Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1035 E. 2018/385 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1035 Esas
KARAR NO : 2018/385
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/09/2014
KARAR TARİHİ: 26/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında … İli, … İlçesi, … Köyü, … Üstü mevkiinde kayıtlı bulunan gayrimenkuldeki akaryakıt satış ve servis istasyonunun işletilmesi için 29/07/2008 tarihli … Petrolleri A.Ş. bayilik anlaşması ve protokol’ ün akdedildiğini, müvekkili ile davalı arasında akdedilen protokol kapsamında davalı tarafa 550.000 USD + KDV tutarında peşin satış destek primi ödemesi yapıldığı, ödemenin taraflar arasındaki anlaşmanın 5 yıl süre yürürlükte kalacağı esası göz önüne alınarak yapıldığını, davalı yanın akaryakıt istasyonunda 30/07/2009 tarihinde fiilen akaryakıt satış faaliyetine başladığını, taraflar arasındaki anlaşmanın davalı tarafından … Noterliğinin 04/06/2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 03/08/2013 tarihinden gerçekli olmak üzere fesih edildiğini, taraflar arasındaki anlaşmanın 4 yıl yürürlükte kalması sebebiyle müvekkilinden tahsil edilen prim bedelinin 1 yıla isabet eden 110.000 USD + KDV sinin geri iadesi gerektiğini, davalının taahhüdünden daha eksik ürün aldığını beyanla neticeten tahkikat sonucunda müvekkilinin alacağının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğu anda arttırılmak üzere davalı tarafa ödenen prim bedelinin kullanılmayan sözleşme süresine tekabül eden 110.000 USD sinin KDV si ile iadesine, davalı tarafça verilen taahhütname uyarınca davalının eksik ürün ikmalinden doğan kar kaybı alacağının şimdilik 10.000 USD’ sinin davalıdan ihtar tarihinden itibaren işleyecek avans ile birlikte tahsil olunarak müvekkili şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafa yapılan usulune uygun tebligara rağmen davaya yanıt vermemiştir.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gerekli deliller de celp edilerek dosyamız arasına katılmıştır.
Mahkememizce dosyanın akaryakıt mevzuatı ve sektörü konusunda uzman …, mali müşavir …, borçlar hukukçusu Prof. Dr. … marifetiyle inceleme icra edilerek konuya ilişkin rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler 15/01/2016 tarihli raporlarında özetle;
“Taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin kurulmasına esas teşkil eden sözkonusu protokol gereğince taraflar arasında akdedilen 5 yıl süreli 29.07.2008 başlangıç tarihli dava konusu bayilik anlaşmasının 12. maddesi hükmüne göre bitiş tarihi olan 29.07.2013 tarihine değin 5 yıl yürürlükte kaldığı, davalı yanın işbu bayilik anlaşmasının bitim tarihi itibariyle yeniden bayilik sözleşmesi imzalamayacağını davacı yana bildirip dava konusu bayilik sözleşmesini süre bitiminde sonlandırdığı, dolayısıyla dava konusu bayilik anlaşmasının 12. maddesi hükmüne uygun olarak 5 yıl süre boyunca yürürlükte, ayakta kaldığı, süre sonunda bittiği anlaşılmaktadır.Bu durum karşısında, dava konusu iddia ve taleplerin değerlendirilmesine gelince; davalı yana ödenen 550.000 USD + KDV tutarındaki satış destek prim bedelinin, taraflar arasında bayilik ilişkisinin kurulmasına esas teşkil eden sözkonusu protokolün “Özel Şartlar” başlıklı maddesine göre işbu protokol ve ek niteliğindeki bayilik anlaşmasının 5 yıl boyunca yürürlükte kalacağı şartına bağlandığı , diğer bir açıklama ile 5 yıl sözleşme müddeti ile ilişkilendirildiği tartışmasızdır. Akaryakıt sektöründe faaliyette bulunan dağıtım şirketlerinin ürünlerini son kullanıcıya ulaştırmalarının yegane yolu akaryakıt satış istasyonlarıdır. Piyasada faaliyet göstermeleri, piyasadan pay kapabilmeleri için mevcut istasyonları bünyelerine katmaları, transfer etmeleri gerekmektedir. O nedenle dağıtım firmaları bir istasyon bünyesine katabilmek, transfer edebilmek için istasyon sahibine/bayiisine intifa, kira, peşin satış destek primi, inkişaf bedeli vs., adı altında belli bir miktar para öderler. Ödenen bu bedelin, sektördeki bu uygulama da dikkate alındığında, davacı dağıtım şirketince davalı bayiye ödenen söz konusu 550.000 USD + KDV satış destek priminin, dava konusu akaryakıt istasyonunu kendi bünyesine katmak, transfer etmek ve böylece kendi logosu, markası, amblemi altında faaliyet göstermek amacıyla ödendiği, dolayısıyla dava konusu satış destek primi bedelinin 5 yıl ile ilgilendirilmesinin kabul edilemeyeceği görüş ve sonucuna varılmıştır.
Bu kapsamda, bayilik anlaşmasının imzalanmasından 1 yıl sonra fiilen akaryakıt satışına başlandığından taraflar arasındaki anlaşmaların fiilen 4 yıl yürürlükte kaldığı, o nedenle davalı yana ödenen 550.000 USD + KDV satış destek prim bedelinin 1 yıla isabet eden 110.000 USD+KDV bedelin davacı dağıtım şirketince davalı bayiden talep edilmesinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen bayilik anlaşması ve eki niteliğindeki söz konusu taahhütname gereğince davalı yanın sözleşmenin imzalanmasından itibaren yıllık 2000 m3 asgari alım taahhüdünü yerine getirmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki; davalının 1. yılda ve diğer yıllarda taahhüt ettiği miktarda beyaz ürünü satamadığı halde davacı yanın işbu protokol ve eki niteliğindeki bayilik anlaşmasını feshetmediği gibi davalının satamadığı satış eksiği beyaz ürün nedeniyle davacı şirket tarafından uyarıldığına, kâr mahrumiyeti alacağını saklı tuttuğuna dair yazılı bir belgeye de rastlanılmamış ve üstelik 5 yıl eksik tonaja rağmen davalı bayi ürün satmaya devam ettiği anlaşılmıştır ve keza, dava konusu sözleşmenin süresi 5 yıl olmasına rağmen tacir olan tarafların hesap dönemi 1 yıllıktır.O nedenle her hesap dönemi sonunda tarafların akdi ilişkisini gözden geçirmeleri, getirdikleri ile götürdüklerini hesap etmeleri basiretli bir tacir tutum ve davranışıdır. Oysa, davacı şirket suskun kalıp eksik tonaja rağmen davalı yana ürün satmaya devam etmesi, davalı şirketin alım yaptığı ürün miktarlarını kabullendiği, taraflar arasında zımni irade uyuşması ile sözleşme değişikliğine gidildiğinin kabul edilebileceği görüş ve kanaatine ulaşılmıştır. Nitekim; Dava konusu cezai şart ile ilgili Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/4694 esas, 2014/6585 karar nolu en son îlamı’nda özetle; her yıl sonunda bir önceki yıla dair cezai koşulların (şartın) istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlamadan önce çekince (itirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlı olduğu, bunlar yapılmadan müteakip yıla ait ceza koşulu (Şartı) istenemiyeceği son yıla ilişkin cezai şart alacağının istenebileceği, önceki yıllara ait olanların ise istenemiyeceği belirtilmiş ve karara bağlanmıştır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ve de Yargıtay’ın söz konusu kararı kapsamında davacı şirketin son yıla (döneme) ilişkin eksik alım için cezai şart alacağını talep edebileceği görüş ve kanaatine varılmıştır. Nihai takdir Sayın Mahkemeye aittir.
Mahkemeniz önüne gelen iş bu davaya ilişkin olarak benzer bir davada Yargıtay ….Hukuk Dairesinin E…. ve K…. nolu karar düzeltme ilamı: “…Örneğin beş yıl süreli bir akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II.md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” ( ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama ( şerh ) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi firma, mal vermeye evam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağım sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Tekrarlamak gerekirse, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlamadan önce çekince bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılm ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/11. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Örneğin, sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde. Yargıtay HGK’nun [ 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K.sayılı kararından açıklandığı üzere sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda “…ceza koşulu istenemeyeceği…” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla ve yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Mahkemece somut olay bakımından yukarıdaki açıklanan ilkeler çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapılarak, sözleşmenin 14.01.2008 tarihinde davacı tarafından noterlik aracılığıyla gönderilen ihtarname ile feshedilmesi nedeniyle dönem sonu olan 01.01.2008 ile fesih tarihi arasında ihtirazi kayıtsız mal teslimi olmadığının saptanması’ halinde, geçmiş son yıla ait yani 01.01.2007 ile 01.01.2008 tarihleri arasındaki yıla ait cezai şart istenebileceği gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir….” şeklindedir.
Sonuç olarak kurulumuz, davacının davalıdan 110.000 USD + KDV tutarında satış destek priminin iadesini isteyemeyeceği, zira sözleşme hükümlerine göre sözleşmenin 5 yıllık süre sonunda sona ermiş olmasına rağmen davacının satış destek primin için henüz işlememiş 1 sene bulunduğu savının sözleşme hükümleri ile bağdaşmadığı, buna karşılık davacı şirketin son yıla (döneme) ilişkin eksik alım için 71.212,80 USD olarak hesaplanan cezai şart alacağını talep edebileceği, ancak dava dilekçesinde 10.000 USD talep ettiğinden taleple bağlı kalınması gerektiği kanaatine ulaşmıştır.” şeklinde beyan ve mütalaada bulunmuşlardır.
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu 01/03/2016 tarihli ıslah dilekçesinde; 10.000,00USD üzerinden açmış olduğu kar mahrumiyetine ilişkin talebini 65.000,00USD arttırarak (65.000,00USDx2,9548TL=192.062,00TL) 75.000,00USD olarak ıslah etmiştir.
Dava; yanlar arasında akdedilen 29/07/2008 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesinin imzalanmasını müteakip yaklaşık bir yıl sonra 30/07/2009 tarihinde fiilen akaryakıt satış faaliyetine başladığı ve 04/06/2013 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile 03/08/2013 tarihi itibariyle sona erdirildiği ve bu kapsamda 5 yıl için ödenen 550.000USD+KDV satış destek priminden sözleşmenin fiilen uygulanmayan dönemine tekabül eden kısmının iadesi, ayrıca eksik alım taahhüdünden kaynaklı kar kaybının tahsili istemine ilişkindir.
Yanlar arasındaki ihtilaf; sözleşme kapsamında verilen satış destek priminin sözleşmenin fiilen uygulanmayan dönemine tekabül eden kısmının iadesinin talep edilip edilemeyeceği, yine eksik tonaj taahhüdünden kaynaklı kar mahrumiyeti veya cezai şart talep edilip edilemeyeceği hususlarına ilişkindir.
Davacı taraf her ne kadar yanlar arasındaki sözleşmenin 29/01/2008 tarihinde akdedildiğini ve 5 yıl için 550.000USD+KDV satış destek primi ödemesi yapılmasına rağmen istasyonda fiili satışın 30/07/2009 tarihinde başladığı ve yanlar arasındaki sözleşmenin de 03/08/2013 tarihi itibariyle sona erdiği, dolayısıyla fiilen sözleşmenin uygulanmayan dönemine tekabül eden satış destek priminin iadesi talebinde bulunmuş ise de; mübrez raporda da belirtildiği üzere bu kapsamda, bayilik anlaşmasının imzalanmasından 1 yıl sonra fiilen akaryakıt satışına başlandığından taraflar arasındaki anlaşmaların fiilen 4 yıl yürürlükte kaldığı, davacının sözleşmeden beklenen faydayı temin ettiği, ayrıca davacının alacak kalemine dayanak yaptığı taahhütnamede belirtilen fiilen satışın başladığı tarihin esas alınacağı hususunun eksik tonaj taahhüdüne yönelik düzenleme olduğu, satış destek primi yönünden taahhütnamenin uygulama alanı bulamayacağı, davacı tarafın satış destek priminin uygulanmayan dönemi yönünden fiilen satışın başlayacağı tarihe kadar herhangi bir ihtirazi kayıt düşmediği, bu sebeple davalı yana ödenen 550.000 USD + KDV satış destek prim bedelinin 1 yıla isabet eden 110.000 USD+KDV bedelin davacı dağıtım şirketince davalı bayiden talep edilmesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla bu yöndeki talebin reddi gerekmiştir.
Davacı yanın eksik tonaj taahhüdünden kaynaklı kar mahrumiyeti olarak nitelendirdiği alacak ise; anılı alacak kaleminin taraflar arasındaki taahhütnameye dayandığı ve taahhütnamede eksik tonaj taahhüdüne ilişkin maddenin düzenleme şeklinin cezai şart mahiyetinde olduğu görülmüş olup, davacı tarafın ancak ihtirazi kayıt düşmeksizin veya haklarını saklı tutmaksızın yeni dönem satışlarına devam etmesi halinde ancak taraflar arasındaki son yıl için eksik tonaj taahhüdünden kaynaklı cezai şart talebinde bulunulabileceği bu miktarında mübrez raporda da 71.212,80USD olarak hesaplandığı, celp edilen davalıya ait vergi dairesine sunulan bilançolar üzerinde yapılan incelemede bu miktarın davalının ekonomik mahviyetine sebep olmayacağı tespit edildiğinden 71.212,80USD yönünden anılı alacak talebinin kısmen kabulü gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kısmen kabulü ile; 71.212,80USD her ne kadar davacı tarafça kar mahrumiyeti olarak nitelendirilmiş ise de tonaj eksikliğinden kaynaklı cezai şart alacağının 30.07.2013 temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4 a maddesi gereğince devlet bankalarının 1 yıllık USD cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faiz uygulanmak ve BK’nun 99.maddesinin infazda nazara alınması kaydıyla davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile; 71.212,80USD her ne kadar davacı tarafça kar mahrumiyeti olarak nitelendirilmiş ise de tonaj eksikliğinden kaynaklı cezai şart alacağının 30.07.2013 temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4 a maddesi gereğince devlet bankalarının 1 yıllık USD cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faiz uygulanmak ve BK’nun 99.maddesinin infazda nazara alınması kaydıyla davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 10.361,50 TL. Karar harcından, peşin ve ıslahla alınan harçlar toplamı: 8.385,90 TL.den mahsubu ile, bakiye 1.975,60 TL. Nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş bulunduğundan, yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Gereğince hesaplanan 14.884,64 TL. Vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 3.512,40 TL. Yargılama giderinin, davanın kabul-red oranına göre hesaplanan 1.222,30 TL.nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yatırılan harçlar toplamı: 8.419,15 TL.nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
Davalının yaptığı gider olmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının yatırdığı gider avansının karar kesinleştiğinde, talep halinde davacıya iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/04/2018

Başkan

Üye

Üye

Katip