Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/256 E. 2018/1162 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2011/256
KARAR NO : 2018/1162
DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 ve devamı)
DAVA TARİHİ : 13/10/2010
KARAR TARİHİ : 20/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 ve devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın, davadışı … A.Ş.’ye çeşitli krediler kullandırdığını ve (1). davalı … A.Ş.nin de bu kredileri, başka bazı şirketlerle birlikte, müşterek borçlu- müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine borçlulara … Noterliğinin 05.05.2010/… yev. numaralı hesap kat ihtarnamesi keşide edilerek hesabın kat’edildiğini; borcun ödenmemesi üzerin, müvekkil banka … Asliye Ticaret Mahkemesinden 23.06.2010 gün ve … D.İş sayılı dosyasından 3.180.618 TL üzerinden ihtiyati haciz kararı alındığını ve … İcra Müdürlüğünün E…. sayılı dosyasıyla da, aralarında … A.Ş.’nin de bulunduğu borçlular aleyhine 25.06.2010 tarihinde 3.784.353.72 TL için adi haciz yoluyla takibe geçildiğini, müvekkili bankanın, ihtiyati haciz kararı çerçevesinde müşterek borçlu- müteselsil kefil (1). davalı … A.Ş.’nin, … Köyü. …. Mevkii. … parsel sayılı. 47.800 m2 yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmazı üzerine 30.06.2010 tarihinde haciz koydurduğunu, ancak, mahcuz taşınmazın takyidatlı son tapu kaydına göre, bu taşınmaz üzerinde, (3).kişiler: …, … ve … lehine 31.08.2009/… yev. nosuyla 3.derecede 1,500.000.-TL’lik ipotek tesis edilmiş bulunduğunun anlaşıldığını, müvekkili-alacaklı banka, ihtiyati hacizden 10 ay önce yapılmış olan bu ipotek tesisi işleminin “ipotek veren şirketin doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olarak” yapıldığının 31.08.2009/… noluı resmi senetle sabit bulunduğunu öğrendiğini, oysa İİK.m.279. f.l. b.l uyarınca “borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt elmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehin…” işleminin, bu işlem “borcunu ödemeyen bir borçlu tarafından hacizden evvelki bir sene içinde yapılmışsa batıl” olacağını; şu halde, olayda, ihtiyati hacizden 10 ay önce üçüncü kişiler lehine yapılmış olan ipotek tesisi işleminin ihtiyati hacizden evvelki bir sene içinde yapılmış bir tasarruf olmakla iptale tabi bulunduğu, dava konusu tasarrufun İİK.m.280 uyarınca da iptal edilmesi gerektiğini öne sürerek, 31.08.2009/21260 yev. nolu tapu işlem belgesi (resmi senet) ile yapılan tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan … cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın zamanında açılmadığından bahisle hakdüşürücü süre ve zamanaşımı itirazının olduğunu, huzurdaki tasarrufun iptali davasında kanunun aramış olduğu şartların gerçekleşmediği, ipotek tesisi işleminin iptale tabi bir tasarruf olmadığını, şirketin aciz durumda olmadığını, davacı bankanın İİK 277 maddesi gereğince davacı sıfatının bulunmadığını, yine davacı tarafın davaya konu ipotek işleminin muvazaalı olduğu iddiasının doğru olmadığını beyan ederek;
Diğer davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılar … A.Ş. ile …. … ve … önce davacı takip alacaklısı bankanın … A.Ş. aleyhine …. İcra Müdürlüğü E…. sayılı dosyasından 25.06.2010 tarihinde başlattığı icra takibinde İİK.m.105 anlamında bir haciz tutanağının bulunmadığını, davacı takip alacaklısı bankanın takip konusu alacağının, takip borçlusu … A.Ş.’ye karşı kesinleşmediğini, halen devam etmekte olan bir itirazın iptali davasına konu teşkil ettiğini, kaldı ki. … İcra Müdürlüğünde başlatılan E…. sayılı icra takibi çerçevesinde takip alacaklısı banka tarafından haczedilmiş olan ve takip borçlusu … A.Ş.’ye ait bulunan taşınmaza icra dairesince kıymet takdiri de yapılmadığını, halbuki kıymet takdiri yapılırsa, 47.800 m2 yüzölçümlü bir sanayi arazisi niteliğinde olan bu taşınmazın davacı bankanın alacağını rahatlıkla karşılayabileceğinin görüleceğini öne sürerek, yasa, usul ve hakkaniyete aykırı olarak açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
TAHKİKAT, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememizce delillerin ibrazını müteakip celbi gereken deliller de celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizce davacı banka kayıtları ile dosya üzerinde iddia ve savunma çerçevesinde bankacı bilirkişi …, Mali Bilirkişi … ve Hukukçu bilirkişi Prof. … marifetiyle inceleme icra edilerek davacı bankanın kayıtlarında var ise tahsilat hususunun ve ibraz hususunun da davalı savunması doğrultusunda belirlenerek buna göre tasarruf iptali şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda alınan rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler 26/02/2018 tarihli raporlarında özetle;
“Takip alacaklısı-davacı bankanın, … A.Ş. aleyhine 25.06.2010 tarihinde … İcra Müdürlüğünde başlattığı E…. sayılı icra takibinde, … A.Ş.ne 02.07.2010 tarihinde tebliğ edilen toplam 3.784.353,72 TL tutarındaki ödeme emrine, takip konusu ana para ve faizin tamamı bakımından itiraz ettiği, bunun üzerine takip alacaklısı-davacı bankanın … Asliye Ticaret Mahkemesinde E…. sayılı itirazın iptali davasını açtığı, itiraz iptali konulu davanın halen derdest olduğu, huzurdaki dava dosyası ile sabittir.
… ATM’nin 19.11.2016/E…. sayılı yazısı ekinde dosyaya gönderdiği, SMM/Emekli Banka Müdürü … imzalı 12.06.2015 t. Bilirkişi Raporu ile, takip alacaklısı-davacı bankanın … İcra Müdürlüğünün E…. sayılı dosyasından 25.06.2010 tarihinde adi haciz yoluyla toplam 3.784.363,72 TL üzerinden başlattığı takipte, davacı bankanın takip tarihi (25.06.2010) itibariyle müşterek borçlu müteselsil kefiller …, … … A.Ş., … A.Ş. ve … … A.Ş.den 2.710.553,66 TL asıl alacak, 344.240,31 TL akdi/temerrüt faizi, faizin %5’i 17.212,02 TL BSMV ve 1.611,48 TL masraf olmak üzere toplam 3.073.617,47 TL alacağı bulunduğu, tespit edilmiştir.
Takip alacaklısı-davacı banka, huzurdaki tasarrufun iptali davasına ait 13.10.2010 h. tarihli dava dilekçesinde, icra dosyasındaki yani takip alacaklısı bankanın … A.Ş’nin de aralarında bulunduğu kredi borçluları aleyhine 25.06.2010 tarihinde başlattığı … İcra Müdürlüğünün E…. sayılı takip dosyasındaki haciz tutanaklarının, takip borçlusu (1). davalı … A.Ş.’nin takip alacaklısı-davacı bankanın alacağını karşılayacak miktarda menkul malının bulunmadığını ve dolayısıyla takip borçlusu şirketin aciz halinde olduğunu gösterdiğini, yani bu haciz tutanaklarının İİK m. 105. f.2 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunu iddia etmekte ise de:
a … İcra Müdürlüğünün E…. sayılı takip dosyası, huzurdaki dava dosyası içerisinde bulunmadığından, takip alacaklısı-davacı bankanın sözünü ettiği haciz, tutanaklarının, içerik itibarıyla. İİK m. 105. f.2 anlamında geçici aciz belgesi olarak kabul edilebilip edilemeyeceği konusunda bilirkişi görüşü oluşturulamamıştır Buna karşılık takip borçlusu … A.Ş.’nin malvarlığı üzerinde icra edilen hacizlerin, icrai (kesin) hacizler değil, … Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.06.2010 tarih ve … D.İş sayılı ihtiyati haciz kararına dayanan ihtiyati hacizler mevcut olmakla birlikte; bir ihtiyati haciz, ancak, borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmez veya itirazı icra mahkemesince kesin olarak kaldırılır ya da genel mahkemece iptal edilirse, kesin (icrai) hacze dönüşür ve ihtiyati hacze ilişkin tutanak da ancak hu takdirde ve diğer şartlar da yerine gelmiş olmak kaydıyla muvakkat aciz vesikası niteliğini kazanır. Somut olayda takip alacaklısı bankanın takip borçlusu (1). davalı … A.Ş. aleyhine açmış bulunduğu itirazın iptali davası halen derdest olmakla, vaki ihtiyati hacizlerin (kesin) icrai hacze dönüştüğünden ve ihtiyati haciz tutanaklarının muvakkat (geçici) aciz vesikası niteliğini kazandığından şu aşamada söz edilemeyeceği, değerlendirilmiştir. Takdir yüce mahkemenindir.
Takip alacaklısı banka ile takip borçlusu … A.Ş. arasında … AsIiye Ticaret Mahkemesi (E….) (Eski: … ATM E….) görülmekte olan itirazın iptali davası, takip alacaklısı-davacı bankanın … A.Ş. ile …, … ve … aleyhine açmış olduğu tasarrufun iptali davasını etkileyici niteliktedir. İtirazın iptali davası takip borçlusu (1). davalı … A.Ş. lehine sonuçlanırsa, o zaman (1). davalı … A.Ş.’nin takip alacaklısı-davacı bankaya bir borcu olmadığı ihtimalinin gerçekleşmesi halinde huzurdaki tasarrufun iptali davasının da reddedilmesi gerekecektir. Zira “…iptal davasının dinlenebilirlik şartlarından birisi de. tasarrufta bulunan kişinin borçlu durumda olması, başka bir deyişle alacaklıya karşı gerçek bir borcun varlığıdır.. “Yargıtay’ın, tasarrufun iptali davası görülürken bir itirazın iptali davasının derdest olması haline ilişkin aşağıdaki kararları da bu doğrultudadır:
“Tarafların iddia ve savunmalarına göre alacaklı bankanın borçlu …hakkında giriştiği icra takibine itiraz edildiği ve itirazın iptali davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır. Dairemizin uygulaması uyarınca, icra takibine itiraz edilmiş ise, bu hususun tasarrufun iptali davası açısından bekletici mesele yapılması gerekir…”*; “Dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu davaların görülebilmesi için takibin kesinleşmesi gerekmektedir. Davanın dayanağı … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasına konu alacağa itiraz üzerine … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında ‘itirazın iptali davası’ açılmış ve halen derdest bulunmaktadır. Bu haliyle takibin kesinleşmediği açıktır. O halde mahkemece yapılacak iş itirazın iptali davasının sonucunu beklemek, dava red edilirse bu davanın da dayanağı kalmayacağından davayı reddetmek, itirazın iptali durumunda işin esası incelenerek sonuca göre hükme varmaktan ibarettir… “
Hali hazırdaki dosya durumuna göre, takip alacaklısı-davacı bankanın, ödeme emrine itiraz üzerine takip borçlusu … A.Ş. aleyhine 15.10.2010 tarihinde, … ATM E…. (Eski: … ATM E….) açmış bulunduğu ve halen derdest olan itirazın iptali davasının, 13.10.2010 t. tasarrufun iptali davasında bekletici mesele (mesele-i müstehire) olarak kabul edilebileceği, düşünülmektedir. Takdir yüce mahkemenindir.
(1). davalı şirket vekili, … İcra Müdürlüğünün E…. sayılı takip dosyasına, takip tarihinden (25.06.2010) sonra takip borçluları tarafından ödemeler yapıldığını iddia etmekte ise de … ATM E…. sayılı İtiraz İptali konulu dava dosyasına sunulu 12.06.2015 h. tarihli SMM/Emekli Banka Müdürü … imzalı Bilirkişi Raporunda (sayfa 16) aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir:
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15.05.2000 tarih ve … Esas ve … Karar sayılı kararlarında: “Taraflar arasındaki kredi sözleşmesindeki hükme dayanılarak, bankanın verdiği teminat mektupları bedellerinin nakden depo edilmesinin talep edilebileceği, davalı kefiller bu sözleşmeyi imzalayarak bu şartı aynen kabul ettikleri, ayrıca devre komisyon borçları içinde davalılar temerrüde düşürüldüğünden bu itibarla riskin gerçekleştiği” kefillerinde mektup bedellerinin depo edilmesi yönünden sorumlu oldukları kanaatine varılmaktadır.
Huzurdaki davada, dosyada sözü edilen unsurların (Sözleşmede hüküm bulunması, yazılı bir taleple depo isteminde bulunulması ve borçlunun talebe uymaması) ve ayrıca davalıların ekonomik durumunun kötüye gitmesi nedeniyle, 19 adet (İlişik:4) teminat mektuplarının geri verilmesini veya bu sağlanamadığı takdirde, 707.315,00,-TL’nin faiz getirmeyen bir hesapta bloke edilmesini talep hakkının doğduğu kanaatine varılmaktadır.
Dava tarihi sonrasında Teminat Mektuplarından 200.950,00-TL iade edilmiş olup, depoya konu olan Mektup Tutarı 506.365,00,-TL olarak tespit edilmiştir. (Mektup tablosunda gösterilmiştir.) Dava tarihi 15.10.2010 sonrasında sağlanan 19.11.2014 tarihli 755,00- TL, 20.11.2014 tarihinde sağlanan 700,000,00-TL+2.280.000,00-TL+1.340.000,00-TL olmak üzere toplam 4.320.755,00-TL BK 100. Maddesi kapsamında son ödeme tarihi 20.11.2014 itibariyle birleşen dosya asıl borçlusu … A.Ş. yönünden yapılan hesaplama tablosu aşağıda sunulmuş olup 2.710.553,66-TL asıl alacak. 8.210.062,20-TL temerrüt faizi, faizin %5’i 410.503,11-TL BSMV olmak üzere toplam 11.331.118,97-TL alacağı bulunduğu, ödenen tutarlar asıl alacağı etkilemediğinden, nihai hesaplamanın İcra Müdürlüğünce yapılmasının uygun olacağı/’ … icra Müdürlüğünün talebi üzerine (E….) SMM … tarafından düzenlenen 21.07.2009 t. Bilirkişi Raporunda (1). Davalı şirketin 31.12.2008 t. itibariyle kaydi özvarlık ve kaydi özkaynak yapısının aşağıdaki şekilde oluştuğu tespit edilmiştir:
a.Kaydi Özvarlık Yapısı 31.12.2008
Aktif Toplamı 7.913.161,07 TL
Borçlar (-) -3.862.404,49 TL
Kaydi Özvarlık Toplamı 4.050.756,58 TL
b.Kaydi Özkaynak Yapısı 31.12.2009
Sermayesi 500.000,00 TL
Sermaye Düzeltimi (Olumu Fark) 2.575.264,11 TL
Kar Yedekleri 613.910,75 TL
Geçmiş Yıl Karları 943.843,31 TL
Geçmiş Yıl Zararları (-) -613.318,32 TL
01.01.2008-31.12.2008 Dönem Karı 31.056,73 TL
Kaydi Özkaynak Toplamı 4.050.756,58 TL
(1). davalı şirketin 31.12.2008 t. itibariyle tamamı ödenmiş 500.000,00 TL tutarındaki esas sermayesini aktiflerinde (4.050.756,58-500.000,00=) 3.550.756,58 TL fazlasıyla muhafaza ettiği, 6762 sayılı TTK.m.326 ve İİK.ırı.179 yönünden borca batık durumda olmadığı, (1). davalı şirketin 21.07.2009 t. Bilirkişi Raporuna esas 31.12.2008 t. Bilançosunda, (1). davalı şirketin kefaletlerinden ve teminat mektuplarından mütevellit borçlarının 6762 sayılı TTK.m.465’de mevcut “bilançosunda veya ilavesinde birer kalem olarak gösterilir” hükmüne rağmen gösterilmemiş bulunduğu, 21.07.2009 t. SMM … imzalı Bilirkişi Raporu ile sabittir.
(1). davalı şirketin, (2)., (3). ve (4). davalılara borçlu bulunmadığını, dava dışı ortaklarının (2)., (3). ve (4). davalılara vaki borçlarına teminat teşkil etmek üzere maliki bulunduğu taşınmaz üzerinden (2)., (3). ve (4). davalılar lehine 31.08.2009/21260 yev. nolu tapu işlem belgesi (resmi senet) ile toplam 1.500.000,00 TL tutarında (3). derecede, akdi faizli FBK süreli bir teminat ipoteği tesis ettiği, dava dosyası ile sabittir. Dosyada mübrez Prof.Dr. …’ten alınmış bilimsel mütalaada: “… (1). davalı … A.Ş. üzerinde dava dışı paydaşları lehine teminat ipoteği tesis edilmiş olan dava konusu taşınmazın maliki durumundadır: yani (1). davalı … A.Ş. aslında dava dışı paydaşlarının borcu için (2)., (3). ve (4). davalı kişi lehine (3). derecede bir ipotek tesis etmiştir ve dolayısıyla, başkasının borcu için alacaklıya rehin veren üçüncü kişi statüsündedir (TMK m.881.f.2). Bu takdirde, ipotek veren (1).davalı … A.Ş. ile borçlu (yani dava dışı paydaşları) arasındaki hak ve borçlar, bunlar arasındaki iç ilişkiye göre belli edilir. Bu bağlamda, üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın maliki üçüncü kişi, rehni, temel (asıl) alacak ilişkisinin doğumu sırasında veya sonradan gösterebilir.
Şu halde, somut olayda kişisel sorumluluk ve taşınmaz ile sorumluluk birbirinden farklı kişilerdedir. Taşınmazın maliki (1). davalı … A.Ş., taşınmazı üzerinde başkasının (dava dışı ortaklarının) borcu için ipotek tesis etmiş olmakla, kişisel borçlu haline gelmez; o. sadece, alacağın kişisel borçlusu (dava dışı paydaşlarının) borcu ödemediği takdirde taşınmazının paraya çevrilmesine katlanmakla yükümlü olur.
Nitekim İİK.m.279. f.l. b.l, takip borçlusunun, yani (1). davalı … A.Ş.’nin, ancak kişisel sorumluluğunun söz konusu olduğu kendi “mevcut bir borcu”nu temin etmek için, hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde kendi taşınmazı üzerinde ipotek tesis etmesini hedef tutmaktadır. “Mevcut borç” ile kastedilen; takip borçlusunun, eş deyişle (1). davalı … A.Ş.’nin. bütün malvarlığıyla sorumlu olduğu borç olup (ki. alacaklı bankaya karşı olan borcu böyle bir borçtur), onun başkasının (davadışı paydaşlarının (2)., 3), ve (4). davalılarına vaki borcu için teminat vermesi İÎK m.279.f. 1. b.l ‘in uygulama alanına girmez…”
Dava İ.İ.Kanunu 280. maddesi mucibi açılmış bir tasarrufun iptali davasıdır. İ.İ.Kanununda bir borçlunun, mallarının haczinden veya iflas etmesinden önce, alacaklılarından mal kaçırmak için yapmış olduğu bağışlamalar ve şüpheli (hileli) tasarrufların iptal ettirilebilmesi için, alacaklılara bir dava açma hakkı tanınmıştır ki, buna iptal davası denir. İptal davasının amacı, borçlunun, haciz veya iflastan önce yapmış olduğu ve aslında geçerli olan tasarruf işlemleri ile, malvarlığından uzaklaştırdığı mallardan, bunlar sanki borçluya aitmiş gibi, alacaklının tatmin edilmesini sağlamaktır. Dava sonunda, dava konusu işlemin hükümsüzlüğüne veya işleme konu teşkil etmiş bulunan malın, kesin olarak borçlunun malvarlığına geri dönmesine karar verilecek değildir. İptal davasının konusunu oluşturan işlemler tamamıyla geçerli işlemlerdir. İİK.m.280’e dayalı bir tasarrufun iptali davasının, bazı şartları taşıması gerekmektedir.
Dosya kapsamının incelenmesinden davacı yanın iddialarından bir tanesinin de borçluların içinde bulunduğu durum ve alacaklılarına zarar verme kastı lehlerine ipotek tesis edilen (2)., (3). ve (4). davalılar tarafından bilindiğinden İİK.m.280 gereğince de bu tasarrufun iptalinin lazım geldiği biçiminde olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının bu iddiası yönünden de meselenin incelenmesinde yarar vardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, “Zarar verme kastından dolayı iptal” başlığını taşıyan İİK.m.280 çerçeve (norm) niteliğindedir. Anılan hükmün somut bir olayda tatbik edilebilmesi bazı şartların birlikte bulunmasına bağlıdır. Bu şartları şu şekilde sayabiliriz:
(1) Borçlunun malvarlığı, borçlarını ödemeye yetmemelidir. Malvarlığının borcu karşılamaya yetmemesi teknik bir ifade olup, bu kavram takip hukukunda ve özellikle külli tasfiyede “borca batıklık” olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu tasarrufun (iptale konu edilmek istenen 31.08.2009/… yev. nolu ipotek tesisi) yapıldığı sırada borçlunun “borca batık” olması gerekir. Bu nedenle gerek yukarıda ifade edildiği gibi haciz tutanağının aciz vesikası hükmünde olup olmadığının gerekse incelemekte olduğumuz hüküm yönünden (İİK m.280) borçlunun malvarlığının tasarruf anında borçlarını ödemeye yetip yetmediğinin tayin edilmesi hayati önem taşımaktadır.
(a)Borçlu, alacaklılarına zarar verme (mal kaçırma) kastı ile üçüncü kişilerle tasarruf işlemine girişmiş olmalıdır.
(b)İİK m.280 uygulamasında, borçlunun tasarrufta (işlemde) bulunduğu üçüncü kişiler iyiniyetli (MK. m.3) olmamalıdır. Borçlunun içinde bulunduğu mali durum (yani; borçlunun malvarlığının borçlarını karşılamadığının) ve alacaklarına zarar verme kastının, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişilerce bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emareler (karineler) olmalıdır.
İİK.m.280 açısından belki de en önemli sıkıntı, ispat noktasına ilişkindir. Zira, eğer iptale tabi olduğu ileri sürülen tasarrufu devralmış olan kimse, devreden kimsenin alacaklıya zarar verme kastı ile hareket ettiğini biliyor veya dikkat ve özen gösterseydi bilebilecek durumda ise tasarrufun iptali mümkün olabilecektir. Hal böyle olunca anılan maddeye dayalı iptal davalarında çetrefil bir ispat sorunu ile karşılaşılır. Bu bağlamda, iptal davaları bakımından da özellikle İİK.m.281/1 anılmaya değerdir. Söz konusu hükme göre, ” Hakim, bu davalara müteallik ihtilafları hal ve şartları göz önünde tutarak serbestçe takdir ve halleder”. Bu kurumun hassas noktalarından bir tanesi dc ispat hususudur. Alacaklının borçlunun zarar verme kastını ve davalının bunu bildiğini ispatlaması son derece zor bir faaliyettir. Eğer bu noktada sıkı ispat aranacak olursa alacaklının borçlu ile üçüncü kişi arasındaki muvazaalı işlemlere karşı savunmasız kalması söz konusu olacaktır. İİK.m.281/1’nin bu çerçevede önemli bir fonksiyonu bulunmaktadır. Anılan madde hükmü ile kanun koyucunun maddi gerçeği arama gayesi içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Borçlunun hileli bir tasarrufu ile alacaklıyı yada alacaklıları zarara uğratma kastının bulunduğunu ispat yükü davacı üzerindedir. Davacı, İİK.m.281/l’e göre her tür delil ile bunu ispat yoluna gidebilir. Bu bakımdan alacaklının üzerinde olan ispat yükü önemli ölçüde hafifletilmeye çalışılmıştir. Bu ispat yükü, her tür delil ve bu arada fiili karineler (yaşam deneyi, hayatın olağan akışı) ile ispat edilebilir.
Hileli tasarrufun (alacaklıya zarar verme kastı ile yapılan tasarrufun) iptal edilebilmesi için, borçlunun zarar verme kastının lehine tasarruf yapılan üçüncü kişi tarafından bilinmesi yada bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması gerekir. (2).Takip borçlusu (l)nolu davalı şirketin malvarlığının davacı bankaya vaki borcun (3.784.353,72 TL) tamamını karşılamaya yetecek olup olmadığı belirlenmeden takip borçlusu-(l). davalının acze düştüğü gerekçesi ile iş bu Tasarrufun İptali davası açılmış ise de Y.H.G.K.İn 22.06.2011 gün ve E.2011/13-304, K.2011/438 sayılı kararı: “Mahkemece işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de: haciz tutanağı ile borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının tespiti asıl borçluya yönelik tüm yasal yolların tüketildiği anlamına gelmemektedir. Borçlu hakkında alınmış kesin bir aciz vesikasının bulunmadığı gibi, araç alımı için verildiği bildirilen kredi için araç üzerine konulan rehnin ne olduğuna ilişkin bir araştırmanın da yapılmadığı görülmektedir.” doğrultusundadır.
Dava dosyasının tetkikinden, davacı tarafça, … İcra Müdürlüğü E…. sayılı dosyasından 25.06.2010 tarihinde toplam 3.784.353,72 TL üzerinden takibe tabi tutulan (1). davalı şirket dahil (11) adet takip borçlusunun tamamı hakkında yasal yolların tümüyle tüketilmediği, anlaşılmıştır.
Yasanın 278-279 ve 280. maddelerinde borçlunun aciz ya da iflasından öncc yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır. Yargıtay’a göre; İİK’nm 280/1 maddesine göre malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir.
Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için öncelikle, tasarruf işleminin borcun doğumundan sonra ifa edilmiş olması gerektiği, “Somut dava İ.İ.K.nun 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde isin esası hakkında hüküm kurulamaz.” (Yargıtay 17. H.D. 07.03.2011 gün ve E. 2010/6758 K. 2011/1993 sayılı kararı da bu doğrultudadır) Tasarrufun iptali davalarının ön koşulu alacaklının borçlu aleyhine yaptığı icra takibinin semeresiz kalması ve bunun ispatlanmasıdır. İptali istenen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması da diğer bir koşuldur/’ (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 30.10.2002 gün ve E.2002/15-849 K. 2002/861 sayılı kararı da bu doğrultudadır)
Dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucu bilirkişi görüşü;
Takip-alacaklısı banka tarafından (1). davalı … A.Ş. aleyhine … ATM E…. (Eski: … ATM E….) açılmış bulunan ve halen derdest olduğu anlaşılan itirazın iptali davasının, tasarrufun iptali davasında bekletici mesele olarak kabul edilebileceği,
(1). davalı şirketin maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde davadışı ortaklarının borçlarına teminat teşkil etmek üzere (2)., (3). ve (4). davalı lehine, (3). derecede, akdi faizli, FBK süreli, 31.08.2009 t. ve 1.500.000,00 TL bedelle tesis edilen ipotek işleminin iptaline dair davada İÎK.m.277 ve müteakip maddelerinde belirli yasal koşulların oluşmadığı” şeklinde mütalaada bulunmuşlardır.
Mahkememizce değerleme uzmanları … ve …’in kök raporu hazırlayan bilirkişi heyetine dahil edilerek davaya konu taşınmazın mahkememizce HMK’nun 278/son maddesi gereğince verilen yerinde inceleme yetkisi kullanılmak suretiyle dava ve ipotek tarihleri itibariyle ayrı ayrı değerlemesinin yapılması ve ayrıca davacı tarafın rapora vaki itirazlarının karşılanması babında bilirkişilerden alınan ek rapor teminle dosyamız arasına alınmıştır.
Bilirkişiler anılı ek raporlarında özetle;
” Taşınmazlar, tapu kaydına göre arsa niteliğinde olmaları sebebiyle, 4 parselde bulunan fabrika, değerleme dışı bırakılmıştır.
13.10.2010 dava tarihi itibariyle. 4 ve 5 parsellerin arsa değerlerinin hesaplanması:
214 Ada. 4 parselin arsa değeri: (20.784.843,00 TL./365,60) X 176,78 Ü.F.E. =10.050.176,55 TL. 214 Ada. 5 parselin arsa değeri:
(4.174.790,00 TL/365,60) * 176,78 Ü.F.E. – 2.018.652.56 TL. hesaplanmıştır 4 ve 5 parselin toplamı:12.068.829,11 TL.’dir,
31.08.2009 İpotek tarihi itibariyle. 4 ve 5 parsellerin arsa değerlerinin hesaplanması:
214 Ada. 4 parselin arsa değeri: (20.784.843,00 TL./365.60) X 159,40 Ü.F.E. =9.062.100,59 TL. 214 Ada. 5 parselin arsa değeri:
(4.174.790,00 TL/365,60) x 159,40 Ü.F.E. =1.820.190.17 TL. hesaplanmıştır 4 ve 5 parselin toplamı:10.882.290,76 TL.’dir.” şeklinde beyan ve mütalaada bulundukları görülmüştür.
Mahkememizce; takip alacaklısı-davacı bankanın, ödeme emrine itiraz üzerine takip borçlusu … A.Ş. aleyhine 15.10.2010 tarihinde, … ATM E…. (Eski: … ATM E….) açmış bulunduğu itirazın iptali davasının neticesi bekletici mesele yapılmış, akabinde davanın kısmen kabul kararı ile neticelendiği ve kararın ve dolayısıyla takibe konu alacağın kesinleştiği görülmüştür.
Dava; davalı borçlu …nin, mal kaçırmak kastıyla dava konusu taşınmaz üzerinde davalılar lehine ipotek verilmesine ilişkin tasarrufların İ.İ.K’nın 277 ve devamı maddeleri gereğince iptali isteminden ibarettir. Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davalı borçlu …ye ait dava konusu taşınmazlarda diğer davalılar lehine tesis edilen ipoteğin davalı alacaklıya zarar verme kastıyla muvazalı yapılıp yapılmadığı ve anılı tasarrufun İ.İ.K’nın 277 ve devamı maddeleri gereğince iptal şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Dosyanın tetkikinde; 1 nolu davalı şirketin, dava dışı ortaklarının (2)., (3). ve (4). nolu davalılara vaki borçlarının teminatını teşkil etmek üzere maliki bulunduğu taşınmaz üzerinden (2). (3). ve (4). nolu davalılar lehine 31.08.2009/21260 yev. nolu tapu işlem belgesi (resmi senet) ile toplam 1.500.000,00 TL tutarında (3). derecede, akdi faizli FBK süreli bir teminat ipoteği tesis ettiği, dolayısıyla başkasının borcu için alacaklıya rehin veren üçüncü kişi statüsünde olduğu dava dosyası ile sabittir.
İcra iflas Kanunun’da tasarruf iptali davası 277-284. Maddeleri arasında; ” mad.277 iptal davasından maksat 278, 279 ve 280 ninci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir.
1- Elinde muvakkat yahut kat’î aciz vesikası bulunan her alacaklı; 2 – İflâs idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin üçüncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri dava açabilirler.
İvazsız tasarrufların butlanı.
Madde 278 — Mutat hediyeler müstesna olmak üzere hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflâsın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak bu müddet haciz veya aciz yahut iflâstan evvelki iki seneyi geçemez. Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir: 1 – Ana, baba ile evlât ve karı koca arasında yapılan ivazlı tasarruflar; 2 – Kendi verdiğinin değerine gore borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiat kabul ettiği akitler; 3 – Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydi hayat şartıle irat veya intifa hakkı tesis ettiği akitler.
Acizden dolayı butlan.
Madde 279 — Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflâsın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır: 1 – Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler; 2 – Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayri bir suretle yapılan ödemeler; 3 – Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler, Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.
Hile sebebiyle butlan.
Madde 280 — Burçlu tarafından alacaklıları izrar kastı ile yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun bu kastını bilen veya bilmesi lâzımgelen kimselerle yahut alacaklıların bazılarile uyuşarak diğerlerinin zararına yapıln bütün muameleler tarihleri ne olursa olsun batıldır.
Butlan davalarında muhakeme usulü.
Madde 281 – Mahkeme 278, 279 ve 280 inci maddelerdeki hususlardan doğan ihtilâfları seri usulü muhakeme ile görüp hükme bağlar.
İptal davasında davalı
Madde 282 — iptal davası borçlu ile hukukî muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan ) başka suiniyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası ı açılabilir. ( İptal davası hüsnü niyet sahibi üçüncü şahısların haklarını ihlâl etmez.
İadenin şümulü.
Madde 283 — Batıl bir tasarruftan istifade eden kimse elde ettiğini geri vermeğe mecburdur. O kimsenin karşılık olarak verdiği şeyin ayni veya bedeli kendisine geri verilir. Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını muhafaza eder. Bağışlanan hüsnü niyet sahibi ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeğe mecburdur.
Müruru zamanı.
Madde 284 — iptal davası hakkı batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren üç sene geçmekle düşer. ” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu genel açıklama çerçevesinde somut olay incelendiğinde; huzurdaki dava İcra İflas Kanunu’nun 279-280. maddesine dayalı iptal davası olup, Her ne kadar aynı kanunun 279. maddesinde mevcut şahsi bir borcun teminatını teşkil etmek üzere önceden taahhüt edilenler hariç olmak üzere borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflâsın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa iptale tabi olduğu düzenlemesi karşısında asıl borçlu 1 nolu davalının borçtan şahsen sorumlu olmayıp 3. kişi borcuna ipotek veren konumunda olması nedeniyle 279. madde şartları somut olayda bulunmamakta ise de ; davacı taraf 3. kişinin borcuna ipotek işleminin lehine ipotek verilenlerce ipotek veren 1 nolu davalının bilindiği ve dava konusu alacağın tahsilinin imkansız hale getirilmesine yönelik zarar kastıyla yapıldığı iddia ettiğinden davanın sair yönlerden incelenmesine geçilmiştir.
Tasarruf iptali davalarında, geçici veya kesin acziyet belgesi dava şartı niteliğinde olup somut olayda bu anlamda da davacı tarafça, … İcra Müdürlüğü E…. sayılı dosyasından 25.06.2010 tarihinde toplam 3.784.353,72 TL üzerinden takibe tabi tutulan (1). davalı şirket dahil (11) adet takip borçlusunun tamamı hakkında yasal yolların tümüyle tüketilmediği, dolayısıyla dava şartının bulunmadığı anlaşıldığından bu yönden davanın reddi gerekmiştir. Bir an için aksi düşünülürse ve olayda geçici aciz belgesine dayalı dava şartının mevcut bulunduğu kabul edilse dahi mübrez raporda da ifade edildiği üzere;
İ.İ.Kanununda bir borçlunun, mallarının haczinden veya iflas etmesinden önce, alacaklılarından mal kaçırmak için yapmış olduğu bağışlamalar ve şüpheli (hileli) tasarrufların iptal ettirilebilmesi için, alacaklılara bir dava açma hakkı tanınmıştır ki, buna iptal davası denir. İptal davasının amacı, borçlunun, haciz veya iflastan önce yapmış olduğu ve aslında geçerli olan tasarruf işlemleri ile, malvarlığından uzaklaştırdığı mallardan, bunlar sanki borçluya aitmiş gibi, alacaklının tatmin edilmesini sağlamaktır. Dava sonunda, dava konusu işlemin hükümsüzlüğüne veya işleme konu teşkil etmiş bulunan malın, kesin olarak borçlunun malvarlığına geri dönmesine karar verilecek değildir. İptal davasının konusunu oluşturan işlemler tamamıyla geçerli işlemlerdir. İİK.m.280’e dayalı bir tasarrufun iptali davasının, bazı şartları taşıması gerekmektedir.
Dosya kapsamının incelenmesinden davacı yanın iddialarından bir tanesinin de borçluların içinde bulunduğu durum ve alacaklılarına zarar verme kastı lehlerine ipotek tesis edilen (2)., (3). ve (4). davalılar tarafından bilindiğinden İİK.m.280 gereğince de bu tasarrufun iptalinin lazım geldiği biçiminde olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının bu iddiası yönünden de meselenin incelenmesinde yarar vardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, “Zarar verme kastından dolayı iptal” başlığını taşıyan İİK.m.280 çerçeve (norm) niteliğindedir. Anılan hükmün somut bir olayda tatbik edilebilmesi bazı şartların birlikte bulunmasına bağlıdır. Bu şartları şu şekilde sayabiliriz:
(1) Borçlunun malvarlığı, borçlarını ödemeye yetmemelidir. Malvarlığının borcu karşılamaya yetmemesi teknik bir ifade olup, bu kavram takip hukukunda ve özellikle külli tasfiyede “borca batıklık” olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla bu tasarrufun (iptale konu edilmek istenen 31.08.2009/… yev. nolu ipotek tesisi) yapıldığı sırada borçlunun “borca batık” olması gerekir. Bu nedenle gerek yukarıda ifade edildiği gibi haciz tutanağının aciz vesikası hükmünde olup olmadığının gerekse incelemekte olduğumuz hüküm yönünden (İİK m.280) borçlunun malvarlığının tasarruf anında borçlarını ödemeye yetip yetmediğinin tayin edilmesi hayati önem taşımaktadır.
(a)Borçlu, alacaklılarına zarar verme (mal kaçırma) kastı ile üçüncü kişilerle tasarruf işlemine girişmiş olmalıdır.
(b)İİK m.280 uygulamasında, borçlunun tasarrufta (işlemde) bulunduğu üçüncü kişiler iyiniyetli (MK. m.3) olmamalıdır. Borçlunun içinde bulunduğu mali durum (yani; borçlunun malvarlığının borçlarını karşılamadığının) ve alacaklarına zarar verme kastının, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişilerce bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emareler (karineler) olmalıdır.
İİK.m.280 açısından belki de en önemli sıkıntı, ispat noktasına ilişkindir. Zira, eğer iptale tabi olduğu ileri sürülen tasarrufu devralmış olan kimse, devreden kimsenin alacaklıya zarar verme kastı ile hareket ettiğini biliyor veya dikkat ve özen gösterseydi bilebilecek durumda ise tasarrufun iptali mümkün olabilecektir. Hal böyle olunca anılan maddeye dayalı iptal davalarında çetrefil bir ispat sorunu ile karşılaşılır. Bu bağlamda, iptal davaları bakımından da özellikle İİK.m.281/1 anılmaya değerdir. Söz konusu hükme göre, ” Hakim, bu davalara müteallik ihtilafları hal ve şartları göz önünde tutarak serbestçe takdir ve halleder”. Bu kurumun hassas noktalarından bir tanesi dc ispat hususudur. Alacaklının borçlunun zarar verme kastını ve davalının bunu bildiğini ispatlaması son derece zor bir faaliyettir. Eğer bu noktada sıkı ispat aranacak olursa alacaklının borçlu ile üçüncü kişi arasındaki muvazaalı işlemlere karşı savunmasız kalması söz konusu olacaktır. İİK.m.281/1’nin bu çerçevede önemli bir fonksiyonu bulunmaktadır. Anılan madde hükmü ile kanun koyucunun maddi gerçeği arama gayesi içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Borçlunun hileli bir tasarrufu ile alacaklıyı yada alacaklıları zarara uğratma kastının bulunduğunu ispat yükü davacı üzerindedir. Davacı, İİK.m.281/l’e göre her tür delil ile bunu ispat yoluna gidebilir. Bu bakımdan alacaklının üzerinde olan ispat yükü önemli ölçüde hafifletilmeye çalışılmıştir. Bu ispat yükü, her tür delil ve bu arada fiili karineler (yaşam deneyi, hayatın olağan akışı) ile ispat edilebilir.
Yargıtay’a göre; İİK’nun 280/1 maddesine göre malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir.
Dava konusu tasarruf işleminin alacaklıya zarar verme kastıyla ilgili olarak yapıldığı hususu davacı tarafça kanıtlanamadığı gibi yapılan değerleme raporundan da anlaşılacağı üzere ipotek limiti ve taşınmaz değeri karşılaştırıldığında taşınmazın değerinin davacı alacağını da karşılayacak miktarda olduğu anlaş (1)nolu davalı şirketin maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde davadışı ortaklarının borçlarına teminat teşkil etmek üzere (2)., (3). ve (4) nolu davalılar lehine, (3). derecede, akdi faizli, FBK süreli, 31.08.2009 t. ve 1.500.000,00 TL bedelle tesis edilen ipotek işleminin iptaline dair davada İİK.m.277 ve müteakip maddelerinde belirli yasal koşulların oluşmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından harç konusunda bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Şahıs davalılar, kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 2.180,00TL ücret-i vekaletin davacıdan tahsili ile şahıs davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzereoy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/12/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …