Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/380 E. 2021/18 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/380 Esas
KARAR NO : 2021/18
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/11/2014
KARAR TARİHİ : 19/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; müvekkil şirketin Kenya Hükümetine karşı yapımını üstlendiği yol inşaatı nedeniyle All Risk İnşaat Sigortası yükümlülüğü altına girdiği ve bu alanda faaliyet gösteren davalı şirkete 18/01/2013 tarihinde yetki verdiğini, 27/01/2013 tarihinde davalı tarafından … … … tarafından hazırlanan ve … … …-Kenya ve davalı şirketin taraf olduğu Kuvertur Belgesinin şirketlerine verildiğini ve bu belge şirketlerince derhal Kenya yollar idaresine teslim edildiğini, Kenya Yollar İdaresinde 7 gün içinde gelmesi kaydıyla Kuvertur Belgesini kabul ettiğini müvekkil şirket tarafından Kuvertur Belgesi yerine geçecek sigorta belgesi beklenirken 13/02/2013 tarihinde … … … tarafından yeni bir Kuvertur Belgesinin gönderildiğini, yeni Kuvertur Belgesi incelendiğinde teminat ve primlerinin farklı olduğunun tespit edildiğinin davalı şirkete yazılan 16/02/2013 tarihli yazı ile idareye karşı poliçe teslim sürelerini 19/02/2013 tarihinde sona ereceğini bir an önce ilk taahhüt edilen şartlarda sigorta poliçesinin tanziminin gerektiğini aksi halde idare nezdinde sorumluluklarının gündeme geleceğini iş bu sebeple başka sigorta şirketlerinde temin etmek zorunda olunabileceğini, ALL Risk İnşaat Sigortası yaptırılırken oluşacak fark bedelinin ve diğer yükümlülüklerin davalıdan talep edilebileceğinin bildirildiği davalı şirketin belirtilen süre içerisinde poliçe temin edememesi üzerine müvekkili şirketin başka bir sigorta şirketinden ALL Risk İnşaat Sigortası yaptırdığını 22/03/2013 tarihinde idareye vermek zorunda kaldığını, sınırlı süre içerisinde sonradan temin edilmek zorunda kalınan yeni sigorta poliçesindeki şartları müvekkili şirket aleyhine daha ağır olduğunu ve daha fazla prim ödemek zorunda kaldıklarını bu nedenle davalı şirketin kusurlu davranışı nedeniyle fazla ödenmiş olan prim ve giderlerin davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Sigorta Brokerları’nın görevinin sigorta ettirenin gereksinimlerini değerlendirerek hangi sigortacının bunları en iyi şekilde karşılayabileceğini saptayıp bunu sigorta ettirene bildirmek olduğunu, müvekkil şirketin teminatlarla ilgili prim, muafiyet v.s gibi davacının taleplerine uygun sigorta şirketlerinden birçok teklif aldığını ve bu teklifleri davacı ile paylaştıklarını 18/01/2013 tarihine gelindiğinde davacının yetkilendiği bir Broker Şirketi olan … … … tarafından sigorta şirketlerinden teklifler alındığını ve poliçe teklifleri ile şartlarının davacının talepleri konusunda revize edilerek … … … Şirketine iletildiği davacıda ancak idaresinin kabul etmesi durumunda poliçenin yapılabileceğini fakat ilgili sigorta şirketleri tarafından kabul edilmemesi nedeniyle şartlar dahilinde bir poliçenin oluşturulamadığını anlatılan olaydan da anlaşılacağı üzere … … … tarafından hazırlanan teklif mahiyetindeki şartlar dahilinde bir sigorta poliçesinin meydana getirilmesinde davalı sigorta Broker Şirketini bir kusurunun olmadığı diğer tarafta davacının taleplerinin yerinde olmadığı zira davacının istediği şartlara göre revize edilen ve … … … tarafından hazırlanan teklif mahiyetindeki şartlar dahilinde bir teminatı sigorta şirketlerinin kabul etmemesi nedeni ile ortaya çıkan durumdan müvekkil firmanın sorumlu tutulamayacağı bunun yanında teklif belgesinin davacının iddia ettiği gibi bir Kuvertur poliçesi olmadığını bu nedenle böyle bir belgenin bağlayıcılığının bulunmadığı belirtilerek davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacının broker konumundaki davalı tarafından kendisine önceden kararlaştırılmış olandan farklı teminat ve prim miktarları ihtiva eden kuvartur belgesi gönderilmesi sebebiyle başka bir sigorta şirketinden temin edilmek zorunda kalındığı iddia edilen yeni sigorta poliçesi kapsamında ödemek zorunda kaldığı fazla prim nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini istemine yöneliktir.
Taraflarca delil olarak; Cover Note, yetki belgesi, ihtarname, poliçe, yazışmalar, bilgi ve belgeler, bilirkişi incelemesine dayanılmış olup, gösterilen deliller toplanarak dosya arasına konulmuştur.
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2014 tarih ve 2013/… Esas 2014/… Karar sayılı yetkisizlik kararıyla dosyanın 21/11/2014 tarihinde mahkememize tevzi edilerek 2014/… sayılı esasına kaydedildiği anlaşıldı.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda toplanan deliller ile birlikte tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak bilirkişi heyet raporu alınmasına karar verilmiş olup, Sigorta Hukuk Uzmanı bilirkişi Doç.Dr. … , Sigortacı/Öğretim Üyesi bilirkişi … ve Mali Uzman/Ekonomist … tarafından hazırlanan 21/08/2015 tarihli heyet raporu ve 20/04/2016 tarihli heyet ek raporu özetle; ”… … … tarafından davalı şirket vasıtası ile başlangıç tarihi 27/01/2013 bitiş tarihi 27/01/2017, sigortalısı davacı şirket , düşük primli (primi 381.870,00 Euro), All Risk Poliçesi – Cover Note (Sigorta Teminat Belgesi) düzenlendiği ve bu belgenin davacıya zamanında verilmediği, öncesinde de davacının davalıya zamanında verilmesi için ihtarda bulunduğu, davacının daha sonra işini kaybetmemek için başka sigorta (… ) şirketine daha fazla prim olacak şekilde (primi 408.834,00 Euro) sigorta yaptırdığı, davacının uğradığı zararı davalıdan talep edebileceği, brokerlerın yürüttüğü mesleki işlemlerden dolayı kişilere vereceği zararlardan sorumlu olduğu, sigorta şirketlerinin, reasürans şirketlerinin, aracıların ve sigorta eksperlerinin sigortalıların hak ve menfaatlerini tehlikeye sokabilecek hareketlerden kaçınmak, mevzuat ve işletme planı esaslarına uygun faaliyette bulunmak ve sigortacılığın icaplarına ve iyi niyetli kurallarına uygun hareket etmek zorunda olduğunu, bu bağlamda (408.834,00 Euro – 381.870,00 Euro) arasında ki farkı davacının davalıdan haklı olarak söz konusu poliçeden kaynaklanan 26.964,00 Euro zararı talep edebileceği, her iki tarafın tacir olduğu, davacının 3095 sayılı Yasanın 2/2 maddesi gereğince ticari temerrüt faiz talep hakkının bulunduğu, davacı tarafından talep edilebilecek 26.964,00 Euro nun dava tarihindeki TCMB Euro döviz alış kuru karşılığının dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 2/2 maddesi gereğince ticari temerrüt faiz uygulanabileceği” kanaatiyle rapor tanzim etmişlerdir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucu mahkememizce 23/05/2017 tarih ve 2014/1440 Esas 2017/422 Karar sayılı ilamıyla davanın kabulüne karar verilmiş, karar taraflarca istinaf edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 16/05/2019 tarih ve 2018/… Esas 2019/… Karar sayılı ilamıyla; ”İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında ilgili mevzuat hükümleri tartışılmış ise de, somut olayda taraflar arasındaki brokerlik sözleşme ilişkisine göre tarafların edimlerinin ne olduğu, sözleşme ile ilgili aykırı bir davranış varsa somut olarak bu eylemin ne olduğu, daha düşük primle teklif verdiği belirtilen sigorta şirketini teklif içeriğinin hukuki niteliğinin ne olduğu, bu teklifin davacıya ulaştırılmasında davalının bir ihmalinin bulunup bulunmadığı, daha ucuz teklif veren sigorta şirketinin bununla bağlı olup olmadığı, bu teklif davacıya ulaştırılsaydı sigorta poliçesinin düzenleneceğinin kesin bir sonuç olarak söylenip söylenemeyeceği, böylece davalıya atfedilen eylemle talebe konu zarar arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususları denetlenebilir şekilde ortaya konulmamıştır. Karar bu hali ile HMK’nın 297. maddesindeki unsurları taşımamaktadır. Diğer taraftan davacı davayı açarken dava tarihindeki kur üzerinden alacağını TL’ye çevirerek TL üzerinden talepte bulunmasına rağmen hükümde döviz üzerinden sonuca gidilmesi ve hüküm bölümünde dava tarihindeki TL karşılığından söz edildiği halde bu karşılığın gösterilmediği, hükmün bu hali ile infaz kabiliyeti bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 141/3. maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, gerekçeli karar hakkı, Anayasa’mn 36.maddesi ile güvence altına alman adil yargılanma hakkının bir unsurudur. HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın kısmen kabulüne dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, sadece bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm kurulduğu, HMK’nın 297. maddesindeki zorunlu unsurları içeren bir karar olmadığı kanaatine varıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.” gerekçesiyle tarafların istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve dosya yeni bir esas almıştır.
Mahkememizce dosyanın konusunda uzman bilirkişi heyetine tevdi ile tarafların iddia ve savunmaları ile İstinaf dairesinin kaldırma kararı göz önünde bulundurularak bilirkişi heyet raporu alınmasına karar verilmiş olup, Bankacılık/Sigortacılık Öğr.Görevlisi bilirkişi Dr. … , Sigorta Hukuk Öğr.Üyesi Doç.Dr. … ve Yeminli Mali Müşavir … tarafından hazırlanan 14/12/2020 tarihli heyet raporu özetle; ”Davalı brokerin hukuki statüsü ile buna ilişkin yasa ve düzenlemeler gerek önceki bilirkişi heyet raporunda ve gerekse kısmen tarafların beyanlarında tanıtılmış olması nedeniyle tekrardan kaçınılarak ilgili mevzuata atıf yapılabileceği, davacı tarafından düzenlenen Broker Atama Mektubu başlıklı yazıyla davalı şirketin broker olarak yetkilendirildiği, … … tarafından düzenlenen Cover Note başlıklı sertifikada sigortalı … Nairobi/Kenya ve davacı şirket ile tüm taşeronları ve bağlı alt taşeronlar adına Munich Re Klozları kapsamında 27/01/2013-2016 poliçe başlangıç/bitiş ve 27/01/2016-2017 bakım devresi olmak üzere toplamda 147.131,713 Euro sigorta bedeli üzerinden bazı özel şartlar ile muafiyetler de kayıtlandırılarak davacının Kenya’da yapımını üstlendiği yol/köprü inşası işi için 381.870,00 Euro prim ödenme karşılığı ”İnşaat All Risks” sigorta teminatı sigortalının teminat ve şartları kabulü ile poliçeye dönüştürülmek üzere anılan sigortalılara/davacı şirkete davalı broker vasıtasıyla dava dışı sigorta şirketince Kuvertür verilmiş olup, davacı şirket bu kuvertüre ”İdare kabul ettiği takdirde onaylıyorum 28.Ocak.2013” şeklinde şerh düşüldüğü fakat Kenya Yollar İdaresi’nin 7 gün içerisinde poliçenin tarafına tevdii koşulu ile kabul ettiği kuvertür dava dışı şirket tarafından poliçeye dönüştürülmediği, kuverin poliçeye dönüşmemesi üzerine davacının …/… Limited (Kenya) şirketinden Yüklenicinin Tüm Riskleri Kapsayan Sigorta Poliçesi adı altında 25/01/2013 düzenlenme tarihli 147.131,71 Euro teminat limiti ve 406.834,29 Euro prim sigorta himayesi sağlanmış olup, poliçede sigorta süresi kayıtlandırılmış olup, proje yöneticisinin 25/02/2013 tarihinde davacı şirkete yazısıyla teyit edildiği, meydana gelen zarardan davalı broker ile dava dışı sigorta şirketi (…) kusuru olduğu dolayısıyla ortaya çıkan zarardan müşterek ve müteselsil sorumlu olmaları gerekeceği, davacıya sigorta himayesi sağlanmaması sonucu davacının ortaya çıkan zararından davalı broker ve dava dışı sigorta şirketinin (…) müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu, davalının ortak kusur oranında dava dışı sigorta şirketine (…) rücu hakkı olmak üzere davacıya 26.964,29 Euro zarar tazminatını ödemesi gerektiği, davalının sorumluluğunun sözleşme öncesi görüşmeler sırasındaki kusurdan (culpa in contrehando) sorumluluk niteliği arz ettiği” kanaatiyle rapor tanzim etmişlerdir.
GEREKÇE :
Tarafların iddia ve savunmalar ile tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi heyet raporları ile İstinaf ilamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, davacının broker konumundaki davalı tarafından kendisine önceden kararlaştırılmış olandan farklı teminat ve prim miktarları ihtiva eden kuvartur belgesi gönderilmesi sebebiyle başka bir sigorta şirketinden temin edilmek zorunda kalındığı iddia edilen yeni sigorta poliçesi kapsamında ödemek zorunda kaldığı fazla prim nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini istemine yöneliktir. İstinaf kaldırma kararı sonucu alınan bilirkişi heyet raporuyla, davacı şirket tarafından davalı şirketin Broker olarak yetkilendirildiği, davacının Kenya’da yapımını üstlendiği yol/köprü inşası işi için davalı Broker aracılığıyla dava dışı … … isimli sigorta şirketinin sigorta-teminat notu kapsamında Kuvertür verdiği, Kenya Yollar idaresinin poliçenin tarafına tevdii koşuluyla kuvertürü kabul ettiği ancak dava dışı şirket tarafından kuvertürün poliçeye dönüştürülmediği, bunun üzerine davacının dava dışı …/ … Limited şirketine poliçe düzenletmek zorunda kaldığı, mühendislik sigortaları branşından inşaat bütün tehlikeler / constraction all risks (car) sigortasında, rizikonun / işin doğası gereği, teminat başlangıç tarihinin önceki tarihle düzenlenebildiği, kuverin sigorta poliçesine dönüştürülmemesinden ve meydana gelen zarardan davalı Broker ile dava dışı sigorta şirketinin müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları, poliçe primi ile kuvertür primi arasındaki 26.964,29 Euro’luk ( 26.964,29*2,5229=68.030,49.-TL ) farkın davacının zararını oluşturduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
68.030,49 TL’nin 06/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafın diğer ve fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Genel Tebliği gereğince hesap olunan 4.647,16-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 1.890,50-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 2.756,66-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
3-Karar kesinleştiğinde 02/05/2018 tarihli Harç Tahsil Müzekkeresi’nin işlemsiz iadesinin istenilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 1.890,50-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.643,96-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 6.347,17-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 5.800,00-TL bilirkişi ücreti ve 544,50-TL posta giderleri olmak üzere toplam 6.344,50-TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre 3.898,97-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-HMK.nun 333 (1) maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası resen mahkememizce taraflara iadesine,
Dair, hazır olan tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne hitaben yazılacak dilekçeyle istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 19/01/2021

Katip …
☪e~imzalıdır.☪

Hakim …
☪e~imzalıdır.☪