Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/513 Esas
KARAR NO : 2022/585
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 18/11/2020
KARAR TARİHİ : 04/08/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; 04/08/2018 tarihinde …adresinde müvekkil şirkete sigortalı bulunan …’ın dairesinde hasar meydana geldiğini, sigortalı konutun bulunduğu binanın ön girişinde …’ye ait tesisatta meydana gelen patlama sonucu yapılan tamirat çalışması sırasında verilen yüksek basınçlı su nedeniyle kombi tahliye borusundan akan sudan dolayı zarar gördüğünün tespit edildiğini, hasar doğrultusunda yapılan ekspertiz incelemesi sonucunda hasarın …’ye ait tesisattan kaynaklandığı ve sigortalı dairede su basması sonucu birçok eşyanın zarar gördüğünün tespit edildiği, müvekkil şirket tarafından hasar tutarı olan 8.800,00 TL nin sigortalıya ödendiği ve haklı nedenlere dayanılarak …’den rücu talebinde bulunulduğunu, işbu ödemenin rücuen tahsili amacıyla davalı kurum aleyhine … 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, ödeme emrinin tebliğ edildiğini, davalı borçlunun haksız ve dayanaksız olarak itiraz ederek icra takibini durduğunu ve tüm bu nedenlerle davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddini talep ettiklerini, müvekkil idarenin tacir bir kamu tüzel kişisi olduğu ve hizmetlerini özel hukuk hükümlerine göre yaptığını, dava konusu olayda müvekkil idarenin sözleşme konusu işin yapımında kamu otoritesini kullanmadığını, müteahhit firma ile … arasında akdedilmiş sözleşme ile tarafların özgür iradeleriyle yapıldığı ve buna göre sözleşme konusu işin yapılması sırasında 3.kişilerin uğradığı zarar ziyandan müteahhit firmanın sorumlu olduğunu, idarenin sorumlu olmadığı, her türlü hukuki sorumluluğun müteahhit firmaya ait olduğunu kabul ettiğini, bu davada iddia konusu haksız eylemi yapan idare olmadığını ve müteahhit şirketin sorumlu olduğunu, ayrıca tazminat miktarının fahiş olduğunu, asıl alacağa faiz talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, temerrüde düşürülmeden hasar tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; İİK.nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, yapılan ilamsız icra takibine karşı davalının vaki itirazının iptali ve icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkindir.
Taraflarca delil olarak; … 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, sigorta poliçesi, ödeme dekontları, ekspertiz raporu, idare kayıtları, bilgi ve belgeler, ticari defter kayıtları ve bilirkişi incelemesine dayanılmış olup, gösterilen deliller toplanarak dosya arasına konulmuştur.
Mahkememizce delillerin toplandığı ve bilirkişi raporu aldırıldığı anlaşıldı.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verildiği ve bu karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusunda bulunmuştur.
GEREKÇE:
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45.Hukuk Dairesi’nin 29/06/2022 tarih ve 2022/873 Esas 2022/819 Karar sayılı kararıyla; “Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c, 115/2. maddesi uyarınca davanın, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğundan, usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde karar verildiği, dosyanın mahkememize geldiği ve yeni bir esas numarası aldığı anlaşılmıştır.
Dava, sigortalanan konutta su baskını sonucunda oluşan hasar nedeniyle sigortalıya yapılan ödemenin, 6102 Sayılı TTK’nın 1472 maddesi uyarınca rücuen tazmini amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davacı sigorta şirketi ile dava dışı Arslan Kavak arasında başlangıç tarihi 12/08/2018, bitiş tarihi 12/08/2019 olan Özel Konut Sigorta Poliçesi düzenlendiği, sel ve su baskınlarının da teminat kapsamına alındığı, 04/07/2018 tarihinde sigortalı konutta meydana gelen su baskını neticesinde oluşan hasar nedeniyle sigortalıya ödenen tazminatın davalıdan rücuen tazmini amacıyla iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. Maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçerek, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Bu durumda da, görevli mahkeme, sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki içeriğine göre belirlenecektir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.3.1944 Tarihli E.37, K.9 sayılı kararı, ” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklindedir.
Somut olayda; sigortalı konutta meydana gelen hasarın, …’ye ait tesisatta meydana gelen patlama sonucu yapılan tamirat çalışması sırasında verilen yüksek basınçlı su nedeniyle kombi tahliye borusundan akan sudan dolayı meydana geldiği iddia edilmiştir. Buna göre, davacının sigortalısı ile davalı arasındaki hukuki ilişki, davalı yapı malikinin haksız fiil hükümleri ile TBK nun 69 maddesi uyarınca sorumluluğuna dayanmaktadır. O halde, sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığı gibi davacı sigortalının tacir sıfatı taşımadığından taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı, dolayısıyla 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı, davaya bakmaya genel mahkemeler görevli olduğu olduğu kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45.Hukuk Dairesi’nin 29/06/2022 tarih ve 2022/873 Esas 2022/819 Karar sayılı kaldırma kararı gereğince, davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle usulen reddine, dava dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nun 115/2. Maddesi uyarınca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulen REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne hitaben yazılacak dilekçeyle istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.04/08/2022
Katip
E-imzalıdır
Hakim
E-imzalıdır