Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/109 E. 2020/753 K. 20.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :2019/100Esas
KARAR NO:2020/753

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:17/06/2014
KARAR TARİHİ :20/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; 05.08.2011 tarihinde, müvekkilinin nikâhsız esi … sevk ve idaresinde bulunan ve ZMSS poliçesi düzenlenmemiş olan … plaka sayılı aracıyla seyir halindeyken, direksiyon hâkimiyetini kaybederek, karşı yönden gelmekte olan … plaka sayılı aracın şeridine geçmesi suretiyle trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucu müvekkilinin desteği …’ın hayatını kaybettiğini, meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak, … Ağır Ceza Mahkemesinin … E. Ve … K. Sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde, müvekkilinin desteği …’ın asli ve tam kusurlu olduğu tespit edildiğinden, diğer sürücü …’in beraatına karar verildiğini, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunun, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun, 85. maddesinde düzenlendiğini, motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu, böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan, tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğunun öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edildiğini, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında sigortacı, işletenin 2918 sayılı KTK. nun 85/1. maddesi hükmünde yazılı hukuki sorumluluğunu, aynı Yasa’nın 91/1. maddesi uyarınca üstlenmiş olduğunu, gerek 85/1. maddesi hükmü, gerekse Zorunlu Trafik Sigortası Poliçesi Genel Şartlarının 1. maddesi hükmünün, ölüm veya cismani zararlar yanında, ancak bir şeyin zarara uğraması halinin teminat kapsamında olduğunu öngörmüş ise de; poliçe genel şartlarının A/3-c bendi hükmünde: isletenin, eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle, ileri sürülebilecekleri taleplerin teminat dışı olduğunun da, hüküm altına alındığını, anılan maddede bedeni zararlardan söz edilmemiş, sadece mal zararlarının güvence dışı olduğunun hükme bağlanmış bulunduğunu, bu hükümlere dayalı olarak, doktrinde de işletenin yasada sayılan yakınlarının uğramış oldukları bedensel zararların ZMSS güvencesi içinde kaldığı kabul edilmekte olduğunu, Borçlar Kanunu’nun 45/1. maddesine göre, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına ait olduğunu, trafik kazası sonrası vefat eden kişinin yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilmeleri, mirasçı olmalarından değil, ölüm nedeniyle doğrudan zarar görmüş olmalarından kaynaklanmakta olduğunu, dava konusu trafik kazasının 05.08.2011 tarihinde mevdana geldiğini bu sebeple zaman aşımının söz konusu olmayacağını, müteveffa …’ın nikâhsız esi olduğu tespit edilecek olan müvekkilinin desteğini yitirmesinden dolayı, ZMSS sigorta poliçesi kapsamında, tazminat ödenmesi gerektiğini beyanla, 6100 Sayılı yasanın 107.maddesi uyarınca, destekten yoksun kalma tazminat tutarının belirlenerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 100.00-TL maddi tazminatının dava tarihinden itibaren avans faiziyle müvekkiline ödenmesine, yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin, davalı … üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davacı taraf vekilinin, davacı tarafın müteveffanın nikahsız yada imam nikahlı eşi olduğundan bahisle işbu destekten yoksunluk tazminatında taraf gösterildiğini beyan ettiğini, ancak hukukumuzda nikahsız yada imam nikahlı eşe ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, davacı yönünden hak sahibi sıfatının tartışmasız belgelerle ispatının zorunlu olduğunu, davacı tarafın çocuklarının davada taraf olmadıklarından, işbu davada tazminat talebinde bulunamayacağını, davanın öncelikle husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, davacı tarafın 05.08.2013 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucunda vefat eden … plaka sayılı aracın tam kusurlu sürücüsünün hak sahibi sıfatı ile destekten yoksunluk tazminatı talebinde bulunduğunu, ancak …nın bir sigorta şirketi olmadığı için dava konusu destekten yoksunluk tazminatı talebine dayanak olarak gösterilen Yargıtay içtihatları; B K 116. Mad. Sigortacılık Kanunu’nun 14(b) maddesi olduğunu, … Yönetmeliğinin 16.md. gereğince; … aleyhine uygulanamayacağını, zira sigorta şirketlerinin, T.T.K.’na göre kurulduğunu, hak ve sorumluluklarının poliçe genel şartlarına dayandığını, sigorta şirketlerinin sigortalılarından aldıkları primler karşılığında işletenin sorumluluğunu teminat altına aldıklarını, riziko gerçekleşince tazminat ödemesi yaptıklarnı, oysa …nın, Sigortacılık Kanununa göre kurulduğunu, hak ve sorumluluklarının da … Yönetmeliğinde düzenlendiğini, sigorta şirketlerinin trafik poliçesi genel şartları uyarınca, dava konusu tazminatı ödemek zorunda kaldıklarında, bu miktarı belli haller dışında rücu edemeyeceğini, ancak …’nın, Sigortacılık Kanunu’nun 14(b) mad. ve … Yönetmeliği’nin 16.md. gereğince; zorunlu poliçesi bulunmayan araçlar nedeniyle yaptığı ödemeler için, zarara neden olan ve zorunlu sigortası yaptırılmamış aracın işletenine ve diğer sorumlulara rücu ettiğini, bu durumda, dava sonucunda …’nca tazminat ödemesi zorunluluğu doğarsa; işletenin ve kusurlu sürücünün sorumluluğu nedeniyle, aynı tazminat ödemesine dayanarak davacı taraflara rücu edileceğinden, dava konusu olayda B.K. 135.maddesi ( mülga 116. maddesi) uyarınca borçlu – alacaklı sıfatının birleşmiş olacağını, dolayısıyla B.K. 135.maddesi (mülga 116. maddesi) düzenlemesinde; “bir borç ilişkisinde alacaklılık ve borçluluk sıfatları aynı kişide birleştiği takdirde borç ilişkisi sona erer” hükmü uyarınca dava konusu talebin reddi gerektiğini, tam kusurlu sürücüsünün hak sahiplerinin destekten yoksunluk tazminatı talep edemeyeceğini, dava konusu somut olayda istemin destekten yoksunluk zararına ilişkin olduğu ve desteğin tam kusurlu olduğunu, bu nedenlerle; KTK m. 91, 85/1 ve 90. maddeleri yollamasıyla, BK m. 44 uyarınca, somut olayda tam kusurlu olarak hayatını kaybeden sürücünün destek görenlerinin, desteklerine yansıyan tam kusur yüzünden ve hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi ve halefiyet kuralları çerçevesinde …’na yönelttikleri tazminat istemlerinin yasal dayanağının bulunmadığını, davacı tarafların, destek taleplerinin hukuki dayanağını ispat etmesi gerektiğini, davacı yönünden hak sahibi sıfatının tartışmasız belgelerle ispatının zorunlu olduğunu, müteveffanın ölümünden önceki kazanç durumunu tartışmasız belgelerle ispat edilmesi zorunlu olduğunu, avans faizi talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep ediliştir.
GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle ölenin desteğinden yoksun kalındığı iddiasına dayalı olarak açılan destekten yoksun kalma tazminatı talepli maddi tazminat davasıdır.
Mahkememizin 21/10/2014 tarih ve E. … K. …sayılı kararı ile “…Davacı vekili; davacının ölen şahsın nikahsız eşi olduğunu ispat etmek açısından Zabıta araştırması yapılmasını istemişse de; Hazırlık soruşturması ve ceza yargılaması sırasında davacının nikahsız eş olarak hiç bir şekilde ortaya çıkmadığı, müştekinin ölen şahsın annesi olan … olduğu, davacının ölen şahsın akrabası olduğu, davacının nikahsız eş olduğunun dosyada mevcut delillerle doğrulanmadığı, zabıta araştırması sırasında insanların çoğu zaman doğruyu söylemeyip, davacı tarafın tazminat alabilmesi için lehine beyanda bulunabilecekleri gözönüne alındığında zabıta araştırması yaptırılmamış, nikahsız eş olduğunu iddia eden davacının müteveffa ile müşterek çocuk vs. irtibat temin edecek hiçbir bağlantısının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Tüm izah edilen nedenler çerçevesinde; Davacı vekili müvekkilinin trafik kazasında vefat eden …’ın nikahsız eşi olduğundan bahisle davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuşsa da; davacının nikahsız eş olduğuna dair kanaat oluşmadığı, dosyadaki belgelerin bunu doğrulamadığı, zabıta tahkikatının yörenin özelliği gereği belirleyici olamayacağı, ayrıca her ne kadar Yargıtay’ın nikahsız eşin de tazminat talep edebileceği yönünde içtihatları bulunmakta ise de; bunun nikahsız birliktelikleri özendirici olduğu, Yüksek Yargıtay’ın insanları nikahlı birlikteliğe yönlendirmesi gerekirken bu kabil kararların nikahsız birlikteliklere daha çok yol açacağı gözönüne alındığında, her iki nedenle dava yerinde görülmediğinden…” gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2018 tarih ve E.2015/7864 K.2018/1363 sayılı kararı ile “…Somut olayda davacının destek …’ın nikahsız eşi olduğu iddia edilerek destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiş, bu hususun kolluk marifeti ile yapılacak araştırma ve tanık delili ile ispatlanacağı ileri sürülmüş olup, mahkemece bu yönde herhangi bir araştırma yapılmadan ve davacı yanın delilleri toplanıp değerlendirilmeden eksik inceleme ve hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bu durumda, davacı ile müteveffanın resmi evlilik olmadan hayatlarını birleştirip eylemli ve düzenli olarak karı-koca gibi birlikte yaşayıp yaşamadıklarının, dolayısıyla destek olgusunun öncelikle zabıta marifetiyle araştırılması, olayla ilgili olarak ceza davası dosyasının getirtilip eldeki davanın konusu yönünden incelenmesi, davacının tüm tanıkları dinlenip varsa diğer delilleri de toplanıp yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda tüm dosya kapsamı birlikte irdelenerek, desteklik olgusunun varlığı halinde, tazminat hesabı için aktüer bilirkişiden hesap raporu alınması ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken,davacı delilleri toplanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçeleri ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 27/02/2018 tarih ve E.2015/7864 K.2018/1363 sayılı kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulmuş ise de Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 28/01/2019 tarih ve E.2018/2748 K.2019/741 sayılı kararı ile karar düzeltme istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce, … Esasına kayıt edilen davada 20/05/2019 tarihli duruşmada bozma kararına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
… tarafından 24/07/2014 tarih ve … sayılı yazı ekinde hasar dosyasının sunulduğu belirtilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü … Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü’nün 23/07/2014 tarihli yazısında …’dan dolayı hak sahiplerine herhangi bir aylık/gelir bağlanmadığı belirtilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyasında tanık olarak dinlenen;
Tanık …, “… ve … …’ın ölümünden önce aynı evde yaşarlardı, …’ın ölmeden önce herhangi bir geliri yoktu, … çobanlık yapardı, kendi hayvanları yoktu, bir iki ay gider çobanlık yapardı, başka geliri yoktu, … şu an …’ın ölümünden sonra tek başkına yaşıyor, … şu an yakınlarının ve akrabalarının yardımı ile geçiniyor, … şu an evlenmedi. Benim görgüm ve bilgim bundan ibarettir, tanıklık ücreti talebim yoktur dedi…”,
Tanık …, “… ölmeden önce … ile aynı evde yaşarlardı, …’ın düzenli bir geliri yoktu çobanlık yapardı, çobanlıktan kazandığı parayı günlük olarak geçimlerini ancak karşılardı, … de … ile birlikte yaşadığı için birlikte geçimlerini sağlarlardı, … zaten çalışmazdı, …’ın geliri konusunda belli bir miktar söyleyemem, … şu an eşi ölmeden önce yaşadığı evde yaşamaya devam etmektedir, …’in yemesi içmesini biz karşılıyoruz, zaten … ben kardeşim annem ve benim çocuklarım hep birlikte yaşıyoruz, … şu an evli değil. Benim görgüm ve bilgim bundan ibarettir, tanıklık ücreti talebim…”
Tanık …, “… benim ablam olur, … şu an köyde … ölmeden önce yaşadığı evde yaşamaya devam etmektedir, … vefatından önce çobanlık yapardı, … vefat etmeden önce … ile aynı evde yaşarlardı, …’ın geçimi günlük ihtiyaçlarını karşılardı, bu sebeple …’e de desteği bundan ibaretti, … şu an bekardır, …’ın vefatından sonra evlenmedi, Benim görgüm ve bilgim bundan ibarettir, tanıklık ücreti talebim yoktur…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
… Kaymakamlığı İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan alınan 19/08/2020 tarihli yazısı ekinde yer alan sosyal ekonomik durum araştırma tutanağı Mahkememiz dosyasına gönderilmiştir.
Mahkememizce bilirkişi olarak görevlendirilen … ve … tarafından sunulan 08/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Müteveffa sürücü …’ın kendi ölümü ile neticelenen trafik kazasında %100 kusurlu olduğu, 12 KM plakalı otobüs sürücüsü …’un kusursuz olduğu, hesaplanan toplam destek tazminatının 477.761,78-TL olduğu, %17 evlenme iskontosu sonrasında 396,542,28 TL olduğu, söz konusu olabilecek poliçe teminat üst limitinin 200.000,00-TL’sı olduğu, söz konusu tutara davanın açıldığı tarihten itibaren 17/06/2014 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Davacılar vekili tarafından Mahkememize sunulan 13/11/2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile müvekkili … yönünden 200.000,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müvekkillerine ödenmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin anılan kararında “…Destekten yoksun kalma tazminatı, BK’nın 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; ‘Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir’ şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nın 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişilerin, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda herhangi bir ihtilaf yoktur…” gerekçelerine yer verilmiştir.
Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarar olup buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
…’ın 05/08/2011 tarihinde sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek, karşı yönden gelmekte olan … plaka sayılı aracın şeridine geçmesi suretiyle meydana gelen trafik kazasında vefat etmiş ve davacı … tarafından destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile, … plaka sayılı aracın sigorta poliçesi olmaması nedeniyle Davalı … aleyhine dava açılmıştır.
2918 sayılı KTK’nun 91. Maddesi gereği motorlu araçların trafik sigortası yaptırmaları zorunludur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesine göre rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için …na başvurulabileceği düzenlenmiş ve … Yönetmeliği’nin 9. maddesinde aynı şekilde düzenleme yapılmış ve trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için …’na başvurulabileceği belirtilmiştir. Anılan düzenlemeler gereği kaza tarihi itibari ile trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu zararlar … tarafından teminat altına alınmaktadır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 01.06.2015 tarihinden sonra düzenlenen sigorta poliçelerine uygulanacağından somut olayda uygulanması mümkün olmayacaktır.
Davacılar, vefat edenin desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek dava açtıklarından desteğin kusuru olsa dahi bu durum davacılara yansıtılamayacaktır. Nitekim bu hususta, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/12/2019 tarih ve E.2017/4662 K.2019/12024 sayılı kararında da “…Davacı, davaya konu kazada ölen yakınlarının desteğinden yoksun kaldığını iddia ederek tazminat isteminde bulunmaktadır. Davacıların talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatlarına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan kendileri üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacılara yansıtılamayacak ve sürücü desteğin kusurlu olması onun desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyecektir (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca)…” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda; …’ın 05/08/2011 tarihinde sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek, karşı yönden gelmekte olan … plaka sayılı aracın şeridine geçmesi suretiyle meydana gelen trafik kazasında vefat ettiği, kaza tarihinde yapılmış bir sigorta poliçesi bulunmadığı, kaza tarihi itibari ile desteğin kusurunun davacı üçüncü kişelere yansıtılamayacağı ve 2918 sayılı KTK’nun 91. Maddesi, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ile … Yönetmeliği’nin 9. Maddesi hükümleri gereği davalının oluşan zarardan sorumlu olacağı, yargılama sırasında dinlenen tanıklar ile sosyal ekonomik durum araştırması sonucunda müteveffa …’ın davacı …’ın desteği olduğu anlaşılmakla, alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplama sonucu belirlenen zarar miktarı, poliçe limiti ve artırılan talep miktarı esas alınarak davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE, 200.000,00-TL’sı destekten yoksun kalma tazminatının 09/06/2014 dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Genel Tebliği gereğince hesap olunan 13.662,00-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 707,96-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 12.954,04-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 22.450,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 733,16-TL ilk gider, 1.500-TL bilirkişi ücreti ve 264,10-TL posta gideri olmak üzere toplam 2.497,26-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansı bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası davalıya iadesine,
6-HMK. 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası davacıya iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde, Mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle Yargıtay ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların temyiz yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair, davacı vekilinin yüzüne, davalıların yokluğunda karar verildi. 20/11/2020

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)