Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/568 E. 2021/950 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/568 Esas
KARAR NO : 2021/950
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/06/2018
KARAR TARİHİ : 24/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında iş sözleşmesi ile kararlaştırılan “Rekabet Yasağı“ bulunduğunu, davalının 21.11.2016 tarihinden İş sözleşmesinin istifa ile son bulduğunu, davalının 07.03.2018 tarihine kadar müvekkili şirkette Bilgi Teknolojileri Direktörü sıfatıyla çalıştığını, aylık net ücret tutarının 30.000,00 TL olduğunu, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 12 ay süre ile “Rekabet Yasağı”na riayet etmesi gerektiğini, aksi taktirde son bir yılda elde ettiği net yıllık gelirinin (ücret, prim ve kanunda ücret niteliğinde sayılan tüm hak ve menfaatler) bürüt tutarı kadar cezai şart ödemeyi kabul etmiş olacağını, buna rağmen müvekkili şirketten istifa ettiği ve … Tic. San. A.Ş.de ( … ) çalışmaya başlayarak, ilgili madde hükmüne aykırı davranışta bulunduğunu, davalının istifa etmek suretiyle iş sözleşmesini sona erdirmesi üzerine rekabet yasağına ilişkin madde hükümlerinin davalıya önce sözlü sonrasında … Noterliği 16.03.2018 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile hatırlatıldığını, cezai şart tutarını müvekkili şirkete ödemesi gerektiğinin ihtaren bildirildiğini, davalının müvekkili şirket ile arasında hukuken geçerli ve tam hür iradesi ile imzalanmış bir rekabet yasağı sözleşmesi bulunmakta iken bu sözleşmeye aykırı davranmak süratiyle müvekkilinin halihazırda en güçlü rakiplerinden biri olan … şirketinde, Teknolojiden sorumlu Grup Başkanı olarak işe başlamış olması ile müvekkili şirketin zarara uğradığını ve daha da zarara uğrayabileceğini, şu an rakip bir şirkette davalı tarafından yürütülen işin TBK’nun Rekabet Yasağı’na ilişkin hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, davalının hür iradesi ile imzalamış olduğu akdin hukuki sonuçlarını algılayabilecek durumda olduğunu, müvekkil şirkette “ …” sıfatıyla çalışmakta iken söz konusu firmada “ … ” sıfatıyla çalışmaya başlamış olduğundan “İş Sözleşmesinin Personel Sorumlulukları“ başlıklı 9. maddesinin e ve f bentleri uyarınca cezai şart tutarının tahsili talebiyle açılan davanın kabulüne , fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL nin ihlal tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Müvekkilinin 8 yıldır aktif olarak e-ticaret sektöründe çalışmış olduğunu ve başta davacı şirket olmak üzere e-ticaret sektöründeki pek çok firmaya danışmanlık hizmeti verdiği müvekkilin konusunda uzmanlaştığını, faaliyet alanı, bölge ve işyeri sınırlamalarının kariyerini belirli bir alana odaklamış müvekkilin, ekonomik geleceğini yıkacak, uzmanlığını ifa etmesini imkansız hale getirecek ve mesleki geleceğini engelleyecek olduğunu, 8 yıldır aktif olarak aynı sektörde hizmet veren, bu konuda alabileceği en yüksek pozisyona ulaşma sağlayan bir çalışanın rekabet yasağı adı altında, uzmanlaştığı görevini tamamen engellediğini, imkansız hale getirdiğini, sayılan coğrafi alan dışında kalan bölgelerde e-ticaretin holding ve iştirakler dışında faaliyet gösteren herhangi bir firmanın bulunmadığını, müvekkilinin özgürlüğünü bu derece kısıtlanmasının hukuk tarafından da korunmadığını, Yargıtay … Hukuk Dairesi 12.09.2017 tarihli 2016/1461 E. 2017/4271 K. sayılı kararında “ iş sözleşmesi ile davalının T.C. sınırları içerisinde 2 yıl süreyle davacı şirketin işine rakip bir işte çalışmayacağı şekli ile “çalışma yasağı getirilmesi” ve sınırlarının yeterince belirlenmemesi durumunun başlı başına Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyetinin açık bir ihlali niteliğinde olacağını, Rekabet yasağının ihlali değerlendirilirken çalışılan firmaların rakip durumda olup olmadığı incelenmesi gerektiğini, davacının faaliyet alanının daha çok erkek tüketicilerin ilgisine yönelik ve özellikle elektronik ürün satışının ön planda olduğu e ticaret alanı içerdiği, dava dışı … satış alanının “kadın giyim ve sektörüne” yönelik olduğunu, davacı işveren ile dava dışı …’nun aynı tüketici kesimine hitap etmemesi, erişilen bilgiyi davacı işveren aleyhine kullanamayacağını gösterdiğini, ayrıca müvekkilinin pazarlama stratejisi geliştiren konumda olmadığını, davacı müşterileri bilgilerine doğrudan bir erişimin olmadığını” … ” olarak şirketin faaliyetini gerçekleştireceği satış kanalının 7/24 ayakta tutulmasını sağlamak yazılım ve donanım ihtiyaçlarının belirlenmesi teknolojik altyapının oluşturulması ve güncelliğinin sağlanması üzerine olduğunu, görev kapsamında farklı bir idareci konumuna girdiğini, müvekkilin rekabet yasağına uygun olarak 1 yıl sürece çalışmaması, sektörde elde etmiş olduğu tüm bilgi birikimini ve el yordamını kaybetmesi demek olacağını, emekleri neticesi kazanmış olduğu ekonomik ve sosyal seviyeyi yitirmesine sebep olacağını, müvekkilin çalışma özgürlüğünü süre, faaliyet alanı ve coğrafi bölge bakımından tamamen imkansız hale getirmiş bir “rekabet yasağı“nın kabulü ve dengesiz bir şekilde düzenlenen cezai şart bedelinin talep edilmesi usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek davanın reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Davacı taraf dava dilekçesinde; davalının davacı şirket ile akdedilen iş sözleşmesinde kararlaştırılan rekabet yasağı hükmüne aykırı davrandığını, bu nedenle sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2021/… Esas 2021/… Karar sayılı kararında belirtiliği üzere; Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya … Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Açıklanan nedenlerde somut olayda iş mahkemesi görevli olduğundan, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi karannın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli … İŞ MAHKEMESİNE gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere … Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde, Mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair verilen karar, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır