Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/483 E. 2018/1311 K. 11.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/483 Esas
KARAR NO : 2018/1311

DAVA : Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/05/2018
KARAR TARİHİ : 11/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; müvekkilinin davalı bankaya devrinden önce … A.Ş. … şubesinde ayrı … hesabı açtığını ve davalı bankanın karlı olduğu yönündeki yönlendirmesi sonucu 23.11.1999 tarihinde 1.000,00-TL, 18.11.1999 tarihinde 6.000,00-TL mevduatını … hesabına yatırdığını, davalı bankanın yaptığı işlemlerden dolayı davalı bankanın yönetimine … tarafından 21.12.1999 tarihinde el konulduğunu, davalı bankanın taahhüt ve güvencelerine rağmen müvekkilinin alacağının ödenmediğini ve basına … hesapların ödenmeyeceğinin yansıdığını, … 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/102 esas, 2005/100 karar sayılı dosyası ile davalı banka yetkilileri hakkında kamu davası açıldığını, banka ile müvekkili arasında karz/vedia akdi kurulduğunu, davalı bankanın paravan … banka kurarak bu bankanın adı arkasına gizlenmek suretiyle toplamış olduğu mevduatı yine kendisi tasarruf etmiş ve grup şirketlere usulsüz krediler vererek tükettiğini, davalı bankanın fesh edilmemiş, iflas etmemiş ve tasfiye edilmemiş olduğunu, davalı bankanın … Bank AŞ. ile birleştiğini bu nedenle sorumluluğun … Bank AŞ. de olduğunu, müvekkilinin … AŞ. ye mevduat yatırıkken ödemenin de … AŞ. tarafından yapılacağına inanarak ve inandırılarak yatırdığını ancak müvekkilinin … de bulunan ve hiçbir bankacılık faaliyeti bulunmayan paravan banka … Ltd. adlı bankaya yönlendirilerek zarara uğratıldığını, bu nedenle … AŞ nin müvekkili aleyhine sebepsiz olarak zenginleştiğini, banka tarafından kanuna karşı hile yoluna başvurulduğunu, bankalara olan güvenin kötüye kullanıldığını, davalı bankanın haksız fiil sorumluluğu bulunduğunu beyan ederek, müvekkili tarafından davalı bankaya yatırılmış olan 7.000,00-TL nin davalı bankadan tahsiline, alacağın ayrı ayrı 1.000,00-TL nin bankaya yatırıldığı 23.11.1999 tarihinden, 6.000,00-TL nin bankaya yatırıldığı 18.11.1999 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; … bünyesinde bulunan … AŞ nin devir ve birleşme suretiyle … Aş bünyesinde birleştiğini, daha sonra … AŞ nin hisselerinin 09/08/2001 tarihinde … ile … arasında akdedilen hisse devir sözleşmesi ile …’a devredildiğini, bu nedenle hisse devir tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanan her türlü mali ve hukiki sorumluluğu … nin hisse devir sözleşmesinin 6.13. Maddesi ile kendi üzerine aldığını, müvekkili banka borcun tarfı olmadığından mahkemenin re’sen taraf değişikliğine hükmetmesi ve davanın reddine karar vermesini talep ettiklerini, müvekkili bankaya husumet düşmeyeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın zamanaşımı ve husumet yönünden reddi gerektiğini belirterek haksız davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil … vekilinin dilekçesinde; öncelıkle usul yönünden davanın husumet ve zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, esas ile ilgili olarak da; davacının serbest iradesiyle, daha fazla faiz getirisi sağlayan bir yatırım alternatifi olarak … Bankacılığını tercih etmiş olduğunu, müvekkili banka tarafından bilgisi dışında işlem yapılması ve iradesinin yanıltılmasının söz konusu olamayacağını, davacının, parasını yatıracağı … Kuruluşu hakkında gerekli araştırmayı yapmak suretiyle tedbirli bir tutum içerisine girmesi gerekirken, kendisinden beklenen bu özeni göstermemiş olmasından ya da riske girmesinden müvekkili bankanın sorumlu tutulamayacağını, ayrı tüzel kişiliğe sahip banka hakkında olumsuz beyanlarda bulunmanın bankalar kanununa göre cezai müeyyideyi gerektiren bir eylem olduğunu, müvekkili bankanın vekalet görevini yerine getirdiğini, Davacının, … hesap Cüzdanını aldıktan sonra hiçbir itirazda bulunmadığını, dava konusu miktarın, … Bank Ltd. Şti’ne havale edilmeden önce, müvekkili banka nezdinde vadesiz bir hesapta olduğundan davacının iddilarının haklı bulunması halinde uygulanması gereken faiz oranının vadesiz hesaplara uygulanan faiz oranı olması gerektğiini, davacının fazlaya ilişkin faiz talebinin fahiş ve haksız olduğunu beyanla, öncelikle usuli itirazları çerçevesinde davanın usulden reddine, aksi halde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil … Kurumu vekilinin dilekçesinde; müvekkili kurumun, davalı bankanın borçlarını üstlendiğini, davalı yanın atıfta bulunduğu 18.06.2007 tarihli, Hisse Devir Sözleşmesinin …bank A.Ş. ile değil, şirket merkezi yurt dışında bulunan … BANK N.V. ile imzalandığını, 18.06.2007 tarihli sözleşmenin hükümlerinin müvekkili kurumu davalı yanın belirttiği şekilde bir taahhüt altına sokmadığını, ancak sözleşmenin hükümleri çerçevesinde, tarafların karşılıklı hak ve borçlarının devam ettiğini, bu bakımdan davalı yanın bu yöndeki iddialarını kabul etmediklerini, huzurda bulunan uyuşmazlığın …’ye devrolunan bankaların … hesapları nedeniyle zarara uğrayan mudilerin açmış ulduğu tazminat davası olduğunu, bu konuda davalı banka aleyhine açılan onlarca davada karar verilmiş ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğunu, bu davalarda …’nin borcu üstlendiğini açıkça beyan ettiğini, hükümlerin borcu üstlenen sıfatıyla … aleyhine kurulduğunu, bu nedenle davanın, uyuşmazlığın asıl muhatabı olan … aleyhine açılması gerektiğini, aksi halde müvekkili kurumun ileride herhangi bir olumsuz durumla karşı karşıya kalmasına engel olabilmek için davalı yan yanında feri müdahil olarak davaya kabul edilmelerinive usul ve yasaya aykırı işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, davacının, davalı banka şubesinde bulunan mevduatının, banka yönetimi tarafından güvenin kötüye kullanılması ve iradesinin yanıltılması ile havale talimatı imzalatılmak suretiyle Kıbrısta kurulu bulunan … Ltd adlı banka hesabına aktarılmış gibi gösterilerek ve bu şekilde toplanan mevduatların banka yönetimi tarafından grup şirketlere usulsüz kredi vermek suretiyle kullanıldığı ve bu şekilde zarara uğratıldığı iddiası ile banka şubesine yatırılan mevduatını faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
… 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2005 tarih 2005/102 esas 2005/100 karar sayılı kararı ile; davalı bankanın külli halefi olduğu … A.Ş. nin yöneticisi … hakkında “… hesapları üzerinden banka vasıta kullanmak sureti ile dolandırıcılık” suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş ve bu karar Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 19.10.2006 tarih ve 1600-16357 sayılı kararıyla onananarak kesinleşmiştir. Ceza Mahkemesince verilen ve kesinleşen karar ve gerekçesinde … ve … A.Ş. nin diğer bir kısım yöneticilerinin, … A.Ş. aracılığı ile … hesabı açtıran kişileri , banka vasıta kılmak sureti ile dolandırdıkları ve bu suretle topladıkları paraların … Holding bünyesindeki şirketlere ucuz kredi olarak aktarıldığı, … bankasının paravan bir şirket olarak davalı … tarafından yakınlarına kurdurulduğu açıklanmıştır.
Buna göre davacı mevduatının … Ltd. Şti. hesabına havale edilmiş gösterilmesine rağmen davalı … Bankın külli halefi olduğu … A.Ş. bünyesinde kaldığı, bu nedenle … A.Ş. nin davacının mevduatından sorumlu olduğunun kabulü gerektiğinden külli halefi sıfatı ile davalı … bank A.Ş . nin pasif husumet ehliyetinin bulunduğu ve davacı mevduatından sorumlu olduğu sabit kabul edilmiştir. Davalı banka vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de; Dosya içeriğinden davacının … bankasına daha önce takip yapmadığı gibi dava da açmadığı anlaşılmaktadır.
… A.Ş. nin külli halefi sıfatı ile davalı bankanın sorumluluğu 818 sayılı BK nun 41., 55. maddeleri ve 6762 sayılı TTK nun 336. maddesine dayandığından dava 818 sayılı BK nun 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Davacının zararı, … bankası aleyhine girişilen yasal işlemlerin yapılmasından ve davacının alacağını dava dışı … Ltd. Şti. den tahsil edemeyeceğinin anlaşıldığı tarihin zararın doğduğu tarih ve zamanaşımının başlangıcı tarihi olacağı kabul edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.06.2013 tarih ve 2012/11065 Esas 2013/13336 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir. Davacının bu davalıdan alacağını alamayacağını öğrenmesi bir takım yargı kararlarına da bağlıdır. Zira … 8. Ağır Ceza Mahkemesinde … ve … A.Ş. nin diğer bir kısım yöneticilerinin banka vasıta kılmak sureti ile dolandırıcılık suçundan yapılan yargılama 29.11.2005 tarihinde sonuçlanmış ve temyiz üzerine 19.10.2006 tarihinde Yargıtayın onama kararı ile kesinleşmiştir.
Davacının alacağını dava dışı … Ltd. Şti. den tahsil etmek için herhangi bir takip ve dava açmamıştır. Bu şirketin ise yukarıda özetlenen Ceza Mahkemesi kararından da anlaşılacağı üzere suç işlemek üzere kurulan paravan bir şirket olduğu kabul edildiğinden borçlarını ödemekten aciz olduğu ve hakkında açılacak dava ve takiplerin sonuçsuz kalacağı ve bunun dosyaya sunulan birçok Yerel Mahkeme ve Yargıtay Kararları ile sabit olduğu açıktır. Buna göre davalı, davacının zamanaşımının başlangıcı olan zararın doğduğunun öğrenildiği tarihin daha önce olduğunu ve zamanaşımı süresi geçtikten sonra davayı açtığını ispatlayamamıştır. Buna göre açılan davanın süresinde olduğu, davanın zamanaşımına uğradığı savunması dinlenemeyeceğinden davalının zamanaşımı defi kabul edilmemiş, bilirkişi raporunun dosyaya sunulan delillere ve bilimsel kriterlere uygun olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne ilişkin mahkememizce verilen 07/07/2015 tarih ve 2014/1232 Esas 2015/462 Karar sayılı ilam davalı … Bank A.Ş., feri müdahiller … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/03/2016 tarih ve 2015/15304 Esas 2016/2873 Karar sayılı bozma ilamıyla ”Dava tarihi olan 2/2/2015 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanunun 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu” hüküm altına alınmıştır. Buna göre mahkemece, ”Tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın esası hakkında kararı verilmesi doğru olmamış, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozularak mahkememize geldiği ve bozma kararı aleyhinde fer’i müdahiller … ve … vekilleri tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş olduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15/03/2018 tarih ve 2016/8019 Esas 2018/2021 Karar sayılı ile fer’i müdahiller … ve … vekillerinin karar düzeltme dilekçelerinin reddine karar verilerek mahkememizin 2018/322 Esas numarasını almış, bozma ilamına uyulmuş ve açık yargılamaya devam olunmuştur.
Dava tarihi olan 03/12/2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanunun 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğunun hüküm altına alındığı anlaşıldığından tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olması sebebiyle mahkememizin görevsizliği ile davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
Dosya kesinleştiğinde İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK’nun 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
3-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtaratına,
4-Harç ve masrafların görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, hazır olan tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.11/12/2018

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır