923,70TL’lik kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
4-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan (79.000,00TL red + 2.180,00TL açılmamış sayılmasına yönünden) toplam: 81.180,00 TL ücret-i vekaletin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 62,00TL yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/05/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …