Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/397 E. 2022/816 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/397 Esas
KARAR NO : 2022/816
DAVA : Alacak (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan İstirdat)
DAVA TARİHİ : 31/05/2022
KARAR TARİHİ : 26/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Davalı … A.Ş. tarafından müvekkilinin cirosu olduğu iddiasıyla … Ltd. Şti. aleyhine ….İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlattığını, icra dosyasından müvekkiline gönderilen ödeme emrinin muhtara yapıldığını ve müvekkilinin itiraz süresi içinde haberi olmadığını, taraflarınca … İcra Hukuk Mahkemesi 2019/… Esas sayılı dosyası ile gecikmiş itirazda bulunarak borca tebligata ve imzaya itiraz ettiklerini, müvekkilinin araçlarına ve banka hesaplarına … İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Esas sayılı dosyasından haciz konulması üzerine dosya alacağının müvekkili tarafından ihtirazi kayıtlı icra dosyasına ödendiğini, dava konusu kambiyo senedinden kaynaklı asıl alacak ve tüm fer’ilerinden davalıya müvekkili olan şirketin borçlu olmadığı halde haciz tehdidi altında ödediği miktarın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince değerlendirilmesi gerektiğini, izah edilen ve mahkememizce re’sen dikkate alınacak sebeplerle davalarının kabulü ile; müvekkilinin borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı 185.000-TL’nin ödeme tarihi olan 24.10.2019 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı taraftan tazminini, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile söz konusu miktar olan 185.000 TL’nin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Borçlunun istirdat davasını ikame edebilmesi için borçlu olmadığını iddia ettiği parayı ödediği tarihten itibaren bir sene içinde açılması gerektiğini, …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Esas sayılı dosyasına 24.10.2019 tarihinde ödeme yapıldığından açılan davanın süresi içinde açılmadığını, davacının “icra dosyasından müvekkile gönderilen ödeme emri muhtara yapılmış müvekkilimin itiraz süresi içinde haberi olmamıştır.” yönündeki beyanının hukuki dayanaktan uzak olduğunu, davacı borçlu yanca borca süresi içerisinde itirazda bulunulmadığından davaya konu icra takibinin kesinleştiğini, takip kesinleştikten sonra dosya borcu borçlu tarafından dosyaya ödendiğini, davanın süresinde açılmamış olması sebebiyle usulden reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davanın esastan reddini, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, …. İcra Dairesinin 2019/… Esas sayılı dosyasından davalıya ödenen 185.000-TL’nin ödeme tarihinden itibaren davalıdan tahsili istemine yönelik istirdat davasıdır.
Davalı alacaklı yanca, davacı borçlu aleyhine … İcra Dairesinin 2019/… Esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, 24.10.2019 tarihinde davacının icra dosyasına 185.000,00 TL yatırdığı, 25.10.2019 tarihli reddiyat makbuzu ile davalı alacaklının bu parayı icra dairesinden tahsil ettiği, huzurdaki istirdat davasının ise 31.05.2022 tarihinde açıldığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki ihtilaf açılan davanın sebepsiz zenginleşme davası olup olmadığı ve istirdat davasına ilişkin hak düşürücü süreye ilişkindir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 72/1. maddesi “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir” hükmünü içermektedir. Aynı maddenin 7. fıkrasında ise “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir” düzenlemesi mevcuttur.
Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da itirazının icra mahkemesince kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşen icra takibine rağmen, borçlu olmadığı kanısında bulunabilir. Böyle bir borçlu, borçlu olmadığını tespit ettirmek için menfi tespit davası açabilir ve bu davada hiç değilse icra dairesinin banka hesabına yatan paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı alarak (İİK m. 72/III/2.c.) aleyhine yapılmakta olan icra takibinin durdurulmasını ve davayı kazanınca da takibin iptalini sağlayabilir.
Borçlu, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için istirdat davası açabilir (İİK m. 72/VII). Borçlunun menfi tespit davası açmış olması hâlinde, menfi tespit davası sonuçlanmadan önce borcun ödenmesi üzerine de menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilmelidir (İİK m. 72/VI).
İstirdat davası, esasen sebepsiz zenginleşme iddiasına dayanan bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen bir paranın geri verilmesi istenir. Yalnız, davanın şartı icra hukukuna dayanmaktadır: Borçlunun, borcu bulunmadığı bir parayı icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/ Hanağası, Emel: İcra İflas Hukuku, Ankara 2018, 4. Baskı, s. 228).
İcra ve İflas Kanunu’nda yerini bulan istirdat davasından sonra sebepsiz zenginleşme kavramına ilişkin açıklama yapmak yerinde olacaktır.
Borcun kaynaklarından biri olarak öngörülen sebepsiz zenginleşme, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Benzer hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 ve devamı maddelerinde de yer almaktadır. BK’nın 61. maddesi; “Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır” hükmünü haizdir.
Haklı bir neden olmaksızın başkasının mal varlığından ya da emeğinden zenginleşen kimse bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür (TBK 77). Bu yükümlülük özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan ya da gerçekleşmemiş veya sona ermiş bir nedene dayanması durumunda doğmuş olur. Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlakî bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez. Hukuka ya da ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez (Türk Hukuk Lûgatı, s. 962).
Buna göre borcun kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli haklı bir sebebe dayalı olmaması gerekmektedir.
Sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için diğer şartların yanında en önemlisi zenginleşenin mal varlığında meydana gelen artışın haklı bir sebebe dayanmamasıdır. Zira zenginleşmeyi doğuran sebep, kazandırma veya zenginleşenin müdahalesi ya da umulmayan bir olay olabilir. Nitekim BK’nın 61. maddesinde özellikle “haklı bir sebep olmaksızın” ifadesine yer verilmiş ve haklı olmayan sebep teşkil edecek hususlar örnek olarak sayılmıştır. Bu durumda kazandırmaya (edime) dayanan sebepsiz zenginleşme; “geçerli olmayan sebebe” veya “gerçekleşmemiş sebebe” veyahut “sona ermiş sebebe” dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme hâlinde zenginleşen ve fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğmakta olup, bu borcun konusu mal varlığında meydana gelen fazlalığın geri verilmesidir. Sebepsiz zenginleşmede sadece mal varlığındaki eksilmenin giderilmesinin talep edilmesi söz konusudur.
Görüldüğü gibi, sebepsiz zenginleşme, ikincil (talî) niteliktedir ve mal varlığındaki azalmanın başka aslî nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez. Başka bir anlatımla aynı olayda, aynî haktan (istihkak davası), zilyetlikten, sözleşmeden, sözleşme benzeri hukukî ilişkiden veya haksız fiilden kaynaklanan bir talebin ileri sürülmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulama alanı bulamayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; istirdat davasının koşullarının oluştuğu durumlarda davanın sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığı, davacının istirdat davası açma imkanı varken 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde istirdat davası açmadığı anlaşıldığından, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince peşin alınan 44,40-TL. nin 80,70-TL. nispi karar harcından mahsubu ile kalan 10-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesinin “…Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır…” hükmü gereği 1.560,00-TL’sı arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davalı vekili lehine karar tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesap olunan 28.750,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-HMK. 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası davacıya iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde, Mahkememize ve Mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle … BAM ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere İstinaf yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair verilen karar, hazır olan davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı karar verildi. 26/10/2022

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)