Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/863 E. 2021/127 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/863 Esas
KARAR NO : 2021/127
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/09/2018
KARAR TARİHİ : 17/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkili olan banka ile borçlu … LTD. ŞTİ. arasında imzalanan kredi sözleşmesine istinaden krediler kullandırıldığını, davalı …’ün bu kredilere müşterek ve müteselsilen kefil olduğunu, kredi şartlarına uyulmaması ve borcun zamanında ödenmemesi sebebiyle davalıya …. Noterliğinin 13.01.2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, davalının bu ihtarnameye rağmen borcunu ödemediğini, bu nedenle …. İcra Müdürlüğü 2016/… Esas numaralı dosya ile 22.04.2016 tarihi itibariyle 10.905,81 TL asıl alacak 283,54 TL işlemiş temerrüt faizi, 14,18 TL BSMV, 468,96 TL masraf olmak üzere toplam 11.672,49 TL talepli ilamsız takip yapıldığını, davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini beyanla, müvekkili bankanın icra takibinin başlatıldığı 22/04/2016 tarihi itibariyle 10.905,81 TL asıl alacak 283,54 TL işlemiş temerrüt faizi, 14,18 TL BSMV, 468,96 TL masraf olmak üzere toplam 11.672,49 TL alacaklı olduğunun kabulü ile tüm yargılama giderleri ile birlikte vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davacı tarafın müvekkili aleyhine …. İcra Dairesinde 2016/… Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, müvekkilinin itiraz etmesi sonucu itirazının haklı bulunarak icra müdürlüğünce takibin durdurulduğunu, müvekkilinin takibi durdurmakta kötü niyetinin olmadığını, davacı taraf davalı şirketten tahsil edemediği borcu müvekkilinin üzerinden kötü niyetli olarak tahsil etmeye çalıştığını, davacı tarafın sunmuş olduğu dava dilekçesinde, iddia etmiş olduğu hususların, yasal dayanaktan yoksun, somut bir delile dayanmayan ve tamamen soyut iddialardan ibaret olduğunu, Davacı tarafın iddia etmiş olduğu hususların ispat yükü altında olduğunu, dava dilekçesinde delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin iddia edilen vakıayı ispata elverişli araçlar olmadığını, müvekkilinin kefalet sözleşmesinde imzasının bulunmadığını, müvekkili ile davacı banka arasında kredi sözleşmesi imzalanmadığını, davalı şirketin çekmiş olduğu herhangi bir kredi sözleşmesine kefil olmadığını, bu nedenle davacı bankanın talep ettiği alacak kalemlerinin müvekkilinden tahsil edilmeye çalışılmasının hukuka uygun olmadığını iddia edilen hususların hiçbiri gerçeği yansıtmadığından, davanın kabulü halinde, davacı tarafın, sebepsiz yere zenginleşecek, hakkaniyete tamamen aykırı bir hüküm tesis edilmiş olacağını beyanla, davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, dava dışı … İnş. Taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile davacı arasında imzalanan 24/11/2014 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan krediler nedeniyle oluşan alacağın davalı …’ün bu kredilere müşterek ve müteselsilen kefil olduğu belirtilerek tahsili istemine ilişkindir.
Davacı ile dava dışı … İnş. Taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında 25/07/2014 ve 24/11/2014 tarihli iki ayrı kredi sözleşmesi imzalanmıştır.
Dava konusu, davacı ile dava dışı … İnş. Taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 24/11/2014 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan krediler nedeniyle oluşan alacağa ilişkindir.
Davalı … 25/07/2014 tarihli kredi sözleşmesine kefil olmuş ve bu husus davalının da kabulündedir.
Bilirkişi raporunda yer alan tabloda da 25/07/2014 tarihli kredi sözleşmesine müteselsil kefil olan kişiler olarak … ile … ‘ün, 24/11/2014 tarihli kredi sözleşmesine ise müteselsil kefil olan kişi olarak … ‘ün adı belirtilmiştir.
Dosyaya, “…Yukarıda yer alan kefalet sözleşmesi kapsamında … İNŞ. Taah: San. Tic. LTD. ŞTİ’nin asaleten kefaleten kullandığı kullanacağı tüm kredilere 120.000 TL tutarına kadar müteselsil kefil olmayı kabul ediyorum” içerikli olan ve 25/07/2014 tarihinde Davalı … tarafından imzalanan belge örneği sunulmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık …’ün 25/07/2014 tarihli kefaletinin 24/11/2014 tarihli kredi sözleşmesi ve … İnş. Taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin bu krediden doğan dava konusu borcunu kapsayıp kapsamayacağı hususunda toplanmaktadır.
Mahkememizce bilirkişi olarak görevlendirilen … tarafından sunulan 08/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı/alacaklı banka ile dava dışı kredi lehtarı … Taah. San. ve Tic. Ltd.Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmeleri akdedildiğini, bahse konu sözleşmeyi davalı/kefilinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin kararlaştırılan süre içerisinde ödenmemiş olduğu nazara alındığında, kullandırılan kredilere ait delil mahiyetindeki bilgi ve belgeler de dosyada mevcut olduğundan, davacı bankanın davahlı/kefil aleyhinde takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, davalı kefilin, kefalet sözleşmesinde gösterilen kefalet limitlerinin 120.000,00 TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl borç toplamının 10.819,52 TL olduğu, dolayısıyla hesaplanan asıl borcun kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı borçlu KEFİLİN borcun tamamından tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla müteselsilen sorumlu olduklarının düşünüleceği, takip tarihi itibariyle 11.117,24-TL’sı alacak talep edilebileceği ve 10.819,52-TL’sına takip tarihinden itibaren %72 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV istenebileceği belirtilmiştir.
26.05.2020 tarihli bilirkişi ek raporu özetle; Davacı/alacaklı banka ile dava dışı kredi lehtarı … Taah. San. ve Tic. Ltd.Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmeleri akdedildiğini, bahse konu sözleşmeyi davalı/kefilinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin kararlaştırılan süre içerisinde ödenmemiş olduğu nazara alındığında, kullandırılan kredilere ait delil mahiyetindeki bilgi ve belgeler de dosyada mevcut olduğundan, davacı bankanın davahlı/kefil aleyhinde takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, davalı kefilin, kefalet sözleşmesinde gösterilen kefalet limitlerinin 120.000,00 TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl borç toplamının 10.819,52 TL olduğu, dolayısıyla hesaplanan asıl borcun kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı borçlu KEFİLİN borcun tamamından tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla müteselsilen sorumlu olduklarının düşünüleceği, kısmi ödemelerin aynen davacı banka fiili uygulaması gibi doğrudan borca mahsup edilmesi halinde ve kısmi ödemelerin TBK’nun 100.maddesi uyarınca borca mahsup edilmesi halinde oluşacak alacak hesabının yapıldığı belirtilmiştir.
17.11.2020 tarihli bilirkişi ikinci ek raporu özetle; Davacı vekilinin 30.09.2020 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu hesap ekstrelerinin tek tek irdelendiğini, 14.01.2016 tarihinde 468,96 TL ihtarname masrafının ekstrede kayıtlı olduğunun görüldüğünü, ancak bahse konu giderin/masrafın notere ödendiğine ilişkin “gider makbuzu”nun dosyaya sunulmadığını, sayın mahkemece salt kayıtlarda mevcut olması halinde, ayrıca dayanak belgeye ihtiyaç duyulmasına gerek bulunmadığı yönünde bir kanaate varılması halinde 468,96 TL masrafın bundan önceki ek raporda tespit edilen alacağa dahil edilebilineceği, aksi halde bundan önceki kök raporda tespit edilen alacağa itibar edilebilineceği belirtilmiştir.
6098 Türk Borçlar Kanunu’nun 581.maddesinde kefalet sözleşmesinin, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme olduğu belirtilmiştir.
6098 Türk Borçlar Kanunu’nun 583.maddesinin 1.fıkrasına göre; kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 30/01/2013 tarih ve E.2012/15421 K.2013/1789 sayılı kararında “…Mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, genel kredi sözleşmesinin 41.1 maddesi uyarınca davacının, dava dışı asıl borçlunun davalı banka ile yapmış olduğu ve ileride yapacağı işlemlere “kefil olmayı” kabul ettiği, bu durumda davacı kefilin, genel kredi sözleşmesinde yazılı ve hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde sorumluluğunun belirlendiği, böylece davalı bankanın dava dışı borçlu … hakkında genel kredi sözleşmesi dışında oluşan (kredi kartı kullanımı ve tüketici kredisi kullanımından kaynaklı olarak) doğan alacakları hakkında davacı hakkında icra takibi yapmakta haklı olduğu, bu takip dosyalarında da davacı kefilin kefalet limiti kapsamında ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı banka ile dava dışı … arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamıştır. Dava konusu borcun ise, davacının imzası bulunmayan kredi kartı ve tüketici kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davacı kefilin kefil olarak imzalamadığı sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu tutulması doğru değildir. Her ne kadar mahkemece genel kredi sözleşmesinin 41.1 madde hükmüne dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de anılan sözleşme hükmü davacıyı, imzası bulunmayan sözleşmeler nedeniyle sorumluluk altına sokacak biçimde yorumlanamaz. Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülme…” diği belirtilmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 28/04/2015 tarih ve E.2014/17624 K.2015/6206 sayılı kararında “…Davacı, davalı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin limit artırımını kefil sıfatıyla imzalamıştır. Dava konusu borcun taksitli ticari krediden kaynaklanmadığı tespit edilmiştir. Davalı bankanın alacağının davacının imzasının bulunmadığı bankacılık hizmet sözleşmesine dayalı kredili mevduat hesabından kaynaklandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Davalı kefilin, kefil olarak imzalamadığı sözleşmeden doğan borçtan sorumlu tutulması doğru değildir. Her nekadar mahkemece genel kredi sözleşmesinin 70.maddesi hükmüne dayanarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, anılan sözleşme hükmü davacıyı, imzası bulunmayan sözleşmeler nedeniyle sorumluluk altına sokacak biçimde yorumlanamaz. Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabet görülmemiştir…”diği belirtilmiştir.
Davalının kefalet imzasının bulunmadığı sözleşmelere dayanılarak kullandırılan kredilerden dolayı davalının kefalet sorumluluğundan söz edilemez. Davalı …’ün, dava konusu alacağın dayanağı olan ve dava dışı asıl borçlu ile yapılan ayrı bir kredi sözleşmesi olan 24/11/2014 tarihli kredi sözleşmesinin kefili değildir. Davalı …’ün kefaletinin bulunduğu tarihte dava dışı borçlu ile imzalanan kredi sözlemesi 25/07/2014 tarihli kredi sözleşmesi olup, davacının bu kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilere dayanakla alacak talebi bulunmamaktadır.
Tarafların iddiaları ile toplanan deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporu ile yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davalı …’ün, dava konusu alacağın dayanağı olan ve dava dışı asıl borçlu ile yapılan ayrı bir kredi sözleşmesi olan 24/11/2014 tarihli kredi sözleşmesinin kefili olmadığı, davalı …’ün kefaletinin bulunduğu tarihte dava dışı borçlu ile imzalanan kredi sözlemesi 25/07/2014 tarihli kredi sözleşmesi olup, davacının bu kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilere dayanakla alacak talebi bulunmadığı görülmekle, Davalının kefalet imzasının bulunmadığı sözleşmelere dayanılarak kullandırılan kredilerden dolayı davalının kefalet sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden, davacının dava konusu alacağı davalıdan talep edemeyeceği kanaatine varılmakla davanın reddine ve davalının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gerekçesi açıklanacağı üzere davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Genel Tebliği gereğince hesap olunan 59,30-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 20,60-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 38,70-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davalı vekili lehine karar tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesap olunan 4.080-TL. nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-HMK. 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası davacıya iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair, davacı vekilin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda karar verildi. 17/02/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)