Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/157 E. 2018/1043 K. 09.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/157 Esas
KARAR NO : 2018/1043

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/02/2018
KARAR TARİHİ : 09/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; müvekkilinin davalı bankaya devrinden önce 30.11.1999 tarihinde … A.Ş. De … hesap numarası ile hesap açtığını ve 7.800,00-TL mevduatını davalı bankanın hile ve aldatma sonucu karşılığı olmadığını bildikleri … E havale etmiş gibi gösterip müvekkilini zarara uğrattıklarını, bankalara olan güveni kötüye kullandıklarını, müvekkilini 14 günlük %71 oranı ile vadeli hesaba yönlendirerek işlem yaptıklarını, … AŞ nin sebepsiz zenginleştiğini beyanla 30.11.1999 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte müvekkili tarafından bankaya yatırılan 7.800-TL nin davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama masraflarının davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; TMSF bünyesinde bulunan … AŞ nin devir ve birleşme suretiyle … A.Ş. bünyesinde birleştiğini, daha sonra … AŞnin hisselerinin 09/08/2001 tarihinde TMSF ile … arasında akdedilen hisse devir sözleşmesi ile …’a devredildiğini, bu nedenle hisse devir tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanan her türlü mali ve hukiki sorumluluğu TMSF nin hisse devir sözleşmesinin 6.13. Maddesi ile kendi üzerine aldığını, müvekkili banka borcun tarfı olmadığından mahkemenin re’sen taraf değişikliğine hükmetmesi ve davanın reddine karar vermesini talep ettiklerini, müvekkili bankaya husemet düşmeyeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın zamanaşımı ve husumet yönünden reddi gerektiğini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
Feri müdahil TMSF vekili beyanlarında, davalı banka vekilinin cevap dilekçesindeki hususları tekrar ederek davanın haksız olup ,reddi gerektiğini savunmuştur. Feri müdahil … vekili beyanında özetle, davanın asıl muhatabının TMSF olduğunu, husumetin TMSF ye yönlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Banka nezdinde hesap açma ve havale talimatları ile dayanılan diğer tüm deliller celp edilip incelenerek konusunda uzman bankacı bilirkişi … vasıtasıyla banka kayıtları ile tüm dosya kapsamı üzerinde inceleme yapılarak rapor alınmış deliller toplanmıştır.
Dosyada mevcut bulunun 20.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının Kıbrıs’da mukim … Şti nde 30/11/1999 tarihinde hesap açtığı ve davacı adına açılmış olan bu tutarın kısmen veya tamamen ödendiğine ilişkin herhangi bir belge veya kayda rastlanmadığını, davacının ve onun durumundaki … hesaplara para yatıran kişilerin … AŞ yöneticileri tarafından iradelerinin fesada uğratılarak haksız ve hukuka aykırı bir fiile maruz bırakıldıklarının Bankalar Yeminli Baş Murakıp Raporu, … Ağır Ceza Mahkemesi kararı ve Yargıtay’ın bu konudaki onama kararlarında belirtmiş olduğu, taraflar arasında ihtilaf konusu olan olayın hukuki tanımının havale görünümlü mevduat toplamak olarak değerlendirilmesi gerektiği, … AŞ tüzel kişiliğinin … Şti adlı bankanın paravan bir banka olduğunu bildiği, buna rağmen bu banka adına mevduat toplamak suretiyle davacının zararına sebep olduğu paraların Yargıtay kararında yer aldığı üzere, KKTC’de kurulu … Ltd. Şti ne gönderildiğine dair dekont ya da mahsup belgesi ibraz edilemediği, bu durumda bir güven kurumu olarak faaliyet gösteren davalı … AŞ nin müşterisi olan davacıyı bu duruma bilerek …’a yönlendirdiği anlaşılmakla dava konusu bedelhi tahsil edememesinden davalı … AŞ nin de sorumlu olduğu anlaşılmakta olduğunu, mahkemece davacı hesap sahibinin haklı ve alacaklı olduğu kanaatine varılır ise; davalı bankanın (… AŞ’ne izafeten) veya müdahil TMSF’nin 30.11.1999 tarihinde yatırılmış olan 7.800-TL ana para asıl alacak dan sorumlu olduğunu, davacının 7.800-TL asıl alacak tutarına hesaba yatırıldığı 30.11.1999 tarihinden itibaren ödeme tarihine kadar 3095 s.yasanın 2/2 md. Uyarınca TCMB’nin ilan ettiği değişen oranlarda avans faizi uygulanması gerektiği sonuç ve kanaatine vardığını açıklamıştır.
Dava, davacının, davalı banka şubesinden bulunan mevduatının, banka yönetimi tarafından güvenin kötüye kullanılması ve iradesinin yanıltılması ile havale talimatı imzalatılmak suretiyle Kıbrısta kurulu bulunan … Ltd adlı banka hesabına aktarıldığı ve bu şekilde toplanan mevduatların banka yönetimi tarafından grup şirketlere usulsüz kredi vermek suretiyle kullanıldığı ve bu şekilde zarara uğratıldığı iddiası ile banka şubesine yatırılan mevduatını faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
… Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih … esas … karar sayılı kararı ile; davalı bankanın külli halefi olduğu … A.Ş. nin yöneticisi … hakkında “… hesapları üzerinden banka vasıta kullanmak sureti ile dolandırıcılık” suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş ve bu karar Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve … sayılı kararıyla onananarak kesinleşmiştir. Ceza Mahkemesince verilen ve kesinleşen karar ve gerekçesinde … ve … A.Ş. nin diğer bir kısım yöneticilerinin, … A.Ş. aracılığı ile … hesabı açtıran kişileri, banka vasıta kılmak sureti ile dolandırdıkları ve bu suretle topladıkları paraların … Holding bünyesindeki şirketlere ucuz kredi olarak aktarıldığı, … bankasının paravan bir şirket olarak davalı … tarafından yakınlarına kurdurulduğu açıklanmıştır. Buna göre davacı mevduatının … Ltd. Şti. hesabına havale edilmiş gösterilmesine rağmen davalı …ın külli halefi olduğu … A.Ş. bünyesinde kaldığı, bu nedenle … A.Ş. nin davacının mevduatından sorumlu olduğunun kabulü gerektiğinden külli halefi sıfatı ile davalı … A.Ş . nin pasif husumet ehliyetinin bulunduğu ve davacı mevduatından sorumlu olduğu sabit kabul edilmiştir. Davalı banka vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de; dosya içeriğinden davacının … bankasına daha önce takip yapmadığı gibi dava da açmadığı anlaşılmaktadır. … A.Ş. nin külli halefi sıfatı ile davalı bankanın sorumluluğu 818 sayılı BK nun 41., 55. maddeleri ve 6762 sayılı TTK nun 336. maddesine dayandığından dava 818 sayılı BK nun 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Davacının zararı, … bankası aleyhine girişilen yasal işlemlerin yapılmasından ve davacının alacağını dava dışı … Ltd. Şti. den tahsil edemeyeceğinin anlaşıldığı tarihin zararın doğduğu tarih ve zamanaşımının başlangıcı tarihi olacağı kabul edilmiştir. Yargıtay …Hukuk Dairesinin 26.06.2013 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararı da aynı yöndedir. Davacının bu davalıdan alacağını alamayacağını öğrenmesi bir takım yargı kararlarına da bağlıdır. Zira … Ağır Ceza Mahkemesinde … ve … A.Ş. nin diğer bir kısım yöneticilerinin banka vasıta kılmak sureti ile dolandırıcılık suçundan yapılan yargılama 29.11.2005 tarihinde sonuçlanmış ve temyiz üzerine 19.10.2006 tarihinde Yargıtayın onama kararı ile kesinleşmiştir. Davacının alacağını dava dışı … Ltd. Şti. den tahsil etmek için herhangi bir takip ve dava açmamıştır. Bu şirketin ise yukarıda özetlenen Ceza Mahkemesi kararından da anlaşılacağı üzere suç işlemek üzere kurulan paravan bir şirket olduğu kabul edildiğinden borçlarını ödemekten aciz olduğu ve hakkında açılacak dava ve takiplerin sonuçsuz kalacağı ve bunun dosyaya sunulan birçok Yerel Mahkeme ve Yargıtay Kararları ile sabit olduğu açıktır. Buna göre davalı, davacının zamanaşımının başlangıcı olan zararın doğduğunun öğrenildiği tarihin daha önce olduğunu ve zamanaşımı süresi geçtikten sonra davayı açtığını ispatlayamamıştır. Buna göre açılan davanın süresinde olduğu, davanın zamanaşımına uğradığı savunması dinlenemeyeceğinden davalının zamanaşımı defi kabul edilmemiş, davanın kabulüne ilişkin mahkememizin … tarih ve … Esas … karar sayılı ilamı davalı vekili ve feri müdahiller vekilleri tarafından temyiz edilmekle yargıtay … Hukuk dairesinin 06/12/2017 tarih ve … Esas … karar sayılı bozma ilamıyla ”Dava, … hesaba yatırılan paranın istirdadı istemine ilişkindir. Dava tarihi olan 01.07.2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun’un 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre, mahkemece, tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK 115/2 maddesi gereğince dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozularak mahkememize gelmiş ve yeni bir esas numarası almıştır.
Bozma sonucu yapılan açık yargılama sonucunda, tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı HMK 115/2 maddesi gereğince dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tüketici konumundaki davacı tarafından açılan iş bu davada Tüketici Mahkemesi görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı HMK 115/2 maddesi gereğince dava dilekçesinin usulden REDDİNE,
2-Süresinde talep halinde dosyanın görevli Nöbetçi İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin ve harcın görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Süresinde dosyanın gönderilme talebinde bulunulmaması halinde dosya ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dair, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.09/10/2018

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır