Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/948 E. 2020/320 K. 07.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/948 Esas
KARAR NO : 2020/320
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2015
KARAR TARİHİ : 07/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; müvekkil şirket ile davalı sigorta şirketi arasında 06/03/2014 tarihinde “Yetkili Sigorta Acenteliği” sözleşmesi akdedildiğini, davalı sigorta şirketinin acentesi olarak sigorta şirketinin iş ve işlemlerine aracılık etmeye başladığını, davalı şirketin müvekkil şirket aracılığıyla kazandığı müşteriler ve acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkil şirketin aracılık ettiği işlemlerden elde edeceği gelirler için denkleştirme tazminatı ödemesi gerektiğini, müvekkil şirket acentelik süresi olan 224 gün maddetince davalı şirketin toplam 9.476,79-TL acente komisyon bedeline tekabül eden sigortacılık, fesih bildirimi yapılmaksızın oluşturulan fiili durumla müvekkil şirketin poliçe teklifi hazırlayabileceği sistemi kapatarak elde edileceği gelirlerin önüne geçilmeye çalışılmış olması da davalı yanın kötü niyetinin ispatı durumunda olduğunu, müvekkil şirketin komisyon oranı düşürülmeseydi 12.145,63-TL olacak fesih bildiriminden sonraki üç aylık komisyon miktarının 2.668,84-TL azalarak 9.476,79-TL olmasına sebebiyet vermiş olup mahkemenizce bu hususun denkleştirme tazminatı miktarının hesaplanmasında göz önünde bulundurulması talep edildiğini ve tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL denkleştirme tazminatının ve dava konusu feshe ilişkin müvekkili tarafından oluşturulan fiili durumun belirlenmesi amacıyla yaptırılan delil tespiti masrafı olan 316,00-TL’nin davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; müvekkil şirkete vadesi geçmiş olan borçlarını ödememiş ve her türlü ödeme talebine rağmen ödemeye yanaşmadığını, davacı tarafın yaptırmış olduğu tespit ise yokluğunda keşif yapılarak yapıldığını, açılan dava haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının acentelik sözleşmesi haklı nedenle ve süresinde bildirim ile sona erdirildiğini, davacının denkleştirme talebinin ise ispat edilmesi gerektiğini ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacının acentelik sözleşmesinin haksız feshi uyarınca denkleştirme/portföy tazminatı alacağının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Taraflarca delil olarak; … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/113 D.iş sayılı dosyası, acentelik sözleşmesi, sigorta poliçesi, ihtarname, ticari defterler, bilgi ve belgeler ile bilirkişi incelemesine dayanılmış olup, gösterilen deliller toplanarak dosya arasına konulmuştur.
Yapılan yargılama sonucu mahkememizce 14/03/2017 tarih ve 2015/1096 Esas 2017/178 Karar sayılı ilamıyla davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından istinaf edilmiş, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 12/10/2017 tarih ve 2017/544 Esas 2017/628 Karar sayılı ilamıyla; ”Davacı, acente sözleşmesinin davalı tarafça haklı neden olmaksızın feshedildiğini iddia ederek mahrum kalınan kardan ve portföy tazminatından kaynaklı alacağından şimdilik 1.000 TL’lik kısmını davalıdan istemiş, tazminat alacağını belirsiz alacak olarak nitelendirmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü içermektedir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneği bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davasının, bu davaya ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir. Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde (Örn: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md 50, 51,56), hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edilmelidir. Yukarıdaki açıklamalar ışığından dava konusu somut olayda; davacının gerçek zararı, ilk derece mahkemesince yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapora göre belirleneceğinden davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında ve yürütülmesinde HMK’ya aykırılık yoktur. Hal böyle olunca davacının belirsiz dava açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahisle davanın usulden reddine ilişkin karar hukuka uygun olmadığından, yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek işin esası hakkında taraflarca dosyaya sunulan tüm deliller üzerinde durulup tartışılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için HMK 353/1/a/4. Maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına” gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve dosya yeni bir esas almıştır.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tarafların ticari defter kayıtları ile poliçe sözleşmeleri incelenmek suretiyle davacı tarafın talep edebileceği denkleştirme tazminatı bulunup bulunmadığı ve varsa miktarının tespitine yönelik konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişi Aktüerya-Sigortacı … ve Mali Müşavir … tarafından hazırlanan 31/10/2018 tarihli bilirkişi raporu özetle; ”Sözleşmenin feshinden sonra davacı tarafından kazandırılan müşterilerin poliçelerini yenilemediği, davalı tarafından sözleşmeye uygun olarak 3 ay önceden sözleşmenin sonlandırılacağı davacıya bildirdiği ve ihtarnamelerde davacıya ait kusura dayanmadığı, tek taraflı olarak fesih ettiği, 6102 sayılı TTK.122/2 maddesine göre yapılan hesaplamada talep edilebilir üst sınır denkleştirme tazminatının 1.220,58 TL olduğu, tazminat hakkı ve tutarının mahkemeye ait olduğu, sözleşme süresi içerisinde hak edilen komisyon tutarlarının davacıya ödendiği” kanaatiyle rapor tanzim etmişlerdir.
Mahkememizce tarafların itiraz ve beyanları doğrultusunda 31/10/2018 tarihli bilirkişi raporu da değerlendirilerek bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişiler Sigorta Tahkim Hakemi Sigortacılık Uzmanı …, Mali Müşavir … ve Ticari Sözleşme Hukuku Uzmanı Prof.Dr. … tarafından hazırlanan 03/02/2020 tarihli bilirkişi heyet raporu özetle; ”Mali ve Sigortacılık bakımından; davalı sigorta şirketi tarafından dosyaya ibraz edilen kayıt defteri icmallerine göre, davacı acentenin faaliyette bulunduğu 220 günlük süre içerisinde gerçekleştirdiği 73.784,15 TL tutarındaki sigorta primlerine ilişkin toplam net komisyon tutarının 9.764,65 TL olduğu, davacı yanın komisyon tutarının düşürülmesine itiraz ettiği anlaşılmakla, sözleşme ekindeki komisyon oranları tablosunda, davalı şirketin, komisyon oranlarını değiştirmeye ve oranların tespitinde tam yetkili olduğuna ilişkin düzenleme yer alması karşısında, davacı yan itirazlarının yerinde olmadığı, hesaplamanın yeniden belirlenen komisyon oranları çerçevesinde gerçekleşen hak edişler üzerinden yani 9.764,65 TL üzerinden yapılması gerektiği, davalı tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilen feshin gerek sözleşmenin 24.maddesinde belirtilen ve gerekse TTK.nun 121/1.maddesinde yer alan hüküm çerçevesinde 3 aylık feshin öneli verilerek yapıldığı, bu kapsamda hiçbir gerekçe gösterilmeksizin yapılan feshin acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması kapsamında değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda acentenin tazminat hakkının olamayacağı yönündeki hakkaniyete uygun olmadığı, fesihten sonra yenilenen poliçenin olup olmadığının tespit edilemediği, gerçekleşen feshin haklı nedenlere dayanmaması ve TTK.122/1-c fıkrasındaki hükmü de dikkate alındığında bu kapsamda hakkaniyet gereği davacının en fazla üst sınır olarak hesaplanan 15.978,52 TL/yıl kadar denkleştirme/portföy tazminatı talebinde bulunabileceği, hakkaniyet indirimi hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu, uyuşmazlık hakkında yalnızca görüş bildirildiği, Ticari Sözleşme Hukuku Açısından; taraflar arasında 06/03/2014 tarihli Acentelik Sözleşmesi belirsiz süreli olarak akdedildiği, sözleşmenin 24.maddesi hükmünde tarafların her birine 3 ay öncesinden feshi ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi her zaman feshetme hakkı verildiği, iş bu fesih hakkı TTK.121/1 maddesi hükmünde de tarafların her birine tanındığı, gerek sözleşmede gerekse Kanunda yer alan bu hükme göre belirsiz süreli olarak akdedilmiş olan acentelik sözleşmesinin taraflardan her biri dilediği zaman ve hiçbir haklı sebep göstermeksizin 3 ay öncesinden feshi ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi feshetme hakkına sahip olduğu, nitekim davalı/acentelik veren de taraflar arasındaki sözleşmeyi bu hükme istinaden feshettiği, dolayısıyla da haklı olarak feshettiği, fakat sözleşmenin feshedilmesine davacı/acente kusuruyla sebebiyet vermemiş olduğundan TTK.122/1-a,b,c hükümlerinde düzenlenmiş olan yasal şartlar gerçekleşmişse, davacı davalıdan denkleştirme tazminatı talep etmeye hak kazanacağı, ancak raporun mali kısmındaki tespitlere göre davalının davacının bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyor olduğu hususu anlaşılmadığı, bu hususun ispat edilmediği, nitekim 31/10/2018 tarihli bilirkişi raporununda da hususun ispat edilemediğinin teyit edildiği, bu nedenlerle TTK.122/1-a hükmünde öngörülmüş olan yasal şartın gerçekleştiği anlaşılamadığından (ispat edilemediğinden) davacının davalıdan denkleştirme tazminatına hak kazanamadığı” kanaatiyle rapor tanzim etmişlerdir.
GEREKÇE :
Tarafların iddiaları ile toplanan deliller ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporu, İstinaf ilamı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, acente sözleşmesinin davalı tarafça haklı neden olmaksızın feshedildiğini iddia ederek mahrum kalınan kârdan ve portföy tazminatından kaynaklı alacağından şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmını talep ve dava etmiştir. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi gereği davalı sigorta şirketinin dilediği zaman ve hiçbir haklı sebep göstermeksizin 3 ay öncesinden feshi ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi feshetme hakkına sahip olduğu, nitekim davalı şirketin de taraflar arasındaki sözleşmeyi bu hükme istinaden haklı olarak feshettiği, 03/02/2020 tarihli bilirkişi raporuyla da davacı tarafın denkleştirme tazminatı hak edebilmesi için Türk Ticaret Kanunu’nun 122/1 maddesindeki şartların oluşmadığının tespit edildiği, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin dördüncü ayında feshedildiği ve takriben yedi ay acentelik ilişkisi sürdüğü, sözleşmenin feshinden sonra davacı … Sigorta acentesi tarafından kazandırılan müşterilerin poliçe bitim sürelerinden sonra biten poliçelerini yenilemedikleri, davalı tarafından derhal fesih yapılmadığından kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybetmediği, sözleşme süresi içerisinde hakedilen komisyon tutarlarının davacıya ödendiği ve taraflar arasındaki sözleşmenin süresi ile bu süredeki aylık ortalama 1.220,58-TL’lik komisyon tutarı göz önünde bulundurulduğunda somut olayın özellik ve şartlarında denkleştirme tazminatı ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmediği anlaşıldığından ispat olunamayan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Genel Tebliği gereğince hesap olunan 54,40-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 25,20-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 29,20-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.316,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK 333 (1) maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası resen mahkememizce davacıya iadesine,
Dair, davacının yüzüne karşı davanın miktarı ve niteliği itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/07/2020

Katip …
☪e~imzalıdır.☪

Hakim …
☪e~imzalıdır.☪