Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/763 E. 2022/132 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/763 Esas
KARAR NO : 2022/132
DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/08/2018
KARAR TARİHİ : 16/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan, 22.12.2015 tarihli acentelik sözleşmesi ile müvekkiline belirsiz süreli olarak Mersin ve çevresi acenteliği verildiğini, portföy tazminatının haksız olarak ödenmediğini, müvekkilinin yıllarca işlerini sorunsuz şekilde yürüttüğünü, davalı şirketin müşteri portföyünün genişlemesinde büyük rol oynadığını, müvekkili sigorta acentesinin üretim tablosuna bakıldığında üretim eksikliği gibi bir nedenle karşılaşılması da mümkün olmayacağını, ancak buna rağmen davalı tarafından …. Noterliği 16.05.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile acentelik sözleşmesinin 16.08.2017 tarihinde feshedileceğinin müvekkiline bildirildiğini, … Sigorta Anonim Şirketi tarafından müvekkili … Sigorta Aracılık Hizmetlerine ayrıntıları ekte sunulmuş olmakla her ay farklı olmak üzere toplam da 37.412,42 TL komisyon ödemesi yapıldığını, davalı şirket tarafından gönderilmiş olan ihtarnamede “Acentelik sözleşmesinin işbu feshi ihbarın tebliğinden itibaren işleyecek 3 aylık süre fesih olmuş sayılacağını ve acentelik sözleşmesine istinaden verilmiş vekaletnamenin hükümsüz kalacağına ihbaren bildiririz” dendiğini, henüz müvekkiline ihtamame tebliğ edilmeden müvekkilinin acentelik ekranın kapatıldığını, müvekkilinin bu sebeple poliçe kesemediğini ve önemli derecede zarara uğradığını, 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; Müvekkili, acentenin bulunduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve somnut olayın özellikleri ve şartları değerlendirildiğinde, ödemesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” hükmü yer almaktadır, aynı maddenin 3. Fıkrasında “Müvekkilinin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkili tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz” denilmekte olduğunu, ayrıca 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 23/16. maddesinde “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi sigorta şirketinden tazminat talep edebilir.” denmekte olduğunu, müvekkili acente tarafından müşteri portföyü şirkete kazandırmış olup, şirket acente sayesinde müşterisini arttırmış bundan dolayı şirkete kazandırılan kazancın hesabının yapılıp müvekkiline ödenmesi gerekmekte olduğunu belirterek acentelik sözleşmesinin davalı tarafından feshi sebebiyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL denkleştirme tazminatının ticari faiziyle davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davacının aynı konuda …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/… esas sayılı dosyası ile açmış olduğu ve halen derdest bir davası daha bulunduğunu, davacı 22.12.2015 tarihli sözleşmeye istinaden müvekkili şirketin acentesi iken üretim yetersizliği/verimsizlik sebebi ile 3 ay önceden bildirilmek kaydı ile acentelik sözleşmesinin fesih edildiğini, müvekkili şirketin tazminatı gerektiren bir davranışı söz konusu olmadığını, öte yandan davacıya münhasır acentelik verilmediğini, davacı ile müvekkili şirket arasında düzenlenen sözleşmenin 37. maddesinde davacıya münhasır acentelik verilmediğinin ortada olduğunu, Madde metninin aynen şöyledir: Şirketin Hareket Serbestisi. Madde 37: Şirket, acentenin faaliyet bölgesi içinde, doğrudan doğruya veya başkaları aracılığı ile sigorta işlemleri temin etmekte, başka acentelikler ve diğer sigorta aracıları ile teşkilat kurup çalışmakta serbesttir, acentenin bu gibi hallerde komisyon istemeye veya herhangi bir talepte bulunmaya hakkı olmadığını, keza bu husus TTK.m.104 maddesinde şöyle açıklanmıştır. İnhisar; madde 104-yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça, müvekkilinin, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamaz, şeklinde olduğunu, izah edildiği üzere davacıya münhasır bir acentelik tesis edilmemiş olduğunu TTK.m.113/2 hükmündeki tazminat burada talep edileyeceğini Zira TTK.m.113/2, sadece münhasır acentelere has kılınmış olan bir tazminat olduğunu, davacının Denkleştirme Tazminatı Talep Etmesinin de mümkün olmadığını, Gerek Sigortacılık Kanunu gerekse Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince denkleştirme isteminde bulunulabilmesi için acentelik sözleşmesinin sona ermiş olması gerekmekte olduğunu, dava konusu olayda bu şartın gerçekleşmediğini, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin dava tarihi itibarı ile sona erdiğini, halen devam etmekte olduğunu, Sigortacılık Kanununun 23/ 16 maddesi ve TTK’nın 122. Maddesinde acentenin portföy hakkı belirli kurallara bağlandığını, bu hükme göre acentenin portföy tazminatına hak kazanabilmesi için; Acentelik sözleşmesinin sona ermiş olması, acentelik sözleşmesinin sona ermesinde acentenin kusuru olmaması, sigorta şirketinin, sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmiş olması, hakkaniyetin gerektirmesi şartlarının bir arada gerçekleşmesi gerekmekte olduğunu, İlk şart, yani sözleşmenin sona ermesi şartı gerçekleşmediği için zaten diğer şartların irdelemeye gerek bulunmamakta olduğunu, talep edilebilecek tazminatın, acentenin son beş yıllık faaliyeti neticesinde aldığı yıllık komisyon ve diğer bedellerin ortalamasını aşamayacağını, sözleşme ilişkisinin beş yıldan daha az sürmüş olması durumunda faaliyetin devamı sırasında ortalama değerin esas alınacağını belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama gider harç ve masrafları ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce bilirkişi olarak görevlendirilen Prof. Dr. …, Muhasebe Finans Uzmanı … ve Sigorta Uzmanı … tarafından sunulan 20/02/2020 tarihli bilirkişi raporu özetle;
“Davalı şirketin acenteliği TTK hükümlerince haklı fesih etmiş olduğu,
Bununla birlikte mahkemenin, davacı yanın denkleştirme tazminatı talep edebileceğini değerlendirmesi halinde, davacı yanın talep edebileceği tazminat tutarının 30.936,00-TL olabileceği” belirtilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, ibraz edilen deliller ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, uyuşmazlık konusu hakkında yeni bir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş olup, Doç. Dr. … tarafından sunulan 07/10/2021 tarihli bilirkişi raporu özetle;
“Huzurdaki davada Denkleştirme talep hakkının doğabilmesi için, Acentelik sözleşmesinin sigorta şirketi tarafından sona erdirilmesinin acentenin kusurundan kaynaklanan haklı bir sebebe dayanmaması gerekliği, sona erme acentenin kusurundan kaynaklanan haklı bir sebebe dayanıyarsa denkleştirme talep hakkının doğmayacağı, dava konusu olayda ise, sigortacının sözleşmeyi gönderdiği ihtarnamede acente kusuruna dayanarak değil, 3 aylık feshi ihbar süresiyle sona erdirdiği, sona ermenin acente kusuruna dayandırılmadığı ve denkleştirme talep hakkının bu sebeple ortadan kalkmadığı,
Ancak denkleştirme talep hakkına hükmedilebilmesi için gerekli diğer şartlardan olan, sözleşmenin sona ermesinden sonra da acentenin müşterilerinden önemli menfaat elde ediyor olması şartının ve denkleştirme tazminatı ödenmesinin hakkaniyet gereği olması şartının, dosyadaki verilere göre davacı acentenin sözleşmesinin yürürlükte kaldığı süre, sağladığı üretim miktarı karşısında, gerçekleşmediği kanaatine varıldığı,
Bu hususun nihai takdiri ve hukuki değerlendirmesi mahkemeye ait olduğundan, aksi yönde kanaat getirildiği ihtimalde, hükmedilebilecek tazminat miktarının üst sınırının 30.936TL olduğu”, sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
GEREKÇE:
Dava; davacı sigorta acentesinin, davalı sigorta şirketi tarafından sözleşmenin feshedilmesi sebebiyle davacıya denkleştirme tazminatı ödenmesi istemine ilişkin olup, TTK 122/4. madde gereğince dava sözleşmenin sona ermesinden itibaren bir yıllık süre içerisinde açılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde derdestlik itirazında bulunmuştur.
Bilindiği üzere derdestlik, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-ı. maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiştir. Burada anılan dava şartlarından maksat, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca da noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülebilen hallerdir. Aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması konusu, eş söyleyişle derdestlik iddiası 6100 sayılı HMK ile bir olumsuz dava şartı haline getirilmiş ve bu suretle derdestlik itirazı, ilk itiraz olmaktan çıkartılıp; dava şartına ilişkin usuli bir itiraza dönüştürülmesi sağlanmıştır. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukuki korunma sürecini başlatmıştır. Artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı kalmamıştır; bu bağlamda hukuken korunma ihtiyacı içinde bulunmamaktadır ve onun yapacağı iş davanın sonucunu beklemektir. Dava şartı olan derdestlik nedeni ile davanın reddi için üç koşulun birlikte bulunması gerekmektedir.Bunlar; 1-Davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılmış olması, 2-Birinci davanın görülmekte olması, 3-Daha önce açılmış ve görülmekte olan dava ile ikinci davanın aynı olması koşuludur. Bir dava ile görülmekte olan başka bir davanın aynı dava olduğunu söyleyebilmek için ise, maddi anlamda kesin hüküm gibi her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. Dava sebebinden maksat da (hukuki sebepler değil) davanın dayanağını teşkil eden vakıalardır. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, B. 6, İstanbul 2001, s. 4217-244).
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/… Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacının ve davalının aynı olduğu, uyuşmazlığın da yine davalı sigorta şirketi tarafından sözleşmenin feshedilmesi sebebiyle davacıya denkleştirme tazminatı ödenmesi istemine ilişkin olduğu, acentelik sözleşmesinin dava tarihi itibariyle henüz sona ermediği için davacının denkleştirme tazminatı talep hakkı bulunmadığından, davanın 29.05.2019 tarihinde reddine karar verildiği, huzurdaki davanın ise 15.08.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Huzurdaki dava ile …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/… Esas sayılı dosyasındaki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-ı. Maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Genel Tebliği gereğince hesap olunan 80,70-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 85,39-TL harç ve 445,00-TL ıslah harcı toplamı olan 530,39-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 449,69-TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekili lehine karar tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesap olunan 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası davacıya iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde, Mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı davalın tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır