Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/322 E. 2018/1221 K. 20.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/322 Esas
KARAR NO : 2018/1221

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/04/2018
KARAR TARİHİ : 20/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmeden önceki dönemde, banka personelinin teşvik ve yönlendirmesi ile, … AŞ. nezdindekı … hesaba, 21/12/1999 tarihinde, vadeli olarak, 4.664 TL yatırdığını, vade tarihinde bankaya el konulmuş olması nedeniyle, mevduatını geri çekemediğini, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, 2…/1…/19… tarihinde, … A Ş. ye el koyduğunu ve yönetimini …’ye devrettiğini, mezkur bankanın bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak, önce … A.Ş., sonrasında ise … A.Ş. ile birleşmesinin sağlandığını, bilahare … A Ş . tüm aktif ve pasifi ile birlikte kül halinde … AŞ. ye satıldığını, müvekkili tarafından, bankaya yatırdığı parayı geri almak için büyük çaba gösterdiğini, ancak bu güne değin buna muvaffak olamadığını, benzer durumdaki çok sayıdaki banka müşterisinin, … Ltd. Şti.’ne müracaat ve hukuki takibatlar yaptığını, ancak söz konusu bankanın menkul ve gayrimenkullerine ulaşılamadığını, … Ağır Ceza Mahkemesinin muhtelif kararlarında … hesapları üzerinden paravan bankacılık faaliyetinin söz konusu olduğu ve nitelikli dolandırıcılık eylemi gerçekleştirildiğinin tespit olunduğunu, Yargıtay kararları ile keyfiyetin sabit hale geldiğini, Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin, “öncelikle … bankaya başvurulması’ gerektiği yönündeki yerleşik kararından 13/12/2010 tarih ve 2009/8960 E., 2010/12841 K. sayılı kararıyla dönmüş olduğundan, öncelikle … Ltd. aleyhine dava ikame edilmediğini, … A.Ş., … Ltd. Şti. adlı paravan kıyı bankasını kurarak ve iki bankanın tek elden yönetimi sağlayarak, suç işleme amacına yönelik olarak, planlı ve kasıtlı şekilde, mevduat sahiplerini ve bu kapsamda müvekkilinin dolandırdığını ve zarara uğrattığını, zararın oluşmasına, … A Ş. yönetimi sebep olduğundan, bu bankanın devren birleşmiş olduğunu, davalı … A.Ş oluşan zarardan sorumlu bulunduğunu, dava konusu tutara bankaya yattığı tarihten vade sonuna kadar taraflar arasında kararlaştırılan veya davalı tarafından verilmesi kararlaştırılan akdi faiz oranının uygulanmasını, temerrüt faizinin, taraflarca temerrüt faizi kararlaştırılmamış ise, temerrüt faizinin akdi faizden az olmayacağı hususunda yerleşiklik kazanmış Yargıtay kararları doğrultusunda, fiili ödeme tarihine kadar akdi faizin uvgulanmasını, müvekkili tarafından davalı bankaya yatırılmış olan toplam 4.664 TL mevduat alacağının davalı bankadan hükmen tahsiline, hesabın açıldığı tarihten itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca değişen oranlarda avans faizi ile birlikte hükmen tahsiline, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap diekçesi özetle; Hisse devir tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanabilecek her türlü borcun … tarafından üstlenmesi sebebi ile ve 5411 sayılı kanun m. 107/5b-5 m.107/6 m. 140 mucibince ve ….nin taraf olduğu sözleşmeler uyarınca, müvekkili bankanın sorumlu olmadığı, davada Müvekkili Bankanın değil hisse devir sözleşmesinden önceki işlemlerden kaynaklanabilecek borçları … üzerlenmiş ve hisse devir sözleşmesinden önceki işlemlere ilişkin borçlar yasa gereği … üzerine nakil edilmiş olduğundan sadece …’nın davalı sıfatı olması gerektiğinden, bu sebeple öncelikle husumet itirazlarının kabulüne karar verilmesini, «Hisse Devir Sözleşmesinin 6.13.ncü maddesi ve yürürlükte olan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu nun 107. maddesinin 6. fıkrası ve eski 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin 6. fıkrasının c bendi uyarınca Alacaklı (Davacı) rızası aranmayacağından HMK 124/2 kapsamında mahkemenin resen taraf teşkiline hükmetmesi, müvekkili banka açısından davanın husumetten reddine karar verilmesi, aksi halde dava süresi içinde açılmadığından zamanaşımı ve hakdüşürücü süre yönünden reddine karar verilmesini, aksi halde davanın esas yönünden reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … vekilinin dilekçesinde; öncelıkle usul yönünden davanın husumet ve zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, esas ile ilgili olarak da; Davacının serbest iradesiyle, daha fazla faiz getirisi sağlayan bir yatırım alternatifi olarak Kıyı Bankacılığını tercih etmiş olduğunu, müvekkili banka tarafından bilgisi dışında işlem yapılması ve iradesinin yanıltılmasının söz konusu olamayacağını, davacının, parasını yatıracağı Finans Kuruluşu hakkında gerekli araştırmayı yapmak suretiyle tedbirli bir tutum içerisine girmesi gerekirken, kendisinden beklenen bu özeni göstermemiş olmasından ya da riske girmesinden müvekkili bankanın sorumlu tutulamayacağını, ayrı tüzel kişiliğe sahip banka hakkında olumsuz beyanlarda bulunmanın bankalar kanununa göre cezai müeyyideyi gerektiren bir eylem olduğunu, müvekkili bankanın vekalet görevini yerine getirdiğini, Davacının, … hesap Cüzdanını aldıktan sonra hiçbir itirazda bulunmadığını, dava konusu miktarın, … Ltd. Şti’ne havale edilmeden önce, müvekkili banka nezdinde vadesiz bir hesapta olduğundan davacının iddilarının haklı bulunması halinde uygulanması gereken faiz oranının vadesiz hesaplara uygulanan faiz oranı olması gerektğiini, davacının fazlaya ilişkin faiz talebinin fahiş ve haksız olduğunu beyanla, öncelikle usuli itirazları çerçevesinde davanın usulden reddine, aksi halde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … Kurumu vekilinin dilekçesinde; müvekkili kurumun, davalı bankanın borçlarını üstlendiğini, davalı yanın atıfta bulunduğu 18.06.2007 tarihli, Hisse Devir Sözleşmesinin … A.Ş. ile değil, şirket merkezi yurt dışında bulunan … ile imzalandığını, 18.06.2007 tarihli sözleşmenin hükümlerinin müvekkili kurumu davalı yanın belirttiği şekilde bir taahhüt altına sokmadığını, ancak sözleşmenin hükümleri çerçevesinde, tarafların karşılıklı hak ve borçlarının devam ettiğini, bu bakımdan davalı yanın bu yöndeki iddialarını kabul etmediklerini, huzurda bulunan uyuşmazlığın …’ye devrolunan bankaların … hesapları nedeniyle zarara uğrayan mudilerin açmış ulduğu tazminat davası olduğunu, bu konuda davalı banka aleyhine açılan onlarca davada karar verilmiş ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğunu, bu davalarda …’nin borcu üstlendiğini açıkça beyan ettiğini, hükümlerin borcu üstlenen sıfatıyla … aleyhine kurulduğunu, bu nedenle davanın, uyuşmazlığın asıl muhatabı olan … aleyhine açılması gerektiğini, aksi halde müvekkili kurumun ileride herhangi bir olumsuz durumla karşı karşıya kalmasına engel olabilmek için davalı yan yanında feri müdahil olarak davaya kabul edilmelerinive usul ve yasaya aykırı işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, davacının, davalı banka şubesinde bulunan mevduatının, banka yönetimi tarafından güvenin kötüye kullanılması ve iradesinin yanıltılması ile havale talimatı imzalatılmak suretiyle Kıbrısta kurulu bulunan … Ltd adlı banka hesabına aktarılmış gibi gösterilerek ve bu şekilde toplanan mevduatların banka yönetimi tarafından grup şirketlere usulsüz kredi vermek suretiyle kullanıldığı ve bu şekilde zarara uğratıldığı iddiası ile banka şubesine yatırılan mevduatını faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
… Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2005 tarih … esas … karar sayılı kararı ile; davalı bankanın külli halefi olduğu … A.Ş. nin yöneticisi … hakkında “… hesapları üzerinden banka vasıta kullanmak sureti ile dolandırıcılık” suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş ve bu karar Yargıtay … Ceza Dairesinin 19.10.2006 tarih ve … sayılı kararıyla onananarak kesinleşmiştir. Ceza Mahkemesince verilen ve kesinleşen karar ve gerekçesinde … ve … A.Ş. nin diğer bir kısım yöneticilerinin, … A.Ş. aracılığı ile … hesabı açtıran kişileri , banka vasıta kılmak sureti ile dolandırdıkları ve bu suretle topladıkları paraların … bünyesindeki şirketlere ucuz kredi olarak aktarıldığı, … bankasının paravan bir şirket olarak davalı … tarafından yakınlarına kurdurulduğu açıklanmıştır. Buna göre davacı mevduatının … Ltd. Şti. hesabına havale edilmiş gösterilmesine rağmen davalı …ın külli halefi olduğu … A.Ş. bünyesinde kaldığı, bu nedenle … A.Ş. nin davacının mevduatından sorumlu olduğunun kabulü gerektiğinden külli halefi sıfatı ile davalı … A.Ş . nin pasif husumet ehliyetinin bulunduğu ve davacı mevduatından sorumlu olduğu sabit kabul edilmiştir. Davalı banka vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de; Dosya içeriğinden davacının … bankasına daha önce takip yapmadığı gibi dava da açmadığı anlaşılmaktadır. … A.Ş. nin külli halefi sıfatı ile davalı bankanın sorumluluğu 818 sayılı BK nun 41., 55. maddeleri ve 6762 sayılı TTK nun 336. maddesine dayandığından dava 818 sayılı BK nun 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Davacının zararı, … bankası aleyhine girişilen yasal işlemlerin yapılmasından ve davacının alacağını dava dışı … Ltd. Şti. den tahsil edemeyeceğinin anlaşıldığı tarihin zararın doğduğu tarih ve zamanaşımının başlangıcı tarihi olacağı kabul edilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.06.2013 tarih ve 2012/11065 Esas 2013/13336 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir. Davacının bu davalıdan alacağını alamayacağını öğrenmesi bir takım yargı kararlarına da bağlıdır. Zira …Ağır Ceza Mahkemesinde … ve … A.Ş. nin diğer bir kısım yöneticilerinin banka vasıta kılmak sureti ile dolandırıcılık suçundan yapılan yargılama 29.11.2005 tarihinde sonuçlanmış ve temyiz üzerine 19.10.2006 tarihinde Yargıtayın onama kararı ile kesinleşmiştir.
Davacının alacağını dava dışı … Ltd. Şti. den tahsil etmek için herhangi bir takip ve dava açmamıştır. Bu şirketin ise yukarıda özetlenen Ceza Mahkemesi kararından da anlaşılacağı üzere suç işlemek üzere kurulan paravan bir şirket olduğu kabul edildiğinden borçlarını ödemekten aciz olduğu ve hakkında açılacak dava ve takiplerin sonuçsuz kalacağı ve bunun dosyaya sunulan birçok Yerel Mahkeme ve Yargıtay Kararları ile sabit olduğu açıktır. Buna göre davalı, davacının zamanaşımının başlangıcı olan zararın doğduğunun öğrenildiği tarihin daha önce olduğunu ve zamanaşımı süresi geçtikten sonra davayı açtığını ispatlayamamıştır. Buna göre açılan davanın süresinde olduğu, davanın zamanaşımına uğradığı savunması dinlenemeyeceğinden davalının zamanaşımı defi kabul edilmemiş, bilirkişi raporunun dosyaya sunulan delillere ve bilimsel kriterlere uygun olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne ilişkin mahkememizce verilen 07/07/2015 tarih ve 2014/1232 Esas 2015/462 Karar sayılı ilam davalı … A.Ş., feri müdahiller … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/03/2016 tarih ve 2015/15304 Esas 2016/2873 Karar sayılı bozma ilamıyla ”Dava tarihi olan 2/2/2015 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanunun 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu” hüküm altına alınmıştır. Buna göre mahkemece, ”Tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın esası hakkında kararı verilmesi doğru olmamış, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozularak mahkememize geldiği ve bozma kararı aleyhinde fer’i müdahiller … ve … vekilleri tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş olduğu, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 15/03/2018 tarih ve … Esas … Karar sayılı ile fer’i müdahiller … ve … vekillerinin karar düzeltme dilekçelerinin reddine karar verilerek mahkememizin 2018/322 Esas numarasını almış, bozma ilamına uyulmuş ve açık yargılamaya devam olunmuştur.
Dava tarihi olan 18/09/2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanunun 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğunun hüküm altına alındığı anlaşıldığından tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olması sebebiyle mahkememizin görevsizliği ile dafvanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tüketici mahkemesi görevli olduğu anlaşıldığından davanın USULDEN REDDİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar serileceğinin ihtaratına,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtaratına,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, hazır olan tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi.20/11/2018

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır