Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1065 E. 2020/884 K. 29.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1065 Esas
KARAR NO:2020/884

DAVA:Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:04/07/2017
KARAR TARİHİ:29/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkili şirketin elektronik güvenlik ve … alanında satış, danışmanlık ve teknik destek hizmet verdiğini, davalı …’nun 31/08/2015 tarihinden istifa ederek işten ayrıldığı 28/05/2017 tarihine kadar müvekkili olan şirkette satış temsilcisi olarak görev yaptığını, davalının müvekkili şirkette 31/08/2015 tarihli “İş Sözleşmesi’ ve yine aynı tarihli “Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi” uyarınca çalıştığını, davalının istifa ederek ayrılmasından sonra taraflar arasındaki sözleşme hükümlerini ihlal ederek rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, müvekkili olan şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başladığını, rekabet yasağına ilişkin taraflar arasındaki anlaşmanın davalı tarafından ihlal edildiğinden davalının sözleşmede yer alan cezai şart bedelini ödemekle yükümlü olduğunu, sözleşmenin 6.1 bendinde “Taraflar arasındaki iş ilişkisinin bitmesine müteakiben işçi 2 (iki) yıl süre ile işverenin iş dalında iş kurmayacak ve rakip firmalara ortak olmayacak, bu firmalarda işveren nezdinde yürütülmekte olduğu nitelikte işlerde çalışmayacaktır. İşçi işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 (iki) yıl süre ile herhangi bir biçimde rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı kabul, beyan ve taahhüt eder” denildiğini, ancak davalının 28/05/2017 tarihinde istifa ettikten sonra aynı sektörde faaliyet gösteren “… … A.Ş. ya da … … A.Ş.” nezdinde çalışmaya başladığını, bu suretle rekabet yasağına açıkça aykırı davrandığını, aynı sözleşmenin 6.2 bendinde “Yukarıda düzenlenmiş hükümlere aykırı davranılması halinde işçi işverene …’ta çalıştığı her ay için 1.400,00-TL tutarında tazminat ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder. İşverenin bu nedenle zararı daha fazla olursa, fazlasını talep hakkı saklıdır” “cezai şart” başlıklı 7. maddesinde “iş bu sözleşmedeki yükümlülüklerin işçi tarafından ihlal edilmesi halinde 21.000,00 TL tutarını, İşverenin ilk talebinde nakten ve defaten ödemeyi peşinen ve gayrikabili rücu ve taahhüt eder” şeklinde hüküm bulunduğunu, davalının sözleşme ile kararlaştırılan 2 yıllık süre dolmadan rakip firma nezdinde işe başladığından tespit edilecek olan cezai şart bedelini müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğunu, davalının satış temsilcisi olarak müvekkili olan şirketin pazarlama ve satış bölümünde görev yaptığından müvekkili şirketin tüm müşteri portföyü ile ticari sırlarına vakıf olduğunu, davalının görevi gereği müvekkili şirketin müşterilerini tanıdığını, iş sırlarını bildiğini, rakip firmada çalışmaya başladıktan hemen sonra müvekkili şirket nezdinde edinmiş olduğu müşteri portföy bilgisini kullanarak müvekkili şirketin müşterilerine SMS yolu ile “… Sistemlerindeki görevimden ayrılmış bulunmaktayım Alarm ve kamera talepleriniz ile alakalı bana bu numaradan ulaşabilirsiniz. … … A.Ş. …” şeklinde bildirimde bulunduğunun tespit edildiğini beyanla, fazlaya dair talep ve dava haklan saklı kalmak kaydı ile sözleşme 6.1 ve 7. maddesindeki Cezai şart bedellerinden şimdilik 5.000,00 TL nin, dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davanın taraflarının aralarında eşitlik bulunmayan işveren ile işçi olduğunu, taraflar arasında 31/08/2015 tarihinde iş sözleşmesi ve gizlilik yasağı sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin işverence tek taraflı hazırlanan, hazırlanması aşamasında hiçbir müdahalesinin olmadığı ve imzalamadığı taktirde işe alınmayacağı, akdinin feshedileceği gibi korkutmalarla sözleşmeyi imzaladığını, rekabet yasağına ilişkin sözleşmesinin 6098 sayılı TBK hükümleri gereği kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olduğunu, müvekkilinin mesleğinin bu sektörde satış temsilciliği olduğunu davacı şirketten ayrıldığı takdirde muhakkak başka bir şirkette satış temsilciliği yapacağını, 6098 sayılı TBK’ya göre rekabet yasağının ihlali sonucunun doğması için işçinin, çalıştığı şirketin müşteri çevresini ve üretim sırlarını hakkında edinme imkanının olması ve işçi tarafından da bu bilgilerin işverene zarar vermek kastıyla kullanılması gerektiğini, müvekkilinin kendi müşteri portföyü mevcut olduğunu ve müvekkilinin davacı şirkette çalışması nedeniyle davacı şirketin müşterisi olan 3. Kişiler olduğunu, belirli sektörlerde satış yapanların müşteri portföyü olmasının doğal olduğunu, bu müşterilerin satışçıyı ilgisini beğendikleri için o kişi ile çalışmayı tercih ettiklerini bu durumda firmanın ikinci planda olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının çalıştığı sektörde yıllardır emek verdiği müşteri portföyüne bilgi amaçlı mesaj atmasının doğal olduğunu, davacının dilekçesinde belirttiği gibi davacının müşterilerine yeni iş yerini bildirir mesaj atmadığını, davacı tarafça dosyaya delil olarak sunulan mesajın müvekkilinin davacı şirkette çalışmadan müşterisi olan, sadece müvekkili ile çalışmak istediği için müvekkilinin çalıştığı firmalarla çalışan bir kişiye atıldığını, bu kişinin müvekkilin ….’nin müşterisi olmadığını müvekkilinin özel müşterisi olduğunu söz konusu rekabet yasağı sözleşmesinin yasanın koyduğu sınırlara uygun olarak yapılmadığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre de sözleşmenin bu haliyle geçersiz olduğunu, sözleşmenin yer bakımından sınırlamanın tüm Türkiye ile yapıldığını, şayet bir an için müvekkili ve davacı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olduğu düşünüldüğünde; müvekkilinin davacı bünyesinde çalışmasını sonlandırması itibari ile 2 yıl boyunca mesleğini Türkiye sınırları içerisinde yapamayacağı yapması halinde ödeyemeyeceği bir tazminatla karşı karşıya geleceğini beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava: davalının iş akdinin sona ermesinden sonra rakip bir firmada işe başlaması nedeniyle, rekabet yasağına aykırı davranıldığı iddiası ile cezai şart istemine ilişkindir.
Mahkememizce bilirkişi olarak görevlendirilen Dr. … ile … tarafından sunulan 02/03/2020 tarihli bilirkişi raporu özetle; Taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün, TBK. m. 445/1 hükmünde yer alan “yer, zaman ve işlerin tiirü bakımından” uygun sınırlamalar içeren geçerli bir sözleşme olduğunu, taahhütnamenin, TBK. m. 444/2 hükmünde öngörülen “müşteri çevresi veya üretim sırları ile ilgili elde edilen bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması” şartını da taşıdığı, dolayısıyla dava konusu dolayısıyla dava konusu 21.000.00 TL tutarındaki cezai şart tazminatının ödenmesi gerektiğini, cezai şart tazminatının fahiş olup olmadığının takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu, ancak işçi-işveren arası bu gibi sözleşmelerde, bu miktarda cezai şartın yüksek olmadığı taahhüdünden ziyade. Sayın Mahkemece hakkaniyet indirimi yapılmasının sözkonusu olduğunu, çalışan her ay için 1.400,00 TL tutarında cezai şart tazminatı ödenmesine ilişkin hükmün ise, bu tazminatın belirli bir süreyle sınırlandırılmamış olması, yukarıda yer vermiş olduğumuz hükümler uyarınca en fazla iki yıllık bir süreyle rekabet yasağına ilişkin hükümlerin geçerli olabilmesi gibi hususlar dikkate alındığında geçersiz olduğunu görüş ve beyan etmiştir.
13/11/2020 tarihli bilirkişi ek raporu özetle; 02/03/2020 tarihli kök rapordaki görüşlerinin değişmediğini beyan etmiştir.
… Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü’nden alınan 01/03/2019 tarihli yazı ekinde yer alan hizmet döküm cetveli ve işyeri unvan listesi dosyamıza sunulmuştur.
Taraflar arasında 31/08/2015 tarihili “İş Sözleşmesi” ve “Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi” imzalanmıştır.
Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin 6. “Rekabet Etmeme” başlıklı maddesinin;
6.1 bendinde “Taraflar arasındaki iş ilişkisinin bitmesine müteakiben işçi 2 (iki) yıl süre ile işverenin iş dalında iş kurmayacak ve rakip firmalara ortak olmayacak, bu firmalarda işveren nezdinde yürütülmekte olduğu nitelikte işlerde çalışmayacaktır. İşçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 (iki) yıl süre ile herhangi bir biçimde rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı kabul, beyan ve taahhüt eder”,
6.2 bendinde “Yukarıda a bendinde düzenlenmiş hükümlere aykırı davranılması halinde işçi işverene …’ta çalıştığı her ay için 1.400,00-TL tutarında tazminat ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder. İşverenin bu nedenle zararı daha fazla olursa, fazlasını talep hakkı saklıdır”,
“Cezai Şart” başlıklı 7. maddesinde “…İşbu Sözleşmedeki yükümlülüklerin İşçi tarafından ihlal edilmesi halinde 21.000,00 TL tutarını, İşverenin ilk talebinde nakten ve defaten ödemeyi peşinen ve gayrikabili rücu ve taahhüt eder” hükümleri düzenlenmiştir.
Yargılama sırasında tanık olarak dinlenen tanıklardan;
Tanık … “Ben davalı ile aynı yerde çalışmıyorum, davalı … sistemlerinde pazarlamacı olarak çalışıyordu, biz davalı sayesinde … sistemleriyle tanıştır, halada çalışmaya devam ediyoruz, davalının başka bir yerde çalıştığını biliyorum, davalı arkadaşımdır, davacı şirketten ayrıldıktan sonra iş konusunda herhangi bir görüşmemiz olmamıştır, ben hale … sistemleriyle çalışmaya devam ediyorum, dedi.
Davalı vekili sorusu üzerine tanıktan soruldu: Davalı … ile bizim arkaşlığımız 10 yılı aşkın bir süreye dayanmaktadır, … sistemlerinden ayrıldığını kendisinden sohbet esnasında öğrendim, davalı … yeni çalıştığı şirkette çalışmam konusunda bana herhangi bir telkinde bulunmamıştır, yeni çalıştığı şirketin ismide tarafımca bilinmemektedir…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … “Davalıyı daha önceden tanıyorum, … sistemlerinde çalışmaya başlamasından sonra bizde … sistemleri ile çalışmaya başladık, … sistemlerindeki görevinin satış üzerine olduğunu biliyorum, … sistemleri ile çalışmaya devam etmekteyim, davalı … yeni başladığı şirketle çalımamız yönünde herhangi bir talepte bulunmamıştır…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … “Ben insan kaynakları uzmanıyım, davalı, davacı şirkette satış temsilcisi olarak çalışırdı, istifa ederek ayrıldı, davalı satış temsilcisi olduğu için müşteri portföyüne sahiptir, davalı ile gizlilik ve rekabet sözleşmesi vardır, ben çalışma esnasında …’nun …. Müşteri portföyüfne bu şirketten ayrıldığını, ulaşmak istelerse telefon numarasını içeren mesaj gönderdiğini belgelerden gördüm dedi” şeklinde beyanda bulunmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Rekabet yasağı” başlıklı 444.maddesinde “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”
“Sınırlandırılması” başlıklı 445.maddesinde “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” Hükümleri düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 445.maddesine göre; rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Taraflar arasında yapılan Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin 6.1 bendinde “yer sınırlaması” yapılmamış, rakip firma isimleri belirtilmemiş ve genel bir ifade ile “rakip firma” olarak açıklanmış olup, bu itibarla sözleşmenin yer sınırlaması içermeyen anılan düzenlemesi 6098 sayılı T.B.K’nun 445.maddesinin 1. fıkrasına aykırıdır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15/10/2020 tarih ve E.2019/962 K.2020/4174 sayılı kararında “…Mahkemece, davacı ile davalı arasında en son 01.01.2009 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme ile davalı hakkında rekabet yasağının öngörüldüğü, 04.04.2011 tarihinde davalının istifa bildirimiyle davacı şirketteki çalışmasının sona erdiği, 02.05.2011 tarihinden itibaren davacının … …’te çalışmaya başladığı, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin 9. maddesinde “işçi, bu sözleşmenin yürürlükte olduğu sürece ve sözleşmenin sona ermesinden sona üç yıl süre ile bu sözleşme ile ifasını yüklendiği işleri, gerek kendisi gerek işverenle rekabette olan üçüncü şahıslar nam ve hesabına yapmamayı, böyle bir işte çalışmamayı yada böyle bir işe ortak yada başka herhangi bir sıfat ve suretle katılmamayı taahhüt eder. İşçi bu mükellefiyete aykırı davranışı halinde 20.000,00 ABD doları ödemeyi serbest rıza ve iradesi ile kabul eder. ” şeklinde kararlaştırıldığı, bu düzenlemenin TBK’nın 455. maddesinde belirtilen 2 yıllık süreye aykırı olduğu, sözleşmede coğrafi sınırının belirlenmemesi dolayısıyla tüm Türkiye’yi kapsaması, ayrıca TBK’nın 420/1. maddesi gereğince hizmet sözleşmelerinde sadece işçi aleyhine konulan cezai şartın geçerli olmadığı, bu haliyle sözleşmedeki hükümlerin davalının iktisadi geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde güçleştirdiği, dolayısıyla taraflar arasında imzalanan sözleşmedeki rekabet yasağı şartının geçerli olmadığı, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak davacı tarafın talepte bulunamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir
Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davranışı nedeniyle cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı ile davalı arasındaki iş sözleşmesi 01.01.2009 tarihinde bağıtlanmış olup, davalı 04.04.2011 tarihinde istifa ederek 02.05.2011 tarihinde yeni iş yeri olan …’de işe başlamıştır. Davalının yeni işe başlama tarihi itibariyle davaya 818 sayılı BK’nın 348 vd. hükümlerinin uygulanması gerekir. Mahkemece 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesine dayalı olarak hüküm tesisi isabetli değilse de, davacı tarafın dayandığı sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin 9. maddesinin tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde düzenlenmesi karşısında, sözleşmenin bu hükmü 818 sayılı BK’nın 19. ve 20. maddelerine aykırılık oluşturduğu anlaşılmakla davanın bu nedenle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değil ise de, ret kararı sonucu itibarı ile doğru olmakla hükmün açıklanan bu değişik gerekçe ile onanmasına…” karar verilmiştir.
Tarafların iddiaları ile toplanan deliller ile tüm dosya kapsamı ve yukarıda yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; Taraflar arasında yapılan Gizlilik ve Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin 6.1 bendinde “yer sınırlaması” yapılmadan tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılmasından dolayı dava konusu cezai şart istemine dayanak gösterilen sözleşmenin rekabet yasağına dair hükümleri 6098 sayılı T.B.K’nun 445.maddesinin 1. fıkrasına aykırı olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince peşin alınan 85,39-TL. nin 54,40-TL. nispi karar harcından mahsubu ile kalan 30,99-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekili lehine karar tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesap olunan 4.080,00-TL. nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK. 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası davacıya iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde, Mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair verilen karar, hazır olan davalı, davalı vekili ve davacı vekillerinin yüzüne karşı karar verildi. 29/12/2020

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)