Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/771 E. 2021/270 K. 31.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/771 Esas
KARAR NO : 2021/270
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/08/2018
KARAR TARİHİ : 31/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Davacı müvekkili şirket nezdinde … no’lu kasko poliçesi ile sigortalı bulunan …’e ait … plaka sayılı aracın davalı … Tic.ve San.A.Ş.‘nin Mersin ili … ilçesinde yer alan servisinde bulunduğu sırada 29.12.2016 tarihinde sel sularının işyerine dolması sonucu ağır hasara maruz kaldığını, Müvekkili olan sigorta şirketi tarafından araç maliki sigortalıya 28.02.2017 tarihinde 16.000.-TL, 07.03.2017 tarihinde 56.000.-TL olmak üzere toplam 72.680,00-TL ödendiğini, müvekkili olan sigorta şirketinin 6102 sayılı TTK’nın halefiyet başlıklı 1472 maddesi gereğince sigortalısının zarara sebebiyet verenlerle zarardan sorumlu olanlara karşı dava ve talep haklarına halef olduğunu, müvekkili şirkette sigortalı olan aracın hasar görmesinde; gözetim yükümlülüğü altında bulunan araçların muhtemel risklere karşı alınması gereken önlemleri almamış olan davalının özen yükümlülüğünü ihlal etmiş olması nedeni ile BK düzenlemeleri kapsamında sorumlu olduğunu, diğer davalı sigorta şirketinin de işyerinin sigortasını temin ettiğinden poliçedeki mali mesuliyet teminatı kapsamında oluşan zarardan davalı işletme ile birlikte poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere müştereken ve müteselsien sorumlu olduğunu, davalarının kabulü ile 72.680 TL tazminatın ödeme tarihlerinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlı ücretinin davalı taraflara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin cevap dilekçesi özetle; TTK 1472. maddesi gereğince sigortacının halefiyet hakkının gerçekleşebilmesi için, geçerli bir sigorta sözleşmesi bulunması, sigortacının bu sözleşmeye dayanarak sigortalısına (gerçek hak sahibine) bir ödeme yapmış olması, yine ödemenin poliçe hükümlerine ve gerçek zarar ilkesine uygun olması, ödemenin poliçe teminatı içinde kalan riziko ve hasara yönelik yapılmış olması ve nihayet sigortalısının kendisine zarar verene karşı bir dava hakkının mevcut olması koşullarının bir arada olması gerektiğini, ancak dava konusu araçta oluşan hasarın kasko sigortası teminatı kapsamında olmamasına rağmen davacı yanca karşılanmış olduğundan davacı halefiyet hakkını kazanamadığını, dava konusu hasarın davacıya sigortalı aracın diğer davalı sigortalının servisinde bulunduğu sırada servisi sel sularının basması neticesinde meydana geldiğini, bu husus davacının dava dilekçesinde de kabulünde olduğunu, taraflar arasında ihtilaflı olmadığını, kasko sigortasının araçta sel ve su baskını nedeniyle meydana gelen zararların teminat kapsamında değerlendirilebilmesi için bu teminatın ayrıca ek sözleşmeyle teminat kapsamına alınması gerektiğini, ancak ek bir sözleşmeyle teminat kapsamına alınmadığını, sel ve su baskını nedeniyle meydana gelen hasarlar teminat kapsamında olmamasına rağmen, teminat dışında kalan hasarı ödemekle halefiyet hakkını kazanamadığını halefiyet hakkı bulunmayan davacı tarafından ikame edilen huzurdaki davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesini, Dava konusu poliçe incelendiğinde, sigortalı işyerinde bulunan üçüncü şahıslara ait araçları teminat kapsamına alan herhangi bir teminat bulunmadığını, dava konusu aracın ise müvekkilince sigortalı servise tamir için bırakılmış olduğundan, müvekkiline tamir/gözetim için bırakılan aracın uğrayacağı zararlar teminat kapsamında olmadığından, müvekkilinin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, üçüncü şahıslara karşı sorumluluk teminatının geçerli olabilmesi için, zararın poliçede sigortalı bir maldan kaynaklanması gerekmekte olduğunu, hasarın oluşumunda sigortalının herhangi bir kusuru söz konusu olmadığından, sorumluluktan da bahsedilemeyeceğini, sigortalıya ait servisin bulunduğu bölgede de çok şiddetli yağmur yağmış ve işyerinin yağmur sularının sebebiyet verdiği sel sularına maruz kaldığını, nitekim davalı sigortalının işyerini basan suların basına da yansıdığını, oldukça yoğun olan sel sularının işyerine sirayetini önlemek amacıyla sigortalının alabileceği herhangi bir önlem bulunmadığını belirterek, davanın reddine, yargılama gideri ve ücreti vekâletin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir.
Davalı … Tic. ve San. A.Ş. vekilinin cevap dilekçesi özetle; Müvekkili aleyhine açılan davanın yetkisiz Mahkemede açıldığını, Müvekkilinin adresinin Mersin İlinin … ilçesi olduğunu bu sebeple Mersin Mahkemelerinin yetkili olacağını, zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacı şirketin sel afeti nedeniyle zarar gören aracın kasko sigortacısı olduğunu, davacının rücu hakkının bulunmadığını, aksi durumda araç sahiplerinin kasko sigortası yapmasının bir anlamının kalmayacağını, söz konusu olayın mücbir sebepten kaynaklandığını, müvekkili şirkete ait olduğu iddia olunan kusur durumunun öngörülebilir olmadığını, öngörülebilir olsa dahi engellenebilir mahiyette olmadığını, müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, resmi kurumlarca afet uyarısı yapılmadığını, gerekli önlemler alınmadığını, müvekkilinin meydana gelen zararda herhangi bir kusurunun olmadığını, davacı sigorta şirketi tarafından araçta oluşan hasar miktarının çok fahiş fiyat üzerinden belirtildiğini, davacı tarafın gerçek zararın bildirdiği miktardan çok çok aşağıda olduğunu, dava konusu aracın kaza yapmadığını, fiziki hasarlarının olmadığını, kaporta şase boya vs kısımlarında hasar bulunmadığından belirlenen zarar miktarına itiraz ettiklerini, davacı şirketin iddia ettiği dava konusu olay ile müvekkili olan şirketin illiyet bağının bulunmadığını, müvekkili olan şirketin diğer davalı … Sigorta A.Ş. Tarafından sigortalı olduğunu, sigortanın müvekkiline ait iş yerinin her türlü maddi zararlara karşı geçerli olduğunu, dava konusu zararın diğer davalı sigorta şirketince karşılanması gerektiğini beyanla, davanın reddini, tüm haklarının saklı olmak kaydıyla yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; Türk Ticaret Kanunu’nun 1472.maddesi uyarınca, Davacı Sigorta Şirketi nezdinde sigortalı araçta meydana gelen hasar nedeniyle oluştuğu belirtilen zararın davalılardan tazmini talebine ilişkindir.
Dava dışı …’e ait … plaka sayılı araç Davacı Sigorta Şirket nezdinde … numaralı. 30/0902016-30/09/2017 tarihlerini kapsayan “Kaskolay Hususi Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi” ile sigortalanmıştır.
Araç ruhsatının incelenmesinde aracın “hususi araç” olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda, dava dışı …’e ait … plaka sayılı aracın yangın sonrasında onarım için davalılardan … Tic Ve San AŞ.’de bulunduğu sırada hasarlandığı iddiası ile oluşan zararın tazmini talep edilmektedir.
Davalı … Tic Ve San AŞ.’ye ait iş yeri … numaralı ASU PAKET Poliçesi ile 31/12/2015-31/12/2016 tarihleri arasında diğer davalı … Sigorta Anonim Şirketi nezdinde sigortalanmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 1472.maddesinde “(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir…” hükmü düzenlenmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 09/06/2019 tarih ve E.2019/… K.2020/ … sayılı kararında “…Davacı sigorta şirketi, eldeki davayı sigortalısının halefi olarak açmış olmasına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.(eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, davacının sigortalısının tacir olmadığı ve davanın sigorta sözleşmesinden değil, davalının kusuru ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen haksız fiilden kaynaklandığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği, davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek; HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş…” gerekçeleri ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3 fıkrası uyarınca dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki, görev ilişkisidir.
HMK’nun 114/1-c ve 115 maddeleri gereğince görev; kamu düzenine ilişkin dava şartlarından olmakla; mahkememizce davanın her aşamasında re’sen nazara alınması gerekmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 09/06/2019 tarih ve E.2019/1635 K.2020/3293 sayılı kararında belirtildiği üzere, davacı sigorta şirketi, eldeki davayı sigortalısının halefi olarak açmış olmasına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyetinin nazara alınması gerekmektedir.
6102 Sayılı TTK’nun 4.maddesinde davanın, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş olması ve anılan Kanun maddesinde belirtilen mutlak ticari davalardan olması gerekmektedir.
Eldeki davada hasar gördüğü belirtilen dava dışı …’e ait … plaka sayılı hususi araç Davacı Sigorta Şirket nezdinde … numaralı. 30/0902016-30/09/2017 tarihlerini kapsayan “Kaskolay Hususi Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi” ile sigortalı olup, maliki …’in tacir sıfatı bulunmadığından ticaret mahkemelerinin görevli oladığı açıktır.
… tacir olmadığı gibi, eldeki dava da Türk Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan değildir. Bu nedenlerle davaya bakmaya ticaret mahkemesi değil asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle Mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi karannın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde, Mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair verilen karar, davacı vekili ve davalı vekillerinin yüzüne karşı karar verildi. 31/03/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)