Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/599 E. 2020/609 K. 14.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/599 Esas
KARAR NO : 2020/609
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 26/08/2019
KARAR TARİHİ : 14/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Davalı tarafından müvekkili aleyhine ilamsız icra takibi yoluyla …. İcra Dairesi’nin 2017/… esas sayılı takip dosyası ile icra takibi yapıldığını, ödeme emri tebligatının bizzat müvekkiline yapılmadığını, TK. 21/2. maddeye göre tebliğ edildiğini, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinden 03/07/2017 tarihi itibariyle haberdar olduklarını ve müvekkilinin söz konusu takibe itiraz süresini kaçırmaları nedeniyle takibin kesinleştiğini, takibin kesinleşmesi sonucu müvekkilinin maaş hesabına haciz konulduğunu ve belli dönem maaşından kesinti yapılarak dosya borcunun ödemesinin yapıldığını, son olarak müvekkilinin menkul ve gayrimenkul varlıklarına haciz konularak satış işleminin yapılacağı endişesi ile alacaklıya karşı borcu olmamasına rağmen icra baskısı altında takip konusu alacağa ilişkin olarak bakiye borcu ödemek suretiyle dosyanın infazını sağladığını ve böylece dosyaya 4.567,23-TL ödeme yapıldığını ve müvekkilinin davalıya bu miktarda borcu bulunmadığını, müvekkilinin ikamet ettiği söz konusu dairesinden alt kattaki komşusunun banyosuna su sızmasının meydana geldiğini, ancak bu su sızıntısının alt daire içerisinde yalnızca banyoda bir takım zararlara sebebiyet verdiğini, bu bölüm haricinde kalan diğer bölümlere kesinlikle su gitmediğini, müvekkilinin bu olay üzerine alt komşusunun zararını gidererek zarara sebebiyet veren su kaçağının tamir edildiğini, bu olaydan yaklaşık 1 yıl sonra alt komşusunun çamaşır makinesinin hortumlarının patladığını ve zararın müvekkilininden kaynaklandığının ileri sürüldüğünü beyanla, müvekkili tarafından haksız ve mesnetsiz olarak icra dosyasına ödenen 4.367,23-TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Huzurdaki davanın görevsiz mahkemede açılmış olduğunu, Davanın, HMK. 2 maddesi uyarınca, Asliye Hukuk Mahkemesi eliyle görülmesi gerektiğini, bu sebeple davanın, esasa girilmeksizin görev yönünden reddini talep ettiklerini, davacı tarafa yapılan tebligatın usul ve yasaya uygun olup, bu hususun Mahkeme kararı ile ortaya konduğunu, davacı tarafından müvekkilinin sigortalısına ait “… Mah. … Caddesi Kapı No: … Kat: … Daire: … Maltepe/İstanbul” adresindeki konutun 30.08.2016 tarihinde uğradığı hasarın tümünün kendi dairesinden sızan sulardan kaynaklanmadığını ileri sürdüğünü, davacı tarafın bu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, sigortalının uğradığı hasara ilişkin mahalde yapılan ekspertiz çalışması sonucu düzenlenen hasar raporunda “Sigortalı daireye bir üst katında bulunan 13 numaralı daireden su sirayeti olduğu gözlemlenmiştir. Sözkonusu hasarın üst kat daire tesisatında kaynaklandığı görülmüş ve ilgili daireye rücu edilebileceği belirlenmiştir.” denildiğini, sigortalının üst katında bulunan dairenin davacıya ait olduğu hususunda ihtilaf bulunmadığını, davacının su tesisatından sızan suların sigortalı dairede hasara sebebiyet verdiğinin de davacının kabulünde olduğunu, davacının iddiasının, bu hasarın bir kısmının kendi dairesinden kaynaklandığı yönünde ise de bu yöndeki iddiasını ispata elverişli delil sunamadığını, müvekkili şirket tarafından, sigortalısına 21/09/2016 tarihinde 3.400,00-TL hasar tazminatı ödendiğini ve ödenen hasar bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili için ödenen tutarının TTK’nun 1472.maddesi gereği kusursuz sorumluluğu olan bina malikine rücu edildiğini beyanla, davanın öncelikle görev yönünden, aksi halde esasa ilişkin beyanları doğrultusunda reddine, davacı aleyhine asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, 4.367,23-TL’sının ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir.
Somut olayda, davalının sigortalısına ait “… Mah. … Caddesi Kapı No: … Kat: … Daire: … Maltepe/İstanbul” adresindeki konuta davacıya ait üst kat daireden su sızdığı iddiası ile uğranıldığı belirtilen hasar bedelinin Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine dayanakla rücuen tahsili istemi ile başlatılan icra takibi nedeniyle ödenen 4.367,23-TL’sının istirdatına karar verilmesi talep edilmektedir.
Dosyaya getirtilen … İcra Dairesi’nin 2017/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı tarafından davacı aleyhine, sigortalısına ödenen hasar tazminatının tahsili istemi ile 02/05/2017 tarihinde 7 örnek nolu ilamsız icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.
… Tapu Müdürlüğü’nün 03/03/2020 tarihli yazısında uyuşmazlık konusu yerde kat mülkiyeti veya kat irtifakının tesis edilmediği belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1472.maddesinde “(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir…” hükmü düzenlenmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E.2016/… K.2019/… sayılı kararında “… Davacı … şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı taraf, davalının yönetim olarak sorumluluğunda bulunan 2010 yılında kat irtifakı kurulmuş olan binadaki izolasyon eksikliğinden dolayı sızan suların davacıya sigortalı konutta hasara neden olduğu iddiasına dayanmaktadır. Dosya kapsamında bulunan tapu kayıtları incelendiğinde; 2010 yılında kat irtifakı kurulan ana taşınmazdaki bağımsız bölümde 19.06.2014 tarihinde (davaya konu hasar tarihinden sonra) kat mülkiyetine geçildiği anlaşılmaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun’un Ek 1. maddesinde, “kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi’nde çözümleneceği” düzenlemesine ve 17/3. maddesinde ise “kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davalıya husumet yöneltilmesine neden olan bağımsız bölüm ile davacının yönetimindeki binada davaya konu hasar tarihi itibariyle kat mülkiyetine geçilmediği anlaşılmakla, KMK’nun 17/3. maddesi gereği, hasar tarihi itibariyle anataşınmazın üçte ikisinin fiilen kullanılmaya başlanılıp başlanmadığının araştırılması ve üçte ikilik kullanımın olması halinde, uyuşmazlığa yine kat mülkiyeti hükümlerinin uygulanacağının dikkate alınması gerekmesi nedeniyle uyuşmazlığın çözüm yerinin Sulh Hukuk Mahkemesi olabileceğinin mahkemenin davada görevli olup olmadığının hükümde tartışılması; mahkemenin görevli olduğu sonucuna varılması halinde işin esası hakkında hüküm tesisi; aksi halde ise, HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…” gerekçelerine yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3 fıkrası uyarınca dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki, görev ilişkisidir.
HMK’nun 114/1-c ve 115 maddeleri gereğince görev; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında re’sen nazara alınması gerekmektedir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 12/06/2019 tarih ve E.2016/ … K.2019/… sayılı kararında belirtildiği üzere, dava konusu edilen 4.437,23-TL’sının davalı … şirketinin sigortalısının halefi olarak tahsil etmiş olmasına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davacı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyetinin nazara alınması gerekmektedir.
… Tapu Müdürlüğü’nün 03/03/2020 tarihli yazısında uyuşmazlık konusu yerde kat mülkiyeti veya kat irtifakının tesis edilmediği belirtilmiş olup, davacı vekili tarafından sunulan 30/09/2020 tarihli dilekçede hasar tarihinde söz konusu binadaki bağımsız bölümlerin üçte ikisinin fiilen kullanılıp kullanılmadığına ilişkin bilgilerinin bulunmadığı belirtilmiştir.
6102 Sayılı TTK’nun 4.maddesinde davanın, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş olması ve anılan Kanun maddesinde belirtilen mutlak ticari davalardan olması gerekmektedir.
Eldeki davada hasar gördüğü belirtilen konutun davalı … Şirketi nezdinde sigortalı olması, malikinin ve davacının tacir sıfatı bulunmadığından ticaret mahkemelerinin görevli olmadığı açıktır.
Kaldı ki eldeki dava Türk Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan değildir. Bu nedenlerle davaya bakmaya ticaret mahkemesi değil asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle Mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nun 115/2. Maddasi uyannca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulen REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi karannın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle dava dosyasının görevli ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar serileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde, Mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair, taraf vekillerinin yüzüne verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/10/2020

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)