Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1477 E. 2018/895 K. 09.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1477
KARAR NO : 2018/895
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 22/12/2014
KARAR TARİHİ: 09/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen 16/12/2003 tarihli abonelik sözleşmesi uyarınca davalı lisans kapsamındaki dağıtım bölgesinde bulunan müvekkil şirkete elektrik enerjisi temin ettiği ve bu hizmetin karşılığı olarak aylık elektrik faturaları düzenleyerek tahsil ettiğini, davalı taraf abonelik sözleşmesini … unvanı ile imzaladığını, davalı sözleşmenin akdedildiği günden işbu davanın ikame edildiği tarihe kadar düzenlemiş olduğu faturaların tamamına kayıp kaçak badeli altında haksız ve hiçbir hukuki mesnedi olmayan bedeli yansıttığı ve bu bedeli müvekkilden tahsil ettiğini, 2003 yılından beri elektrik faturalarına yansıtılan bu bedel 2011 yılına kadar perakende satış aktif enerji bedelinde yer almakta iken, 2011 yılında bu bedel ayrıştırılarak ayrı bir bedel olarak faturalarda gösterilmeye başlandığını, ancak tüketicilerin haksız ve hukuka aykırı bu bedellerin iadesi için dağıtım şirketlerine davalar açılması ve Yargıtay tarafından süreklilik arz eden kararlar verilmeye başlanması ile birlikte 2012 yılından itibaren dağıtım şirketlerinin ayrı bir kalem olarak bu bedelleri faturalarda göstermediklerini, bu bedeli yeniden perakende satış bedeli içine dahil ettiklerini, müvekkilden ARalık 2004-2014 döneminde haksız olarak tahsil edildiğinin tespit edildiği kayıp kaçak bedellerinin toplamı asgari tutar belirtilmek suretiyle 46.530,92-TL’nin dava tarihinden itibaren bankaların kısa vadeli kredilere uyguladıkları avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen miktarın EPDK mevzuatına uygun olarak tahakkuk edilen bir tutar olduğunu, işbu davanın muhatabının satış lisans sahibi müvekkil olmadığını, dağıtım lisans sahibi … olduğunu, davaya husumet yönünden itiraz ettiklerini, müvekkil şirketin perakende satış tarifeleri ile dağıtım ve iletim tarifeleri Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinin 5.maddesi uyarınca düzenlemeye tabi tarife türlerinden olduğunu, dolayısıyla faturalarda belirtilmiş olan bedeller, söz geçen tarifelerin yer almakta olduğunu, Enerji Piyasası düzenleme kurumunun onayı ile uygulandığını, ilgili tüzel kişilerin kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlü olduklarını, kayıp kaçak bedeli Elektrik Piyasası Kanunu, Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinin dağıtım sistemi gelirinin düzenlenmesi hakkında tebliğ ve diğer ikinci mevzuat gereğince müşterilere tahakkuk ettirildiğini, anılan tebliğin 2.maddesi gereğince dağıtım bölgesine girmesi öngörülen elektrik miktarı ile hedeflenen kayıp kaçak oranı sonucunda bulunan enerji miktarı esas alınarak hesaplandığı ve tahakkuk ettirildiğini, dolayısıyla kayıp kaçağın maliyetini dağıtım seviyesinden elektrik şebekesine bağlı olan sanayi tesisleri de dahil tüm elektrik tüketicileri ödediklerini, kayıp kaçak bedeli detayları bilgilendirme içeren faturaların tanzim edilmeye başlandığı 2011 yılı itibariyle tanımlanmakta ve belirlenmekte olan bir bedel olmadığını, bu bedel daha önce perakende satiş lisansına da sahip olan dağıtım şirketinden elektrik satın alan tüketicilere, aktif enerji bedeli içerisinde 2011 yılı öncesinde de tahakkuk ettirilmiş bir bedel olduğunu, yargı yolu itirazları nedeniyle davanın reddini, husumet yönünden davanın reddini, esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 08/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; 28/09/2015 tarihli celsede verilen ara karar gereği olarak dosya içeriği bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacının davalı şirketin (… sayılı) Sanayi Elektrik abonesi olduğunu, davacıya davalı şirketçe tahakkuku yapılan elektrik faturalarında kayıp kaçak uygulaması yapılması nedeniyle, dava konusu dönemlerle ilgili olarak kayıp kaçak bedellerinin tespiti için yapılan hesaplamada, davacıdan tahsil edilen miktarın 282.881,87-TL olduğunu, bu miktara dava tarihi itibariyle avans faizi işletilmesi görüşünü mütalaa etmiştir.
Dosya kapsamına alınan 22/09/2016 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Ara karar gereği olarak yapılan inceleme sonucu taraf itirazlarının yerinde görülmediğini, kök rapordaki görüşünde bir değişiklik olmayacağını mütalaa etmiştir.
Mahkememizin 11 nolu celsesinin 1 nolu ara kararı gereğince düzenlenen ve dosya kapsamına alınan 10/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı tarafın geri iadesini talep ettiği kayıp kaçak bedelleri mevzuat gereği dağıtım şirketinin … olması gerektiğini, 6719 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş Yargıtay Kararlarının geçerliliği kalmadığını, böylece incelemesi yapılan dosyada, usulü kazanılmış hakkın gerektirdiği yönde olmadığını, sonradan çıkan ve 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik piyasası kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun çerçevesinde inceleme yapılarak sonuca gidileceği görüldüğünü, yeni kanunla Mahkemelerin bu dosyalardaki görevi tarifelere uygunluğun denetlenmesi olarak tanımlandığını, bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemelerde faturalardaki bedellerin elektrik piyasasının işleyişinde karşılaşılan bedeller olup 6719 sayılı kanunda bir kez daha tarifleri verildiğini, yeni kanuna göre kayıp kaçak bedellerin geri iadesinin yürürlükteki mevzuatla mümkün olmadığını, tablolar hazırlanırken tahakkuk bilgilerinde yer alan birim fiyatlar www.tedas.gov.tr ve www…..gov.tr internet sitelerinde bulunan tarifeler kısmından kontrol edilerek faturalardaki birim fiyatlarının EPDK mevzuatına ve düzenleyici işlemlere yeni kanun gereği uygun hazırlandığın, EPDK kararlarına aykırı olacak şekilde davacıdan mükerrer kayıp kaçak tahsilatı yapılmadığından da faturaların mevzuata uygun olduğunu mütalaa etmiştir.
Dava; Elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak vs. bedelin davalıdan tahsiline ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan deliller bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Taraflar arasında Elektrik Abone Sözleşmesi düzenlendiği ve sözleşmenin halen geçerli olduğu anlaşılmıştır.
Kayıp-kaçak, perakende satış hizmet, PSH sayaç okuma, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedelleri ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve… E.- … K. sayılı kararı ile Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp-kaçak, perakende satış hizmet, PSH sayaç okuma, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedelleri uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21.maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca, 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 19.madde de; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve Geçici 20.madde de ise, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17.madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre; Tüketici Hakem Heyetleri’nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Mevcut yasal değişikliklerin Anayasa’ ya aykırılığına ilişkin olarak bir çok Mahkemece Anayasa Mahkemesine iptal talebi ile başvurulduğu, Anaya Mahkemesince 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. geçici 19. ile 20. maddelerinin Anayasaya aykırılık başvurularını incelediği ve nihayetinde, Elektrik Piyasası Kanunu’nun (EPDK) kayıp-kaçak bedellerinin tüketiciden tahsil edileceğine dair tüm hükümlerin iptal istemini reddederken, EPDK tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin sadece kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunu öngören kural, hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunduğundan, bu kuralın iptaline, kayıp kaçak bedellerine ilişkin dava konusu düzenlemelerin büyük çoğunluğunun Anayasaya’ ya aykırı bulmayarak iptal talebinin reddine karar verildiği, Anayasa Mahkemesince 28 Aralık 2017 tarihinde yapılan müzakere sonucu verilen ret ve bazı hükümlerin iptal kararının, 15/02/2018 tarih ve 30333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı (E.2016/150, K.2017/179, T.28/12/2017), böylece iptal kararının 15.02.2018 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak, hüküm doğurduğu anlaşılmıştır.
Bu bağlamda; dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanunun 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu kayıp kaçak ve sayaç okuma bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Ayrıca davanın devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl talep) hakkında “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilerek, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar vermek gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, … E.-… K. sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda; dava tarihi itibariyle HGK kararı uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmıştır. HMK’ nın 331. Maddesi; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder” hükmünü içermektedir. Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas ve … Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Somut olayda; Hem dava tarihi itibariyle HGK kararı uyarınca talep edilebilecek kayıp kaçak bedelleri ile yargılama sırasında dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yasa gereğince tahsilatların EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygunluk denetimi yönünden de bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, dosya kapsamına ve hükme esas alınan 10/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu faturalar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda davacı taraftan tahsil edilen tutarların mevcut yasal düzenlemeler karşısında ve EPDK’nın düzenleyici işlemlerine ve yayımlanan tarifelere de uygun olduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda anlatılan nedenlerle; mevcut yasal düzenlemeler dikkate alınarak davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle davacının dava açmasında haksız sayılamayacağından; davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmiş ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın ESASI HAKKINDA KARAR TESİSİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 35,90 TL harcın peşin alınan 794,65-TL harçtan mahsubu ile bakiye 758,75 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacı yararına taktir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 2.228,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333. maddesi ile Yönetmeliğin 207. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davlının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …